• Sonuç bulunamadı

Bazı kekik yağlarının buğdayda zararlı olan sitobion avenae (Fabricious)'ye etkisinin araştırılması

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bazı kekik yağlarının buğdayda zararlı olan sitobion avenae (Fabricious)'ye etkisinin araştırılması"

Copied!
48
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

DĠCLE ÜNĠVERSĠTESĠ

FEN BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ

BAZI KEKĠK YAĞLARININ BUĞDAYDA ZARARLI OLAN

Sitobion avenae (Fabricious)’YE ETKĠSĠNĠN ARAġTIRILMASI

Uğur ĠRĠTAġ

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

BĠTKĠ KORUMA ANABĠLĠM DALI

DĠYARBAKIR Temmuz 2019

(2)
(3)
(4)
(5)

I TEġEKKÜR

Yüksek lisans çalıĢmamın bütün aĢamalarında yardımına baĢvurduğum danıĢman hocam Sayın Prof. Dr. Erol BAYHAN’a ve Prof. Dr. Selime ÖLMEZ BAYHAN’a, ayrıca tezime olumlu katkılarından dolayı Prof. Dr. Mahmut Murat ASLAN ve Prof. Dr. Mikdat ġĠMġEK hocalarıma teĢekkür ederim.

Tez çalıĢmamda yardımlarını benden esirgemeyen arkadaĢlarım Adnan TUSUN ve Nihal KOÇAK’a teĢekkür ederim.

Bana her zaman destek olan eĢim Leyla, oğlum Caner Aras ve aileme sonsuz teĢekkürü bir borç bilirim.

Temmuz 2019 Uğur ĠRĠTAġ

(6)

1.GĠRĠġ_______________________________________________________________ II ĠÇĠNDEKĠLER Sayfa TEġEKKÜR ………...………...………. I ĠÇĠNDEKĠLER ………... II ÖZET ………... III ABSTRACT ………... IV ÇĠZELGE LĠSTESĠ ………...…... V ġEKĠL LĠSTESĠ ……….………… VI KISALTMA VE SĠMGELER ……….……….….………… VII

1. GĠRĠġ ………..………... 1

2. ÖNCEKĠ ÇALIġMALAR ...……….…….……... 5

3. MATERYAL VE METOT ………...…... 17

3.1. Materyal ... 17

3.1.1. Konukçu Bitki Üretimi ... 17

3.1.2. Yaprakbiti Üretimi... 18 3.2. Metot ... 18 3.2.1. Denemenin Kurulması ... 18 3.3. Verilerin Değerlendirilmesi ... 21 4. BULGULAR VE TARTIġMA ... 23 5. SONUÇ VE ÖNERĠLER ... 29 6. KAYNAKLAR ... 31 ÖZGEÇMĠġ ... 35

(7)

III ÖZET

BAZI KEKĠK YAĞLARININ BUĞDAYDA ZARARLI OLAN Sitobion avenae (FABRICIOUS)’YE ETKĠSĠNĠN ARAġTIRILMASI

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ Uğur ĠRĠTAġ DĠCLE ÜNĠVERSĠTESĠ FEN BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ BĠTKĠ KORUMA ANABĠLĠMDALI

2019

Son yıllarda kimyasalların yoğun kullanımından kaynaklanan doğa tahribatı ve zararlıların bu kimyasallara karĢı sürekli kullanımından dolayı kazandığı direnç bilimin kimyasalların yerini tutabilecek bitkisel ekstraktlara yönelik yapılan çalıĢmalara yönelmesine neden olmuĢtur. Yaptığımız çalıĢmada; Kekik ekstraktlarımız olan, Thymus vulgaris, Thymus sientici, Thymus citriodorus ve Thymus cililus’un Sitobion avenae’nın nimflerine karĢı püskürtme Ģeklinde yapılan testleri araĢtırılmıĢtır.

Bütün testler, 25°C sıcaklık ve %65 nem koĢullarında her biri 10 cm çaplı plastik petrilere yerleĢtirilmiĢ 100’er nimf üzerinden ve beĢ tekrarlı olarak yapılmıĢtır.

Püskürtme etki testlerinde S. avenae nimflerine karĢı her çeĢidin 0,1 ml, 0,5 ml ve 1,0 ml dozları kullanılmıĢtır. Püskürtme testinde dört ekstraktın bütün dozları S. avenae nimlerinde 5. günde %100 ölüme neden olmuĢtur. En yüksek ölüm oranı her 4 çeĢidin 1ml’lik dozunda 48 saat sonunda %99 ile gerçekleĢmiĢtir.

(8)

1.GĠRĠġ_______________________________________________________________

IV ABSTRACT

INVESTIGATION OF THE EFFECT OF ESSENTIAL OILS OF SOME TYPES OF THYME AGAINST THE Sitobion avenae (FABRICIOUS) ON WHEAT

MASTER THESIS

Uğur ĠRĠTAġ

DEPARTMENT OF PLANT PROTECTION INSTITUTE OF NATURAL AND APPLIED SCIENCES

UNIVERSITY OF DĠCLE

2019

In recent years, the destruction of nature caused by the intensive use of chemicals and the resistance gained by the continuous use of pests against these chemicals has led the science to turn to studies on plant extracts that can replace chemicals. In our study; Thyme extracts; Thymus vulgaris, Thymus sientici, Thymus citriodorus and Thymus cililus were tested by spraying against the nymphs of Sitobion avenae.

All tests were carried out over 100 nymphs and five replicates, each placed in 10 cm diameter plastic petroleum at 25 ° C and 65% humidity conditions.

In the spray effect tests, 0.1 ml, 0.5 ml and 1.0 ml doses of each kind were used against S. avenae nymphs. In the spray test, all doses of the four extracts caused 100% death on day 5 of S. avenae. The highest mortality rate was 99% at the end of 48 hours in 1 ml dose of each 4 cultivars.

(9)

V

ÇĠZELGE LĠSTESĠ

Çizelge No Sayfa Çizelge 4.1. Sitobion avenae’nın nimflerine Thymus vulgaris yağının toksik etkisi 23 Çizelge 4.2. Sitobion avenae’nın nimflerine Thymus citriodorus yağının toksik etkisi 24 Çizelge 4.3. Sitobion avenae’nın nimflerine Thymus sientici yağının toksik etkisi 25 Çizelge 4.4. Sitobion avenae’nın nimflerine Thymus cililus yağının toksik etkisi 26 Çizelge 4.5. 1. gün, 2. gün ve 3. gün kekik çeĢitlerine ait LD50 değerleri 26

(10)

1.GĠRĠġ_______________________________________________________________ VI ġEKĠL LĠSTESĠ ġekil No Sayfa ġekil 3.1. ġekil 3.2. ġekil 3.3 ġekil 4.1.

Labaratuar Ģartlarında buğday bitkisi üretimi Thymus Türlerine Ait Bitkisel Ekstraktlar

Binoküler altında Stobion avenae nimflerinin sayımı

Farklı kekik türlerinin LD50 değerlerinin 3 günlük ortalaması

17 19 20 27 ġekil 4.2. Üçüncü günün sonunda ölüm oranlarına çeĢit/doz/ etki 27

(11)

VII

KISALTMA VE SĠMGELER

% : Yüzde

°C : Santigrat Derece

µl : Mikrolitre

LC50 : Deney hayvanlarının %50’ sinde ölüm meydana getiren konsantrasyon. LC90 : Deney hayvanlarının %90’ ında ölüm meydana getiren konsantrasyon. LD50 : Deney hayvanlarının belirli bir süre sonunda yarısını öldürmek için gerekli doz.

LD90 : Deney hayvanlarının belirli bir süre sonunda %90 ını öldürmek için için gerekli doz. mg : Miligram ml : Mililitre l : Litre ppm : Miligram/kilogram Kons. : Konsantrasyon cm : Santimetre + : Artı - : Eksi g : Gram

(12)
(13)

Uğur ĠRĠTAġ

1 1. GĠRĠġ

Tarımın esas amacı, yalnızca birim alandan fazla ürün kazanmak olmamakla birlikte, aynı sekilde sürdürülebilir tarım teknikleriyle entegreli, çevreye, kiĢi ve hayvan sağlığına dikkat edilecek Ģekilde ürün ortaya koyabilmektir. Belirtilen bu amaçlara ulaĢmak için hastalıksız ve kaliteli tohum, fide ve fidan kullanımı, uygun toprak iĢleme, baĢarılı bir sulama, uygun budama, gübreleme vb. birden fazla tarım tekniklerinin ortaya konulmasıyla mümkündür. Ayrıca, ürüne zarar verecek her türlü duruma dikkat edilerek mücadele edilmesi gerekmektedir. Bu mücadele yöntemleri, Biyolojik mücadele, Fiziksel-Mekaniksel mücadele, Kimyasal mücadele, Entegre mücadele Kültürel mücadele, Yasal mücadele ve Biyoteknik Mücadele Ģeklinde sıralanabilir. Bunlar arasında da kimyasal mücadele, rahat uygulanabilmesi ve uygulanan ilacın hızlıca etki göstermesi gibi özellikleri sebebiyle diğer mücadele yöntemlerine göre çok fazla uygulanılan bir mücadele metodu halini almıĢtır (Uygun ve ark, 2010).

Buğday (Triticum aestium L.), Graminae familyasına ait olup, bütün dünyada ıslahı yapılmıĢ tek yıllık otsu bir bitki olarak kültürü yapılan bir bitkidir. Ülkemiz dıĢındaki diğer ülkelerde olduğu gibi insan beslenmesindeki birincil derecede önemli gıdaların (unlu mamuller, makarna, irmik, bisküvi, bulgur) hammaddesi olmasından dolayı öbür tarımsal ürünlere nazaran daha üst sıralardadır. Dünyada buğday üretimi 2017/2018 yılında 763 milyon ton olup, üretimde AB ilk sırada onu sırası ile Çin ve Hindistan takip eder. Türkiye de ise 2017/2018 yılı buğday üretimi 21 milyon 500 bin ton olarak gerçekleĢmiĢtir (Polat, 2018).

Buğday ekim alanlarında zaman zaman önemli ürün kayıplarına sebep olduğu bilinen yaprakbitleri üzerine farklı ülkelerde çalıĢmalar (Chambers ve ark., 1986; Langer ve Hance, 2004) olduğu bilinmektedir. Ülkemizde de bu yaprakbitleri üzerinde birçok araĢtırma bulunmaktadır. Kıran (1994); Elmalı ve Toros (1997) ve Özder ve Toros (1999) tarafından yürütülen çalıĢmalarda buğday tarlalarında sık rastlanılan yaprakbiti türleri görülmüĢ ve bu yaprakbitlerinin ekonomik anlamda çeĢitli oranlarda zararlar oluĢturabileceğini belirtilmiĢtir. Buğdayın farklı fenolojik dönemleri özellikle kardeĢlenme ve baĢaklanma devrelerinde pekçok yaprakbiti türleri bitkiye zarar vermektedir. Bu yaprakbiti türleri içerisinde Sitobionea avenae popülasyonunda yoğunluk olduğu zaman buğday bitkilerinde yeterli bir geliĢmin olmadığı, bin tane

(14)

1.GĠRĠġ

2

ağırlığında azalmalar gözlemlendiği bildirilmiĢtir (Lodos, 1982). Yaprakbitleri bitki özsuyunu sokup-emmmek süretiyle direkt zarar vermelerinin yanısıra aynı zamanda virüs taĢıyıcısı olarak da endirekt zarara sebebiyet vermektedirler (Elmalı, 1993).

Tarımsal üretimde kalite ve verimi sınırlandıran temel etkenlerin baĢını hastalık, zararlı ve yabancı otlar çekmektedir. Bunlarla mücadelede eskiden görüldüğü gibi günümüz Ģartlarında da aĢırı bir kimyasal kullanımı görülmektedir. Ülkemiz'de senelik pestisit kullanım oranları azalıĢ ve artıĢlar görünmüĢtür fakat 1979-2007 seneleri aralığında %270 oranında gerçekleĢerek büyük bir sıçrayıĢ yapmıĢtır. Son zamanlarda pestisit kullanım miktarı 2002 senesinde 12.199 ton, 2006 senesinde 18.258 ton ve 2007'de ise 22.681 tona varmıĢtır (Delen ve ark., 2010). Tarımsal mücadelede bilhassa II. Dünya SavaĢı'ndan sonra kimyasal maddelerin kullanımında yüksek bir artıĢ görülmüĢtür. Ancak sonraki senelerde tarımsal alanlarda kullanılan kimyasallar çevreye ağır zararlar vermesi, kimyasallara karĢı zararlıların direnç kazanması ana zararlılarla beraber ikincil zararlıların da epidemi oluĢturması gibi sebeplerden ötürü kimyasal bileĢiklere karĢı yeni metod arayıĢını tetiklemiĢtir (Gren ve Hedin, 1986). Kimyasal bileĢiklerin kullanımına karĢı farklı alternatif metodların kullanımı önerilebilmektedir. Son yıllarda özellikle organik tarımsal faaliyetlerde zararlı yönetimlerinde baĢvurulan yöntemlerden biri de bitki ekstraktlarının kullanımıdır. Bitki özütleri önceki yıllardan beri değerlendirilmektedir. Bitki ekstraktları kullanılarak zararlılarla mücadele etme yönteminin tarihi eski Romalılara kadar dayanmaktadır. Zeytinyağını ayrıca Helleborus bitkisini eski Romalılar doğal insektisit Ģeklinde değerlendirmiĢtir (Smith ve Secoy, 1975). Çinlilerin de Tripterygium wilfordii bitkisinin özütlerini tarihte doğal insektisit Ģeklinde değerlendirdikleri bilinmektedir. Ayrıca, Sabadilla ve tütünün 16. yüzyılda insektisit Ģeklinde değerlendirildiği belirtilmiĢtir (Schmutterer, 1990).

AĢırı çevre kirlenmesine neden olan kimyasal maddelere karĢı bitki özlerinden elde edilen preparatlar tabiatta önceden bulunmaları, kısa zamanda içerisinde parçalara ayrılıp yok olması ve çevre kirlenmesine neden olmamaları gibi özellikleri nedeniyle iyi tarım ve organik tarımda sentetik organik bileĢiklerin daha az kullanıldığı bilinmektedir (Göçmen ve ark., 2007). Yeni insektisitin keĢfedilmesinde bitkiler her zaman araĢtırıcılar için ilham kaynağı olmuĢtur. Günümüzde tarımsal alanlarda 2000’den fazla bitkide zarar yapan böceklere karĢı farklı Ģekillerde etki ettiği bildirilmektedir (Öncüer 2000). Türkiye’de de yaklaĢık 12000 civarı bitki türünün yetiĢmekte olduğu, bunların

(15)

Uğur ĠRĠTAġ

3

birçoğunun ülkemize has ve uzun yıllardır tıbbi ilaç hammaddesi olarak kullanıldığı belirtilmiĢtir (Özhatay ve ark. 1994).

Bu çalıĢma bitki ekstraktlarının Buğday (Triticum)’da önemli bir zararlı olan Sitobion avenae (Fabricius)’ya olan etkisini belirlemek için yapılmıĢtır. Ayrıca çalıĢmadan elde edilen verilerin iyi tarım ve organik tarım faaliyetleri kapsamında buğday üretim çalıĢmalarına katkıda bulunacağı düĢünülmektedir.

(16)

1.GĠRĠġ

(17)

Uğur ĠRĠTAġ

5 2. ÖNCEKĠ ÇALIġMALAR

Webb ve ark. (1983), Azadirachta indica özütü Henderson lima fasulyesinde püskürtme iĢlemi yapılmıĢ Liriomyza trifolii’nin diĢi bireyleri yumurta bırakma sayısında azalma gözlemlendiği ve açılan yumurtalardan da büyük oranda larva ölümü tespit etmiĢlerdir.

Shukla ve ark. (1989), Rezene (Foeniculum vulgare Mill.) ile Anason (Pimpinella anisum L.) bitkisel yağları ile bu yağların temel bileĢeni olan anethole'ün Y-tüp olfaktometre vasıtasıyla ambar zararlılarından Tribolium castaneum’a karĢı uzaklaĢtırıcı tesirlerini gözlemlemiĢlerdir. Denenen 3 maddenin de Tribolium castaneum’a karĢı uzaklaĢtırıcı bir tesiri mevcut olmakla birlikte uzaklaĢtırıcı etkisi en yükseğin anethole en düĢüğün Foeniculum vulgare bitkisel ekstraktı olduğunu bildirmiĢlerdir.

Mwangi ve ark. (1992), standart repellent bir madde olan N,N-dietyltoluamide (DEET)'i mukayese materyali kabul ederek Kenya'daki Lippia (Verbenaceae) türlerinin uçucu yağlarının Sitophylus zeamais Motsch'a karĢı repellent ve sivrisinek (Aedes aegypti L.) larvalarına karĢı da larvisid özelliklerini test etmiĢlerdir. Bunlardan ana bileĢenleri içinde thymol ve p-cymene olan Lippia grandifolia Hochst ile ana bileĢenleri içinde 1,8 cineole ve p-cymene bulunan Lippia somalensis Vatke ve Lippia ukambensis Vatke camphor kemotipinin uçucu yağlarının kullanıldıkları 2.5 µl' lik dozda DEET' den 1.5 kat daha fazla repellent etki göstermiĢlerdir. DEET’ in aynı repellent etkiyi ancak 5.0 µl' lik dozda gösterebildiğini bildirmiĢlerdir. Sivrisinek larvalarına etkileri bakımından uçucu yağ bileĢenlerinin en yüksekten düĢüğe doğru p-cymene > ocimene > limonene > thymol > a-pinene > linalool > camphor > piperitone > 1,8-cineole Ģeklinde bir sıralamanın olduğunu belirlemiĢlerdir.

Shaaya ve ark. (1993), bir kaç uçucu yağ ve onların bileĢenleriyle yaptıkları testlerde karabaĢ kekik ve kekik uçucu yağıyla onların bileĢenleri olan thymol ve carvacrol'ün ambar zararlılarından Tribolium confusum, Rhyzopertha dominica ve Ephestia cautella (Wlk.)'nın yumurta ve erginlerine karĢı fümigant etki göstermiĢlerdir. ÇalıĢma sonucunda Tribolium confusum erginlerinin test edilen tüm uçucu yağ ve bileĢenlerine karĢı en az duyarlı dönemi olduğunu bidirmiĢlerdir.

(18)

2. ÖNCEKĠ ÇALIġMALAR

6

Rice ve Coats (1994), insektisit özelliğe sahip bir monoterpenoid türevinin Musca domestica (L.), Tribolium castaneum ve Diabrotica undecimpunctata Howardi Barber'ye karĢı topikal, fümigant, ovisidal ve larvisidal etkilerini test etmiĢlerdir. M domestica erginlerine karĢı topikal, yumurtalarına karĢı ovisidal, Tribolium castaneum erginlerine karĢı ise fümigant etki testlerinde keton grubuna dahil monoterpenoidlerin (menthone, pulegone, carvone, thujone, fenchone ve verbenone) alkol grubuna dahil olanlar [carvacrol, (-) carveol, 4:'carvementhenol, geraniol, linalool, mentholterpineol, thymol, verbenol]' a göre daha etkin olduklarını bildirmiĢlerdir. Topikal ve ovisidal testlerde alkol grubu içerisinde aromatik (carvacrol, 4-carvomenthenol, terpineol ve thymol) ve acyclic (geraniol ve linalool) alkollerin monocyclic (menthol) ve bicyclic [(-)carveol ve verbenol] alkollerden daha etkili olduğunu; fümigant testlerde de keton grubu içinde bicyclic ketonların (fenchone, thujone ve verbenone) monocyclic ketonlardan (carvone, menthone ve pulegone) daha etkin oldukları saptanmıĢtır. Ancak testlerde standart olarak kullandıkları dichlorvos'un test edilen çoğu monoterpenoid türevinden daha fazla fümigant aktivite gösterdiğini belirtmiĢlerdir.

Tümen ve ark. (1994), Türkiye’nin 12 ayrı yerinden toplamıĢ oldukları Thymbras picata’nın farklı amaçlarla kullanılan esansiyel yağının analiziyle esansiyel yağın %95,6- 99,99 tanımlanabildiğini, bu yağın en büyük bileĢeninin carvacrol (49,19- 76,86) olduğunu, sadece bir örnekte thymol %50.71 ile ana bileĢen olarak bulunduğunu saptamıĢlardır.

Perrucci (1995), Oka1iptus (Eucaliptus globulus Labill.), iki değiĢik lavanta bitkisi (Lavandula angustifolia Miller ve Lavandula stoechas L.) ve nane (Mentha piperita L.), esansiyel yağlarını ve bu yağların temel maddeleri; menthone, linalylacetate, fenchone, menthol, linalool, eucalyptol’ün akarisidal tesirlerini ortaya çıkarmak hedefiyle laboratuar koĢullarında ambar zararlısı akarı, Tyrophagus longior Gervais'a karĢı iki ayrı farklı yöntem kullanarak denemiĢtir. Bu kullanılan yöntemler; doğrudan kontakt toksisite ve fümigant toksisite Ģeklindedir. Doz uygulamarının en yükseğinde nane ve iki lavanta bitkisi esansiyel yağlarının gerek kontakt gerekse solunum kanalıyla %100 ölüme sebebiyet verdiği, tesir olarak en düĢüğü ise okaliptus yağında görüldüğü belirlenmiĢtir. Esansiyel yağ maddelerinden menthol' ün doğrudan kontakt toksisite kanalıyla dozların en düĢüğü 0,25 µl' de, solunum kanalıyla da 6 µl' de %100 ölüm sağladığını bildirmiĢlerdir. Menthone, linalool ve fenchone'un üçünde de

(19)

Uğur ĠRĠTAġ

7

uygun akarisidal tesir görüldüğünü fakat okaliptus uçucu yağında da görüldüğü üzere gerek kontakt gerekse de fümigant olarak en düĢük tesir okaliptusta gözlemlendiğini bildirmiĢlerdir.

Saraç ve Tunç (1995a), yapılan çalıĢmada Pimpinella anisum, Eucalyptus camaldulensis, Thymbra spicata var. spicata ve Satureja thymbra bitkilerinden ekstrakte edilen esansiyel yağların fümigant toksisitesini depo zararlıları olan Ephestia kuehniella, Sitophilus oryzae ve Tribolium confusum’a karĢı 108- 135 µl/1 litre hava doz aralığında test etmiĢler ve 24 ile 144 saat arasında yüksek toksite etkisini belirlemiĢlerdir. P. anisum uçucu yağının Tribolium confusum, Sitophilus oryzae ergin bireylerinde ve Ephestia kuehniella’nın son erve larvalarında öbür yağlardan daha kısa zamanda %95 oranında ölüme sebebiyet verdiğini, Eucalyptus camaldulensis uçucu yağının bütün zararlı türlerinde yüksek ölüme sebebiyet verdiğini, T. spicata ve S. thymbra esansiyel yağlarının yalnız S. oryzae (24- 96 saatte) ve E. kuehniella’ya karĢı (96-144 saatte) büyük etki gösterdiklerini belirtmiĢlerdir.

Saraç ve Tunç (1995b), Üstte kullandıkları dört bitkiden edilen ekstaktı yapılan yağların kalıntı etkisi ve uzaklaĢtırıcılığını da ele aldıkları baĢka bir araĢtırmada sadece anason uçucu yağının 5 günlük denemeden sonra Tribolium confusum ergin bireylerine karĢı büyük bir kalıntı ekisi (%95 üzeri ölüm) ortaya çıkarmıĢtır. Bütün uçucu yağların Stophilus oryzae ergin bireylerine karĢı besin tercih denemelerinde uzaklaĢtırıcı toksisite (%5,2- 17,4) meydana getirdiğini fakat uzaklaĢtırıcı toksisite oluĢturan uçucu yağların en yükseği (%0,0-7,2) Pimpiniella anisum uçucu yağı, sonrasında Eucalyptus camaldulensis, Thymbras spicata var. spicata ve Satureja thymbra uçucu yağlarının takip ettiğini, tüm uçucu yağların %40.1- 60.0 arasında 8 hafta uzaklaĢtırıcı etki yaptığını tespit etmiĢlerdir.

Tsao (1995), aromatik bir monoterpenoid olan carvacrol'ün fümigant etki testlerinde evsineği (Musca domestica) ve ambar zararlılarından Oryzaephilus surinamensis erginlerine karĢı hayli yüksek toksisite gösterdiğini fakat Tribolium castaneum, Sitophilus oryzae ve Alman hamam böceği (Blatella germanica L.) erginlerine karĢı az ya da hiçbir toksik etki göstermediğini, benzer fenolik bir monoterpenoid olan thymol' ün ise bu böceklere karĢı carvacrol' dekinden daha düĢük bir fümigant toksisite gösterdiğini bildirmiĢtir. Mısır kök kurdu (Diabrotica virgifera

(20)

2. ÖNCEKĠ ÇALIġMALAR

8

virgifera) larvalarına karĢı yapılan toprak uygulamalarında thymol'ün carvacrol'den daha yüksek bir larvisidal aktivite gösterdiğini, yeni bırakılmıĢ ev sineği yumurtalarına karĢı yapılan ovisidal testlerde ise carvacrol' ün menthol' den daha yüksek ovisidal aktivite gösterdiğini bildirmiĢlerdir.

El-Gengaihi ve ark. (1996), buharlı distilasyon yoluyla elde ettikleri kekik uçucu yağının ve onun ana bileĢenlerinden thymol'ün Tetranychus urticae’ya karĢı biyolojik aktivitesini test etmiĢlerdir. Thymol'ün uygulandığı tüm dozlarda (%0,0625-1) T. urticae ergin diĢilerinin yumurta verimine etki bakımından kekik uçucu yağından daha etkin olduğunu ve ovipozisyon engelleme indeksi’nin %100, kekik uçucu yağının ise aynı dozlarda %80,11-100'lük ovipozisyon engelleme indeksi değerleriyle ancak en yüksek dozda %100 engelleme sağlayabildiğini tespit etmiĢlerdir. Ayrıca her iki maddenin de toksisite testlerinde yüksek konsantrasyonlarda %100 ölüm meydana getirdiğini, fakat düĢük konsantrasyonlarda thymol'ün kekik uçucu yağından daha etkili olduğunu tespit etmiĢlerdir.

Ho ve ark. (1997), Illicium verum (yıldız anason) bitkisinin uçucu yağının ana bileĢeni olan anethol'ün iki ambar zararlısı Tribolium castaneum ve Sitophilus zeamais’in değiĢik dönemlerine karĢı fümigant ve repellent etkisini test etmiĢlerdir. Test sonuçlarına göre T. castaneum erginlerinin fümigant toksisite bakımından en hassas dönem, T. castaneum yumurtalarının ise kontakt toksisite bakımından en hassas dönem olduğunu saptamıĢlardır.

Muller ve ark. (1997), Türkiye’nin Doğu Akdeniz Bölgesinden; Thymbra spicata, Satureja thymbra, Salvia fruticosa, Mentha pulegium, Lairus nobilis ve Inula viscosa türlerini dört haftalık süreyle toplamıĢlar ve bitkilerdeki esansiyel yağ değiĢimini gözlemiĢler. Bu altı bitki türünde esansiyel yağ oranının çevre ve geliĢme durumuna göre değiĢtiğini, kekik esansiyel yağının önemli bileĢenlerinden olan carvacrol ve thymol’un erken dönemde çok düĢük ve fenolojik geliĢmeye bağlı olarak arttığını, çiçeklenmeden hemen sonra (Haziran -Temmuz) maksimuma ulaĢtığını ve bu dönemde biçilmesinin uygun olduğunu bildirmiĢlerdir.

Tunç ve ġahinkaya (1998), yapmıĢ oldukları çalıĢmada anason, kimyon, okaliptüs ve kekik bitkilerinden ekstarkte edilen esansiyel yağların fümigant toksisitesini serada zarar yapan iki noktalı kırmızı örümcek ve Pamuk yaprak biti

(21)

Uğur ĠRĠTAġ

9

üzerinde denemiĢlerdir. Bütün esansiyel yağların gerek Ġki noktalı kırmızı örümcek gerekse pamuk yaprak bitine ’de etkisi görülmüĢtür, fakat LT 50 ve LT 99 değerlerine göre toksisitenin büyükten küçüğe doğru Kimyon> anason> kekik> okaliptus düzeninde görüldüğünü belirtmiĢlerdir. Kimyon, anason ve okaliptus esansiyel yağlarının pamuk yaprak bitine karĢı iki noktalı kırımızı örümcekten fazla etki ettiğini ancak kekik esansiyel yağının ise iki noktalı kırmızı örümceğe karĢı öbür esansiyel yağlara nazaran çok yüksek toksik etkiye neden olduğunu tespit etmiĢlerdir.

Tuncer ve Aliniazee (1998), fındıkta zarar yapan Myzocallis coryli (Homoptera: Aphididae)’nin nimf ile erginlerine uygulanan Azadirachta indica bitkisinden ekstrakte edilen bitkisel yağın çeĢitli yoğunluklarını (2.5, 12.5, 25, 62.5, 125 ppm) denemiĢlerdir. Gerek nimf gerekse ergin dönemlerinde bu bitkisel ekstraktın yüksek dozlarının (50 ppm ve üstü) denenmesi neticesi, denemeden sonraki günlerde doza bağlı olarak afitin total ölüm yüzdesi gitgide yükselerek %100’e varmıĢ olduğunu belirlemiĢlerdir.

Hori (1998), yaptığı çalıĢmada Myzus persica’ya karĢı 13 Labiate bitkisi uçucu yağının repellent toksisitesini test etmiĢ bunlardan lavanta bitkisel uçucu yağının 10µl dozu, kekik bitkisel uçucu yağının ise 10µl ve 1µl’lik dozları M. persica’de repellent toksisiteye neden olduğunu kayıt altına almıĢtır.

Isman (2000), laboratuar koĢullarında Thymus vulgaris L. (kekik)’ten ekstrakte edilen esansiyel yağlarla muamele edilen eĢit boyutlardaki yapraklar üzerine bırakılan Myzus persicae’nın ergin öncesi (II. dönem nimf) dönemlerine kontakt toksistesini araĢtırmıĢtır. Esansiyel yağa batırılmıĢ yaprak disklerle beslenen afit sayısının 48 saatte 24 saate nazaran %50’den %25’e doğru azalıĢ gösterdiği, yaprakbitlerinin ölüm oranı ise %22’den % 60’a yükseldiğini bildirmiĢtir.

Tripathi ve ark. (2000), Mentha arvensis, M. citrata, M. piperita ve M. spicata gibi nane türlerinden elde edilen uçucu yağların ve bunların içinde bulunan menthone, menthol, linalool, linalylacetate, menthofuran, limonene ve l-carvone bileĢiklerinin Tribolium castaneum ve Callosobruchus maculatus’a karĢı fumigant etkisini araĢtırmıĢlardır. Test edilen aromatik kimyasalların hepsinin C. maculatus’a T. castaneum’dan daha etkili olduğunu ve sıvı menthol bileĢiğinin en etkin fumigant olduğunu belirtmiĢlerdir. M. arvensis ve M. piperita uçucu yağları ile menthone,

(22)

2. ÖNCEKĠ ÇALIġMALAR

10

linalylacetate, menthofuran, l-carvone bileĢiklerinin ise her iki zararlıya karĢı fumigant etki gösterdiklerini belirlemiĢlerdir.

Tunç ve ark. (2000) yapmıĢ oldukları çalıĢmada, kekik otu, kimyon, biberiye, okaliptüs ve anason uçucu yağlarının fümigant etkilerini depo zararlısı olan, Tribolium confusum ve Ephestia kuehniella‘nın yumurtalarına karĢı denemiĢlerdir. Yapılan çalıĢmada, Kekik uçucu yağı, E. kuehniella ve T. confusum yumurtalarında sırasıyla %89 ve %77 gibi ölüm oranlarına sebebiyet vermiĢtir. okaliptüs ve biberiye uçucu yağları sırasıyla sadece % 45 ve % 65 oranlarında ölüme neden olduğunu saptamıĢlardır.

Koschier ve ark. (2002), Origanum majorana (mercanköĢk), Lavandula angustifolia (tıbbi lavanta), Menthaar vensis (tarla nanesi)’in farklı konsantrasyonları ile Rosmarinus officinalis (kuĢdili, biberiye)’in %1’lik konsantrasyonunu Thrips tabaci’ye karĢı denemiĢler ve sonuçta bu bitkilerin yağlarının T. tabaci’ye karĢı önemli derecede insektisidal etki gösterdiğini belirlemiĢlerdir. AraĢtırıcılar T. tabaci’ye karĢı uçucu yağ bileĢikleri olan Linalool ve Eugenol’ü 3 farklı konsantrasyonda uygulamıĢlar, uygulama neticesinde bu bileĢiklerin zararlının potansiyel geliĢmesini ve biyolojik aktivitesini azalttığını, bu nedenle de bu bitkilerin uçucu yağlarının T. tabaci’ye karĢı beslenmeyi engelleyici olarak kullanılabileceğini tespit etmiĢlerdir.

Koshier ve Katrin (2003), Thrips tabaci’ye karĢı repellent ve besin alımını engellemeye yönelik Lamiaceae familyasına tabi olan birkaç bitkinin yağ ekstraktlarının farklı yoğunluklarını incelemiĢlerdir. Uygulanan lavanta bitkisine ait yağ ekstraktının %1’lik yoğunluğunun yumurtadan çıkıĢı tümüyle engellemiĢ, %0,1’lik yoğunlukta ise kontrole göre çıkıĢı %45- 60 civarında düĢürdüğünü bildirmiĢlerdir. Alanlardan alınan T. tabaci bireyleri 0,5 litrelik balonların içerisinde, parçalanana pırasa yaprakları üstüne konulup, hava alması adına üstü filtre kâğıdıyla kapatılmıĢtır ve kaplar 24±1°C ve %65±5 nem değerlerine sahip iklim odalarında muhafaza edildiğini belirtmiĢlerdir.

Çetin ve ark. (2006), Çam kese böceği, Thaumetopoea wilkinsoni Tams. (Lepidoptera: Thaumetopoeidae), Akdeniz bölgesinde kaydadeğer bir orman zararlısı olduğunu, ayrıca bu türe ait tırtılların tüyleri, insan ve hayvanların derisinde güçlü alerjik reaksiyonlara neden olduğu belirtmiĢlerdir. Bu çalıĢmada, Origanum onites L.'nin üst kısımlarından ve Citrus aurentium L.'nin meyve kabuklarından ekstrakte

(23)

Uğur ĠRĠTAġ

11

edilmiĢ esansiyel yağlar, 4. ve 5. larva dönemlerine karĢı üç dozda (%0.1, % 0.5 ve % 1) denendi. LD50 ve LD90 değerleri O. onites için %0.288 ve %0.926, C. aurentium için sırasıyla %0.530 ve 2.306 olarak bildirmiĢlerdir.

Upadhyay ve ark. (2007) yürüttükleri bir çalıĢmada, Anethum graveolense, Azadirachta indica, Cinnamomum cassia, Cleome gynandra, Cuminum cyminum, Carum copticum, Cymbopogon narudus, Eugenia aromaticum, Foeniculum vulgarae, Illicium verum, Nigella sativa, Piper nigrum, Prunus amygdalus ve Terminalia avicenioides'den elde ettikleri on dört esansiyel yağı denemiĢlerdir. Callosobrucus chinensis L.'ye karĢı ilk yedi bitkinin yağlarına ait LC50 değerleri sırasıyla 1.05, 1.25, 1.05, 1.10, 1.15, 0.90 ve 0.85 olduğu için toksik olduklarını belirtmiĢlerdir. Bu yağlar yumurtlamayı engelleyici ve kovucu etki gösterdiğini vurgulamıĢlardır.

Capinera (2008), ġeftali yaprakbiti (Myzus persicae), Pamuk yaprakbiti (Aphis gossypii) ve Bakla yaprakbiti (Aphis fabae) üzerinde test edilen tesbih ağacı (Melia azedarach L.)’ın dan ekstrakte edilen metanollü meyve uçucu yağının %25, 12.5 ve 1.25 yoğunlukları denenmiĢtir. Sonuç olarak %100 oranında ölüme sebebiyet verdiği ve uçucu yağın ayrıyeten uzaklaĢtırıcı etkiye sahip olduğu belirtmiĢtir.

IĢık ve Görür (2009), Lahana yaprakbitine (Brevicoryne brassicae) karĢı yedi adet bitkisel uçucu yağın aktivitesini labaratuar Ģartları altında değerlendirmiĢlerdir. Yapılan çalıĢmada Foeniculum vulgare Miller, Pimpinella anisum L., Rosmarinus officinalis L., Juglans regia L. ve Laurus nobilis L. saf esansiyel yağları doğrudan bir kaynaktan satın alınmıĢtır. Juniperus oxycedrus, Juniperus excelse uçucu bitki yağları bitki türlerinin uç noktasından elde edilmiĢtir. Hava ile kurutulmuĢ bitkiler öğütülmüĢ ve 5-6 saat boyunca clevenger benzeri bir aparatta damıtılmıĢtır. ÇalıĢma sonucunda uçucu yağların ölüm oranlarına bakıldığında en yüksekten düĢüğe doğru sırası ile J. excelse ˃ J. oxycedrus ˃ F. vulgare > L. nobilis > P. anisum > J. regia > R. officinalis olarak saptamıĢlardır.

Chiffelle ve ark. (2011), Merkezi ġili'nin çeĢitli bölgelerinde bulunan Ulmus türlerinin bir deflatörü olan Xanthogaleruca luteola Müller (Coleoptera: Chrysomelidae), özellikle park alanlarında, sokak ağaçlıklarında ve bahçelerde ağaçlara ciddi zararlar vermektedir. Laboratuar biyo-deneylerinde, X. luteola'nın erginleri üzerinde, Melia azedarach L. Meliaceae'nin olgunlaĢmamıĢ meyvesinden elde edilen

(24)

2. ÖNCEKĠ ÇALIġMALAR

12

ekstraklarin ve antifungal ve böcek öldürücü aktiviteleri belirlenmiĢtir. Su ve etanol ile elde edilen ekstraktların çeĢitli yoğunlukları kullanılmıĢ olan etkili maddenin etkinliği ve LC50 değerleri tespit edilmiĢtir. Her iki ekstraktın erginlere karĢı etkili insektisit etki

gösterdiği ve %86 mortaliteye (%2.4 w/v) neden olduğunu bildirmiĢlerdir.

Pavela (2011), tarafından yapılan çalıĢmada, dokuz aromatik bitkinin (Carum carvi, Cinnamomum osmophloeum, Citrus aurantium, Foeniculum vulgare, Lavandula angustifolia, Mentha arvensis, Nepeta cataria, Ocimum basilicum ve Thymus vulgaris) esansiyel yağların aktivitesini Melestes aeneus erginlerine karĢı incelenmiĢtir. Denenen tüm esansiyel yağlar, tarsal testlerde M. aeneus erginlerine karĢı yüksek düzeyde mortaliteye neden olduğu izlenmiĢtir ve 6 saat süreyle maruz bırakıldıktan sonra ölümcül dozlar 197 ila 1508 μg cm² arasında görülmüĢtür. C. carvi ve T. vulgaris'den elde edilen uçucu yağlar, LD50'nin sırasıyla 197 ve 250 μg cm² olduğu durumlarda en

güzel sonuçların alınmıĢ olduğu belirtilmiĢtir.

Iramu (2012), Yaprak daldırma yöntemi uygulanarak yaptığı labaratuar çalıĢmasında Gamna-T-ol+Neem, Fungatol, Gamna-T-ol, Fungatol+Neem ve etken maddelerin pamuk yaprak biti üzerinde kayda değer oranda etkili olduğunu saptamıĢtır. Yapılan testlerde Gamna-T-ol+Neem ve Fungatol+Neem’in LD50 oranları sırasıyla

%0.76 ve %2.78 olarak saptanmıĢtır. Bununla beraber belirtilen formülasyonlar A. gossypii'nin yerleĢmesinde olduğu gibi ve besin alımında da etkilediğini vurgulamıĢtır.

Salaria ve ark. (2012), Üzerlik Bitkisinin (Peganum harmala L.) asetonik tohum ekstraktının 60 mg/ml’lik konsantrasyonu Bakla yaprakbiti, pamuk yaprakbiti ve Ģeftali yaprakbiti üzerinde test etmiĢlerdir. ġeftali yaprakbiti bireylerine denendikten 24-48 saat sonrasında ölüm oranı %87.10-%90.00 olarak gerçekleĢerek sonuçlanarak Aphis fabae Scopoli ve Aphis nerii Boyer de Fonscolombe den daha yüksek olduğunu bildirmiĢlerdir.

Erdoğan ve Yıldırım (2013), Banotu (Hyoscyamus niger L.) ve Civanperçemi (Achillea wilhelmsii C.) bitkilerinden çıkarılan etanollü özütlerin Ģeftali yaprakbiti (Myzus persicae)’ ne etkisini araĢtırmıĢlardır. Özütün kimyasal ilaçlara bir alternatif oluĢturup insektisit etkisini belirlemek maksadıyla, daldırma ve püskürtme yöntemlerini denemiĢlerdir. AraĢtırmada besin kaynağı olarak turp bitkisinin yaprak diskleri (3 cm çapında) kullanılmıĢtır. Ekstraktların %1, 3, 6, 12 dozları kullanılmıĢtır. Denemelerde

(25)

Uğur ĠRĠTAġ

13

zararlının ergin öncesi dönemi ve yeni çıkmıĢ erginleri kullanılmıĢtır. Deneme 10 tekerrürlü olarak yapılmıĢtır. Sonuç olarak, her iki ekstraktın böceğin farklı biyolojik dönemlerine etkisi açısından incelendiğinde, en yüksek ölüm oranı özütlerin %12 yoğunluklarında saptanmıĢtır. Civanperçemi ekstraktının M. persicae ye karĢı laboratuvar koĢullarında tesir ettiğini belirlemiĢlerdir.

Sağlam ve Özder (2013) yaptıkları çalıĢmada, Tribolium confusum du Val.’ un bütün yaĢam evrelerine karĢı, monoterpenoid bileĢiklerinin fumigant toksisitesini belirlemek için, 25°C sıcaklık ve %65 bağıl nemde ön biyolojik testler yapmıĢlardır. Bu testlerde, T. confusum’ un bütün yaĢam aĢamaları monoterpenoid bileĢiklerin 100 µLL-1 yoğunluğuna, 24 saat boyunca maruz bırakılmıĢtır. T. confusum’un bütün yaĢam evrelerinde büyük fumigant aktivitesine sahip olduğunu, %92 ile %100 arasında değiĢen ölüm oranı görülmüĢtür. Kullanılan bileĢiklere ait ölümcül yoğunluk denemeleri neticeside T. confusum’ un larva, pupa ve yetiĢkin evrelerine ait LC90 değerleri; 5.99, 2.69 ve 3.50 µLL−1 ile 98.06, 42.26 ve 47.57 µLL−1 olduğu bildirilmiĢtir. ÇalıĢmalar neticesinde, depolanmıĢ tahıl böceklerine karĢı uygulanan monoterpenoidlerin önemli bir fumigant olabileceğini bildirmiĢlerdir.

Saruhan ve ark. (2014), Amerikan beyaz kelebeği Hyphantria cunea Durry'nın (Lepidoptera: Arctidae) 3. dönem larvasında üç biyopestisit, NeemAzal T / S (%1 Azadirachtin), Lazer (480 g / l Spinosad) ve Delphin (32000 IU / mg Bacillus thuringiensis) labaratuar Ģartlarında test edildi. AraĢtırmada farklı dozlar (NeemAzal: 600, 300, 150 ve 75 mi, Lazer: 60, 30, 15 ve 7.5 g, Delphin: 200, 100, 50 ve 25 g) kullanılmıĢtır. Laboratuvar denemeleri, üç NeemAzal T / S dozunun sırasıyla %69.4, 72.2 ve %100 ölüm oluĢturduğunu ve ölüm süresinin 1-7 gün arasında olduğunu göstermiĢtir. Diğer biyopestisitlerde de benzer sonuçlar elde edilmiĢtir. Test edilen tüm biyopestisitlerin en yüksek dozları 7 gün sonra %100 ölüm olduğunu belirlemiĢlerdir.

Yorulmaz Salman ve ark. (2014), Tetranychus urticae Koch yurdumuzda değiĢik alanlarda (meyveler, süs bitkileri endüstri bitkileri, sebze vb.) ürün kaybına neden olan ana zararlılardan biridir. Lamiaceae familyası içerisinde yer alan Salvia officinalis (ada çayı) ve Rosmarinus officinalis (biberiye) metanollü ekstraktları T. urticae üzerindeki akarisit etkilerini ortaya çıkarmak maksadıyla, yaprak disk-ilaçlama kulesi metodu uygulanmıĢtır. Yapılan çalıĢmada S. officinalis ve R. officinalis bitki özütlerinin

(26)

2. ÖNCEKĠ ÇALIġMALAR

14

zararlının tüm (yumurta, nimf, ergin) dönemlerine öldürücü etkisi incelenmiĢtir. Özütler %1, %3, %6, %12 Ģeklinde dört ayrı dozda uygulanmıĢtır. T. urticae’nin tüm dönemlerindeki en yüksek ölüm oranları S. officinalis ve R. officinalis bitki özütlerinin %12’lik dozunda olduğu bildirilmiĢtir. Bu dozda S. officinalis özütü için nimf ve erginlerde %79 ve %62, R. officinalis özütünde ise %58 ve %82 ölüm oranları görülmüĢtür. Aynı dozda R. officinalis bitki özütlerinin zararlı üzerinde ovisidal etkisinin de olduğunu belirtmiĢlerdir.

Wubie ve ark. (2014) tarafından yapılan bir araĢtırmada, Mentha piperita (nane) yapraklarının solvent ekstraktlarının uzaklaĢtırıcı ve insektisidal faaliyetleri Lahana yaprakbiti (Brevicoryne brassicae) 'ne karĢı denenmiĢtir. Petrol eteri, aseton, etanol ve su özleri, 1000, 500, 250, 125 ve 62.6 ppm yoğunluklarında hazırlanıp ve test edilmiĢtir. Bitki ekstrelerinin uzaklaĢtırıcı etkisi yaprak disk biyo-tahlil yöntemi ile belirlenmiĢtir. Bitki ekstrelerinin insektisidal etkisi topikal uygulama yöntemiyle test edilmiĢtir. Neticeler, bitki özlerinin repellent aktivitesinin, 24 saat maruz bırakılma süresinden sonra 500 ve 1000 ppm yoğunluklarında test edilen tüm solvent ekstrelerinde %50'nin üzerinde kaydedildiğini göstermiĢtir. Genel olarak, bitki ekstraktlarının uzaklaĢtırıcı etkisi 48 saate kadar artmıĢ ve 72 saat maruz bırakılma süresinden sonra azalım göstermiĢtir. 24 saat maruziyetten sonra 1000 ppm yoğunlukta etanol ekstresinde maksimum %73.3 insektisidal aktivite gözlenmiĢtir. Bitki ekstrelerinin insektisidal aktivitesi, 24 saatten 72 saate maruz kalma süresinden sonra artmıĢtır. Laboratuar sonuçları, M. piperita bitki ekstrelerinin, lahana yaprakbiti (B. brassicae) 'ne karĢı hem repellent hem de insektisidal aktiviteye sahip olduğu sonucuna varmıĢlardır.

Akca ve ark. (2015), laboratuar ortamında Neem Azal T / S (%1 Azadirachtin) formülasyonunun karasal izopod Philoscia muscorum (Scopoli, 1763) (Isopoda; Philosciidae) üzerindeki yan etkilerini belirlemeye yönelik çalıĢma yapmıĢtırlar. Neem Azal’ı biyopestisit olarak tavsiye etmiĢlerdir. Farklı Neem Azal formülasyonu dozları (50, 100, 250, 500, 750 ve 1000 mL / 100 L su) test edildi. Elde edilen sonuçlar, bu dozların hiçbirinin P. muscorum üzerinde toksik etkisinin olmadığını göstermiĢtir. Bu nedenle, bütün zararlılara karĢı mücadele programlarında, özellikle organik tarımda kullanılmasını tavsiye etmiĢlerdir.

(27)

Uğur ĠRĠTAġ

15

Nia ve ark. (2015), Myzus persicae’nın 3-4 günlük nimflerine laboratuvar Ģartlarında Artemisia herbaalba Asso, Eucalyptus camaldulensis Dehnh. ve Rosmarinus officinalis L.’nin yaprak ekstraktlarının % 1, 2.5, 5 ve 10’luk yoğunluklarını denemiĢlerdir. Denemeden sonraki gün gerçekleĢtirilen sayım sonucunda, özütlerin eterik özüt içeriğinin %10’luk yoğunluğunda ölüm oranı; %100, %53 ve %60 Ģeklinde gerçekleĢtiğini bildirmiĢlerdir.

Selimoğlu ve ark. (2015) tarafından yapılan bir çalıĢmada, Rezene, Öğrekotu, KarabaĢ Kekiği, Adi yavĢanotu ve KarabaĢotundan elde edilen esansiyel yağların Acanthoscelides obtectus (Say) (Col.:Bruchidae)’a karĢı fumigant etkileri laboratuvar Ģartlarında denenmiĢtir. Bu çalıĢmada kullanılan 5 esansiyel yağ da A. obtectus’un erginlerine karĢı kullanılmıĢtır. Aynı dozda (100 µl/L) Uygulanan etki denemeleri sonucu fumigant etkisi en yüksek olan Rezene bitkisenden ekstrakte edilen esansiyel yağ olduğunu belirtmiĢlerdir.

Attia ve ark. (2016) Lavandula angustifolia Mill'in bezelye yaprak biti Acyrthosiphon pisum'a karĢı insektisidal aktivitesi üzerine yapılan çalıĢmada yaprakbitlerinin mortalitesi yağ yoğunluğu ile yükselmiĢ ve LC50 değerleri 11.2 μl.l-1

hava olarak tespit edilmiĢtir. Netice, doğal yağın toksisitesine eĢit olmak için tüm bileĢenlerin varlığının olması gerektiğini göstermiĢtir. L. angustifolia yağı, önemli ölçüde düĢük LC50 değerleri ile ciddi pestisit aktivitesi gösterdiğini tespit etmiĢlerdir.

Ġslamoğlu ve AkmeĢe (2018), Baldıran (Conium maculatum L.) bitkisinden elde edilen ekstraktın farklı konsantrasyonlarının yaprakbitleri Myzus persicae ve Aphis fabae üzerine etkilerini araĢtırmıĢlardır. Baldıran ekstrakının %10, %15 ve %20 olmak üzere üç farklı konsantrasyonu daldırma ve püskürtme yöntemi kullanılarak M. persicae ve A. fabae üzerindeki etkisi belirlenmiĢtir. Denemelerde M. persicae ve A. fabae’nin erginlerinden 50’Ģer adet ergin bireyleri kullanılmıĢ ve ekstrat uygulandıktan 1, 24, 48 ve 72 saatte canlı ve ölü bireylerin sayımlarını gerçekleĢtirmiĢlerdir. Denemeler 5 tekerrürlü olarak kurulmuĢtur. Elde edilen bulgulara göre, baldıran bitkilerinden elde edilen ekstraktın en yüksek biyolojik etki oranı ekstraktların %20 konsantrasyonunda olduğunu belirlemiĢlerdir.

Nia ve ark. (2018) yürüttükleri bir çalıĢmada, Akdeniz bölgesinde yaygın olarak olarak görülen Nerium oleander (Zakkum) bitkisini kullanmıĢlar ve Zakkum

(28)

2. ÖNCEKĠ ÇALIġMALAR

16

yapraklarından elde edilen beĢ konsantrasyon (%0, %1, %2,5, %5 ve %10) etanolik ekstrakt, laboratuar koĢullarında 3 ila 4 günlük Myzus persicae bireylerine karĢı insektisit etkisi araĢtırmıĢlardır. Elde edilen sonuçlara göre en yüksek ölüm oranının %70 ile %10 konsantrasyonda gerçekleĢtiğini ve polifenol bakımından zengin zakkumdan elde edilen etanolik ekstraktlarının bioinsektisit olarak entegre mücadelede kullanılabileceğini tespit etmiĢlerdir.

(29)

Uğur ĠRĠTAġ

17 3. MATERYAL VE METOT

3.1. Materyal

AraĢtırmada temel materyal olarak 4 farklı kekik türü (Thymus sientisi, Thymus vulgaris, Thymus citriodarus ve Thymus cililus), Sitobion avenae (F.) ve ekmeklik buğday (Triticum aestivum L.) oluĢturmaktadır.

3.1.1. Konukçu Bitki Üretimi

Besin olarak kullanılacak olan buğdayın kitle üretimi bitki üretim odasında gerçekleĢtirilmiĢtir. Getirilen buğday tohumları toprağın 1-2 cm derinliğine ekilerek üretime baĢlanılmıĢtır. Buğdaylar tahmini 10-15 cm uzunluğa eriĢince böceklerin beslenmesi için böcek üretiminde kullanılan bir diğer odaya götürülmüĢtür. Üretimin devamlılığı ve türün elde bulundurulabilmesi açısından belli zamanlarda buğday ekimi gerçekleĢtirilmiĢtir. Konukçu bitki üretimi için kullanılacak olan buğday bitkilerinin üretimi 25ºC, %7010 nem ve uzun gün (16:8) Ģartlarındaki iklim odasında yapılmıĢtır.

(30)

3. MATERYAL VE METOT

18 3.1.2. Yaprakbiti Üretimi

Labaratuvar çalıĢmalarında kullanılmak üzere Sitobion avenae ergin ve nimf bireyleri Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki koruma bölümünde denemelerde kullanılmak üzere Buğday (Triticum) üzerinde çoğaltılmıĢtır. Bu materyaller binoküler mikroskop altında üzerinde doğal düĢman ve parazitlenmiĢ bireyler olup olmadığı kontrol edildikten sonra ince uçlu bir fırça yardımıyla S. avenae aktarılmıĢtır. Bu bitkiler (buğday) daha sonra böcek üretim odasında tutulmuĢtur. Deneme süresince elde materyal bulundırmak için haftada bir aphid üretimi yenilenmiĢtir. Bu iĢleme denemeler sonlandırılıncaya kadar devam edilmiĢtir. Gerekli koĢulların sağlandığı iklim odasında denemeler uygulanmıĢtır.

3.2. Metot

Deney, her bir esansiyel yağın (0.1, 0.5 ve 1.0%) 5 tekrarında farklı dozlarla nimflere karĢı gerçekleĢtirilecektir. 10x10 cm'lik plastik kaplarda saf su ile nemlendirilmiĢ kurutma kâğıtlarına belirli miktarda buğday yaprakları konulacaktır. Daha sonra her bir plastik kutuya her bir döneme ait 100 nimf yerleĢtirilecektir. Deneme beĢ tekerrürlü olarak yenilenecektir. AraĢtırmada kullanılan nimfler tek bir koloni içinden seçilmiĢtir.

AraĢtırmada kullanılacak 4 farklı uçucu yağların farklı dozları (0.1, 0.5 ve 1.0) saf su ve tween 80 (%0,3) kullanılarak hazırlanacaktır. Nimf içeren plastik kutular 5 ml hazırlanan dozlar ile püskürtülecektir. Kontrol muamelesi için ise plastik kaplara saf su püskürtülecektir. Ölüm oranları, her bir kutuda ölü nimflerin, uygulamadan sonraki 1, 2, 3, 4 ve 5. gün sayılarak belirlenecektir. Elde edilen veriler istatistiksel paket programı kullanılarak değerlendirilicektir.

3.2.1. Denemenin Kurulması

Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümünde böcek üretim odasından denemede kullanılmak üzere yaprak biti nimfleri alınmıĢtır. Nimfler petriler içerisine konulmuĢ buğdayın baĢak yaprağı üzerine yumuĢak uçlu fırça ile toplam beĢ tekerrür olmak üzere her bir tekerrür için 100 adet nimf bireyleri aktarılmıĢtır. Bu aktarımı takiben 1-2 saat sonra aktarılan birey sayısı sayılarak yaprak üstünde 100 adet nimf olmasına özen gösterilmiĢtir. Daha sonra 4 farklı kekik çeĢitinin dozları

(31)

Uğur ĠRĠTAġ

19

ayarlanarak (0.1 0.5 ve 1 ml/0.5 lt su) yarım litrelik ilaçlama aleti ile petrilerin üzerine püskürtülmüĢtür. Denemeler 5 tekerrür olmak üzere çalıĢmanın yapıldığı 25±1°C %6010 ºC’ye ayarlı iklimlendirme odalarında yürütülmüĢtür.

Her gün kontrol edilen ünitelerde petrilerde hareketsiz duran bireyler ölü kabul edilmiĢ ve kayıt altına alınmıĢtır. Bu iĢlem deneme bitene kadar devam edilip bireyler sayılmıĢ ve not tutulmuĢtur. Elde edilen veriler, farklı dozlarda kekik ekstratlarınn yaprakbiti bireyleri üzerine olan etkisine bakılmıĢ ve yaĢam çizelgesi ortaya çıkarılmıĢtır. Deneme 25±1 °C sıcaklık ve %60±10 orantılı nemde 16:8 (aydınlık: karanlık) ıĢıklanma rejiminin sağlandığı iklim odası koĢullarında sürdürülmüĢtür.

(32)

3. MATERYAL VE METOT

20

(33)

Uğur ĠRĠTAġ

21 3.3. Verilerin Değerlendirilmesi

DeğiĢik baĢıklarda yürütülen çalıĢmalardan elde edilen veriler Excel yardımıyla düzenlenmiĢ ve elde edilen değerlere SPSS 17.0 Yardımıyla tek yönlü varyans analizi (ANOVA) uygulanmıĢtır (α=0,05). Eğer ortalamalar arasında istatistiksel bir fark belirlendiyse çoklu karĢılaĢtırma testlerinden ile de bu karĢılaĢtırma yapılmıĢtır. Ölüm oranına ait arcsine karekök transformasyonuna uygulanıp daha sonra Schefee çoklu karĢılaĢtırma testi uygulanmıĢtır. Yukarıdaki paragrafta açıklandığı gibi Analizler sonucunda ulaĢılan değerler tek yönlü varyans analizi ve çoklu karĢılaĢtırma testi uygulanmıĢtır.

(34)

3. MATERYAL VE METOT

(35)

Uğur ĠRĠTAġ

23 4. BULGULAR VE TARTIġMA

ÇalıĢmada Thymus sientisi, Thymus vulgaris, Thymus citriodarus ve Thymus cililus olmak üzere 4 farklı kekik türünün Sitobion avenae (F) ‘ya etkisi incelenmiĢtir. ÇalıĢmada her bir kekik türü için kontrol dahil 4 doz denenmiĢtir.

Thymus vulgaris bitkisinden elde edilen esansiyel yağın farklı dozlarının Sitobion avenae nimfleri üzerindeki ölüm oranlarına etkisi Çizelge 1 ‘de verilmiĢtir. Çizelge 4.1. Sitobion avenae’nın nimflerine Thymus vulgaris yağının toksik etkisi.

Doz % Ölüm ± Standart Hata 1.gün 2.gün 3.gün 4.gün 5.gün 0 0,20±0,20b 0,40±0,24d 0,80±0,20c 2,20±0,49c 2,40±0,40b 0,1 0,00±0,00b 25,40±1,96c 84,20±1,28b 97,80±0,37b 100,00±0,00a 0,5 0,20±0,20b 74,80±1,07b 96,80±0,58a 98,40±0,40b 100,00±0,00a

1 4,00±0,71a 88,60±1,03a 97,60±0,75a 99,80±0,20a 100,00±0,00a

LD50 2,092 0,415 0,107

LD90 2,880 0,875 0,436

Aynı sütındaki aynı harfler dozlar arasında istatistiki olarak fark olmadığını göstermektedir (P>0,05)

Çizege incelendiğinde Thymus vulgaris esansiyel yağının püskürtme yöntemiyle Sitobion avenae nimflerine uygulanması sonucu oluĢan ölüm oranları 1. gün, %0, %0.1, %0.5 ve %1 dozlarında çok fazla etkili olmadığı görülmüĢtür. Ancak 2. gün %0, %0.1, %0.5 ve %1 dozlarında önemli artıĢ olmuĢ ve ölüm oranları sırasıyla; %0.40, %25.40, %75.80, %88.60 olarak tespit edilmiĢ ve 5. günün sonunda kontrol grubu hariç tüm dozlarda %100 ölüm gerçekleĢmiĢtir. Dozlar arasında ölüm oranları açısından istatistiksel olarak farklılıklar olmuĢtur. ÇalıĢmanın 2. gününüde tüm dozlar istatistiki olarak farklı bulunmuĢtur.

Thymus citriodorus bitkisinden elde edilen esansiyel yağın farklı dozlarının Sitobion avenae’ya nimfleri üzerindeki ölüm oranları Çizelge 2 ‘de verilmiĢtir.

(36)

4. BULGULAR VE TARTIġMA

24

Çizelge 4.2. Sitobion avenae’nın nimflerine Thymus citriodorus yağının toksik etkisi.

Doz

% Ölüm ± Standart Hata

1.gün 2.gün 3.gün 4.gün 5.gün

0 0,20±0,20d 0,40±0,24d 0,80±0,20c 2,20±0,49c 2,40±0,40b

0,1 8,20±1,07c 32,00±1,76c 92,60±0,81b 97,80±0,37b 100,00±0,00a

0,5 14,00±1,61b 75,40±1,36b 99,40±0,40a 100,00±0,00a 100,00±0,00a

1 26,40±1,72a 98,80±0,37a 100,00±0,00a 100,00±0,00a 100,00±0,00a

LD50 1,493 0,322 0,066

LD90 2,576 0,654 0,168

Aynı sütındaki aynı harfler dozlar arasında istatistiki olarak fark olmadığını göstermektedir (P>0,05)

Çizelge incelendiğinde birinci gün artan doz artıĢına paralel olarak ölüm oranlarının arttığı gözlemlenmiĢtir. Aynı Ģekilde 2. günün de ölüm oranları önemli düzeyde artıĢ göstermiĢtir. %0, %0,1, %0,5 ve %1 dozlarındaki ölüm oranları sırasıyla %0.40, %32, %75.40 ve %98.80 olarak gözlemlenmiĢtir. ÇalıĢmada %1 lik dozda 3 günün sonunda %1 lik ölüm gerçekleĢmiĢtir. ÇalıĢmada dozlar arasında istatiktiki olarak önemli farklılıkların olduğu görülmektedir.

Thymus sientici bitkisinden elde edilen esansiyel yağın farklı dozlarının Sitobion avenae nimfleri üzerindeki ölüm oranlarına etkisi Çizelge 3‘de verilmiĢtir.

(37)

Uğur ĠRĠTAġ

25

Çizelge 4.3. Sitobion avenae’nın nimflerine Thymus sientici yağının toksik etkisi.

Doz

% Ölüm ± Standart Hata

1.gün 2.gün 3.gün 4.gün 5.gün

0 0,20±0,20c 0,40±0,24d 0,80±0,20d 2,20±0,49b 2,40±0,40b

0,1 4,80±1,71b 46,20±3,07c 98,60±0,51c 99,80±0,20a 100,00±0,00a

0,5 7,60±1,36ab 75,80±1,66b 96,80±0,58b 100,00±0,00a 100,00±0,00a

1 9,00±1,14a 92,00±1,22a 100,00±0,00a 100,00±0,00a 100,00±0,00a

LD50 2,871 0,323 0,065

LD90 4,773 0,811 0,225

Aynı sütındaki aynı harfler dozlar arasında istatistiki olarak fark olmadığını göstermektedir (P>0,05)

Çizelge incelendiğinde 2. gün tüm dozlarda ölüm oranları açısından farklı olduğu görülmüĢtür. En yüksek ölüm oranının %92 ile % 1’lik dozda görüldüğü tespit edilmiĢtir. %1 lik dozda 3 günün sonunda %100 ölüm görülmüĢtür. ÇalıĢmada 4.günün sonunda 0.5’lik dozda tüm nimflerin öldüğü görülmüĢtür. 5. günün sonunda ise kontrol hariç tüm dozlarda %100 ölüm gerçekleĢmiĢtir.

Thymus cililus bitkisinden elde edilen esansiyel yağın farklı dozlarının Sitobion avenae nimfleri üzerindeki ölüm oranlarına etkisi Çizelge 4‘de verilmiĢtir.

(38)

4. BULGULAR VE TARTIġMA

26

Çizelge 4.4. Sitobion avenae’nın nimflerine Thymus cililus yağının toksik etkisi.

Doz

% Ölüm ± Standart Hata

1.gün 2.gün 3.gün 4.gün 5.gün

0 0,20±0,20d 0,40±0,24d 0,80±0,20b 2,20±0,49b 2,40±0,40b

0,1 14,20±1,07c 73,00±0,95c 99,20±0,37a 100,00±0,00a 100,00±0,00a

0,5 22,40±2,99b 83,00±0,71b 99,40±0,40a 100,00±0,00a 100,00±0,00a

1 43,20±1,53a 92,60±0,81a 99,60±0,40a 100,00±0,00a 100,00±0,00a

LD50 1,088 0,197 0,059

LD90 1,996 0,737 0,215

Aynı sütındaki aynı harfler dozlar arasında istatistiki olarak fark olmadığını göstermektedir (P>0,05)

Çizelge incelendiğinde 1. günün sonunda %1’lik dozda hemen hemen nimflerinin yarısının öldüğü (%43.20) görülmüĢtür. Ġkinci günün sonunda dozların ölüm oranlarına etkisi incelendiğinde tüm dozlar arasında istatistiksel farklılıklar olduğu görülmüĢtür. Dozların ölüm oranları %0, %0.1, %0.5 ve %1 dozlarının ölüm oranların a etkisinin sırasıyla; %0.40, %73, %83, %92 olduğu görülmüĢ olup sonraki günlerde ölüm oranı içerisinden dozlar arasında kendi aralarında farklılık bulunmaz kontrol grubu ile tüm dozlar üzerinde gerçekleĢmiĢtir.

Çizelge 4.5. 1. gün, 2.gün ve 3. gün kekik çeĢitlerine ait LD50 değerleri

Etkili Madde 1.gün 2.gün 3.gün Thymus vulgaris 2,092 0,415 0,107 Thymus citriodorus 1,493 0,322 0,066 Thymus sientici 2,871 0,323 0,065 Thymus cililus 1,088 0,197 0,059

Thymus vulgaris türlerinin nimflerde %50 ölmesi için gerekli olan lethal doz düzeyi ilk üç gün sırasıyla 2.092, 0.415, 0.107 bulunmuĢtur. ÇalıĢmada Thymus citriodorus’ta %50 ölüm gerçekleĢmesi için gerekli lethal doz düzeyi ilk üç gün

(39)

Uğur ĠRĠTAġ

27

sırasıyla 1.493, 0.322, 0.066 olarak tespit edilmiĢtir. Thymus sientici’de %50 ölüm görülmesi için gerekli lethal doz düzeyi ilk üç gün sırasıyla 2.871, 0.323, 0.065 olarak bulunmuĢtur. Thymus cililus’ta ise %50 ölüm için gerekli lethal doz düzeyleri 1.gün 1.088, ikinci gün 0.197 ve üçücü gün ise lethal doz düzeyi 0.059 olarak tespit edilmiĢtir.

ġekil 4.1. Farklı kekik türlerinin LD50 değerlerinin 3 günlük ortalaması

Dört farklı kekik türü kendi aralarında incelendiğinde üçüncü günün sonunda en yüksek ölüm oranları elde edilmiĢ olup, ölüm oranı açısından en etkili sonuç Ģöyle sıralanmaktadır. Thuymus citriodorus˃ Thuymus cililus˃ Thymus sientici˃ Thymus vulgaris olup Ģekilde 4.2’de verilmiĢtir.

ġekil 4.2. Üçüncü gündeki ölüm oranlarına çeĢit/doz/ etki.

Labaratuar koĢullarında kekik yağının toksik etkisini belirlemeye yönelik yapılan çalıĢmalarda uygulanan bitkisel kökenli yağların doz artıĢıyla doğru orantılı olacak Ģekilde ölüm oranlarının arttığı gözlemlenmiĢ ve tüm kekik türlerinde ölüm oranı

(40)

4. BULGULAR VE TARTIġMA

28

yüksek bulunmuĢtur. Elde edilen sonuçlar bu konuda çalıĢma yapmıĢ araĢtırıcıların çalıĢmaları ile paralellik göstermektedir. Benzer bir çalıĢmada Pavela (2011), tarafından aralarında Thymus vulgaris’inde bulunduğu dokuz aromatik bitkiden elde edilen esansiyel yağların aktivitesini Melestes aeneus erginlerine karĢı incelenmiĢtir. Denenen tüm esansiyel yağlar M. aeneus erginlerine karĢı yüksek düzeyde mortaliteye neden olurken, T. vulgaris'den elde edilen uçucu yağlardan en etkili sonuçların alınmıĢ olduğunu bildirmiĢtir. Ayrıca Capinera (2008), ġeftali yaprakbiti, pamuk yaprakbiti (Aphis gossypii) ve bakla yaprakbiti (A. fabae) üzerinde test edilen Tesbih ağacı (Melia azedarach L.)’ın dan ekstrakte edilen metanollü meyve uçucu yağının %25, %12.5 ve %1.25 dozları denenmiĢ ve %100 ölüm oranı olduğu saptanmıĢtır. Bu konuda yapılan baĢka bir çalıĢmada Tunç ve ġahinkaya (1998), anason, kimyon, okaliptüs ve kekik bitkilerinden ekstarkte edilen esansiyel yağların fümigant toksisitesini serada zarar yapan iki noktalı kırmızı örümcek ve pamuk yaprak biti üzerinde denemiĢlerdir. ÇalıĢmada kekik bitkisinden elde edilen uçucu yağların oldukça etkili olduğu gözlemlenmiĢtir. Kekik yağınında aralarında bulunduğu farklı zararlılara karĢı uygulanan baĢka bir çalıĢmada, kekik otu, kimyon, biberiye, okaliptüs ve anason uçucu yağlarının fümigant etkilerini depo zararlısı olan, Tribolium confusum ve Ephestia kuehniella‘nın yumurtalarına karĢı denemiĢlerdir. Yapılan çalıĢma, Kekik uçucu yağı, E. kuehniella ve T. confusum yumurtalarında sırasıyla %89 ve %77 oranlarında ölüme sebebiyet vermiĢtir (Tunç ve ark. 2000).

(41)

Uğur ĠRĠTAġ

29 5. SONUÇ VE ÖNERĠLER

Bu çalıĢmada laboratuvar koĢullarında, dört farklı kekik (Thymus sientisi, T. vulgaris, T. citriodarus ve T. cililus) türünün 3 dozunun (0.1, 0.5 ve %1,0) Sitobion avenae’nın nimfleri üzerindeki toksik etkilerine yönelik çalıĢmalar yürütülmüĢtür. ÇalıĢma sonucunda 5. günün sonunda S. avenae’nın nimflerine karĢı uygulanan kekik türlerine ait her üç dozdada, ölen nimflerin kontrolden daha yüksek olduğu tespit edilmiĢtir. ÇalıĢmada tüm uygulamalarda ikinci günden itibaren artan doz artıĢına paralel olarak ölüm oranlarında artıĢ görülmüĢtür. Denemenin 5. gününde ise tüm kekik türlerinde ve dozlarında %100 ölüm gerçekleĢmiĢtir. ÇalıĢmada nimflerin %50 sinin ölmesi için gerekli olan lethal doz düzeyi 3. günün sonunda; T. vulgaris’de %0.107, T. citrioudus için %0.066, T. sientici için %0.065 ve T. cililus esansiyel yağı için ise %0.059 olarak bulunmuĢtur.

Sonuçlar incelendiğinde S. avenae’nın nimfleri üzerinde uygulanan kekik türlerine göre ölüm oranları açısından en etkili sonuçlar; T. citriodorus˃ T. cililus˃ T. sientici˃ T. vulgaris olarak elde edilmiĢtir.

Bu sonuçlardan yola çıkarak, buğday ekiliĢ alanlarında önemli bir zararlı olan Sitobion avenae’nın mücadelesine yönelik yapılacak olan çalıĢmalarda üreticilerin aĢağıdaki hususları dikkate alması önerilmektedir.

Sürdürülebilir bir mücadele kapsamında ve buğday ekiliĢ alanlarında zararlılarla mücadele edilirken alternatif ürünler kullanmak hem doğaya hem insan sağlığına zararı minimuma indirecektir. Yapılan çalıĢma ile dört farklı kekik uçucu yağlarından elde edilen sonuçlar oldukça etkili olmuĢtur ve bu konuda yapılacak olan çalıĢmalar için umut vericidir. Bunların pratikte biyolojik mücadele çalıĢmalarında ve IPM de etkili kullanımı ile ilgili olarak yetiĢtiricilerin eğitilmesi ve teĢvik edilmesi önem arz etmektedir.

(42)

5. SONUÇ VE ÖNERĠLER

(43)

Uğur ĠRĠTAġ

31 6. KAYNAKLAR

Akca, I., Kızılkaya, R., Minkina, T., S, Sushkova., Gromakova, N.M. 2015. Efficacy of Neem Azal T/S formulation on Philoscia muscorum (Scopoli, 1763) (Isopoda; Philosciidae). Egyptian

Journal of Biological Pest Control, 25(1): 67-69.

Attia, S., Lognay, G., Heuskin, S., Hance, T. 2016. Insecticidal activity of Lavandula angustifolia Mill against the pea aphid Acyrthosiphon pisum. Journal of Entomology and

Zoology Studies, 4(1): 118-122.

Capinera, J. 2008. Encyclopedia of Entomology. Springer-Verlag New York Inc., 4346, New York.

Cetin, H., Erler, F., Yanikoglu, A. 2006. Toxicity of essential oils extracted from Origanum onites L. and Citrus aurentium L. against the pine processionary moth, Thaumetopoea wilkinsoni Tams.. Folia biol., 54: 153-157.

Chambers, R.J., Sunderland, K.D., Stacey, D.L., Wyatt, I.J. 1986. Control of Cereal Aphids in Winter Wheat by Natural Enemies Aphid-Specific Predators, Parasitoits and Pathogenic Fungi.

Ann. Appl. Biol., 108: 219-231.

Chiffelle, I., Huerta, A., Lizana D. 2011. Antifeeding and insecticide properties of aqueous and ethanolic fruıt extracts from Melia azedarach L. on the elm leaf beetle Xanthogaleruca luteola Müller. Chilean Journal of Agricultural Research, 71(2).

Delen, N., Kınay, P., Yıldız, F., Yıldız, M., Altınok, H., Uçkun, Z. 2010. Türkiye Tarımında Kimyasal SavaĢımın Durumu ve Entegre SavaĢım Olanakları. VII. Türkiye Ziraat Mühendisliği Teknik Kongresi, 11-15 Ocak 2010, Ankara. S, 609-620.

Elmalı, M. 1993. Yaprakbitlerinin Buğdayın Bazı Verim ve Kalite Özelliklerine Etkisi. I. Un Bulgur Bisküvi Sempozyumu, 21-22 Hazian 193, Karaman. S, 103-113.

El-Gengaihi, S.E., Amer, S.A.A., Mohamed, S.M. 1996. Biological Activity Of Thyme Oil and Thymol Against Tetranychus urticae Koch. Anz. Schadlingskde., Pflanzenschutz,

Umweltschutz, 69: 157-159.

Elmalı, M., Toros, S. 1994. Konya Ġlinde Buğday Tarlalarında Yaprakbiti Tespiti Üzerinde AraĢtırmalar. Türkiye III. Biyolojik Mücadele Kongresi, 25-28 Ocak 1994, Ġzmir. Cilt VII. S, 13-18.

Elmalı, M., Toros, S., 1997. Buğdayın Bazı Verim ve Kalite Özelliklerinin Sitobion avenae (F.) (Homoptera: Aphididae)’nın Etkisi. Türk. Entomol. Derg., 21: 109-118.

Erdoagan, P., Yıldırım, A. 2013. Ġki Farklı Bitki Ekstraktının YeĢil ġeftali Yaprakbiti [(Myzus (N.) persicae Sulzer) (Hemiptera: Aphididae)]’ne Ġnsektisit Etkileri Üzerinde AraĢtırmalar.

Bitki Koruma Bülteni, 53(1):33-42.

Göçmen, H., Toprakçı, N., Ġkten, C. 2007. Pamuk Beyazsineği, Bemisia tabaci (Genn.) (Homoptera: Aleyrodidae)'ye KarĢı Azadirachtin'in Etkinliği Üzerine Bir AraĢtırma. Akdeniz

Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, 20 (1), 119-26.

Gren, M.B., Hedin, P.A. 1986. Allelopathic Agents; Pests; Insect-plant Relationships; Congresses. Biol. Control, 243 p.

Ho, S.H., Ma, Y., Huang, Y. 1997. Anethole, a Potential Insecticide From Illicium verum Hook F., Aganist Two Stored Product Insects. International Pest Control, 39(2): 50-51.

Hori, M. 1998. Repellency of Rosemary Oil Against Myzus persicae in a Laboratory and in a Screenhouse. J. Chem. Ecol., 24, pp. 1425–1432.

(44)

6. KAYNAKLAR

32

Iramu E.T. 2012. A Critical Evaluation of the Effects of Plant Essential Oil Formulations Against Two Generalised Insect Pests of Abelmoschus manihot (L.) Medik (Family: Malvaceae). PhD Thesis, School of Agriculture and Food Sciences, The University of Queensland, 198p.

Isman, B. M.2000. Plant Essential Oils For Pest And Disease Management. Faculty of Agricultural Sciences, University of British Columbia.

IĢık, M., Görür, G. 2009. Aphidicidial activity of seven essential oils against the cabbage aphid, Brevicoryne brassicae L. (Hemiptera: Aphididae). Munis Entomology & Zoology, 4 (2): 424-431.

Kıran, E. (1994). Güneydoğu Anadolu Bölgesi Hububat EkiliĢ Alanlarında Görülen Yaprakbiti Türleri ve Doğal DüĢmanları Üzerinde ÇalıĢmalar. Türkiye III. Biyolojik Mücadele Kongresi Bildirileri, 25-28 Ocak 1994, Ġzmir. Cilt VII. S, 29-35.

Koschier, E.H., Sedy, K.A., Novak, J. 2002. Influence of Plant Volatiles on Feeding Damage Caused by the Onion Thrips Thrips tabaci. Crop Protection, 21 (5): 419-425.

Koshıer, E.H., Katrın, A.S. 2003. Labiate Essential Oils Affecting Host Selection and Acceptance of Thrips tabaci lindeman. Institute For Plant Protection. University of Natural Resources and Applied Life Sciences (BOKU) Vienna, Peter Jordanstrasse 82, Vienna 1190, Austria.

Langer, A., Hance, T. 2003. Enhancing Parasitism of Wheat Aphids Through Apparent Competition: a tool for Biological Control. Agr. Ecosyst. Environ., 102: 205-212.

Lodos, N. (1982). Türkiye Entomolojisi II (Genel, Uygulamalı ve Faunistik). Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları, Yayın No.429, Sayfa: 580. Ġzmir.

Ġslamoğlu, M., AkmeĢe, V. 2018. Farklı Konsantrasyonlardaki Baldıran (Conium maculatum L.) Ekstratlarının Myzus percicae (Sulzer) ve Aphis fabae (Scopoli) (Hemiptera: Aphididae) Üzerine Etkileri. Türkiye Tarımsal Araştırmalar Dergisi, 5(2): 97-102.

Muller, R.FJ., Berger, BM., Yegen, O., CAKĠR, C. 1997. Seasonel Variations in Chemical Composition of Essential Oils of Selected Aromatic Plants Growing Wild in Turkey. Journal of

Agricultural and Food Chemistry, 45 (12): 4821- 4825.

Mwangı, IW., Addae-Mensah, I., Murıukı, G., Munavu, R., Lwande, W., Hassanalı, A. 1992. Essential Oils of Lippia speeies in Kenya. IV: Maize weevil (Sitophilus zeamais) Repelleney and Larvicidal Activity. Int. Pharmacognosy, 30 (1): 9- 16.

Nia, B., Frah, N., Azoui, I. 2015. Insecticidal activity of three plants extracts against Myzus persicae (Sulzer, 1776) and their phytochemical screening. Acta Agriculturae Slovenica, 105-2: 261-267.

Nia, B., Frah, N., Lekbir, A., Benmhmed, K. 2018. Assessment of toxicity on the basis of total phenolic content in oleander leaves (Nerium oleander L.) against Myzus persicae (Sulzer, 1776) (Hemiptera: Aphididae). Acta agriculturae Slovenica, 111-2, str.265-270.

Öncüer, C. 2000. Tarımsal Zararlılarla SavaĢ Yöntem ve Ġlaçları. Adnan Menderes Üniversitesi Yayınları No:13, 333 s, Aydın.

Özder, N., Toros, S. 1999. Tekirdağ Ġlinde Buğdayda Zarar Yapan Yaprakbiti (Homoptera: Aphidoidea) Türlerinin Saptanması Üzerinde AraĢtırmalar. Türk. Entomol. Derg., 23: 101-110. Özhatay N, Kültür ġ & Aksoy N (1994). Check-list of additional taxa to the Supplement Flora of Turkey. Turk J Bot 18: 497-514.

Pavela, R. 2011. Insecticidal and repellent activity of selected essential oils against of the pollen beetle, Meligethes aeneus (Fabricius) adults. Industrial Crops and Products, 34: 888–892.

Şekil

Çizelge No                                                           Sayfa  Çizelge 4.1
ġekil 3.2 Thymus türlerine ait bitkisel ekstraklar.
Çizelge 4.2. Sitobion avenae’nın nimflerine Thymus citriodorus yağının toksik etkisi.
Çizelge 4.3. Sitobion avenae’nın nimflerine Thymus sientici yağının toksik etkisi.
+3

Referanslar

Benzer Belgeler

yerleşimden trakeobronşit’ ve şiddetli nekrotizan bronkopnomoni’ ye kadar çeşitlidir. Kistik fibrozlu hastalarda görülen invaziv enfeksiyonlar altta yatan akciğer hastalığı

Duraklara ait tüm noktalardan elde edilen sabit yağ oranına ait dağılım değerleri (Şekil 5.) incelendiğinde, Toplanan rezene örneklerinin sabit yağ oranları

Daha büyük, depremler, daha büyük anomali oluştururlar ve büyük depremlerden önce gözlenen anomaliler deprem odağına yüzlerce kilometre mesafelerde ortaya çıkabilirler.,

Buna göre, fiziksel alan toplamı ve psikolojik alan toplamları ile vücut yağ yüzdesi arasında istatistiksel olarak negatif yönde anlamlı bir ilişki vardır (r = - 0,25) (p<

Kur’ân, hayat, hürriyet ve mülkiyet gibi bu üç hakka ek olarak diğer birçok insan hakkına daha işaret etmektedir ki özetle bunlar: emniyet, sosyal güvenlik, iş/işçilik,

Cinsel istismar öyküsü bulunan kadın katılımcıların puanları; uyarılma, orgazma ulaşabilme ve toplam ACYÖ puanları açısından, cinsel istismar öyküsü

“Kocaeli Ruhsal Travma Kısa Tarama Ölçeği”nin (Kocaeli-Kısa) geçerliğini değerlendirmek için Klinisyen Tarafından Uygulanan TSSB Ölçeği (TSSB-Ö / CAPS) çalışmada

Tüzükte Cemiyet’in kuruluş amaçları şöyle belirtilmiştir: Cemiyeti Hükü- mete resmen tanıtmak, basın suçlarının yargılamasında Cemiyet Meclis-i İdare- si’nin