• Sonuç bulunamadı

Bazı yerel taze fasulye genotiplerinin tuza ( NaCl ) tolerans düzeylerinin belirlenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bazı yerel taze fasulye genotiplerinin tuza ( NaCl ) tolerans düzeylerinin belirlenmesi"

Copied!
54
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ FEN BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

BAZI YEREL TAZE FASULYE GENOTĠPLERĠNĠN TUZA ( NaCI )

TOLERANS DÜZEYLERĠNĠN BELĠRLENMESĠ

Alper KOÇAK YÜKSEK LĠSANS Bahçe Bitkileri Anabilim Dalını

Haziran 2012 KONYA Her Hakkı Saklıdır

(2)

TEZ KABUL VE ONAYI

Alper KOÇAK tarafından hazırlanan “BAZI YEREL TAZE FASULYE GENOTİPLERİNİN TUZA (NaCI) TOLERANS DÜZEYLERİNİN BELİRLENMESİ” adlı tez çalışması 16/07/2012 tarihinde aşağıdaki jüri tarafından oy birliği / oy çokluğu ile Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı‟nda YÜKSEK LİSANS olarak kabul edilmiştir.

Jüri Üyeleri

BaĢkan

Prof. Dr. Mustafa PAKSOY

DanıĢman

Prof. Dr. Önder TÜRKMEN

Üye

Yrd. Doç. Dr. Mehmet HAMURCU

Yukarıdaki sonucu onaylarım.

Prof. Dr. Aşır GENÇ FBE Müdürü

(3)

TEZ BĠLDĠRĠMĠ

Bu tezdeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edildiğini ve tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada bana ait olmayan her türlü ifade ve bilginin kaynağına eksiksiz atıf yapıldığını bildiririm.

DECLARATION PAGE

I hereby declare that all information in this document has been obtained and presented in accordance with academic rules and ethical conduct. I also declare that, as required by these rules and conduct, I have fully cited and referenced all material and results that are not original to this work.

Alper KOÇAK

(4)

iv

ÖZET

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

BAZI YEREL TAZE FASULYE GENOTĠPLERĠNĠN TUZA ( NaCI ) TOLERANS DÜZEYLERĠNĠN BELĠRLENMESĠ

Alper KOÇAK

Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı

DanıĢman: Prof. Dr. Önder TÜRKMEN 2012, 54 Sayfa

Jüri

DanıĢman: Prof. Dr. Önder TÜRKMEN Üye: Prof. Dr. Mustafa PAKSOY

Üye: Yrd. Doç. Dr. Mehmet HAMURCU

Bu çalışmada 32 adet yerel taze fasulye genotiplerinin tuza tolerans düzeylerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda tohum ekiminden 10 gün sonra, gün aşırı olarak, her uygulamada 50 mM olmak üzere toplamda 250 mM NaCI uygulaması yapılmıştır. Tuz stresinin görüldüğü 15 günde fasulye fidelerinde, 1-5 Skala değerleri, Fide Boyu, Sürgün Yaş ve Kuru Ağırlığı, Kök Uzunluğu, Kök Yaş ve Kuru Ağırlıkları, Yaprak Yaş ve Kuru Ağırlıkları ölçüm ve gözlemleri yapılmıştır. Yapılan çalışma sonrasında elde edilen veriler her genotipin kontrol grubuna göre göreceli olarak değerlendirilmiştir.

Denemeye alınan tüm genotiplerde farklı oranlarda da olsa tuz stresine bağlı zararlanmalar gözlenmiştir.11, 23, 24,17, 12 ve 29 numaralı genotiplerin denemenin genel ortalamasına göre daha az etkilenme gösterdikleri ve daha tolerant genotipler olduğu anlaşılmıştır. Bu yönüyle benzer çalışmalar için önerilebilecek ümitvar genotipler olabilecekleri ön görülmüştür.

(5)

v

ABSTRACT

MS THESIS

DETERMĠNATĠON OF THE SALT ( NaCI ) TOLERANCE LEVELS OF SOME LOCAL FRESH BEAN GENOTYPES

Alper KOÇAK

Advisor: Prof. Dr. Önder TÜRKMEN

2012, 54

Jury

Advisor: Prof. Dr. Önder TÜRKMEN Jury: Prof. Dr. Mustafa PAKSOY

Jury: Asst.Prof.Dr. Mehmet HAMURCU

In this study,it has been aimed to determine the levels of salt tolerances of 32 numbers of domestic fresh bean genotypes. For this purpose in this study,10 days after the cultivation, in every other day 50 mM NaCl and totally 250 mM NaCl has been applied for each practice.On the fifteenth day when salt stress has been started to see, for the bean seedlings, “1-5 scala values, length of seedling, fresh and dry weight of shoot, root lenght, fresh and dry weight of root, fresh and dry weight of leaf” have been analysied. After the study, the datas achieved have been evaluated according to each control groups of genotypes relatively.

After the study the damages have been observed on every genotypes due to salt stress. İt has been determined that 11,23,24,17,12 and 29 numbered genotypes have been affected less than the others and therefore it has been understood that they are much more tolerant. It has been provided that there can be proposed hopeful genotypes for similar studies.

(6)

vi

ÖNSÖZ

Yüksek lisans tezimin gerçekleşmesinde, bana mesleğimi sevdirmesi ve mesleki anlamda kendime güven vermesi açısından, bilgilerini sabır ve itina ile benimle paylaşarak öğreten sayın Prof. Dr. Önder TÜRKMEN hocama teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilmekteyim. Ayrıca yüksek lisans eğitimim sırasınca her zaman yardım ve tecrübelerinden faydalandığım sayın Prof. Dr. Mustafa PAKSOY, Uzman Musa SEYMEN, Ziraat Mühendisi Raziye EYİCE‟ye ve tüm Selçuk Üniversitesi Bahçe Bitkileri Bölümü öğretim üyelerine teşekkürlerimi sunarım.

Ayrıca sevgiyle, sabırla ve özveri ile beni bu günlere kadar getiren sevgili aileme sonsuz teşekkür ederim.

Alper KOÇAK KONYA- 2012

(7)

vii ĠÇĠNDEKĠLER ÖZET ... iv ABSTRACT ... v ÖNSÖZ ... vi ĠÇĠNDEKĠLER ... vii SĠMGELER VE KISALTMALAR ... ix ġELĠLLER DĠZĠNĠ………...…… ix ÇĠZELGELER DĠZĠNĠ………...x 1.GĠRĠġ ... 1 2. KAYNAK ARAġTIRMASI ... 4

2.1. Fasulye Hakkında Genel Bilgiler ve Fasulye‟de Genetik Çeşitlilik………….... 4

2.2. Toprak ve Sulama Sularında Tuzluluk………...…….. 7

2.3. Bitkilerde Tuz Stresi ve Tuz Stresine Adaptasyon Mekanizmaları…………..… 9

3. MATERYAL VE YÖNTEM ... 15

3.1. Bitki Materyali ………..………..…...… 15

3.2. Tohumların Çimlenmesi ve Fide Gelişmesi ……….……... 15

3.3. Yapılan Ölçüm ve Gözlemler ……….…..…. 16

3.4. Sonuçların Değerlendirilmesi ………... 17

4. ARAġTIRMA SONUÇLARI VE TARTIġMA ... 18

4.1. Araştırma Sonuçları ………...….19

4.1.1. Kullanılan Fasulye Genotiplerinin 1-5 Skalası ile Tuzluluktan Etkilenme Değerleri……….……... 19

4.1.2. Tuz Stresleri Sonucunda Fide Boyunda Ortaya Çıkan Değişimler ………...…20

4.1.3. Tuz Stresleri Sonucunda Sürgün Yaş Ağırlığında Ortaya Çıkan Değişimler ……….…………21

4.1.4. Tuz Stresleri Sonucunda Sürgün Kuru Ağırlığında Ortaya Çıkan Değişimler………..22

(8)

viii

4.1.5. Tuz Stresleri Sonucunda Kök Yaş Ağırlığında Ortaya

Çıkan Değişimler ………..……….……….……….24

4.1.6. Tuz Stresleri Sonucunda Kök Kuru Ağırlığında Ortaya Çıkan Değişimler…..……….……….………..26

4.1.7. Tuz Stresleri Sonucunda Yaprak Yaş Ağırlığında Ortaya Çıkan Değişimler ………..……….……..28

4.1.8. Tuz Stresleri Sonucunda Yaprak Kuru Ağırlığında Ortaya Çıkan Değişimler ……… 29

4.1.9. Tuz Stresleri Sonucunda Kök Uzunluklarında Ortaya Çıkan Değişimler……….………..…. 31

4.2. Tartışma………..…...………..33

5. SONUÇLAR VE ÖNERĠLER ... .36

KAYNAKLAR ... .37

(9)

ix

SĠMGELER VE KISALTMALAR Simgeler

P: Fosfor elementi

K: Potasyum elementi

CI: Klor elementi Na: Sodyum elementi NaCI: Sodyum Klorür NO3 : Nitrat Na2SO4: Sodyum Sülfat MDA : Malondialdehyde Kısaltmalar mg/l : miligram/litre mM : milimolar dS/m : Desisimens/metre % : Yüzde < : Daha küçük > : Daha büyük t: Ton Kg: Kilogram g: Gram m: Metre m3: metreküp cm: Santimetre mm: Milimetre da: Dekar ha: Hektar o C : Santigrad derece

(10)

x

ġEKĠLLER DĠZĠNĠ

Şekil 3.1. Denemeden genel bir görünüm ...………...………15 Şekil 3.2. Laboratuara alınan bitkilerden bir görünüm………..…17 Şekil 3.3. 1/1000 „lik hassas terazide yapılan ölçümlere bir örnek…………. …………17

Şekil 4.1 Tuz stresi altında fide boyu değerleri (cm) ve kontrol

bitkileri ile karşılaştırması………..20 Şekil 4.2. . Tuz stresi altında sürgün yaş ağırlık değerleri (g) ve kontrol

bitkileri ile karşılaştırması………22 Şekil 4.3. Tuz stresi altında sürgün kuru ağırlık değerleri (g) ve kontrol

bitkileri ile karşılaştırması………..23 Şekil 4.4. Tuz stresi altında kök yaş ağırlık değerleri (g) ve kontrol

bitkileri ile karşılaştırması………..26 Şekil 4.5. Tuz stresi altında kök kuru ağırlık değerleri (g) ve kontrol

bitkileri ile karşılaştırması………..27 Şekil 4.6. Tuz stresi altında yaprak yaş ağırlık değerleri (g) ve kontrol

bitkileri ile karşılaştırması………..29 Şekil 4.7. Tuz stresi altında yaprak kuru ağırlık değerleri (g) ve kontrol

bitkileri ile karşılaştırması……… 31 Şekil 4.8. Tuz stresi altında kök uzunluğu değerleri (cm) ve kontrol

(11)

xi

ÇĠZELGELER DĠZĠNĠ

Çizelge 4.1. Tuz stresi altında fasulye genotiplerinin 1-5 skala değerleri ……...…...19 Çizelge 4.2.Tuz stresi altında fide boyu değerleri ve kontrol bitkileri

ile karşılaştırılması………..………….….….21 Çizelge 4.3. Tuz stresi altında sürgün yaş ağırlık değerleri ve kontrol bitkileri

ile karşılaştırılması ……….………....22 Çizelge 4.4. Tuz stresi altında sürgün yaş ağırlık değerleri ve kontrol bitkileri

ile karşılaştırılması ……….………..…..23 Çizelge 4.5. Tuz stresi altında kök yaş ağırlık değerleri ve kontrol bitkileri

ile karşılaştırılması………..………....…25 Çizelge 4.6. Tuz stresi altında kök kuru ağırlık değerleri ve kontrol bitkileri

ile karşılaştırması ………..… 26 Çizelge 4.7.Tuz stresi altında yaprak yaş ağırlık değerleri ve kontrol bitkileri

ile karşılaştırılması ……….……27 Çizelge 4.8. Tuz stresi altında yaprak kuru ağırlık değerleri ve kontrol bitkileri

ile karşılaştırılması ……….….….. 28 Çizelge 4.9. Tuz stresi altında kök uzunluğu değerleri ve kontrol bitkileri

(12)

1.GĠRĠġ

Fasulye tür zenginliği fazla olan Leguminosae familyasının ve bu familya içinde yaklaşık 70 türe sahip Phaseolus cinsinin bir üyesidir (Singh ve ark., 2007; Acosta-Gallegos ve ark., 2007). Delgado Salinas (1985), taksonomik olarak Phaseolus vulgaris türünün P. vulgaris var. aborigineus ve P. vulgaris var. mexicanus olmak üzere iki alt gurubunun olduğunu; bunların morfolojik ve moleküler olarak birbirinden ayrıldığını bildirmiştir (Gepts, 1998). Fasulye dünya üretimi kuzey ve orta Amerika, güney Amerika, doğu ve güney Afrika, batı ve güneydoğu Avrupa ve doğu Asya olmak üzere 5 bölgede yapılmaktadır (Adams ve ark, 1985). Orta Amerika ve güney Amerika fasulyenin 2 ana gen merkezidir ( Beebe ve ark., 2000, Singh, 2001; Rodino ve ark., 2003; Chacon ve ark., 2005; Benchimol ve ark., 2007; Chiorato ve ark., 2007; Marotti ve ark., 2007; Kıwak ve gepts 2009).

Fasulye tane baklagiller arasında önem bakımından Dünya‟da üçüncü sırada yer alan bir türdür ( Blair ve ark., 2009). İnsan beslenmesi için önemli bir protein kaynağı olan fasulye aynı zamanda önemli bir vitamin kaynağıdır (Karakus ve ark, 2005). Fasulye insanların ihtiyaç duyduğu proteinin %33 ünü karşılamaktadır. Bünyesinde bulundurdukları antioksidan bileşiklerden dolayı kalp hastalıkları Parkinson, Alzheimer gibi hastalıklar, felç ve ciğer hastalıkları ve hatta kanseri önlemede etkili olduğu bildirilmiştir. İnsan beslenmesi dışında hayvan beslenmesinde kullanılabildiği gibi kozmetik ve boya yapımı gibi bazı kimyasal uygulamalarda da kullanılabilmektedir ( Singh ve ark., 2007).

Dünya taze fasulye üretiminde Çin 14.688.367 ton ile birinci sırayı alırken, ülkemiz 603.653 ton ile Dünya üretiminin %3,1‟ini karşılayarak üçüncü sırada yer almaktadır. Kuru fasulye üretiminde ise 20.698.984 ton olan Dünya üretiminin 3 milyon tonunu karşılayan Myanmar birinci sırayı alırken ülkemiz 181.205 ton ile 19. sırada yer almaktadır (Anonim, 2009).

Ülkemizde en fazla taze fasulye yetiştiriciliği Batı Karadeniz Bölgesi‟nde yapılırken (%30), Akdeniz Bölgesi (%21) ve Ege Bölgesi (%17) takip etmektedir. Üretimin en yoğun yapıldığı Samsun ilinin üretimdeki payının yaklaşık olarak %18 olduğu görülmektedir (Anonim, 2010).

Ancak insan sağlığı ve beslenmesinde çok önemli olan bu türde verimliliği sınırlandıran pek çok problemi vardır. Bu problemlerden biriside pek çok tarımsal üründe önemli verim ve kalite kayıplarına neden olan toprak tuzluluğudur.

(13)

Tuzluluk, dünya topraklarında tarımsal üretimi kısıtlayıcı en önemli faktörlerden biridir ve tuzluluktan etkilenen tarım alanları giderek artmaktadır. Dünya nüfusu giderek artarken bu artışa paralel olarak insanların beslenme ihtiyacı da artış göstermektedir. Giderek artan besin ihtiyacı problemine karşı yapılabilecek önlemler arasında, tarım alanlarının genişletilmesi ve birim alandan daha yüksek verim elde edilmesi gelmektedir. Ancak tarım yapılan bölgelerde, özellikle kurak ve yarı kurak alanlarda birim alanda verimin yükseltilebilmesi ve bu alanlarda ileriki yıllarda tarımsal faaliyetlerin devam edebilmesi için toprak tuzluluğu problemi ile mücadele edilmesi gerekmektedir. Tuzluluk sorunu ile mücadele için uygulanacak yöntemler zor, masraflı ve devamlılık gerektirmektedir. Dünyada sulanan tarım arazilerinin hemen hemen yarısı, ülkemizde ise tarım alanlarının %32,5‟i tuzluluk problemi ile karşı karşıyadır (Ekmekçi ve ark., 2005). Bu kadar geniş bir alanda kültürel uygulamalar ile tuzlulukla mücadele edilmesi oldukça zordur.

Tarım alanlarında tuzluluk problemi yalnız bir faktöre bağlı olmayıp, birçok faktörün etkisiyle beliren oldukça karmaşık bir olaydır. Tuzlanmayı etkileyen etmenler, uygun olmayan drenaj şartları, sulama ile tuzlu taban suyunun yükseltilmesi, sulama suyundaki kalite problemleri, denizlerin etkisi, toprağı meydana getiren kayaların ayrışma ürünü olan tuzların toprakta yüksek oranda birikmesi ve iklim şartlandır (Önal, 1978; Karadavut, 2002). Toprakta tuz içeriği artıkça bitkinin su alımı kısıtlanır. Tuz konsantrasyonu kullanılabilir su potansiyelini düşürmeye yetecek kadar olduğunda (0.5-1.0 bar) bitki strese girer ki, bu da tuz stresi olarak adlandırılır (Levitt, 1980; Koç, 2005).

Tuzluluk stresinin bitkiler üzerinde üç temel zarar mekanizması vardır. Bunlar su eksikliği ile ortaya çıkan ozmotik stres, fazla Cl

ve Na+ alımı ile ilgili özel iyon toksisitesi ve fazla miktarda Na+ ve Cl- un alınması ile potasyum, nitrat ve fosfat alımının azalması veya bu iyonların dengesini bozulması ile görülen dengesiz iyon alımı veya yetersiz besin maddesi alımıdır (Gorham et al., 1985., Karadavut 2002.). Toprak çözeltisindeki tuz konsantrasyonu arttığında ve su potansiyeli azaldığında, bitki hücrelerinin ozmotik potansiyeli düşer ve bitki hücrelerinin bölünmesi ya da uzaması birden yavaşlar. Bu stres koşulları altında genellikle stomalar kapanır ve sonuç olarak fotosentez azalır. Stres koşullarının devam etmesi durumunda bitki büyümesi tamamen durabilir (Ashraf, 1994; Dölek, 2009).

Bitkilerin tuz yoğunluklarına karşı tepkileri farklıdır. Bazı bitkilerin tuza toleransı daha fazla olabilir. Ayrıca bitkilerin tuza karşı gösterdikleri tepki, gelişme

(14)

durumlarına göre farklılık gösterdiği gibi, bitki familyalarının ve hatta tür içindeki çeşitlerin de tuzluluğa farklı reaksiyon gösterdiği bilinmektedir ( Kaya ve ark. 2005).

Fasulye toprak tuzluluğuna karşı oldukça hassas olan türler arasında bulunmaktadır. Elektriksel iletkenlik değeri 3 dS/m‟nin üzerine çıktığında verim kayıpları %50‟yi bulmaktadır. Ancak araştırmacılar fasulyenin toprak tuzluluğunun da dahil olduğu stres koşullarına tolerant olma bakımından geniş bir varyasyon gösterdiğini vurgulamışlarıdır (França Dantas ve ark., 2007).

Ülkemiz yerel fasulye çeşitliliği bakımından son derece geniş bir varyasyona sahiptir. Bu çalışma ile elde edilen sonuçlar tuza toleranslı genotiplerin belirlenmesi amaçlanmıştır.

(15)

2. KAYNAK ARAġTIRMASI

Tarımda farklı üretim ve tüketim amaçları doğrultusunda ıslah çalışmaları için gerekli olan bitki genetik kaynakları, çevresel ve diğer baskılarla genetik erozyona uğramakta ve yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır. Bitki genetik kaynaklarındaki çeşitliliğin korunması, bitkisel üretimin sürdürülebilirliği bakımından son derece önemlidir.

Türkiye Vavilov‟un açıklamış olduğu çeşitlilik ve orijin merkezlerinden Akdeniz ve Yakın Doğu merkezlerinin kesişim noktasındadır. Bu yönüyle Anadolu bitki genetik kaynakları yönünden çok özel bir konuma sahiptir (Şehirali ve ark., 2005). Türkiye çok farklı ekolojilere sahip olmasından dolayı habitat tipleri yönünden de zengindir ve bu durum, bitki türlerinin sayısına ve endemizm oranına da yansımıştır. Türkiye‟de bulunan bitki taksonları sayısının 10.754‟ e ulaştığını ve bunların da 3.708 adedinin (%34,8) endemik olduğu açıklanmıştır (Vural, 2003).

2.1. Fasulye Hakkında Genel Bilgiler ve Fasulye’de Genetik ÇeĢitlilik

Fasulye; Phanerogamea (Tohumlu bitkiler) bölümü, Angiospermae (Kapalı tohumlular) alt bölümü, Dicotyledoneae (Çift çenekliler) sınıfı, Leguminosae (Baklagiller) familyası, Papilionoideae (Kelebek çiçekliler) alt familyası, Phaseoleae, grubu, Cins: Phaseolus, cinsi ve P. vulgaris türüne aittir ( Özdemir, 2002).

Kültür fasulyesinin kökeni uzun süre araştırmacılar tarafından tartışma konusu olmuştur. Ancak fasulyenin anavatanı Meksika ve Guatemala olduğu ortak fikre varılmıştır ( Çiftçi ve ark., 2009).

Kültür fasulyesinin Dünya‟ya yayılışına ilişkin iki görüş bulunmaktadır. Birinci görüşe göre, fasulye Afrika‟nın kuzeyini izleyerek Türkiye‟ye gelmiş ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde İran ve Kafkasya üzerinden Asya‟ya geçmiştir, ikinci görüs ise fasulye, İberik yarımadası, Avrupa‟nın doğusu ve Rusya üzerinden Asya‟ya geçmiştir (Şehirali, 1988).

Fasulye‟nin ülkemize ne zaman ve kimin tarafından getirildiği hakkında resmi bir kayıta rastlanmamıştır. Ancak Ekinci (1976), fasulyenin ülkemizde 250 yıldan beri yetiştirilmekte olduğunu bildirmiştir (Çiftçi ve ark., 2009).

(16)

Ülkemiz sahip olduğu iklim koşulları nedeniyle fasulye çeşitleri yönünden büyük bir zenginlik göstermektedir. Ülkemizde fasulye üzerinde yapılan çalışmalar çoğunlukla kuru fasulye çeşitleri üzerinde yoğunlaşmıştır. Ancak son yıllarda taze fasulye ıslahı konusunda da özellikle değişik bölgelerde seleksiyon çalışmalarına başlanmış veya bitirilmiş durumdadır (Yanmaz ve Taner, 1996).

İngiltere‟de yapılan bir çalışmada, yüksek ve orta verimli fasulye çeşitlerinin kendi aralarında melezlenmesi ile F2 den F5‟e kadar olan generasyonları verim ilişkisi yönünden tarla koşullarında karşılaştırılmış F1 ve F2 generasyonlarının verimlerinin ana-baba çeşitlerinden daha yüksek olduğu saplanmıştır ( Hablin ve evans, 1976).

A.B.D.‟de kuru fasulye protein ve tohum verimi gibi özellikler dikkate alınarak tarla koşullarında yapılan toptan seleksiyon çalışmasında, seleksiyon iki dönem tekrarıyla protein oranının %21,6‟dan %24,6‟ya yükseldiği saptanmıştır. 2-4-1 nolu fasulye hattının, verim bakımından en yüksek verimliliği ebeveyn bitkilere eşdeğer olduğu bulunmuştur. Protein bakımından da, yine aynı hattın diğer hatlardan üstün olduğu belirtilmiştir. Sonuç olarak seleksiyon ıslahıyla tohum veriminin arttırılabileceğini belirtmişlerdir ( Sullivan and Bliss, 1983).

Özçelik (1993), Adana, İçel, Yalova, Eskişehir ve Antalya yörelerinden topladığı 10 farklı fasulye popülasyonundan örnekler toplayarak, sera şartlarında uygun hatların elde edilmesi için 1990 yılında Antalya‟da bir seleksiyon çalışması başlatmıştır. Çalışmanın ilk yılında popülasyonun seleksiyona uygun olduğunu tespit etmiş ve teksel seleksiyon programına almıştır. Seleksiyon sonucunda 6 hat tespit etmiştir. Araştırmacı, bu hattın toplam verim ve erkencilik bakımından ilk sırayı aldığını tespit etmiştir.

Singh (1995), fasulyede su stresine tolerans üzerine yaptığı bir seleksiyon çalışmasında, Durango ve Mesoamerika orijinli fasulyelerin F5 ve F9 generasyonlarından elde edilen 85 hat, TR-7790 ve TR-7791 popülasyonları, 1991 ve 1993 yılları arasında denemeye alınmıştır. Su stresinin tohum verimini, tohum ağırlını ve olgunlaştırmayı hızlandırdığını tespit etmiştir. TR-7790 ve hatların ortalama tohum verimlerinin, stresli ve stressiz şartlarda TR-7791 popülasyonundan daha yüksek olduğunu belirtmiştir. Tohum verimiyle ilgili kalıtımın TR-7791 popülasyonunda düşük, TR-7790 popülasyonunda ise yüksek olduğu tespit etmiştir.

Öz ve Şahin (1998), 1993-1994 yılları arasında Erzincan şartlarında yapmış oldukları çalışmada, Karacaşehir-90, Şahin-90, Eskişehir-855, Şeker, Şehirali-90 kuru fasulye çeşitlerini ve Yalancı Dermason ekotipini denemeye alarak Erzincan ekolojisine en uygun fasulye çeşidini ve ekotipini belirlemeye çalışmışlardır. Karacahisar-90

(17)

fasulye çeşidinin verim (258 kg/da) ve erkencilik bakımında diğer çeşitlerden daha üstün olduğunu tespit etmişlerdir.

Tunar ve Kesici (1998), İçel ilinin değişik yörelerinden toplanan popülasyon niteliğindeki fasulye tohumları üzerinde 1990 ve 1996 yılları arasında yaptıkları bir seleksiyon çalışmasında, ilkbahar yetiştiriciliğine uygun, verimli ve kaliteli bodur ve sırık Ayşe fasulye tiplerini tespit etmişlerdir. Seleksiyon sonucunda Ayşe-14 (sırık) ve Ayşe-21(bodur) hatlarının en iyi hatlar olduklarını belirlemiştir.

Pereira et al., (1993), A.B.D.‟de 10 fasulye hattında boğum sayısını arttırmak için kontrollü koşullarda yapmış oldukları seleksiyon çalışmasında, nodül sayısı bakımından üstün olanları seçmiş ve aralarında melezleme yapmışlardır. Yapılan çalışmada; en fazla boğum arasına Puebla 152 ve WBR 22-34 hatlarının ve en az boğum arasına ise Rio tibagi ve Negro argel hatlarının sahip olduğunu tespit etmişlerdir. F1‟lerle nodül sayısı istatistiksel olarak önemli bulunmuş ve bu bitkilerde nodül sayısının ana-baba bitkisinin ortalamasına göre %211 daha fazla olduğunu belirlenmiştir.

Schneider, et al., (1997), Meksika‟da ıslah edilmiş kuraklığa dayanıklı iki fasulye hattı (AC-1028 ve Lef-2RB) ve bir Amerikan çeşidi (Sierra) arasında melezleme yaparak, toptan seleksiyon metoduyla ümitvar hatlar belirlemişlerdir. Seçilen iki saf hat generasyonu, 1990 ve 1994 yılları arasında stresli ve stressiz şartlar olmak üzere Meksika ve Michigan (ABD)‟da sekiz lokasyonda denemeye almışlardır. Hatların her iki yetiştirme şartlarında da verim açısından yeterli olduklarını tespit etmişlerdir. Çalışmada Sierra x AC 1028 popülasyonu Michigan‟da ağır stres şartları ve Meksika‟da ise orta derecede stresli şartlara dayanıklı olarak saptanmıştır. Sierra x Lef-2RB popülasyonu‟nun, bitki performansını stresli şartlarda %11 ve stressiz şartlarda ise %8 arttırdığı belirlenmiştir.

Balkaya (1999), Karadeniz bölgesinde taze fasulye gen kaynaklarının toplanması ve taze tüketime uygun tiplerin belirlenmesi amacı ile yaptığı seleksiyon çalışmasında 200 fasulye tipi kullanmıştır. Çalışma sonunda 16 bodur ve 46 sırık hat çeşit adayı olarak belirlenmiştir.

Ekincialp (2012), Van Gölü havzasının çeşitli yörelerinden toplanmış olan 95genotipinin akrabalık durumları fenolojik ve moleküler yöntemlerle incelemiştir. Fenolojik olarak incelenen genotiplerin %69,5‟i Güney Amerika ve %30,5‟inin ise Orta Amerika orijinli olduğu saptanmıştır.

(18)

Erdinç (2012), Türkiye‟deki bazı fasulye genotipleri arasından seçilen 91 adet fasulye genotipi arasındaki genetik ilişkileri incelemiştir. Fenotipik karakterizasyon için 61 adet özellik kullanmıştır. Elde edilen veriler ışığında genotipler arasında belirgin bir genetik farklılık olduğunu, özellikle tohum özelliklerinde gösterdiği farklılıklara göre %52 Güney Amerika (Andean) ve %48 Orta Amerika (Mesoamerican) gruplarını temsil ettiği belirlenmiştir.

2.2. Toprak ve Sulama Sularında Tuzluluk

Topraktaki tuzluluğun meydana geliş mekanizması; yağışlar ve aşırı sulama sebebiyle derinlere sızan sular gerek sızma esnasında ve gerekse yer altı suyu akışı sırasında toprak ve kayalarda bulunan eriyebilir tuzları eritirler. Yer altı suları doygun akış sistemine göre yerçekiminin etkisiyle tabana doğru hareket eder. Ta ki geçirimsiz bir tabakaya rastlayınca akış durur ve birikme bazen toprak yüzeyine kadar ulaşabilir. Tuzluluğun meydana gelebilmesi için taban suyu derinliği toprak yapısına göre değişmekle beraber yaklaşık 2 metre civarındadır. 2 metreden daha yüksek taban suyu, su tablası seviyesinden itibaren doymamış akış sistemine göre hareket eder ve adezyon kuvvetinin etkisiyle yukarı ve yana doğru su molekülleri çok nemli kısımdan az nemli kısma doğru kapillaritenin etkisiyle ilerler. Bu hareket sırasında da toprakta mevcut bulunan eriyebilir tuzlar eritilerek suyla beraber yüzeye doğru hareket ederler. Su zerrecikleri yüzeye ulaşınca bünyelerindeki tuzları toprak yüzeyine bırakarak buharlaşırlar. Bu buharlaşma işlemi kurak bölgelerde toprak yüzeyinden daha aşağılardan başlar. Yani daha derinlerde tuzlulaşma söz konusu olabilir (Terry, 1997; Koç, 2005).

Toprakta tuzluluk problemine neden olan bileşikler klorürler, sülfatlar, nitratlar, karbonatlar, bikarbonatlar ve boratlardır. Ancak genelde toprak tuzluluğu ve tuz stresi denildiğinde NaCl'ün varlığından söz edilmektedir (Munns and Termaat, 1986; Eroğlu, 2007).

Bitkilere zarar verecek düzeyde çözünen tuz veya değişebilir sodyum ya da bunların ikisini birden içeren topraklar tuzlu topraklar olarak isimlendirilmektedir. Tuzlu toprak terimi, yüzeyden itibaren 125 cm derinlik içerisinde (kaba bünyelilerde 125 cm, orta bünyelilerde 90 cm ve ince bünyelilerde 75 cm) tuzlu horizona sahip veya 0-25 cm katmanında 2 dS-1‟den fazla elektriksel iletkenliğe sahip toprakları ifade

(19)

etmektedir. Eğer bu topraklarda pH≤8.5 ise elektriksel iletkenlik 15 dS-1

den fazla olmalıdır (Munsuz ve ark., 2001; Anonymous, 2006; Dölek 2009).

Aydemir (1992)‟e göre toprakların tuzluluk seviyelerine göre 25C0

de bitkilerin tepkisi:

1. 0-2 dS/m (çok az tuzluluk): Tuzluluk etkisi çoğunlukla ihmal edilebilir, 2. 2-4 dS/m (az tuzlu): Çok duyarlı bitkilerin verimleri düşebilir,

3. 4-8 dS/m (tuzlu): Birçok bitkinin verimleri düşer,

4. 8-16 dS/m (çok tuzlu): Tuza dayanıklı bitkilerden normal verim alınabilir, 5. >16 dS/m (aşırı tuzlu): Tuza çok dayanıklı birkaç bitki türünde verim alınabilir.

Sulama sularının kalitesi, temel olarak içerdiği tuz miktarına göre sınıflandırılmaktadır. Bazı sulama suları bünyelerinde bulundurdukları NaCl‟den dolayı Na ve CI- gibi spesifik iyonlar bakımından zengin olmakta, bu durum da diğer besin elementleri ile aralarında antagonist bir etki oluşturmaktadır (Al-Rawahy ve ark., 1992; Koç 2005).

Yılmaz (1993), Konya Ovası drenaj şebekesi sularının sulamada kullanılması ile ortaya çıkaracağı sorunların tespiti amacıyla yapmış olduğu bir araştırmada, drenaj şebekesinden alınan su örneklerinin % 94‟ünün 3. ve 4. sınıf sulama suyu özelliğinde olduğu, bu sularla sulanan tarım arazilerinden alınan toprak örneklerinin % 60‟ından fazlasının tuzlu ve sodyumlu toprak örneği gösterdiğini, bu sebeple drenaj kanalı sularının mevcut şartlarda sulamada kullanılmasının uygun olmayacağını tespit etmiştir. Nacar ve ark. (2000), GAP Bölgesi Harran Ovası‟nda toprak, tuz ve su dengesinin izlenmesi ve değerlendirilmesi ile kapalı drenaj projeleme kriterlerinin belirlenmesi amacıyla yapmış oldukları çalışmada, taban suyunun tuz kapsamının, 0,28-35,00 dS/m arasında değiştiği saptayarak, taban sularının büyük bir bölümünün yüksek düzeyde tuz içerdiğini ve sulama suyu niteliği bakımından 3. veya 4. sınıfa girdiğini belirtmişlerdir.

Güngör ve Yurtsever (1991), değişik tuzluluk (NaCl, CaCl2, MgCl2)

düzeylerindeki sulama sularının soya fasulyesinin verimine etkisini araştırdıkları iki yıllık tarla denemelerinde bitkileri EC‟si 0.6, 1.5, 2.5 ve 5.0 dS/m olan sulama suları ile sulamışlar ve sonuçta 5.0 dS/m tuzluluk düzeyinde tane veriminin 1.yıl % 79.8, 2.yıl % 62.3 oranında düştüğünü ve yine aynı tuzluluk düzeyinde bitki su tüketiminin % 5-10 kadar azaldığını, sulama suyunun EC‟sinin 1.5 ve 2.5 dS/m olduğunda verimin en yüksek olduğunu, saptamışlardır.

(20)

Öztürk (2002), farklı gelişme dönemlerinde uygulanan tuzlu ve normal suların patlıcan bitkisinin bazı özelliklerine ve toprak tuzluluğuna etkisini belirlemek amacıyla yaptığı çalışmada; tuzlu su olarak 5 dS/m ve normal su olarak da 0,25 dS/m elektriksel iletkenliğe sahip sular kullanmıştır. Farklı dönemlerde uygulanan tuzlu suyun; bitki su tüketimini, bitki boyunu, bitki ağırlığını önemli düzeyde azalttığı buna karşılık yaprakların mineral madde içeriğini ve toprak tuzluluğunu önemli düzeyde artırdığını belirlemiştir. Ayrıca yüksek tuzlu su uygulamalarında mutlaka yıkama yapılmasının gerektiğini belirtmiştir.

2.3. Bitkilerde Tuz Stresi ve Tuz Stresine Adaptasyon Mekanizmaları

Tuzluluk stresi, kültür bitkileri açısından çevresel bir stres faktörü olup, kimyasal stres grubuna girmektedir. Yetiştirme ortamının tuz yönünden sorunlu olması birçok olumsuz etkiyi de beraberinde getirir. Bu olumsuz etkiler: enzim aktivasyon bozukluğu, besin dengesizliği, membran işlev bozukluğu, genel metabolik süreçte aksamalar, ozmotik uyumsuzluk ve su alımında dengesizlik, oksidatif stres ve genel gelişim yetersizliği olarak sıralanabilir (Orcutt ve Nilsen, 2000).

Bitki yetişme ortamındaki fazla tuz bitkinin gelişmesinin önemli ölçüde sınırlar. Tuzluluk bitkilerde aşırı sodyum ve bor gibi elementlerin alımı yoluyla zehir etkisi yaparlar. Ayrıca su açığı yarataraktan bitki gelişimin olumsuz yönde etkilerler. Çözünebilir tuzlar besi ortamının su potansiyelini düşürür. Böylece bitkinin su alımı sınırlandırılmış olur. Bu etki osmotik ayarlama mekanizmasıyla dengelenebildiğinden birinci etki kadar önemli değildir. Osmotik ayarlama mekanizması; ortamdaki yüksek tuz konsantrasyonu bitkinin besin alımını artırır. Bu artış bitki köklerinin su potansiyelinin düşürür ve dolayısıyla bitkinin su alımı artar. Bu yüzden tuzdan etkilenmiş bitkilerde solma belirtisi görülmez. Buna karşılık donuk maviye çalan küçük yapraklı bodur bitki görünümü tipiktir (Kadıoğlu, 2004).

Tuz stresi besin maddelerinin alınımına, rekabetine, taşınmasına etki etmektedir. Örneğin tuz fosfat (P) alınımını azaltmaktadır. Kalsiyum alınımını ise yalnızca azaltmamakla kalmayıp bitkide taşınması ve hareketlerini de etkilemektedir. Tuz stresi altında, sodyumun (Na) potasyum (K) alınımını azaltması ve klorun (CI) nitrat (NO3)

alınımını azaltması gibi besin maddelerinin alınımı da doğrudan etkilenir. Toprak solüsyonundaki yüksek sodyum ve klor konsantrasyonu iyon aktivitelerini bastırmakta

(21)

ve ekstrem Na+/Ca++ Na+/ K+, Ca++/Mg++ ve Cl-/NO3- oranlarını ortaya çıkartmaktadır.

Tuzluluk bitki metabolizmasına zarar verebilecek birleşimlerin ortaya çıkmasına da neden olabilir (Hu ve Schmidhalter, 2005).

Tuzluluk hücrede su ve iyon durumundaki değişimler ile bitki fizyolojisini etkiler. Aşırı Na+

ve Cl- birikimi ve potasyum (K+), kalsiyum (Ca++), Mangan (Mn++) gibi diğer mineral besinlerin alınımındaki azalma nedeni ile hücrelerde iyonik dengesizlikler oluşur. Bitkide yüksek K+

/Na+ seçiciliğinden kaynaklanan olumsuz etkileri dışarıdan Ca++

uygulayarak düzeltebiliriz (Hu ve Schmidhalter, 2005).

Tuzlu topraklarda su, ozmotik olarak kuvvetli bir şekilde bağlandığı için fizyolojik kuraklık ortaya çıkmaktadır. Fizyolojik kuraklık durumunda, topraktaki su miktarı bitki için yeterli düzeyde olsa bile, ozmotik olarak toprak çözeltisinde kuvvetli bağlanan su bitki tarafından alınamamaktadır (Jacoby, 1994; Eroğlu, 2007).

Bitkilerin tuzdan etkilenme durumlarının genetik olarak kontrol edilebilen bir özellik olduğu bilinmektedir. Ashraf (1994)‟a göre yüksek oranlarda çözülebilen tuz içeren ortamlarda bitkilerin büyüme ve gelişmesini sürdürebilme yeteneği olarak tanımlanan “tuz toleransı”, bitkilerde farklı biçimlerde kendini gösterebilmektedir.

Bu yönde Batanouny (1993) bitkilerin tuza adaptasyon mekanizmalarını;

sakınım mekanizmaları, kurtulma mekanizmaları ve tolerans mekanizmaları

olmak üzere üçe ayırmıştır. Yalnız uygun düşük tuzluluk mevsimlerinde (bu tip bitkiler kısa süreli hayat döngüsüne sahiptirler) ve düşük tuzluluğun olduğu ortamlarda büyüme, uzak toprak horizonlarına doğru kök büyümesi ve etkinliğinin sınırlandırılması sakınma mekanizmalarını; Na+ ve CI-‟a karşı seçicilik, tuzların asimilasyon dokularının dışına

çıkartılması, bitki hücre, doku ve organlarında tuzun bölümlenmesi, tuzların köklere geri gönderilmesi ve köklerden salgılanılması, tuzun gövdelerden uzaklaştırılması, tuz bulunan doku ve organların dökülmesi (absisyonu), tuzun tuz bezleri ve torbalarından salgılanılması, kurtulma mekanizmalarını; bitki hücre, doku ve organellerinde tuza direncin artmasını sağlayacak koruyucu organik bileşiklerin üretimi, ozmotik düzenleme, sitoplazmanın tuz iyonlarına özel adaptasyonu, yaprak ve gövde etlenmesinin artması ise tolerans mekanizmalarını oluşturmaktadır( Eroğlu, 2007).

Levitt (1980)‟e göre bitkiler tuza karşı tepkileri açısından, yüksek tuz konsantrasyonunda yetişen “halofitler” ve tuzlu ortamlara karşı duyarlı olan “glikofitler” olarak iki kısımda incelenmektedir. Halofit bitkiler, tuzlu koşullar altında çevreye uyum sağlayarak kendilerine zarar vermeyecek şekilde gerekli iyonları alır, yapraklarındaki osmotik potansiyeli dengeler ve metabolik olayları yerine getirerek

(22)

gelişmelerini sürdürürler. Glikofit bitkiler ise tuzlu koşullara karşı daha duyarlıdır ve zarar görebilirler (Koç, 2005).

Wolf ve ark. (1991)‟na göre tuzu iyi tolere eden türlerde Na ve Cl iyonlarının yeşil aksamın çeşitli organlarında ve dokularındaki dağılımı önemlidir. Tuz stresine neden olan Na ve Cl iyonlarının daha çok yaşlı yapraklarda tutulması ve genç yapraklara iletiminde kısıtlamalara sahip olmaları, tuza tolerant bitkilerin en bilinen özelliklerindendir. Bu bitkilerde genç yapraklarda, yaşlı yapraklara oranla daha fazla potasyum, ancak daha az sodyum elementinin bulunması, potasyumun floemle taşınımının sodyum elementine göre daha ileri düzeyde olmasına bağlıdır (Koç, 2005).

Fasulyede yabani türlerin stres koşullarına toleransın geliştirilmesinde kullanımının önemli olduğu araştırmacılar tarafından vurgulanmaktadır. Nitekim 14 yabani tür içerisinden 132 farklı fasulye genotipinde yapılan tarama çalışmalarında yüksek toleransa sahip genotiplerin olduğu, tolerans gösteren genotipleri kurak, sahil veya tuzlu alanlarda yetişen genotipler olduğu belirlenmiştir. Ayrıca Phaseolus cinsinin tuzluluğa tolerans bakımından geniş bir varyasyona sahip olduğu da vurgulanmıştır (Bayuelo-Jimenez ve ark., 2002a).

Samani ve ark.(1980) fasulyenin azot ve sulama suyu tuzluluğuna tepkisini belirlemek için, kireçli tınlı topraklarla saksı denemeleri yürütmüşlerdir. Azotun 50 ve 100 ppm; tuzun ise 0.5, 1.5, 2.5 ve 3.5 dSm"1 seviyelerim kullanmışlardır. ' Araştırmacıların bildirdiğine göre, 3.5 dSm"1 seviyesinde tuz ihtiva eden sularla sulanan saksılardaki bitkiler bodur kalmış ve yaşlı yaprakların uçları yanmıştır. Azot gübrelemesinin yüksek tuzluluğun etkisini azalttığı tespit edilmiştir (Karadavut, 2002).

Samadı ve Sepaskhah (1984) fasulyenin verimi ve su kullanma randımanını belirlemek amacıyla, değişik karık sistemlerinde, tuzluluğu 0.6 ve 1.2 dSm" olan sularla sulama yapmışlardır. Çiçeklenme, kapsül oluşumu ve kapsül dolumu döneminde tamamlayıcı nitelikteki sulamalar uygulamışlardır. Değiştirmeli karıklar, normal karıklara göre verimde azalmaya neden olmuştur ve verim azalmaları, daha çok yüksek tuz düzeylerinin kullanıldığı sabit değiştirmeli karık sulamalarında gözlenmiştir. Bu araştırıcılar, verim azalmasının su stresine bağlı olduğunu bildirmişlerdir. Bu durum bitkilere özellikle suya en duyarlı olduğu dönemlerde yeterli su verilmemesi sebebiyle meydana gelmiştir.

Derin akan su kültüründe 10 fasulye ve 3 börülce çeşidi ile yapılan bir çalışmada kontrol grubu dışındaki bitkilerin yetişme ortamına 125 mM NaCl uygulanmış ve bu genotiplerin yeşil aksamlarındaki Na, K ve Ca iyonlarının konsantrasyonları

(23)

belirlenmiştir. Çalışma sonunda börülce ve fasulye genotiplerinin farklı savunma mekanizmaları geliştirildiği belirlenmiştir. Buna göre börülce genotiplerinin Na kabullenen ve tuza tolerant oldukları, bulunmuştur, fasulye genotiplerinden birinin Na-sakınan ve tuza tolerant, birinin Na-Na-sakınan ve tuza orta tolerant, birinin Na-kabullenen ve tuza tolerant olduğu, üçünün Na-kabullenen ve tuza orta derecede tolerant olduğu, geri kalan 4 genotipin ise tuza karşı duyarlı olduğu tespit edilmiştir (Daşgan ve ark., 2006).

Tuzlu yetişme ortamında 64 fasulye genotipinde iyon düzenleme mekanizmasının araştırıldığı bir çalışmada 25 günlük bitkilere 125 mM NaCl uygulanmış ve bu genotiplerin 5‟i tolerant, 43‟ü orta tolerant ve 16‟sı duyarlı olarak tespit edilmiştir. Fasulye genotiplerinde genç gelişme döneminde tuzluluğa toleransta etkili bir seleksiyon yapılabilmesi için Na konsantrasyonu, Na/K ve Na/Ca oranlarının etkili olduğu saptanmıştır (Daşgan ve Koç, 2009).

Yapılan bir çalışmada, hidroponik kültürde yetiştirilen fasulye bitkilerine genç dönemde uygulanan NaCl ve Na2SO4 tuzları arasında Na2SO4, yüksek sodyum

içeriğinden dolayı daha yüksek toksik etkide bulunmuştur. Yine her iki tuz formunun taşınım ve hücre su potansiyelinde azalmaya, gövde ve kökte MDA ve proline miktarında ise artışa neden olduğu saptanmıştır (Kaymakanova ve ark., 2008).

Tuzlu toprak koşulları fasulyede özellikle çimlenme ve fide gelişimi döneminde daha büyük bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu konuyla ilgili yapılan bir çalışmada, Phaseolus vulgaris türünün de dahil olduğu toplam 5 türde 28 genotipin farklı NaCl dozlarında çimlenme ve fide gelişim performansları incelenmiştir. Yapılan Cluster analizi sonucunda genotipler 3 gruba ayrılmıştır. Düşük fide gelişimi, yüksek duyarlılık indeksi ve düşük çimlenme oranının olduğu tuza duyarlı genotipler I. grupta yer almıştır. Hızlı çimlenme, yüksek duyarlılık indeksi ve hızlı fide gelişiminin olduğu tolerant genotipler II. grupta, Mesoamerican ve Andean gen havuzunda bulunan kültür genotipleri ise hızlı çimlenme, düşük duyarlılık indeksi ve orta seviyede fide gelişimi ile III. grupta yer almışlardır. Phaseolus türlerinin özellikle P. filiformis‟in tuzluluğa toleransta önemli bir gen kaynağı olduğu araştırmacılar tarafından vurgulanmıştır (Bayuelo-Jimenez ve ark., 2002b).

Gama ve ark. (2009), 2 fasulye çeşidinin farklı tuz konsantrasyonlarında toplam bitki ağırlığı, fotosentez oranı, su ilişkileri ve antioksidant enzimlerin değişimlerini incelemiş ve buna göre; bitki ağırlığı ve antioksidant enzimlerin birçoğunun tuzdan

(24)

olumsuz etkilendiğini belirlemişlerdir. Araştırmacılar, ayrıca yaprak ozmotik potansiyelinin tuz stresi ile doğrudan ilişkili olduğu saptamışlardır.

Slama (1986), NaCI'nın, iki fasulye çeşidinin yer aldığı 6 ayrı bitki türünün büyüme ve mineral alımı üzerine etkisini araştırmıştır. Su kültüründe yürütülen çalışmada, kimi denemelere 3 g/L NaCl uygulanmış, kimine ise uygulanmamıştır. Elde edilen sonuçlara göre, yapraklardaki sodyum içeriği tuza duyarlı veya dayanıklı çeşitleri seçmek için yeterli olmamıştır. Köklerden daha çok, gövde ve dallarda biriken sodyumun, bitkinin dış görünüşü üzerine herhangi bir etkisi olmamıştır.

Neuman ve ark. (1988), fasulye fidelerinin düşük düzeylerde (50-100 mM) tuzluluğa maruz bırakıldığında, üç günlük süre içerisinde ışıklı koşullarda primer yapraklarda hücre genişlemesinin azaldığını bildirmekte ve bunu hücre büyüme parametrelerinden hücre duvarı büyümesi ve turgora bağlamaktadırlar. Tuzluluk 72 saat sonra hücre büyümesinde herhangi bir olumsuz etki meydana getirmemiş, kontrol bitkilerinde oransal olarak küçük artışlar görülmüştür. Diğer yandan 50 mM NaCl 24 saat içinde toplam yaprak turgorunu önemli ölçüde azaltmış, yaprak ozmotik potansiyelinde adaptif azalmaya paralel olarak ksilem basıncı, yapraktaki apoplastik madde potansiyelini düşürmüş ve bu düşüş de sonuçta yaprağın su potansiyelini düşürmüştür. Bu bulgularla, fasulye fidelerinde orta tuzluluk seviyelerinde başlangıçta yaprak büyüme oranının, hücre duvarı büyümesindeki azalmadan çok turgordaki düşüşten kaynaklandığı ve uzun dönem tuzluluk koşullarında (10 gün) turgordaki azalmaya ters olarak hücre duvarı büyümesinin sağlandığını ifade etmişlerdir (Koç, 2005).

Tuzlu topraklarda yetiştirilecek bitki tür ve çeşitlerini seçerken bitkinin çimlenme devresindeki tuza toleransı dikkate alınmalıdır. Çünkü daha sonraki gelişme devrelerinde tuza dayanıklı olan bitkiler çimlenme esnasında toprak tuzluluğuna karşı hayli duyarlıdırlar. Tuzlu topraklarda yetiştirilen bitkilerin tuza toleransının artırılmasında, kalsiyumun (Ca) olumlu rolü birçok araştırmada ortaya konulmuştur (Türkmen ve ark. 2002).

Demir ve Demir (1996), 5 farklı fasulye çeşidinin değişik NaCl konsantrasyonunda çimlenme, çıkış ve fide gelişimi yönünden reaksiyonunlarını incelemişlerdir. Araştırma sonuçları; fasulyede çıkış ve fide gelişiminin 3.0 EC'den yukarı tuzluluğa sahip topraklarda ileri düzeyde etkilenmediğini göstermektedir.

Pessarakly ve Zhou (1990), üç yeşil fasulye çeşidinin tuza mukavemetlerinin nitrojen fiksasyonu üzerine etkilerini belirlemek amacıyla, sera koşullarında, kum

(25)

kültürü kullanarak bir seri deneme yürütmüşlerdir. Ozmotik basınçların 0.3 ve 3.0 bar olduğu koşullarda, besin solüsyonuna 5 ppm N eklenmiştir. Bitkiler 10, 20 ve 30 gün sonra hasat edilmiştir. Tuz stresi, bitkilerdeki kuru madde verimini ve toplam N içeriğini azaltmıştır. Denemede kullanılan çeşitlerden Slim Green'in NaCl verilmiş parsellerinde hasatta en az kuru madde alınmış ve en düşük N fiksasyon oran saptanmış olup, bu çeşidin tuzluluğa en duyarlı olduğu belirlenmiştir (Karadavut, 2002).

Çiftçi ve ark. (2011), Van‟ın Gevaş ilçesinde yaptıkları çalışmada, Gevaş bölgesinde 55 adet yerel fasulye genotipine 50 mM NaCI uygulaması yapmış ve 20 gün sonra gözlemlemeye başlamışlardır. Yapılan ölçüm ve gözlemler sonucunda tüm kriterlerde yerel genotiplerin daha iyi olduğu sonucuna varmışlardır.

Çiftçi ve ark. (2009), Van‟ın Gevaş ilçesinde 2006-2009 yılları arasında yürüttükleri bir çalışmada, yörede yaygın olarak yetiştiriciliği yapılan fakat saflık dereceleri kaybolmuş 75 tip Yalancı Dermason fasulye popülasyonu içinden erkenci, verimli ve tuza töleranslıtiplerin seçilmesine çalışmış ve seleksiyonun sonucunda 23 genotip seçilmiştir.

(26)

3. MATERYAL VE YÖNTEM

3.1. Bitki Materyali

Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü tarafından 2009 yılında Uşak, Manisa, Kütahya, Eskişehir, Bilecik ve Bursa illerinden toplanan 32 adet yerel taze fasulye genotipi kullanılmıştır.

3.2. Tohumların Çimlenmesi ve Fide GeliĢmesi

Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü sera ve laboratuarlarında yürütülen bu çalışmada tohumlar 2/3 torf ve 1/3 oranında perlit karışımından oluşan çimlendirme kaplarına, her kaba 2 adet tohum gelecek şekilde ekilmiş, daha sonra çeşme suyu ile sulama yapılmıştır. Ekim kabı olarak 250 ml hacimli drenajı olmayan plastik bardaklar kullanılmıştır. Ekimi yapılan kaplar 30 ml/ bardak olacak şekilde düzenli olarak çeşme suyu ile sulanmıştır. Fidelerde herhangi bir fungal enfeksiyon ortaya çıkmaması için ilk sulama suyuna %0.2 oranında thiovit marka fungusit - akarisit ilave edilmiştir. Tohumların çimlenmesi ile tekleme yapılmıştır.

Deneme tesadüf parselleri deneme desenine göre 3 tekrarlı olacak şekilde kurulmuştur. Her parselde 10 saksı bulundurulmuştur.

(27)

Kotiledon yaprakları yatay duruma gelen ve ilk gerçek yaprakları görülmeye başlayan fidelerde bir defaya mahsus tam Hoagland besin çözeltisi uygulanmıştır (Hoagland ve Arnon, 1938). Hogland besin solüsyonu uygulamasından iki hafta sonra tuz uygulamasına geçilmiştir. Tuz uygulaması, besin çözeltisine 5 gün boyunca her gün aynı saatte olmak üzere, 50mM‟lük NaCI çözeltinden 50 ml 5 defada verilmiştir.

3.3. Yapılan Ölçüm ve Gözlemler

1-5 Skala Değerleri: Tuz stresi sonucunda bitkilerde meydana gelen

zararlanmanın görsel bir ifadesi olan 1-5 skala değerlendirmesi, fasulye genotiplerinin stres koşullarında ortaya koydukları etkilerin genel bir değerlendirmesi olarak ele alınmıştır. Bitkilerin değerlendirmesinde “0” değeri kontrol bitkileri için kullanılmış olup, skala değeri arttıkça bitkide meydana gelen zararlanmada artış göstermiştir. . Tuz uygulanan fasulye bitkilerinde görsel olarak zararlanma semptomları başlayınca 1-5 skala değerlendirmesi yapılmıştır. 5. Tuz uygulaması yapılan bitkiler uygulamadan iki gün sonra laboratuara alınarak ölçümleri yapılmıştır(Çiftçi ve ark., 2009).

1-5 skala değerleri:

1 = Alt yapraklarda hafif sararmaların başladığı yeşil bitkiler,

2 = Alt yapraklarda sararma ve/veya solmanın başlaması ile bitkinin genelinde renk açılması,

3 = Alt yapraklarda şiddetli sararma, solgunluk ve/veya kuruma, bitkinin genelinde ise orta şiddette solgunluk ve sararma durumu,

4 = Yaprakların çoğunluğunda (%50-80) kuruma zararı, 5 = Yapraklarının % 90 veya tamamı kurumuş olan bitkiler

Bitkilerde Fide Boyu, Sürgün YaĢ ve Kuru Ağırlığı, Kök Uzunluğu, Kök YaĢ ve Kuru Ağırlıklarının ve Yaprak YaĢ ve Kuru Ağırlıklarının Belirlenmesi:

Kontrol ve tuz uygulamalarından üçer adet rastlantısal olarak seçilen bitkiden her birisi kök, taç dokuları olmak üzere parçalara ayrılıp ve bu kısımlar ayrı ayrı 1/1000‟ lik hassas digital terazide tartılarak, yaş ağırlıkları (g) belirlenmiştir. Bu ölçümler yapılırken, bir yandan da her bir bitkinin gövde uzunluğu cetvel ile ölçülecek ve cm olarak kaydedilmiştir. Kuru ağırlık değerlerinin elde edilmesi için ise örnekler 80OC‟ ye

(28)

ayarlanmış etüvde 48 saat kurutulduktan sonra tekrar tartılarak ağırlıklar (g) saptanmıştır.

ġekil 3.2. Laboratuara alınan bitkilerden bir görünüm

ġekil 3.3. 1/1000 lik hassas terazide yapılan ölçümlere bir örnek

3.4. Sonuçların Değerlendirilmesi

Belirlenen kriterlerin hesaplanmasında tuzlu koşullardaki içerik ile kontrol grubundaki içerikler oranlanmış ve bu oransal değerler yorumlanmıştır. Elde edilen bu oransal veriler Jmp paket programı ile istatistikî analize tabi tutulmuş ve Duncan çoklu karşılaştırma testiyle karşılaştırılmıştır (Anonymous 2007).

(29)

4. ARAġTIRMA SONUÇLARI VE TARTIġMA

32 fasulye genotipi ile yürütülen bu çalışmada kontrol ve 250 ml NaCl uygulamaları yapılmış ve deneme süresince 1-5 skala değerleri, fide boyu, sürgün yaş ve kuru ağırlıkları, kök yaş ve kuru ağırlıkları, yaprak yaş ve kuru ağırlıkları ve kök uzunlukları, ölçüm ve gözlemleri yapılmıştır. Tuzlu koşullarda elde edilen bu ölçüm ve gözlemler kontrol grubu ile oranlanarak % değişimler olarak ifade edilmiştir. Bu % değişim oranları varyans analizine tabi tutulmuş ve çoklu karşılaştırma testleri yapılmıştır.

4.1. AraĢtırma Sonuçları

4.1.1. Kullanılan fasulye genotiplerinin 1-5 skalası ile tuzluluktan etkilenme değerleri

250 mM NaCl uygulanan 32 farklı fasulye genotipinde tuz uygulamalarından 5 gün sonra tuzluluk zararı 1-5 sakalası ile irdelenmiş ve sonuçlar Çizelge 4.1.‟de verilmiştir. Çizelge 4.1. incelendiğinde tüm bitkilerde tuzluluk zararları gözlenmiştir. Tuz stresi altında yetiştirilen fasulye genotipleri içerisinde 11, 12, 29, 3, 23, 24 ve 28 nolu genotipler, 4,36 dan daha düşük zararlandığı görülmüştür. 31,6,8,17, 5,2, 30nolu genotipler ise 4,7 nin üzerinde skala değeri alarak kontrol bitkilerine göre en fazla zararlanma gösteren genotipler olmuştur. Tüm genotiplerin ortalama skala değeri 4,53 olarak hesaplanmıştır.

Çizelge 4.1. Tuz stresi altında fasulye genotiplerinin 1-5 skala değerleri

Genotip No Kontrol Genotip No Kontrol

1 4,53 17 4,77 2 4.72 18 4,56 3 4,30 19 4,68 4 4,53 20 4,47 5 4,73 21 4,41 6 4,93 22 4,61 7 4,59 23 4,36 8 4,87 24 4,30 Altın ekin 4,54 25 4,43

(30)

Çizelge 4.1. Tuz stresi altında fasulye genotiplerinin 1-5 skala değerleri (devam)

Genotip No Kontrol Genotip No Kontrol

10 4,46 26 4,53 11 4,23 27 4,58 12 4,27 28 4,36 13 4,43 29 4,27 14 4,47 30 4,70 15 4,59 31 4,96 16 4,53 32 4,63 Ortalama 4,53

4.1.2. Tuz uygulamalarında fide boyunda ortaya çıkan değiĢimler

Tuz uygulamaları sonucu oluşan tuz stresleri altında yetiştirilen fasulye genotipinde tuz uygulamasından 6 gün sonra fide boyu bakımından ortaya çıkan değişimler Çizelge 4.2.‟de ve Şekil 4.1‟deverilmiştir. Elde edilen sonuçlar aynı genotipin kontrol grubundaki sonuçları ile oranlanmış ve elde edilen oransal değişimler verilmiştir. Çizelgede kontrol grubu fide boyu ortalaması 22,76 cm olarak hesaplanmıştır. Kontrol gurubunda 4 nolu genotip 75,55 cm ile en yüksek fide boyuna sahip genotip olmuş ve bu genotipi sırası ile 10 (69,60 cm), 26 (52,10 cm), 1 (47,25cm) ve 22 (36,31 cm) numaralı genotipler izlemiştir. 27 nolu genotip, 9,92 cm ile en kısa fide boyuna sahip genotip olarak hesaplanmıştır.

Tuz uygulanan genotiplerin kontrole göre değişimi % -9,21 olarak hesaplanmıştır. Tuz stresin en çok etkilenen genotip 6 numaralı genotip olmuştur. Bu genotip kontrol koşullarında 23,60 cm fide sürgün uzunluğuna sahip olurken, tuz stresi koşullarında 17,13 cm fide sürgün uzunluğuna sahip olmuştur. Bu bağlamdan fide sürgün uzunluğunda kontrole göre % 27,4 azalma gözlenmiştir. Bu genotipten sonra tuza toleransta en hassas genotipler sırasıyla 26 (%-23,4), 31 (%-19,7), 32 (%-19,7), 4 (%-18,4) ve 10 (%-16,4) numaralı genotipler olarak belirlenmiştir. Tuz stresine en tolerant genotipler 24 ve ticari Altın Ekin genotipleri olmuştur. Bu genotiplerden 24 numara ile gösterilen genotip, kontrol koşullarında 15,91 cm fide sürgün uzunluğuna sahip olurken, tuz stresi koşullarında 18,29 cm ve ticari Altın Ekin genotipi ise, kontrol koşullarında 11,95 cm, tuzlu koşullarda ise 12,94 cm sürgün uzunluğuna sahip olmuştur. Bu genotipleri sıra ile 7 (+6,6), 13 ve 11 (%5,6) ve 19 (%3,6), numaralı genotipler takip etmiştir.

(31)

Çizelge 4.2. Tuz stresi altında fide boyu değerleri (cm) ve kontrol bitkileri ile karşılaştırması

Genotip No Kontrol (cm) Tuzlu KoĢullar (cm) % DeğiĢim Oranı

1 47,25 47,72 + 1 a-e 2 13,60 13 - 4,4 b-h 3 19,95 20,01 + 0,3 a-e 4 75,55 61,65 - 18,4 g-j 5 16,25 14,67 - 89,01 c-ı 6 23,60 17,13 - 27,4 j 7 15,20 16,2 + 6,6 a-e 8 17,83 18,3 + 2,6 a-d

Altın Ekin 11,95 12,94 + 8,3 a-b

10 69,60 58,19 - 16,4 f-j 11 16,27 17,19 + 5,6 a-c 12 18,70 16,94 - 9,4 c-ı 13 16,06 16,96 + 5,3 a-c 14 17,94 17,15 - 4,4 b-h 15 17,60 16,24 - 7,7 c-ı 16 18,45 16,79 - 9 c-ı 17 16,90 14,53 - 14 e-j 18 14 13,58 - 3 b-g 19 14,75 15,28 + 3,6 a-c 20 15,11 14,8 - 2 b-f 21 11,75 10,26 - 12,7 d-j 22 36,31 34,7 - 4,4 b-h 23 14,85 14,6 - 11,7 b-f 24 15,91 18,29 + 15, a 25 19,3 18,53 - 4 b-h 26 52,10 39,91 - 23,4 ı-j 27 9,92 10,13 - 2,3 a-e 28 12,06 11,53 - 4,4 b-h 29 14,38 14,75 + 2,6 a-d 30 13,65 13,51 - 1 b-f 31 21,81 17,52 - 19,7 h-j 32 29,88 24 - 19,7 h-j Ortalama 22,76 20,84 - 9,21

(32)

4.1.3 Tuz stresleri sonucunda sürgün yaĢ ağırlığında ortaya çıkan değiĢimler

Tuz stresleri altında yetiştirilen fasulye genotipinde tuz uygulamasından 6 gün sonra sürgün yaş ağırlığı bakımından ortaya çıkan değişimler Çizelge 4.3.‟de ve Şekil 4.2.‟de verilmiştir. Elde edilen sonuçlar aynı genotipin kontrol grubundaki sonuçları ile oranlanmış ve elde edilen oransal değişimler verilmiştir. Çizelge 4.3 de de görülebileceği gibi kontrol grubu sürgün yaş ağırlığı ortalaması 12,68 cm olarak hesaplanmıştır. Kontrol gurubunda 6 numaralı genotip 17,14 g ile en yüksek sürgün yaş ağırlığının ölçüldüğü genotip olmuş ve bu genotipi sırası ile, 15 (16,6 g), 4 (16,5g), 22 (16,47 g), 1 (15,48 g) numaralı genotipler izlemiştir. Kontrol gurubundaki genotiplerden 23 numaralı genotip en düşük sürgün yaş ağırlığına sahip genotip olmuştur.

Çizelge 4.3. Tuz stresi altında sürgün yaş ağırlık değerleri (g) ve kontrol bitkileri ile

karşılaştırması

Genotip No Kontrol (g) Tuzlu KoĢullar (g) % DeğiĢim Oranı

1 15,48 15,52 + 0,3 e-l 2 12,71 13,54 + 6,6 d-ı 3 11,57 12,06 + 4,3 f-j 4 16,5 12,04 - 27 o 5 12,41 14,30 + 15,3 a-e 6 17,14 16,72 - 2,4 f-n 7 11,45 14,91 + 30,3 a 8 12,5 11,57 - 7,4 ı-n Altın Ekin 8,87 9,78 + 10,3 d-g 10 10,25 11,48 + 12 c-f 11 11,65 12,69 + 9 d-h 12 12,55 13,71 + 9,3 d-h 13 10,95 13,28 + 21,3 a-d 14 12,68 14,28 + 12,6 b-f 15 16,6 14,11 - 15 l-o 16 12,4 14,01 + 13 b-f 17 9,68 12,39 + 28 a-b 18 11,04 11,22 + 1,6 e-k 19 12,81 13,58 + 6 d-ı 20 13,3 13,25 - 0,4 e-m 21 11,69 9,85 - 5,7 m-o 22 16,47 15,42 - 6,4 h-n 23 8,84 11,28 + 27,6 a-c 24 11,96 15,31 + 28 a-b 25 12,59 11,78 - 6,4 h-n 26 14,7 12,10 - 7,7 n-o 27 12,56 11,22 - 10,3 j-n 28 15,3 12,90 - 5,7 m-o 29 10,8 11,45 + 6 d-ı 30 12,47 13,09 + 5 f-j 31 14,9 12,96 - 13 k-o 32 11,23 10,78 - 4 g-n Ortalama 12,68 12,89 + 1,65

(33)

Şekil 4.2. Tuz stresi altında sürgün yaş ağırlık değerleri (g) ve kontrol bitkileri ile karşılaştırması

Tuz uygulanan genotiplerin kontrole göre değişimi % + 1,65 olarak hesaplanmıştır. Tuz stresinden en çok etkilenen genotip 4 numaralı genotip olmuştur. Bu genotip kontrol koşullarında 16,5 g sürgün yaş ağırlığına sahipken, tuz stresi koşullarında 12,04 g sürgün yaş ağırlığına sahip olmuştur. Bu bağlamda kontrole göre % 27 azalma gözlenmiştir. Bu genotipten sonra tuza toleransta en hassas genotipler sırasıyla 26 (% -17,7), 28 ve 21 (% -15,7), 15 (% -15) ve 31 (% -13) numaralı genotipler olarak belirlenmiştir. Tuz stresine en tolerant genotip 7 numaralı genotip olmuştur. Bu genotip kontrol koşullarında 11,45 g sürgün yaş ağırlığına sahip olurken, tuz stresi 14,91 g ile, % +30,3 sürgün yaş ağırlığına sahip olduğu belirlenmiştir. Bu genotipi sıra ile 17 ve 24 (%+28), 23 (% +27,6) ve 13 (%+21,3) takip etmiştir.

4.1.4. Tuz stresleri sonucunda sürgün kuru ağırlığında ortaya çıkan değiĢimler

Tuz stresleri altında yetiştirilen fasulye genotipin de tuz uygulamasından 7 gün sonra sürgün kuru ağırlıkları bakımından ortaya çıkan değişimler Çizelge 4.4.‟de ve Şekil 4.3.‟de verilmiştir. Elde edilen sonuçlar aynı genotipin kontrol grubundaki sonuçları ile oranlanmış ve elde edilen oransal değişimler verilmiştir. Çizelge incelendiğinde tüm genotiplerde kontrole göre azalmalar görülmüştür.

(34)

Çizelge 4.4. Tuz stresi altında sürgün kuru ağırlık değerleri (g) ve kontrol bitkileri ile karşılaştırması

Genotip No Kontrol (g) Tuzlu KoĢullar (g) % DeğiĢim Oranı

1 3,1 2,62 - 15,4 b-h 2 2,69 1,60 - 40,4 k-l 3 2,31 1,83 - 19,7 e-j 4 4,66 3,29 - 29,4 ı-k 5 2,48 2,20 - 11,4 a-f 6 3,51 2,09 - 39,4 k-l 7 2,51 2,32 - 8,7 a-e 8 2,57 2,08 - 9 d-ı Altın Ekin 1,97 1,62 - 7,7 d-ı 10 2,83 2,82 - 0,4 a 11 2,7 2,20 - 8,4 d-ı 12 2,65 2,47 - 6,7 a-d 13 2,49 2,08 - 6,4 c-ı 14 2,73 2,39 - 2,4 a-g 15 3,35 2,60 - 22,4 f-j 16 2,68 2,43 - 9,4 a-f 17 4,02 1,99 - 49,4 l 18 2,33 1,85 - 19,7 e-j 19 2,52 2,34 - 7 a-e 20 2,72 2,22 - 8,4 d-ı 21 2,23 1,66 - 15,7 g-j 22 3,69 3,04 - 7,7 d-ı 23 2,02 1,97 - 2,4 a-b 24 2,16 2,10 - 2,7 a-c 25 2,58 1,92 - 5,7 g-j 26 3,17 2,09 - 44 j-k 27 2,11 1,97 - 6,7 a-d 28 2,1 1,74 - 17 d-ı 29 2,5 1,77 - 29,4 ı-k 30 2,96 2,07 - 30 ı-k 31 2,81 2,10 - 25,4 g-j 32 3,78 2,72 - 28 h-k Ortalama 2,77 2,19 - 20,93

ġekil 4.3. Tuz stresi altında sürgün kuru ağırlık değerleri (g) ve kontrol bitkileri ile

(35)

Çizelgede kontrol grubu sürgün kuru ağırlığı ortalaması 2,77 g olarak hesaplanmıştır. Kontrol gurubunda 4 numaralı genotip 4,66 g ile en yüksek sürgün kuru ağırlığının ölçüldüğü genotip olmuş ve bu genotipi sırası ile,17 (4,02 g), 32(3,78 g), 22 (3,69 g), 6 (3,51 g) numaralı genotipler izlemiştir. Kontrol gurubundaki genotiplerden Altın Ekin genotipi 1,97 g ile en düşük sürgün kuru ağırlığına sahip genotip olmuştur.

Tuz uygulanan genotiplerin kontrole göre değişimi % - 20,93 olarak hesaplanmıştır. Tuz stresin en çok etkilenen genotip 17 numaralı genotip olmuştur. Bu genotip kontrol koşullarında 4,02 g sürgün kuru ağırlığına sahipken, tuz stresi koşullarında 1,99 g sürgün kuru ağırlığına sahip olduğu ve % 50,4‟lük azalma gösterdiği hesaplanmıştır. Bu genotipten sonra tuza toleransta en hassas genotipler sırasıyla 2 ve 6 (% -40,4 ), 26 (% 34), 30 (% - 30) numaralı genotipler olarak belirlenmiştir. Tuz stresine en tolerant genotip 10 numaralı genotip olurken bu genotip kontrol koşullarında 2,83 g, tuz stresi koşullarında ise 2,82 g ile, %- 0,4 lük azalma ile ilk sırayı almıştır. Bu genotipi sıra ile 23 (%- 2,4), 24 (% - 2,7), 12 ve 27 (%- 6,7) numaralı genotipler takip etmiştir.

4.1.5. Tuz stresleri sonucunda kök yaĢ ağırlığında ortaya çıkan değiĢimler

Tuz stresleri altında yetiştirilen fasulye genotipin de tuz uygulamasından 7 gün sonra kök yaş ağırlıkları bakımından ortaya çıkan değişimler Çizelge 4.5.‟de ve Şekil 4.4.‟de verilmiştir. Elde edilen sonuçlar aynı genotipin kontrol grubundaki sonuçları ile oranlanmış ve elde edilen oransal değişimler verilmiştir.

Çizelgede kontrol grubu kök yaş ağırlığı ortalaması 32,69 g olarak hesaplanmıştır. Kontrol gurubunda 26 numaralı genotip 51,7 g ile en yüksek kök yaş ağırlığının ölçüldüğü genotip olmuş ve bu genotipi sırası ile 25 (44,76 g), 5 (42 g), 27 (41,36 g), 21 (41,15 g) numaralı genotipler izlemiştir. Kontrol gurubundaki genotiplerden 20 numaralı genotip 16,44 g ile en düşük kök yaş ağırlığına sahip genotip olmuştur.

Tuz uygulanan genotiplerin kontrole göre değişimi % - 14,8 olarak hesaplanmıştır. Tuz stresin en çok etkilenen genotip 5 numaralı genotip olmuştur. Bu genotip kontrol koşullarında 42 g kök yaş ağırlığına sahipken, tuz stresi koşullarında 23,64 g kök yaş ağırlığına sahiptir ve oransal olarak % 43,7‟lik azalma gösterdiği hesaplanmıştır. Bu genotipten sonra tuza toleransta en hassas genotipler sırasıyla 15 ( % - 38,7), 14 (%- 34,7) , 16 (% - 33,7 ), Altın Ekin (% -33) genotipleri olarak

(36)

belirlenmiştir. Tuz stresine en tolerant genotip 12 numaralı genotip olurken bu genotip kontrol koşullarında 19,49 g, tuz stresi koşullarında ise 24,42 g ile, % + 25,3 ile ilk sırayı almıştır. Bu genotipi sıra ile 19 (%+ 23,6), 23 (%+19,6), 11 (%+17) ve 3 (+13,3) numaralı genotipler takip etmiştir.

Çizelge 4.5. Tuz stresi altında kök yaş ağırlık değerleri (g) ve kontrol bitkileri ile karşılaştırması

Genotip No Kontrol Tuzlu KoĢullar % DeğiĢim Oranı

1 25,6 20,22 - 21 ı-p 2 36,6 35,72 - 2,4 d-ı 3 34,88 39,51 + 13,3 a-d 4 31,78 24,02 - 14,4 k-p 5 42 23,64 - 43,7 q 6 34,53 29,69 - 14 f-m 7 27,38 23,2 - 15 f-n 8 24,68 22,53 - 8,7 e-k Altın Ekin 38,12 25,54 - 33 m-q 10 31,03 26,68 - 14 f-m 11 26,08 30,51 + 17 a-c 12 19,49 24,42 + 25,3 a 13 19,1 19,02 - 0,4 c-g 14 35,8 23,48 - 34,4 o-q 15 38,9 23,84 - 38,7 p-q 16 38 25,19 - 33,7 n-q 17 33,95 25,32 - 25,4 k-q 18 31,7 24,72 - 22 j-p 19 26,43 32,66 + 23,6 a 20 16,44 14,02 - 14,7 f-n 21 41,15 29,62 - 28 l-q 22 36,76 32,56 - 11,4 e-l 23 20 23,92 + 19,6 a-b 24 40,3 38,28 - 5 d-j 25 44,76 34,73 - 22,4 j-p 26 51,7 37,22 - 28 l-q 27 41,36 33,50 - 9 g-o 28 36 28,90 - 19,3 h-p 29 33,6 35,95 + 7 a-e 30 24,18 23,76 - 1,7 d-h 31 31 25,42 - 12 g-o 32 33 33,42 + 1,3 b-f Ortalama 32,69 27,85 - 14,8

(37)

ġekil 4.4. Tuz stresi altında kök yaş ağırlık değerleri (g) ve kontrol bitkileri ile karşılaştırması

4.1.6. Tuz stresleri sonucunda kök kuru ağırlığında ortaya çıkan değiĢimler

Tuz stresleri altında yetiştirilen fasulye genotipin de tuz uygulamasından 9 gün sonra kök kuru ağırlıkları bakımından ortaya çıkan değişimler Çizelge 4.6.‟da ve Şekil 4.5.‟de verilmiştir. Elde edilen sonuçlar aynı genotipin kontrol grubundaki sonuçları ile oranlanmış ve elde edilen oransal değişimler verilmiştir. Çizelge incelendiğinde tuz stresi koşullarında 2 genotip dışında tüm genotiplerde oransal olarak azalma olduğu belirlenmiştir.

Çizelgede kontrol grubu kök kuru ağırlığı ortalaması 3,42 g olarak hesaplanmıştır. Kontrol gurubundaki genotiplerden 10 numaralı genotip 2,09 g ile en düşük kök kuru ağırlığına sahip genotip olurken, 15 numaralı genotip 6,7 g ile en yüksek kök kuru ağırlığının ölçüldüğü genotip olmuş ve bu genotipi sırası ile, 2 (6,24 g), 21 (4,85 g), 25 (4,75 g), 26 (4,6 g) numaralı genotipler izlemiştir.

Tuz uygulanan genotiplerin kontrole göre değişimi % - 27,19 olarak hesaplanmıştır. Tuz stresin en çok etkilenen genotip 15 numaralı genotip olmuştur. Bu genotip kontrol koşullarında 6,7 g kök kuru ağırlığına sahipken, tuz stresi koşullarında 3,06 g kök kuru ağırlığına sahiptir ve oransal olarak % 54,4‟lük azalma gösterdiği hesaplanmıştır. Bu genotipten sonra tuza toleransta en hassas genotipler sırasıyla 2 ( % - 52), 26 (%- 46) , 4 (% - 41,7 ), 21 (% -39) genotipleri olarak belirlenmiştir. Tuz stresine en tolerant olan genotipler 17 ve 16 numaralı genotiplerdir. Bu genotipler sıra ile kontrol koşullarında 2,21 ve 2,43 gram iken, tuz stresi koşullarında ise 2,45 ve 2,62 gram ile, % + 11,6 ve % +8‟ilk artış göstermişlerdir.

(38)

Çizelge 4.6. Tuz stresi altında kök kuru ağırlık değerleri (g) ve kontrol bitkileri ile

karşılaştırması

Genotip No Kontrol (g) Tuzlu KoĢullar (g) % DeğiĢim Oranı

1 2,99 2,21 - 26 d-ı 2 6,24 3,00 - 52 k-l 3 3,78 3,02 - 20 d-g 4 3,076 1,79 - 41,7 ı-l 5 2,81 2,53 - 10 c-d 6 3,71 2,57 - 30,7 f-j 7 3,45 2,48 - 28 e-ı 8 3,27 2,50 - 23,7 d-h Altın Ekin 3,153 3,12 - 1 b-c 10 2,09 2,08 - 0,7 b-c 11 3,3 2,35 - 28,7 e-j 12 2,9 2,51 - 11,4 c-e 13 2,65 2,19 - 17,4 c-f 14 2,97 2,38 - 19,7 d-g 15 6,7 3,06 - 44,6 l 16 2,43 2,62 + 8 a-b 17 2,21 2,45 + 11,6 a 18 2,68 2,17 - 19 d-f 19 3,15 2,77 - 12 c-d 20 3 2,42 - 19,4 d-g 21 4,85 2,96 - 39 h-l 22 3,5 2,66 - 24 d-h 23 2,53 2,05 - 19 d-f 24 3,91 2,64 - 32,4 f-j 25 4,75 3,01 - 36,6 g-k 26 4,6 2,48 - 46 j-l 27 3,47 2,38 - 31,4 f-j 28 2,42 1,97 - 18,7 d-f 29 3,38 2,58 - 23,7 d-h 30 3,36 2,44 - 27,4 d-ı 31 2,93 1,83 - 37,7 h-l 32 3,35 2,23 - 33,4 f-j Ortalama 3,42 2,48 - 27,19

(39)

4.1.7. Tuz stresleri sonucunda yaprak yaĢ ağırlığında ortaya çıkan değiĢimler

Tuz stresleri altında yetiştirilen fasulye genotipin de tuz uygulamasından 7 gün sonra yaprak yaş ağırlıkları bakımından ortaya çıkan değişimler Çizelge 4.7.‟de ve Şekil 4.6.‟da verilmiştir. Çizelge incelendiğinde tuz stresi koşullarında 17 numaralı genotip dışında tüm genotiplerde oransal olarak azalma olduğu belirlenmiştir. Çizelgede kontrol grubu yaprak yaş ağırlıkları ortalaması 30,17 g olarak hesaplanmıştır. Kontrol gurubundaki genotiplerden 17 numaralı genotip 6,91 g ile en düşük yaprak yaş ağırlığına sahip genotip olurken, 15 numaralı genotip 40,21 g ile en yüksek yaprak yaş ağırlığının ölçüldüğü genotip olmuş ve bu genotipi sırası ile, 22 (40,08 g), 11 (39,5 g), 25 (39,17 g), 21 (36,82 g) numaralı genotipler izlemiştir.

Çizelge 4.7. Tuz stresi altında yaprak yaş ağırlık değerleri (g) ve kontrol bitkileri ile

karşılaştırması

Genotip No Kontrol (g) Tuzlu KoĢullar (g) % DeğiĢim Oranı

1 23,11 12,84 - 44,4 g-l 2 35,06 17,88 - 49 ı-m 3 24,68 14,31 - 42 f-l 4 33,2 26,75 - 19,4 c-e 5 27,84 16,87 - 39,4 f-k 6 32,41 11,11 - 65,6 m 7 27,96 22,25 - 20,4 c-e 8 30,1 12,34 - 59 l-m Altın Ekin 32,91 28,63 - 13 b-c 10 14,24 12,43 - 12,7 b-c 11 39,5 24,60 - 37,7 e-j 12 33,97 23,98 - 29,4 c-h 13 24,97 20,97 - 16 b-d 14 30 21,69 - 27,7 c-g 15 40,21 21,31 - 47 h-l 16 28,11 21,25 - 24,4 c-f 17 6,91 7,39 + 7 a 18 31,97 16,62 - 48 ı-m 19 31,23 14,99 - 52 ı-m 20 35,52 20,10 - 43,4 g-l 21 36,82 23,30 - 36,7 e-j 22 40,08 16,55 - 58,7 l-m 23 23,16 22,99 - 0,7 a-b 24 36,77 19,85 - 46 g-l 25 39,17 20,48 - 47,7 h-m 26 27,8 12,95 - 53,4 j-m 27 35,75 16,19 - 54,7 j-m 28 25,35 14,01 - 44,7 g-l 29 34,87 17,88 - 48,7 ı-m 30 25,9 16,99 - 35,4 d-ı 31 26 10,99 - 57,7 k-m 32 29,97 13,48 - 55 j-m Ortalama 30,17 17,94 -40,54

Şekil

ġekil 3.1. Denemeden genel bir görünüm
ġekil 3.3. 1/1000 lik hassas terazide yapılan ölçümlere bir örnek
Çizelge 4.1. Tuz stresi altında fasulye genotiplerinin 1-5 skala değerleri
Çizelge 4.1. Tuz stresi altında fasulye genotiplerinin 1-5 skala değerleri (devam)
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

The third period (1929-1938) of the delimitation of Turkish national identity in the Kemalist era was characterised by the efforts of a group of

Topraktaki farklı nem düzeylerinin (tarla kapasitesinin %25–50–75–100) çimlenme üzerine etkisini araştırmak amacıyla yapılan çalışmada; horozibiği,

Çalışma sonucunda, presleme tekniğinin tabakalama tekniğine göre daha yüksek bir bağlanma dayanımı sağladığı, liner materyalinin hem tabakalama hem de presleme

Radikale ait Hidrojen yarılmalarını ve radikalin kimliğini belirleyebilmek için B3LYP/6-31+G (d) DFT metodunu kullanarak onbeş olası radikal modellenmiştir. Bu model radikallere

Beşir Fuad, adı geçen metinlerde şiir ve fen; hayal ve hakikat; romantizm ve gerçekçilik; gerçekçilik akımının gelişimi; gerçekçilik akımının yöntemi

276 “Kar Zarar Ortaklığı Belgelerinin Kurul Kaydına Alınmasına İlişkin Esaslar Tebliği” Seri: III, No: 27 R.. Piyasası Kurulu’nca belirlenen rakamla çarpılır,

Geçmişi çok karanlık, Parisli bir hayat kadını olan Anjel, ahlâklı, dindar ve namuslu Matmazel Anjel olarak, Dehri Efendi’nin konağına mürebbiyelik etmek için girer..

Piyanist Gülsin Onay, önümüz­ deki yıl Danim arka'nın başkenti Kopenhag, Alborg ve Arhus gibi kentlerinde konserler vermek üzere. davet