10
M V H İ T■ ~r
.10^Ğ U S T O S U N 19 uncu günü, Fikret in on altı sene evel, Aşiyan da öldüğü gündür. Dostlarının bir tepe üstündeki bu k ı zıl köşke tırmanmaktan vaz geçtiği günden be ri, yeni yetişen nesil bu köşkün sadece rengi ni biliyor. Bununla beraber Fikret in köşküne verdiği bu isimden sonra, Aşiyan kelimesi, lü gatin en sıcak ve en mahrem kelimelerinden biri olmuştur.
Ölümünün yıl dönümüne çok yaklaştığımız bu günlerde, Fikret i hangi neslin daha eyi anlatabileceğini düşünüyorum. Şüphesiz ki doğ rudan doğrüya arkadaşlarının bile, mensup o l duğu mektepteki temsil kuvveti için sadece 30% hisse ayırdıkları Fikret i gerek şahsının ve gerek eserlerinin te’ siri altında yaşayan, ya hut kolleje girer girmez onu birdenbire tel’ine kalkışmış ve yahut da ölümünü müteakip, ge niş şöhretinin müspet ve menfi dedikodularını yapanlar, Fikret i en eyi anlayabilecek kimse ler değildir. Fikret yeni nesle intikal ederken, bütün dedikodulardan münezzeh olarak iki e- serle ve sadece bu iki eserle, Rübabı-Şikeste ve Haluk un Defteri ile geliyor. Onun içindir ki hakkında söylenebilecek sözlerin en bitarafı doğrudan doğruya yeni nesle ait ve sadece e- serlerine mahsus düşünceler mahsulü olacaktır.
Burada her şeyden evel şünu söylemeğe mecburuz : Mehmet Akif, Türk lisanının aruza mutabakatını ve kendi üslubunun bütün miha- nikiyetini ona medyun olduğu gibi, Yahya Kemal ve Ahmet Haşirn Beylerden birincisi ideal mısraın mükemmeliyetini, öteki ise bil- mecburi}'e tahavvüle uğrayarak tahassüslerin tar- zı-ifadesini ister istemez Fikret e borçludurlar. Burada şunu demek isteyorum : Mehmet Akif- Yalıya Kemal-Alımet Haşini, yirminci asrın birinci parçasında yetişen bu üç kol estetikleri
iytibariyle birbirinden çok farklı almakla be raber netice iytibariyle Fikret e merbut ve on dan ayrılmış birer silsiledir. Ş i’ rin lisan, tek nik ve tahassüs tarzı ile beraber gerek ifade ve gerek bünyesinde son zamanlar için vukua gelen tahavviil, Tanzimat sıralarında kımılda maya başlayan modern nazmın en hususi ve en orijinal çehresi olan Fikret den sonra ve onun büyük yardımı ile te’ min edilmiştir.
Fikret in bize braktığl iki eser var : bu iki eser Fikret in iki cephesidir. Birisinde in- kîlapçı Fikret i görüyoruz. DahaServeti-Fünun a ilk girdiği gün ve bir tablo altına yazdığı ilk şiirden iytibaren her gün mütezayit bir ham leyle lisanı büküp kıran, yeni unsurlar, yeni buluş ve müşahedeler, yeni bir teknik getirmek için bütün kuvvetini sarf eden Fikret... D i ğerinde ise-bu Halukun Defteri dir-zaman zaman ihtilalci, bâzı kereler hatip ve her halde he men her dakika için yeni nesle eyi fikirler telkinine çalışan ve san’ atını memleketi için seferber yapan Fikret...
Fikret in eserlerinde, şüphesiz ki sıcak bir yaz güneşinin kelimelere sinmiş harareti yo k tur. En hurda bir ameliye ile seçilen kelimeler şi’rin istenilen ma’ nadaki fevkaladeliğini o s a -' tirlara veremedi. Her ne kadar tahassüsün fevka lade inceliğini teslim ettirecek bir iki parça yazı, (Bir içim su), (Bir hicranl-muvakkatten sonra), (Son nağme) gibi yazılar, Rübabın salıifelerinde eyi bir hazla göze çarpıyorsa da, diğer sahife- lerin donukluğu bu yazıların güzelliği kadar aşikârdır. Şu halde Fikret in Rühabl-Şikeste sindeki bu donukluk nereden geliyor ? Zann edersem ezeli ve daima tekerrür eden aşkın in sanları her devirde sarmış olan cazibesinden uzak yaşamasında ve yahut aşkı mevzuu-bahs etmeyişindedir. Buna mubabil Rübabı-Şikeste
şi-M U H İ T 11
Merinin en geniş bir ma’ na ve mikyasta insa ni muhabbetle dolu olduğunu iytiraf etmeliyiz. Fikret Rübabı-Şikeste yi yazdığı zaman larda, şiir sahasının ne kadar işlenmemiş vebahs ettiği mevzu’ların ne kadar mahdut olduğunu düşünürsek, mevzu’ larin şiir kabiliyetine hiç bir zaman dikkat etmeyerek her mevzu’da söylemek için duyduğu iştiyakı bir dereceye kadar iyzah etmiş oluruz. Filhakika tanzimatçılarm bütün gayretlerine rağmen şiirde yapabildikleri ta- havvül iyzam edilecek
derecede kuvvetli bir yenilik değildi. Ne es kiyi atabilmişler, ne de kâmilen yeniyi getirmek için kendilerinde kuv vet bulabilmiştiler. Şina- si, lisanının sadeliğine rağmen çok peltek ve o zamana kadar görül memiş bir acemilikle konuşuyor ve nazına kat’iyyen hakim gözük- meyordu. Ziya Paşa, Av- rupayl gördükten sonra, yeni fikirlerini eski ka lıplar içinde anlatmaya çalışmıştı. Muallim Naci de dahil olmak üzere bütün bu nesil teceddü dün luzumunu duymak la beraber kâfi derecede san’ atkâr olmadıklann- dandır ki onu yapama dılar. Hâmid e gelince, kâinatın haricinde do laşmaktan zemine inmek ve beşeri mevzu’ lari
söylemek fırsatını bir türlü bulamamıştı. Fikret in şiirde esaslı surette teceddüt için zemini hazır bulduğu şüphesizdir. Artık kâuıi- len yıkılması lazım gelen mazi tutunabilmekten çok uzaklardaydı. Onun içindir ki, yapılan bütün hücumlara rağmen, Fikret lisanının sa- labeti ile bunların önüne geçti, ve şiirde yeni liğin luzumunu kat’ iyyen anladıktan sonra, her mevzuun içersine girmek için kâfi derece de kuvvetle çalıştı. Rübabı-Şikeste sahifelerinde mevzuun genişliğini daima hiss ediyoruz. Fa kat, her mevzuun hassasiyeti hiç bir zaman
te’ıııin edilemeyeceği gibi, içtimai mevzu’ larln sadece zamanla münasebeti ve te’sirlerinin hiç bir vakit mütemadi olabilecek kudreti göster memesi Fikret in olanca san’ atkârlığma rağ men, bugün için donuk gözükmesine sebep olu yor. Lâkin zemani vak’ alarm ne kadar heye can ve kuvvetle söylenildiğini teslime mecbu ruz. (Bir lahzai-teahhur) ve (Sis), bugün için taşıdıkları alâkasızlıklara mukabil daima kuv vetlidirler.
Diğer cihetten F ik ret, ihtilalin şi’ rini ver diği sıralarda asıl hayat kudretini ve ruhunun söz söyleyebilecek ezeli mevhibesini bu mevzu’ - larda bulmuştu. Daha Rübabı-Şikeste nin yazı larını itmam ederken bile onu bu mevzu’ lara karşı fevkalade mütema yil görmeyoı* muyuz ? Yukarda işaret ettiğimiz yazılar bu mevzü’da söylenilmiş ve her hal de Rübab m en yaşaya cak parçalarıdır.
Haluk un Defteri bu cihettendir ki hiç bir zaman çıkardığı ilk no tayı indirmeyen ve dai ma daha fazla ve mev zuun gidişi ile beraber- idame eden harikulade sesler mecmuasıdır. Bü tün bu yazıların nesci- ni dokuyan bir va’ z ve hutbe eiasl olmakla beraber, mevzuun gençli ği, kendisine doğru çağıran ehemmiyeti, şi’ri ahlâk için seferber yapan Fikret i aff ettirecek kadar büyüktür. Onun içindir ki, ölümünü ta’ kîb eden senelerin daima çöken ve daima kemiren ahlâksızlığı içinde, Fikret in kendisi ve yazıları bu hastalıktan kurtulabilmek için en telkini birer parçadır. Çocuklarımızı ahlâ ka, saffet ve samimiyete yahut insanlığa ve hayata çağırmak için Fikret in bu yuzılarina doğru daima ve her dakika için daha fazla bir kuvvetle koşalım. K. H.
Tevfîk Fikret in, son günlerinde kendi eliyle yaptığı bir Karikatürü
G«->
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi