• Sonuç bulunamadı

Selective Serotonin Reuptake Inhibitor Discontinuation Syndromes

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Selective Serotonin Reuptake Inhibitor Discontinuation Syndromes"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÖZET

Selektif serotonin geri alým inhibitörleri (SSRI) depresyon baþta olmak üzere, anksiyete bozukluklarý, obsesif kompulsif bozukluk, yeme bozukluklarý, dürtü denetim bozukluklarý gibi çeþitli ruhsal bozukluklarýn tedavisinde kullanýlan ilaçlardýr. Bu ilaçlarýn kul-lanýmýnýn yaygýnlaþmasýna paralel olarak, kýsa süreli ilaç etkinlik çalýþmalarýnda belirlenemeyen ya da gözlenmeyen yan etkiler bildirilmeye baþlanmýþtýr. Bunlarýn arasýnda son zamanlarda üzerinde önemle durulan bir kavram, SSRI'larýn aniden ya da yavaþ yavaþ kesilmesi sonrasýnda ortaya çýkan somatik ya da psikolojik belirtileri kapsayan kesilme sendromudur. Bu sendrom-da görülen belirtiler genellikle kendi kendini sýnýrlayan, SSRI'larýn tekrar baþlanmasý sonrasý hýzla düzelen ve ilacýn tedavi etmek amacýyla kullanýldýðý hastalýðýn tekrar ortaya çýk-masý ya da rekürrensi ile açýklanamayan belirtilerdir. Baþlangýçta sadece birkaç olgu sunumunda adý geçen bu sendrom üzerinde, son zamanlarda çok sayýda araþtýrma, kontrollü çalýþmalar, olgu bildirimleri yapýlmýþ ve böylece konu hakkýnda daha ayrýntýlý bilgi edinilebilmiþtir. Bu yazýda, SSRI kesilme sendromunun sýk-lýðý, klinik ve sosyodemografik özellikleri, etiyoloji ve patofiz-yolojisi, tedavisi ve ortaya çýkmasýný engellemeye yönelik yapýl-masý gerekenler aktarýlmaya çalýþýlacaktýr.

Anahtar Sözcükler: Selektif serotonin gerialým inhibitörleri, antidepresanlar, kesilme sendromu, yan etkiler.

KLÝNÝK PSÝKÝYATRÝ 2001;4:102-111

SUMMARY

Selective Serotonin Reuptake Inhibitor Discontinuation Syndromes

Selective serotonin reuptake inhibitors are widely used in many psychiatric disorders such as depression, anxiety disorders, obses-sive-compulsive disorders, eating disorders, impulse control dis-orders. The number of adverse effect reports relevant to SSRI that has not been defined during short-term drug efficacy stud-ies started to increase in parallel to widespread usage of SSRI's. An important phenomenon among these adverse effects is SSRI discontinuation syndrome, which occurs following the interrup-tion of an extended period of SSRI's and associated with somat-ic and psychologsomat-ical symptoms. Discontinuation symptoms are characteristic symptoms that follow termination or reduction in drug dosage, are self-limiting, reversed by re-introducing the drug and which can not be explained as a re-appearance of the disorder for which the drug was prescribed. Literature concern-ing the SSRI discontinuation syndrome consists mainly of case reports and a limited number of controlled prospective studies. In this article, the frequency, clinical features, etiology and patho-physiology, treatment of SSRI discontinuation syndrome and management methods for avoiding this syndrome are explained in detail.

Key Words: Selective serotonin reuptake inhibitors, antidepres-sants, discontinuation syndromes, adverse effects.

GÝRÝÞ

Özgül serotonin geri alýmýný engelleyen antidepresan-lar (selektif serotonin gerialým inhibitörleri (SSRI)) depresyon baþta olmak üzere, anksiyete bozukluklarý, obsesif kompulsif bozukluk, yeme bozukluklarý, dürtü denetim bozukluklarý gibi çeþitli ruhsal bozukluklarýn

Baðlý Kesilme Sendromlarý

Lut TAMAM*

* Yrd. Doç. Dr., Çukurova Üniversitesi Týp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalý, ADANA

(2)

tedavisinde kullanýlan ilaçlardýr (Haddad 1998). Yapýlan çalýþmalar bu ilaçlarýn hastalarda uzun yýllar boyunca kullanýlmasý gerektiðini göstermiþtir. Bu ilaçlarýn kullanýmýnýn yaygýnlaþmasýna paralel olarak, kýsa süreli ilaç etkinlik çalýþmalarýnda belir-lenemeyen ya da gözlenmeyen yan etkiler bildirilmeye baþlanmýþtýr. Bunlarýn arasýnda son zamanlarda üzerinde önemle durulan bir kavram, SSRI kesilme sendromudur (SSRI discontinuation syndrome). Baþlangýçta sadece birkaç olgu sunumunda adý geçen bu sendrom üzerinde, son zamanlarda çok sayýda araþtýrma, kontrollü çalýþmalar, olgu bildirimleri yapýlmýþ ve böylece konu hakkýnda daha ayrýntýlý bilgi edinilebilmiþtir (Coupland ve ark. 1996).

Kesilme belirtileri, düzenli olarak alýnmakta olan ilacýn kesilmesi ya da alýnan dozun azaltýlmasý son-rasýnda gözlenen karakteristik belirtilerdir. Genel olarak bu belirtilerin birarada görülmesine ise kesilme sendromu denmektedir. Bu belirtiler genellikle kendi kendini sýnýrlayan, ilacýn tekrar baþlanmasý sonrasý hýzla düzelen ve ilacýn tedavi etmek amacýyla kul-lanýldýðý, hastalýðýn tekrar ortaya çýkmasý ya da rekür-rensi ile açýklanamayan belirtilerdir. Bu belirtiler tek baþýna ilaç baðýmlýlýðýnýn bir göstergesi olarak deðer-lendirilmemektedir. Çünkü madde baðýmlýlýðý taný ölçütlerinden olan geri çekilme belirtileri tek baþýna baðýmlýlýk tanýsý koymaya yeterli deðildir. DSM-IV'e göre (APA 1994), bu belirtilerin yanýsýra tolerans geliþimi, madde arayýþý, madde alýmýný kontrol ede-meme gibi diðer taný ölçütlerinin de karþýlanmasý baðýmlýlýk tanýsý için gerekmektedir. Literatürde baðýmlýlýk yapma özelliði bulunmayan ilaçlarda görülen geri çekilme belirtileri (withdrawal symptoms) baðýmlýlýðý anýmsattýðý için olsa gerek, daha çok kesilme belirtileri (discontinuation symptoms) olarak adlandýrýlmýþtýr. Psikiyatride ve genel týpta kullanýlan ve baðýmlýlýða neden olmayan ilaçlarýn önemli bir kýs-mýnda (lityum, nöroleptikler, dopaminerjik ilaçlar, kor-tikosteroidler, beta blokerler, diüretikler, nitratlar, sem-patomimetik ilaçlar vb) kesilme belirtileri gözlenebilmektedir (Haddad 1998).

Antidepresanlara baðlý kesilme belirtileri ilk olarak 1959 yýlýnda imipramine baðlý olarak bildirilmiþtir (Mann ve McPherson 1959). Daha sonra kesilme belir-tilerinin diðer trisiklik antidepresanlar (TSA), he-terosiklik antidepresanlarda ve monoamin oksidaz inhibitörlerinde (MAOI) de görüldüðü saptanmýþtýr. SSRI'lara baðlý kesilme belirtileri ise, ilk olarak Cooper (1988) tarafýndan fluoksetine baðlý olarak

bildirilmiþtir. Daha sonra bu konuda yapýlan çok sayý-da olgu sunumlarý ve klinik çalýþmalar ile diðer tüm SSRI grubu ilaçlarda da bu belirtilerin görüldüðü sap-tanmýþtýr (Black ve ark. 2000, Michelson ve ark. 2000, Hindmarch ve ark. 2000). Son yýllarda serotoninerjik dizge üzerine etkisi olan venlafaksin (Boyd 1998), nefazodon (Lauber 1999) ve mirtazapinin de (Benazzi 1998) kesilme sendromuna yol açtýðý bildirilmiþtir. Bu yazýda, SSRI kesilme sendromunun sýklýðý, klinik ve sosyodemografik özellikleri, etiyoloji ve patofiz-yolojisi, tedavisi ve ortaya çýkmasýný engellemeye yö-nelik yapýlmasý gerekenler aktarýlmaya çalýþýlacaktýr. Sýklýk ve Yaygýnlýðý

Tüm SSRI'lara baðlý olarak kesilme sendromlarý görülebilmektedir. Paroksetine baðlý ortaya çýkan kesilme sendromu sýklýðý diðerlerine oranla belirgin olarak fazladýr (Coupland ve ark. 1996, Zajecka ve ark. 1997). Black ve arkadaþlarýnýn (2000), 1997 yýlý-na kadar literatürde yayýnlanmýþ olgular üzerinde yaptýklarý bir meta analizde; 46 SSRI kesilme sendro-mu bildiren hastanýn 30'unun (%65.2) paroksetine, 8'inin (%17) sertraline, 5'inin fluoksetine, 3'ünün flu-voksamine baðlý olarak bu sendromu geliþtirdikleri saptanmýþtýr. Coupland ve arkadaþlarý (1996), paroksetin ve fluvoksamin gibi yarý ömrü kýsa olan SSRI'larda kesilme sendromu görülme sýklýðýný %17.2 olarak, sertralin ve fluoksetin gibi yarý ömrü daha uzun olan SSRI'larda %2.2 olarak bildirmiþtir. Price ve arkadaþlarý (1996), SSRI'lara baðlý gözlenen kesilme belirti sýklýðýnýn paroksetinde, sertralin ve fluvok-samine göre 10 kat, fluoksetine göre 100 kat daha sýk olduðunu belirlemiþlerdir.

Rosenbaum ve arkadaþlarý (1998) yaptýklarý kontrollü çalýþmada fluoksetine baðlý kesilme sendromu geliþme insidansýnýn (%14), sertralin (%60) ve paroksetinle (%66) tedavi edilmiþ hastalara göre anlamlý ölçüde düþük olduðunu bildirmiþlerdir. Ayný çalýþmada paroksetin ve sertralin arasýnda anlamlý bir farklýlýk olmadýðý gözlenmiþtir.

SSRI'lara baðlý kesilme belirtilerini deðerlendirmek üzere oluþturulmuþ çalýþmalarda saptanan %100'lere varan kesilme sendromu sýklýklarýna oranla, ilaç þir-ketlerinin yan etki profillerini izlemek için oluþturduk-larý veri tabanoluþturduk-larýnda saptanan kesilme sendromu sýk-lýklarý daha düþüktür (Lejoyuex ve Ades 1997, Haddad 1998). Saptanan oranlar arasýndaki bu uyuþ-mazlýðýn nedenleri arasýnda; klinik ilaç çalýþmalarýnýn bir ilaç kesilme evresinin deðerlendirmesini

(3)

içermeme-si; birçok çalýþmanýn 6-8 hafta sürmesi ve bu sürenin kesilme belirtilerinin ortaya çýkmasý için yeterli olma-masý; kesilme belirtilerinin SSRI kesilmesi sonrasýn-daki 1 ay içinde ortaya çýkmasý ve kendiliðinden düzelmesi nedeniyle ilaç çalýþmalarýnda bu dönemin atlanmasý ya da yanlýþlýkla önceki hastalýðýn tekrarý biçiminde deðerlendirilmesi gösterilmektedir (Haddad 1998). Bunun dýþýnda belirtilerin hafif düzeyde klinik belirtiye neden olmasý ve kendiliðinden 3-5 gün içerisinde düzelmesi de yan etkilerin ilgili birime bildirilmesini engellemekte, insidansýn düþük çýk-masýna yol açmaktadýr.

Klinik Özellikleri

SSRI kesilme sendromuna baðlý olarak ortaya çýkan klinik belirti profili geniþ bir yelpazeyi içermektedir. Bu yönde yapýlmýþ meta analizler ve klinik çalýþmalarda çok sayýda deðiþik belirtiler görüldüðü aktarýlmýþtýr. Örneðin Black ve arkadaþlarý (1993) panik bozukluðu hastalarýnda fluvoksaminin aniden kesilmesi sonrasý 19 ayrý belirti ortaya çýktýðýný bildirmiþken, Stahl ve arkadaþlarý (1997) çalýþmalarýnda 51 farklý belirti, Black ve arkadaþlarý (2000) 53 farklý belirti saptamýþ-lardýr. Bu yönde yapýlan çalýþmalarda ortak olarak yer alan ve en sýk görülen belirtiler; baþ dönmesi, bulantý ve kusma, baþ aðrýsý ve letarjidir (Coupland ve ark. 1996, Haddad 1998, Black ve ark. 2000).

SSRI'lardan çok önce piyasaya sürülmüþ olan TSA ve MAOI'nin kesilme belirtilerine neden olduklarý sýkça bildirilmiþtir. MAOI’ne baðlý kesilme belirtileri genel-likle aðýr seyreder ve belirtiler arasýnda en karakteris-tik olan biliþsel bozukluklardýr. Bunun dýþýnda psikoz, biliþsel bozukluklarla iliþkili depresyon, düþünce bozukluklarý, mani, hipomani, ajitasyon, uykusuzluk, saldýrganlýk, myoklonik sýçramalar da bu ilaçlara bað-lý diðer kesilme belirtileridir (Lejoyeux ve Ades 1997). Depresyon nedeniyle MAOI kullanan ve aniden bu ilacý býrakan þizofrenik hastalarda paranoid sanrýlar, görsel, dokunsal ve iþitsel varsanýlar sýkça gözlenir. TSA'larýn aniden ya da yavaþ yavaþ kesilmeleri duru-munda ortaya çýkan belirtiler ise, Dilsaver ve arkadaþlarý (1987) tarafýndan 5 ana grupta toplan-mýþtýr. Bunlar:

1. Yaygýn gastrointestinal sistem, somatik sýkýntý ve stres belirtileri (letarji, bulantý, kusma, asteni, baþaðrýsý, anksiyete, ajitasyon vb),

2. Uyku bozukluklarý (uykusuzluk, aþýrý ve canlý rüyalar görme vb),

3. Hareket bozukluklarý (akatizi, parkinsonizm vb), 4. Davranýþsal canlanma (panik ataklar, deliryum, mani ya da hipomani),

5. Diðer belirtilerdir (kardiyak aritmi).

SSRI'lara baðlý kesilme belirtileri arasýnda Dilsaver'in TSA için ortaya koyduðu kardiyak aritmiler hariç diðer 4 grubun tamamý yer alýr (Haddad 1998). Dilsaver'in belirti gruplar içinde yer almayan, Haddad tarafýndan önerilen 3 farklý belirti grubu daha bulunmaktadýr. Bunlar kýsaca þunlardýr:

1. Denge ile ilgili sorunlar. Bunlar arasýnda baþ dön-mesi, ataksi, vertigo yer alýr. Özellikle baþ dönmesi en sýk görülen belirtiler arasýnda yer almaktadýr. TSA kesilme belirtileri arasýnda baþ dönmesi daha az sýk-lýkla gözlenir ve þiddeti SSRI'lara baðlý olarak ortaya çýkandan çok daha hafif þiddettedir.

2. Duyusal anormallikler ikinci belirti grubunu kapsar. Bu belirtiler arasýnda, þok benzeri duygular, parestezi ve uyuþukluk yer alýr. Þok benzeri duygular genellikle, parestezinin aðýr bir formu olarak deðerlendirilmiþ ve bu hislerin hastalar tarafýndan daha önce benzeri hiç yaþanmamýþ yaþantýlar olduðu vurgulanmýþtýr (Coupland ve ark. 1996). Bunun yanýsýra þok benzeri duygularýn elektrik þokuna ya da elektriksel dalgalara benzediði, bazen ufak bir hareketle ya da boyun flek-siyonu ile alevlenip kiþileri etkilediði, bu haliyle spinal kord bozukluklarýný gösteren Lhermitte arazýna ben-zediði bazý yayýnlarda dile getirilmiþtir (Frost ve Lal 1995).

3. Agresif ve impulsif davranýþlar. Baþta paroksetin ve klomipramin olmak üzere bazý SSRI'larýn kesilme dönemlerinde maðaza hýrsýzlýðý, özkýyým giriþimleri, öfke patlamalarý, yoðun saldýrganlýk düþüncelerine baðlý özkýyým düþünce ve davranýþlarý gözlendiði çeþitli olgu sunumlarýnda aktarýlmýþtýr.

Belirtilerin Baþlangýcý, Süresi ve Þiddeti

Olgularýn büyük bir kýsmýnda, SSRI'lara baðlý kesilme belirtileri alýnan son dozdan ortalama 1 ile 3 gün sonra ortaya çýkar (Schatzberg ve ark. 1997a, 1997b). Bu SSRI'larýn bilinen yarý ömürleri ile uyumludur (Tablo 1). Price ve arkadaþlarý (1996) paroksetinin kesilmesi ile kesilme belirtilerinin ortaya çýkmasý arasýnda geçen ortalama süreyi 2.1 gün olarak bildirmiþlerdir. Bu çalýþmada olgularýn %86'sýnda belirtilerin 4 gün içerisinde, %93'ünde 1 hafta içerisinde ortaya çýktýðý gözlenmiþtir. Michelson ve

(4)

arkadaþlarý (2000) tarafýndan yapýlan çift kör, plasebo kontrollü çalýþmada paroksetine baðlý kesilme belirti-lerinin son dozun kesilmesinden sonraki ikinci günde belirginleþtiði ve bunun sertralin ve fluoksetine göre anlamlý düzeyde yüksek olduðu saptanmýþtýr. Fluvoksaminle yapýlan bir çalýþmada (Black ve ark. 1993), ilaca baðlý kesilme belirtilerinin son dozdan sonraki 5. günde tepe noktasýna ulaþtýðý vurgulan-mýþtýr. Black ve arkadaþlarý (2000) ise kesilme sendro-mu geliþtiren tüm olgularýn %93.8'inde 1 hafta içerisinde, tamamýnda ise 2 hafta içerisinde kesilme belirtilerinin baþladýðýný aktarmýþtýr.

Bildirilen olgularýn çoðunda kesilme belirtileri, tedavi edilmeseler bile kýsa bir süre sonra düzelmiþtir. Price ve arkadaþlarýna (1996) göre bu süre ortalama 8 gündür. Coupland ve arkadaþlarý (1996), SSRI tipine baðlý olmaksýzýn, en geç üç hafta içerisinde tüm kesilme belirtilerin düzeldiðini aktarmýþtýr. Kesilme belirtilerinin kýsa bir zaman dilimi içerisinde düzeldiðine yönelik genel ve ortak kanýya karþýn, Frost ve Lal (1995) sertraline baðlý geliþen bir olguda hafif þiddetteki þoklarýn 13. haftaya kadar sürdüðünü, Green (2000) ise, yaþlarý 29 ile 35 arasýnda deðiþen 2'si paroksetin ve 1'i fluoksetin kullanan 3 olguda ilaçlar kesildikten 1 yýl sonrasýna kadar devam eden nörolojik bozukluklar gözlediðini bildirmiþtir. Bu olgu sunumlarý, SSRI'lara baðlý kesilme belirtilerinin bu kadar uzun sürdüðünü bildiren ender yayýnlardandýr. Bir çok olgu sunumunda ve meta-analizlerde,

SSRI'larýn tekrar baþlanmasýndan sonraki 24-72 saat-lik dönem içerisinde tüm kesilme belirtilerinin düzeldiði belirtilmiþtir.

SSRI tedavisinin ve olgularýn klinik özellikleri ile kesilme sendromu arasýndaki iliþki

SSRI'lara baðlý kesilme sendromu, ortalama olarak en az dört haftalýk SSRI kullanýmýnýn sonlandýrýlmasý ardýndan ortaya çýkmaktadýr (Haddad 1998). Coupland ve arkadaþlarýnýn (1996) çalýþmalarýnda deðerlendirdikleri 171 hastadan tedavi süresi 7 haf-tadan düþük olan hiçbir hastada kesilme belirtisi görülmemiþ, 6 aydan uzun süre ilaç kullanýmýnýn kesilme riskini artýrmadýðý gözlenmiþtir. Michelson ve arkadaþlarý da (2000), belli bir düzeyden sonra ilaç kullaným süresinin artmasýnýn kesilme sendromu geliþme riskini artýrmadýðýný bildirmiþtir. Buna neden olarak, ilaç kullanýmýna baðlý oluþan fizyolojik durumlarýn geliþmesi için minimum bir sürenin gerek-tiði, bu süreye ulaþýldýktan sonra ilaca baðlý deðiþik-liklerin stabil hale gelmesini göstermiþlerdir.

Genelde SSRI'lara baðlý kesilme belirtileri, ani ilaç kesilmelerinden sonra görülür. Bununla birlikte yavaþ yavaþ doz azaltýlarak ilaçlarý -özellikle paroksetin- ke-silen olgularda da kesilme belirtileri görülebilmektedir (Keuthen ve ark. 1994, Koopowitz ve Berk 1995). Kesilme belirtilerinin yüksek doz ilaç kullanan hasta-larda daha sýk görüldüðü biçimindeki öngörü, çalýþ-malarda doðrulanmamýþtýr. Michelson ve arkadaþlarý Tablo 1. SSRI'larýn farmakokinetik özellikleri

Sitalopram Fluoksetin Fluvoksamin Paroksetin Sertralin

Otoinhibisyon Yok Var Var (Hafif) Var Yok

Ana bileþik yarý ömrü

(Tek doz sonrasý) 33 saat 1.9 gün 15 saat 10 saat 26 saat

Ana bileþiðin yarý ömrü

(Çoklu doz sonrasý) 33 saat 5.7 gün 22 saat 21 saat 26 saat

Aktif metabolit yarý ömrü 3 saat 7-9 gün - - 62-104 saat

Plazma-protein baðlanmasý %80 %95 %80 %95 %95

Kararlý düzeye ulaþmasý için

gereken zaman (gün) 6-7 30-60 3-5 4-5 4-5

En yüksek plazma

konsantrasyonuna ulaþmasý

için gereken zaman (saat) 4 6-8 5 (1-8) 5 (0.5-11) 2-4

(5)

(2000), SSRI'larýn kan düzeyleri ile yan etki sýklýðý arasýnda anlamlý bir korelasyon bulamamýþtýr. Bildirilen bazý olgularda günlük tedavi edici dozun yarýsýný kullananlarda bile kesilme belirtisi görülmesi, doz ile kesilme belirtisi arasýnda belirgin bir iliþki olmadýðýný doðrular niteliktedir.

Kesilme sendromu ile cinsiyet, hastalýk tanýsý arasýn-da anlamlý bir iliþki saptanamamýþtýr. Sadece bir çalýþ-mada Stahl ve arkadaþlarý (1997), kadýn/erkek oranýnýn sertralin ve paroksetine baðlý kesilme belir-tisi gören olgularda 1'in üzerinde, fluoksetin kullanan olgularda 1'in altýnda olduðunu bildirmiþlerdir. Kesilme belirtilerinin daha çok gençlerde gözlendiði biçimindeki çýkarsamalarýn, çalýþmalarda deðer-lendirilen deneklerin daha çok gençlerden oluþmasýna baðlý olduðu düþünülmektedir. Yaþlýlarda görülmesi olasý kesilme sendromlarýnýn fiziksel rahatsýzlýklara ya da yakýnmalara baðlanmasý da gençlerde kesilme sendromlarýnýn daha sýk görülmesini açýklayabilecek bir diðer nedendir.

Anneleri hamileliklerinin son üç ayýnda SSRI kullanan bazý bebeklerde, gözlenen ajitasyon, huzursuzluk, sürekli aðlama, beslenme ve uyku sorunlarý ve artmýþ irritabilite, yeni doðanlarda da eriþkinler gibi bir SSRI kesilme sendromu oluþabileceðini düþündürmüþtür (Spencer 1993, Kent ve Liadlaw 1995). Goldstein (1995) ise hamileliklerinin son üç ayýnda fluoksetin kullanan 112 annenin %13'ünün yeni doðan bebek-lerinde hafif ve geçici doðum sonrasý komplikasyonlar geliþtiðini (irritabilite, kalp çarpýntýsý, uyku sorunlarý vb) bunun neonatal SSRI kesilme sendromunun göstergesi olabileceðini ileri sürmüþtür.

Çocuklarda da eriþkinlere benzer biçimde SSRI kesilme sendromlarý görüldüðü bildirilmektedir (Diler ve ark. 2000).

Etiyoloji (Patofizyolojisi)

Schatzberg ve arkadaþlarý (1997b), SSRI kesilme sendromlarýnýn olasý mekanizmalarýný dört ana grup-ta toplamýþlardýr:

1. Serotoninin azalmasý,

2. Diðer nörotransmiterler üzerine olan ikincil deðiþik-likler,

3. Bireylerdeki biyolojik ve biliþsel duyarlýlýklar, 4. Kolinerjik geri tepme (rebound) etkisi.

SSRI kesilme sendromlarýnýn nedenlerine yönelik

ortaya konulan varsayýmlarýn ilki sinapslarda ve sinaptik aralýklarda bulunan serotonin düzeyindeki azalmadýr. Bu azalma deðiþik SSRI'lara göre farklý klinik tablo gösterir. Bunun temelinde bu ilaçlar arasýndaki farmakodinamik farklar yatmaktadýr (Tablo 1). En sýk SSRI kesilme sendromuna yol açtýðý bildirilen paroksetin, SSRI'lar arasýnda yarý ömrü en az olan ve aktif metaboliti olmayan bir ilaçtýr. Bunun aksine, çok az kesilme sendromuna yol açtýðý düþünülen fluoksetin yarý ömrü en uzun olan SSRI'dýr ve bu yarý ömür aktif metabolit olan norfluoksetinin de etkisiyle 7-17 güne kadar uzamaktadýr. Sertralinin de paroksetine benzer bir yarý ömrü olmasýna karþýn, aktif bir metabolitinin bulunmasý (desmetilsertralin), bu ilaca baðlý SSRI kesilme sendrom sýklýðýnýn paroksetine oranla daha az görülmesini açýklamak-tadýr. Benzer þekilde yarý ömürleri az olan fluvok-samin, venlafaksin ve nefazodon gibi serotonin geri alým inhibisyon etkisi olan ilaçlarda da, bu kesilme sendromu gözlenebilmektedir. Bu örneklerden de anlaþýlabileceði üzere, SSRI'larýn yarý ömürlerinin az olmasý ile kesilme sendromlarýnýn oluþma riskinin art-masý arasýnda anlamlý bir paralellik vardýr. Birçok çalýþmada, SSRI'larýn yarý ömrünün az olmasý kesilme sendromu geliþiminde en önemli risk faktörü olarak gösterilmiþtir (Coupland ve ark. 1996, Schatzberg ve ark. 1997a, 1997b, Haddad 1998).

SSRI kesilme sendromunda rol oynayabileceði düþünülen bir diðer farmakolojik özellik, otoinhibis-yon özelliðidir (Haddad 1998). Otoinhibisotoinhibis-yon, bir maddenin bir ilacýn ayný enzim ya da enzimlerin hem substratý hem de inhibitorü olmasý anlamýna gelir. Bu durumda, ilacýn plazma konsantrasyonun artmasý halinde, inhibisyon artar ve ilacýn yarý ömrü uzar. Özellikle paroksetin ve fluoksetinde sitokrom p450-D6 enzimine baðlý otoinhibisyon düzenekleri belirgindir. Paroksetinde ilacýn ani kesilmesi ardýndan, hem yarý ömrün çok kýsa olmasý, hemde otoihibisyona baðlý olarak ilacýn plazma düzeyinin hýzla azalmasý, SSRI kesilme belirtilerinin ortaya çýkmasýný hýzlandýrýr. Fluoksetinde de otoinhibisyon düzeneði bulunmakla birlikte, ilacýn ve aktif metabolitinin yarý ömrünün uzun olmasý SSRI kesilme sendromunun paroksetin gibi ortaya çýkmasýný engellemektedir (Haddad 1998). SSRI'lara baðlý kesilme sendromunda gözlenen belirti-lerinin serotonin üretimi, salýnýmý ve reseptörleri üzerindeki birincil etkilere, serotoninerjik dizgeler tarafýndan düzenlenen sistemler üzerindeki ikincil etkileri ile ya da her ikisiyle birden iliþkili olabileceði

(6)

çeþitli çalýþmalarda vurgulanmýþtýr (Schatzberg ve ark. 1997a, 1997b).

SSRI'larýn uzun dönemde kullanýmýnýn serotonin reseptörlerinde desensitizasyona yol açtýðý ve sonuçta 5-HT2 reseptörlerinin down-regülasyona uðradýklarý bilinmektedir. SSRI tedavisi aniden kesildiðinde, reseptörlerdeki serotonin konsantrasyonlarý; kul-lanýlan SSRI'ýn yarý ömrü, kesim hýzýna baðlý olarak azalacak ve sinapslardaki serotoninde geçici bir azal-ma oluþacaktýr. Lane (1996), serotonin sistemindeki bu deðiþikliklerin kesilme sendromlarý ile ilgili olabile-ceðini ileri sürmüþtür. Bir diðer çalýþmada, serotoner-jik postsinaptik reseptörlerdeki azalmýþ aktivitenin dürtüsel ve agresif davranýþla iliþkili olabileceði bildirilmiþtir ki SSRI kesilme sendromu görülen bazý olgularda bu tür davranýþlar gözlenebilmektedir (Szabadi 1992). Jacobs ve Fornal (1993) serotoninerjik nöronlarýn daðýlýmýnýn kaba motor hareketlerle otonomik ve duyusal iþlevlerin koordinasyonunda anahtar bir rol üstlendiðine dikkati çekmiþtir. Bu sis-temdeki herhangi bir bozukluk denge bozukluklarý ve paresteziler gibi SSRI kesilme sendromunda da gözle-nen belirtilere yol açmaktadýr. Skaehill ve Welch (1997), SSRI kesilme sendromunda görülen boyun fleksiyonu sonrasýnda Lhermitte arazýna benzer elek-trik þok duyusunun hissedilmesinin posterior spinal korddaki iþlev bozukluðunun yani nöronal düzeyde bir deðiþikliðin sonucu olabileceðini ileri sürmüþlerdir. SSRI'larýn kesilme sürecinde ortaya çýkan hiposero-toninerjik durum, baþta noradrenalin, dopamin, GABA, asetilkolin baþta olmak üzere birçok nöro-transmiter sistemini direkt ve indirekt olarak etkile-mekte ve kesilme sendromunun ortaya çýkmasýna neden olmaktadýr (Zajecka ve ark. 1997). Bu etkiler sonrasý nörotransmiter sistemlerin yeniden uyum saðlama sürecinin teorik olarak ortalama 2-3 hafta sürdüðü ve bu sürenin de kesilme belirtilerinin ortala-ma görülme süresine karþýlýk geldiði öne sürülmekte-dir. Fluoksetine baðlý kesilme belirtileri gösteren bir hastada (Stoukides ve Stoukides 1991) gözlenen ekstrapiramidal yan etkilerin geliþmesinde altta yatan mekanizmanýn serotonine baðlý dopamin iletiminin inhibisyonu olduðu düþünülmüþtür. Yine Louie ve arkadaþlarý (1994), sertraline baðlý kesilme belirti-lerinde sertralinin sigma opioid reseptörlerine baðlan-masýnýn önemli bir rol oynayabileceðini öne sür-müþlerdir.

Bireylerde gözlenen özgül genetik ve psikolojik fark-lýlýklar da, kiþilerin SSRI kesilme sendromu geliþtirme

risklerini etkilemektedir (Schatzberg ve ark. 1997b). Rosenstock (1996), iki kardeþin sertralin tedavisi son-rasý benzer kesilme belirtileri göstermelerini bu sendromda bir genetik yatkýnlýðýn rolü olabileceði þek-linde yorumlamýþtýr. Schatzberg ve arkadaþlarý (1997b), normal populasyonun %15'inde serotonin taþýyýcý genin bulunmamasýnýn, hastalarýn tedaviye baðlý yan etkileri yaþamalarýnýn ve kesilme sendrom-larý geliþtirmeye olan yatkýnlýksendrom-larýndaki farklýlýksendrom-larýn nedeni olabileceðini savunmuþlardýr. Kesilme döne-minde bireyler arasýnda önemli farklýlýklar gösteren biliþsel durumlar da, hastalarýn benzer biçimde yaþadýklarý kesilme belirtilerini, doktora aktarma kararlarýný ve sonucunda sendromun açýða çýkmasýný etkilemektedir.

SSRI kesilme sendromunu açýklamaya yönelik bir diðer olasý mekanizma ise özellikle TSA'lara baðlý kesilme sendromlarýný açýklamada kullanýlan koliner-jik geri tepmedir (rebound). Bazý araþtýrmacýlara göre, bu durum SSRI'lara baðlý kesilme sendromunun, paroksetinde diðer SSRI’lara oranla daha yüksek oranda görülmesini açýklayabilir. SSRI'lar arasýnda kolinerjik reseptörlere olan affinitesi en yüksek olan ilaç paroksetindir ve bu affinite TSA'larýnkine benzer düzeydedir (Haddad 1998). Ancak paroksetin kul-lanan bir olguda (Fava ve Gandhi 1995), kesilme döneminde paroksetine benzer düzeyde muskarinerjik reseptörlere affinitesi olan desipramin kullanýlmasýna karþýn kesilme sendromunun geliþiminin önlene-memesi, bu mekanizmanýn tek baþýna kesilme sendro-munu açýklayamada yeterli olamayacaðý biçiminde yorumlanmýþtýr.

Klinik uygulamada dikkat edilmesi gerekenler, taný ve ayýrýcý taný

Klinik uygulamada, SSRI kullanan hastasý olan dok-torlar, tedavi sürecinde ve tedavinin kesilme dönem-lerinde, ilaca baðlý kesilme sendromunu göz önünde tutmalarý ve deðerlendirmeleri gerekmektedir (Kaplan 1997, Young ve Currie 1997).

Birkaç dozun atlanmasý durumunda bile, hastalarda kesilme belirtileri ortaya çýkabilir. Hastalarýn büyük bir kýsmý ilacý kullanmadýklarýný ýsrarla sorulmadýkça belirtmedikleri için, ortaya çýkan anksiyete, uykusuz-luk, yorgunluk gibi belirtiler doktor tarafýndan affektif bir bozukluðun tekrarladýðý þeklinde yorumlanabilir. Bu da gereksiz yere, antidepresan tedavinin tekrar baþlanmasýna ya da daha uzun bir süre devam etme-sine neden olur. Ayrýca gözlenen kesilme belirtileri,

(7)

düzensiz ilaç kullanan hastalarda tedavinin etkisiz olduðu biçiminde deðerlendirilebilir ve sonuçta bu ilaç dozunun gereksiz yere arttýrýlmasýna, baþka ilaçlarla birlikte kullanýlmasýna ya da baþka bir ilaca geçil-mesine yol açabilir. Kesilme belirtilerinin çoðunun fiziksel belirtiler olmasý, bu hastalarda çok deðiþik organik incelemelerin yapýlmasý ile de sonuçlanabilir. Bütün bunlar önemli ölçüde zaman, para kaybýna neden olur. Ayrýca belirtilerin ilaca baðlý olduðunun anlaþýlmasý, genel olarak toplumda tüm psikiyatrik ilaçlarýn baðýmlýlýk yaptýðý önyargýsý ile birleþerek ilaca olan uyumu ciddi bir biçimde etkileyebilir (Kaplan 1997).

Bu noktada yapýlmasý gereken en önemli deðer-lendirme; hastanýn öyküsünün iyice alýnarak, relaps ve birincil psikiyatrik bozukluðun rekürrensini kesilme sendromundan ayýrt etmektir. SSRI'lara baðlý kesilme belirtileri, depresyonun relaps belirtilerinden þu þekilde ayýrt edilebilir (Haddad 1998, Haddad ve ark. 1998):

1. Kesilme belirtileri genelde ilaç kesilmesi sonrasýn-daki ilk üç günde, en fazla 10 günlük dönemde

gözlenir, bu dönem içerisinde relaps genelde görülmez.

2. Kesilme belirtileri, relapsa göre daha hýzlý ortaya çýkar ve ortalama olarak ilk beþ gün içerisinde tepe noktasýna ulaþýr. Relaps belirtileri daha yavaþ ortaya çýkar.

3. Kesilme belirtileri kýsa sürelidir ve 1 gün ile 3 hafta arasýnda geçer. Relaps belirtileri daha uzun süreli olarak kendini gösterir.

4. Baþ dönmesi, bulantý, parestezi, vertigo ve diare gibi SSRI kesilme sendromu belirtileri nadiren depre-sif hastalarda gözlenir.

Bu farklýlýklar dýþýnda Haddad (1998) ve Black ve arkadaþlarý (2000) tarafýndan SSRI kesilme sendromu tanýsý için bazý taný ölçütleri önerilmiþtir. Genelde ben-zeþen bu taný ölçütlerinin ikisi bir arada ayný tablo (Tablo 2) içerisinde gösterilmiþtir.

Tedavisi ve Önlenmesi

SSRI'lara baðlý kesilme sendromlarýnýn tedavisi ve önlenmesinde bazý noktalara dikkat edilmesi gerek-mektedir (Rosenbaum ve Zajecka 1997). Öncelikle,

A. Belirtiler en az 4 hafta süren SSRI tedavisinin kesilmesi, ara verilmesi ya da azaltýlmasý sonrasýnda ortaya çýkmýþtýr. B. A taný ölçütünün karþýlanmasý sonrasýndaki 1 ile 10 gün içinde (Black ve ark. (2000) 1 ile 7 gün arasýnda) aþaðýdaki belir-tilerden ikisi ya da daha fazlasý ortaya çýkmýþtýr.

C. B taný ölçütünde yer alan belirtiler sosyal, mesleki ve diðer önemli iþlev alanlarýnda klinik açýdan belirgin strese ve bozuk-luða yol açmýþtýr

D. Belirtiler genel bir týbbi duruma ya da alýnan bir madde ya da ilacýn etkileri, yan etkileri, kesilme belirtileri ile açýklanamaz. Bu bozukluk SSRI'ýn reçete edildiði psikiyatrik bozukluðun alevlenmesi, relapsý ya da rekürensi ile daha iyi açýklanamaz. Tablo 2. SSRI'lara baðlý kesilme sendromu için önerilen taný ölçütleri

(Haddad 1998) 1. Baþ dönmesi 2. Bulantý ya da kusma 3. Baþaðrýsý 4. Letarji 5. Anksiyete ya da ajitasyon

6. Parestezi, uyuþukluk ya da elektrik þok benzeri hisler 7. Tremor 8. Terleme 9. Uykusuzluk 10. Ýrritabilite 11. Vertigo 12. Diare (Black ve ark. 2000)

1. Baþ dönmesi, vertigo ya da bayýlma hissi 2. Bulantý ve /veya Kusma

3. Baþaðrýsý 4. Anksiyete 5. Diare

6. Þok benzeri hisler ve parestezi 7. Tremor 8. Halsizlik 9. Uykusuzluk 10. Ýrritabilite 11. Yürümede dengesizlik 12. Görsel bozukluklar

(8)

hastalar ortaya çýkan belirtilerin hafif ve geçici olduðu, kýsa zaman içerisinde geçeceði konusunda bilgilendirilmeli ve yapmalarý gereken þeyin bunlarla baþ etmek olduðu belirtilmelidir. Bu yönde verilecek bir eðitim, hastalarýn daha kolay bu belirtilerle baþ etmesini saðlayacaktýr. Bunun yanýsýra SSRI kullanan tüm hastalara, bir ya da daha fazla kez ilaç almayý unuttuklarý takdirde bu belirtilerin ortaya çýkabileceði konusunda bilgi verilmeli ve bu konuya özen göster-meleri saðlanmalýdýr.

Tedavisi tamamlanmýþ bir hastada kullanýlan SSRI kesilirken; fluoksetin dýþýndaki tüm SSRI'larýn, ven-lafaksin ve nefazodon gibi serotoninerjik özelliði olan antidepresanlarýn dozlarýnýn mutlaka yavaþ yavaþ minimum terapötik doza dek azaltýlmasý, ardýndan kesilmesi önerilmektedir. Bu doz azaltýlmasýnýn süresi ve þekli, kullanýlan ilacýn dozu, farmakolojik özellik-leri ve tedavi süresi gibi çeþitli faktörlere baðlý olarak deðiþebilir. Doz azaltýlýrken mutlaka hastalarýn duru-mu gözlenmeli ve kesilme belirtileri sorgulanmalýdýr. Ýlaç azaltýlarak kesilirken verilecek son dozun mutla-ka baþlangýç dozundan daha düþük düzeyde olmasý gerekir. Rosenbaum ve Zajecka'nýn (1997) ve Skaehill ve Welch'in (1997) baþarýlý bir tedavi sonrasýnda ilacýn kesilme aþamasýnda önerdikleri doz azaltma þemalarý

Tablo 3 ve Tablo 4'de gösterilmiþtir. Ancak bazen, ila-cýn dozu yavaþ yavaþ azaltýlýrken bile kesilme belirti-leri gözlenebilir. Bu durumda kullanýlmakta olan SSRI'ýn tekrar orijinal doza çýkartýlmasý ve doz azalt-ma hýzýný düþürerek daha geniþ bir zaazalt-mana yayazalt-mak en doðru yaklaþým olacaktýr. Eðer bu yaklaþýmlara raðmen belirtilerde düzelme olmuyorsa, o zaman da-ha uzun yarý ömrü olan fluoksetin verilmesi önerilen bir diðer yaklaþýmdýr (Rosenbaum ve Zajecka 1997). Kesilme belirtilerine yönelik semptomatik tedavi olarak; difenhidramin (kas spazmlarý, ekstrapiramidal bulgular için), benzodiazepinler (uykusuzluk, anksiyete için), ondansetron (bulantý, kusma, baþaðrýsý ve diare için), gingko biloba ekstresi (denge bozukluklarý ve vertigo için) gibi ilaçlarýn kullanýl-masýný öneren yayýnlar da mevcuttur (Stoukides ve Stoukides 1991, Raby 1998).

SONUÇ

Günümüzde psikofarmakoloji uygulamasýnda birçok bozukluðun tedavisinde birinci sýra ajaný olarak kul-lanýlan SSRI'larýn hepsinde, ilacýnda kesilme sürecinde SSRI kesilme sendromu ortaya çýkabilmek-tedir. Bu sendrom, ilacý reçete eden tüm hekimler tarafýndan bilinmesi gereken bir tablodur. Bu tablo-nun bilinmesi, hastalara aktarýlmasý, kesilme Tablo 3. Skaehill ve Welch (1997) tarafýndan önerilen SSRI doz azaltma þemasý

Fluoksetin Doz 5 mg/g olana dek iki haftada bir 5 mg azaltýlmasý, daha sonra iki haftada bir 2.5 mg azaltýlmasý

Fluvoksamin Doz 25 mg/g olana dek iki haftada bir 25 mg azaltýlmasý, daha sonra iki haftada bir 12.5 mg azaltýlmasý

Paroksetin Doz 10 mg/g olana dek iki haftada bir 10 mg azaltýlmasý, daha sonra iki haftada bir 5 mg azaltýlmasý

Sertralin Doz 25 mg/g olana dek iki haftada bir 25 mg azaltýlmasý, daha sonra iki haftada bir 12.5 mg azaltýlmasý

Venlafaksin Doz 25 mg/g olana dek iki haftada bir 25 mg azaltýlmasý, daha sonra her iki haftada bir 12.5 mg azaltýlmasý

Tablo 4. Rosenbaum ve Zajecka (1997) tarafýndan önerilen SSRI doz azaltma þemasý

SSRI Azaltma hýzý Minimum tedavi En son gelinecek

(mg/gün)a dozu (mg/gün) doz (mg/gün) Fluoksetin - b 20 20 Fluvoksamin 50 100 25-50 Paroksetin 10 20 5-10 Sertralin 50 50 25-50 Venlafaksin 25 75 25-50

(9)

American Psychiatric Association (1994) Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, 4. Baský (DSM-IV), Washington DC, American Psyhiatric Association.

Benazzi F (1998) Mirtazapine withdrawal symptoms. Can J Psychiatry, 43(5): 525.

Black DW, Wesner R, Gabel J (1993) The abrupt discontinua-tion of fluvoxamine in patients with panic disorder. J Clin Psychiatry, 54(4): 146-149.

Black K, Shea C, Dursun S ve ark. (2000) Selective serotonin reuptake inhibitor discontinuation syndrome: Proposed diag-nostic criteria. J Psychiatry Neurosci, 25(3): 255-261. Boyd IW (1998) Venlafaxine withdrawal reactions. Med J Aust, 169(2): 91-92.

Cooper GL (1988) The safety of fluoxetine: an update. Br J Psychiatry, 153(Suppl 3): 77-86.

Coupland N, Bell CJ, Potokar JP (1996) Serotonin reuptake inhibitor withdrawal. J Clin Psychopharmacol, 16: 356-362. Diler RS, Tamam L, Avcý A (2000) Withdrawal symptoms asso-ciated with paroxetine discontinuation in a 9-year old boy. J Clin Psychopharmacol, 20(5): 586-587.

Dilsaver SC, Greden JF, Snider RM (1987) Antidepressant with-drawal syndromes: Phenomenology and physiopathology. Int Clin Psychopharmacol, 2: 11-19.

Fava GA, Grandi S (1995) Withdrawal syndomes after paroxe-tine and sertraline discontinuation. J Clin Psychopharmacol, 15: 374-375.

Frost L, Lal S (1995) Shock-like sensations after discontinua-tion of selective reuptake inhibitors. Am J Psychiatry, 152: 180.

Goldstein DJ (1995) Effects of third trimester fluoxetine expo-sure on the newborn. J Clin Psychopharmacol, 15(6): 417-420. Green B (2000) Persistent adverse neurological effetcs follow-ing SSRI discontinuation. Psychiatry On-line, accessed December 2000 on http: //www.priory.com/psych/panes.htm Haddad P (1998) The SSRI discontinuation syndrome. J Psychopharmacol, 12(3): 305-313.

Haddad P, Lejoyeux M, Young A (1998) Antidepressant discon-tinuation reactions. BMJ, 316: 1105-1106.

Hindmarch I, Kimber S, Cockle SM (2000) Abrupt and brief dis-continuation of antidepressant treatment : Effects on cogni-tive function and psychomotor performance. Int Clin Psychopharmacol, 15(6): 305-318.

Jacobs BL, Fornal CA (1993) 5-HT and motor control: A hypothesis. Trends Neurosci, 16: 346-352.

Kaplan EM (1997) Antidepressant noncompliance as a factor in the dsicontinuation symptoms. J Clin Psychiatry, 58 (Suppl 7): 31-36.

Kent LSW, Laidlaw JDD (1995) Suspected congenital sertraline dependence. Br J Psychiatry, 167: 412-413.

Keuthen NJ, Cyr P, Ricciardi JA ve ark. (1994) Medication with-drawal symptoms in obsessive compulsive disorder patients treated with paroxetine. J Clin Psychopharmacol, 14(3): 206-207.

Koopowitz LF, Berk M (1995) Paroxetine induced withdrawal effects. Hum Psychopharmacol, 10: 147-148.

Lane RM (1996) Withdrawal symptoms after discontinuation of selective serotonin reuptake inhibitors. J Serotonin Research, 3: 75-83.

Lauber C (1999) Nefazodone withdrawal symptoms. Can J Psychiatry, 44(3): 285-286.

Lejoyeux M, Ades J (1997) Antidepressant discontinuation: A review of the literature. J Clin Psychiatry, 58(Suppl 7): 11-16. Louie AK, Lannon RA, Ajari LJ (1994) Withdrawal reactions after sertralin discontinuation. Am J Psychiatry, 151: 450-451. Mann AM, McPjerson AS (1959) Clinical experience with imipramine in the treatment of depression. CMAJ, 4: 38-47. Michelson D, Fava M, Amsterdam J ve ark. (2000) Interruption of selective serotonin reuptake inhibitor treatment. Br J Psychiatry, 176: 363-368.

Preskorn SH (1996) Clinical Pharmacology of Selective Serotonin Reuptake Inhibitors. 1. Baský, Professional Communications Inc.

Price JS, Waller PC, Wood SM ve ark. (1996) A comparison of post-marketing safety of four selective re-uptake inhibitors including the investigation of symptoms occuring on with-drawal. Br J Clin Pharmacol, 42: 757-763.

Raby WN (1998) Treatment of venlafaxine discontinuation symptoms with ondansetrone. J Clin Psychiatry, 59(11): 621-622.

Rosenbaum JF, Zajecka J (1997) Clinical management of anti-depressant discontinuation. J Clin Psychiatry, 58(Suppl 7): 37-40.

Rosenbaum JF, Fava M, Hoog SL ve ark. (1998) Selective sero-tonin reuptake inhibitor discontinuation syndrome: A ran-domized clinical trial. Biol Psychiatry, 44: 77-87.

Rosenstock HA (1996) Sertraline withdrawal in 2 brothers: A case report. Int Clin Psychopharmacol, 11(1): 58-59. Schatzberg AF, Haddad P, Kaplan EM ve ark. (1997a) Serotonin reuptake inhibitor discontinuation syndrome: A hypothetical definition. J Clin Psychiatry, 58(Suppl 7): 5-10.

Schatzberg AF, Haddad P, Kaplan EM ve ark. (1997b) Possible biological mechanisms of serotonin reuptake inhibitor discon-tinuation syndrome. J Clin Psychiatry, 58(Suppl 7): 23-27.

KAYNAKLAR sendromlarýna baðlý sorunlarýn daha hýzla

çözülme-sine ve olasý yanlýþ taný ve tedavilerin önlenmeçözülme-sine katkýda bulunacaktýr. Kesilme sendromlarýnýn ortaya çýkmasý durumunda, uygulanacak en saðlýklý

yak-laþým hastayý konu hakkýnda bilgilendirip rahatlat-mak, daha sonra kesilen SSRI'ýn yeniden baþlan-masýný saðlayýp daha geniþ bir zamana yayarak ilacý azaltarak kesmek olacaktýr.

(10)

Skaehill PA, Welch EB (1997) SSRI withdrawal syndrome. Consult Pharm, 12: 1112-1118.

Spencer MJ (1993) Fluoxetine hydorchloride toxicity in neonate. Pediatrics, 92(5): 721-722.

Stahl MMS, Lindquist M, Peterson M ve ark. (1997) Withdrawal reactions with selective serotonin re-uptake inhibitors as reported to the WHO system. Eur J Clin Pharmacol, 53: 163-169.

Stoukides JA, Stoukides CA (1991) Extrapyramidal symptoms upon discontinuation of fluoxetine. Am J Psychiatry, 148(9): 1263.

Szabadi E (1992) Fluvoksamine withdrawal syndrome. Br J Psychiatry, 160: 283-284.

Young AH, Currie A (1997) Physician knowledge of antide-pressant withdrawal effects: A survey. J Clin Psychiatry, 58(Suppl 7): 28-30.

Zajecka J, Tracy KA, Mitchell S (1997) Discontinuation symp-toms after treatment with serotonin reuptake inhibitors: A lit-erature review. J Clin Psychiatry, 58: 291-297.

WEB SAYFAMIZ YAYINA BA LAMI TIR

http://www.cty.com.tr

Klinik Psikiyatri Dergisi nde yay nlanm olan t m makalelerin zetlerine,

yay nevimiz taraf ndan yay nlanmakta olan

t m s reli yay nlara ve kitaplara

web sayfam zdan ula abilirsiniz.

˙ ZG TIP YAYINEV

Koza sokak No: 61/3 GOP - ANKARA

(11)

VE PS KOTERAP G NLER

21 - 23 Eyl l 2001 - ZM R

˙ocuk Geli imi

ve

Eri kin Psikopatolojisi

Child Development

and

Adult Psychopathology

Ba vuru:

Dr. Nur Engindeniz

Plevne Bulvar 23/1 Alsancak - ZM R

Tel & Faks: 0232 4647603 0232 4212157

Referanslar

Benzer Belgeler

Then, we aimed to trigger mitochondrial apoptotic cell death via MCL-1 inhibitor molecules on non-small lung cancer cell lines ( H-23, H-1975) by screening a library

Platelet/endothelial biomarkers in depressed patients treated with the selective serotonin reuptake inhibitor sertraline after acute coronary events: the

Here, a case of erythromelalgia, secondary to type 2 diabetes mellitus, is presented, with a good response to treatment with a combination of selective serotonin reuptake inhibitors

20 In parallel with these data, the isolates in the present study identified as different Candida species showed moderate and strong biofilm production capacity (Table 4).. It

Our reasons for considering serotonin syndrome in this case were the patient’s suicidal overdose on SSRIs; coupled with the presence of such pyramidal irritation and extrapyramidal

The selective serotonin reuptake inhibitors ( SSRI ) in- hibit the neuronal uptake of serotonin and lack most of the annoying autonomic side effects associated with

To assess the effects on LPS-induced NO produc- tion, EtOAc fraction of extract (0.4–5.0 ␮g/ml), compounds 1–5 (100 ␮M), vehicle, positive controls N ␻ -nitro-l-arginine (l-NNA),

Bu çalışmada, GTM’nde var olan makâm kavramının, folklorik olarak kullanılan ayak kavramı ile münâsebetinden bahsedilecek olup, tarihsel kaynaklardan olan edvârlar