Talûat Oldu mu,
Yaşıyor mu ?
• Şair avukat — kafa mı, kanun dağarcığı mı? — , I 1001 Gece M asallarının tavuğu — Değerli bir sanatkâr: | j p.ıza Tüzün — Fırmcı mı, sosyolog mu? — Oyunda ' , tulüat, irticalin kendisidir — Asım Baba — Büyük st •
j
| natkâr Vasfi Rıza ve Tulüat neden yasak Celâl ¡failin, j 1 B a la lıla rı — Tulüat neden yasak edilmişti?Geçen akşam bir kaç ar kadaş toplandık, felekten -daha doğrusu bizim kaşık düşmanlarından- bir gün çal dik. Mecliste meslekleri bir birine aykırı kimseler var da: Avukat Cevat, kafası ka nun maddeleriyle dopdolu olmakla beraber şairlik tara fı da kuvvetli bir sa ıa t a- şıkıdir. Arada sırada loûl Gece Masallarının meşhu* tavuğu gibi cevherler vumurt lar. Fakat öyle aruzla par mak hesabiyle değU: Hani şöyle yeni neviden, me-aıven merdiven mısralar amma bahçelerde saksağan beline vurdum kazmayı! cinsinden değil özlü, ruhlu şeyıes: ' Rıza Tüzün, tanımadınız mı canım? Nasıl olur? Şehir Tiyatrosunda, Radyoda gü zel ye ince espriler savuran değerli artist. Ha şovie şim di anladınız değil mi? Mec lisimize neşe kattı, o konuş- kahalar çiçeklendi,
tukça dudaklarımızda kah-Ya Ahmede ne d.yeiim? O bir iş adamı, bir fırıncı el- m akja beHaber sanatten. ta
rihten, şiirden hele sosyal konulardan çok iyi anlıyan ve bu dâvanın münakaşası nı ustalıkla yapan genç bir zekâ.
Sohbet esnasında, bitmem nasıl oldu, söz birdm bire sahneye ve tulûata ntikal et ti. Bir arkadaş, tulü.taın öl düğünü, artık bir müstehase olduğunu söyledi. Münakaşa uzun sürdü ama, dâvayı biz kazandık. Tartışma bana bir fıkra konusu kazancımmış ol du. Okuyucuları da alâkadar edebilir: Özetini sunuyorum:
Tulüat -malûm şey- doğuş demektir. Şimdiki telâkkiye göre ölmüş bir sanat tarzı: Ortaoyununtfa, dünkü tiyat roda yeri pek önemli idi. En cansız piyesler, zeki ve nük- teci sanatkârlesin diliyle renkleşir, canlanırdı. Hele
günün olaylarına dokunan
esprilerle nice eyyam mev zuun al benisini arttırırdı Oyunda tulüat, keçime irti calin ta kendisidir.
Eski sanatkârlar, oyun
us-Yazan: Cem OYAOGLU 1 talaşı da tulüat yapma hu-1 nerine değer verirlerdi, öle- j li epey oldu, rahm e,.: AsınaJ Baba bu yolun son yolcusu j idi. Onu yolcu etmekle, geı < çekte tulûatı uğurladık saya \ biliriz. '
Gerçi daha çok evvel Cum ' huriyet idaresi, modern ti- > yatııonun esaslarını k u rm a-, ya imkân vermek üzere t u - } lûatı yasak etm işti A nada-' lu turnesine çıkarak hem i ziyaret, hem ticaret yapan 1 seyyar tiyatroculardan çepeı j tuvar istemişti İlkokul ç.;-> cuğundan Üniversite tez; bek lemek gibi de olsa yaranın ga j yesi uğrunda böyle o ir teci- J bir lüzumsuz da değ’ldi Bu •! nun]a beraber, tulüat uüsbü j tün kalmıştır; denilemez. jşe J hir Tiyatromuzun cıva gibi;
j
zeki sanatkârları; sou zaman - larin revücüleri hâiâ tulüat | yumurtlamakta devam edı- ' yorjar. Büyük komedıyem- « miz değerli sanatkâr \ \sf. 1 Rıza oynadığı komedilerde | tulüat yapmıyor mu? Mu.mı ı mer Karaca, piyesleri asjma- sadakat göstererk mı oynu- i yor? Ağzına gelen bir n n k -; teyi piyes dışı diye savununu j yor mu?Celâl Şahinler, B alan la1"! i nedir? Bunlann mevzuları, konuşmaları hazırlanmış, ya zilmiş, ezberlenmiş şeyler dir amma tulüatin ta kerim - sidir. Çünkü sanatlarını gös terörlerken dillerine gelen bir nükteyi, tuhaf bir sözü; bir espriyi -metin harici d - ye söylemekten kaçınmadık larına göre- bunlara tulüat demek tam yerinde ojmaz mı?
Anlaşılıyor ki, tulûatçı ıx eski klâsik şeklini kaybet miş olmasına rağmen sahne j için istidat, itiyad, hatta ih| tiyaç olmakta berdevam.
Tulüat, Mr zekâ eseri sa yıldıkça istediğimiz kadari yasak edelim, yaşıyacaktır. Zaten yasak edilen de ara ya nükse sokuşturmak de ğil, repertuvarsız esk; usul tiyatroculuktu. ,
«Bu taze maarifle nasıl es kiler alayım?»