• Sonuç bulunamadı

Benli Hasan Çelebi (Ahí) – Hüsn ü dil (İnceleme-karşılaştırmalı metin-sözlük-dizin)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Benli Hasan Çelebi (Ahí) – Hüsn ü dil (İnceleme-karşılaştırmalı metin-sözlük-dizin)"

Copied!
972
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

BENLİ HASAN ÇELEBİ (ÂHÍ) – HÜSN Ü DİL

(İNCELEME-KARŞILAŞTIRMALI METİN-SÖZLÜK-DİZİN)

Cilt - I

OĞUZHAN UZUN

DOKTORA TEZİ

(2)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı

BENLİ HASAN ÇELEBİ (ÂHÍ) – HÜSN Ü DİL

(İNCELEME-KARŞILAŞTIRMALI METİN-SÖZLÜK-DİZİN)

Cilt-I

DOKTORA TEZİ

Oğuzhan Uzun

Doç. Dr. Ahmet İçli

(3)
(4)

BİLDİRİM

Ardahan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Yazım Kurallarına uygun olarak hazırladığım bu tez çalışmasında: tez içinde sunduğum verileri, bilgileri ve dokümanları akademik ve etik çerçevesinde elde ettiğimi, tüm bilgi, belge, değerlendirme ve sonuçları bilimsel etik ve ahlak kurallarına uygun olarak sunduğumu tez çalışmasında yararlandığım eserlerin tümüne uygun atıfta bulunarak kaynak gösterdiğimi, kullanılan verilerde herhangi bir değişiklik yapmadığımı, bu tezde sunduğum çalışmanın özgün olduğunu bildirir, aksi bir durumda aleyhime doğabilecek tüm hak kayıplarını kabullendiğimi beyan ederim. Tezimin kâğıt ve elektronik kopyalarının Ardahan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü arşivlerinde aşağıda belirttiğim koşullarda saklanmasına izin verdiğimi onaylarım:

X Tezimin tamamı her yerden erişime açılabilir.

 Tezim sadece Ardahan Üniversitesi yerleşkelerinden erişime açılabilir.

 Tezimin …….. yıl süreyle erişime açılmasını istemiyorum. Bu sürenin sonunda uzatma için başvuruda bulunmadığım takdirde, tezimin tamamı her yerden erişime açılabilir.

18 / 01 / 2018 Oğuzhan UZUN

(5)

BENLİ HASAN ÇELEBİ (ÂHÍ) - HÜSN Ü DİL

(İNCELEME-KARŞILAŞTIRMALI METİN-SÖZLÜK-DİZİN) (Doktora Tezi)

Oğuzhan UZUN

ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

Ardahan, 2018

ÖZET

Klâsik Türk edebiyatı dönemine ait eserler içerisinde tahkiyeye dayanan mensur eserler ve mesneviler ayrı bir inceleme alanı teşkil etmektedir. Bu anlatılar ile Tanzimat edebiyatı döneminden itibaren bir edebi tür olarak edebiyatımızda kaleme alınmaya başlayan roman türü arasındaki benzerlikler dikkat çekicidir. Bu benzerliklerin tespit edilmesi ve ortaya konulması adına çeşitli akademik çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmada, XVI. yüzyıla ait bir eser olan ve Benli Hasan Çelebî tarafından kaleme alınan Hüsn ü Dil anlatısının, tespit edilen nüshalarından hareketle yeniden (Latin harflerine aktarılıp) okunarak sağlam bir metninin oluşturulması daha sonra bu metinden hareketle anlatının yapı ve izleksel kurgu açısından incelenmesi amaçlanmıştır. İlk olarak Benli Hasan Çelebi’nin hayatı, edebi kişiliği ve eserlerinin yanı sıra Hüsn ü Dil anlatısının mevcut nüshalarının tespiti ve tedarik edilmesi yönünde çalışmalar yapılmıştır. Ardından, Hüsn ü Dil anlatısına ait nüshalar tespit edilerek bir incelemeye tabi tutulmuş ve nüsha şeceresi çıkarılmıştır. Yapılan değerlendirmeler sonucunda altı nüshadan hareketle anlatının karşılaştırmalı metni ortaya konulmuştur. Anlatının yapı ve izleksel kurgu açısından incelemesi gerçekleştirilerek roman türü ile aralarındaki benzerlikler ortaya konulmuş, anlatının sembolik dilinin çözümlenmesine dair değerlendirmelerde bulunulmuştur.

Anahtar Sözcükler: Benli Hasan Çelebi, Âhî, Hüsn ü Dil, karşılaştırmalı metin, yapı ve izlek, arketipsel inceleme, sembolik dil.

Sayfa Adedi : C. –I, s. 1-590 / C., -II, s.591-948 Tez Danışmanı: Doç. Dr. Ahmet İÇLİ

(6)

BENLI HASAN ÇELEBI (AHI) - HUSN U DIL (Examination-Comparative Text-Dictionary-Directory)

Ph. D. Thesis Oğuzhan UZUN

ARDAHAN UNIVERSITY

GRADUATE SCHOOL OF SOCIAL SCIENCES Ardahan, 2018

ABSTRACT

The Mesnevies and the prosaic works based on narration in the period of Classical Turkish Literature constitute a fundamental field of study. The similarities between these narratives and as a literary genre novel that has been appeared in Turkish literature since the Tanzimat literary era are remarkable. Various academic studies are being carried out in order to clarify these similarities and put them into practice. In this study, it is aimed to reread the comfirmed copies of the narrative Hüsn ü Dil written by Benli Hasan Çelebi in sixteenth century, to create a valid text (by transcribing it into Latin Alphabet) and to examine it in terms of its form and theme. As a beginning, some studies have been done to elicit Benli Hasan Çelebi’s life and his literary identitiy and his works, and to detect and supply the existing copies of the narrative Hüsn ü Dil as well. Then, copies of the narrative Hüsn ü Dil have been detected and examined and formed a copy pedigree. As a result of the evaluations have been made, the comparative text of the narration has been presented based on six copies. The form and the theme of the narrative has been examined and its similarities to novel genre have been revealed and decoding of its symbolic language has been evaluated.

Key Words: Benli Hasan Çelebi, Âhî, Hüsn ü Dil, critical text, structural and auditory editing, archetypal examination, symbolic language.

Page Number : C. –I, s. 1-590 / C., -II, s.591-948 Supervisor : Assoc. Prof. Dr. Ahmet İÇLİ

(7)

ÖNSÖZ

Klâsik edebiyat dönemi olarak adlandırdığımız dönemde gerek nazım gerekse nesir olarak kaleme alınan anlatılar, bu dönemin incelemeye değer önemli eserleridir. İncelemesini gerçekleştirmiş olduğumuz Hüsn ü Dil anlatısı da nazım-nesir karışık kaleme alınmış bir eserdir.

İlk bakışta aşk hikâyesi şeklinde değerlendirilen bu anlatıda sembolik dil kullanımı öne çıkar. Bu tür hikâyelerin sembolik manada yorumlanarak ele alındığı, incelendiği çeşitli akademik çalışmalar yapılmış ve yeni metotlarla incelemeler yapılmaya devam etmektedir. Yeni yaklaşımlardan birisi de bu anlatıların roman tekniği açısından incelenmesi şeklinde gerçekleştirilmektedir.

Tanzimat edebiyatı dönemi ile birlikte edebiyatımızda yazınsal bir tür olarak görülmeye başlayan romanlar ile klâsik Türk edebiyatı dönemine ait mesneviler/anlatılar teknik açıdan ortak incelemeye tabi tutulmakta ve yorumlanmaktadır. Yapmış olduğumuz tez çalışmasında, klâsik Türk edebiyatı döneminin tanınmış eserlerinden Hüsn ü Dil adlı anlatı, roman tekniği açısından incelenmiştir.

Hüsn ü Dil anlatısı ilk olarak İran edebiyatında XIV. yüzyılda kaleme alınmasının ardından Türk edebiyatında görülmeye başlar. Türk edebiyatında tespit edilen ilk Hüsn ü Dil anlatısı, Lâmiî Çelebi’nin eseridir. Daha sonraki dönemlerde de çeşitli şairlerin bu hikâyeyi anlatan aynı isimde eserler yazdığını görmekteyiz. Benli Hasan Çelebi, bu hikâyeyi XVI. yüzyılda kaleme alır. Hüsn ü Dil anlatısını kaleme aldığı sene olan H 923 / M 1517 aynı zamanda şairin vefat senesi olur. Benli Hasan Çelebi’ye ait Hüsn ü Dil adlı eserin istinsah tarihi tespit edilebilen en eski nüshası, H 925 senesine ait ve Abdi b. Hibetullah b. Halimî’nin müstensih olarak kaydedildiği nüshadır (MK8). Çok sayıda nüshası tespit edilen anlatının, 1287 senesinde Çaylak Tevfik tarafından Asır Gazetesinde tefrikası gerçekleştirilmiştir.

Hüsn ü Dil anlatısı, Akl adlı hükümdarın oğlu Dil ile Aşk adlı hükümdarın kızı Hüsn arasında yaşanan bir aşk hikâyesi olarak kurgulanmakla birlikte anlatıda kullanılan mekân isimleri ve kişi adları göz önünde bulundurulduğunda sembolik manada bireyin kendini tanıma

(8)

serüveni anlatmaktadır. Anlatının bu özelliğinden hareketle de yapmış olduğumuz çalışmada, Hüsn ü Dil anlatısının sembolik dilinin çözümlenmesi amaçlanmıştır.

Benli Hasan Çelebi’nin Hüsn ü Dil anlatısı üzerine bu güne kadar yapılmış bir lisans bir de yüksek lisans tez çalışması bulunmaktadır. Bunlardan ilki Lütfi Parlak’ın lisans bitirme tezi çalışmasıdır (Hüsn ü Dil (Âhî), Metin ve Lugatçe, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, yayınlanmamış lisans bitirme tezi, İstanbul, 1977). Parlatır, çalışmasında hangi nüshanın okumasını gerçekleştirdiği hususunda bir açıklama yapmadan tek nüsha üzerinden çalışmasını tamamlamıştır. Çalışma, anlatının tamamını içermemektedir. Şair hakkında çok kısa bilgi verildikten sonra anlatı metninin ilk yüz sayfası tanskripsiyon harflerine aktarılmıştır. Çalışma daktilo kullanılarak yazılmış olması sebebiyle transkripsiyon harflerindeki farklılıklar sonradan kalemle eklenmiştir. Ayrıca ayet ve hadislerin yanı sıra özlü sözler Osmanlıca yazılarak dipnotta açıklaması yapılmıştır. Çalışmanın sonuna bir de sözlük eklenmiştir (Bkz. 1977;71-239). Diğeri ise Hüsn ü Dil’in kırk nüshası tespit edilerek belirlenen üç nüsha üzerinden karşılaştırmalı metninin hazırlanmasına yönelik çalışma Mümine Çakır tarafından gerçekleştirilmiştir (Âhî’nin Hüsn ü Dil’i, İstanbul Fatih Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayınlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul, 1998). Bizim çalışmamızda, tespit edilen çok sayıda yeni nüshanın okuması gerçekleştirilerek müellif nüshası tespit edilemeyen anlatının daha sağlam bir metninin oluşturulması hedeflenmiştir. Yine yapmış olduğumuz metin inceleme bölümü ile birlikte anlatı, roman tekniği açısından incelenerek sembolik dil örüntüleri açımlamaya çalışılmıştır. Hazırlamış olduğumuz Dizin ve Sözlük de çalışmamızın sonuna eklenmiştir.

Çalışmamızın hazırlık ve yazıya aktarılma aşamaları hakkında bilgiler vermemiz yerinde olacaktır. Esere ait nüshaların tespitinde Benli Hasan Çelebi ve eserleri üzerine yapılan çalışmaların yanı sıra birincil kaynakları tedarik ederek çalışmamıza başladık. Çaylak Tevfik tefrikasına ait yurt içi 13, yurt dışı 4 kütüphane kayıt bilgisine ulaştık. Bu matbu eser dışında yurt içinde 69, yurt dışında 30 nüsha olmak üzere toplam 99 nüshanın mevcudiyetini tespit ettik. Nüshaları tanıttığımız bölümde bu doksan dokuz nüshanın dışında bir maddede Çaylak Tevfik tefrikasının mevcut kütüphane bilgileri paylaşılmıştır. Yurt içinde tespit ettiğimiz birçok nüshanın yapraklarına ait görüntüleri, bulunduğu kütüphanelerle yazışmalar yaparak internet üzerinden teminini gerçekleştirdik. Diğerlerini de bulundukları şehirlere giderek bulundukları

(9)

kütüphanelerde yerinde inceleme fırsatı bulduk. Bu şekilde nüshalarla kaynakça bilgilerinin doğruluğunu sınamaya çalıştık. Tespit ettiğimiz kayıtlardaki nüshalardan bazılarının Asır Gazetesi tefrikası olduğunu gözlemledik. Bunun yanı sıra karşılaştırmalarımız sonucunda bazı olumsuz durumlar gözlemledik. Bu olumsuzlukları şu şekilde sıralayabiliriz:

Kaynakça bilgilerine ulaştığımız bazı nüshaların farklı kütüphanelere taşındığı bilgisine ulaştık. Örneğin: Afyon Gedik Ali Paşa İl Halk Kütüphanesinde ve Çankırı İl Halk Kütüphanesinde birer nüsha olduğu bilgisini teyit etme girişimlerimiz sonucu bu iki nüshanın Ankara’daki Milli Kütüphane arşivinde 03 Gedik 18061/1 (MK10) ve 18 Hk 42 (MK14) demirbaş numaraları ile kayıt altında olduğu tespit ettik.

Kaynaklarda demirbaş numarasına ulaştığımız bazı nüshaların kütüphanelerde bulunmadığını gördük. Örneğin: Çankırı İl Halk Kütüphanesinde 18 Hk 317 Demirbaş Numarasında herhangi bir Hüsn ü Dil nüshası bulunmadığını tespit ettik. Yine kaynaklarda demirbaş numaraları aktarılan bazı nüshaları kontrol ettiğimizde farklı eserle karşılaştık. Örneğin: İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesinde 5168 Demirbaş Numarasında Fettahî’nin “Sûz-i Dil” adlı eseri yer almaktadır. Yine Hüsn ü Dil’e ait nüshaları araştırırken Diyarbakır Yazma Eser Kütüphanesinde ulaştığımız 1575 demirbaş numaralı nüshanın Gencîne-i Râz adı altında olduğu bilgisine ulaşmıştık. Danışman Hocam Doç. Dr. Ahmet İçli’nin yönlendirmesi ile bu nüshayı yapmış olduğumuz yazışmalarla temin ettik. İncelemelerimiz sonucunda bu eserin yanlış isimle kayıt altına alındığını gördük. Bu türden değişikliklere dair bilgileri, nüsha temini aşamasına geçtiğimizde kolaylık olması ve güncel yer bilgilerini aktarabilmek için kayıtlarımız arasına aldık.

Benli Hasan Çelebi’nin kaleme aldığı Hüsn ü Dil anlatısının müellif nüshası henüz tespit edilememiştir. Fakat araştırmalarımız sonucunda nüshalardan tespit ettiğimiz kadarıyla müstensihi veya istinsah tarihi kayıt altında olan şu bilgileri aktarabiliriz:

Hem istinsah tarihi hem müstensihi bilinen nüshalar: H 925 yılında Abdi b. Hibetullah b. Halimî, H 945 yılında Mehmed b. Yahya İznikî, H 952 yılında Ahmed b. Abdurrahman, H 962 yılında Şaban Bostânî, H 964 yılında Muhammed b. Muhsin b. Burhaneddin, H 965 yılında Süleyman b. Abdurrahman, H 988 yılında Şucâeddin Mehmed eş-Şirâzî, H 1001 yılında Hasan

(10)

b. Ali, H 1057 yılında Mehmed Rıza Aksarâyî, H 1113 yılında Ahmed b. Cafer, 1287 yılında Çaylak Tevfik’in gerçekleştirdiği Asır Gazetesi Tefrikası şeklinde kayıt altında bulunmaktadır. Müstensihi bilinmeyen ancak istinsah tarihi kaydı bulunan nüshalar: H 981, H 989, H 991, H 992, H 994, H 1006, H 1125, H 1297 ve H 1800 senelerine aittir.

İstinsah tarihi bilinmemekle birlikte müstensih bilgilerini tespit ettiğimiz iki nüsha bulunmaktadır: Bu nüshaları Mehmed b. Ahmed Hıyadzâde (İS11) ve Ahmed (İS5) adında müstensihlerin kaleme aldığı tespit edilmiştir. Yapmış olduğumuz değerlendirmeler sonucunda beşinci grup nüshalar arasına yer aldığını düşündüğümüz bu iki nüshadan İS11 nüshası üçüncü koldan; İS5 nüshası ise ikinci koldan ilerleyen nüshalarla benzerlikler taşımaktadır.

Yapmış olduğumuz bu tespitlerden hareketle nüshaların ön okumalarını tamamlayarak yurt içindeki nüshaların şeceresini hazırladık. Nüsha şeceresinin hazırlanmasının ardından yapmış olduğumuz değerlendirmeler sonucunda Diyarbakır nüshası (DY1), Asır Gazetesi tefrikası (AG), Ankara Milli Kütüphane nüshası (MK8), İstanbul Bayezid Kütüphanesi nüshası (İB3), İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi nüshası (İS8) ve Fransa’dan getirtmiş olduğumuz nüsha (FRA1) olmak üzere altı nüsha üzerinden okuma yapılmasına karar verilmiştir.

Belirlemiş olduğumuz altı nüsha içerisinde Diyarbakır nüshası merkeze alınarak metin inceleme çalışmamızda alıntılar bu eserdeki yaprak bilgileri ile aktarılmıştır. Diyarbakır nüshasının belirlenmesinde bazı kriterler uygulanmıştır. Nüsha harekeli metindir ki, bu nüsha dışında tamamı harekeli bir metin tespit edilememiştir. Ayrıca diğer nüshalara göre fazladan metinler tespit edilmiş olup, ilgili bölümler hem metin içerisine alınmış hem de dipnotlarında aktarılmıştır. Çalışmamızın ilk nüsha grubunu temsilen Diyarbakır nüshasının okuması tamamlanarak belirlenen diğer nüshaların okumaları gerçekleştirilmiştir.

Belirlemiş olduğumuz ikinci nüsha grubunu temsil eden Asır Gazetesi tefrikası matbu eser olması ve diğer nüshalarda görülmeyen başlıklara yer vermesi sebebi ile çalışmaya dâhil edilmiştir. Bu eser için Erzurum Atatürk Üniversitesi Merkez Kütüphanesi ile yazışmalar yapılarak mevcut nüsha (Demirbaş Numarası: 22811 SÖ) talep edilmiş ve okuması gerçekleştirilmiştir.

(11)

Üçüncü grup nüshaların Ankara Milli Kütüphane nüshası(MK8)ndan çoğaltıldığı düşüncesinden hareketle bu nüsha çalışmamıza dâhil edilmiştir. Abdi b. Hibetullah b. Halimî tarafından istinsah edilen bu nüshanın en eski istinsah tarihine (H 925) sahip olması tercih sebebi olmuştur.

Çalışmamızın dördüncü grubunu oluşturan nüshaların İstanbul Bayezid Kütüphanesi nüshası(İB3) ile İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi nüshası(İS13)ndan çoğaltıldığı kanaatine varılmıştır. Bu eş değer nüshalardan Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi nüshasının daha önce Mümine Çakır tarafından yapılan yüksek lisans tez çalışmasında kullanıldığı tespit edildiği için İstanbul Bayezid Kütüphanesi nüshası(İB3)nın çalışmaya dâhil edilmesine karar verilerek okuması gerçekleştirilmiştir.

Beşinci grubu oluşturan nüshaların İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi nüshası(İS8)ndan çoğaltıldığı düşüncesi ile bu nüsha çalışmaya dâhil edilmiştir.

Son olarak da yurt dışı nüshalarına dair yapılan değerlendirmeler sonucunda FRA1 nüshasının okunmasına karar verilerek temini ve okuması gerçekleştirilmiştir.

Sonuç olarak Hüsn ü Dil anlatısının karşılaştırmalı metin çalışması toplam altı nüshanın karşılaştırılması ile tamamlanmıştır.

Karşılaştırmalı metin bölümünün hazırlanmasında klâsik Türk edebiyatı metinlerinin yazıya aktarılmasında kullanılan metotlar tercih edilmiştir. Bu kullanımlar hakkında gerekli açıklamalar, karşılaştırmalı metnin oluşturulmasına dair açıklamalarda bulunduğumuz bölümde verilmiştir.

Benli Hasan Çelebi ile eseri Hüsn ü Dil’in metni, tanıtılması ve incelenmesinden oluşan tez çalışmamız iki ciltten oluşmaktadır. Çalışmamızın ilk cildi Benli Hasan Çelebi’nin hayatı, sanatı ve eserlerinin tanıtıldığı birinci bölüm, Fettâhî tarafından ilk defa kaleme alınan Hüsn ü Dil anlatısının tanıtılması ile birlikte Türk edebiyatında Hüsn ü Dil yazan şairler ve eserlerinin tanıtıldığı ikinci bölüm, Hüsn ü Dil anlatısının şekil ve muhteva açısından incelendiği üçüncü bölüm ve anlatının karşılaştırmalı metninin yer aldığı dördüncü bölümden müteşekkildir.

(12)

Çalışmamızın ikinci cilt ise Hüsn ü Dil anlatısının Dizin ve sözlüğünün yanı sıra çalışmamızın merkezine aldığımız Diyarbakır nüshasının tıpkıbasımından müteşekkildir. Birinci bölümde, Benli Hasan Çelebi’nin hayatı, edebi kişiliği ve eserlerine dair tespit edilen bilgiler aktarılmıştır. Aktarılan bilgilerin tespitinde çeşitli tezkirelerden ve edebiyat tarihi ile alakalı kitaplardan faydalanılmıştır. Yapılan araştırmalar sonucunda şairin doğumu ve vefatına dair kesin bilgiler tespit edilerek paylaşılmıştır. Şairin eserleri üzerine yapılan çalışmalar da incelenerek gerek eserleri gerekse şairin nazım ve nesir türlerinde eser kaleme almadaki yeteneğine dair değerlendirmeler tespit edilmiştir. Yine incelemesini gerçekleştirmiş olduğumuz Hüsn ü Dil dışındaki eserlerin de mevcut olduğu kütüphane bilgileri güncellenerek bu bölümde paylaşılmıştır.

İkinci bölümünde, ilk defa Fettâhî tarafından kaleme alınan Hüsn ü Dil anlatılarının tarihi gelişimi süreci hakkında bilgiler verilmiş ve Türk edebiyatına etkileri ile Türk edebiyatında yazılmış Hüsn ü Dil anlatıları ve şairleri tanıtılmıştır. Bu çalışmanın yapılmasına vesile olan Âhî’nin Hüsn ü Dil anlatısının yazılış tarihi, yazıldığı yer ve eserin nüshalarına dair tespitlere yer verilmiştir.

Üçüncü bölümde Âhî’nin Hüsn ü Dil anlatısı şekil ve muhteva açısından incelemeye tabi tutulmuştur. Anlatının şekil açısından incelenmesinde se‘ci kullanımı, ayet iktibasları, motif ve deyim kullanımına dair tespitlerimiz hakkında açıklamalara yer verilmiştir. Bunun yanı sıra nesir bölümler arasında aktarılan nazımların dili ve kalıplarına dair tespitlerde bulunulmuştur. Ayrıca Âhî’nin yazmaktan vazgeçerek yarım bıraktığı Hüsrev ü Şîrîn adlı eseri ile Hüsn ü Dil’de ortak kullanılan nazımlara yer verilmiştir. Muhteva açısından yapılan incelemede ise Hüsn ü Dil anlatısı roman tekniği açısından yapı ve izlek başlıkları altında incelenmiştir. Bu incelemede anlatının kişileri, mekânları ve olay örgüsü açısından diğer Hüsn ü Dil anlatıları ile ne gibi farklılıklar gösterdiği tablolar halinde verilerek yorumlanmıştır. Yine bu bölümün izleksel kurgu açısından incelenmesinde, dramatik aksiyonu sağlayan değerler başlığı altında anlatının sembolik dili çözümlenmeye çalışılmıştır.

Çalışmamızın dördüncü bölümünde ise Âhî’’nin Hüsn ü Dil anlatısına ait nüshaların tespit aşamalarının nasıl gerçekleştirildiği, nüsha gruplarının belirlenmesi aşamaları ve transkripsiyonlu metnin oluşturulması hususunda uygulanan yöntemler aktarılmış; nüsha

(13)

şeceresinde belirlenmiş olan altı nüshadan hareketle ortaya çıkan karşılaştırmalı metne yer verilmiştir.

Çalışmamızın ikinci cildinde Hüsn ü Dil anlatısında tespit ettiğimiz kelimelerden oluşan Sözlük ve anlatının kelime Dizin hazırlanarak çalışmaya eklenmiştir. Ayrıca çalışmamızın merkezine aldığımız Diyarbakır Yazma Eser Kütüphanesi 822 demirbaş numaralı nüshanın tıpkısı basımı EK’te paylaşılmıştır.

Çalışmanın bu alanda yapılacak diğer çalışmalara da kaynaklık edebilmesini ve ilgili alan için faydalı olmasını umuyoruz.

Çalışmamızda elimizde olmayan sebeplerle çeşitli okuma ve değerlendirme hatalarının görülebileceği düşüncesi ile kusurlarımızın hoş görülmesini ümit ederiz.

Benli Hasan Çelebi ve eseri Hüsn ü Dil üzerine çalışma yapmaya beni teşvik eden ve çalışmamın her aşamasında manevî yardımlarını gördüğüm, doktora eğitimim boyunca bilgi ve deneyimleri ile beni destekleyen değerli hocam Doç. Dr. Ahmet İÇLİ Bey’e sonsuz şükranlarımı sunarım.

Ayrıca Doktora Tez İzleme Komisyonumda yer alarak değerli vakitlerini çalışmamıza ayıran Prof. Dr. Erdoğan ALTINKAYNAK Bey’e ve Yrd. Doç. Dr. Hanzade GÜZELOĞLU Hanım’a teşekkürlerimi sunarım.

Son olarak da lisans eğitimi ile başlayan bu uzun serüvende her zaman desteklerini hissettiğim ve sabırla yanımda olan aileme sonsuz teşekkürler, iyi ki varsınız…

Oğuzhan UZUN Ardahan, 2018

(14)

İÇİNDEKİLER

TABLOLAR xiv

KISALTMALAR xv

TRANSKRİPSİYON HARFLERİ xviii

GİRİŞ 1

BİRİNCİ BÖLÜM

1. BENLİ HASAN ÇELEBİ (ÂHÎ) HAYATI SANATI VE ESERLERİ 4

1.1.. Hayatı 4 1.2. Sanatı 7 1.3. Eserleri 9 1.3.1. Divan 9 1.3.2. Hüsrev ü Şîrîn 10 1.3.3. Hüsn ü Dil 12 İKİNCİ BÖLÜM

2. ANLATI GELENEĞİ İÇERİSİNDE HÜSN Ü DİL VE ÂHÍ’NİN HÜSN Ü DİL’İ 14

2.1. Anlatı Geleneği İçerisinde Hüsn Dil 14

2.1.1. Türk Edebiyatında Hüsn ü Dil Anlatıları 17

2.1.1.1. Lâmi’î Çelebi (ö. 1531) ve Hüsn ü Dil’i 17

2.1.1.2. Keşfî (ö. 1538-39) ve Hüsn ü Dil Tercümesi 18

2.1.1.3. Yenipazarlı Vâlî (ö. 1598) ve Hüsn ü Dil’i 18

2.1.1.4. Muhyî-i Gülşenî (ö. 1608) ve Hüsn ü Dil’i 19

2.1.1.5. Ehlî (ö. 1601) ve Hüsn ü Dil’i 19

2.1.1.6. Sabrî (ö. 1645) ve Hüsn ü Dil’i 19

2.1.1.7. Reşîd (ö. 1918) ve Hüsn ü Dil’i 20

2.1.1.8. Sıdkî ve Hüsn ü Dil’i 20

2.2. Âhî’nin Hüsn ü Dil’i 20

2.2.1. Hüsn ü Dil’in Yazılış Tarihi 20

2.2.2. Hüsn ü Dil’in Yazıldığı Yer 20

2.2.3. Hüsn ü Dil’in Sunulduğu Kişi 21

2.2.4. Hüsn ü Dil’in Nüshaları 21

2.2.5. Hüsn ü Dil'in Bölümleri 44

2.2.5.1. Giriş Bölümü 44

2.2.5.2. Konunun İşlendiği Bölüm 45

2.2.5.3. Bitiş Bölümü 48

(15)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3. HÜSN Ü DİL’İN ŞEKİL VE MUHTEVA AÇISINDAN İNCELENMESİ 53

3.1. Şekil Açısından Âhî'nin Hüsn ü Dil Anlatısı 53

3.1.1. Hüsn ü Dil'de Se'ci 53

3.1.1.1. Se'c-i Mutarraf 54

3.1.1.2. Se'c-i Mütevâzın 55

3.1.1.3. Se'c-i Mütevâzî 56

3.1.2. Hüsn ü Dil'de Ayet İktibasları 56

3.1.3. Hüsn ü Dil'de Motifler 111

3.1.4. Hüsn ü Dil'de Deyimler 126

3.1.5. Hüsn ü Dil'de Nazımlar 129

3.1.5.1. Yazıldıkları Dillere Göre Nazımlar 129

3.1.5.1.1. Arapça Nazımlar 129

3.1.5.1.2. Farsça Nazımlar 131

3.1.5.1.3. Türkçe Nazımlar 138

3.1.5.2. Âhî'nin Hüsrev ü Şîrîn'i ve Hüsn ü Dil'inde Ortak Kullanılan Nazımlar 167 3.1.5.3 Hüsn ü Dil Nazımlarında Kullanılan Aruz Kalıpları 170

3.2. Muhteva Açısından Âhî'nin Hüsn ü Dil Anlatısı 173

3.2.1. Hüsn ü Dil'de Yapı 174

3.2.1.1. Bakış Açısı ve Anlatıcı 174

3.2.1.2. Olay Örgüsü ve Entrik Kurgu 175

3.2.1.3. Anlatıda Kişiler 229 3.2.1.3.1. Başkişi 259 3.2.1.3.2. Norm Karakter 261 3.2.1.3.3. Kart Karakter 261 3.2.1.3.4. Fon Karakter 262 3.2.1.3.4. Anlatıda Mekân 262 3.2.1.3.5. Anlatıda Zaman 286 3.2.2. Hüsn ü Dil'de İzlek 287

3.2.2.1. Dramatik Aksiyonu Sağlayan Değerler 287

3.2.2.1.1. Rutin Yaşam 288 3.2.2.1.2. Farkına Varış 289 3.2.2.1.3. Mücadeleye Atılma 291 3.2.2.14. Yolculuk 292 3.2.2.1.5. Vuslat 295 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 4. KARŞILAŞTIRMALI METİN 297

4.1. Karşılaştırmalı Metnin Oluşturulması 297

4.1.1. Hüsn ü Dil’in Karşılaştırmalı Metnine Yönelik Çalışma Aşamaları 297

4.1.1.1. Metin Kurma Aşamaları 297

4.1.1.1.1. Metnin Tespiti 297

(16)

4.1.1.1.3. Karşılaştırmalı Metnin Hazırlanmasında Esas Alınan Nüshalar 300

4.1.1.1.3.1. Birinci Grup Nüshalar 300

4.1.1.1.3.2. İkinci Grup Nüshalar 305

4.1.1.1.3.3. Üçüncü Grup Nüshalar 309

4.1.1.1.3.4. Dördüncü Grup Nüshalar 313

4.1.1.1.3.5. Beşinci Grup Nüshalar 316

4.1.1.1.3.6. Altıncı Grup Nüshalar 318

4.1.1.1.3.7. İncelemeye Tabi Tutulmayan Nüshalar 322

4.1.2.1. Transkripsiyonlu Metin Harf ve Kelimelerin Yazımı 323

4.1.2.2. Çalışmada Kullanılan Dipnot Sistemi 323

4.2. Metinde Yer Alan Başlıklar 326

4.3. Karşılaştırmalı Metin 329

SONUÇ VE ÖNERİLER 579

KAYNAKÇA 583

CİLT- II

SÖZLÜK-DİZİN 591

EK1- TIPKI BASIM 758

(17)

TABLOLAR

Tablo 1 : Hüsn ü Dil Anlatıları Tablosu

Tablo 2 : Hüsn ü Dil Anlatılarında Kişilerin Karşılaştırılması

Tablo 3 : Hüsn ü Dil Anlatılarında Mekânların Karşılaştırılması

Tablo 4 : Hüsn ü Dil Anlatılarıında Olayların Karşılaştırılması

Tablo 5 : Nâmûs’un Âb-ı Hayât Tanımı

Tablo 6 : Fahr’ın Âb-ı Hayât Tanımı

Tablo 7 : Zerk’in Âb-ı Hayât Tanımı

Tablo 8 : Himmet’in Âb-ı Hayât Tanımı

Tablo 9 : Se‘c-i Mutarraf Örnekleri

Tablo 10 : Se‘c-i Mütevazın Örnekleri

Tablo 11 : Se‘c-i Mütevazi Örnekleri

(18)

KISALTMALAR

b. : Bin / oğlu Bkz. : Bakınız. C : Cilt Çev. : Çevirmen Dü. : Düzenleyen Ed. : Editör H : Hicri haz. : Hazırlayan HŞ : Hüsrev ú Şîrîn mesnevisi Hz. : Hazreti Ktp. : Kütüphanesi M : Miladi MH : Metin Halkası ö. : Ölümü S. : Sayı s. : Sayfa

TDVİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi Üniv. : Üniversitesi

VH : Vaka Halkası

vr. : Varak

Yay. haz. : Yayına Hazırlayan

(?) : Varlığı tahmin edilen nüsha. 0 : Nüshada olmayan bölüm.

Hüsn ü Dil nüshaları için kullanılan kısaltmalar:

AB1 : Amasya Beyazıt İl Halk Kütüphanesi - 05 Ba 1626 nüshası. AB2 : Amasya Beyazıt İl Halk Kütüphanesi - 05 Ba 1878 nüshası. AG : Asır Gazetesi tefrikası.

ABD1 : Amerika Birleşik Devletleri Michigan Üniversitesi Kütüphanesi- GRAD PL 248 nüshası.

ABD2 : Amerika Birleşik Devletleri New Jersey-Princeton Üniversitesi Kütüphanesi – Garrett Collection Yahuda Series Ottoman Turkish 2004Y nüshası.

ALM1 : Almanya Milli Kütüphanesi - Ms.or.oct. 1048 Staatsbibliothek.Berlin nüshası. ALM2 : Almanya Milli Kütüphanesi - Ms.or.oct. 1597 Staatsbibliothek.Berlin nüshası. ALM3 : Almanya-Milli Kütüphanesi - Ms.or.oct. 2059 Staatsbibliothek.Berlin nüshası. AUS1 : Avusturya-Dükalik Kütüphanesi - pt.221/Seetzen:Nr.168 nüshası.

AUS2 : Avusturya Milli Kütüphanesi - N.F. 96a nüshası. AUS3 : Avusturya Milli Kütüphanesi - N.F. 96b nüshası. AUS4 : Avusturya Milli Kütüphanesi - Mxt. 462 nüshası.

AÜ1 : Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi – 13642 nüshası. AÜ2 : Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi – 46048 nüshası. BH : Balıkesir İl Halk Kütüphanesi – 1051 nüshası.

(19)

Bİ2 : Bursa İnebey Yazma Eser Kütüphanesi – 4853 nüshası. DY1 : Diyarbakır Yazma Eser Kütüphanesi – 822 nüshası. DY2 : Diyarbakır Yazma Eser Kütüphanesi – 1575 nüshası

EAÜ1 : Erzurum Atatürk Üniv. Merkez Ktp. –250-484 ASL nüshası. EAÜ2 : Erzurum Atatürk Üniv. Merkez Kütüphanesi- 18744 SÖ nüshası. ES : Edirne Selimiye Yazma Eser Kütüphanesi - 4768 nüshası.

EY : Erzurum Yazma Eser Kütüphanesi – 634 nüshası. FRA1 : Fransa Milli Kütüphanesi – Regius TURC 358 nüshası. FRA2 : Fransa Milli Kütüphanesi - Regius 1457 nüshası.

İA : İstanbul Arkeoloji Müzeleri Kütüphanesi – 212 nüshası. İB1 : İstanbul Beyazıt Devlet Kütüphanesi - 1669/1 nüshası. İB2 : İstanbul Beyazıt Devlet Kütüphanesi - 5369/1 nüshası. İB3 : İstanbul Beyazıt Devlet Kütüphanesi – 5370 nüshası

İK : İstanbul Köprülü Yazma Eser Kütüphanesi - 34 Ma 409/2 nüshası. İM1 : İstanbul Millet Kütüphanesi - 34 Ae Edebiyat 176 nüshası.

İM2 : İstanbul Millet Kütüphanesi - 34 Ae Edebiyat 177 nüshası. İN : İstanbul Nuruosmaniye Yazma Eser Ktp. - 34 Nk 3768 nüshası. İNG1 : İngiltere - Bodleian Kütüphanesi - MS.Turk.e.43 nüshası. İNG2 : İngiltere Milli Kütüphanesi - Or.5905 nüshası.

İS1 : İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi – 284 nüshası. İS2 : İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi – 286 nüshası. İS3 : İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi – 333 nüshası. İS4 : İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi – 379 nüshası. İS5 : İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi – 411 nüshası. İS6 : İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi – 503 nüshası. İS7 : İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi – 623 nüshası. İS8 : İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi – 731 nüshası. İS9 : İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi – 858 nüshası. İS10 : İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi – 1837 nüshası. İS11 : İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi – 2561 nüshası. İS12 : İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi - 2561 mk nüshası. İS13 : İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi – 3735 nüshası. İS14 : İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi – 3736 nüshası. İS15 : İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi – 3876 nüshası. İT1 : İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi Kitaplığı - 2199 R.850 nüshası. İT2 : İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi Kitaplığı - 2200 E.H.1656 nüshası. İTA1 : İtalya - Vatikan Kütüphanesi - Vat.Turco 20 nüshası.

İTA2 : İtalya - Vatikan Kütüphanesi - Vat. Turco 338 nüshası.

İÜ1 : İstanbul Üniversitesi Yazma Eserler Kütüphanesi - 50-252 nüshası. İÜ2 : İstanbul Üniversitesi Yazma Eserler Kütüphanesi - T 710 nüshası. İÜ3 : İstanbul Üniversitesi Yazma Eserler Kütüphanesi - T 1960 nüshası. İÜ4 : İstanbul Üniversitesi Yazma Eserler Kütüphanesi - T 3036 nüshası. İÜ5 : İstanbul Üniversitesi Yazma Eserler Kütüphanesi - T 3083 nüshası. İÜ6 : İstanbul Üniversitesi Yazma Eserler Kütüphanesi - T 3094 nüshası. İÜ7 : İstanbul Üniversitesi Yazma Eserler Kütüphanesi - T 3801 nüshası. KK1 : Konya Koyunoğlu Şehir Müzesi ve Kütüphanesi – 10980 nüshası.

(20)

KK2 : Konya Koyunoğlu Şehir Müzesi ve Kütüphanesi - BY8265 nüshası. KK3 : Konya Koyunoğlu Şehir Müzesi ve Kütüphanesi - 13527 nüshası. KM1 : Konya Mevlana Müzesi Kitaplığı - 1660/1 nüshası.

KM2 : Konya Mevlana Müzesi Kitaplığı - 2934/1 nüshası. KT : Kütahya Tavşanlı Zeytinoğlu Kütüphanesi – 366 nüshası. KY : Konya Yazma Eser Kütüphanesi – vy8265 nüshası MH1 : Manisa İl Halk Kütüphanesi - 45 Hk 1387/1 nüshası. MH2 : Manisa İl Halk Kütüphanesi - 45 Hk 1388 nüshası. MH3 : Manisa İl Halk Kütüphanesi - 45 Hk 2755/2 nüshası. MK1 : Ankara Milli Kütüphane – A 4629 nüshası.

MK2 : Ankara Milli Kütüphane – 06 Mil Yz. A 63 nüshası. MK3 : Ankara Milli Kütüphane – 06 Mil. Yz. 3169 nüshası. MK4 : Ankara Milli Kütüphanesi – 06 Mil. Yz. A. 3426 nüshası. MK5 : Ankara Milli Kütüphane – 06 Mil. Yz. A. 3644 nüshası MK6 : Ankara Milli Kütüphane – 06 Mil. Yz. A. 8931/10 nüshası. MK7 : Ankara Milli Kütüphane – 06 MK. Yz. A. 4007 nüshası. MK8 : Ankara Milli Kütüphane – FB 471/1 nüshası.

MK9 : Ankara Milli Kütüphane – Yz. A. 3644 nüshası. MK10 : Ankara Milli Kütüphane - 03 Gedik 18061/1 nüshası. MK11 : Ankara Milli Kütüphane - 06 Hk 929 nüshası.

MK12 : Ankara Milli Kütüphane - 06 Hk 978 nüshası. MK13 : Ankara Milli Kütüphane - 06 Hk 3294 nüshası. MK14 : Ankara Milli Kütüphane - 18 Hk 42 nüshası. MSR1 : Mısır Dârü’l-kütübi’l-kavmiyye – 12 nüshası. MSR2 : Mısır Dârü’l-kütübi’l-kavmiyye - 13 nüshası. MSR3 : Mısır Dârü’l-kütübi’l-kavmiyye – 95 nüshası. MSR4 : Mısır Dârü’l-kütübi’l-kavmiyye – 128 nüshası. MSR5 : Mısır Dârü’l-kütübi’l-kavmiyye – 185 nüshası. MSR6 : Mısır Dârü’l-kütübi’l-kavmiyye – 254 nüshası. MSR7 : Mısır Dârü’l-kütübi’l-kavmiyye -1066 nüshası. MSR8 : Mısır-Kahire-Hidiv Kütüphanesi – 8648/1 nüshası. MSR9 : Mısır-Kahire-Hidiv Kütüphanesi – 8648/2 nüshası. MSR10: Mısır-Kahire Üniversitesi Kütüphanesi – 1004 nüshası. MSR11: Mısır-Kahire Üniversitesi Kütüphanesi – 1043 nüshası. MSR12: Mısır-Kahire Üniversitesi Kütüphanesi – 1055 nüshası. MSR13: Mısır-Kahire Üniversitesi Kütüphanesi – 1062 nüshası. MSR14: Mısır-Kahire Üniversitesi Kütüphanesi – 1649 nüshası. MSR15: Mısır-Kahire Üniversitesi Kütüphanesi – 1803 nüshası. MSR16: Mısır-Kahire Üniversitesi Kütüphanesi – 1819 nüshası. MSR17: Mısır-Kahire Üniversitesi Kütüphanesi – 6726 nüshası.

SÇ : İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermest Çifter Ktp. – 269 nüshası.

SUD1 : Suudi Arabistan-Medine Şeyhülislam Arif Hikmet Kitaplığı – 1506 nüshası. SUD2 : Suudi Arabistan-Medine Şeyhülislam Arif Hikmet Kitaplığı – 3507 nüshası.

(21)

TRANSKRİPSİYON İŞARETLERİ

ا ء ™ (a, e, ı, i, o, ö, u, ü) أ e آ â ب b پ p ت / ة t ث & ج c چ ç ح √ خ « د d ذ ر r ز z ژ j س s ش ş ص § ض ∂, ≥ ط ظ @ ع ¡ غ π f ﻙ k, g, ñ ﻞ l ﻢ m ﻦ n v, u, û, ü, vu, vü, o, ô, ö / h, e, a y, ı, i, µ, yı, yi

(22)

GİRİŞ

Klâsik Türk edebiyatı dönemine ait eserler içerisinde tahkiyeye dayanan mensur eserler ve mesneviler ayrı bir inceleme alanı teşkil etmektedir. Mesnevilerin ve aynı biçimde yazılmış olay ağırlıklı mensur ve manzum karışık uzun hikâyeleri, Tanzimat edebiyatı dönemi ile birlikte edebiyatımızda görmeye başladığımız bir edebi tür olan roman ile arasındaki benzerliklerden hareketle roman inceleme yöntemlerinin klasik dönem mesnevilerine uygulanması yakın dönemde başlayan bir metottur. Hazırladığımız tez çalışmasında, XVI. yüzyıla ait bir eser olan ve Benli Hasan Çelebî tarafından kaleme alınan Hüsn ü Dil anlatısının, tespit edilen nüshalarından hareketle yeniden (Latin harflerine aktarılıp) okunarak sağlam bir metninin oluşturulması daha sonra bu metinden hareketle anlatının incelenmesi amaçlanmıştır.

Klâsik edebiyat dönemi olarak adlandırdığımız dönemde gerek nazım gerekse nesir olarak kaleme alınan anlatılar, bu dönemin incelemeye değer önemli eserleridir. XVI. yüzyıl şairlerinden bahseden tezkirelerde gerek Âhî’nin sanatından gerekse eserlerinden övgülerle bahsedilmektedir. Çalışmamıza konu olan Hüsn ü Dil anlatısının mevcut nüshalarını belirlemek üzere yaptığımız araştırmalarda doksan dokuz nüshaya ulaşmamış olmamız ve Çaylak Tevfik tarafından Asır Gazetesinde tefrika edilmiş(1287) olması tezkirelerdeki görüşleri destekler mahiyettedir. Bu kadar çok nüshasının olması yazıldığı dönem itibariyle gördüğü ilgiyi ortaya koymaktadır. Bu vesile ile eser üzerine çalışma yapılması önem arz etmektedir.

Klâsik edebiyat dönemi olarak adlandırdığımız dönemde gerek nazım gerekse nesir olarak kaleme alınan anlatılar, bu dönemin incelemeye değer önemli eserleridir. XVI. yüzyıl şairlerinden bahseden tezkirelerde gerek Âhî’nin sanatından gerekse eserlerinden övgülerle bahsedilmektedir. Çalışmamıza konu olan Hüsn ü Dil anlatısının mevcut nüshalarını belirlemek üzere yaptığımız araştırmalarda doksan dokuz nüshaya ulaşmamış olmamız ve Çaylak Tevfik tarafından Asır Gazetesinde tefrika edilmiş(1287) olması tezkirelerdeki görüşleri destekler mahiyettedir. Bu kadar çok nüshasının olması yazıldığı dönem itibariyle gördüğü ilgiyi ortaya koymaktadır. Bu vesile ile eser üzerine çalışma yapılması önem arz etmektedir.

(23)

Hüsn ü Dil anlatısı ilk olarak İranlı şair Fettâhî tarafından kaleme alınmış, Lami’î Çelebi’nin kaleme aldığı eserle birlikte Türk edebiyatında da görülmeye başlar. Daha sonra Âhî, Muhyî-i Gülşenî, Yenipazarlı Vâlî, Keşfî gibi birkaç şairin daha Hüsn ü Dil kaleme aldığını kaynaklardan öğrenmekteyiz. Âhî’nin Hüsn ü Dil anlatısı üzerine yapacağımız okuma sonrasında bu şairlerin eserleri üzerine de bir okuma gerçekleştirerek anlatıda ne gibi değişimler yaşandığı ortaya konulacaktır.

Çalışmamızın ilk aşamasında Hüsn ü Dil’in yurt içindeki ve yurt dışındaki mevcut nüshalarının tespit edilmesine yönelik araştırmalar gerçekleştirdik. Bu girişimlerimiz sonucunda yurt içinde altmış dokuz, yurt dışında otuz nüsha ve Çaylak Tevfik tefrikasına ait on yedi tane kütüphane kaydına ulaştık. Çalışmamızın sınırlılıklarını belirlemek adına bu nüshalar üzerinde bir ön inceleme yaparak anlatının nüsha şeceresini çıkarttık. Bu değerlendirmeler sonucunda çalışmamızın karşılaştırmalı metninin hazırlanmasında kullanmak üzere beş yazma eser belirledik. Ayrıca farklı başlıklar kullanılmış olması sebebiyle Asır Gazetesi tefrikasını da çalışmaya dâhil ederek altı nüsha üzerinden karşılaştırmalı metin hazırlamak üzerek bir sınırlama belirledik. Çalışmamızın inceleme bölümünde ise klâsik edebiyat dönemi eserlerinin geleneksel inceleme yöntemleri doğrultusunda Hüsn ü Dil anlatısının şekil ve muhteva açısından bir incelemesini gerçekleştirdik.

Hüsn ü Dil anlatısının mevcut nüshaların belirlenmesinde çeşitli yöntemler kullanılmıştır. İlk olarak edebiyat tarihimizi konulan eserlerin Âhî maddeleri, şairin hayatı Divan’ı, Hüsrev ü Şîrîn’i ve Hüsn ü Dil’i üzerine bugüne kadar yapılmış çalışmalara ulaşılarak aktarılan nüsha bilgileri kayıt altına alınmıştır. Daha yurt içi ve yurt dışındaki kütüphanelere ait kataloglarda taramalar gerçekleştirdik. Katalogu bulunmayan kütüphanelerin internet siteleri üzerinden taramalar gerçekleştirdik. Bu çalışmalarımız sonucunda eserin mevcut nüshalarını kayıt altında aldık. İkinci aşamada tespitini gerçekleştirdiğimiz nüshalar üzerinden karşılaştırmalı metnin oluşturulmasında kullanılacak nüshaları belirledik. Daha sonra belirlediğimiz altı nüshadan Hüsn ü Dil anlatısının karşılaştırmalı metnini tamamladık. Karşılaştırmalı metnin hazırlanma okumalarını gerçekleştirirken çalışmamızın inceleme bölümünde kullanacağımız notlar hazırladık. Bu aşamada Hüsn ü Dil anlatısında kullanılan ayet iktibasları, motifleri, deyimleri, nesir bölümlerin arasında yazılmış olan nazımları belirleyerek çalışmamızın ilgili bölümlerinde paylaştık. Bu aşamada mevcut Hüsn ü Dil anlatılarından

(24)

Fettâhî, Lami’î Çelebi, Muhyî-i Gülşenî, Yenipazarlı Vâlî ve Gedizli Keşfî’nin eserleri ve eserler üzerine yapılmış çalışmalar üzerine okumalar yaptık. Bu okumalar esnasında karşılaştığımız farklılıklara çalışmamızın ilgili bölümlerinde yer verdik. Ayrıca Hüsn ü Dil anlatısı üzerine yaptığımız okumalardan eserin muazzam bir süslü nesir örneği olduğu kanaatine ulaştık bu tespitlerimizi de anlatının şekil açısından incelemesinde paylaştık.

Karşılaştırmalı metinin hazırlanmasında Diyarbakır Yazma Eser Kütüphanesi 822 numaralı nüsha merkeze alınmış olup inceleme bölümünde alıntı yapmamız gerektiğinde bu nüshadaki yaprak bilgilerinin kullanımı tercih edilmiştir. Ayrıca bu nüshanın tıpkı basımı da çalışmamıza eklenmiştir.

(25)

BİRİNCİ BÖLÜM

1. BENLİ HASAN ÇELEBİ (ÂHÎ) HAYATI SANATI VE ESERLERİ

Âhî mahlası ile meşhur olan Benli Hasan Çelebi’nin hayatı ve eserleri hakkında bilgiler çok sayıda kaynakta yer bulmaktadır. Gerek şairin yaşadığı döneme ait tezkireler gerekse edebiyat tarihi kitapları, antolojilerde şairin yaşam serüvenine dair bilgiler aktarılmaktadır. Ayrıca çeşitli ansiklopedilerin şairin hayatına ayırdığı maddelerin yanı sıra şairin ünlü eseri Hüsn ü Dil ile ilgili maddelerde de çeşitli vesilelerle Benli Hasan Çelebi hakkında bilgilere ulaşılmaktadır.

Benli Hasan Çelebi’nin eserleri üzerine yapılan çalışmalarda ve yayınlarda, bahsetmiş olduğumuz kaynaklar referans gösterilerek şairinin hayatına, eserlerine ve edebi kişiliğine dair bilgiler paylaşılmaktadır.

Bu bölümde birincil kaynaklardan edinmiş olduğumuz bilgilerden hareketle Benli Hasan Çelebi’nin hayatı, eserleri ve edebi kişiliğine dair tespitler paylaşılacaktır.

1.1. Hayatı

Şairin hayatına dair bilgilerin yer aldığı ilk kaynak Âşık Çelebi’nin yapmış olduğu derlemelerdir. Daha sonrasında kaleme alınan tezkireler ve tarihi kaynaklar, Âşık Çelebi’nin derlemelerindeki bilgileri ve şairin yazmış olduğu eserlerden edinilen bilgileri aktarmaktadır.

Kaynaklarda asıl adı Hasan olarak belirtilen şair, “Benli Hasan” (TDVİA, 2004, C1, s.527) lakabıyla meşhur olmakla birlikte, “Benli Hasan” (haz. İsen, 1990, 59), “Benli Hasan Çelebi, Âhí”(Gibb, 1999, II, s.483) ve “Mevláná Âhí”(haz. İsen, 1990, s.89) isimleri ile gerek tezkirelerde gerekse tarih kaynaklarında tanıtılmaktadır.

“Âhî” mahlası, şairin ilk mesnevi yazma girişimi olan Hüsrev ü Şîrîn adlı eseri üzerine çalıştığı dönemde muasırı Celílí tarafından verildiği aktarılmakla birlikte şairin sessiz tabiatı sebebiyle “Dilsiz Dánişmend”(haz. Kılıç, 2010, s.394) namı ile de kaynaklarda zikredilmektedir. O kadar sessiz bir kişiliğe sahiptir ki, Meşâ‘irü’ş-şu‘arâ adlı eserde,

(26)

meyhanede onu görenlerin dilsiz zannettiğinden bahsedilir (Bkz. haz. Kılıç, 2010, s.394). Benli Hasan Çelebi, 1476 yılında dünyaya gelir. Doğum yerinin Rumelinin Niğbolu kasabası yakınlarındaki Tirsinik köyü olduğu düşüncesinde kaynaklar görüş birliğindedir. Bu köyün adı sadece Gibb’in aktardığı bilgilerde “Tirstinik (1999, II, s.483)” şeklinde aktarılmaktadır.

Şairin babası, “sâhib-i genc-i vâfir tecârib-i ticâretde mâhir bir ulu tâcir (haz. Kılıç, 2010, s. 392)” şeklinde tanıtılan Niğbolu esnaflarından Seydi Hoca; annesi ise Melek adlı bir kadındır. Benli Hasan Çelebi’nin küçük yaşlarda babasını kaybetmesi hayatını etkileyen en önemli olaydır. Nitekim babasının vefatının ardından baba mesleğini devam ettirme yönünde çalışma hayatına başlayan şair, annesinin yeni bir evlilik yaptığını öğrenince tüm mal varlığını geride bırakarak İstanbul’a gitme kararı alır.

İstanbul’a geldiğinde eğitim için “ileri bir yaşta olmasına rağmen”(TDVİA 2004, C1, s.527) kendisini ilim tahsiline adar. Şairin memleketinden ayrılması ve İstanbul’a gelerek kendisini ilme adaması Meşâ‘irü’ş-Şu‘arâ’da şu şekilde aktarılmaktadır:

Günlerde bir gün İstanbul’a irdi. Çün re’sû‘l-mâl-i nukûd-ı ‘ulûm u ma‘ârif olan gevher-i fıtrat-gevher-i selîme ggevher-irîbân-ı fıtratında hazır u âmâde gevher-idgevher-i. […] Az müddetde her hünerde bgevher-ir hâce-i gîrân-mâye ve sûk-ı savk-ı şî‘r ü inşâda sîmsâr-ı bülend-pâye oldı (haz. Kılıç, 2010, s.392).

Mülazımlığa kadar ulaşacağı bu eğitim döneminde Benli Hasan Çelebi’nin nazım ile uğraştığı bilinmektedir. Bu dönemde gazel türünde yazdığı nazımları vardır.

Benli Hasan Çelebi, almış olduğu eğitimin ardından “kırk yaşlarında”(TDVİA, 2004, C1, s.527) Kara Bali’den mülazım olarak görevlendirilir. Bu dönemde şair artık nazım ve nesirleriyle dikkatleri çekmeyi başarır ve mesnevi türünde eser kaleme almaya karar verir.

Mesnevi türünde kaleme aldığı ilk eser, kendisinden yaklaşık yarım asır önce Şeyhí (öl. 1431) tarafından kaleme alınan Hüsrev ü Şîrîn hikáyesi olur. Şair, eserinin bir bölümünü tamamladıktan sonra dönemin Nakşibendí şeyhlerinden olan Mahmud Çelebi Efendi’nin tepkisi ile karşılaşır. Şairin, Hüsrev ü Şîrîn adlı bir eser yazmaya başladığı bilgisinin şeyhe ulaşmasından bir süre sonra Benli Hasan Çelebi, mesneviye ait bazı bölümleri Mahmud Çelebi

(27)

Efendi ile paylaşır. Bunun üzerine şeyhin tepkisine maruz kaldığı (Bkz. Gibb 1999, II, s.482) diğer bir görüş ise Mahmud Çelebi Efendi’nin şairin Hüsrev ü Şîrîn adlı eser yazmaya başladığını öğrenmesi üzerine (Bkz. TDVİA, 2004, C1, s.527) bu tepkiyi gösterdiği yönünde bilgiler kaynaklarda aktarılmaktadır. Şeyh, Hüsrev’in gayrımüslim olmakla birlikte Hz. Peygamberin kendisine göndermiş olduğu İslam’a tebliğ mektubunu yırtma küstahlığı gösterdiği için onun övülmesinin caiz olmayacağını söylemesi üzerine Benli Hasan Çelebi eserini yazmaya son verir.

Tezkirecilerin “büyük bir eser olma liyakati vaad eden”(Gibb 1999, II, s.482) bir eser olarak bahsettiği mesneviye ait bazı nazımlar, Zeyrekzâde ve Kemalpaşazâde tarafından dönemin padişahı Yavuz Sultan Selim’e sunulur. Bir kaç yaprak halinde sunulan nazımlar padişah tarafından takdire şayan bulunur ve Benli Hasan Çelebi’ye Bursa’da bulunan Bayezid Paşa Medresesi’nde müderrislik vazifesi teklif edilir. Bu olay Meşâ‘irü’ş-Şu‘arâ’da şu şekilde aktarılmaktadır:

Ri‘âyet eylen ki intizâm-ı ahvâl-i ma‘âş Cevdet-i tab‘a bahâne ve himmet-i pâd-şâhî hınk-ı zihne tâziyânedür didükde Anatolı Kazî-‘askeri Kemâl Paşa-zâde Bursa’da yigirmi akçe ile Bâyezîd Paşa medresesin arz idüp pâdşâh ihsân ider (haz. Kılıç, 2010, s.395)

Benli Hasan Çelebi kendisine layık görülen bu vazife hususunda düşüncelere kapıldığında Zeyrekzade kendisini ziyarete gelir. Padişahın bu ihsanına kanaat etmemesini, nazımlarını çok beğendiği için daha iyi makamların teklif edilebileceğini söyler. Bu telkinlerin etkisinde kalan Benli Hasan Çelebi bir süre sessizliğe bürünür. İhsanının kabul görmediğini düşünen Yavuz Sultan Selim’in, şaire yeni görevlerin verilmemesini emretmesi üzerine uzun yıllar mülazım olarak kalır.

Padişahın tepkisini öğrenen Benli Hasan Çelebi, Ahmed Paşa ve Necátí’nin egri redifli gazeline bir nazire kaleme alır. Nazire, kaynaklarda şu şekilde aktarılmaktadır:

Beyt

O kad bálá vü zülf egri diyár-ı hüsn pür-áşúb

(28)

Bu beyitte, kendisine yapılmış bir kinaye görmesi ya da zannetmesi sonucu padişahın şaire olan öfkesi artar. Padişahın gazabına uğrayan Benli Hasan Çelebi “niçe yıl mülâzemetden sonra Karaferye medresesi[1]”(haz. Kılıç, 2010, s. 396)ne müderrisliğine tayin edilir.

Karaferye Medresesi’ndeki görevi esnasında Fenárízáde Muhyiddin Mehmed Şah Çelebi’nin tavsiyesi ile Hüsn ü Dil adlı eseri yazmaya başlar. Âhî’nin kaleme aldığı son eseri eser olan Hüsn ü Dil kaynaklarda “Anadolu sahasında türünün en güzel örneği”(TDVİA 2004, CI, s.527) olarak övülmektedir.

Benli Hasan Çelebi, Karaferye Medresesi’ndeki görevi esnasında kendisi gibi şair olan Háverí’nin kız kardeşi ve Açuk Kâzî’nin kızı ile evlenir.

Eserlerinden yola çıkılarak yapılan yorumlarda şairlik yeteneği ile övgülere mazhar olan şair, buna rağmen hayatı boyunca padişah himayesi görmemiştir. Karaferye’de müderris iken vefat eden Benli Hasan Çelebi’nin mezarı da oradadır.

1.2. Sanatı

Divanı dışında iki defa mesnevi türünde eser yazma girişiminde bulunan Benli Hasan Çelebi, Hüsrev ü Şîrîn adlı eserini yazmaya devam etmeme kararı almasının ardından Hüsn ü Dil anlatısını kaleme alır.

Yaşadığı dönemin ünlü şairlerinden Celîlî, Mesîhî, Revânî, Şem¡î, Vasfî ve Zâtî ile arkadaşlık etmiş olan Benli Hasan Çelebi için sadece Sehi Bey Tezkiresi’nde “Mevlâñâ Şeyhî’ye pey-rev olmış (Edirneli Sehî, 1325, s.98b)” ifadesi ile onun yolundan gittiği anlatılmaktadır.

Benli Hasan Çelebi, kaleme almış olduğu eserler doğrultusunda mesnevi şairi olarak tarihe geçmiş ve “mesnevileri diğer şiirlerine tercih edilmiştir”(TDVİA, 2004, s.527).

[1] Karaferya şehrinde bulunan bu medrese için Karaferya şehri hakkında şu bilgileri aktarabiliriz. Şehrin isimnde

yer alan “kara” niteliği, şehri çevreleyen ormanlardan aldığı; “ferya” ifadesinin de Yunanca “Véria” sözcüğünden gelmektedir. “Véria” sözcüğünün Veres adlı eski Makedon kralının kızına nisbetle kullanıldığı kaynaklarda geçmektedir. Şehir, Bulgaristan’ın Selánik şehrinin batısında yer alan Vermio dağı eteklerindedir (Bkz. TDVİA, 2004, s.391).

(29)

Yazmış olduğu nazımları sebebiyle üslubundan övgülerle bahsedilen Benli Hasan Çelebi’nin nazımları için Látifí Tezkiresi’nde “Şi‘r-i şîrîninde şîve-i Hasan ve súz-ı Hüsrev merhún u mevcúd ve sanâyi‘-i Selmân ve hayâlât-ı Kemâl gayr-ı ma‘dúddur. Elhakk u insâf budur ki, nazm u inşâsı ve eş‘âr-ı dil-gúşâsı reng ü çaşnîde ve elfâz u ma‘ânîde makbúl-i suhanverân-ı ‘âlem ve matla‘-gúylıkda hod icmâ‘ u ittifâk üzre makbúl ü müsellemdür”(haz. Canım, 2000, s.182) ifadeleri kullanılmaktadır.

Látifí Tezkiresi’nde şiir alanındaki yeteneğine dikkat çekilir, “şi‘r ü inşâ ile tamâm iştihâr u şöhret bulmuştur”(haz. Canım, 2000, s.182) “Şu‘arâ-i Rúmun mümtâz u müstesnalarından ve mütegazzilân-ı müte‘ahhırînün a‘lâlarındandur”(haz. Canım, 2000, s.182) şeklinde övülmektedir.

Eserlerinden hareketle Benli Hasan Çelebi değerlendirildiğinde genel manada olumlu görüşler sunulmaktadır. Látifí Tezkiresi’nde şairin tamamlamaktan vazgeçtiği mesnevisi Hüsrev ü Şîrîn hakkında yapılan değerlendirmelerde “güzel dikkatler ve orijinal tasarruflarla kapalı ve sanatlı beyitler söylemiştir. Özellikle bölüm başlıklarındaki matlálar ile sabah ile akşamın anlatıldığı gönül alan beyitlerin her biri şaşılacak nitelikte, sihr-i halal örneği sayılacak güzelliktedir”(haz. İsen 1990, s.59) ifadelerinin ardından bu değerlendirmeleri destekleyecek beyitler aktarılmaktadır. Hüsn ü Dil’de kullanmış olduğu üslup “eski münşilerin yolundan gitmediği”(haz. İsen 1990, s.59) hususuyla orijinal bulunmaktadır. Ayrıca Âlí, Benli Hasan Çelebi’nin kaleme aldığı Hüsn ü Dil adlı eserini “Lámií’nin eserine üstün tutmuştur” (TDVİA, 2004, s.527).

Benli Hasan Çelebi’nin yazmış olduğu nesirlere dikkatlerin çekildiği Látifí tezkiresinde “şiir ve mesnevide güzellik ve zarafet bundan fazla ne kimseye nasip olur ne de tasavvur edilir”(haz. İsen, 1990, s. 59), Beyání Tezkiresi’nde “Şu¡ará-yı Rúmun a™lálarındandır”(haz. Eyduran 2008, s.27) Tezkiretü’ş-şu¡ará’da “Rúmun a™lálarından ve bu tá™ifenin mümtáz ü müstesnálarındandur”(haz. Kılıç 2010, s.392) şeklinde övülerek devrinin en iyi şairleri arasında kabul edilmektedir.

(30)

Eserleri hakkında tezkirelerde yapılan eleştirilerde nesir bölümler arasında kullanılan nazımların “hikâyenin kompozisyonu içinde hikâye tekniğine uygun olmadığı, hayal teşbih ve sanatların tekellüfü ile olayların akışının hikâyenin konusundan uzaklaştığı”(hzl. İsen 1990:59) yönünde kanaatlere yer verilmektedir.

1.3. Eserleri

Benli Hasan Çelebi’nin Divan’ı, Hüsrev ü Şîrîn’i ve Hüsn ü Dil anlatısı olmak üzere kaynaklarda bahsedilen üç eseri bulunmaktadır. Bu eserlerin tamamı yurt içinde ve yurt dışında çeşitli kütüphanelerde mevcuttur. Şairin ilk eseri, Divan’ıdır.

1.3.1. Divan

Benli Hasan Çelebi’nin nazım türünde eserlerini bir araya getirdiği bu eserin, iki nüshası bulunmaktadır. Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi ve İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde bulunan nüshalardır.

Divan üzerine ilk çalışma, Necati Sungur’un yüksek lisans tezi çalışmasıdır (Âhî Divanı, İnceleme-Metin, (yayınlanmamış yüksek lisans tezi), Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ulusal Veri Merkezi veritabanından erişildi (Erişim No.11816), 1990). İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi ve diğeri Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde bulunan nüshadan hareketle tenkitli metin oluşturulmasından müteşekkil bu çalışma daha sonra Kültür Bakanlığı tarafından yayınlanmıştır (Âhî Dîvânı, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1994). Divan’ın transkripsiyon harflerine aktarılmasından oluşan yayın Mustafa S. Kaçalin tarafından gerçekleştirilmiş ve bu çalışma Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından e-kitap olarak internet ortamında yayınlanmaktadır (http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/TR,78356/ahi-divani.html). Divan’daki nazımlar ile nazım-nesir karışık kaleme aldığı eserlerindeki nazımları bir arada değerlendiren çalışma Ahmet Doğan tarafından gerçekleştirilmiştir (Rumeli Şairlerinden Âhî’nin Şiirlerinde Kimsesizlik Duygusu, Motif Akademi Halkbilimi Dergisi / 2012-2 (Temmuz-Aralık) - Balkan Özel Sayısı - II, s. 202-214). Ayrıca Divan üzerine bir yüksek lisans tez çalışması Coşkun Ağra tarafından gerçekleştirilmiştir (Âhî Divanı Üstüne Bir Yorum Denemesi, (yayınlanmamış yüksek lisans tezi), İstanbul: İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler

(31)

Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Ulusal Veri Merkezi veritabanından erişildi (Erişim No.140826), 2003).

Necati Sungur’un yapmış olduğu çalışmayı göz önünde bulundurduğumuzda Divan’ın, 1 kaside, 1 murabba¡, 1 tahmis, 145 gazel, 1 kıt¡a, 3 matla ve 1 müfredten oluştuğunu ifade edebiliriz. Necati Sungur yapmış olduğu çalışmada Divan’ı oluşturan bu nazımların sayısından hareketle Benli Hasan Çelebi’nin bir divan şairi olarak anılabileceğini ifade eder (Bkz. 1994, s.24). Yine Sungur yapmış olduğu çalışmada Benli Hasan Çelebi’nin nazımları için “sade ve samimi söyleyişi, sanatının en belirgin özelliğidir”(1994, s.24) şeklinde değerlendirmelerde bulunmaktadır.

1.3.2. Hüsrev ü Şîrîn (Hikâyet-i Şîrîn û Pervîz)

Benli Hasan Çelebi’nin mesnevi türünde kaleme aldığı ilk eseridir. Bir bölümünü Yavuz Sultan Selim’in görüp beğendiği ve daha sonraki yüzyıllarda yazılan tezkirelerde övgülerle bahsedilen eser, bir Nakşibendi şeyhi olan Mahmud Efendi’nin yoğun eleştirisine maruz kalınca şair eserini yazmaktan vazgeçer. Bu sebeple tamamlanamamış bir eser olarak kalır.

Lâtifî Tezkiresi’nde, Şeyhî’nin aynı adda eserine nazire olarak kaleme alındığı bilgisinin aktarıldığı Hüsrev ü Şîrîn, “Hikâyet-i Şîrîn u Pervîz vü Riâyet-i Gulgûn u Şebdîz (haz. İsen 1990, s.90)” ismi ile tanıtılmaktadır.

Lâtifî Tezkiresi’nde:

Bu manzumede güzel dikkatler ve orijinal tasarruflarla kapalı ve sanatlı beyitler söylemiştir. Özellikle bölüm başlarındaki matlâlar ile sabah ve akşamın anlatıldığı gönül alan beyitlerin her biri şaşılacak nitelikte, sihr-ı halal örneği sayılacak güzelliktedir (haz. İsen 1990, s.92).

Meşâ‘irü’ş-Şu‘arâ’da:

Husrev ü Şîrîn tetebbu‘ itdi. Hakkâ bir nazm-i şîrîndür ki kişver-i şi‘r Husrevleri ol mazmun pîrâmeninde Ferhâd gibi tag eridür. Medh-i Husrev’de hâme-i gevher-bân gûyâ Hürmüz-i tâcdârdur ki Nûşîrevân-ı Rûh-ı Kuds’un nefes oglı gibi sözleri nûş-ı

(32)

revândur ve şi‘r-i şîrîn-şi‘ ârı vasf-ı leb-i Şîrîn’de şîr ü şeker gibi âmîziş bulup kuvvet-i kalb ve kut-ı cândur (haz. Kılıç, 2010, s.393).

Beyânî Tezkiresinde:

Ma™nâsı rasîn ve elfâzı rengîndür. Nizâmî görse tahsîn idüp Hüsrev hezâr âferîn diyeydi (haz. Eyduran, 2008, s.27).

Sehi Bey Tezkiresi:

Hüsrev ü Şîrîn üslûbında Gül ü Hüsrev adlu bir kitâbı var Mevlânâ Şeyhî’ye pey-rev olmış mesnevîsi güzel ve matbu¡ ve nazmı latîf ve masnû¡ müsveddesin beyâz itmege ihmâl ü igmâz eylemegin kem-yâb ü nâ-yâbdur (Sehi Bey Tezkiresi 98b).

Genel manada başarılı bulunan mesneviye dair değerlendirmelerde, şairinin üslubu övülmüştür.

Hüsrev ü Şîrîn mesnevisinin iki nüshası bulunmaktadır. Milli Kütüphane’de bulunan 06 Mil Yz FB 471/2 numarada kayıtlı nüsha, “Hüsrev ü Şîrîn” başlığı ile Abdi b. Hibetullah b. Halimi tarafından istinsah edilmiştir. Anlatı 90b-104a numaralı yapraklar arasındaki bölümde, nesih yazı türünde kaleme alınmıştır. Milli Kütüpane’de bulunan 03 Gedik 18061/2 numarada kayıtlı diğer nüsha ise “Şîrîn ü Pervîz” başlığı ile kaleme alınmış olup, müstensihine dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Anlatı 81b-100b numaralı yapraklar arasındaki bölümde aktarılmaktadır.

Hüsrev ü Şîrîn anlatısı, Sasani hükümdarlarından Nûşirevân’ın torunu ve Hürmüz’ün oğlu olarak bilinen Hüsrev/Hüsrev-i Pervîz’in hayatının bir bölümünden müteşekkil olarak çeşitli yüzyıllarda birçok şair tarafından kaleme alınmıştır. İlk olarak Genceli Nizâmî’nin hamsesinde karşımıza çıkmaktadır. Nazım türünde ilk defa Firdevsî’nin Şehnâme’sinde yer bulan anlatı, XI. yüzyılda Senâî ve XII. yüzyılda Nizâmî tarafından kaleme alınmıştır. Daha sonraki yüzyıllarda pek çok defa yazılmış olmasına rağmen hiçbiri Nizâmî’nin eserinden üstün olmayı başaramamıştır.

(33)

Benli Hasan Çelebi’nin bu eseri üzerine tek çalışma Mehmet Fatih Köksal tarafından gerçekleştirilmiştir (Âhî’nin Hüsrev ü Şîrîn Mesnevisi, Türklük Bilimi Araştırmaları, Sayı 6, sayfa 209-253, 1998).

Benli Hasan Çelebi tamamlamaktan vazgeçtiği bu eserinin bazı bölümlerini bir diğer eseri Hüsn ü Dil’de kullanmıştır. Bu hususta M. Fatih Köksal da benzerlik tespit ettiği beyitlerin sayfa numaralarını makalesinde paylaşmaktadır (1998). Çalışmamızdaki Hüsn ü Dil anlatısının nazımlarına dair değerlendirmelerde bulunduğumuz bölümde bu husus da bir başlık açılarak açıklamalarda bulunulmuştur:

1.3.3. Hüsn ü Dil

Benli Hasan Çelebi, Hüsn ü Dil anlatısını Karaferye Medresesi’nde görev yaptığı dönemde yakın dostu Fenârîzâde Muhyiddin Mehmed Şah Çelebi’nin tavsiyesi üzerine yazmaya başlamıştır.

Hüsn ü Dil’in gerek yurtiçinde gerek yurtdışındaki kütüphanelerde yapmış olduğumuz araştırmalarda doksan dokuz nüshasının olduğunu tespit ettik. Nüsha sayısındaki bu fazlalık bile eserin ne kadar beğeni gördüğü ve okunduğunun belirtisidir. Ayrıca eser Çaylak Tevfik tarafından Asır Gazetesinde tefrika edilmiştir (İstanbul, 1287). Bu nüshaların tamamı çalışmamızın ilerleyen bölümlerinde ayrıntılı olarak tanıtılacaktır.

Kaynaklar bu anlatıdan övgülerle bahsetmektedir. Lâtifî Tezkiresi’nde:

Hüsn ü Dil adlı kitabı inşâ üslubunda orijinal bir tarza sahip, seçkin kişilerin beğendiği bir eserdir. İnşa tarzında eski münşilerin yolundan gitmemiştir. İbâre ve istiarelerde uygun olmayan sözlerle kısır tezhipleri seçmemiştir (haz. İsen 1990, s.92).

Meşâ‘irü’ş-Şu‘arâ’da:

Ol dahî encâma peyveste olmadan câm-ı ‘ömr-i münşî şikest olmışdur. İnşâ olınan mikdâruñ dahı ba‘zı nüsha kamer gibi müsevvede kalup ve ba‘zı yirinden evrâk zâyî olup rabtı istihâle mertebesin bulmışdur. Merhûm bezm-i sohbetde ve dem-i işretde

(34)

nûş-ı şarâbda ve meclis-i ahbâbda sâkit ü sâmit ve semt-i hamûşîye müşâmit imiş (haz. Knûş-ılnûş-ıç 2010, s.393).

Beyânî Tezkiresinde:

Hüsn ü Dili hod-nâdire-i devrân ve hâric-i hayta-ı dâ™ire-i imkândur (haz. Eyduran 2008, s.28-29).

Sehi Bey Tezkiresi:

İnşâ tarzında Hüsn ü Dil adlu bir kitâbı dahı var gâyet güzel ve bî-bedel yazmışdur (Sehi Bey Tezkiresi 98b).

Benli Hasan Çelebi’nin gerek şairlik yeteneği ve gerekse Hüsn ü Dil anlatısının başarısı hususunda tezkire yazarları hemfikirdir.

Eser üzerine üç çalışma tespit edilmiştir. Bunlardan ilki Lütfi Parlak tarafından hazırlanmış lisans bitirme tezidir. Hangi nüsha üzerine çalıştığını belirtmediği çalışmada, Benli Hasan Çelebi ve Hüsn ü Dil hakkında çok kısa bir bilgi verdikten sonra ele aldığı nüshanın ilk yüz sayfasını transkripsiyon harflerine aktararak bu bölüme ait bir sözlüğü çalışmasına eklemiştir (Hüsn-i Dil Metin-Lügatçe, (yayınlanmamış lisans tezi) İstanbul:İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 1977). Hüsn ü Dil’e ait tespit edilen kırk nüsha tanıtılarak üç nüshadan hareketle tenkitli metin çalışmasından oluşan bir yüksek lisans tezi Mümine Çakır tarafından gerçekleştirilmiştir (Âhî’nin Hüsn ü Dil’i, (yayınlanmamış yüksek lisans tezi), İstanbul:Fatih Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, (Erişim No. 81223), 1998). Daha sonra eserin tanıtımına yönelik bir makale yine Mümine Çakır tarafından Uluslararası Buruc Üniversitesi’nde yayınlanmıştır (Rumelili Bir Şair Âhî ve Hüsn ü Dil Mesnevîsi, http://eprints.ibu.edu.ba/430/1/ISD2009-Education, (01.06.2016)). Bu çalışmaların dışında Yenipazarlı Vâlî’nin Hüsn ü Dil’i üzerine bir yayın gerçekleştiren M. Fatih Köksal, çalışmasında Âhî’nin Hüsn ü Dil anlatısına ayırdığı bölümde eserin yetmiş sekiz nüshasına ulaştığını söyleyerek eser hakkında da çok değerli açıklamalarda bulunmaktadır(1999).

(35)

İKİNCİ BÖLÜM

2. ANLATI GELENEĞİ İÇERİSİNDE HÜSN Ü DİL VE ÂHÍ’NİN HÜSN Ü DİL’İ

Bu bölümde bilinen ilk Hüsn ü Dil mesnevisi ve bu anlatının Türk edebiyatına etkileri hakkında bilgilere yer verilecektir. Ayrıca Türk edebiyatında Hüsn ü Dil kaleme alan şairler tanıtılarak çalışmamıza konu olan Benli Hasan Çeleb (Âhî)’nin Hüsn ü Dil adlı eseri tanıtılacaktır.

2.1. Anlatı Geleneği İçerisinde Hüsn ü Dil

Hüsn ü Dil anlatısı ilk olarak İranlı şair Fettâhî-i Nişâbúrî tarafından kaleme alınmıştır. Asıl adı Muhammed b. Yahyâ Sîbek olan İranlı şairin adı kaynaklarda “Yahyâ-yı Sîbek” (haz. Cunbur, 1982, s.65) şeklinde aktarılmaktadır. Doğum tarihine dair herhangi bir bilgi bulunmamakla birlikte H 852 / M 1448-49 senesinde vefat ettiği bilinmektedir. Şairin vefat tarihine dair bilgi Nevâyî’nin Mecâlisü’n-nefâyis adlı eserinde mevcuttur. Şair hakkında bilgiler aktaran Nevâyî,

“sene isnâ ve hamsîn ve semâne (852) (haz. Ayan, vd., 1995, s.10)” mısraı ile şairin vefat tarihini kaydetmiştir.

Fettáhî, hezec bahrinde 5000 beyitlik, “Allah’a hamdolsun ki bu Destúr-i ¡Uşşák yaratıcının yardımıyla nihayet buldı [Destúr-ı Ushsháq s.480] (Nuhoğlu, 2010, s.69)” ifadeleri ile sonlandırdığı eserinin bir özeti niteliğinde Hüsn ü Dil adlı mesnevisini kaleme alır.

Oldukça ilgi gören bu Farsça eser, başta İran olmak üzere Türk edebiyatının yanı sıra Hindistan’da rağbet görmüştür.

İlk olarak Fettâhî Nişâbûrî tarafından kaleme alınmakla birlikte daha sonra çeşitli dillerde çeviri, tercüme veya nazire şeklinde yazıldığını görmekteyiz. Eser üzerine Farsça yazılmış üç nazire bulunmaktadır. Bu nazireler, Hâce Mahmûd Bîdil, Dâvûd Elçi ve İbn Muhammed Şâfî-i Râzî tarafından kaleme alınmıştır. Urduca yazılmış dört nazire Vechî, Zevkî, Mücrimî ve Seyyid Muhammed Veliyullah Kadirî tarafından kaleme alınmıştır. İngilizceye

(36)

tercümesi William Price(Dublin, 1828) ve A. Brown(Dublin, 1801) tarafından, Almancaya çevirisi ise Rudolf Dvorak(Viyana, 1889) tarafından gerçekleştirilmiştir.

Fettâhî’nin eserinden itibaren Hüsn ü Dil anlatısı çok farklı dillerde kaleme alınmaya başlamıştır. Berat Açıl, Muhyî-i Gülşenî’nin Hüsn ü Dil anlatısı üzerine hazılamış olduğu tez çalışmasında bu Hüsn ü Dil’in nasıl bir yayılım gösterdiğini şekille açıklama yoluna gitmiştir (Bkz. Açıl, 2010, s.33). Eserin kaynağından itibarenki seyrini gözler önüne sermesi açısından başarılı bir çalışma olduğunu söylemeliyiz.

(37)
(38)

2.1.1. Türk Edebiyatında Hüsn ü Dil Anlatıları

Türk edebiyatında nazım, nesir ve nazım-nesir karışık şekilde kaleme alınan nazireleri mevcuttur. Kaynaklardan aktarılan bilgilere göre ilk olarak XVI. yüzyılda Lâmi’î Çelebi tarafından H 918 / M 1512-1513 senesinde yazılan nazire ile Türk edebiyatında görülmeye başlayan bir mesnevidir. Anlatı, mensur olarak ilk defa Yenipazarlı Vâlî tarafından H 995 / M 1587-88 senesinde kaleme alınır. Türk edebiyatı tarihine dair kaynaklarda, Hüsn ü Dil kaleme alan sekiz tane şairin isminden bahsedilmektedir. Ancak bu şairlerden bazılarının eserleri henüz bulunamamıştır. Tespit edilen eserler ve şairleri üzerine de çeşitli çalışmalar yapılmaya devam edilmektedir. Türk edebiyatında gerek nazım gerekse nesir türünde Hüsn ü Dil kaleme alan şu şairler tespit edilmiştir:

2.1.1.1. Lâmi’î Çelebi (ö. 1531) ve Hüsn ü Dil’i

Asıl adı kaynaklarda Mahmud olarak zikredilmektedir. Lâmi’î Çelebi mahlası ile eserler kaleme almıştır. M 1472 senesinde Bursa’da dünyaya gelen Lâmi’î Çelebi, M 1531 senesinde vefat etmiştir. Hüsn ü Dil, Vamık u Azra, Vis ü Râmin, Ferhad u Şirin, Salaman u Absal mesnevilerinin yanı sıra çok sayıda nazım ve nesir eseri mevcuttur.

Hüsn ü Dil hikâyesinin edebiyatımızda ilk defa kaleme alan Lâmi’î Çelebi’dir. Yavuz Sultan Selim’e sunulan eser, H 918 / M 1512-13 senesinde yazılmıştır. Nazım-nesir karışık olarak kaleme alınan eser, 130 yaprak civarında bir hacme sahiptir. Eserin yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda yazması mevcuttur. Eser üzerine ikisi yurt içinde Ülkü Ayan (Lami’î Çelebi’nin Hüsn ü Dil’i (İnceleme-Metin), (yayınlanmamış yüksek lisans Tezi), Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1987) ve Abit Şenel (Lami’î Çelebi Hüsn ü Dil, İnceleme-Metin, (yayınlanmamış yüksek lisans tezi), Bursa:Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1998) tarafından hazırlanmış yüksek lisans tezi ve birisi de yurt dışında Rudolph Dvorak (Hüsn ü Dil Persischa Allegorie von Fettâhî aus Nisapurhrsg, Übers und erklart und Mit Lamii’s Turkischer Bearbeitung Vergliechen”, Wien: Denkschriften der Akademie, 1889) tarafından gerçekleştirilen yayın ile birlikte üç çalışma yapılmıştır.

Şekil

Tablo 1: Hüsn ü Dil Anlatıları Ağacı.
Tablo 9: Se‘c-i Mutarraf Örnekleri.
Tablo 11: Se‘c-i Mütevâzî Örnekleri.

Referanslar

Benzer Belgeler

Dobutamin çocuklarda da inotropik etki göstermektedir, ancak yetişkinlere kıyasla hemodinamik etkisi biraz daha farklıdır. Çocuklarda kardiyak debi artmasına

Bildirimizde KarS Merkez'dc 2005 2006 eğitim öhetin yılında ilköğretim ?.sınıl'ta okutulıın Türk çe ders kitapltırında bu]unalt metinlerc yönelik olarak

Kaynakların akılcı kullanımı ile, yalın üretim sisteminde kitle üretim sistemine göre, çalışan işgücünün, üretim için kullanılan alanın, araç-gereç

Bunun bir yazım hatası olarak mı yoksa bugün hala bazı Anadolu Türk ağızlarında da görüldüğü gibi, bil- fiilinin bir ağız özelliği yansıtan farklı

SÜMERBANK PORSELEN FABRİKASI Yarımca'da Sümerbank tarafından, se- nelerden beri inşa edilmekte olan ve nihayet birkaç ay önce Sanayi Bakanı tarafından işletmeye

(Helsinki) de inşa edilen bu umumî merkez binası müteaddit bloklardan mürek- kep büyük bir binadır.. Binayı teşkil eden bu kısım- ların kat

Hüsn ü Aşk metni, somuttan soyuta uzanan birçok anlam katmanını içinde barındırır. Bu katmanlar muhtelif yorum ve okumalara açık; aynı zamanda da gerçek dünya ile

;; 'd;;;;;;İİ İ; v-İöl,ıleRİoına üniverslte hesabına yatırııdığ|na daır belge, (2) Formlar YTÖMER Müdürlüğünden veya internet sayfas|ndan temin edilir, (3)