• Sonuç bulunamadı

Toplumumuzun sanatçısına layık mı?:Sevgili Kuzgun...Sayın Eldem...Bizi bağışlayın

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Toplumumuzun sanatçısına layık mı?:Sevgili Kuzgun...Sayın Eldem...Bizi bağışlayın"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

16 EY LÜ L J 9 8 8 ^ _____________ ____________ ________ _

SİNEMA

ATİLLÂ DORSAY

KÜLTÜR-Sevgili Kuzgun... Sayın Eldem... Bizi bağışlayın

Toplumlunuz sanatçısına layık mı

?1

Sanatçı da ölür... Her insan gi­ bi, o da ,,fani"dir, ölümlüdür... Her insan gibi ölümden korkar, is­ ter “bitmeyen sükûnlıı gece”, ister

“âsûde bahar ülkesi" olsun, o “alıştığımız bir şeydi yaşamak"

dediği yaşamdan sonra gelen bu bilinmeyen yolculuk, bu “meçhule

giden gemi", onu da kuşkusuz ür­

kütür... Ama sanatçının ölümün­ de duyumsadığı bir teselli vardır, olmalıdır... O dünyaya, insanlara bir şeyler bırakmış, yüreğinden ge­ len bir şeyler armağan etmiştir... Kendisi ölümlüdür, evet, ama sa­ natı ve bıraktığı sanat eserleri ölümsüzdür... Bilinenden bilinme­ yene geçmek üzere olan her sanat­ çının bilincinin derinlerinde bu te­ selli pırıltısı olmalıdır ve eğer ölümden sonra başka bir hayat varsa, ordan, o hayattan bizlere bakan sanatçı ruhları da, hâlâ on­ ların yapıtlarını okuduğumuzu, seyrettiğimizi, izlediğimizi, onla­ ra hayranlık dolu gözlerle baktı­ ğımızı görüp, sanat yoluyla gelen bu ölümsüzlükten alabildiğine mutlu olmalıdırlar. Diğer insan­ lardan daha duyarlı, en küçük di­ kenlerden kanıyan yürekleri, açık bir yara gibi işleyen duyarlıkları, onların yaşamım bu dünyada hiç de kolaylaştırmamıştır.. Ama ar­ kalarında yaşayan, hep yaşayacak bir şeyler bırakmış olmanın tesel­ lisi, sanatçının kendine özgü acı­ larını unutturacak denli güçlü sa­ yılmalıdır...

Evet, öyledir... Öyledir de, aca­ ba hiç bir ülkeye benzemeyen, bir kendine özgü gaıip toplum olan Türkiyemizde de öyle midir? Hiç sanmıyorum.. Türk sanatçısının bu açıdan da hiç şansı yoktur. Yal­ nız yaşamında ona dünyayı zindan etmek; soruşturmalarla, yargıla­ malarla, MİT raporlarıyla, şüphe­ ler ve suçlamalarla hayatını zor­ laştırmakla kalmaz bizim kendi­ ne özgü toplumumuz. Onun tek tesellisi olan yapıtının ölümsüzlü­ ğünü de bir fiskede ölümlü kılar!.. Yalnız Yılmaz Güney’in “siyasal” bulduğu filmlerini veya yüzlerce insanın uzun yıllarına mal olan bir

“Yorgun Savaşçı” dizisini yaktır­

makla kalmaz... Bu taraklarda hiç bezi olmayan sanatçıların filmle­ rini, titrek görüntülerini de ilgisiz­ liğiyle yok eder. John Ford’un ka­ yıp bir film inin, hem de 1910’lardan kalma sessiz bir filmi­ nin bir sinema arşivinde

bulunma-TAŞLIK KAHVESİ — Sedat Hakkı Eldem'in en güzel yapıtlarından biri, yıkılan Taşlık Kahvesi'ydi.

sı, Batıda olay olur.. Bizde ise, Butak’ın, Hâzım’ın, Bedia’nm, sözgelim i Lütîi Akad’ın Muammer’in, daha sayısız büyük

1970’lerdeki kimi filmleri bugürt oyuncunun sinemasal görüntüle- yoktur!.. Onların sanatçısı, bir kez ri artık yoktur... Hacı Arif

Bey-Sedat hoca 80 yaşında

öldü, ama en güzel

eserlerinden biri olan, eski

Türk konağı özelliklerini

yeni ve kamuya açık bir

mekânda ustaca yineleyen

Taşlık Kahvesi'hin bir

otele yer açmak için

yıkılmasını acaba nasıl

karşılamıştı? Kuşkusuz ki

80 yaşı için bu ona hiç de

S.Hakkı Eldem Kuzgun Acar

iyi bir hediye olmamıştı.

görüntüsü filme yansıdı mı, onun in, Şevki Bey’in yüzlerce bestesin- arşivlerde artık sonsuza dek kala- den bugüne kaçı intikal etmiştir? cağının güvencesini taşır.. Bizde Eski taş plaklarda kalan ses ve saz ise, sözgelimi Cahide’nin, Behzat ustalarının müzikleri, artık “kub­

bede bir hoş şada” bile değil, yal­

nızca bir efsanedir...

Filmdi, notaydı, plaktı... Hadi bunlar kolay yıpranan şeyler, bun­ ları korumak için (henüz erişeme­ diğimiz) gerçek uygarlık düzeyine geçmek gerekiyor diyelim... Ya o sapasağlam gözüken heykeller, hatta binalar, yapılar, mimarlık eserleri?.. Bu ülkede onların da hiçbir güvencesi yoktur... Dostlu­ ğunu özlemle andığım sevgili Kuz­

gun Acar’ın ülkenin şurasında bu­

rasındaki sayılı yontuları, adeta haince bir tavırla yok edilmedi mi? Ne Antalya şehir parkındaki kaldı ne de Ankara’da GİMA’nın cephesindeki o güzelim yontusu... Sonuncusunun haraç mezat “hur­

da fiyatına” satıldığı, geçenlerde

gazetelerde yazıldı. Kimsenin kılı kıpırdamadı. Önemli bir çağdaş yontucumuzun eserlerine bunu re­ va görenler, üstelik özel eller de­ ğil, devletin kendisiydi.. I

Ya yakın günlerde yitirdiğimiz, akademiden hocam, cumhuriyet dönemi mimarlığının büyük adı

Sedat Hakkı F.ldem?.. Hep saygıy­

la anacağım onu (beni bir proje­ den çaktırmış olmasına karşın!) Bütün Türk mimarlarının ondan öğrendikleri, aldıkları bir şeyler vardır. Mutlaka vardır. Ama hangi ülke, çağının en büyük mimarının yapıtlarını yok etmek hakkını kendinde görebilir? Sedat hoca 80 yaşında öldü. Ama en güzel eser­ lerinden biri olan, eski Türk ko- I ■nağı özelliklerini yeni ve kamuya

açık bir mekânda ustaca yineleyen Taşlık kahvesinin bir otele yer aç­ mak için yıkılmasını acaba nasıl karşılamıştı? Kuşkusuz ki, 80 ya­ şı için bu ona hiç de iyi bir hediye olmamıştı. Ama belki de bir tesel­ lisi vardı: 400 yılın ötesinden Mi­

mar Sinan’ın eserlerine yaptığımı­

zı göz önüne alınca, Süleymaniye külliyesinin veya Rüstem Paşa’mn çevresinin halini düşününce, Sedat hocam da sanırım ki teselli bu­ luyordu.

Evet, zaman zaman sanatçıla­ rımızı şu veya bu nedenle kınıyor, Türkiye’de olup bitenlerden aydın- ları suçlamanın en kolay çözüm gibi gözüktüğü dönemlerde onları da eleştiriveriyoruz. Ama ben Türk sanatçısının Türk toplumu- na lâyık olmadığını değil, tam ter­ sine, Türk toplumunun henüz sa­ natçısına lâyık olma düzeyine eri­ şemediğini düşünüyorum...

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Okula devam zorunludur. Veliler, öğrencilerinin okula devamını sağlamakla yükümlüdürler. Günlük toplam ders saatinin 2/3’üne ve daha fazlasına gelmeyenlerin

Wuxi şehri yakınlarında “artık daha fazla gitmemeliyiz, tutulma bandının kuzeyine yaklaşıyoruz” diyerek şoförü uyardım ve o çevrede uygun bir açıklık bakınmaya

(JOURNAL OF CUMHURIYET UNIVERSITY SCHOOL OF NURSING) Cilt: 12 Sayı: 1 Nisan 2008 Yılda üç sayı

Antihipertansif ilaç kullanım hatalarının lojistik regresyon analizi sonucu; kadınlarda erkeklere göre6.5 kez, günlük alınan ilaç sayısı üç ve üstü

Türk Klinik Mikrobi- yoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları (Klimik) Derneği’nin Diyabetik Ayak İnfeksiyonları Çalışma Grubu tarafından hazırlanan Diya- betik Ayak Yarası

Pla¤›n merkezine Özet: Bu çal›flmada, çeflitli klinik örneklerden izole edilen ve hastane infeksiyonu etkeni olarak tan›mlanan 135 Gram-ne- gatif bakteride (83 Escherichia

Farklı düzeltme katsayılarının esas alınması ile elde edilen enerji esaslı taban kesme kuvvetleri, zaman tanım alanında doğrusal olmayan analizlerden elde edilen

4. Öğrenci ile kesinlikle veli dilekçesi gönderilmemelidir. Gündüzlü öğrencilerimizin hastalanmaları halinde, acil durumlarda ambulans çağrılır. Öğrenci velisi en kısa