• Sonuç bulunamadı

Biraz daha dikkat

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Biraz daha dikkat"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ara Sınıflıar Devlet Parasız Yatılı Soru ve Ceva olan bugün Milliyette

Ortaokulaonu Parasız Yatılı Sınavı Soru ve Gevanları varın Millivet'te

1 w w

E Ğ İ T İ M H İ Z M E T İ M İ L L İ Y E T İ N İ Ş İ D İ R !

★ ★ ★ ★

- W * t V

{'«»S*, t

v

'|iy

28 S A Y F A • 6000 LİRA (K D V DAHİL)

FIESTA bugün

M illiyetle.

n ? . Y \

D emir el: “Çankaya ya

çıka

rsa

m

.

herk göbeğini kessin derim

ÇANKAYA’YI İSTİYORUM

M illiy e t’e yem ek ve re n Başbakan Süleym an Dem irel, cum hurbaşkanlığı ve sonrasını ilk kez açık açık anlattı: "Ç ankaya'yı iki kez başkasına ve rd im . DYP'li artık Ç ankaya'yı istiyor. Ü zerim de çok büyük tazyik var. Karşı koyam am . A rka d a şlar e m riva ki yapıp önergeyi açtılar. Resmi adaylık ilanını çarşam ba günü ya p a rız"

YENİ BAŞBAKAN KİM?

"DYP kendi liderini çıkarır. Beni çıkardığı gibi. Ben Çankaya'ya çıkarsam arkama bakmam. Çok ra­ hat biçimde herkes kendi göbeğini kessin derim. DYP, tüzüğüyle bağlıdır. Kongreyi kazanan, DYP Genel Başkanlığı’nı ve başba­ kanlığı alır. Karışmam. DYP 45 güne kadar kongreye gider ve lideri­ ni belirler. Kongreyidaha önce de yapabiliriz"

Fikret BILA

‘ERDAL BEY DEMOKRATTIR’ Erdal

Bey'le 20 dakika konuştuk. Sadece üzerimde tazyik bulunduğunu söyledim ve kendisiyle konuşa­ cağımızı beyan ettim. O da, 'Hayırlısı olsun’ dedi. Bugün-yarın konuşacağız. Erdal Bey demokrat bir kişidir. Adaylığıma karşı çıkacağını sanmam. DYP kongresinin alacağı sonuca saygı duyacağını sanı­ yorum. Koalisyonun devamında fayda var"

YA 2 2 6 YA DA SEÇİM

"226'yı bulmak be­ nim sorunum değil. Ben mesajı verdim. Ya cum­ hurbaşkanı seçilir ya da Anadolu yaylasına çıkarız. Yani erken seçime gideriz” ► 13. SAYFADA

. ' > t> . • + *

»i

j o y f E j S *

3

i-BfiaN&J. <

^ t e '

i k V P

T

K

d

.

-.

x

' %

WVv

-

X ,

e *

BAŞBAKAN’İN DAVETİ

Başbakan Süleym an Demirel, M illiyet'i Başbakanlık K o n u tu n d a verdiği akşam yem eğine konuk etti. Demirel, yem eğe ilk kez yalnız geldi. Böylece cum hurbaşkanı olurken yanında kimseyi b ulundurm adığı v e "arkasına bakm adığı" m esajım verdi. Yemeğe, M illiyet ailesinden Yayın Koordinatörümüz ve Yazarımız Y alçın Doğan, Ankara Tem silcim iz ve Yazarımız Derya Sazak, Yazarımız Yavuz Donat ile Ankara Büro

Şefimiz F ikret Bilâ katıldılar. (Fotoğraf: Bülent HtÇYILMAZ/ANKARA)

Y alçın DOĞ AN

Derya SAZAK

Yarış serbest

Bulun 226’yı

► 13. SAYFADA ► 14. SAYFADA

~ | Yavuz DONAT

Doldurulacak

► 2. SAYFADA

Demirel anlatıyor

Çıkın oradan

• Petrosyania çok sert konuş­ tum. Çağırdım sordum: "Bu Kelbecer’de ne işiniz var? Ça­ buk çıkın oradan benim işimi zorlaştırmayın”

D ağdaki dost

• Siyasi hayatım, komünizm yı­ kılsın demekle geçti. Komünizm öldü, olan bize oldu. Himalaya- lar’m tepesindeki Mareşal Reşit bile benim dostum oldu

1961’de hile

• Cumhurbaşkanlığı seçiminde hile var. Ali Fuat Başgil’i se­ çim günü trene bindirip İstan­ bul’a gönderdiler. Gürsel’i seçtiler

12 Mart’ın amacı

• 12 Mart 1971 muhtırası da 1973’te yapılacak cumhurbaş- k anlığı seçimi için verilmiştir. Biz iki parti. Korutürk’ü bulduk

ÖzaPdan anı

• Sağlığına dikkat etmezdi. 1979’da göreve çağırdım. Bir konuşmada terlemiş. Hemen ABD’ye gönderdim. Kalp so­ runu var diye

Taraflıydı

• Medeni adam Çankaya’ya çıktığında tarafsız olur. Tur­ gut Bey taraflıydı. Biz kavga etmedik. Son görüşmede Azerbaycan kararları aldık

BUG ÜN

• •

BİRAZ DAHA DİKKAT!..

O

ZAL. Cumhurbaşkanlığına seçilirken niçin eleştirilmişti?

En başta: O seçime, partiler arasında bir uzlaş­ ma girişimine yönelmeden, sadece kendi parti grubu­ nun “oy saytsf’na dayanarak girdiği için.

Onu eleştirenlerin başında gelen Demirel, bu konu­ da şöyle diyordu (19 Ekim 1989):

"Anayasa, cumhurbaşkanını TBMM seçer diyor. Ee, peki bu, TBMM değil ki.. ANAP grubu. Böyle seçer­ seniz, grup başkanı seçmekten ne farkı olur?.”

Evet. Cumhurbaşkanlığı seçimi, Demirel’e göre o zaman, sadece “226 oy” u bulma meselesi değildi. Cum­ hurbaşkanı olacak zatın, halkın mümkün olduğu kadar geniş kesimlerinin desteğini alabilmesi meselesiydi. Ozal’ın partisi ise, son yerel seçimde, seçmenlerin sadece yüzde 21.80’inin oyunu alabilmişti. Bu durumda yapıla­ cak şey, cumhurbaşkanı seçimi için halkın oyuna baş­ vurmaktı.

★ ★ ★

Bunu kısaca hatırlatmamın nedeni, kimsenin keyfi­ ni kaçırmak değil. Dün de belirttiğimiz gibi, şimdi, De­ mirci'm Çankaya’ya çıkışının psikolojik ortamı, hazır­ lanmış bulunuyor.

Ayrıca, durum, 1989'dan farklıdır:

İktidann büyük ortağı DYP. henüz, A N AP’ınki gi­ bi bir “genel yerel” seçim yenilgisine uğramamıştır. Ger­ çi bundan altı ay önce, bir “genel olmayan” yerel seçim yenilgisine uğramıştır. Seçim olan yerlerdeki oy oranı ortalaması yüzde 16.7’ye kadar düşmüştür. Ama bu ni­ hayet, sadece belirli yerlerde yapılan bir seçimdir. Ve, işin daha önemli yanı, bunu ana muhalefet partisi, ikti­ dara karşı “Senin tabanın kalmadı. Hadi seçime gidelim” diye kullanmamıştır. (Bunu belki, 11 ay sonraki genel yerel seçimden sonra yapacaktı. Ona da vakit kalma­ mıştır).

Yani: Demirel’e “Halkın desteği arkanda değil” de­ mek, daha güçtür.

★ ★ ★

Fakat şu var: Demire!, adaylığının ilan edildiği bu sıralarda, gene de bazı şeylere dikkat etmelidir.

Adaylığının formaliteleri, başka bir partiyle görüş­ meden, uzlaşmadan tamamlanmıştır. Kendisi de, bunu, sadece bir “226 oy” sorunuyrtıuş gibi gördüğü izlenimi­ ni vermiştir. Yani Özal’ın, 1989'da eleştirdiği tavrı gibi bir tavır içinde olduğu izlenimini.

Başbakanlık sorununu da, partisi dışında kimseyle konuşmak istemez gibidir. “Cumhurbaşkanlığı ayrıdır.

Başbakanlık ayrıdır” formülüyle o konuyu kendi kara­

rıyla çözmek istediğini göstermiştir.

Gerçi, Milliyet'e dün verdiği demeçte, “Arkama

bakmayacağım” diyor. Partisini serbest bırakacağını,

tarafsızlık ilkesinden ayrılmayacağını belirtiyor. Bunlar olumlu işaretlerdir. Ama unutmamak gerekir. 1989'da, özal da, buna benzer sözler söylüyordu. Sonrası öyle olmamıştır. Meseleler hep, bunların önceden bir uzlaş­ maya bağlanmamış olmasından çıkmıştır.

özetle: Bu cumhurbaşkanı seçiminin ve bu seçim­ den sonra oluşacak tablonunun, eski tartışmalardan mümkün olduğu kadar uzak kalması için, başta Demi­ rel olmak üzere, herkes, biraz daha dikkatli davranma­ lıdır. Bunu nasıl yapacağını görmek de kolaydır. 1989 yılının ekim ve kasım ayı gazetelerini bulup, o zaman verilen demeçlere bakmalıdır.

é

f a L , w m *

'T u rg u t Ö zal,tıpkı dedesi'

Efe-Zeynep Özal çiftinin bir günlük bebeği Kaan T urgut Özal’ı, herkes dedesine benzetiyor. Yakınlan, doktorlar, hem şireler hep aynı şeyi söylüyorlar: "Bu k adar da olmaz. Çift gam zeli çenesiyle aynı dedesi. Biraz da topluca. H ık dem iş dedesinin burnundan düşmüş". Yakınlarına göre Kaan T urgut Özal, Semra H anım 'ı da yeniden hayata bağlayacak. Torunun doğum unu gören Sem ra Özal, önceki gece eşi T urgut Ozal a gitti. O na adeta, görem ediği torununu anlattı. Sonra hastaneye döndü. K aybettiği T urgut Özal’m acısıyla sarsılan Sem ra Ö zal'm yüzünde, kavuştuğu T urgut Ö zal'ın sevinciy­ le oluşan ilk tebessüm ün izleri vardı.

Hırvatların

vahşet yarısı

S ^ 3

• Sırplardan geri kalmayan Hırvatlar, bir Müslüman köyü halkını öldürüp, cesetleri yaktılar. Ingiliz as­ kerlerine ateş açtılar ►16. SAYFADA

Ermeniler

yavuz hırsız

• Azerbaycan'a saldırılarını sürdüren Erivan,

Türkiye'yi BM’ye şikâyet ederek, Bakü'ye silah göndermekle suçladı^-23. SAYFADA

Demirere

Yılmaz ve diğer muhalefette

Başbakanın “fiyakasını

bozma” planı___________

Halit ORAL

• Dem irel’in Çankaya adaylığının resmen imzaya açıl­ ması, başta ANAP olmak üzere muhalefet partilerinde sert tepki yarattı. ANAP lideri Mesut Yılmaz, D em irel’in karşısına ortak bir aday çıkarmak için kollan sıvadı. Yılmaz; bugün Baykal, yarın da Erbakan ile görüşecek • Cumhurbaşkanlığı için rakip çıkarmanın, D em irel’in

Çankaya’ya çıkışını engellemeyece­ ği görüşünde olan muhalefet, "A m a en azından fiyakasını bozarız. İlk tur­ larda seçtirm eyerek yaralı bereli durumda Çankaya’ya göndeririz" diyor. Yılmaz, bazı SHP’lilerin de kendileriyle birlikte hareket edeceği inancında

• Dem irel’e karşı çıkarılacak ortak aday olarak Kaya Erdem’in adı orta­ ya atılırken, TBMM Başkanı Cindo- ruk'un aday gösterilerek desteklen­ mesi olasılığı üzerinde de duruluyor ► 21. SAYFADA

YILMAZ-İttifak arıyor

'Mutabakat

Cindoruk'ta'

• Büyük Birlik Partisi Genel Baş­ kanı Muhsin Yazıcıoğlu, "Cindo- ruk için Meclis’te daha büyük bir mutabakat var. ANAP, RP, BBP Cindoruk a daha sıcak bakıyor" dedi. YDP Genel Başkanı Güzel, "Demirel başarısız" şeklinde ko­ nuştu. CHP Genel Başkan Yardımcısı Talay: "Ne her şeye evet deriz, ne hayır"

► 21. SAYFADA

mm

K o n a k la m a tesislerind e

ç o k üniteli k ilitle m e d e

m e rk e z kontrollü g ü ç lü sistem .

K A L E K İL İT

“M A S T E R K E Y ”

A N A H T A R S İS T E M İ

Î

î

f

?

t

<*) <^l ^ ^ Î t”) ^) <*) <|) (*> ^ ^ ^

"M ü şte riye e m n iy e t size huzur."

KALE KİLİT ve KAUP SANAYİİ A.Ş.

(2)

HABERLER

M İL L İY E T

25 NİSAN 1993 PAZAR

15

Evren ve

mikrop

ski Cum hurbaş­ kanı Kenan Ev-

ren, 23 Nisan Ulu­

sal Egem enlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla TBM M ’de v e rile n resep­ siyonda Cumhurbaşkanı Vekili Hüsamettin Cindo-

ruk ve Genelkurm ay Baş­

kanı Doğan Güreş ile sohbet ediyordu. Evren, sohbetin bir yerinde, da­ ha çok Doğan Güreş’e yönelerek şu fıkrayı an­ lattı.

G eneralin b iri olduk­ ça kısa boyluym uş. Bir- gün, askeri b irlikle rd e n birini teftiş ederken, gö­ züne kestirdiği b ir ere sormuş.

-Söyle bakayım bana asker, mikrop ne demek­ tir.

Asker, soruyu soran generale heyecan, şaş­ kınlık ve hata yapm a kor­ kusunun etkisiyle m era­ mını tam ifade etm eyen şu cevabı verm iş.

-Mikrop, aşağılık bir adamdır, komutanım.

General, sanki kendi­ sini ta rif eder m ahiyette yapılan bu tanımı duyun­ ca çok kızmış ere...

-Nasıl yani, diye sert

bir ses tonuyla yeni b ir soru daha yöneltince, as­ ker kırdığı potun farkına vararak, vaziyeti kendin­ ce kurtarm aya çalışmış.

-Yani Komutanım, de­

miş, mikrop boyu kısa

ama yaptığı İşler büyük olan adamdır.

Evren, fıkrayı b itirin ­

ce, boydan yana bir hayli şanslı olan Doğan Gü­

reş’e şöyle b ir baktı ve

dedi ki:

-Yani bu hesaba göre sen mikrop olamazsın.

Evren, kendi anlattığı

bu ka lite li fıkraya ve a r­ dından Doğan Güreş’e yaptığı yorum a tek başı­ na gevrek gevrek güler­ ken, etrafındaki kısa boy­ lu d in le y ic ile r de kendisi­ ne tuhaf tuhaf baktılar.

M elih

Aşık

HAFTU ALITE

Arkadaşımız Metin Çak­ mak, haftanın olaylarını uğurlu- yor:

EÇTİĞİMİZ hafta­ nın en önemli ola ­ yı, hiç kuşkusuz 8. Cumhurbaşkanı Turgut özal'ın vakitsiz ölüm üy­

dü... Bu beklenm edik ölüm, aslında pek çok so­ ruyu da akla getiriyordu... Birincisi 60 civarında oto­ mobil, 4 tane traktör bulu­ nan Köşk'te neden bir ambülans bulunm adığıy­ dı... İkincisi, 25-30 danış­ man, bunun dört katı ka­ dar garsonun bulunduğu Köşk’te neden bir dokto­ run bulunmadığıydı...

Başka b ir soru da Tur­

gut ö zal’ın defnedildiği

anıtmezar inşaatının 60 saatte nasıl tam amlandı­ ğıydı... Normal bir doğal gaz çukurunun 60 günde kapatılamadığı bir şehir­ de, altından su çıkan bir yerdeki inşaatın 60 saatte tamamlanması, akıllara durgunluk vericiydi...

Gelelim haftanın akıl­ lara durgunluk veren di­ ğer olaylarına:

23 NİSAN

# ŞİF-O

Beşiktaşlı Şifo M eh m et e le ş tirile ri haklı bulm uş...

Y azık... Politikacı olam ayacak dem ektir...

Demirel Ö zal’a neler demiş?

İşte haftanın en “ kut-

langaç” olayı... Dünyada

çocuk bayramını kutlayan tek ülke olarak yeni b irço - cuk bayramını daha kutlu- yorduk sevgili kutlamase- ver izleyiciler... Genellik­ le çocukça şeylerin yapıl­ dığı ülkemizde çocuk bay­ ramı kutlanması doğaldı tabii... Doğal olmayan ise her 23 Nisan’da çocukla­ rın yönetici koltuklarına oturmalarıydı... Zira Baş­ bakanlık, bakanlık, va lilik ve belediye başkanlığı koltuklarına oturan m inik­ ler, büyüklerden daha akıllı laflar ederek ve da­ ha mantıklı önerilerde bu­ lunarak koltuklarda otu­ ran büyükleri mahcup ediyorlardı sevgili koltuk- sever izleyiciler...

DEMİREL, CUMHURBAŞKA­ NI

Meydanlarda ve her yerde “Kendim İçin bir

şey istiyorsam namer­ dim” diyen Süleyman De­ mirel, sonunda kendisi

için cumhurbaşkanlığını istiyordu sevgili meydan- sever izleyiciler... 500 günde vaatlerini gerçek­ leştiremeyen ve oy oranı

ÜLEYMAN Demi­

rel diğer partilere danışmadan DYP Gurubunda üstü kapalı olarak Cumhurbaşkanlığı­ na adaylığını açıkladı. Gu­ rup da, önceden hazırlan­ dığı anlaşılan önergeyi oy- layarakDemirel'i cumhur­ başkanlığına aday göster­ di. Başbakan Demirel gu­ rupta:

‘Seçilmek için 226 oyu yeterli bulduğunu ’bildirdi.

Turgut özal 1989 yılı­

nın Kasım ayında Cum­ hurbaşkanlığına 263 oyla seçilmişti, özal’ın ardında genel seçimde alınmış yüzde 36, yerel seçimde alınmış yüzde 21,5 oy des­ teği vardı.

Demirel’in son genel

seçimdeki oyu ise yüzde 27’ydi. 500 günlük icraatın ardından bugün bir seçim yapılsa kaç oy alacağı bi­ linmiyor. TBMM’deki san­ dalye sayısı 182... Bu tab­ loda kendi cumhurbaş­ kanlığını meşru gören Sü­

leyman Demirel, 1989

cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Turgut özal’a neler mi demiş? O günün gaze­

telerinden aktarıyoruz:

"26 Mart seçimlerinde

ANAP'ın aldığı yüzde

21,75 oya göre ANAP için­ den verilecek 226 oyun halktaki desteği yüzde 18’- dir. Gazetelerdeki kamuo­ yu araştırmalarına göre İse ANAP’ın 226 oyu halk­ taki destek olarak yüzde 10’un bile altına iner. Ana­ yasa değişikliği yapalım

Cumhurbaşkanını halk

seçsin...”

“Arkasında yüzde 10 olmayan siyasi heyet, hü­ kümeti eline almış, aynı heyet Çankaya’yı da eline almış. Böyle bir ülkede milli hakimiyet rejiminden bahsedilebilir mİ?”

“Çankaya özal’a ezdi­ ği milyonların korkusuyla sığınak olacaktır. Bir nevi

# O -ZO N

O zondaki incelm e korkutuyorm uş...

Bizi değil... “ İnceldiği yerden kopsun” diyen bir to p lu m u zd u rd a ...

kaçıp kurtulma yeri ola­ caktır. Siyasi geleceği bit­ miştir. Siyasi gelecek bi­ ter, insan köşede oturma­ sını da bilir ama halka bunca eziyet yaptıktan sonra köşede oturtmazlar adamı. Ne olursa olsun ra­ hat oturabileceğim bir yer diye aradığı Çankaya'da da adamı rahat oturtmaz­ lar.”

“Herkes kendi kazdığı kuyuya düşecektir. Tür­ kiye’yi içinden çıkılmaz duruma düşürüp içinden çıkılmaz manzarayı gö­ rünce kendisi de korkup kaçtı."

“Başbakanlık yapa­

mamış .milleti sıkıntıya

sokmuş birisinin Çan­

kaya’ya çıkmak hakkı mı­ dır?”

“Onu Çankaya'yı çıka­ racaklarda Meclis’! feshe­ der korkusu var. ö zal’ın Çankaya’ya çıkması hür iradeye değil korkuya da­ yanıyor. özal seçime git­ meliydi. Oraya halkın hür iradesiyle çıkmalıydı.”,

Ne dersiniz? Demirel o gün biraz da bugünkü De-

mirel’I mi eleştirmiş ne?

mevsim norm allerinin çok altına düşen Demirel' in, kapağı Çankaya’ya at­ ması normaldi... Ama nor­ mal olmayan şey, ö z a l’ ı “ Yüzde 21’e düşen oyla Çankaya’ ya çıkam az” di­ ye eleştiren D em irel’in yüzde 16’ya düşen oyu ile Çankaya’ya çıkmasıydı... Dem irel’ in Çankaya’ya çıkmasından sonra DYP’ nin karışacağı da anlaşılı­ yordu... Zira y ılla rd ır'T e k Adam ” olarak ikinci ada­ ma karşı olan Demirel yü­ zünden DYP’de ikinci adam yoktu, beşinci, altın­ cı adam ise çoktu sevgili adamsever izleyiciler...

BÖREKÇİYE CEZA

İşte haftanın en “ kıy­ m alı” olayı... Geçtiğim iz hafta içinde m üşterisine fiş kesmeyen bir börekçi­ ye tam 21 m ilyon 735 bin lira ceza kesiliyordu sev­ gili böreksever izleyici­ ler... Bin lira lık bcrek için fiş kesmeyerek devleti en az 100 lira zarara sokan börekçi, böylece cezasını çekmiş oluyordu... Gerçi 100 lira için 21 m ilyonluk ceza, fazla gibi görünü­ yordu ama caydırıcı olm a­ sı ve vergi kaçırmaya ni­ yetli diğer börekçilere bir ders olması a çısın d a n jju ceza haklı bir cezaydı sevgili cezasever izleyici­ ler...

NORVEÇ M İLLİ MAÇI

İşte haftanın en “ Of­

sayt” olayı... M illi Takım Norveç maçı için hazırlık­

larına başlıyordu sevgili hazırlıksever izleyiciler... M illi Takım ’ın başına gel­ diğinden beri yenilgilere abone olduğum uz Sepp

Piontek, bu arada kendine

ait bir rekoru da kırıyor ve M illi Takım’a 66. futbolcu­ yu çağırıyordu... Böylece ülke futboluna hiçbir kat­ kısı olmayan Piontek, ül­ kemize 66 m illi form a giy­ miş futbolcu kazandırmış oluyordu... 66. futbolcu olarak M illi Takım’açağır- dığı Bursaspor yedek ka­ lecisi Nevzat da böylece

Piontek sayesinde ilk kez

kalede görev alm a ve m il­ li olma şansını yakalamış oluyordu sevgili görevse­ l e r izleyiciler...

DÜNYAYA BAKIŞ

^ $ j| Şükrü FJckdağ

vardır... Türkler, eleştiriye yol açacağfhususun- da herhangi bir endişe duyulmadan hiçbir daya­ nağı olmayan kötülüklerle suçlanabilen birkaç etnik

TÜRKLERİN GÖRÜNTÜSÜ

ÜRKLERİN Amerika’da olumsuz bir görüntüsü

ılmayan kötülüklerle suçi,

gruptan biridir. Amerika’da Türklerinkinden daha kötü görüntüsü olan başka bir etnik grup bulmak zordur."

Bunlar, ilk bakışta irkitici ve yansızlığından kuşku duyulacak nitelikte sözler... Ne var ki bu değerlendirme, Amerikalı bir bilim adamının "Am erika’da Türk İmajı” konulu araştırmasında vardığı sonucu yansıtıyor. Üste­ lik, araştırmayı yapan Louisville Üniversitesi Tarih Pro­ fesörü Justin McCarthy, Erlnenilerin soykırımı iddiaları­ nı çürüten bilimsel eserleriyle gerçek bir Türk dostu ol­ duğunu da kanıtlamış bir kimse...

Araştırma, Türkiye’nin Amerika’daki halihazır gö­ rüntüsü hakkında karanlık bir tablo sergiliyor. Louisville üniversitesinde 1990 yılında yapılan ve 300 öğrenciyi

Â

an bir anketin sonuçları, Amerika’da sevilme-

jsların en başında Türklerin geldiğini ortaya koyuyor. Amerikalılar, Türkleri hiç sevmedikleri Kampuçyalılara, KolombiyalIlara ve NijeryalIlara nazaran daha antipatik buluyor. (1)

"Büyük dost ve müttefikimiz” olarak nitelediği­ miz Amerika’da Türklere bakış böyleyse, Ameri­ ka’dan çok daha az hoşgörülü ve daha bağnaz olan Avrupa daki Türk imajının bundan değişik olması mümkün mü? Oysa, ulusumuza yönelik bu bulanık imaj, ülkemizde benimsenen, Türkiye'nin değişen dünya koşulları sonucu bölgesinde yeni bir konum ve sorumluluk kazandığı ve uluslararası alanda iti­ barının arttığı yolundaki genel izlenimle tam bir çe-lişki içinde... Kanımca, bu çeçe-lişkili tablo bugünün gerçeğini yansıtıyor. Türkiye’nin bu çelişkiye mey­ dan okuması ve dünyadaki görüntüsünü berrak­ laştırması zorunlu.

IRKSAL VE DİNSEL NEDENLER

TÜRKİYE'ye karşı önyargıların değişikliğe uğrama­ dan nesilden nesile geçtiğini göstermek amacıyla McCarthy, 1932 ve 1950 yıllarında Princeton Üniversi- tesi’nde yapılan iki anketin sonuçlarına, araştırmasında yer vermiş. Bu anketler yapılırken öğrencilere, birinci sütununda muhtelif ulusların adlarının, İkincisinde ise 84 değişik sıfatın yer aldığı listeler dağıtılmış. Öğrenci­ lerden de, her ulus için uygun gördükleri sıfatları işaret­ lemeleri istenmiş. İlk ankette, öğrencilerden yüzde 54’ü, Türkleri zalim ve gaddar; yüzde 30’u, çok dindar; yüzde 24.1’i hain ve güvenilmez, yüzde 23’ü şehvet düşkünü ve yüzde 17.2’si kirli olarak nitelemiş. 333 öğ­ renciyi kapsayan ikinci anket de birincisi gibi "Türkle­

rin bütün etnik grupların en kötüsü olarak nitelen­ diği sonucunu vermiş”.

McCarthy, Türklere karşı bu husumet ve önyargının

"Amerikan kültürünün derinliklerinden kaynaklan­ dığını ve kökünde ırksal ve dinsel unsurların bulun­ duğunu” vurguluyor ve 19. asırla 20. asrın başlarında

Amerikalı yazarlar ile fikir adamlarının, Anadolu halkını

"üstün ırk”ve "aşağı ırk” diye iki sınıfa ayırdıklarını ve "KafkasyalI” beyaz ırk olarak niteledikleri Ermeniler i-

le Rumları birinci sınıfa, Moğol ırkının Türki ve Tatar ka­ nadından geldiğine inandıkları Türkleri de ikinci sınıfa dahil ettiklerini belirtiyor. Zaman içinde Amerikan toplu- muna mal olan bu görüşün, Ermeni ve Rumlara, zeki, ''"'■•'kan, girişimci ve güvenilir kişiler olarak bakılması- una karşılık Türklerin "g e ri zekâlı, içine dönük, il-na;

gisiz, savaşçı ve vahşete eğilimli rak niteli

H y u n d a i . . . Y a r ı n ı Ü r e t e n T e k n o l o j i

X

t \ ñ &ââ

m

#

t > X-tf&SÄ* L i l i

\

_V ' m

i n j e c t i o n

Olağanüstü güçlü, performansı yüksek, görünümü estetik ve ekonomik bir otomobil düşünün... 16 supaplı, 1600 cc’lik üstten çift eksantrikli (DOHC) ve enjeksiyonlu ( injection)

114 BG motoru olsun...

Bir otomobil düşünün... Aerodinamik yapısıyla olağanüstü konfor ve sürüş güvenliği sunsun. Mekanik akşamı 2 yıl ya da 50.000 km., gövdesi ise

paslanmaya karşı 5 yıl ya da 160.000 km. tam garantili olsun... Üstün kaliteli 4 hoparlörlü radyo-kasetçalarlı müzik seti hareket halinde bile mükemmel ses kalitesi sağlasın. Hidrolik direksiyonunun yüksekliği kullanım şekline göre ayarlanabilsin.

MEKANİK AKŞAMDA 2 YIL

TAM GARANTİ

PASLANMAYA KARŞI 5 YIL

 r L ~

Bagaj ve yakıt deposu kapağına içeriden kumanda edilebilsin... Elektrikli kapı camları küçük

dokunuşlarla kontrol edilebilsin... Üstelik fiyatı hesaplı, yedek parçası bol, servisi yaygıp olsun.... Düşündüklerinizin hepsini "tam" olarak yerine

getiren bu otomobil; Elantra. Tek kelimeyle "tam otomobil". Yarının otomobillerini dünyaya sunan endüstri devi Hyundai teknolojisinden kusursuz bir tam otomobil.

Bu konfora, bu performansa ulaşmak çok kolay. Bir Hyundai bayisine gelin, Elantra’nın fiyatındaki, yedek parçalarındaki ekonomiyi mutlaka inceleyin, kıyaslayın, yarının güçlü teknolojisine ulaşın.

” bir ırkın mensupla­ rı olarak nitelenmesine yol açtığını kaydeden McCarthy, bu olumsuz inançların Türklerin Müslüman olmaları ne­ deniyle daha da kuvvetlendiğini vurguluyor. McCarthy, araştırmasında Türklere karşı dinsel önyargıların pekiş­ mesine yol açan en önemli unsurun; OsmanlI Impara- torfuğu’nda faaliyette bulunan Amerikalı Protestan mis­ yonerler olduğunu, "Müslümanlığın b ir topium üze­

rine bir afet gibi çöktü­ ğünü ve onu geri bıraktı­ ğı” ve İslam dininin "zu ­ lüm, hırs ve açgözlülük ile aşırı şehvete sadece izin vermekle kalmayıp insanları bunlara teşvik ettiği” inancında olan bu

din adamlarının kilise ve basın yoluyla Amerikan toplumunu Türkiye aleyhi­ ne derinden etkilemiş ol­ duklarını, kaynaklara da­ yanarak ortaya koyuyor. A L - LOZAN’I N E Dcim V.Z A L A M A D I?

DÜŞÜNÜN bir kere... Türklerle yıllarca savaşan ve büyük zayiat veren ül­ keler, Lozan Antlaşma- sı’nı kabul eder ve genç Türkiye Cumuriyeti’nı hu­ kuken tanırken; savaşa katılmayan ABD, Lo­ zan’da Türkiye ile müza­ kere edip 6 Ağustos 1923’te imzaladığı Dost­ luk ve Ticaret Ânlaşma- sı” nı onaylamamıştır. (Bu antlaşmanın içeriği, Türki­ ye’nin müttefik devletlerle 24 Temmuz 1923’te imza­ ladığı Lozan Antlaşma- sı’na paraleldi). Söz konu­ su antlaşma, Başkan Co- olidge tarafından 1924’te onay için sevk edildiği Se­ nato tarafından dört yıla yakın bir süre ele alınma­ mış, sonra da 1927’de reddedilmiştir. Reddedil­ me, iki gerekçeye daya­ n ıyordu: B irin c is i, T ü r­ kiye to p ra kla rın d a oir Erm eni d e vle tinin k u ru l­ maması, İk in c is i de ka­ p itü la syon la ra son ve­ rilm e s iy le H ınstiyanlara

sağlanan imtiyazların

kaldırılması. Bu sonucun

alınmasını, Türkiye aley­ hinde yoğun bir kampan­ ya yürüten Protestan ve Katolik kiliseleri ile bunla­ rın himayesindeki Ermeni demekleri sağlamıştır. (2) Bu önyargılar, günü­ müzde de Amerika’daki Yunan ve Ermeni etnik lo­ bileri tarafından canlı

tutul-- ,

ASSAN HYUNDAI MOTORLU ARAÇLAR SATIŞ A.Ş. Eski Büyükdere Cad. Yunus Emre Sok. No: 1 /2 -7 , 4. Levent 8 0 6 6 0 İstanbul 2 8 0 63 10 (4 hat) 26 8 7 0 7 3 - 2 7 9 3 2 0 3 Fax: 28 0 6 2 99 SHOW-ROOM: Eski Büyükdere Cad. Yunus Emre Sok. No: 1/2-7,4. Levent 80660 İstanbul 280 6 3 1 0 (4 hat) - 278 92 52

ADANA / Asmaş Mot. Arç. 27 25 26 • AFYON / Aksoy Tie. 55 810 • ANKARA / Yılsan Otomotiv 440 90 81 • Pal Mak. 446 09 15 • Akbak 347 75 75 • Tekin Keskin Otomotiv 231 82 14 • ANTALYA / Sabuncuoglu 44 66 47 • Alanya /Tosunafla Otomotiv 15 283 • Finike /Gençler 3 5 1 4 • Söke-AYDIN / Meter M o t Arç. 81 398 • BANDIRMA / Öztunç Otomotiv 37 440 • BURSA / Evkuran M o t Arç. 54 97 65 • Serçem Otomotiv 51 6 3 1 0 • Şentürk Oto 50 40 00 • DENİZLİ Kuzu Tie. 65 01 77 DİYARBAKIR / Burç M o l Arç. 22 29 17 • ELAZIĞ / Hazardaki Otomotiv 61 717 • ESKİŞEHİR / Rota Otomotiv 33 33 63 • GAZİANTEP / Kazaz M ot Arç. 21 71 71 • İSPARTA / Fatih Otomotiv 22 255 • İSTANBUL

Acıbadem /N o m Otomotiv 339 42 61 • Bahçelievler / Gündüz Otomotiv 555 73 85 -Bakırköy /M aster Otomotiv 570 06 44 -Balm um cu /U ygar Otomotiv 272 05 52 -Beşiktaş /S ere r M ot Arç. 258 68 83 • Bostancı / Tandoğanlar T 3 / T l O t (J tY I f j h t ( Otomotiv 416 06 74 • Ç.Havuzlar / E.Ender Şaklıoğlu 350 46 57 • Göztepe / Kıroğlu Otomotiv 363 70 63 • Kızıltoprak / Karoto Otomotiv 346 93 75 • Küçükyalı / Beroojjlu 388 65 01 • Maslak / Nazar M o t Arç. 276 83 20 Mecidiyeköy

HYUnDRIl

muş ve körüklenmiştir. Bu lobiler, 1975’te Türkiye’ye silah ambargosu koydur­ mak suretiyle, sonra da Türkiye’yi soykırımla suç­ layıcı karar tasarılarını kongreden geçirme giri­ şimleriyle güçlerini sergile­ mişlerdir.

Dünyadaki görüntüsü­ nün berraklaştırılması. Türkiye’nin öncelikli bir so­ runudur. Bu alanda neler yapılabileceği başka bir yazımıza konu olacaktır.

(1) The American I- mage o f the Turks, TA­ RİH. Vol. 2, 1992.

(2) United States Po- licy and the Partition o f Turkey, Laurence Evans, John Hopkins Press,

(3)

Çankaya’ya koşuyor

Şamil TAYYAR • ANKARA

Yüzde 9 oy kaybı ile yeniden ikti­ d ara taşm an Ö zal, seçimden önce re­ ferandum la siyasi yasaktan kurtulan siyasetin eski k urtlarına yenik düşme­ di. Oyu azalmıştı am a 292 milletvekili ile Meclis çoğunluğu bakım ından daha da güçlenmişti. Neredeyse, tek başına A nayasa değiştirebilecek ço­ ğunluğa ulaşıyordu. A N A P, iktidarı yeniden yakalam akla kalmamış, 2 yıl sonra yapılacak Cum hurbaşkanlığı seçiminde tek başına sözsahibi olma olanağını da ele geçirmişti.

Seçim sonçlan ortaya çıktığı ilk

günlerde Özal’ın Cum hurbaşkanlığı konusu da gündem e geldi, ö z a l’ın yakın çalışma arkadaşlarından Halil

Şıvgın, seçim sonrası, “ bundan sonra

Ozal, tartışmasız C um hurbaşkanıdır” değerlendirmesini yaptı.

ÇANKAYA UFUKTA

Özal’a ufukta Ç ankaya görün­

m üştü am a referandum engelini aşa­ rak siyasi yasaktan kurtulan siyasetin deneyimli liderleri Demirel, Ecevit, Er­

bakan, Türkeş yeniden siyaset sahne­

sine çıkmıştı. İnönü de bir yıl önce ara seçimle sahnede yerini almıştı. Ç o­ ğunluk Ö zal’daydı am a kendisini artık zor günler bekliyordu.

Ayrıca, oy kaybı Özal'ı düşün­

dürüyordu. Bu atm osferde başlayan 2. Özal dönem inde popülist politi­ kalara ağırlık verildi. Sanki_ reformist Özal gitti, yerine popülist Özal geldi.

Özal, oy kaybını bir ölçüde, icraat­

larının yeterince tanıklam am asına da bağladı. Bu yüzden, Özal, 2. hükümet program ında adeta savunm a yaptı, ic­ raatlarını anlattı.

Çok yönlü siyasi kuşatm a sürer­

ken, popülist politikalara yönelme, enflasyonu rotadan çıkartıyor. Kısa zam an aralıklı iyileştirmeler, bir süre sonra tekrar sosyal isyan olarak hü­ kümete dönüyor. Reform ist politika­ lar, 1983-1987 dönem ine göre d ah a da azalıyor. Özellikle, turizm , haberleş­ me ve kara ulaşımında mesafe alınm a­ ya devam ediliyor. G A P, en önemli

yatırım konum unu sürdürüyor.

Yolsuzluk iddiaları ve hayali ih­

racat yeniden ayyuka çıkıyor. 1984'de başlayan P K K terörü, ciddi boyut ka­ zanıyor. Bulgaristan’dan göçe zorla­ nan soydaşlarımızla ilgili izlenen baş­ langıçtaki çelişkili politikalar d a iç si­ yasette tartışm a konusu oluyor.

Bu gelişmelerle birlikte, partiiçi çe­

kişme had safhaya ulaşıyor. 1988 yılı­ ndaki 2. olağan kongrede suikast giri­ şimine uğrayan Özal, acılı gününde bile m uhafazakarlar ile milliyetçilerin kutsal-ittifak kurarak M K Y K listesi­ ni delmesini bir türlü kabul edemiyor. İhanet noktasında değerlendirmeler yapıyor. Tepkisini, ittifakın öncüleri

Mehmet Keçeciler, Mustafa Taşar, Eyüp Aşık’ı Başkanlık Divanı dışına

iterek netleştiriyor. İttifaktan darbe yiyen Iiberallar M K Y K ’de etkisiz ko­ num a düşüyor.

292milletvekili ile Meclis ’e

giren Özal için

Cumhurbaşkanlığı yolu

açılıyor. Evren ’in yerine

Çankaya hazırlığı başlatıldı.

ö z a l, sadece kongrede değil

TB M M grubunda ve kabinede de bazı arkadaşlarıyla ters düşüyor. 1980 yılında bürokrat olarak birlikte yola çıktıkları Kaya Erdem ile de yollan aynlıyor.

Bu atmosferde 26 M art 1989 yerel

seçimlerine giren Özal, büyük bir ye­ nilgiye uğradı. Seçim gecesi, Teşkilat Başkanı Oltan Sungurlu’nun “ üzeri­ mizden silindir geçiyor” şeklindeki de­ ğerlendirmesi A N A P ’ın o günkü d u ­ rum unu en iyi özetleyen ifadelerden birisi oldu. A N A P ’ın kurm aylan, so­ nuçlar gelmeye başlayınca teker teker, Başbakanlık K onutu’nda soluğunu aldı. Özal çok üzgündü. İstifa etmeyi düşünüyordu:

“Bu saatten sonra genel başkan

olarak kalam am ”

ZOR DÖNEM

26 M art sonrası Özal için çok zor

bir dönem başladı. Bir yandan yüzde 36’dan yüzde 21,80’n a düşen oy tablo­ su, diğer taraftan Meclis çoğunluğuna dayanarak C um hurbaşkanı seçilme olasılığı. Muhalefet, bu durum dan ya­ rarlanm ak için Özal’a erken seçim baskısı uygulamaya başladı.

Erken seçim baskısına direnen

Özal, muhalefetin ve bazı kitle örgüt­ lerinin tepkisine karşın, CÎımhurbaş- kanlığı’na aday oldu ve 31 Ekim 1989 günü Cum hurbaşkanı seçildi. Özal’ın adaylığı A N A P içinde de tepkiyle karşılandı. 22 A N A P milletvekili Ö zal’a oy vermedi. Ö zal, 263 milletve­ kilinin oyu ile Ç ankaya’ya taşındı. Eski koltuğunu d a Yıldırım Akbulut’a bıraktı.

YARIN: Ç A N K A Y A ’DA D E Ğ İŞİK C U M H U R B A Ş K A N I

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi * 0 0 1 5 2 5 1 1 7 0 0 6 *

Referanslar

Benzer Belgeler

Üstün sertlik ve tokluğu bir araya getiren Hardox ® aşınma plakası, en zorlu ortamlarda her türlü ekipman, parça ve yapının servis ömrünü uzatmak için tercih

Başlıca nedeni yüksek süt verimli ineklerin gebelik döneminde aşırı beslenmesi ve doğumdan sonra enerji eksikliği sonucu hızlı kilo kaybı ve

Daha çok yeşil alan yaratmak amacıyla, kentleri gizlice sebze, meyve ve çiçeklerle donatan gerilla bahçıvanlar, önceki gece Hollywood topraklar ına el attı....

Yine Gülay Yavuz, Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Kapsamında Popüler Türk Mizah Kültürü’nde Cinsiyetler Arası Mizah Algılarının Farklılaşması konulu yüksek

Terlik sistemlerine yönelik tüm ihtiyaç ve proseslere özel onlarca farklı çözüm sunan Kimpur, Ar-Ge çalışmaları ile sert ve yumuşak terlik sistemleri için yeni

Tam tersi dijital kimlik, hızlı ödemeler gibi dünyada gelişmiş ülkelerin odaklandığı yeni teknolojiler ve ürünler ilk günden itibaren “daha az” nakitin

yöntemi, daha çok damla sulama yöntemine benze- yen, a¤aç alt› mikro ya¤murlama yöntemidir.. A¤aç- lar›n alt›na yerlefltirilen küçük ya¤murlama bafll›kla- r›yla

Bu çalışmada, GTM’nde var olan makâm kavramının, folklorik olarak kullanılan ayak kavramı ile münâsebetinden bahsedilecek olup, tarihsel kaynaklardan olan edvârlar