Gölgede Kalmış Bir Js&ırap Şairi
YAŞAR NEZİHE HANIM
SİLİVRİ KAPI'NIN FAKİR BİR SOKAĞINDA FIRTINANIN ÇATILARI
TİTRETTİĞİ BÎR KIŞ GECESİNDE DOĞMUŞUM* DOĞDUĞUM GECE
EVİMİZDE DAMLA G
aZ YOKMUŞ I ANNEMİ ALTI YAŞINDA KAYBETTİM.
DÖRT KIZI ÖLMÜŞ BİR AİLENİN TEK KIZI İDİM. YOKSULLUK
İÇERİSİNDE BÜYÜDÜM. AİLEMİZ BELEDİYE*DE KANTAR MEMURU OLAN
BABAM SERHOS KADRİ EFENDİ, KÖTÜRÜM VE YAŞLI BİR ANCA İLE
ZALİM BİR TEYZEDEN OLUŞUYORDU.
MAH
aLLE MEKTEBİNE
GİZLİCİ, BAŞLADIM. BABAM İŞİTMİŞ MBABI—ALİ *YE KATİP Mİ
OLACAKSIN?" DİYE SAÇLARIMDAN SÜRÜKLEDİ VB EVDEN KOVDU!
VEFALI BİR KOMŞUYA SIĞINDIM.
İÇİMDEKİ OKUMA HIRSINI
YENEMİYORDUM.
BEŞ PARAM YOKTU.
DERE KENARLARINDA PAP
aTYA.
EBEGÜMECİ TOHUMLARI TOPL*.YARAK AKTARLARA S
aT
aR IM.
KAZANCIMIN
KIRK PAR/,SİNİ HOCA IL NIMA, KIRK PARASINI KALFAYA VERİRDİ
i.G
ö r d ü ğ ü m b ü t ü n t a h s î l b u d u r.
e d e b i y a t i,
ş ü r î,
h e l eARUZLA ŞİİR YAZMAYI/ KENDİ KENDİME ÖĞRENDİM.
ESKİ ZAMAN
DERGİLERİNDE EN ÇOK BENİM ŞİİRLERİM YAYINLANIRDI.
BUNLARIN
TÜMÜ YASLI, DERTLİ VE ACILI ŞEYLERDİR. BESTELENEN BİR İKİ
ŞARKIM VARDIR kİ, MEYHANELERE DEVAM EDEN MUTSUZ KİŞİLERİ
AGLATIRDIİ
UNUTULAN KADIN
Bir zamanlar şiir dünyamızın kubbesinde, elem dolu bir ses
duyuldu.
Bu sesin sahibi (FERYATLARIM) adlı kitabıyla
(KADINLAR DÜNYASI)*nd0ki acılı şiirleriyle, romantik
eğilimli çevrelerin hüzünle izle ikleri YAŞ
aR NEZİHE Hanımdı.
Bu istirap § » 1 ^ 1 , 1 0 3 4 yılında, yayınladığım (TÜRK K
aDIN
ŞAİRLERİ) adlı antoloji vesilesiyle tanıdım.
Doğumundan o ana kadar, yaşam kavgasını fakir mahallelerde
sürdürdüğü için, kendisi hakkında, o günün basın ve edebiyat
çevrelerinde, yeterli bilgiler yoktu.
Kaynak olarak elimde,
Yaşar Nezihe*nin eski harfli hemen hemen bütün dergilerde
daha çok MALUMAT, KADIN, KADINL
aDÜNY
aSI ve M
EN
E ŞEDE
yayınlanmış hayli şiirleri, l9B4’de basılan(FERY- LARIM)
adındaki bir şiir kitabı, eski bir (NEVSAL) yıllıktaki kıs.r.
biyografisi, 1924'lerde AKŞAM ve lANÎN gazetelerindeki
yürekler sızlatan bir iki küpür vardı. Yabancı kaynak
olarak da Prof. Dr.
Martin Hartmann'ın 1919 yılında Berlin’de
yayınlanan (DICHTER DER NEUEN TÜRKEİ) adlı kitabı bulunuyordu,
Ba antolojinin 81-83 sayfaları Türk kadın şairi Yaşar iîezihe’ye
ayrılmıştı,
s
-
j l>
v p <
Bir Alman Profesörü onu şair olarak Aimanlara tanıtıyordu ama,
bizim edebiyat tarihlerimizin o ana kadar böyle bir kedin
şairimizin varlığından haberleri yoktu!
İstanbul’da onu
aramaya başladım.
Gok kişiler, onun çoktan öldüğünü
söylediler.
Gariptir ki (Kadın şair ve muharrirlerimize dair
bir antoloji yayınlayan Murat Bey de, Yaşar Nezihe’yi
Ben,aslında yarım bilgi sahibi olanların haberlerine
iıanmadan aramalarımı sürdürdüm.
Sonunda Y aşar Nezihe'nin,
Kadınları Esirgeme Derneği’nde çalıştığını^ o günlerim
değerli bir düşünce k a d ı m olan ye ünlü Kadınlar Birliği
Başkanı bulunan - Nezihe Muhittin ilanımdan adresini buldum.
Onun da selamlarını üstlenerek 4 Temmuz 1934 günü,
Aksaray’da Oruç Gazi kokağındaki 4 numaralı evin k a p ® m ı
çaldım.
Sımsıkı sarılmış siyah baş Örtülü, yerlere kadar sarkan
bol entarili, beli ¡uşaklı, kırmızı yanaklı, yorgun bakışlı,
55 yaşlarında bir kadın kapıyı açtı. Görünümüne bakılırsa,
bu arabalı kadın şair olamazdıl
Belki, onun evine hizmete
gelmiş bir kadındı.
Oysa çok kere gerçekler, dış görünümünde
değil, içteki özde saklıdır.
Bu kadın, o günün topİumunda
unut lan, bir kenara itilen gölgede kalmış, hatta öldüğü
söylenmiş şŞir Nezihe Hanımdı.
ACI BİN MASAL GİBİ
Yaşar Nezihe"* n i T s
e
rüvenlerini göz yaşları ile beslenen
hayat hikayesini, önceleri evinde günlerce j-sonraları
yaptığımız uzun uzun yazışmalarla-di lemiş bulunuyorum.
H 0tta bana armağan olarak, zaman zaman ıstıraplarla dopdolu
yaşamını dile getiren deste deetd şiirler ve fotoğraflar
verdiydi.
Daha doğduğu gün başlayan-dramatik hayatı,
hazin bir romana benziyordu,
Fakir bir ailenin bu talihsiz kızı, 17 Ocak 1880 gecesi
Silivri Kapı’da - eski adı Hünkâr Beğindi olan- Hünkâr
taamı kokağında,hnrap bir evin virane odasında doğdu.
0 gece sokakları diz boyu kar doldurmuş, şiddetli fırtına
islikler çalarak,eviı çatısını titretiyordu.
Belediye*de kantarcı olan ve içkisinden başka bir şey
düşünmeyen babası Kadri Efendi, bu doğumdan hiç de memnun
değildil
Oendeleye sendeleye çoktan dükkânını kapatmış olan
komşu bakkalın evine gitti.
Biraz sonra, tiril tiril
titreyerek,eli boş döndü*
- Damla gaz yokt dedi.
Istırap içerisi ide kıvranan annenin
kirpiklerinden süzUlen yaşları, karanlıkta ki se farlcet iyordu.
İlk günde karanlığın kaderini emen Yaşar Nezihe*nin,
yaşamı boyunca bu kaderi pek de değişmedi.
Yaşar Nezihe'nin annesi, Bahçesaray*lı tatar bir ailenin
kızıydı.
Asıl adı Kaya idi ama Kadri Efendi bu adını
beğenmediğinden,evlendiği gün^ismini (Eda)'ya çevirdi.
Eda Hanımın beş kızı oldu. Yaşar Nezihe üçüncüsüdür.
Kendinden evvelki kızlar, küçük yaşta bakımsızlıktan
öldüler. Ana baba üşüncüsü yaşasın diya. Yaşar Nezihe’ye
(Yaşar Zeliha) pdını verdiler.
(İlk eşi Atıf Zahir Efendi
ZELIHA ismini sevmedi ve onu YAŞAK NEZİHE'ye dönüştürdü)
5
Yaşar Nezihe'den sonrt) doğan iki kız kardeşi, bebeklik çağlarında
veremden öldüler. Annesi Eda Hanım da 25 yaşındayken aynı
hastalıktan öldü. Yaşar Nezihe, 6 yaşında öksüz k nldı.
Evde
serhoş bir baba, kötürüm fakat zalim bir amca ile titiz,
geçimsiz bir teyze vardı.
Bu teyze yaşlı olduğundan. Yaşar
Nezihe*ye gereği gibi bakamadı.
Onu komşuları yıkar*, söküklerini
komşuları dikerdi# Y plnız bu yaşlı teyzenin, Yaşar Nezihe'nin
şairliği üzerinde etkisi olmamış değildi.
Bu teyze/gençlik
çağınf- girdiği bfcr dönemde bir aşk hayatı yaşamışl
Beli
bükülüp saçları bembeyaz olduğu halde, sevgilisini unutamamıştı.
Geceleri Yaşar Nezihe»ye başından geçen bu macerasını
anlatırdı.
Aynı Zamanda eski aşk hikayelerinden olan Kerem ile
Aslı, Tahir ile Zühre, Kamber ile Arzu'yu da sık sık dile
getirirdi.
Okumak bil ediği halde, bu hikayelerdeki bütün
şiirleri bir kelimesibi unutmadan tekrarlardı.
İşte bu aşk
hikayeleri Yaşar Nezihe'yi çok etkiledi# Bunları heyecanla
dinlemek için/uykusuz geçirdiği geceler çok oldu.
MAHALLE MEKTEBİNDE
Okul çağına gelen Yaşar Nezihe'yi babası okutmak istemedi.
Yalvarmalar, ricalar, boşunaydı. Oysa okuma hırsı ile
alevler içinde yanıyordu.
Bu alevi söndürebilmek için^
Yaşar Nezihe, bir gün evden bir minder alaraky
korku
içerisinde mahalle mektebinin kapısını çaldı. Hocanın elini
öptü*
- Ben öksüzüm Hoca Efendi, beni de okutunİ
dedi.
Mahalle mektebine kendi kendine gelen bu kızın adı,o günden
sonra,arkadaşları arasında -C kendi gelen >• olarak çağırılırdı.
Yaşar Nezihe gizlice okula başlamıştı ama, serhoş baba,
işitinee, kıyameti kopardı. Onu saçından sürükleyerek*
- Pezevengin kızı, Babı- Âli'ye kâtip mi olacaksın? diye
adım akıllı dövdü ve evden kovdu ...
Komşulara sığınan Yaşar Nezihe okuma hırsını yenemiyordu.
Çocukluğunun en sefil günleri başlamıştı.
Mahalledeki
arsalardan, dere kenarlarından paptya, ebegüm ci, ısırgan
ve deve dikeni tohumları toplayarak bir ktar; satıyordu.
Bu arada»komşfl kızlarından, dikiş, nakış da öğrendi.
İyi i ne
kullanıyordu. Denilebilir ki yaşamının temeliıi bu iğne ile
attı# Hayat savaşını bu iğne ile kazandı.
aapüiıiı
Yasar Nezihe
:aşar Nezihe,bir yıl sonra^okulu terketmek zorunda kaldı.
Ama kendi kendini yetiştirebilecek, hocasız kitap okuyabilecek
bir düzeye erişti.
Taş basmaeı ne kadar aşk kitapları varsa
hepsini satın aldı.
Bu kitapları gizliden gizliye okuyarak,
genç kızlık döneminin başladığı, o saf, tefctemiz duyguların
çiçek açtığı bir çağa ulaşmıştı.
İşte bu sırada, bağından, ömrü boyunca unutamadığı bir olay
geçti. Yaşar Nezihe*nin ağzından bir kaç kez dinlediğim
unutamadığı bu aşkını, el yazısı ile hazırlayıp bana
gönderdiği biyografisinde şöyle dile getirmişti*
**. . , Yıl 1896 *ydı.
Babam sokağımızda devriye gezen bir
çavuşu gösterdi ve *
- Şu çavuşu gördün raii? Adı Hilmi Çavuş* t
ur.
Ben seni ona
vereceğimj dedi.
Çok heyecanlanmıştım.
Bir tutkudur
yüreğimi sıkıştırıyordu. Her gün sokağa çıkıyor, Hilmi
Çavuşun karakolunun önünden geçiyordum.
Bir kaç defa göz
göze geldik ve gözlerimizle seviştikl
0 dönemde bir genç
kız bir erkekle sokakta konuşamazdı.
Bir gün Hilmi Çavuş*danv
wfer bohçacı kpd.ın vasıtasıyle, küçük bir mektup aldım.
Bu, bir aşk kitabından aktarılmış eski tarz bir ektuptu.
İlk satırı *
*
Gonca dehanıra, muhabbetlu sultanım*’
diye
başlıyordu! Bu mektub ı
evimizde saklayacak yer bulamadımdıî
Evlendiğim kocalarımdan hatta başkalarından, ye^-i çamaşır
sepeti dolu şairane mektuplar almıştım ama bu Hilmi Çavuş’tan
aldığım ilk rıektub n kalbimdeki yeri başka idi'.
Neyleyim ki kaderimizde onunla bir yuva kurmak yazılı
değilmiş} ütma üç defa evlendiğim halde, hatta yaşımın ileri
yıll rina vardığı dönemde de onu unutamadım.
Yıllar sonrası,
onu bir kerecik irebildim.
Bu, ilk ve son konuşmamız oldu.
Ben o sırada başkası ile evliydim. Ağlaşarak, birbirimizden
ayrıldık.
Yıllar sonra, çok aradımsa da bulamadım. Am a
Hayalinden aldığım ilhamla^ pek çok şiir yazdım! "
ŞİİRE YÖNELİŞ
„ „
Yaşar Nezihe*nin ilk şiiri 15 yaşındayken MALUMAT Gazetesinde
yayınlandı. Bu şiirde kendi adını kullanmadı.
0 günlerde
onun iki takma adı vardı*.
MAZLUME ve MAHMURE.
1901 yılında TERAKKİ Gazetesine yazmaya başladı.
HANIMLARA
MAHSUG GAZETE'ni adetâ daimi yazarı olmuştu,
SABAH,
MENEKŞE, KADIN YOLU ve KADINLAR DÜNYASI»na yılla ca şiir
yazdı.
Bütün şiirleri yaralı bir kalbin çarpıntılarıydı.
Kitap olarak 1913 yılında (BÎR DESTE MENEKŞE)'yi yayınladı.
Ama onu asıl edebiyat dünyamıza bir ıstırap şairi olarak
tanıtan eseri (FERYATLARIM)'dır. Yayınlamadığı üç dört
defter dolusu şiirleri, şarkıları, eski tarz gazelleri vardı.
Mayası göz yaşından oluşan bu hıçkırıklı şiirler. Yaşar Nezihe'yİ
(ISTIRAP ŞAİRİ) olarak tanıttı. Onun içindir ki, Yaşar
Nezihe şiiri ıstırabın ürünü sayar.
Bu açıdan, Şair Nedim'i
hiç sevmezdi. " Saadete, neşeye boğulmuş insanların şairliğine
aklım ermez! Şiiri elen ve ıstırap doğurur." derdi.
5
*İW5\JZ
EVLİ
l'LT7
Yaşar Nezihe iki kez intihara teşebbüs etti. üç defa mutsuz
evlilik yaptı.
Evlilikleri, yüreğinde kapanmayan yaralar
açtı.
Her üçü de onu acı kaderiyle başbaşa bıraktılar.
Bir k din kalbinin dayanabilmesi güç yaşamına itildi. Ne
var ki bütün elemlerini, dertlerini göz yaşluriyle şil lere
döktü.
(İğne)siyle de yaşam kargasını sürdürdü.
Bu i ne ile
ve yazdığı şiirlerle yaşamına yön verdi, iç dünyasını
karartan sisleri „çmış oldu.
Onu bir ıstırap şairi yapan,
sürekli olarak eteklerine yapışan bu gibi şanssızlıklar ve
felaketlerdir,
kendisi İd yaşındayken, babasını işten at lılar.
Kadri Efendi,iki yıl işsiz kaldı.
isnsında yoksulluk içerisinde
y a n aç, yarı tok bir yaşam sürdürüyorlardı.
Bir aralık,ev
kirasını ödoyeme ikleri için,eşyaları sokağa atıldı.
&&*****?n
*u olay üzeri
1e Yaşar Nezi&e*nin ağzından sık sık kan
gelmeye başladı.
Bu perişanlıkları İçerisinde-kendisinden
?7
YeŞ büyük olan-Atıf Zahir ndında, bir Evkaf kâtibi ile
evlendirildi.
Bu ,yoksul babanın arzusu ile yaplmış bir
evlenme idi. iıer ikisi de Atıf ZghirtLn yuvalarına uğur ve
huzur getireceğini umdular.
Oysa, iç güveysi olan bu Evkaf
kâtibi bir yıl sonrd "Çocuğun olmuyor" diye Yaş.*r Nezlhe'yi
ıî
rtma adamın,daha önae evlenin ayrıldığı Uç eşinden de
çocuğu olmamıştı.
'
Yaşar Nezihe hanım, İkierCi evliliğini Mühendis Mehmet Fevzi
Beyle yaptı.
Bu Fevzi Bey, görevi icabı, sık sık taşraya
iş seyahatlerine çıkıyordu. Altı yıllık evliliklerinin
yalnızca yedi ayı bir arada geçmişti.
Genç bir kızla sevişip
hovarda yönü ağır basan bu mühendis, Yaşar Nezihe»yi SUAT,
SEDAT, VEDAT adlı üç oğlu ile beş parasız ve yüzüstü
bırakarak ayrıldı. Yıl 19l0*du. Yaşar Nezihe bu üç çocukla
dayanılmaz ve tarf edilmez bir yoksulluk içerisine düştü.
Çocuklarından buat’la be at gıdasızlık ve bakımsızlık yüzünden
öldüle . Genç anne, paramparça olmuştu. Ama, o yuvasına ve
kalbine böyİticine büyük yara açan ve kendisini terkeden kocadan
beş yıl sonra,trajik bir sahne vesilesiyle öcünü aldı,
çimdi
El* sahnenin cereyanını kısaca, Yaşar Nezihe’nin kendi kaleminden
dinleyelim»
(... ayrılığımızdan beş yıl sonra, Mühendis evzi Beyden bir haber
geldi.
Ağır h-sta imiş, beni evine çağırıyordu.
Hiç titremeden
gittim.
Karyolasında son dakikalarını yaşıyordu.
Benim elimden
bir yudun su isteoi. Arzusunu hemen yerine getirdim. Buyu
içtikten sonra, yaşlı gözlerle*
- ö'eni affet Nezihe! dedi. Beynimde, beş yıllık sürünmenin✓
onun yüzünd n fidan gibi iki çocuğumu kaybetmenin tartışmasını
yaptım.
Çektiğim acılarla nasırlaşmış olan kalbimin son
cevabıhı verdim*
- Affedemem!
...
Uç saniye sonra gözleri kfcpandı.
vcumun
içi deki eli buz gibi soğuduj ölmüştü. )
SLLİ GÜNLÜK EVLİLİK
^
Yaş .r Nezihe Hanımın ace.fip ve eğlenceli anılarından biri,
elli gün süren/üçüncü evliliğidir*
Bu kocası, önce
İstanbul’da, sonraları taşrada uzun süre gazetecilikle, hikayecilikle
birlikte tahrirat katipliğini yürüten bîr memurdur. Aslında
Yusuf Niyazi bey güzel yazı yazan, güzel laf üreten bir kişiliğe
sahipti*. (1)
Kendisinde, kadınları inandırma tılsımı da vardı.
Gazeteciliği, şairliği,hatta hat sanatındaki hüneri de bulunan
Yusuf niyaz! Bey - Yaşar Nezihe hanımdan sıkça .¡inli iğime göre-
bellci on kez evlenmişti*.
Aslında Yaşar nezihe'nin ilk nişanlısı bu Yusuf Niyazi Beydir.
1 j. asrın son yıllarında nişanlanmışlardır am^, Yaşar Nezihe’nin babası
bu nişanı bozmuştur.
Çünkü Yusuf Niyazi b e y Y a ş a r Nezihe’nin
-bnbasına-her çiçeğe konup, bal yapan arılara benzetil iştir.
Yaşar Nezihe/bu sözlü ya da nişanlısından 13 yıl sonra„Yusuf
Niyazi beyle hayatını birleştirmiştir atta ama/ bu evlilik ancak
50 gün sürebilmiş tiri Yaşar Nezihe son evliliğini şöyle hikaye
ettiydi*
" Evvelce iki sene nişanlı kaldığımız Yusuf Niyazi Bey aradan 13
yıl , içtikten sonr^bana talip oldul Yakamı brakmadı.
İlk iki
evliliğimden yüreğim yanıkdı ama,üçüncü kez de olsa talihimi bir
daha deneyeyim dfdîra. H a y ,demez olsaydım! Göya yuvamıza uğur
getirir diye,nikah günümüzü,ikinci Meşrutiyeti!» dördüncü yıl
dönümüne raslayan 10 Temmuz 1912*ye düşürmüştük.
Niyazi’nin
görev yeri olan Cidde’ye gitmek üzere İstanbul’dan vufura bindik.
Adam ,ciaha vapurda iken¿çapkınlığa başladı. Cide’ye vardığımızın
on ikinci günü de ,evvelce boşadığı.iki kadını eve setirdi.
Gayet soğuk kanlı bir dille, hep birlikte otururuz! dedi.
Nikahlandığım 10 Cemimiz günü ben onun onuncu karısıymışım da
haberi yokmuş} Ancak 50 gün dayanabildim.
İst nbul'a dönüp
mahekemeye başvurdumğ Adam (boşamam da boşamam!) diye tutturdu.
(l) Yusuf Niyazi kirdem'18 O'de doğdu.
Bir müddet Hukuk*da okudu.
Ama edebiyat alanına yöneldi.
Düzgün bir kalemi vardı,
Fakat o
yılların Türkiye’sinde kalemle geçin sağlamak güçtü. Bütün yazarlar
gibi o da devlete kapılandı. Yaradılışındaki şıp sev ilik ve resmî
görevleri küçümseyen e ilimi bu alanda onu fazla ileriye götüremedi.
Önce ve Meşrutiyetin ilanı Üzerine Orman
«PMMta Nezaretine girdi.
Daha sonra(Sa*det) ve£ erukkiçgazetelerinde çalıştı.
Yek başına
(NAZİKTER) adında bir edebiyat gazetesi çıkardı.
Bu gazeteyi ölümüne
kadar/çalıştığı yerlerde, sürdürdü.
Birinci mumi Harpten Cumhuriyetin
ilanına hatta 1925 y ı l m a kadar Kastamonulun Cide ilçesinde tahrirat
ketipliği yaptı.
Daha sonra Bursa»da hapishane katipliği ve Orhaheli
ilçesinde tahrirat katipliği -ürevleJiinde bulundu. Bursa*da iken
NİLÜFER, ÇEKİRGE ve ULUDAĞ adlı dergileri çıkartmaya çalıştı.
Einuç
alamadı. Hayal yönü güçlü idi. Bu tutumu dolayısıyla eski bir
edebiyat ekolünün isimsizleri arasında silinip gitti.
Bir çok
şiirleri, hikayeleri ve piyesleri vardır.
7
Z*r zor boşanabildim.
Üç evliliğim de düş kırıklığına ugr dim.
HİÇ birinden - ne birlikte olduğum günlerde, ne de ayrıldıktan
sonra- on paralık yardım va da nafaka ve tazminat
ibi bir sev
görmedim.
YASAM KAVGASıNA DEVAM
"•••Son yuvam da böylece yıkıldı.
Babamla amcam, ardı ardına
koleradan öldüler.
Teyzem, daha önce göçüp gittiydi.
Ben tek
Oğlum Vedat’ı okutmak yetiştirmek için'bu dikenli hay.t yolun^U-
yürümeye devam ettim.
Gergef başında gözlerimin nurunu döktüm,
ün ye ı sene Esirgei© Eemeği'ne daha sonraki yıllarda Kızılay’a
iş işledim.
Şark Eşya Pazarında dikişçilik yaptım.
I)a phane'de,
İstiklal Madalyalarının kurdelalarını diktim. Geceleri, beş
numaralı bir petrol lambasının fersiz ışığı altında, gergef
başında sabahları bulduğgm çok olmuştur.
Bunun yanında başka
alanda kalemimle kendime yan gelir sağladım.
Gerek birinci
dünya savaşında gerekse İstiklal Savaşında, belimde divit
komşularımın cephede bulunan kocalarına, ooullarma, kardeşlerine
mektuplarını yazarak, geçim sağladım.
Ömrümde Oh dediğim bir
gün bilmiyorum.
İki kez intihara kalkıştım. Am a hep yavrum
gözümün önüne geldi, vazgeçtim.
Bütün bu geç işimiı sembolü olarak (BÜKÜLMEZ) soyadını almıştık.
Ama bu, benim için, yüzeyde kalan bir kelimecir.
Şi şiirimden
iki satırı çektiğim çileleri yansıtmaya yeter sanırım»
Bakıp da soyadıma, sanma bükülmüyorum,
kelek, cefalarıyla, gençken büktü belimiğ
BASIMİMIZDn ÇİLELİ ŞAİR
Y nşar Nezihe,kara bir gerçeği*/ kendisiydi.
Çevresinin tüm
umursemaalığınf; yalnızlığı ile ödedi.
Şiirler yazarak avundu.
Eski dergilerdeki bu şiirler ve yayınladığı iki Kitabı onu
biraz, yaslı lisanlara tanıtmıştı ama bu alanda geniş bir
çevre içerisine giremedi. Şiirlerinin bazılarını beğenen
Miza Tevfik'in ve *hmet ttaaim’in davetlerini cevapsız bıraktı.
Belki fakir giyimli ve görünümlü yaşamının iç dünyasına takılı
olan kafesleri aralamak istemeni.
0 gölgede kalmış yaslı bir
kadın şairdi.
y
19M4*lerde, uğradığı bir haksızlığın ve dayanılmaz bir garip
olayın b a s m a yansıması üzc rine, acı fıkralarla adını duyurmaya
çalıştı,
1924'lerin Ocak ayında yaşamında karşılaştığı bir
acı olay, o günlerin ünlü gazetelerinden AKŞAM ile TANİN'de
hayli yankılar uyandırdı.
Bu olay gerçekten hazindi.
Belediye’de 45 yıl kantar memurluğu yaptıktan sonra 1912 yılında
koleradan ölen babasından, Yaşar Nezihe*ye 45 kuruş maaş
bağlanmıştı?
0 zamanki 45 kuruş - değer bakımından- wirkeci'deki
bir hamalın günlük kazancından daha azdı t
Yaşar Nezihe,
babasından kendisine bağlanan bu gülünç aylığı protesto içim
*
gazetelere acı bir mektup gönderdi.
Eomı şöyle bitiyordu:
n • # «
ihtiyar öldüm, gözlerim görmüyor, çalışamıyorum.
-
y -
(
p '
r^T r
ı
yy .
£
Q X
'
1
'T
i
j
f
i
9
t
j
2
X
* X *
,
İ
\
»J
»
■
JJ
Ç)
U XX IS
Eğer
i
l
günün birinde öldüğümü işitirseniz, biliniz ki, bu ölüm
açlıktandır."
Yaşar Nezihe'nin bir yıl sonra b a s m a yansıyan bir acı kaderi de
yazdığı yaslı şiirlerin ters yorumlanması ile sorgulanmasıdır.
Bereket bu yanlışlık, ülkemizde kadın haklarının ilk savunucularından
olan değerli bir kadın yazarımız Nezihe Muhittin Hanımın ilgisi
ile düzeltildi.
AŞK DÜNYASINA PENCERE A8AN DUYGUSAL MEKTUPLAR
Üzerinden uzun yıllar eçtikten sonra okunan eski mektuplar,
bazı yerlerinden sırları dökülmüş aynalara benzerler.
Ama yine de
sisli görünümleriyle tatlı bir esinti ile geçmiş günleri
yansıtırlar.
Yaşar Nezihe*nin genç kızlık ç a ğ m a girdiği şıc sırada iki yıl
kads nişanlısı ve aradan 12 yıl geçtikten sonra elli gün kadar
kocası olan Yusuf Riyazi Beyle yazışmaları -kendi deyimine göre-
yedi çamaşır sepetini doldurmuştur!
En az yaşadığı Niyazi Beyle
Yaşar Nezihe Hanımın bu gönül arkadaşlıkları, saçları aklaşıp
belleri kamburlaştığı yılla da bile sürüp gitmiştir.
Bu mektupların
çok süslü yönleri vardır.
Vaktiyle bir kaçını bana armağan
etmişlerdi.
Yerine göre gözler yaşartıp içler sızlatan,
yerine göre ince nüktelerle tebessümlere yol açan bu mektupların
bir kaçını vaktiyle Niyazi Bey, güzel yazısi il» ÇİÇEKLE1
adı
alttnda süslediği el gazeteleriyle yayınlamıştı.
Bunl r zevkli
bir minyatür gibi İşlenmiş, zarif el gazeteleriydi.
Evlilikleri
50 günü aşmayan bu acı kaderlilerin ellisinden sonra da
ayrı ayrı şehirlerde sürdürdükleri yaşamlarını bu duygusal
mektuplar çok güzel yansıtmaktadır,
Böylesine karı koca arasında
sürdürülmüş sayısız mektuplara edebiyatçılarımız arasında da
Taşlanmaktadır. Abdülhak Hamlt'le sevgilisi Lucien'in -kısa
ayrılık yıllarındaki- yazışmaları, Yusuf Niyazi ile Yaşar Nezihe'nin
mektupları yanında pek cılız, hatta yapmncık kalır.
1911 yılında başlayan ve her yaprağına eski bir aş k m bağdaş
kurduğu bu mektupl r,onları ömürlerinin sonuna kadar, belki 40
yıl oyalamiştır, ama tekrar birleşmelerini sağlayamamıştır!
Bu
mektupların bir başka özelliği de birbirlerinin güncel dertlerini
dinlemek suretiyle karşılıklı yapılan önerileri ve avunmaları
içermesidir.
Bunların bir kısmı okuyanları zaman zaman
güldürür de.
^atta Yusuf Niyazi Bey bu mektuplarla büyük
mutluluğa eriş&iş gibi sevinir ve coşar*
0 hayal dünyasında
yaşamaya alışık bir yaradılışda olduğundan, Yaşar Nezihe'den
aldığı her mektubun satırlarına, sanki bir büyülteçle bakar.
Kelimeleri kendi gönlünce yaruilar ve abartır.
Bu mektuplar içinde iki tar fin ysslı dünyalarında aynı alın
yazısına çarptırıldıkları,birbirine benzer,tek konu vardır*
Evlat acıları.
Dvet, her ikisi de ikişer kere evlat acısı
çekmişlerdir.
Ama küçücük yaştı- öleAT bu yavrular onların
müşterek çocukları de ildi. Yaşar Nezihe*nin i inci eşinden
olan iki yavrusu Suat'le Sedat, elde ¡vuçta bir şey olmadığı
için r^idasızlıktan ve b.-kimsıelıktan ölümşlerdir. Yusuf Niyazi’nin,
öteki eşlerinden doğan -Necdet * i,kızpmıkla boğmaca işbirlişi
palazlanmadan--
8
kuş palazı uçurmuştur.
İşte her iki sevgilinin müşterek olan
müXö
ud
,iîi »İRİIİcf «sinsaılilşi: ümi/&übX<i 9baJtı.td nJJm%
M.ıxbnsi>ixXşB
•o iıeböi
jeosıld tinyıe.tı&x nrasci Binoa Xx\j ıld nltt'eiiİseH iaşaY
.ıxbxasi»r' ;Xu&ıoa ali xa*®n ■liuJio'i aıai n±i
9Xı±Xş
xX
s s yx§xbseY
XiaXuounuvöB
5iXX nxnnıaX:îltffi rubaai ebsimsiUü «>TxXşxXnaY ud ieaieıoiî
Jts±»XX nxmxnflH rlitlriuM eriisaH s ı n n s s s ^ nıbaıT ıid XXıeg
9b naXo
* ih.IXiX
9Sü
5»XX
HAJ-IUTflg J^aüPYUcJ
HASA
AH13AYKÜÜ 35A
«ıaXquiJÎ9m ü a » nsnımio a ın o a n a ir f iiş a g
i rXX
x ynusu neJbniıasÜ
Jb acıtx
£JnA
. lo lıo s n a d
Bialaaya
şümXüJÎöb x ıa X ıx a a sb n i:i9 X i0 Y
xsad
iia X fiii$
eXX lir le ©
ıld
x X i s i ©XYX'x«Xmlfniî^ös X X a ia
.ıaXıxii8naY
Xx\; İrfl abaıxa *? iglbıi^ «nx§«ş
3İxXsx>l çnss nln^arilsoH iaşaY
•sabini ni
/3İlla aırto-i naitfliçag Xx^ SX rtabaıa av xaxXnBşln abaaf
-
9ıög 9nlraİY®b İbnaai- xıaX
8iaşxss^ el^aS Isa^lH YnauY
îibX
olagooi
®X
y»3 İ
s r^IH xâxb«ça\;
s ön3
!ıuişımm/bXob Ifîli9q98 ıreamaş İba^
qxşaXafa xıaX?s
8txı«X:sixXşBbaaiiB limöj* ud nxmx«sH ariisaH iaşaY
aXquiîî
9f" ufi[
. ıltşimiln qdıJja eXid
ab ellıy
xJxişsXıudn
ibjî±*x
9lX«d
nagamiB arteri ınjçaal liri ©I^litfaV
*ıxi ısv lıalnö-rç ülai/a tfoç
,naiaXxıa ı»Xol qx.it3ş«Y i
9İso:g evö^ eniıaY
.iöıelçimi©
nxıaXquiJiâaı ud «aç« I©x aıalmü
asada;) ©Iıalaijüjn ©orl aıöş enli
9\;
xba najsa^îÇ «XI 1
s x s q yIssiîş ,^©3 İ
s h^IM al^litfav xnx?a^ ıXd
1
İ
3ÎV
9S ialnuü
.xişxmaXux\:aY alYİıalaiasaa X
9XâXb9Xaiîe abnıila
1 1 9
X
3 1 1 1 1 * 3.Xb\:ii
9X
9iesa
;5İ
9H i a s tşlmn
9Xşl ldlj§ ıdia^aiB ıld
ab a m o a nabnlalXXa nli
9XlXi
9b«ji xoa
ud
naysmşa dnü$ 0<!
X
b8ü s y w î> «xri
zcuıalıuaşay;
lıalaüJbıbbıi/a sbıolılrieş
x i y s x i\;
s»bnxaai
8 boojîxıaıi anlssİYdS
.ıxbai>iacılxenaY Xaslî^ aioş i ;Xquiîl
9in
ab bbnxaaıs sxmxiBXxçİB^Xd
9b
9aıaXqui
3İ
9m sxaXYaa çihnXl/ı!ibıiia
aex
3i- n l ’nalouıl XalXİ^v
9a
9X*iXmaH iarilübdA .ıxbfîi
3Î
6mnaXaBi
[•ariisaii iaşsY
»it
isa^lö YuauY txıaXamşxsa\; -±^Bbnxı«Xtxy 3
îxX
x i y s»ixXa
2i
3lx
0emqaY
Bidati
,sxXio jl
9q
abnxtiB\
xio,XquiiÎ
9jn
şsbâari nx>i?a ıXd lîiae anxgaıqBY ı«ri ©v na^^içari abnxXxY XX£X
0-^ X3iXsd fısbaai ananoa rl«iıeXiüiBÖ xıa^Ino% i ;Xqui3Î9ia
ud u&ubivjl
uS.
JıxiçxmfiKaTiBX3aa İniıoisrşalıld ıai3Î9j ama ,ıxişxmaXaYO Xx\;
İnlıaliıab Xaonü$ ninlıeiıldıld 9b ±§XXX9SÖ aıiçacf ıld nxiöXquiaIam
iiaİBmnuvB
«v ii9XXi9ciö naXxqs\; xXaÎxXxşi 5ai 9X^1^9108 ıf9m9XnXb
nsass
xiaInaxu:îo x»naxi ıld trxı-,Xrrüu
,lXbx39mıaçX
siü^üd aXıaXquiaÎ9m «d
\»Q.
İsafın YuauY aiia^
.ab ıüıbbXlh?
sbttiBöYnü& Xa\;ari 0 .leçoo 9v utnlvsa Xd±a Ş Ü Ç i ı a sâüXiiXiua!
n9b*9rils9ll ısaaY tftabnügübXo BbşxXxbBia^ ıld
jîxşxX
bavaaiRşay
.iB3i.cf 9Xş9iXii-\cJİri ıld laCnaa .anxıaXıxiea nttfuîhiaffl ıari
j.
'x ;
•
• ı x i ı a d a ev l a l A u ı c Y eonüXnög İbnaaf ii9 İ9 m X X a ){
nxXa
z n ya b n ııa la ^ n lîb xX«fîM a xY ı a i i s i i o b n l ç i ıa X q u ia ia « «K-
t ı ı b i a v uno>i îio iy ia s n e d a n i ı l d ı i d vx ıu X a Ix b X x ıx iq ıa ç a n x a x a a v
x e x o s İU İV 9 8193İ 1 9 Ç İJ Îİ eb l a i j f i ı» r f t ia v ü
. x ia X x o a is X v 3
ctxiKXno i ı i l i i v s •
^ o X b ..3oav.
-u :
. ı ; . b ' ; o I ş i \
n a b n lş a
totıt » !nXn*9rfXs9rt i a ş a Y
. l b X i ]9b x ıs X > iu o o ç jÎe ıs iş J Jr a
xgxbam Xo Y ® f ı l d a i ç a v ; ebXe ,ia b e 3 9 X ’ ie ija u c u ıv a ^ ±>ii n«Xo
: n ' i s a Y i ' rTuaüY
. ılb i9 l? iiu jX Ö n a i
2Îx X s x
8mxîi id s v n a ia ix l
5x a a b x ^ « İ ç i
l ş X X ı i t f f i BOamgod a X a ix ıta * x i vX , i ‘)boeil
n sgo b rî9 b f!X ;9 X s9 i i a i t t
dertli kaderleri buydu,
Bolgan mektuplarında, bu ölen
yavruların sararmış benizlerimi, fersiz gözlerinden sızan
damlaları görmekle içiniz sızlar.
Hele Yusuf Niyazi Bev ,
âdeta yavrularının ölümlerini şiirleştirerek onların anılarından
kendi yaşamı için bir nevi güç almak ister.
‘
.'iz, yuvalarından erkence uçan bu yavrulara ait onların acı
anılarını* ir dolaba koyarak, ağırlığında sitem ve nükte dolu
bulunan mektuplarından kısaltılmış bir iki örnek verelim*
Niyazi Beyî
5 .¡art 1923 t; ihli mektubunuza bu zamana kadar cevap veremedim.
Beş gydır rahatsızım.
Sağlığım biraz düzelince, oğlum
hastalandı. Aklım fikrim perişan oldu^undan^mektubunuzu açıp
okumak hatırıma bile gelmedi.
Günkü boyu un ölçüsünü sizden
—
Kalbine açtığınız ihanet yar
"sına bir avuç tuz serpmek
kabilinden ve yıllardan sonra bu mektubu göndermenize marta
2Lg££,&edim.
Ya çok bahtiyarsın, yahut çok mutsuzsun ki beni
hatırlıyorsun.
Bana tekrar evlenme teklif ediyorsun.
1912
yılından bu zamana kadar sanırım, 10, 12 kez evlenmişsindirî
Onlar da, beni, sana, unutturamadı mı? Ne garip hallerİT var?
ırk yaşımızı ytçtikf biraz adam olmaya çalışalım?
Senin paran bu günlerde fazla olmalı?
çünkü
(Divan) neşretmek
filan düşünüyorsun. Par?>8i olmayan odam bunları düşünemez.
Ha, aklıma geldi.
Meşhur bir atasözü vırâfcA:c insan parasız
kaldıkça, eski defterleri karırştırimış4
»
Ben, mâlî bakımdan
son derece sıkılmış, bunalmış bir haldeyim.
Siz. bemia
nikahımı vermemiştiniz
l
Bugünün pnraaı ile tânTİO' lira tutar.
Bir Ingiliz Altını da mahkemede almıştınız.
10 lira da o, eder
50 lira... Bu parayı acele göndermek lutfunda bulunursanız
evladımın tedavisine harcar, size dualar ederim.
Benden, son hali ¡i gösteren bir fotoğraf istiyorsunuz. Parayı
gönderdiğiniz gün çektirir yollarım.
Cevabını tez elden
beklerim. Sen hâlinden şikayetlenme.
Ben senden beter
haldeyim.
Saygılarımı kabul et Niyazi Bey.
Yaşar Nezihe
Yusuf Niyazi Bey, bu mektubu 18 Nisan 1923 günü cevaplamış;
hem sayfalar dolusu süsTı cümleler doldurarak...
Adamcağızın duyguları eskilerin tükenmez dedikleri karışık
meyvelerin sularından imal edilen bir küpe, bir aşk küpüne
benziyor.
Yaşar Nezihe ile 11 yıl aradan sonra hayatını
birleştirmek için tatlı diller dökmeye devam ediyor. Ama
Yaşar “ ezihe, artık toy ve tecrübesiz bir k ~ d m değildir.
Ama yüreği yufkadır, 50 günlük eşine uzun uzun cevaplar vermekle
bir nevi avunma içerisine giriyor*
Niyazi’mi
18 Nisan 1923 günlü mektubunuzu aldım. Vedat’ım iki aya
yakın zamandır hasta yatıyor. Ağlaya ağlaya, dehşetli bir
göz a ğ n a m a tutuldum.
Kasnağım, gergefim bir tarafta
duruyor.
Çalışıp günlük geçimimi Bağlayamıyorum, Allah
şahit ki pek elemli bir hayat sürmekteyim.
Eşya namına
satacak birşeyimiz kalmadı.
Evladım da ben de, te aviye
muhtaç haldeyiz.
Cen se beni böyle kara günümde teselli
edecek yerde doksan dereden su getiriyorsun t
Madem ki beni
unutamıy rsun, madeı ki kalbinde bana karşı derin bir saygı
besliyorsun ve tekrar evlenmek istiyorsun, o halde beni
sefaletler, felaketler içinde terketmeye 12 yıldır, vicdanın
nasıl razı oldu? Düşün bir kere Niyazi Beyi
12 Şenedir
ben bıraktığın gibi duruyorum, sen ise, belki elbise
değiştirir gibi, 12 kadın alıp bırakmışsmdır,
.Eğer ben
senin gibi olsaydım 12 kocaya varır ve ayrılırdım. Acaba
beni isteyen mi yoktu? Ama evladımı kimseye hırpıletmamak
için, yıllarca iğnemin uc.; ile bu güne kadar geçimimi
sağlayabildim.
Eğer sen bana ihanet etmeseydin evveloe
boşadığın o iki kadını tekrar almasaydm, şüphesiz şimdiye
kndar birlikte yaşayacak, bir kaç tanede yavrumuz olacaktı.
Ayol sen bir kadını,bir evi idare etmekten aciz olduğun halde
üç kadını birden nik hlayamaya nasıl cesaret ettin, bilemem!
Ama (Merhametim onları bırakmaya elvermedi) diyeceksin,
bende
bu merhamet va/ıken tekrar birleşmemize imkan yok. Oniki sene
evvel, ben çok sabırlı imişi ki seninle 50 gün yaşayabildim.
Şimdi, 50 saat yaşayamam^ Şayet tatlı vaatlerine inanıp
seninle hayatımı birleştirecek olsam, o günden itibaren
ben çalışmayı bırakırım.
Aslında çalışacak halim de kalmadı.
Evin bütün masrafları sana ait olur,
^onra, İstanbul'dan eyrılmak
işime gelmez.
Çünkü Ve a t ' m t hsili varğ Eğer bütün bunlara
razı olursan, İstanbul’a gel, sana kucağım açıktır.
Yeter ki sen
beni mesut edegek hole gelmiş olasın, nna senin sözünde
durduğun hiç olmamıştır ki...
Bizim nikahımızı kıyan İnam
Efendiye yu rta ile tereyağ va«~-4-tniştln.
Adamca ız 12 sene
beklemişi ueçen gün mahallenin erkek nüfuslarını yazıyorla dı.
Bu nedenle İmam Efendi de bize gelmişti. Vedat'ın adını ve
yaşını yazdıktan sonra t
- On iki senedir bir kocaya varmadın ki bir' z yüzüm gülsün.
Öteki den yun rtayı, yağı alamadık.
ü8ri bu defa zengin
birine var da/bize de yararı dokunsunl de i.
"en de:
- Bizim nihahımızı pamuk ipliği ile bağlamışsın, 50 günde
koptu dedim.
3u sefe^zincirle bağlayacağını söyledi.
Amma, tövbe!
Bundan sonra hiç evlenir miyim?
Ben çalıştıktan sonra
niçin hürriyetimi bir kocaya vereyim? Onl-rdan çektikleri kafi
değil mi? A m a sen ille dr benimle tekrar evlenmek istiyorsan ve
paran çoksa"' eİ!
Yalnız, evvelki gibi, bir kaşık yağla iki ekka
taze fasulye pişirmek elimden gelmezi
a mutlaka son halimi
gösteren fotoğraf istiyorsun! Ayol ben:**« cin tutmuş p ram yok!
Altı mecidiyeye fotoğraf çektireceğime onunla, hasta yavruma
süt, yo ;urt -lirim.
Ama
Niyazi Bey pişkiı âşıklardandır.
Ne parası vardır, ne
pulu.
Yalnız kalbi, Yaşar “ezihe'ye karşı büyük bir aşkla
dolu,
aline kalemi alır, romantik bir b. va içerisind uzun
uzun döşenir.
Ruhum Nezihe,
Hastalıklar, mahrumiyetlerle geçen günlerin duyguları ile
yazıp gönderdiği 29 Nisan 1923 günlü mektubunu bugün aldım.
Kitabı Mukaddes gibi, hürmetle öptüml
İlk gençlik aşkının
anıları ile dolu olan ruhum, senden bir şifa, bir umut beklerken
satırların sur. tirada bir kamçı gibi şakladı.
Hakkın var Neziheî
Ben Ci uffr’ye gömülmüş bir zavallıyım.
Artık ne duygularıma uyumlu
kalemimi, ne geleceğe dönük bir emelim var.
Şimdi herkesten,
her zevkten uzak yaşamak istiyorum.
Evvelce, kof bir mutluluk
hayali ile hayli evlilikler yaptım.
Herkes gibi, yuvama
cıvıltılı bir kuş neşesi serpecek aşinalar arayarak bu dikenli
yokuşlara tırmandım, “eyleyeyim ki buldukl. r ı m m hiç biri
beni sormadı,
Hakin bu kötülememden ken ine bir pay çıkarma.
ben, elemli hayatında yıllarca, aşksCa fazileti,ısrarlı bir
dürüstlükle ruhunda saklayan birisin.
İşte bu özellikle indir ki
beni, hayal ve duygu dünyalarında, senitle birarada olmaya
itiyor.
Geninle hayatımızı birleştirmek için benim x>t nbul’a
gelmemi öneriyorsun. Bu düşüncen belki doğru oakilir.
*akat
ben o büyük şehirde ne yapabilirim?
Yenid n matbuata dönsem,
orada hayatımı kazonamama
Kimselere el „çnak da i tenem.
İnsaf
et, bu ruh haliyle ben İstanbul’da nasıl ¿«şua şaşalayabilirim?
Ama, Ci
:
JU-
öyle değil, 90 yıl öncesi yaşamı neyse, bugün d bu...
Oiyaset yok, sefahat yok.
Her ailenin sade bir tutumu, geçimini
şaşalayacak düzehi var.
Ha, imam Efendi*nin yu/eurtalarla yağlara dair söyle iklerini
-nikahımızı çürük yaptığı gibi- çürük buldum!
Ama bu sefer ki
nikahı sağlamca yaparsa, göndereceğim sepet sepet yumurtalarla
kendisini memnun etmeye çalışırım.
Yusuf Niyazi
Yusuf Niyazi Beyle Yaşar Nezihe arasındaki bu duygusal mektupla^*-
böylesine yıllarca sürüp gider.Yusuf Niyazi’nin Yaşar Nezihe ile
yeniden hayatını birleştirme arzusu, gerçi güçlü bir duygusallıktan
kaynaklanmaktadır.
Öyle anlaşılıyorki defieişik tip ve yaradılıştaki
kadınlarla yaptığı evliliklerde Yaşar "ezıhe’ni >
incelijjihi
bulamamış ır. öte yandan iki çocuğunıf^gebcecik yaşl rında onu
yalnız bırakmaları vr dünyalarını değiştirmeleri öe»«ıtfgdJtefcei
ıstırap dünyasının yaralıl«4ı arasın: itmiştir,
aır hayat
koşullarına dirençle ka<*şi koyabilmek için Yaşar Nezihe’yi
bir destek olarak görmektedir • Bu bakımdan bütün gücü ile
Yaşar Nezihe*yi süslü sözlerle t> krar kazanma, hatta kandırma
çabasındadır.
‘elctuplurında sık sık şunları tekrarlar:
12
"...Aşksız, üraitsi* ve emelsiz geçen şu çorak, çetin hayatımı
her vesile ile sana açıklamış bulunuyorum.
Beni fazla
yormamak için şurasını tekrar ve İsrarla belirteyim ki, ben
o eski benliğimden tamamen uzaklaşmış bir zavallıyım,
Benslz
bir hay^t beni mezara terke ilmiş bir cesede döndürür.
Ben hep seni düşünüyorum,
l'atlı rüyalarıma giren sefci.
Hiç
evden çıktı, im yok Prtık, odamda hep hayal zevki ile yaşıyorum.
İki gözüm, tekrar e iyorum, vücudum, •albim, ruhum, vicdanım
yalnız s e m dir!
Gönderdiğim mektupları tekrar tekrar oku.
Elini kalbinin üstüne koy. Ve bana kesin cevabıb bildir.
Gel dersen geleyim, teninle orada nikahlanıp döneyim.
İnşallah bu de aki riAÎai- iki izi de ebedi mutluluğa götürür.
Teklifimi kabul ettiği1
takdirde tek kelimelik telgr fin beni
hayata bağlar.”
akat sevgililer yıllarca bu türden yazışmalarla avunur,
u
giderler ve yaşları biri $ 0 ’m a yaklaşırken, diğeri 9 0 ’ını
ayrı ayrı şehirlerde, ölürler.
(k:’AR Îg/'İT * ¡¿İli TTTİl