• Sonuç bulunamadı

Gölgede kalmış bir ızdırap şairi:Yaşar Nezihe Hanım

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Gölgede kalmış bir ızdırap şairi:Yaşar Nezihe Hanım"

Copied!
13
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Gölgede Kalmış Bir Js&ırap Şairi

YAŞAR NEZİHE HANIM

SİLİVRİ KAPI'NIN FAKİR BİR SOKAĞINDA FIRTINANIN ÇATILARI

TİTRETTİĞİ BÎR KIŞ GECESİNDE DOĞMUŞUM* DOĞDUĞUM GECE

EVİMİZDE DAMLA G

a

Z YOKMUŞ I ANNEMİ ALTI YAŞINDA KAYBETTİM.

DÖRT KIZI ÖLMÜŞ BİR AİLENİN TEK KIZI İDİM. YOKSULLUK

İÇERİSİNDE BÜYÜDÜM. AİLEMİZ BELEDİYE*DE KANTAR MEMURU OLAN

BABAM SERHOS KADRİ EFENDİ, KÖTÜRÜM VE YAŞLI BİR ANCA İLE

ZALİM BİR TEYZEDEN OLUŞUYORDU.

MAH

a

LLE MEKTEBİNE

GİZLİCİ, BAŞLADIM. BABAM İŞİTMİŞ MBABI—ALİ *YE KATİP Mİ

OLACAKSIN?" DİYE SAÇLARIMDAN SÜRÜKLEDİ VB EVDEN KOVDU!

VEFALI BİR KOMŞUYA SIĞINDIM.

İÇİMDEKİ OKUMA HIRSINI

YENEMİYORDUM.

BEŞ PARAM YOKTU.

DERE KENARLARINDA PAP

a

TYA.

EBEGÜMECİ TOHUMLARI TOPL*.YARAK AKTARLARA S

a

T

a

R IM.

KAZANCIMIN

KIRK PAR/,SİNİ HOCA IL NIMA, KIRK PARASINI KALFAYA VERİRDİ

i.

G

ö r d ü ğ ü m b ü t ü n t a h s î l b u d u r

.

e d e b i y a t i

,

ş ü r î

,

h e l e

ARUZLA ŞİİR YAZMAYI/ KENDİ KENDİME ÖĞRENDİM.

ESKİ ZAMAN

DERGİLERİNDE EN ÇOK BENİM ŞİİRLERİM YAYINLANIRDI.

BUNLARIN

TÜMÜ YASLI, DERTLİ VE ACILI ŞEYLERDİR. BESTELENEN BİR İKİ

ŞARKIM VARDIR kİ, MEYHANELERE DEVAM EDEN MUTSUZ KİŞİLERİ

AGLATIRDIİ

UNUTULAN KADIN

Bir zamanlar şiir dünyamızın kubbesinde, elem dolu bir ses

duyuldu.

Bu sesin sahibi (FERYATLARIM) adlı kitabıyla

(KADINLAR DÜNYASI)*nd0ki acılı şiirleriyle, romantik

eğilimli çevrelerin hüzünle izle ikleri YAŞ

a

R NEZİHE Hanımdı.

Bu istirap § » 1 ^ 1 , 1 0 3 4 yılında, yayınladığım (TÜRK K

a

DIN

ŞAİRLERİ) adlı antoloji vesilesiyle tanıdım.

Doğumundan o ana kadar, yaşam kavgasını fakir mahallelerde

sürdürdüğü için, kendisi hakkında, o günün basın ve edebiyat

çevrelerinde, yeterli bilgiler yoktu.

Kaynak olarak elimde,

Yaşar Nezihe*nin eski harfli hemen hemen bütün dergilerde

daha çok MALUMAT, KADIN, KADINL

a

DÜNY

a

SI ve M

EN

E ŞEDE

yayınlanmış hayli şiirleri, l9B4’de basılan(FERY- LARIM)

adındaki bir şiir kitabı, eski bir (NEVSAL) yıllıktaki kıs.r.

biyografisi, 1924'lerde AKŞAM ve lANÎN gazetelerindeki

yürekler sızlatan bir iki küpür vardı. Yabancı kaynak

olarak da Prof. Dr.

Martin Hartmann'ın 1919 yılında Berlin’de

yayınlanan (DICHTER DER NEUEN TÜRKEİ) adlı kitabı bulunuyordu,

Ba antolojinin 81-83 sayfaları Türk kadın şairi Yaşar iîezihe’ye

ayrılmıştı,

s

-

j l

>

v p <

Bir Alman Profesörü onu şair olarak Aimanlara tanıtıyordu ama,

bizim edebiyat tarihlerimizin o ana kadar böyle bir kedin

şairimizin varlığından haberleri yoktu!

İstanbul’da onu

aramaya başladım.

Gok kişiler, onun çoktan öldüğünü

söylediler.

Gariptir ki (Kadın şair ve muharrirlerimize dair

bir antoloji yayınlayan Murat Bey de, Yaşar Nezihe’yi

(2)

Ben,aslında yarım bilgi sahibi olanların haberlerine

iıanmadan aramalarımı sürdürdüm.

Sonunda Y aşar Nezihe'nin,

Kadınları Esirgeme Derneği’nde çalıştığını^ o günlerim

değerli bir düşünce k a d ı m olan ye ünlü Kadınlar Birliği

Başkanı bulunan - Nezihe Muhittin ilanımdan adresini buldum.

Onun da selamlarını üstlenerek 4 Temmuz 1934 günü,

Aksaray’da Oruç Gazi kokağındaki 4 numaralı evin k a p ® m ı

çaldım.

Sımsıkı sarılmış siyah baş Örtülü, yerlere kadar sarkan

bol entarili, beli ¡uşaklı, kırmızı yanaklı, yorgun bakışlı,

55 yaşlarında bir kadın kapıyı açtı. Görünümüne bakılırsa,

bu arabalı kadın şair olamazdıl

Belki, onun evine hizmete

gelmiş bir kadındı.

Oysa çok kere gerçekler, dış görünümünde

değil, içteki özde saklıdır.

Bu kadın, o günün topİumunda

unut lan, bir kenara itilen gölgede kalmış, hatta öldüğü

söylenmiş şŞir Nezihe Hanımdı.

ACI BİN MASAL GİBİ

Yaşar Nezihe"* n i T s

e

rüvenlerini göz yaşları ile beslenen

hayat hikayesini, önceleri evinde günlerce j-sonraları

yaptığımız uzun uzun yazışmalarla-di lemiş bulunuyorum.

H 0tta bana armağan olarak, zaman zaman ıstıraplarla dopdolu

yaşamını dile getiren deste deetd şiirler ve fotoğraflar

verdiydi.

Daha doğduğu gün başlayan-dramatik hayatı,

hazin bir romana benziyordu,

Fakir bir ailenin bu talihsiz kızı, 17 Ocak 1880 gecesi

Silivri Kapı’da - eski adı Hünkâr Beğindi olan- Hünkâr

taamı kokağında,hnrap bir evin virane odasında doğdu.

0 gece sokakları diz boyu kar doldurmuş, şiddetli fırtına

islikler çalarak,eviı çatısını titretiyordu.

Belediye*de kantarcı olan ve içkisinden başka bir şey

düşünmeyen babası Kadri Efendi, bu doğumdan hiç de memnun

değildil

Oendeleye sendeleye çoktan dükkânını kapatmış olan

komşu bakkalın evine gitti.

Biraz sonra, tiril tiril

titreyerek,eli boş döndü*

- Damla gaz yokt dedi.

Istırap içerisi ide kıvranan annenin

kirpiklerinden süzUlen yaşları, karanlıkta ki se farlcet iyordu.

İlk günde karanlığın kaderini emen Yaşar Nezihe*nin,

yaşamı boyunca bu kaderi pek de değişmedi.

Yaşar Nezihe'nin annesi, Bahçesaray*lı tatar bir ailenin

kızıydı.

Asıl adı Kaya idi ama Kadri Efendi bu adını

beğenmediğinden,evlendiği gün^ismini (Eda)'ya çevirdi.

Eda Hanımın beş kızı oldu. Yaşar Nezihe üçüncüsüdür.

Kendinden evvelki kızlar, küçük yaşta bakımsızlıktan

öldüler. Ana baba üşüncüsü yaşasın diya. Yaşar Nezihe’ye

(Yaşar Zeliha) pdını verdiler.

(İlk eşi Atıf Zahir Efendi

ZELIHA ismini sevmedi ve onu YAŞAK NEZİHE'ye dönüştürdü)

(3)

5

Yaşar Nezihe'den sonrt) doğan iki kız kardeşi, bebeklik çağlarında

veremden öldüler. Annesi Eda Hanım da 25 yaşındayken aynı

hastalıktan öldü. Yaşar Nezihe, 6 yaşında öksüz k nldı.

Evde

serhoş bir baba, kötürüm fakat zalim bir amca ile titiz,

geçimsiz bir teyze vardı.

Bu teyze yaşlı olduğundan. Yaşar

Nezihe*ye gereği gibi bakamadı.

Onu komşuları yıkar*, söküklerini

komşuları dikerdi# Y plnız bu yaşlı teyzenin, Yaşar Nezihe'nin

şairliği üzerinde etkisi olmamış değildi.

Bu teyze/gençlik

çağınf- girdiği bfcr dönemde bir aşk hayatı yaşamışl

Beli

bükülüp saçları bembeyaz olduğu halde, sevgilisini unutamamıştı.

Geceleri Yaşar Nezihe»ye başından geçen bu macerasını

anlatırdı.

Aynı Zamanda eski aşk hikayelerinden olan Kerem ile

Aslı, Tahir ile Zühre, Kamber ile Arzu'yu da sık sık dile

getirirdi.

Okumak bil ediği halde, bu hikayelerdeki bütün

şiirleri bir kelimesibi unutmadan tekrarlardı.

İşte bu aşk

hikayeleri Yaşar Nezihe'yi çok etkiledi# Bunları heyecanla

dinlemek için/uykusuz geçirdiği geceler çok oldu.

MAHALLE MEKTEBİNDE

Okul çağına gelen Yaşar Nezihe'yi babası okutmak istemedi.

Yalvarmalar, ricalar, boşunaydı. Oysa okuma hırsı ile

alevler içinde yanıyordu.

Bu alevi söndürebilmek için^

Yaşar Nezihe, bir gün evden bir minder alaraky

korku

içerisinde mahalle mektebinin kapısını çaldı. Hocanın elini

öptü*

- Ben öksüzüm Hoca Efendi, beni de okutunİ

dedi.

Mahalle mektebine kendi kendine gelen bu kızın adı,o günden

sonra,arkadaşları arasında -C kendi gelen >• olarak çağırılırdı.

Yaşar Nezihe gizlice okula başlamıştı ama, serhoş baba,

işitinee, kıyameti kopardı. Onu saçından sürükleyerek*

- Pezevengin kızı, Babı- Âli'ye kâtip mi olacaksın? diye

adım akıllı dövdü ve evden kovdu ...

Komşulara sığınan Yaşar Nezihe okuma hırsını yenemiyordu.

Çocukluğunun en sefil günleri başlamıştı.

Mahalledeki

arsalardan, dere kenarlarından paptya, ebegüm ci, ısırgan

ve deve dikeni tohumları toplayarak bir ktar; satıyordu.

Bu arada»komşfl kızlarından, dikiş, nakış da öğrendi.

İyi i ne

kullanıyordu. Denilebilir ki yaşamının temeliıi bu iğne ile

attı# Hayat savaşını bu iğne ile kazandı.

aapüiıiı

Yasar Nezihe

:aşar Nezihe,bir yıl sonra^okulu terketmek zorunda kaldı.

Ama kendi kendini yetiştirebilecek, hocasız kitap okuyabilecek

bir düzeye erişti.

Taş basmaeı ne kadar aşk kitapları varsa

hepsini satın aldı.

Bu kitapları gizliden gizliye okuyarak,

genç kızlık döneminin başladığı, o saf, tefctemiz duyguların

çiçek açtığı bir çağa ulaşmıştı.

(4)

İşte bu sırada, bağından, ömrü boyunca unutamadığı bir olay

geçti. Yaşar Nezihe*nin ağzından bir kaç kez dinlediğim

unutamadığı bu aşkını, el yazısı ile hazırlayıp bana

gönderdiği biyografisinde şöyle dile getirmişti*

**. . , Yıl 1896 *ydı.

Babam sokağımızda devriye gezen bir

çavuşu gösterdi ve *

- Şu çavuşu gördün raii? Adı Hilmi Çavuş* t

ur.

Ben seni ona

vereceğimj dedi.

Çok heyecanlanmıştım.

Bir tutkudur

yüreğimi sıkıştırıyordu. Her gün sokağa çıkıyor, Hilmi

Çavuşun karakolunun önünden geçiyordum.

Bir kaç defa göz

göze geldik ve gözlerimizle seviştikl

0 dönemde bir genç

kız bir erkekle sokakta konuşamazdı.

Bir gün Hilmi Çavuş*danv

wfer bohçacı kpd.ın vasıtasıyle, küçük bir mektup aldım.

Bu, bir aşk kitabından aktarılmış eski tarz bir ektuptu.

İlk satırı *

*

Gonca dehanıra, muhabbetlu sultanım*’

diye

başlıyordu! Bu mektub ı

evimizde saklayacak yer bulamadımdıî

Evlendiğim kocalarımdan hatta başkalarından, ye^-i çamaşır

sepeti dolu şairane mektuplar almıştım ama bu Hilmi Çavuş’tan

aldığım ilk rıektub n kalbimdeki yeri başka idi'.

Neyleyim ki kaderimizde onunla bir yuva kurmak yazılı

değilmiş} ütma üç defa evlendiğim halde, hatta yaşımın ileri

yıll rina vardığı dönemde de onu unutamadım.

Yıllar sonrası,

onu bir kerecik irebildim.

Bu, ilk ve son konuşmamız oldu.

Ben o sırada başkası ile evliydim. Ağlaşarak, birbirimizden

ayrıldık.

Yıllar sonra, çok aradımsa da bulamadım. Am a

Hayalinden aldığım ilhamla^ pek çok şiir yazdım! "

ŞİİRE YÖNELİŞ

„ „

Yaşar Nezihe*nin ilk şiiri 15 yaşındayken MALUMAT Gazetesinde

yayınlandı. Bu şiirde kendi adını kullanmadı.

0 günlerde

onun iki takma adı vardı*.

MAZLUME ve MAHMURE.

1901 yılında TERAKKİ Gazetesine yazmaya başladı.

HANIMLARA

MAHSUG GAZETE'ni adetâ daimi yazarı olmuştu,

SABAH,

MENEKŞE, KADIN YOLU ve KADINLAR DÜNYASI»na yılla ca şiir

yazdı.

Bütün şiirleri yaralı bir kalbin çarpıntılarıydı.

Kitap olarak 1913 yılında (BÎR DESTE MENEKŞE)'yi yayınladı.

Ama onu asıl edebiyat dünyamıza bir ıstırap şairi olarak

tanıtan eseri (FERYATLARIM)'dır. Yayınlamadığı üç dört

defter dolusu şiirleri, şarkıları, eski tarz gazelleri vardı.

Mayası göz yaşından oluşan bu hıçkırıklı şiirler. Yaşar Nezihe'yİ

(ISTIRAP ŞAİRİ) olarak tanıttı. Onun içindir ki, Yaşar

Nezihe şiiri ıstırabın ürünü sayar.

Bu açıdan, Şair Nedim'i

hiç sevmezdi. " Saadete, neşeye boğulmuş insanların şairliğine

aklım ermez! Şiiri elen ve ıstırap doğurur." derdi.

(5)

5

*

İW5\JZ

EVLİ

l'LT7

Yaşar Nezihe iki kez intihara teşebbüs etti. üç defa mutsuz

evlilik yaptı.

Evlilikleri, yüreğinde kapanmayan yaralar

açtı.

Her üçü de onu acı kaderiyle başbaşa bıraktılar.

Bir k din kalbinin dayanabilmesi güç yaşamına itildi. Ne

var ki bütün elemlerini, dertlerini göz yaşluriyle şil lere

döktü.

(İğne)siyle de yaşam kargasını sürdürdü.

Bu i ne ile

ve yazdığı şiirlerle yaşamına yön verdi, iç dünyasını

karartan sisleri „çmış oldu.

Onu bir ıstırap şairi yapan,

sürekli olarak eteklerine yapışan bu gibi şanssızlıklar ve

felaketlerdir,

kendisi İd yaşındayken, babasını işten at lılar.

Kadri Efendi,iki yıl işsiz kaldı.

isnsında yoksulluk içerisinde

y a n aç, yarı tok bir yaşam sürdürüyorlardı.

Bir aralık,ev

kirasını ödoyeme ikleri için,eşyaları sokağa atıldı.

&&*****?n

*u olay üzeri

1

e Yaşar Nezi&e*nin ağzından sık sık kan

gelmeye başladı.

Bu perişanlıkları İçerisinde-kendisinden

?7

YeŞ büyük olan-Atıf Zahir ndında, bir Evkaf kâtibi ile

evlendirildi.

Bu ,yoksul babanın arzusu ile yaplmış bir

evlenme idi. iıer ikisi de Atıf ZghirtLn yuvalarına uğur ve

huzur getireceğini umdular.

Oysa, iç güveysi olan bu Evkaf

kâtibi bir yıl sonrd "Çocuğun olmuyor" diye Yaş.*r Nezlhe'yi

ıî

rtma adamın,daha önae evlenin ayrıldığı Uç eşinden de

çocuğu olmamıştı.

'

Yaşar Nezihe hanım, İkierCi evliliğini Mühendis Mehmet Fevzi

Beyle yaptı.

Bu Fevzi Bey, görevi icabı, sık sık taşraya

iş seyahatlerine çıkıyordu. Altı yıllık evliliklerinin

yalnızca yedi ayı bir arada geçmişti.

Genç bir kızla sevişip

hovarda yönü ağır basan bu mühendis, Yaşar Nezihe»yi SUAT,

SEDAT, VEDAT adlı üç oğlu ile beş parasız ve yüzüstü

bırakarak ayrıldı. Yıl 19l0*du. Yaşar Nezihe bu üç çocukla

dayanılmaz ve tarf edilmez bir yoksulluk içerisine düştü.

Çocuklarından buat’la be at gıdasızlık ve bakımsızlık yüzünden

öldüle . Genç anne, paramparça olmuştu. Ama, o yuvasına ve

kalbine böyİticine büyük yara açan ve kendisini terkeden kocadan

beş yıl sonra,trajik bir sahne vesilesiyle öcünü aldı,

çimdi

El* sahnenin cereyanını kısaca, Yaşar Nezihe’nin kendi kaleminden

dinleyelim»

(... ayrılığımızdan beş yıl sonra, Mühendis evzi Beyden bir haber

geldi.

Ağır h-sta imiş, beni evine çağırıyordu.

Hiç titremeden

gittim.

Karyolasında son dakikalarını yaşıyordu.

Benim elimden

bir yudun su isteoi. Arzusunu hemen yerine getirdim. Buyu

içtikten sonra, yaşlı gözlerle*

- ö'eni affet Nezihe! dedi. Beynimde, beş yıllık sürünmenin✓

onun yüzünd n fidan gibi iki çocuğumu kaybetmenin tartışmasını

yaptım.

Çektiğim acılarla nasırlaşmış olan kalbimin son

cevabıhı verdim*

- Affedemem!

...

Uç saniye sonra gözleri kfcpandı.

vcumun

içi deki eli buz gibi soğuduj ölmüştü. )

(6)

SLLİ GÜNLÜK EVLİLİK

^

Yaş .r Nezihe Hanımın ace.fip ve eğlenceli anılarından biri,

elli gün süren/üçüncü evliliğidir*

Bu kocası, önce

İstanbul’da, sonraları taşrada uzun süre gazetecilikle, hikayecilikle

birlikte tahrirat katipliğini yürüten bîr memurdur. Aslında

Yusuf Niyazi bey güzel yazı yazan, güzel laf üreten bir kişiliğe

sahipti*. (1)

Kendisinde, kadınları inandırma tılsımı da vardı.

Gazeteciliği, şairliği,hatta hat sanatındaki hüneri de bulunan

Yusuf niyaz! Bey - Yaşar Nezihe hanımdan sıkça .¡inli iğime göre-

bellci on kez evlenmişti*.

Aslında Yaşar nezihe'nin ilk nişanlısı bu Yusuf Niyazi Beydir.

1 j. asrın son yıllarında nişanlanmışlardır am^, Yaşar Nezihe’nin babası

bu nişanı bozmuştur.

Çünkü Yusuf Niyazi b e y Y a ş a r Nezihe’nin

-bnbasına-her çiçeğe konup, bal yapan arılara benzetil iştir.

Yaşar Nezihe/bu sözlü ya da nişanlısından 13 yıl sonra„Yusuf

Niyazi beyle hayatını birleştirmiştir atta ama/ bu evlilik ancak

50 gün sürebilmiş tiri Yaşar Nezihe son evliliğini şöyle hikaye

ettiydi*

" Evvelce iki sene nişanlı kaldığımız Yusuf Niyazi Bey aradan 13

yıl , içtikten sonr^bana talip oldul Yakamı brakmadı.

İlk iki

evliliğimden yüreğim yanıkdı ama,üçüncü kez de olsa talihimi bir

daha deneyeyim dfdîra. H a y ,demez olsaydım! Göya yuvamıza uğur

getirir diye,nikah günümüzü,ikinci Meşrutiyeti!» dördüncü yıl

dönümüne raslayan 10 Temmuz 1912*ye düşürmüştük.

Niyazi’nin

görev yeri olan Cidde’ye gitmek üzere İstanbul’dan vufura bindik.

Adam ,ciaha vapurda iken¿çapkınlığa başladı. Cide’ye vardığımızın

on ikinci günü de ,evvelce boşadığı.iki kadını eve setirdi.

Gayet soğuk kanlı bir dille, hep birlikte otururuz! dedi.

Nikahlandığım 10 Cemimiz günü ben onun onuncu karısıymışım da

haberi yokmuş} Ancak 50 gün dayanabildim.

İst nbul'a dönüp

mahekemeye başvurdumğ Adam (boşamam da boşamam!) diye tutturdu.

(l) Yusuf Niyazi kirdem'18 O'de doğdu.

Bir müddet Hukuk*da okudu.

Ama edebiyat alanına yöneldi.

Düzgün bir kalemi vardı,

Fakat o

yılların Türkiye’sinde kalemle geçin sağlamak güçtü. Bütün yazarlar

gibi o da devlete kapılandı. Yaradılışındaki şıp sev ilik ve resmî

görevleri küçümseyen e ilimi bu alanda onu fazla ileriye götüremedi.

Önce ve Meşrutiyetin ilanı Üzerine Orman

«PMMta Nezaretine girdi.

Daha sonra(Sa*det) ve£ erukkiçgazetelerinde çalıştı.

Yek başına

(NAZİKTER) adında bir edebiyat gazetesi çıkardı.

Bu gazeteyi ölümüne

kadar/çalıştığı yerlerde, sürdürdü.

Birinci mumi Harpten Cumhuriyetin

ilanına hatta 1925 y ı l m a kadar Kastamonulun Cide ilçesinde tahrirat

ketipliği yaptı.

Daha sonra Bursa»da hapishane katipliği ve Orhaheli

ilçesinde tahrirat katipliği -ürevleJiinde bulundu. Bursa*da iken

NİLÜFER, ÇEKİRGE ve ULUDAĞ adlı dergileri çıkartmaya çalıştı.

Einuç

alamadı. Hayal yönü güçlü idi. Bu tutumu dolayısıyla eski bir

edebiyat ekolünün isimsizleri arasında silinip gitti.

Bir çok

şiirleri, hikayeleri ve piyesleri vardır.

(7)

7

Z*r zor boşanabildim.

Üç evliliğim de düş kırıklığına ugr dim.

HİÇ birinden - ne birlikte olduğum günlerde, ne de ayrıldıktan

sonra- on paralık yardım va da nafaka ve tazminat

ibi bir sev

görmedim.

YASAM KAVGASıNA DEVAM

"•••Son yuvam da böylece yıkıldı.

Babamla amcam, ardı ardına

koleradan öldüler.

Teyzem, daha önce göçüp gittiydi.

Ben tek

Oğlum Vedat’ı okutmak yetiştirmek için'bu dikenli hay.t yolun^U-

yürümeye devam ettim.

Gergef başında gözlerimin nurunu döktüm,

ün ye ı sene Esirgei© Eemeği'ne daha sonraki yıllarda Kızılay’a

iş işledim.

Şark Eşya Pazarında dikişçilik yaptım.

I)a phane'de,

İstiklal Madalyalarının kurdelalarını diktim. Geceleri, beş

numaralı bir petrol lambasının fersiz ışığı altında, gergef

başında sabahları bulduğgm çok olmuştur.

Bunun yanında başka

alanda kalemimle kendime yan gelir sağladım.

Gerek birinci

dünya savaşında gerekse İstiklal Savaşında, belimde divit

komşularımın cephede bulunan kocalarına, ooullarma, kardeşlerine

mektuplarını yazarak, geçim sağladım.

Ömrümde Oh dediğim bir

gün bilmiyorum.

İki kez intihara kalkıştım. Am a hep yavrum

gözümün önüne geldi, vazgeçtim.

Bütün bu geç işimiı sembolü olarak (BÜKÜLMEZ) soyadını almıştık.

Ama bu, benim için, yüzeyde kalan bir kelimecir.

Şi şiirimden

iki satırı çektiğim çileleri yansıtmaya yeter sanırım»

Bakıp da soyadıma, sanma bükülmüyorum,

kelek, cefalarıyla, gençken büktü belimiğ

BASIMİMIZDn ÇİLELİ ŞAİR

Y nşar Nezihe,kara bir gerçeği*/ kendisiydi.

Çevresinin tüm

umursemaalığınf; yalnızlığı ile ödedi.

Şiirler yazarak avundu.

Eski dergilerdeki bu şiirler ve yayınladığı iki Kitabı onu

biraz, yaslı lisanlara tanıtmıştı ama bu alanda geniş bir

çevre içerisine giremedi. Şiirlerinin bazılarını beğenen

Miza Tevfik'in ve *hmet ttaaim’in davetlerini cevapsız bıraktı.

Belki fakir giyimli ve görünümlü yaşamının iç dünyasına takılı

olan kafesleri aralamak istemeni.

0 gölgede kalmış yaslı bir

kadın şairdi.

y

19M4*lerde, uğradığı bir haksızlığın ve dayanılmaz bir garip

olayın b a s m a yansıması üzc rine, acı fıkralarla adını duyurmaya

çalıştı,

1924'lerin Ocak ayında yaşamında karşılaştığı bir

acı olay, o günlerin ünlü gazetelerinden AKŞAM ile TANİN'de

hayli yankılar uyandırdı.

Bu olay gerçekten hazindi.

Belediye’de 45 yıl kantar memurluğu yaptıktan sonra 1912 yılında

koleradan ölen babasından, Yaşar Nezihe*ye 45 kuruş maaş

bağlanmıştı?

0 zamanki 45 kuruş - değer bakımından- wirkeci'deki

bir hamalın günlük kazancından daha azdı t

Yaşar Nezihe,

babasından kendisine bağlanan bu gülünç aylığı protesto içim

*

gazetelere acı bir mektup gönderdi.

Eomı şöyle bitiyordu:

(8)

n • # «

ihtiyar öldüm, gözlerim görmüyor, çalışamıyorum.

-

y -

(

p '

r^T r

ı

yy .

£

Q X

'

1

'T

i

j

f

i

9

t

j

2

X

* X *

,

İ

\

»J

»

JJ

Ç)

U XX IS

Eğer

i

l

günün birinde öldüğümü işitirseniz, biliniz ki, bu ölüm

açlıktandır."

Yaşar Nezihe'nin bir yıl sonra b a s m a yansıyan bir acı kaderi de

yazdığı yaslı şiirlerin ters yorumlanması ile sorgulanmasıdır.

Bereket bu yanlışlık, ülkemizde kadın haklarının ilk savunucularından

olan değerli bir kadın yazarımız Nezihe Muhittin Hanımın ilgisi

ile düzeltildi.

AŞK DÜNYASINA PENCERE A8AN DUYGUSAL MEKTUPLAR

Üzerinden uzun yıllar eçtikten sonra okunan eski mektuplar,

bazı yerlerinden sırları dökülmüş aynalara benzerler.

Ama yine de

sisli görünümleriyle tatlı bir esinti ile geçmiş günleri

yansıtırlar.

Yaşar Nezihe*nin genç kızlık ç a ğ m a girdiği şıc sırada iki yıl

kads nişanlısı ve aradan 12 yıl geçtikten sonra elli gün kadar

kocası olan Yusuf Riyazi Beyle yazışmaları -kendi deyimine göre-

yedi çamaşır sepetini doldurmuştur!

En az yaşadığı Niyazi Beyle

Yaşar Nezihe Hanımın bu gönül arkadaşlıkları, saçları aklaşıp

belleri kamburlaştığı yılla da bile sürüp gitmiştir.

Bu mektupların

çok süslü yönleri vardır.

Vaktiyle bir kaçını bana armağan

etmişlerdi.

Yerine göre gözler yaşartıp içler sızlatan,

yerine göre ince nüktelerle tebessümlere yol açan bu mektupların

bir kaçını vaktiyle Niyazi Bey, güzel yazısi il» ÇİÇEKLE1

adı

alttnda süslediği el gazeteleriyle yayınlamıştı.

Bunl r zevkli

bir minyatür gibi İşlenmiş, zarif el gazeteleriydi.

Evlilikleri

50 günü aşmayan bu acı kaderlilerin ellisinden sonra da

ayrı ayrı şehirlerde sürdürdükleri yaşamlarını bu duygusal

mektuplar çok güzel yansıtmaktadır,

Böylesine karı koca arasında

sürdürülmüş sayısız mektuplara edebiyatçılarımız arasında da

Taşlanmaktadır. Abdülhak Hamlt'le sevgilisi Lucien'in -kısa

ayrılık yıllarındaki- yazışmaları, Yusuf Niyazi ile Yaşar Nezihe'nin

mektupları yanında pek cılız, hatta yapmncık kalır.

1911 yılında başlayan ve her yaprağına eski bir aş k m bağdaş

kurduğu bu mektupl r,onları ömürlerinin sonuna kadar, belki 40

yıl oyalamiştır, ama tekrar birleşmelerini sağlayamamıştır!

Bu

mektupların bir başka özelliği de birbirlerinin güncel dertlerini

dinlemek suretiyle karşılıklı yapılan önerileri ve avunmaları

içermesidir.

Bunların bir kısmı okuyanları zaman zaman

güldürür de.

^atta Yusuf Niyazi Bey bu mektuplarla büyük

mutluluğa eriş&iş gibi sevinir ve coşar*

0 hayal dünyasında

yaşamaya alışık bir yaradılışda olduğundan, Yaşar Nezihe'den

aldığı her mektubun satırlarına, sanki bir büyülteçle bakar.

Kelimeleri kendi gönlünce yaruilar ve abartır.

Bu mektuplar içinde iki tar fin ysslı dünyalarında aynı alın

yazısına çarptırıldıkları,birbirine benzer,tek konu vardır*

Evlat acıları.

Dvet, her ikisi de ikişer kere evlat acısı

çekmişlerdir.

Ama küçücük yaştı- öleAT bu yavrular onların

müşterek çocukları de ildi. Yaşar Nezihe*nin i inci eşinden

olan iki yavrusu Suat'le Sedat, elde ¡vuçta bir şey olmadığı

için r^idasızlıktan ve b.-kimsıelıktan ölümşlerdir. Yusuf Niyazi’nin,

öteki eşlerinden doğan -Necdet * i,kızpmıkla boğmaca işbirlişi

(9)

palazlanmadan--

8

kuş palazı uçurmuştur.

İşte her iki sevgilinin müşterek olan

müXö

ud

,iîi »İRİIİcf «sinsaılilşi: ümi/&übX<i 9baJtı.td nJJm%

M.ıxbnsi>ixXşB

•o iıeböi

jeos

ıld tinyıe.tı&x nrasci Binoa Xx\j ıld nltt'eiiİseH iaşaY

.ıxbxasi»r' ;Xu&ıoa ali xa*®n ■liuJio'i aıai n±i

9

Xı±Xş

x

X

s s y

x§xbseY

XiaXuounuvöB

5

iXX nxnnıaX:îltffi rubaai ebsimsiUü «>TxXşxXnaY ud ieaieıoiî

Jts±»XX nxmxnflH rlitlriuM eriisaH s ı n n s s s ^ nıbaıT ıid XXıeg

9

b naXo

* ih.IXiX

9

5

»XX

HAJ-IUTflg J^aüPYUcJ

HASA

AH13AYKÜÜ 35A

«ıaXquiJÎ9m ü a » nsnımio a ın o a n a ir f iiş a g

i r

XX

x y

nusu neJbniıasÜ

Jb acıtx

£JnA

. lo lıo s n a d

Bialaaya

şümXüJÎöb x ıa X ıx a a sb n i:i9 X i0 Y

xsad

iia X fiii$

eXX lir le ©

ıld

x X i s i ©XYX'x«Xmlfniî^ös X X a ia

.ıaXıxii8naY

Xx\; İrfl abaıxa *? iglbıi^ «nx§«ş

3

İxXsx>l çnss nln^arilsoH iaşaY

•sabini ni

/3

İlla aırto-i naitfliçag Xx^ SX rtabaıa av xaxXnBşln abaaf

-

9

ıög 9nlraİY®b İbnaai- xıaX

8

iaşxss^ el^aS Isa^lH YnauY

îib

X

o

lagooi

®X

y

»3 İ

s r

^IH xâxb«ça\;

s ö

n3

!ıuişımm/bXob Ifîli9q98 ıreamaş İba^

qxşaXafa xıaX?s

8

txı«X:sixXşBbaaiiB limöj* ud nxmx«sH ariisaH iaşaY

aXquiîî

9

f" ufi[

. ıltşimiln qdıJja eXid

ab ellıy

xJxişsXıudn

ibjî

±*x

9

lX«d

nagamiB arteri ınjçaal liri ©I^litfaV

*ıxi ısv lıalnö-rç ülai/a tfoç

,naiaXxıa ı»Xol qx.it3ş«Y i

9

İso:g evö^ eniıaY

.iöıelçimi©

nxıaXquiJiâaı ud «aç« I©x aıalmü

asada;) ©Iıalaijüjn ©orl aıöş enli

9

\;

xba najsa^îÇ «XI 1

s x s q y

Issiîş ,^©3 İ

s h

^IM al^litfav xnx?a^ ıXd

1

İ

3

ÎV

9

S ialnuü

.xişxmaXux\:aY alYİıalaiasaa X

9

XâXb9Xaiîe abnıila

1 1 9

X

3 1 1 1 1 * 3

.Xb\:ii

9

X

9

iesa

;5

İ

9

H i a s tşlmn

9

Xşl ldlj§ ıdia^aiB ıld

ab a m o a nabnlalXXa nli

9

XlXi

9

b«ji xoa

ud

naysmşa dnü$ 0<!

X

b8ü s y w î

> «xri

zcuıalıuaşay;

lıalaüJbıbbıi/a sbıolılrieş

x i y s x i

\;

s

»bnxaai

8 boojî

xıaıi anlssİYdS

.ıxbai>iacılxenaY Xaslî^ aioş i ;Xquiîl

9

in

ab bbnxaaıs sxmxiBXxçİB^Xd

9

b

9

aıaXqui

3

İ

9

m sxaXYaa çihnXl/ı!ibıiia

aex

3

i- n l ’nalouıl XalXİ^v

9

a

9

X*iXmaH iarilübdA .ıxbfîi

3

Î

6

mnaXaBi

[•ariisaii iaşsY

»it

isa^lö YuauY txıaXamşxsa\; -±^Bbnxı«Xtxy 3

îx

X

x i y s

»ixXa

2

i

3

lx

0

emqaY

Bidati

,sxXio jl

9

q

abnxtiB\

xio,XquiiÎ

9

jn

şsbâari nx>i?a ıXd lîiae anxgaıqBY ı«ri ©v na^^içari abnxXxY XX£X

0-^ X3iXsd fısbaai ananoa rl«iıeXiüiBÖ xıa^Ino% i ;Xqui3Î9ia

ud u&ubivjl

uS.

JıxiçxmfiKaTiBX3aa İniıoisrşalıld ıai3Î9j ama ,ıxişxmaXaYO Xx\;

İnlıaliıab Xaonü$ ninlıeiıldıld 9b ±§XXX9SÖ aıiçacf ıld nxiöXquiaIam

iiaİBmnuvB

«v ii9XXi9ciö naXxqs\; xXaÎxXxşi 5ai 9X^1^9108 ıf9m9XnXb

nsass

xiaInaxu:îo x»naxi ıld trxı-,Xrrüu

,lXbx39mıaçX

siü^üd aXıaXquiaÎ9m «d

\»Q.

İsafın YuauY aiia^

.ab ıüıbbXlh?

sbttiBöYnü& Xa\;ari 0 .leçoo 9v utnlvsa Xd±a Ş Ü Ç i ı a sâüXiiXiua!

n9b*9rils9ll ısaaY tftabnügübXo BbşxXxbBia^ ıld

jîxşx

X

b

avaaiRşay

.iB3i.cf 9Xş9iXii-\cJİri ıld laCnaa .anxıaXıxiea nttfuîhiaffl ıari

j

.

'x ;

• ı x i ı a d a ev l a l A u ı c Y eonüXnög İbnaaf ii9 İ9 m X X a ){

nxXa

z n y

a b n ııa la ^ n lîb xX«fîM a xY ı a i i s i i o b n l ç i ıa X q u ia ia « «K-

t ı ı b i a v uno>i îio iy ia s n e d a n i ı l d ı i d vx ıu X a Ix b X x ıx iq ıa ç a n x a x a a v

x e x o s İU İV 9 8193İ 1 9 Ç İJ Îİ eb l a i j f i ı» r f t ia v ü

. x ia X x o a is X v 3

ctxiKXno i ı i l i i v s •

^ o X b ..3oav.

-u :

. ı ; . b ' ; o I ş i \

n a b n lş a

totıt » !

nXn*9rfXs9rt i a ş a Y

. l b X i ]9b x ıs X > iu o o ç jÎe ıs iş J Jr a

xgxbam Xo Y ® f ı l d a i ç a v ; ebXe ,ia b e 3 9 X ’ ie ija u c u ıv a ^ ±>ii n«Xo

: n ' i s a Y i ' rTuaüY

. ılb i9 l? iiu jX Ö n a i

2

Îx X s x

8

mxîi id s v n a ia ix l

5

x a a b x ^ « İ ç i

l ş X X ı i t f f i BOamgod a X a ix ıta * x i vX , i ‘)boeil

n sgo b rî9 b f!X ;9 X s9 i i a i t t

(10)

dertli kaderleri buydu,

Bolgan mektuplarında, bu ölen

yavruların sararmış benizlerimi, fersiz gözlerinden sızan

damlaları görmekle içiniz sızlar.

Hele Yusuf Niyazi Bev ,

âdeta yavrularının ölümlerini şiirleştirerek onların anılarından

kendi yaşamı için bir nevi güç almak ister.

.'iz, yuvalarından erkence uçan bu yavrulara ait onların acı

anılarını* ir dolaba koyarak, ağırlığında sitem ve nükte dolu

bulunan mektuplarından kısaltılmış bir iki örnek verelim*

Niyazi Beyî

5 .¡art 1923 t; ihli mektubunuza bu zamana kadar cevap veremedim.

Beş gydır rahatsızım.

Sağlığım biraz düzelince, oğlum

hastalandı. Aklım fikrim perişan oldu^undan^mektubunuzu açıp

okumak hatırıma bile gelmedi.

Günkü boyu un ölçüsünü sizden

Kalbine açtığınız ihanet yar

"sına bir avuç tuz serpmek

kabilinden ve yıllardan sonra bu mektubu göndermenize marta

2Lg££,&edim.

Ya çok bahtiyarsın, yahut çok mutsuzsun ki beni

hatırlıyorsun.

Bana tekrar evlenme teklif ediyorsun.

1912

yılından bu zamana kadar sanırım, 10, 12 kez evlenmişsindirî

Onlar da, beni, sana, unutturamadı mı? Ne garip hallerİT var?

ırk yaşımızı ytçtikf biraz adam olmaya çalışalım?

Senin paran bu günlerde fazla olmalı?

çünkü

(Divan) neşretmek

filan düşünüyorsun. Par?>8i olmayan odam bunları düşünemez.

Ha, aklıma geldi.

Meşhur bir atasözü vırâfcA:c insan parasız

kaldıkça, eski defterleri karırştırimış4

»

Ben, mâlî bakımdan

son derece sıkılmış, bunalmış bir haldeyim.

Siz. bemia

nikahımı vermemiştiniz

l

Bugünün pnraaı ile tânTİO' lira tutar.

Bir Ingiliz Altını da mahkemede almıştınız.

10 lira da o, eder

50 lira... Bu parayı acele göndermek lutfunda bulunursanız

evladımın tedavisine harcar, size dualar ederim.

Benden, son hali ¡i gösteren bir fotoğraf istiyorsunuz. Parayı

gönderdiğiniz gün çektirir yollarım.

Cevabını tez elden

beklerim. Sen hâlinden şikayetlenme.

Ben senden beter

haldeyim.

Saygılarımı kabul et Niyazi Bey.

Yaşar Nezihe

Yusuf Niyazi Bey, bu mektubu 18 Nisan 1923 günü cevaplamış;

hem sayfalar dolusu süsTı cümleler doldurarak...

Adamcağızın duyguları eskilerin tükenmez dedikleri karışık

meyvelerin sularından imal edilen bir küpe, bir aşk küpüne

benziyor.

Yaşar Nezihe ile 11 yıl aradan sonra hayatını

birleştirmek için tatlı diller dökmeye devam ediyor. Ama

Yaşar “ ezihe, artık toy ve tecrübesiz bir k ~ d m değildir.

Ama yüreği yufkadır, 50 günlük eşine uzun uzun cevaplar vermekle

bir nevi avunma içerisine giriyor*

(11)

Niyazi’mi

18 Nisan 1923 günlü mektubunuzu aldım. Vedat’ım iki aya

yakın zamandır hasta yatıyor. Ağlaya ağlaya, dehşetli bir

göz a ğ n a m a tutuldum.

Kasnağım, gergefim bir tarafta

duruyor.

Çalışıp günlük geçimimi Bağlayamıyorum, Allah

şahit ki pek elemli bir hayat sürmekteyim.

Eşya namına

satacak birşeyimiz kalmadı.

Evladım da ben de, te aviye

muhtaç haldeyiz.

Cen se beni böyle kara günümde teselli

edecek yerde doksan dereden su getiriyorsun t

Madem ki beni

unutamıy rsun, madeı ki kalbinde bana karşı derin bir saygı

besliyorsun ve tekrar evlenmek istiyorsun, o halde beni

sefaletler, felaketler içinde terketmeye 12 yıldır, vicdanın

nasıl razı oldu? Düşün bir kere Niyazi Beyi

12 Şenedir

ben bıraktığın gibi duruyorum, sen ise, belki elbise

değiştirir gibi, 12 kadın alıp bırakmışsmdır,

.Eğer ben

senin gibi olsaydım 12 kocaya varır ve ayrılırdım. Acaba

beni isteyen mi yoktu? Ama evladımı kimseye hırpıletmamak

için, yıllarca iğnemin uc.; ile bu güne kadar geçimimi

sağlayabildim.

Eğer sen bana ihanet etmeseydin evveloe

boşadığın o iki kadını tekrar almasaydm, şüphesiz şimdiye

kndar birlikte yaşayacak, bir kaç tanede yavrumuz olacaktı.

Ayol sen bir kadını,bir evi idare etmekten aciz olduğun halde

üç kadını birden nik hlayamaya nasıl cesaret ettin, bilemem!

Ama (Merhametim onları bırakmaya elvermedi) diyeceksin,

bende

bu merhamet va/ıken tekrar birleşmemize imkan yok. Oniki sene

evvel, ben çok sabırlı imişi ki seninle 50 gün yaşayabildim.

Şimdi, 50 saat yaşayamam^ Şayet tatlı vaatlerine inanıp

seninle hayatımı birleştirecek olsam, o günden itibaren

ben çalışmayı bırakırım.

Aslında çalışacak halim de kalmadı.

Evin bütün masrafları sana ait olur,

^onra, İstanbul'dan eyrılmak

işime gelmez.

Çünkü Ve a t ' m t hsili varğ Eğer bütün bunlara

razı olursan, İstanbul’a gel, sana kucağım açıktır.

Yeter ki sen

beni mesut edegek hole gelmiş olasın, nna senin sözünde

durduğun hiç olmamıştır ki...

Bizim nikahımızı kıyan İnam

Efendiye yu rta ile tereyağ va«~-4-tniştln.

Adamca ız 12 sene

beklemişi ueçen gün mahallenin erkek nüfuslarını yazıyorla dı.

Bu nedenle İmam Efendi de bize gelmişti. Vedat'ın adını ve

yaşını yazdıktan sonra t

- On iki senedir bir kocaya varmadın ki bir' z yüzüm gülsün.

Öteki den yun rtayı, yağı alamadık.

ü8ri bu defa zengin

birine var da/bize de yararı dokunsunl de i.

"en de:

- Bizim nihahımızı pamuk ipliği ile bağlamışsın, 50 günde

koptu dedim.

3u sefe^zincirle bağlayacağını söyledi.

Amma, tövbe!

Bundan sonra hiç evlenir miyim?

Ben çalıştıktan sonra

niçin hürriyetimi bir kocaya vereyim? Onl-rdan çektikleri kafi

değil mi? A m a sen ille dr benimle tekrar evlenmek istiyorsan ve

paran çoksa"' eİ!

Yalnız, evvelki gibi, bir kaşık yağla iki ekka

taze fasulye pişirmek elimden gelmezi

a mutlaka son halimi

gösteren fotoğraf istiyorsun! Ayol ben:**« cin tutmuş p ram yok!

Altı mecidiyeye fotoğraf çektireceğime onunla, hasta yavruma

süt, yo ;urt -lirim.

(12)

Ama

Niyazi Bey pişkiı âşıklardandır.

Ne parası vardır, ne

pulu.

Yalnız kalbi, Yaşar “ezihe'ye karşı büyük bir aşkla

dolu,

aline kalemi alır, romantik bir b. va içerisind uzun

uzun döşenir.

Ruhum Nezihe,

Hastalıklar, mahrumiyetlerle geçen günlerin duyguları ile

yazıp gönderdiği 29 Nisan 1923 günlü mektubunu bugün aldım.

Kitabı Mukaddes gibi, hürmetle öptüml

İlk gençlik aşkının

anıları ile dolu olan ruhum, senden bir şifa, bir umut beklerken

satırların sur. tirada bir kamçı gibi şakladı.

Hakkın var Neziheî

Ben Ci uffr’ye gömülmüş bir zavallıyım.

Artık ne duygularıma uyumlu

kalemimi, ne geleceğe dönük bir emelim var.

Şimdi herkesten,

her zevkten uzak yaşamak istiyorum.

Evvelce, kof bir mutluluk

hayali ile hayli evlilikler yaptım.

Herkes gibi, yuvama

cıvıltılı bir kuş neşesi serpecek aşinalar arayarak bu dikenli

yokuşlara tırmandım, “eyleyeyim ki buldukl. r ı m m hiç biri

beni sormadı,

Hakin bu kötülememden ken ine bir pay çıkarma.

ben, elemli hayatında yıllarca, aşksCa fazileti,ısrarlı bir

dürüstlükle ruhunda saklayan birisin.

İşte bu özellikle indir ki

beni, hayal ve duygu dünyalarında, senitle birarada olmaya

itiyor.

Geninle hayatımızı birleştirmek için benim x>t nbul’a

gelmemi öneriyorsun. Bu düşüncen belki doğru oakilir.

*akat

ben o büyük şehirde ne yapabilirim?

Yenid n matbuata dönsem,

orada hayatımı kazonamama

Kimselere el „çnak da i tenem.

İnsaf

et, bu ruh haliyle ben İstanbul’da nasıl ¿«şua şaşalayabilirim?

Ama, Ci

:

JU-

öyle değil, 90 yıl öncesi yaşamı neyse, bugün d bu...

Oiyaset yok, sefahat yok.

Her ailenin sade bir tutumu, geçimini

şaşalayacak düzehi var.

Ha, imam Efendi*nin yu/eurtalarla yağlara dair söyle iklerini

-nikahımızı çürük yaptığı gibi- çürük buldum!

Ama bu sefer ki

nikahı sağlamca yaparsa, göndereceğim sepet sepet yumurtalarla

kendisini memnun etmeye çalışırım.

Yusuf Niyazi

Yusuf Niyazi Beyle Yaşar Nezihe arasındaki bu duygusal mektupla^*-

böylesine yıllarca sürüp gider.Yusuf Niyazi’nin Yaşar Nezihe ile

yeniden hayatını birleştirme arzusu, gerçi güçlü bir duygusallıktan

kaynaklanmaktadır.

Öyle anlaşılıyorki defieişik tip ve yaradılıştaki

kadınlarla yaptığı evliliklerde Yaşar "ezıhe’ni >

incelijjihi

bulamamış ır. öte yandan iki çocuğunıf^gebcecik yaşl rında onu

yalnız bırakmaları vr dünyalarını değiştirmeleri öe»«ıtfgdJtefcei

ıstırap dünyasının yaralıl«4ı arasın: itmiştir,

a

ır hayat

koşullarına dirençle ka<*şi koyabilmek için Yaşar Nezihe’yi

bir destek olarak görmektedir • Bu bakımdan bütün gücü ile

Yaşar Nezihe*yi süslü sözlerle t> krar kazanma, hatta kandırma

çabasındadır.

‘elctuplurında sık sık şunları tekrarlar:

(13)

12

"...Aşksız, üraitsi* ve emelsiz geçen şu çorak, çetin hayatımı

her vesile ile sana açıklamış bulunuyorum.

Beni fazla

yormamak için şurasını tekrar ve İsrarla belirteyim ki, ben

o eski benliğimden tamamen uzaklaşmış bir zavallıyım,

Benslz

bir hay^t beni mezara terke ilmiş bir cesede döndürür.

Ben hep seni düşünüyorum,

l'atlı rüyalarıma giren sefci.

Hiç

evden çıktı, im yok Prtık, odamda hep hayal zevki ile yaşıyorum.

İki gözüm, tekrar e iyorum, vücudum, •albim, ruhum, vicdanım

yalnız s e m dir!

Gönderdiğim mektupları tekrar tekrar oku.

Elini kalbinin üstüne koy. Ve bana kesin cevabıb bildir.

Gel dersen geleyim, teninle orada nikahlanıp döneyim.

İnşallah bu de aki riAÎai- iki izi de ebedi mutluluğa götürür.

Teklifimi kabul ettiği1

takdirde tek kelimelik telgr fin beni

hayata bağlar.”

akat sevgililer yıllarca bu türden yazışmalarla avunur,

u

giderler ve yaşları biri $ 0 ’m a yaklaşırken, diğeri 9 0 ’ını

ayrı ayrı şehirlerde, ölürler.

(k:’AR Îg/'İT * ¡¿İli TTTİl

bünyaya gözlerini açtığı dakikadan beri kötü kaderini yaşayan

Yaşar "»ezihe Bükülmez, hayatla öylesine bir savaşa girişmiştir kİ,

bir kadından beklenmeyen metanet, sabır, onu 90 yıl ayakta

tutabilaiştir.

Bu onun için, onun gib " kara bahtlılar içi ı bir

Zafer sayılır.

Bört yapını dikenli felaket ağları Sarmış

olmasına karşın, Yaşar Nezihe’nin 91 yıl ayşıyabilmeai, bir

mucizedir.

Kendisinin 1971 yılında jfrtek umudu olarak yetiştirip bağlandığı

oğlunun da - emekli olduktan sonra- 1977*de ölümleriıi bildiren

ilanlarını, yurt dışında bulunduğum sıralarda, oraya gelen

gazetelerde okudum.

Cenaze töreninde bulunamamamn ezikliğini

hülâ duyarı»..

tanıtmaya

Hayat dramının kısaltılmış bir bölümünü kxxatiimaya çalıştığım

kadın şairimizi )

yerine getirilmesini istediği bir dileğine

l*.

burada değineceğim*

0, eski İstanbul’un kenar mahallelerinden Silivri Kapı’daki

Hünkar İmamaı adını taşıyan fakir bir sokağında doğmuştu.

Yıllarca İstırap çekerek yaşadığı bu sikağa ölümünden sonra

(YAŞAR w: ZİiiE) „dinin verilmesini isterdi. Kırk yedi yıl

önceki basında dile getidiği bu isteği, o sıralarda Vali ve

Belediye "aşkanı olan Muhittin ü s t ü n d a ^ tarfmdan yerine

getirilmek istendiydi ama, bu işlemin sağlığında yapılması

şehir meclisi geleneğine aykırı göründüydü. Yani ölmeden evvel

sağların, sokaklara adının konması olanak dışıydı.

ilemiyorum,

bu gün bu ıntstrap şairinin 47 yıl önceki arzusu yerine

getirilebilir mi?

Referanslar

Benzer Belgeler

Tahran 1 1 (a.a.) — Hariciye Nazırı bugün Türk büyük elçiliğine giderek Âtatürkün vefatı haberini seyahatte bu­ lunan Şehinşaha telefonla bildirdiğini

Yaşar Kemal’le birlikte — (Soldan sağa) Amerikalı yazar Elie Wiesel, Hollandall belgesel ustası Joris Ivens, Italyan film yönetmeni Federico Fellini ve ünlü

Vaktile, benim de kalem yar­ dımımla milliyetçi “Turan,, gazete­ sini çıkarmış olan Zekeriya Beyin Türk ordusunu, Türk milliyetper­ verlerini ve Türk

Ama genel göreliliğin önemli bir öngörüsü olarak ortaya çıkan çekim dalgaları daha deneylerle yakalanıp..

NASA’n›n morötesi dalgaboylar›na duyarl› Gökada Evrim Kaflifi (GALEX) uydusu, Araba Tekeri’nin de, görünür çap›n›n iki kat›na kadar uzanan daha genifl bir

Ülkemizdeki üniversite öğrencile- rinin de robot yarışmalarına olan ilgisine bakılırsa, Süper Anthony’den çok daha başarılı yerli robotlar üretebiliriz.. Süper

Eşin ve çocukların olarak, bıraktığın isminin en büyük gururumuz olduğu tesellimizdir.. Eşi LEMAN

İki ço­ cuk babası olan Burhan A r­ p ad ’ın cenazesi, Şişli Ca­ mii ’nde öğle namazını takiben kılman cenaze namazının ardın­ dan, Kozlu’daki