• Sonuç bulunamadı

Müebbed klavn:Yunan Sarayı kralisine Prens Sabahaddin

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Müebbed klavn:Yunan Sarayı kralisine Prens Sabahaddin"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

W - ' 10 Teşrinievvel 1329- l9l3Tanin No - 1737

Müebbed Klavn

- Yunan Sarayı Aralîsine Prens

Saahhddiim-1

Onu sekiz on senednberi tanır, hayatının bütün takallübatmda, sına sına geçirdiği her maske altında tedkika uğraşırdım.Paristen,Brükselden,Ce- novadan Yıldızın keminkâhı tefehhusuna düşen haberler onu kâhh Jöntürk hareketi inkilabiyesine bir müşavir,kâh ermeni ihtilalcilerine bir mu« zahir,bugün Parisin bilmem hangi sokağında mühim bir konferansa reis, yarın A v r o p a n m bilmem hangi köşesinde gizli bir Kongreye dahil göste­ rdikçe ben,nazarlarımı bu uazak şuunu havadisin bulutları arasından temdid ederek onda tuhaf vaziyetlerle,biribirine benzemiyen çığlıklar­ la,nazarfirib taklaklarla,pek çabuk değiştire bildiği sımasının işmiz-azlariyle sey ircileri teshir etmeğe uğraşan bir Klavn ruhu bulurdum.

Bi gün o nu âha yakından görmek kısmet oldu: Aahmud paşanın baka-yayi izamını sir.ei mubareki vatana getiren vapor onu da bizim aramıza sokmuştu.O, ilkönce uzun sinini mesaî ve fedakârînin mükâfatını iktita-af edenlere mahsus bir inzüvayi mütevazıâne ile bir müddet bizden uzak durmuş,takat çok geçmeden bir çıngırak sesiyle sahneye davet edilen Klavnlar gibi süzülerek,sürünerek,ufak gözlerinin manidar tebessümler­ iyle seyircileri gıcıklamağa çalışarak ortaya atılmıştı.Klavnların en ziyade san’atkâralan taklide uğraşırlarken en çok güldürürler;uzunca bir mesafeyi ip üstünde kat'eden bir c a n b a z m seyircilerde uyandırdığı helecanân sonra bir r>.alvnın ciddî, endişenâk, sanki yapacağı«* oyunun tehlikesinden korkuyormuş gibi mütereddid bir sîma ile düz ve kumlu bir yol üstünde o san'atkârı taklid ettiğini görmek her Tiyatroda he­ men ekseriya budalalardan terekküb edBn bir kısım halkı adeta mest ed­ er. İnkilabı Osmanînin ilk ve tehlikeli oyunlarından sonra günün birin­ de, bilinemez nasıl bir perende ile$ ortaya atılan prens Sabahaddin iş­ te bu Klavnlardamdır.Bidayette herkes bunu dikkat ve ciddiyetle takib etmişti;çünki Mahmud Paşanın tabutu etrafında milletin duyduğu hissi tazim bu Klavnâa zemin ve zamanın her türlü müsaadesinden istifadeye müstaid ve münhemik bir kabiliyet bulunacağını düşünmeğe meydan vermi­

yordu. ^ ,

Fakat ohdaki Klavn ruhu ,taklid aşkı bu inzüvaya daha ziyade ta­ hammül edemezdi.Binaenaleyh inkilab oyununun büyük san'atkâraları ara­ sına karışmak,oradan atacağı perendelerle bu yeni seyircilerden kahka­ halar ,alkışlar toplamak isterdi.İlk perendene onu Selanik muhitinde -*ördük;sısx orası bu sahte mukallidden hoş} anmadı, ik nci perendede Biz­ ans şehrinin muhiti sefahati bu Klavna kollarını ve kapılarını açmış buluyoruz.Artık Sabahaddin Bey İstahbulda yerleşiyor,birer birer yeti? ştirdiği ufak Klavnlardan mürekkeb bir kompanyanm başına geçiyor,bir iki Avropa seyahatinde noksanı ikmal edilen bu kompanya büyük bir can- bazhane oluyor,ve o,müstesna bir vaziyeti ictimaiyenin cenahı emniyeti altında,canbazhanenin açık kapısından nazarfirib taklarla halkı davet ediyor ievç fevç insanlar bu kısa boylu Klavnın sedayi davetine mutta­ sıl koşuyor..., iki sene evvel Abdülhamide karşı mücadele eden Mahmud yaşa zade ile bu gün şu canbazhane müdiri arasEhda bulacağınız farka taaccüb etmeyiniz,çünki en mahir Klavnlar ner şekle girerler,her kül fete tahammül,her fikri temsil ederler.Genç Türklerin mesaiyi inkila— bidesiyle ermeni komitelerinin faaliyeti ihtilaliyeâeri arasında bir parça tevakkuf edecek ,Pariste çalıştığı gayeyi ledelîcab Istanbulda

(3)

d *

baltalamıyacak aâmlar Kalvn olamazlar.Klavnlar her yoldan geçerler,her sınıf alktan şöhret ararlar,her memlekette tevakkuf ederler...

Evet her memlekette! Hatta Atinaada biihe. Geçen gün Ajans telgra­ fları Sabahadinin Yunan Kralı tarafından kabul olunduğunu muhiti Osma­ niye neşr ederken ben hiç müteessir olmamıştım.Hududsuz,vatansız,bayr­ aksız bir Klavn kalbimde hiç bir hissi hürmet uyandırmaz k i ...îstanbu- 1da kapanan canbazhanesini At inada açmağa karar verdiği zaman Sabahad- din bir Osmanlı değil,bir tacir gibi düşünüyordu.Şimdi ben bu Ajans ts telgrafının satırları arasından temdid ettiğim nazarlarımla onu takib ediyorum: 0 bir Yunanlı gazetecinin delaletiyle birgün matruş bir İngir iliz gemicisi kiyafetinde Pire iskelesine çıkıyor,Selanikte bir Paşan­ ın kurbanı ihaneti olmuş zavallı askerlerimizi birkaç ay evvel müzey- yifâne kabul eden bu iskele bu gün Sabahaddini hürmetle karşılıyor,Sa­ bahadinin emtine bir Otomobil,hizmetine birkaç memur,istikbaline bir hey'et tahsis olunuyor.0, telaşsız,korkusuz,hatta en ufak vicdan azab­ ının bölgesinden azade bir sıma ile,tıbkı babasının cenazesini çiğni- ven b ir "evlad,tıbkı annesinin gözlerini çıkaran bir çocuk gibi,yeni bir şan ve şöhrete koşuyor,Venizelos,verdiği imzaların altından nasıl kalkacağını düşünen bir tacir gibi mütefekkir ve meyyus dururken Saba­ haddini vetiriyorlar,konuşuyorlar,koklaşıyorlar,sonra Kral Konstantine gidiyorlar,beş on efzun askeri türklere boşaltmak için doldurdukları tüfekleriyle Sabahaddini selamlıyorlar...

Kral odasında. Mabeyenci kapıyı açarak Sabahaddinin ismini tela­ ffuz ederken Hanednı Osmaniye intisabını ilave etmeği de unutmuyor... Sabahadin pür helecanı meserret,tıbkı bir hükümdarı mut lakın huzuru iltifatına çıkan bendegan gibi müftahir,Konstantin hafif bir tebessüm altında mağrur ve mutaazzım,biri müstağni elini yzatırken öteki sadak­ aya atılan dbir dilenci eliyle musafaha ediyor,Konstantin hatır soruyor Sabahaddin aerin reveranslarda minnet ve şükranını söylüyor,Kral Saray bahçesinin tozlu dikenliklerine nazır bir pencere önüne oturuyor:

- Ne dersiniz Prens bu olub biten şeylere?

Rabbim görmeli o maskenin atılışını! Sabahaddin bir an içinde bir Klavn,o müebbed Klavn, o canbazhanenin müdiri oluyir:

- Ah Haşmetmaab erdimi kimseye anlatamadım.Kimse sözlerimin ha­ kikatini idrak edemedi...Kaç senedir bağırdım durdum:Pürüzleri temizl- iyelim,fazlaları keselim dedim,kulak asan olmadı.Herkese ve her mille­ te hakkını ve hududunu verelim dedim,yüzüme bile bakmadılar.Karşımdak­ ilerin cahil ve basit adamlar olduğunu biliyordum,çok açıl söylersem belki idrak edmezlerh diye ilkönce kapalı,sonra biraz daha açık konuş­

tum.Ademi merkeziyet,hukuku siya»1ye,zarureti akvam tabirlerini kulla­ ndım. İlkönce aldırmadılar.Fakat çok geçmeden köpürdüler,bende vahdeti

idarenin,nufuzu saltanatın,kuvvei merkeziyenin bir düşmanı gördüler. Halbu ki bakınız dediklerim oluyor,işte Rumelide dört bayraklı bir ad­ emi merkeziyet ki ben bile bukadar çabuk hasıl olacağını kestirememiş- tim.Rahatı akvamı en kestirme yoldan temine matuf olan felsefem artık bugün memnun ve mutmaindir.Bizim kendiliğimizden yapmaklığımızı iste­

diğim bu adalet tarh ve tevzi,ne çare ki,bir çok kanlar döküldükten sonra oldu.İnsaniyetin büyük ihtiraları gibi büyük emelleri için de fedakârlık ister;benim nazarımda Türkler bir mübahasei felsefiyede ma- ğlub olmuşlar demektir,yükâelen sizin ve benim bayrağımızdır...

Konstantin ayağa kalktı;gözlerinde bir zilli endişe vardı:

_ Evet amma,dediğiniz adalet tarh ve tevziin akibetinden korkuyo­ rum. ..Bakınız Rumli,Makedonya,Türkler,İstanbul rahat durmuyormuş,Bulga arlar muhtariyet fikri arkasında dolaşıyorlar,Venizelosu çok müteredd- id buluyorum,hele genç Türklerle itilaf imkânını hiç göremiyorum.

Konstantin uzun bir silsilei derdin bu zincirlerini şakırdattıkça Klavn uzaktan^akın akın müşterinin geldiğini gören bir canbazhane müdi iri gibi kalbı meserretler hissediyordu.Konstantin ona yeni bir sahai cevelan,yeni bir ufku şöhret açmıştı.

- Zati haşmetaâffilıri herkesten iyi bilirler ki beşeriyetin en fe­ na hurafeleri,en batıl itikatları alellekser mücadelâtı fikriye netic­ esinde izale edile gelmiştir.Ukulü basita e r u a b m a hakikatler daima silah kuvvetiyle anlatılmaz;lisan ve kalemin havvası iknaiyesini zatı haşmetaneleri pek iyi^takdir buyurdukları içindir ki her fırka askeri­ nizin tanına bir de şâir ilave etmeği unutmadınız.Fransadan gelen Jene eral size ne kadar hizmet etti ise Humerin hafidleri de o kadar faide temin etmişlerdir.Binaenaleyh bu gün kalbi haşmetanenizi mükedder ed­ en ihtimalleri itimad buyuracağımız vesaiti iknaiye ile imha edebilir­ siniz .

(4)

s - 3

Klavn,Konstatinin 'dnünde ilk perendeyi atmıştı.Her perendeye bir alkış bekliyen dilenci bakışlarıyla,zelil ve h a k i r ,b e k l i y o r d u :

- Hakkınız var,fakat hani o vasait? Venizelostan ayrılamam,Kozmidi Türkiyeye gidemez,Büşoyu dinlemezler...

K l a v n m gözlerinde şeytanî bir hande parladı,sımasında,kârlı bir mukavelename imzalamak içiş kalemi aline alan bir canbazhane direktör­ ünün tebessümü inşirahı vardı.Biı perende daha attı:

- itimad buyurursanız...

Sözünil ikmal edmemişti: Konstantin düşman ordugahına iltiea eden bu firarîeuı şübhe ettiğini gösterir bir nazarla onu süzüyordu.Klavn bu nazarda dolaşan şübheyi istidad ve kabiliyetine karşı bir itimadsızlık zan etmişti ve bu zan ile onun bütün ruhu,bütün tuhaflıklar ve taklak­ larla geçen hayatının mefahiri muvaffakiyatı isyan ediyordu.

- İtimad buyurunuz;artık Türkiyede benim sözümü dinliyeceklerine şübhe etmem.Nazariyatı felsefiyrm bu kadar acı hakikatlere tahavvül ettikten sonra... Venizelos hem sizlere lazım,hem bir köylü kabalığıy­ la Türkiyede iş görmekten âci^ Kozmidi ile Büşo İstanbula dönseler de çok açıktan hareket ederler .Burada maharet lazım, san'atın n i k â t m a vu­ kuf lazım.Zaman ve zemine göre renk ve şekil alabilmek lazım...Kulunu­

zun tercümei halimi yakından tedkik buhurdunuz mu? Kederimin peşine takılarak Avropaya kaçtığım gün anlamıştım ki Abdülhamide karşı harek­ et îcab ediyor,yaptım.Babam saati ihtizarışı geçirirken ben poltika yapıyudum. Sonra ermeni komitelerine bir vasıta,bir isim lazım oldu. Nazarlığımız uyunca ismimi de,san'atimi ce komitenin emrine tevdi ett­ in. Çok geçmeden geçç Türklerin harekâtı inkilabiyesi alevlendi erraeni- lerle kontratomun hitamını beklemeden oraya koştum.Onlar vazife vermek istediler,ben ücret sordum.Çünki gayb edecek vaktim yoktu.Nihayet uyu­ ştuk,orada da -alıştım__ Konferans dediler gittim,kongre dediler gitt­ im. Paristen kovulunca B^rüksele,Brukselüe müşkülata uğrayınca Cenova- ya geçtim,‘ihtilalei »komiteci,poltikacı,gazeteci,fiylesof,hatib,tevsii mezuniyetei,gdemi merkeziyetçi,istiklalci,hülâsa herşey oldum.Inkilaba kadar magdurini siyasîyeden,inkilabı müteakib hürriyet kahramanlarınd­ an meçindim;İstanbula geldim,Selaniğe gittim;genç Türklerle itilaf ed­ emedim. Çünki onlar hizmet kelimesinin önüne bayrak dikiyorlardı. Ben ise kasa İşında konuşmak tarafdarı idim.Şimdi ne olduklarını bilemedi­ ğim ahrarcılar çıktıı Onlarla çalıştım. İtilafcılar meydan aldı, onlar­ c a el ele verdim. Vİsikalarla isbat edrim ki her yerde benden memnun oldular; hele hiç müşkülpesend değilim. İnsanı ekseriya aldataş,muhak-e emeyi çok defa harabb eden zaafı hissiyattan,hassasiyeti vicdandan uzaklaşalı çok oldu.Hayatı siyasiyede hissiyat daima fena rehberdir; senelerce mukaddem kabul ettiğim bir kaidem var:insan kalbi ile değil, kisesi ile yaşar.Bu kaide beni bu güne kadar,tex tük istisnalardan ma­ ada,hiç aldatmadı,bilakis kendileriyle teşriki mesaî etmekliğimi taleb edenler bu kaidnin safvet ve samimiyetinden memnun oldular. İdare edec­ eği şirketin kârından hisse istiyen direktörler gibi ben de her yerde hüsnü kabul gördüm ve çalıştım.

Kral bir afyon kahvesine düşmüş adamlar gibi yavaş yavaş uyuşuyo­ rdu.

K l a v n m mütevalî ve müteselsel perendeleriyle sahai ruyeti daral­ an Konstantin,dalgın nazarlarla bir noktai sâbiteye^bakıyordu,belki de bir Arnavud beyinin müteveffa babasına ve yunan hükümetine ettiği hiz­ metleri tahattur ediyordu.Her ne olursa olsun bu açık yürekle,sevine sevine vaki ¿bâan hizmet teklifi re d edilemezdi. Kral İstanbulu, ayasof- yayı, bütün Anadolu akillariHi sahillerini malikânei müstakbeline ila­ ve etmek iştiyakiyle geniş,derin bir nefes aldı.Klavn,yeni geldiği bir kapıda efendilerin vereceği cevabı bekliyen bir hizmetkâr vaz'ı müte-

zelzili iie önüne b a k ı y o r ,kulaklarına sevimli,gıcıklayıcı altın sesle­ ri geliyordu.Nihayet Konstantin toplandı,bir tebessümün dalgaları ara- îin|â tesadüm eden iki bakışla mukavele akd o l u n d u ; K o n s t a n t i n , o o a s m d a alnız kalınca saray bahçesinin tozlu dikenlerine bakan pencerenin ön­ ünde ¡ş&îctKk*** iskemleye çöktü. ..Sabahaddin Bey de koltuğunun altına sıkıştırdığı altın torbasını kimseye göstermemeğe çalışalı muhtekirler yibi barayı Kralîyi terk etti.Kapı önünde yine o askerleyyine o Osman­

lI evladlarına kurşun sıkan efzonlar Sabahaddini s e l a m l ı y o r d u... Gece rüyanda olsun,meşhedi Hüdavendigârı,Resne dağlarının şevahiki giryanını,0küz arabaları etrafında titreşen vatan cüda muhacir ailele* rinıtAnadoluda artık ocağı tütmiyen şehid evlerini görmedin mi Klavn?

9 Teşrinievvel 1329 İsmail Müştak

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu mümbit Ovayı evvelâ süngüsü sonra yarattığı rejimle hayata kavuş turan Atatürk Cumhuriyeti, bugün o hayata inkişaf ve hız vermek için mübarek elini

■ Kültür Servisi — Geçen yıl yitirdiğimiz ressam - gazeteci Agop Arad’ın ölümünden önce gerçekleştirdiği son tabloları ile dostlarının özel

vatan şose boylarında gebermekse açlıktan, vatan, mızraklı ilmühalse, vatan polis copuysa, ödeneklerinizse maaşlarınızsa vatan,. vatan, Amerikan üsleri, Amerikan

maktadır: (1) Ekonomik verimlilik kaygısından, hiçbir organizasyonun tek başına çözemeyeceği, daha geniş sosyal meydan okumalara yönelmek; (2) işletmecilik ve

Kapitalist sistem ve devlet arasındaki ilişkinin tarihsel perspektiften gelişimine bakılarak ilişkinin boyutları, süreç içinde değişen rolleri, devletin kapitalist

Ana yemek ya da ikinci yemek olarak sunulanlar arasında, et o- larak Italyan mutfağının en ilginci olan Ossobuco’nun bulunmaması bir eksiklik, eğer gerçekten okkalı

Okulun ITÜ’ye dönüştürülmesi sırasında da Elektromekanik Şubesi, Elektrik ve Makine bölümlerine ayrılmış ve elektrik bölümü, 1935'te kurulmuş olan muhabere servisi