• Sonuç bulunamadı

Nekrotizan Lenfadenit Tanısı Alan Bir Ülseroglandüler Tularemi Olgusu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Nekrotizan Lenfadenit Tanısı Alan Bir Ülseroglandüler Tularemi Olgusu"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Klimik Dergisi • Cilt 20, Say›:1 • 2007, s:23-26 23

Girifl

Tularemi, Gram-negatif aerop bir bakteri olan Francisella tularensis’in neden oldu¤u atefl ve lenfadenopati ile karakteri-ze bir hastal›kt›r. ‹lk kez 1912’de Amerika’n›n Tulare kentin-de sincaplardan izole edilmifltir (1,2). Hastal›k fare, sincap, tavflan, kunduz gibi kemiricilerden insanlara bulaflan bir zo-onozdur. Kene ve sinekler hastal›k etkeninin insanlara tafl›n-mas›na neden olabilir (3,4). Bu yüzden yaz aylar›nda kenelerin ›s›rmas›na ba¤l› salg›nlar görülürken, k›fl aylar›nda genellikle hayvanlarla direkt temasa veya kontamine sular›n kullan›m›na ba¤l› salg›nlar oluflmaktad›r. F. tularensis’in dört alt türü var-d›r; ancak bunlardan ikisi klinik ve epidemiyolojik olarak önemlidir. Genellikle Kuzey Amerika’da görülen, daha çok kene ile iliflkili hastal›¤a yol açan ve daha a¤›r hastal›k tablosu oluflturan tip F. tularensis subsp. tularensis’tir. Avrupa ve As-ya’da daha çok av hayvanlar›na temas ile veya kontamine su kaynakl› epidemilere yol açan ve di¤er tipe göre daha hafif hastal›k tablosuna neden olan tip ise F. tularensis subsp. ho-larctica’d›r (3-5).

Alt› farkl› klinik tablosu olan hastal›¤›n en s›k ülseroglan-düler, glandüler ve orofaringeal formlar› görülür. Ülkemizde daha çok orofaringeal tutulumla karakterize salg›nlar görül-müfltür; ancak 1936 y›l›nda Trakya ve 1953 y›l›nda Antalya

Nekrotizan Lenfadenit Tan›s› Alan Bir Ülseroglandüler

Tularemi Olgusu

fiener Barut

1

, Necla Eren-Tülek

2

, Do¤an Köseo¤lu

3

, ‹dris fiahin

4

(1) Gaziosmanpafla Üniversitesi, T›p Fakültesi, ‹nfeksiyon Hastal›klar› ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dal›, Tokat (2) Ondokuz May›s Üniversitesi, T›p Fakültesi, ‹nfeksiyon

Hastal›klar› ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dal›, Samsun (3) Gaziosmanpafla Üniversitesi, T›p Fakültesi, Patoloji Anabilim

Dal›, Tokat

(4) Gaziosmanpafla Üniversitesi, T›p Fakültesi, ‹ç Hastal›klar› Anabilim Dal›, Tokat

salg›nlar›nda orofaringeal tutulumun yan›nda ülseroglandüler tutulumun da görüldü¤üne dair bilgi vard›r (1,2,5,6).

Bu yaz›da Tokat bölgesinden, önce tan› konamad›¤› için eksizyonel lenf nodu biyopsisi yap›lm›fl bir hastada saptad›¤›-m›z bir ülseroglandüler tularemi olgusunu sunuyoruz. Olgu-muz Tokat’tan bildirilen ilk tularemi olgusudur.

Olgu

Tokat merkeze ba¤l› bir köyde oturan 31 yafl›ndaki ev ha-n›m› hastan›n üç hafta önce üflüme, titreme ve atefl flikayetleri bafllad›ktan sonra dört-befl gün içinde sa¤ koltuk alt›nda üze-rinde k›zar›kl›k olmayan a¤r›l› bir flifllik ortaya ç›kt›¤›; bo¤az a¤r›s›, öksürük ve yutma güçlü¤ü olmad›¤›; birkaç gün sonra sa¤ kol iç yan yüzünde, dirsek eklemi ile aksilla aras›nda daha küçük yeni bir flifllik olufltu¤u ve ateflinin befl gün sürdü¤ü ö¤-renildi. Koltuk alt›ndaki fliflme nedeniyle ikinci basamak sa¤-l›k kurulufluna baflvuran hastaya, flikayetlerinin bafllang›c›ndan 10 gün sonra tan›sal aksiller lenfadenektomi yap›lm›fl ve ope-rasyon sonras› yedi gün süreyle siprofloksasin tablet 2x750 mg verilmiflti. Hasta klini¤imize patoloji raporuyla birlikte bafl-vurdu¤unda befl gündür antibiyotik alm›yordu. Antibiyotik te-davisiyle sa¤ kolundaki lezyonun büyüklü¤ünde herhangi bir de¤iflme olmad›¤›n› söylüyordu. Ayr›nt›l› çevre ve aile sorgu-lamas› yap›ld›¤›nda, efli ve di¤er baz› aile bireylerinin ayn› dö-nemlerde ateflli bir hastal›k geçirdikleri, bunlar›n ço¤unda bo-yunda flifllik geliflti¤i ö¤renildi. Hasta ve ailesi, tar›mla ve bü-yükbafl havyan yetifltiricili¤i ile u¤rafl›yordu. Hem köyün flebe-ke suyunu hem de oturduklar› eve yak›n bir kaynak suyunu kullan›yorlard›. Kene ›s›r›¤› öyküsü yoktu.

Fizik muayenesinde genel durumu iyi olan hastan›n atefli yoktu. Hastan›n bo¤az› hiperemik, sa¤ koltuk alt›nda insizyon yeri kapal› ve temizdi. Sa¤ kol iç yan yüzünde aksilladan 5-6 Özet: Tularemi, ülkemizde özellikle son y›llarda giderek artan s›kl›kta görülen zoonotik bir hastal›kt›r. 31 yafl›nda, k›rsal kesimde oturan kad›n hastan›n atefl, titreme ve koltukalt›nda flifllik yak›nmas› olmufl ve tan›sal aksiller lenfadenektomi yap›l-m›flt›. Patolojik incelemede nekrotizan lenfadenit görülmesi üzerine tularemi düflünülerek refere edilmiflti. Hastada klinik ve laboratuvar incelemeleri sonucunda ülseroglandüler tularemi tan›s› konuldu. Burada sundu¤umuz olgu, Tokat bölgesinden bildirilen ilk olgudur. Atefl ve lenfadenopati ile baflvuran hastalarda tularemi ay›r›c› tan›da mutlaka düflünülmeli ve gerekli özgül tan› testleri yap›lmal›d›r.

Anahtar Sözcükler: Ülseroglandüler tularemi, nekrotizan lenfadenit.

Summary: A case of ulceroglandular tularemia with a pathologic diagnosis of necrotizing lymphadenitis. Tularemia, a zo-onotic disease, has been increasingly diagnosed in Turkey during recent years. A 31 years old woman, living in rural area, who had undergone a diagnostic axillary lymphadenectomy due to fever, chills and swelling in axillar region was evaluated with a pathologic diagnosis of necrotizing lymphadenitis. Clinical and laboratory investigation revealed ulceroglandular tularemia. The present case was the first case reported from Tokat region. The possibility of tularemia should be considered in patients pre-sented with lymphadenopathy and specific diagnostic tests should be done.

(2)

Klimik Dergisi • Cilt 20, Say›:1 24

cm afla¤›da deriden kabar›k ve lenfadenopatiyi (LAP) düflün-düren, hassas, üzerinde k›zar›kl›k veya ›s› art›fl› olmayan 2x2 cm boyutlar›nda nodül vard›, nodülde flüktüasyon yoktu (Re-sim 1). Laboratuvar incelemesinde kan lökosit say›s› 8400/mm3 (%62’si parçal› çekirdekli lökosit), hemoglobin

13.3 mg/dl, trombosit 433 000 (140 000-400 000/mm3),

eritro-sit sedimantasyon h›z› (ESH) 37 mm/saat, C-reaktif protein

(CRP) 10.2 mg/lt (0-5 mg/lt) idi. Kan flekeri, böbrek fonksi-yonlar›, bilirübin, kreatin kinaz ve laktik dehidrogenaz seviye-leri normal; ancak alanin ami-notransferaz (ALT) aktivitesi 72 IU/ml saptand›.

Patolojik inceleme için ç›-kar›lan doku örne¤inde mak-roskopik olarak çok say›da lenf nodu bulundu¤u bildiriliyordu. Mikroskopik incelemede nor-mal lenf dü¤ümü alanlar› s›n›r-l› olarak izleniyor ve bu alan-larda belirgin germinal merkez formasyonu gösteren çok say›-da lenfoid folikül formasyonu ile karakterli lenfoid hiperplazi dikkati çekiyordu. Di¤er alan-larda nekrotizan lenfadenit ile uyumlu flekilde içinde yo¤un polimorf nüveli lökosit (PNL) infiltrasyonu gösteren yayg›n nekroz odaklar› vard›. Nekroz-lar›n çevresinde PNL yan›nda yo¤un plazma hücreleri, histi-yositler ve eozinofil lökositler gözlendi. Kazeifikasyon nek-rozu veya granülom oluflumu-na ait bulgu yoktu. Perikapsü-ler adipöz doku alanlar›na da mikst karakterde inflamatuar hücrelerin infiltre oldu¤u dik-kati çekmekteydi.

Hastaya tularemi ön tan›-s›yla 1x1 gr/gün streptomisin baflland› ve serum örne¤i tula-remi yönünden serolojik arafl-t›rmas› yap›lmak üzere ülke-miz için referans laboratuvar› olan Uluda¤ Üniversitesi T›p Fakültesi Mikrobiyoloji ve ‹n-feksiyon Hastal›klar› Anabilim Dal›’na gönderildi. Mikroaglü-tinasyon test sonucu 1/640 di-lüsyonda pozitif olarak geldi.

Bir hafta sonra kontrole gelen hastan›n sa¤ el ikinci parmak proksimal k›sm›nda daha önce fark edilmeyen 0.7 cm çap›nda, s›n›rlar› düzenli olmayan ve mikroorganizma girifl yeri olabilecek, eritemli makülopapüler bir lezyon saptan-d› (Resim 2). Ayn› ekstremitede daha önce saptanan epitrokle-ar lenfadenopatide bir de¤iflme yoktu. Kan lökosit say›s›, he-moglobin yine normal s›n›rlar içindeydi. Trombosit say›s›, CRP ve ALT normal seviyeye inmifl; ESH 28 mm/saate geri-lemiflti. Hastan›n 14. günde yap›lan kontrolünde lenfadenopati 1.5 cm’ye gerilemiflti ve sa¤ el ikinci parmaktaki lezyon de-Resim 2. Sa¤ el ikinci parmakta iyileflmekte olan ülsere lezyon.

Resim 1. Ülseroglandular tularemi olgusunun aksiller lenfadenektomi insizyon yeri ve sa¤ kolda oluflan epitroklear lenfadenopati görülüyor.

(3)

Klimik Dergisi • Cilt 20, Say›:1 25

vam ediyordu. Hastaya üç gün daha, toplam 17 gün streptomi-sin tedavisi verildi. Hasta, tedavi bittikten dört hafta sonra kontrole geldi. Sa¤ eldeki papüler lezyon oldukça silikleflmifl, epitroklear LAP büyüklü¤ü 0.5 cm’ye inmiflti. CRP, RF ve ESH düzeyi normaldi. Hastal›k belirtilerinin bafllang›c›ndan yaklafl›k üç ay sonra (tedavi bitiminden yedi hafta sonra) elde-ki lezyon ve epitroklear LAP tamamen düzeldi.

‹rdeleme

Tularemi sadece Kuzey Yar›mküre’de ve en s›k ‹skandi-navya, Kuzey Amerika, Japonya ve Rusya’da görülen bir has-tal›kt›r. Ancak son y›llarda Yugoslavya, ‹spanya, Kosova, ‹s-viçre ve ülkemizden de tularemiye ba¤l› salg›nlar bildirilmifl ve bu hastal›¤›n önceden bilinenden daha genifl bir co¤rafyaya ya-y›ld›¤› görülmüfltür (4). Yine son dönemlere kadar tularemi ol-gular›n›n büyük bir k›sm› ülseroglandüler tipteyken, 1988’den itibaren ülkemiz de dahil olmak üzere Asya ve Avrupa’da bil-dirilen su ve kontamine g›da kaynakl› salg›nlarda olgular›n bü-yük k›sm›n› orofaringeal form oluflturmaktad›r (7,8). Koso-va’da savafl sonras› birkaç y›l devam eden orofaringeal tulare-mi salg›n› yaflanm›flt›r. Bunun nedeni savafl dönetulare-minde terk edilen yerleflim birimlerinde artan kemirgenlerin su kaynaklar› ve g›dalar› kontamine etmeleri ve savafl sonras› altyap› ve sani-tasyonu bozulmufl bu yerleflim birimlerine dönenlerin kontami-ne su ve g›dalar yoluyla mikroorganizmay› almalar›d›r (9).

F. tularensis hayvan karkaslar›nda ve suda haftalarca can-l›l›¤›n› sürdürebilen bir bakteridir. Bu yüzden infekte hayvan-lar› kesme, yüzme veya bu hayvanlara uygulanan herhangi bir ifllem s›ras›ndaki temaslar, kontamine su ve g›dalar› tüketmek önemli bulafl yollar›d›r (2). Bunun yan›nda hayvanlarla direkt temas olmadan çiftçilere toz yoluyla bakterinin bulaflt›¤› pnö-monik tularemi olgular› bildirilmifltir (10).

Türkiye’de flimdiye kadar yedi tularemi salg›n› görülmüfl-tür. Bunlardan özellikle 1988’de Bursa’da görülen salg›n ve sonras›nda oluflan bütün salg›nlarda (1998, 2001 ve 2004 y›l-lar›nda) olgular hemen hemen tamamen orofaringeal formda-d›r (5,7). Ülseroglandüler ve glandüler form hiç izlenmemifltir. Yaklafl›k olarak 150 kifliyi etkileyen 1936 Trakya salg›n›nda ülseroglandüler form hastalar›n %9’unda görülmüfl, 200 kifliyi etkileyen 1953 Antalya salg›n›nda (sonbaharda olmufltur) %45 ile orofaringeal forma eflit oranda ülserolandüler tularemi gusu saptanm›flt›r (6). Yine son y›llarda ülkemizde tularemi ol-gular›n›n artt›¤› ve birçok ilden bildirim yap›ld›¤› gözlenmek-tedir. Sa¤l›k Bakanl›¤› istatistiklerine göre 2005 y›l› ilk alt› ay-l›k döneminde ülkemizde 296 tularemi olgusu görülmüfltür (11).

Bize baflvuran bu ilk olgudan sonra hastan›n ailesinde ye-di kiflinin orofaringeal tularemi ile uyumlu semptomlar› oldu-¤u ö¤renildi. Geç baflvuran bu olguda ilk muayene esnas›nda eldeki eritemli papüler lezyon fark edilmedi. Lezyon ancak tu-laremi tan›s› konduktan sonra yap›lan ayr›nt›l› incelemede fark edildi. Hastadan tekrar anamnez al›nd›¤›nda, bu lezyonun da-ha önce ülserasyon gösterdi¤i ve iyileflme döneminde oldu¤u ö¤renildi. Olgumuzun, hastalanan di¤er aile bireylerinden farkl› bir klinik form göstermesi dikkati çekiyordu.

Ülseroglandüler tularemi genellikle kene ›s›rmas› ve hay-van temas› sonras› oluflur. Etkilenen lenf nodlar›n›n drene ol-du¤u vücut bölgelerinde bakterinin deriye girifl noktas›nda

ön-ce papüler bir lezyon oluflur ve bu lezyon daha sonra kenarlar› deriden kabar›k bir ülsere dönüflür. Bu lezyonun iyileflmesi özellikle tedavi edilmeyen olgularda uzun sürebilir (3,8). Bi-zim olgumuzda etkilenen epitroklear ve aksiller lenf nodlar›n›n bulundu¤u kolda, bu lenf nodlar›na drene olan distal bir bölge-de (sa¤ el ikinci parmak üzerinbölge-de) papüler lezyonun varl›¤›, gi-rifl yerinin buras› olabilece¤ini düflündürmüfltür. ‹yileflme dö-neminde oldu¤u için lezyon ülser formunda de¤ildi; ancak has-tan›n ayr›nt›l› anamnezinde lezyonun daha önce ülserasyon gösterdi¤i belirlendi. Lezyon, hastal›k belirtilerinin ortaya ç›k-mas›ndan üç ay sonra tamamen düzeldi. Hastal›k k›fl mevsi-minde olufltu¤u için kene ›s›rma olas›l›¤› yoktu. Hasta ayr›ca kemirgenle temas tan›mlamamakla birlikte, evinde ve çevre-sinde çok say›da fare oldu¤unu bildiriyordu. Bu nedenle mik-roorganizma geçiflinin su, kirlenmifl g›da, toprak veya çamura temas ile olabilece¤i düflünüldü. Di¤er olas›l›k da fare ›s›r›¤›-n›n fark edilmemifl olmas› olabilir.

Di¤er önemli bir nokta ülseroglandüler veya glandüler tu-lareminin e¤er bakteri girifl yerinde oluflan lezyon fark edil-mezse kolayca tüberküloz, kedi t›rm›¤› hastal›¤›, tümör veya Mycobacterium marinum infeksiyonu ile kar›flt›r›labilece¤idir. E¤er bu olgular yanl›fll›kla tularemi serolojisi çal›fl›lmadan ek-sizyonel lenf nodu biyopsisine gitmiflse, patolo¤un ve klinisye-nin bu konuda dikkatli olmas› gerekir. Tularemi, nekrotizan lenfadenit veya granülomatöz infeksiyon histolojisi gösterebi-lir. Granülom oluflumu varsa tüberküloz ile kar›flabilir (3). Nekrotizan lenfadenit histolojisi gözlendi¤inde di¤er tan›lar yan›nda tularemi de akla gelmeli ve etkene yönelik tan› için gerekli mikrobiyolojik tetkikler mutlaka yap›lmal›d›r.

Sonuç olarak, olgumuz Tokat bölgesinden bildirilen ilk tu-laremi olgusudur. Tutu-laremi, beraberinde deri ülseri olan veya nonspesifik tedavi ile gerilemeyen lenfadenopatili olgularda ay›r›c› tan›da unutulmamal›d›r. Ayr›ca tularemi olgular›nda ayr›nt›l› öykü ve fizik muayene yap›lmas› gereklili¤i, e¤er ta-n›da tularemi düflünülmezse tan› ve tedavinin gecikebilece¤i ak›lda tutulmal›d›r.

Teflekkür

Tularemi mikroaglütinasyon testi ile olgumuzun kesin la-boratuvar tan›s›n›n konmas›n› sa¤layan, Uluda¤ Üniversitesi T›p Fakültesi Mikrobiyoloji ve ‹nfeksiyon Hastal›klar› Anabi-lim Dal› ö¤retim üyesi Say›n Prof. Dr. Suna Gediko¤lu’na te-flekkür ederiz.

Kaynaklar

1. Çelebi G. Tularemi. http://www.klimik.org.tr/home/tularemi. asp?cont=makale

2. Gediko¤lu S. Pasteurella, Francisella, Bordetella. In: Willke-Top-çu A, Söyletir G, Do¤anay M, eds. ‹nfeksiyon Hastal›klar› ve Mikrobiyolojisi. ‹stanbul: Nobel T›p Kitabevleri, 2002: 1658-67 3. Penn RL. Francisella tularensis (tularemia). In: Mandell GL,

Ben-nett JE, Dolin R, eds. Mandell, Douglas and BenBen-nett’s Principles and Practice of Infectious Diseases. 6th ed. Philadelphia: Elsevier Churchill Livingstone, 2005: 2674-85

4. Ellis J, Oyston PC, Green M, Titball RW. Tularemia. Clin Mic-robiol Rev 2002; 15: 631-46

5. Helvac› S, Gediko¤lu S, Akal›n H, Oral HB. Tularemia in Bursa, Turkey: 205 cases in ten years. Eur J Epidemiol 2000; 16: 271-6 6. Karadenizli A, Gürcan fi, Kolayl› F, Vahabo¤lu H. Outbreak of

(4)

over-Klimik Dergisi • Cilt 20, Say›:1 26

view of the literature from Turkey. Scand J Infect Dis 2005; 37: 712-6

7. Gürcan fi, Otkun MT, Otkun M, Ar›kan OK, Özer B. An outbreak of tularemia in Western Black Sea region of Turkey. Yonsei Med J 2004; 45: 17-22

8. Parola P, Raoult D. Ticks and tickborne bacterial diseases in humans: an emerging infectious threat. Clin Infect Dis 2001; 32: 897-928

9. Reintjes R, Dedushaj I, Gjini A, et al. Tularemia outbreak

inves-tigation in Kosova: case control and environmental studies. Emerg Infect Dis 2002; 8: 69-73

10. Feldman KA, Enscore RE, Lathrop SL, et al. An outbreak of primary pneumonic tularemia on Martha’s Vineyard. N Engl J Med 2001; 345: 1601-6

11. T.C. Sa¤l›k Bakanl›¤›. Özel ‹statistikler, Temel Sa¤l›k Hizmetleri Genel Müdürlü¤ü 2005 Y›l› Geri Bildirimi. Ankara: Sa¤l›k Bakanl›¤›, 2005 (http://www.saglik.gov.tr/extras/istatistikler/ 2005 geribildirim/Tablo%2019%20%20Devam%202.htm)

Referanslar

Benzer Belgeler

"Geçtiğimiz Çarşamba, Süleyman Demirel başkanlığında toplanan MGK'nm Ruhban Okulu'nun açılması konusunda Yunanlılara yeşil ışık yak­ ması bütün

doğum yılı şe nlik lerin de Semiha Berk soy Berlin A kad em i Operasın­ da «Ariadne auf Nayes» tem si­ linde başrolü oynamıştır.. Genç ve değerli viyolonist

Rapora göre, 2012 yılında hava kirliliğinin en yüksek değerlerde ölçüldüğü Güney Doğu Asya ve Batı Pasifik ülkelerinde 3,3 milyon insanın ölümü kapalı

Metaxytherium medium daha önce Fransa ve ‹talya’da Geç Miyosen döne- minden (11-5 milyon y›l önce) kalma ka- yalarda bulunmufltu.. ‹talya’daki fosil, bugüne kadar

Bilâhare Edirnede teşekkül eden ve merhum Hoca Ziya Beyin talebesi doktor Udi Ali, merhum Hacı Arif Beyin mah­ dumu Kanunî Zeki Beylerin de iştirak ettiği bir

O yıllarda balerin kadro­ sundaki eksiklik nede­ niyle öğrencilik yılların­ da sahne deneyimi kaza­ nan Lale Mansur, 1976 yılında mezun olduktan sonra,

Oyuna dikkatle bakılırsa bir yandan İnci'nin intihara sürüklenişinin ruhsal nedenleri ard arda açıklanıyor, öte yandan geri kalmış memleketimizin zengin

Bu konu üzerinde çalışan araştırıcılar tulareminin ülkemizde özellikle kırsal alanlarda bir sağlık soru- nu olmaya devam ettiğini, vakaların artmasının ba- zı