• Sonuç bulunamadı

İstanbul şöhretleri:Abdürrezzak Efendi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İstanbul şöhretleri:Abdürrezzak Efendi"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Istanbul Şohre

t

i

He,

A b d ü m . ¿ z a k

\

i ' . / | 'TnVtRK ttiliıai tiyatrosunun | * büyük komiklerinden; ge . in asrın son ruhunda İstanbul »alkım kendisine coşkun bir -ev- gt’/le bavlıyan, “safîne arkadaşı Küçük İsraail ile beraber Güllü Agobuıı aldığı süSloyu tiyatro im Uyazma karşı içinde sahne aşk; olan Türk gençlerine tuluat ti yatrosunun kaptsmı açan" büyük* sanatkârdır. Şöhretinin en parlak devrini 1875 ile 1895 arasında ya- 'jamıştır,

1835 e doğru yoksul hu aile­ nin oğlu olarak Istanbulda doğ- [ du , çocukluğunun mahrumiyet a- ' cinde, esnaf çıraklığı ederek geç- ■ tiği, on beş on altı yaşlarında ' iken Şehzadebaşında bir bıçakçı- j mm yan rnda çalrstrğı söylenir ! E&velâ Aksarayda taş köprüler civarında çifte mahallebiciler kar grsmdaki kahvehaneden nozma ti yaltroda görünmüştür; devrim ga- | çetelerinden (Sabah) da çıkan bir i ilânda burası zikredildikten son- i

Yazan:

Ueş ıî

Ekrem Koçu

dir. Siz onun lop iöp olduğun« bakmayın, çarçabuk, zayıflar, da­ racık sahnelerde sıçraya sıçraya

hu hale geldi. Evvelden gürbüz bir delikanlıydı, saçr sakalı oyun 'arda ağardı... Dün yine Değir - menci namında şarkılı bir komedi oynuyordu; hasbamo don ile arv zı endam edişi neler hatıra getir­ di!.. İnsan gülmeden çatlıyacak- tı. Kalabalık rm kalabalık, sıcak mı sıcak’. Abdi komedyalarrrtda ilâçtan bahsed’ldikçe ağzına ta* vuk göğsü, gırtlağına ekmek ka- dayifi, göğsüne mahal lebi, mide- iline baklava, hançeresine südlâç gibi şeyler sararım diye bizi ta t­ lı tatlı güldürür. Galiba dün acı bir şey yemiş ki bizi görür gör - mez mülâtafeyi bırakarak saldır­ dı., Neler, neler., o dana kapa1 ması biçimli çehresile, o âhû göz îerile, o ceylân bakışıyla o tosun edasiyle güzel güzel, tuhaf tuhaf 'âtif lâtif kinayeler a t t ı .”

Abdi hakkorda kıymetli bir ve ra “Abdi* ağa, ince saz ve raks, dka teşkil eden vukarıki satırlar-Haçik ve refiki Elmas ile icrayı

lüfcjyat eyliyeceğinden teşrife rağbet buyuranların memnun e- laeağı’’ yazılıdır. Sonra Galatada .Amerikan Tiyatrosu sahnesine çıkmıştır. Nihayet Şehzadebaşm- da Direklerarasındaki tiyatrosu - ■m “Handehanel Osmanf'yi kur- muştur*.

Uzun boylu, pehlivan yapılı, güzel adamdı, ölünceye kadar değiş« rînediği şehir kılık ve kı­ yafeti şu olmuştu: Başında fes üzerine abani sarrk, belinde şal kuşak, s mumda hayderi, kaş ise kürk, ayağında elıifi şalvar, kaiog kundura. Ahmet Rasîm, bu raes~ - hur komiğin sahne tuvaletini de şöyle tasvir eder:

başında uzun kahbsız her sırtında bir ceket - pardesü boz­ ması, hazan kollan kopuk hav - deri taklidi bir saiko, belinde şal kuşak, bacağında paçası bol üst tarafı dar bir pantolon, ayağında fotin veya yarım kundura., “bu iri varı gövdeden asla umutaıı - yan çevikliği, elâstikiye«, göbek oynatıp atışları, kıç ve omuz tit­ retişleri, endamını küçültüp bir denbire büyütüşleri, boyalı yüzün deki istihza mudhikes: sürme­ li gözlerindeki enzarr hanciâhan- di ile böyle bir kıyafete cali ol­ duğu kadar sun’i bîr şahsiyet verirdi.

Yine Ahmet Rasimin (Malû­ mat) da yazdığı (Şehir Mektup­ ları) ndan bir tanesi, büyük komi­ ğin portresi bakımından çek kıy metlidir.

“Bizim tiyatrocu Abdi hakika­ ten tuaihftrr. Hele saraka etmek hususunda gösterdiği etvan ab- düyane taklid kabul etmez. Şehır uşağı, oldukça kurnaz, ustura gi­ bi kayış tutar, dilbaz, şakrak ol­ duğundan başka yüzündeki gara

dan büyük komik ile büyük mu­ harrir arasında tenkid yüzünden çıkmış bir kırgınlık olduğu anla­ şılıyor. Ahmet Rasimin Abdı için yazdığı lâtife yollu bir gazel de yine o sıralarda (Malûmat) da neşredilmiştir:

Giyiniz Abdi ile bendenizin Bakım? derdimizin yalvarırız

çaresine

dr esme Kim ilinmiş acaba ol ciğerim paresine

O benim şiveme, etvar-ı ınakalâ-tıma renk Ben onun ah ederim sözlerinin

karesine..

Yine mahzun ve mükedder, yine

Bam

âvâresine..

kızmış da , nazlı

ağyar e demiş , Gözünün yaşlandır gayri deva j ganîsine., i

Kuşdili Göksu mama hepsi ırak oldu bana Koca dûnmuH haram etti bu

gamhâresvne..

Bu kadiri cevr-ü cefa, naz ve eda ; lâyık mı

Mehoii*-ıı faştı*Böyle mi rahnredecek işık-t j

Bakmıştın söyleyiniz »A sözüne nadim olur Değişirse yanılır arsiaı:. kır

! iaresine..

bet muzhikeyi tâ göbeğine kadar indirmiş. Endamı iri, beyni soy­ tarı, dibeni tenk hâvide edan mas hara, gözleri kapkara, kellesi kudretten matruş, oldukça ma halle terbiyesi görmüş, zuhuri ar­ tığı, oıta oyunu kırıntısı, kendi tuhaflığına kenef. güler, fakat ol­ dukça dilber, âdeta kırma. Boya- bad servisi, çmar irisi., yarma, dalbudak, kestane soyunda haş - lanmış İstakoz enseli, eski hovar­ da, olanı biteni çakar, hoş meşreb vakte zamana göre hikâye düşü­ rür, fıkra söyler: cinas ve naaansu na can atar.. Bir adı Memiş, bir adı MaçoJa, 'bir adı baba, bir adı kelebek, bîr adı ibiş, bir adı Gam sız., ne olursa eyvallah kail böy- ’e bir merdi kâmildir. Fakat ne­ dense benden perisi hazetmiyor, bir zaman sevilirdik ama şimdi ler konuşmuyor, dargın, kırgın, reneidediıl, o yosma çehresi asık, o güzel gözleri nigâhı mftrde gibi ■ '-""fin vüreği üzgün, safi

(2)

sinir-K ~ w c m m w m

S a a 'a t

Büyük keman üstadı

Fritz Krisler

Tam 55 »tne evvel Fritz Krcisler. j~" ilk dil» olarak Amerifeada keman çal' ıni|tı, 0 zamanlarda ancak l ' i yaşın­

da bir çocaık olan Kreialer, seneler geçtikçe Amerikan kalblerinde dünya- tun en büyük kemancısı olarak bir yer tutmakta gecikmedi. Onu( milyonlar­ ca lisan dinledi. Fakat Fritz hayatı ııın e» heyecanlı konserini 3 sene ev­ vel bir hastane odasında verdi v? bu konseri bir tek kişi dinliyebilmişti: Karısı.

“ Uç sene evvel FriU Kreisler ölüm ■vadisinden geçmişti. 26 nisan 1941 de bir Nevyork sokağından geçerken bir kamyonla çarpıştı ve kazadan 4 gün sonra, derin bir koma içinde idi ve doktorlar keman üstadının baya - tından ümitlerini kesmişlerdi.

Krizler tamamen geçmeden 27 gün evvel, doktorlar onun kafatası kır-kh. ğoüle diğer dahilî yaralardan yakasını kurtarabileceğini açığa vurmuşlardır.

Fakat, bundan sonra, ikinci ve büyük bir sesele vardı. Acaba gene çalabile cek miydi?,.

Bu düşünce kamım kemiriyordu. Fakat, ne o ve ne de doktorlar hasta' ya bu mesele hakkında küçük bir ba - his bile açmamışlardır. Lâkin mayıs ^ymda Kreizlerin sandalyada otura . bilecek kadar bir kuvvet topladığı bir gününde, karısı kaç zamandır kendi 3İai düşündüren tecrübeyi yapmak

İ ç a kocasmı zorladı. Hastanede ya '

tan kocasının odasına bir keman gc - Isrerek, müzikten bahsetmeğe başladı, va Mendelssohn’un keman konserto . «mdao bir geçidi iyice hatn-iıyamadı ' ğmt ileri sürerek:

— Fritz burasını acaba bana çalar m? diye sordu.

Kreisler;

— Tabiî çalarım,

diye cevap verince*, kam ı üstada

Yazan:

H O V A R D TAUBM AN .

Kreisler kısa bir müddet zarfında kemanı gözden geçirdikten sonra a - kord ederek, çenesinin a itme, sıkış tir­ di re sağ elini kaldırdı. Karısı namü­ tenahi bir heyecanla kırranıyordn.

Lâkin, gergin asabmı sükûnete ka vuşturan cevap çabuk geldi, Kreizlcr konsertoyu eski tuşlarla ve tereddüt süt olarak çalmıştı. Ton. teiniz vazıh 1 ve can alıcıydı. Stilinin başlıca analı- ! tarım teşkil eden insanlık, bu k>*9 musiki cümleleriude bile bam bir »sı- | rette hissediliyordu.

Konsertoyu bitirdikten sonra, ha - fifçe karışma sordu:

Dinlemek istedğiniz bu muydu? Kami hafifçe başını eğerek tasdik etti.

■■ - ’ - ■'■->,■■ , Misler Kreisler. menajeri ve musiki neşriyatım idare eden Şarles Polleyin geniş yazıhanesinde bu hâdiseyi bize büyük bir soğukkanlılıkla ve sanki vakayı bir gazetede okuyormuş gibi anlatarak:

“Meğerse, bu bir tecrübe im i;,. Fa­ kat vaziyetten haberdar değildim, 0 sırada, beynimde musikiyi kontrel e - den kısmın zedelenebilmek imkânım her nasılsa aklımdan geçirmiyordum. Ellerimin vaziyeti mükemmeldi, ve karımın ne için Mendelsshonu dinle - mek istediğini bir türlü akıl erdirenü - yordum. Mecbur edilmek isteniyor - dum Çalıp çalamıyacağmı düşünme - den. derhal kemaıu elime aldan, Neti­ ce itibarile, yaşadığım müddetçe dai' ma müzikle yaşadım. Ben iyileştikçe onun da beni ayni derecede takip et­ mesi lâsımgelmez miydi?

L z M e s s m ı

Ista n bu l ŞoKretterJ

* 4 - *1

1

Abdürrezzak

Efendi

Yazan: Reşat Ekrem Sees

t — 3

EVRtN.en çok satılan bir infzah gazetesi. “Karagöz” on utı Handehane i Osman i sahne ■ bine dokunuşunu İstanbul halkı­ na saray bahçesinde çekilmiş çok şirin bir resmini koyarak —Abdi bağdaş kurmuş, oturmuş, bir ya - nında bir Icıaraca yavrusu, bir ya. nmda da bir leylek vardır— 17 Mayıs 1909 (Rumi 4 mayıs 1325). tarih ve 84 numaralı nüshasında haber vermiştir:

“Bir zagıaıı zorla ortadan çe - kilen Ahdimiz kendini meydana, atmak üzere olmakla, çoktaniberî gözlerde tüten btı udhûke ahlâk yakında ba kemal kelle ve kulak orta ovunu (?) icrasına bağlıya­ cakmış..

Karagöz — İlk müşterisi be­ nim.. hem de inad için Küçük İs- mailin tâ karşısına geçip otura­ cağım.. ”,

Abdürrezzak sahne hayatmın bu ikinci devrinde ilk oyununu 27 Haziran 1909 pazar günü Yo­ ğurtçu çayırındaki tiyatroda oy­ namıştı Ertesi gün çıkan Kara­ göz gazetesinde (Çapaçul) imza- (wiyle şöyle bir bend var:

“Abdi ilk defa olarak sahneye çıkacakmış. işkkiir de hiç duru­ lur mu0. On iki sbnedenöeri müş­ takı didarı olduğum o koca göv­ deyi görmek için Yoğurtçu çayı­ rına değil, dünyanın en dik bayı- rina bile tırmanırım.. Bir kala - balrk, bir kalabalık ki mahşeral*

lafı..“ >

Bu gazelinin aynı nüshasında Ahdinin bir dc ilânı vardır:

“Yarin göztepede Mamada Ab­ dürrezzak Bfer.di tiyatro lûbiya- « icra edecektir!.’'

- [*3

gürültüleri, anem em e girişilen İtalya, Balkan ve Birinci Cihan ıTaıtoler. İstanbul halkında ağız tadı, neşe .şataret, zevk ve safa arzuları bırakmamıştı; büyük ko

mik d© bu insanlardan biriydi; ihtiyarlamış« da, ne eski coşkun rağbeti buîdı^ ne dc eski Abdür­ rezzak olabildi. Sahneye sadece geçim kaytgıst ile çıktı. H attâ bir ara da başka sahalarda çalışmağı düşündü, Kadrköyünde Alttyol ağzında bir muhallebici dükkânı açtı; fakat işletemedi.

Son oturduğa cv de Altıyol ağ zında id’. Bir ürerranîn kendisini Ölüm döşeğine düşürdüğü, zama­ na, ölümünden bir buçuk ay ev „ veline gelinceye kadar oynadı. Türfciyeye sıçramak üzere bulu - nan cihan harbi ateşini endişe i!© takip eden İstanbul halkını semt semt dolaşarak azıcık neşelendir­ meğe çalıştı. 1914 haziranında Üs küdar teadiye tepesinde “kanlı in tikam’k, temmuz başlarında Kel Masan, Aleksan ve Şahinyanla beraber ijehzadebaşındaki Şark tiyatrosunda “Tayyar Zaöe”yı oynadı. Ve bu ayın sonlarına doğ Mı da hastalandı. Hastalığının ilk günlerinde Alttyol ağzındaki evinin penceresinden gelip geçen­ lerle şakalaşmağa çalıştığı soy - :e n ir,

Büyük komik Abdürrezzak E- fendi, İstanbul tarihinin eşsiz bir şenlik gününde, kapütülâsyo-nla- rm kalrfrrıldığmın ilân edildiği gün öldü; öyle ki, Sabah gazetesi, çılgın bir neşe içinde ayaklanmış olan İstanbul halkma bu acı habe -i verebilmek iç5«, dört büyük i ay fasından ancak dördüncü say. fasının son sütununun ensot.unda bir yer ayırabilmişti. Yazı şudur:

'Abdürrezzak Efendinin vefatı

Edhükeperdaz şehir Abdürrez­ zak Efendinin vefat ettiği habe­ ri dün matbaamıza vümıd edince bütün heyetimizi ağlattı. Hal ve faniyle, ef’al ve ekvalile cidden bir sanatkâr, hayırperver ve er* hadide olan Pî*i muhteremin zıyaı şüphe yoktur ki kendisini bütün tanıyanları d’ihûn ede celp­ tir Merhum bir aydanberi esir firag bulunuyordu. Nihayet pc*n . çei mevte genbanını kaptırarak’ dün Kadiköyiinde hanesinde vic­ danı müsterih adamlara mahsur sükût ve âsudegi arasında enfas-ı ma'dudesîni ikmal, emanetini sa ■hibıne teslim etti. N'aşı gufran

nakşı bugün hanesinden kaldırıîa .•ak, cenaze namazı badeicda Ka- racaahmat kabristanında vedia5, hâk, rahmeti rahman kılınacak • • tır. Rahm-tullah-ı tealâ rahnte- ten vâsiaten (30 Ağustos 1330 - .12 eylül 1914),.

; ' Abdürrezzak sarayda bulundu­ ğu sıralarda bir ara Beylerbeyin­ de oturmuştu; muhitine, kendisini çok sevdirmiş oian sanatkârın teçhiz ve tekfini ile cenazesinin kaldırılmasın. Beylerbeyi Donan ma Cemiyeti üzerine aidi. Zevcesi Zeldha Hanımın gazetelerde çı­ kan bir teşekkür mektubu, tiyat­ ro tarihimizin en parlak şöhret • lerinden birinin son hâtırasını teş .kil eder.

Ölümlünde seksen yaşlarınday­ dı Meslekdaşları arasında bo­ yuncu hakkı yemez” denilirdi. Cömert, hayırsever adamdı. Bay ramlarda mahallesinin yoksul ço :uklartm giydirip kuşatır, bilhas sa, gelinlik fakir kızları cihazla­ rım yaptırarak evlendirmekten büyük bir ze* k duyardı .

NOT: Aziz okuyucularım ara- smela Abdürrezzak merhumun ka racaah metteki kabrinin yerini bi­ lenler varsa, bana b ir mektupla bildirmelerini dillerim R, E K

i,;*J # itina ¡/azı S ve ikin •■} yu

ir fı Em ir an tarihli tay ila t >wif.

ia çıkmıptr

Referanslar

Benzer Belgeler

'Antalya tarihinin en büyük orman yangını'nın ardından bölgedeki temizlik çalışmalarını incelemeye giden Orman Genel Müdürü Osman Kahveci, "Yanan alanlarda 'Yang

Sarp s ınır kapısından Samsun Gerze’ye kadar deniz doldurularak yapılan, dünyanın en güzel ve en uzun sahillerinden olan Karadeniz sahilini katleden “Karadeniz Sahil

2 Birsu Tuser 05 Izmir Rota Koleji Spor Kulübü NT.. 3 Zeynep Süverçe Soysal 04 Ted Izmir

[r]

p=0,049<a= 0,05 olduğu için hipotez kabul edilmiş, ayrı bir ihracat departmanı olan işletmelerin ihracatta daha az sorunla karşılaştığı tespit edilmiştir. H10:

Oysa başka romanla­ rında aynı şey, bu kadar radikal biçimde söz konusu değil.. - Kimseye anlatamadım

Zaman geçtikçe ve başka tür feminizmleri keşfettikçe Duygu Asena ile feminizme yaklaşımım örtüşmemeye başladıysa da hep onun kadınların bugün

Koca Yaşar, seni elbette çok seven, yere göğe koya­ mayan çok sayıda dostların, milyonlarca okuyucun ve ardında koca bir halk var.. Ama gel gör ki onların