• Sonuç bulunamadı

Postmenopozal dönem kadınlarda bel çevresi genişliği ve fiziksel aktivite düzeyinin üriner inkontinans ile ilişkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Postmenopozal dönem kadınlarda bel çevresi genişliği ve fiziksel aktivite düzeyinin üriner inkontinans ile ilişkisi"

Copied!
99
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1 T.C.

İSTANBUL MEDİPOL ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

POSTMENOPOZAL DÖNEM KADINLARDA BEL ÇEVRESİ

GENİŞLİĞİ VE FİZİKSEL AKTİVİTE DÜZEYİNİN ÜRİNER

İNKONTİNANS İLE İLİŞKİSİ

ESMA NUR KALAFAT

FİZYOTERAPİ VE REHABİLİTASYON ANABİLİM DALI

DANIŞMAN

Yrd. Doç. Dr. Esra ATILGAN

(2)

2 T.C.

İSTANBUL MEDİPOL ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

POSTMENOPOZAL DÖNEM KADINLARDA BEL ÇEVRESİ

GENİŞLİĞİ VE FİZİKSEL AKTİVİTE DÜZEYİNİN ÜRİNER

İNKONTİNANS İLE İLİŞKİSİ

ESMA NUR KALAFAT

FİZYOTERAPİ VE REHABİLİTASYON ANABİLİM DALI

DANIŞMAN

Yrd. Doç. Dr. Esra ATILGAN

(3)

ii BEYAN

Bu tez çalışmasının kendi çalışmam olduğunu, tezin planlanmasından yazımına kadar bütün safhalarda etik dışı davranışımın olmadığını, bu tezdeki bütün bilgileri akademik ve etik kurallar içerisinde elde ettiğimi, bu çalışmayla elde edilmeyen bütün bilgi ve yorumlara kaynak gösterdiğimi ve bu kaynakları da kaynaklar listesine aldığımı, tezin çalışması ve yazımı sırasında patent ve telif haklarını ihlal edici bir davranışımın olmadığını beyan ederim.

Esma Nur Kalafat

(4)

iii TEŞEKKÜR

Lisansüstü eğitimim süresince farklı alanlara yönelmenin önemini bize aşılayan, vizyonu ve deneyimler ile mesleğimizin tüm güzelliklerinin farkına varmamızı sağlayan değerli hocam Prof. Dr. Z. Candan ALGUN’ a

Tez çalışmamın tüm aşamalarında deneyimleri, yardımları, desteğini gece gündüz

demeden hissettiren ve bana kattığı her şey için değerli tez danışmanım Yrd. Doç. Dr. Esra ATILGAN’ a

Lisans eğitimim süresince azmi, çalışkanlığı, idealistliği ve mesleğine olan bağlılığıyla kendisine hayran olduğum ve “Kadın Sağlığında Fizyoterapi” konusunda yaptığı

çalışmalarla bu alana olan merakımın sebebi kıymetli hocam Yrd. Doç. Dr. Nuriye ÖZENGİN’ e

Verilerimin istatistiksel analizi konusunda değerli vakti, bilgileri ve yardımlarını esirgemeyen, en çok güler yüzü ve sabrı için Doç. Dr. Ela TARAKÇI’ ya

Lisans eğitimimin bana kattığı ve bu süreçte desteğini, sevgisini esirgemeyen kıymetli dostum Fzt. Yasemin KÜÇÜKER YILMAZ’ a, hayatımın her döneminde yanımda olan Av. Şule TARCAN’ a, Fzt. Reyhan S. ÖZTÜRK’ e, Meltem ASLAN’ a ve tüm arkadaşlarıma

Çalışmama gönüllü olarak katılan tüm katılımcılara ve bu süreçte desteklerini esirgemeyen Müjgân SEBER ve Merve SEBER’ e

Eğitimimiz için ömrü boyunca maddi manevi fedakârlıkları yapan ve eğitimin her kademesine beni ve ağabeylerimi teşvik eden sevgili Babama

(5)

iv KISALTMA VE SİMGELER

BDÖ : Beck Depresyon Ölçeği EMG : Elektromyografi

FES : Fonksiyonel Elektrik Stimülasyonu GHQ-12 : Genel Sağlık Anketi

ICIQ-SF : Uluslararası İdrar Kaçırma Konsültasyon Sorgulaması- Kısa Form ICS : Uluslararası Kontinans Derneği

IIQ-7 : İnkontinans Etkisi Sorgulama Kısa Formu I-QOL : Üriner İnkontinans Yaşam Kalitesi Ölçeği IPAQ : Uluslararası Fiziksel Aktivite Anketi L : Lumbal

m. : Musculus

MET : İstirahat Metabolik Hızı MR : Manyetik Rezonans PFMs : Pelvik taban kas kuvveti

PISQ-12 : Pelvik Organ Prolapsusu/ Üriner inkontinans Cinsel işlev Sorgulama Formu

PAL : Fiziksel aktivite seviyesi PTKE : Pelvik Taban Kas Eğitimi S : Sakral

SEAPIQMM: İnkontinans Yaşam Kalitesi Skalası T : Torakal

(6)

v USG : Ultrasonografi

VAS : Görsel Analog Skala VKİ : Vücut Kitle İndeksi

(7)

vi RESİM LİSTESİ

Sayfa No Resim 4.1. Kemik Pelvis ... 6 Resim 4.2. Pelvik Diyafram Kasları ... 7 Resim 5.1. Perineometre...24

(8)

vii TABLO LİSTESİ

Sayfa No

Tablo 6-1. Olguların demografik özellikler ..………...27

Tablo 6-2. Olgularda hipertansiyon ve diyabet varlığının karşılaştırılması...…...28

Tablo 6-3. Olguların eğitim düzeylerinin karşılaştırılması………... 28

Tablo 6-4. Olguların PFMs sınıflandırılması………...29

Tablo 6-5. Olguların sigara kullanımlarının karşılaştırılması………...29

Tablo 6-6. Olguların menopoz tiplerinin karşılaştırılması………...30

Tablo 6-7. Olguların inkontinans tiplerinin frekansı………...…..30

Tablo 6-8.Olguların PFMs, fiziksel aktivite düzeyi, depresyon durumları ve inkontinansın yaşam kalitelerine etkilerinin karşılaştırılması……….31

Tablo 6-9. Olguların VKİ, fiziksel aktivite düzeyi, PFMs, üriner inkontinansın yaşam kalitesi üzerine etkisi arasındaki ilişkilerinin incelenmesi………...………..32

Tablo 6-10. İnkontinans var olan olguların inkontinans sıklığı, inkontinansın yaşam kalitesine etkisi, PFMs, depresyon durumu, bel çevresi genişliği ve fiziksel aktivite düzeyleri arasındaki ilişkilerin incelenmesi………....33

(9)

viii İÇİNDEKİLER

Sayfa No

TEZ ONAY FORMU ... i

BEYAN ... ii

TEŞEKKÜR ... iii

KISALTMA VE SİMGELER ... iv

RESİM LİSTESİ ... vi

TABLO LİSTESİ ... vii

1.ÖZET... 1

2.ABSTRACT ... 2

3.GİRİŞ VE AMAÇ ... 3

4.GENEL BİLGİLER ... 5

4.1 Üriner Kontinansın Fonksiyonel Anatomisi ... 5

4.1.1 Pelvik Taban... 5 4.1.1.1 Kemik Pelvis ... 5 4.1.1.2 Bağ Dokusu ... 6 4.1.1.3 Kaslar ... 6 4.1.1.4 Sinirler ... 7 4.1.2. Mesane ... 7 4.1.3. Üretra... 8

4.2. Alt Üriner Sistem Fonksiyonları ... 9

4.2.1. İşeme Döngüsü ... 9

4.2.2. İdrar Depolama... 9

4.2.3. İdrar Boşaltma ... 10

4.2.4. Kontinansın Nörolojik Kontrolü ... 10

4.2.5. Miksiyonun Nörolojik Kontrolü ... 11

4.3. Üriner İnkontinans ... 11

4.3.1. Stres İnkontinans ... 12

4.3.2. Urge İnkontinans ... 12

4.3.3. Miks Tip İnkontinans ... 12

4.4. Değerlendirme ... 12

4.4.1. Hikaye ... 12

(10)

ix

4.4.3. Mesane Günlüğü ... 13

4.4.4. Ped Testi ... 13

4.4.5. Perineal ve Vajinal Değerlendirme ... 13

4.4.6. Biofeedback... 14

4.4.7. Perineometre ... 14

4.4.8. Yaşam kalitesi Değerlendirme Skalaları ... 14

4.4.9. Ürodinamik Değerlendirmeler ... 14

4.4.10. Elektromyografi (EMG) ... 15

4.4.11.Görüntüleme Yöntemleri ... 15

4.5. Tedavi ... 15

4.5.1. Genel İlkeler ... 16

4.5.1.1. Pelvik Taban Kas Eğitimi ... 16

4.5.1.2. EMG-Biofeedback ... 17

4.5.1.3. Perineometre ... 17

4.5.1.4. Vajinal Kon ... 17

4.5.1.5. Elektrik Stimülasyonu ... 18

4.5.1.6. Mesane Yeniden Eğitimi ... 18

4.5.1.7. Fonksiyonel Aktiviteler ... 19 4.6. Menopoz ... 19 5.GEREÇ VE YÖNTEM ... 21 5.1.Olgular ... 21 5.2. Uygulanan Değerlendirmeler ... 22 5.2.1.Demografik Değerlendirme ... 22

5.2.2.Bel çevresi genişliği ölçümü ... 22

5.2.3. Uluslararası İdrar Kaçırma Konsültasyon Sorgulaması- Kısa Formu (ICIQ-SF) ... 22

5.2.4. Pelvik taban kas kuvvet değerlendirmesi ... 23

5.2.5.İnkontinans Yaşam Kalitesi Skorlaması (SEAPI-QMM) ... 24

5.2.6.Uluslarası Fiziksel Aktivite Anketi ... 24

5.2.7. Beck Depresyon Ölçeği... 25

5.3. İstatistiksel Analiz ... 26

6.BULGULAR ... 27

7.TARTIŞMA ... 34

(11)

x

9.KAYNAKLAR ... 52

10.EKLER ... 59

EK.1. Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu ... 59

EK.2. Demografik Değerlendirme Formu ... 63

EK.3.ICIQ-SF ... 64

EK.4.SEAPI-QMM ... 65

EK.5.IPAQ ... 70

EK.6. Beck Depresyon Ölçeği ... 79

11.ETİK KURUL ONAYI ... 84

(12)

1

1.ÖZET

POSTMENOPOZAL DÖNEM KADINLARDA BEL ÇEVRESİ GENİŞLİĞİ VE FİZİKSEL AKTİVİTE DÜZEYİNİN ÜRİNER İNKONTİNANS İLE İLİŞKİSİ Çalışmanın amacı postmenopozal dönem kadınların bel çevresi genişliği ve fiziksel aktivite düzeylerinin üriner inkontinans varlığına etkisini incelemektir. Çalışmaya 45-75 yaşları arasında 60 olgu dahil edildi. Olgular 30 inkontinansı olan (Grup I) ve 30 inkontinansı olmayan (Grup II) olarak iki gruba ayrıldı. Olguların demografik verileri kaydedildi. VKİ hesaplandı ve bel çevresi genişliği ölçüldü. Uluslararası Fiziksel Aktivite Anketi (IPAQ) ile fiziksel aktivite, Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) ile depresyon düzeyi belirlendi. İnkontinansın, olguların yaşam kaliteleri üzerine etkisi Görsel Analog Skala(VAS), Uluslararası İdrar Kaçırma Konsültasyon Sorgulaması- Kısa Form (ICIQ-SF) ve SEAPIQMM kullanılarak değerlendirildi. Pelvik taban kas kuvveti (PFMs) ölçümünde perineometre kullanıldı. Çalışmanın veri analizinde SPSS Version 21.0 (SPSS inc. Chicago, IL, ABD) istatistik programı kullanılarak yapıldı. İstatistik değerlendirmeler pearson ve spearman korelasyon analizi ile test edildi. Çalışmada inkontinans varlığı ile gebelik sayısı, doğum sayısı ve bel çevresi genişliği, PFMs arasında anlamlı ilişki bulundu.(p<0.05) VKİ ve IPAQ’ın inkontinans varlığı ile anlamlı ilişkisi tespit edilmedi.(p>0.05) Grup I olguların VKİ ile IPAQ, IPAQ ile PFMs, PFMs ile VAS, PFMs ile ICIQSF aralarındaki ilişki anlamlı iken Grup II içinde anlamlı ilişki görülmedi. VKİ ile PFMs her iki grup olgu içinde anlamlı ilişki içindedir. Grup I olguların inkontinans sıklığı ICIQSF, VAS, SEAPIQMM, PFMs anlamlı ilişki içindedir. Sonuç olarak bel çevresi genişliği üriner inkontinans ile ilişkili bulunurken fiziksel aktivite düzeyi ile arasında bir ilişki bulunmamıştır. Pelvik taban kas kuvvetinde sağlanacak artış potmenopozal dönem kadınlarda üriner inkontinans riskini azaltacağı gibi, üriner inkontinans sebebi ile yaşam kalitesi üzerinde gerçekleşen düşüşlerin azalacağı düşünülmektedir.

Anahtar sözcükler: Bel çevresi genişliği, Fiziksel aktivite düzeyi, Pelvik Taban Kas Kuvveti, Postmenopoz, Üriner İnkontinans.

(13)

2

2.ABSTRACT

THE RELATIONSHIP BETWEEN URINARY INCONTINENCE, WAIST CIRCUMFERENCE AND PHYSICAL ACTIVITY LEVEL OF POSTMENOPAUSAL WOMEN

The purpose of this study is examining the effect of waist circumference and physical activity level to the urinar incontinence existance for postmenopausal women. Ages between 45-75, postmenopausal 60 subject were included in the study. Subjects divided to two groups and one group consists of with incontinence (Group I) and the other group consists of without incontinence (Group II). The demographic data of subjects were recorded. their waist circumference were measured and their BMI were calculated. Physical activity was determined with International Physical Activity Questionnaire (IPAQ) and depression level was determined with Beck Depression Inventory(BDI). The effect of incontinence to the subjects’ life quality was discussed by Visual Analog Scale (VAS), International Consultation on Incontinence- Short Form (ICIO-SF) and SEAPIQMM. Perineometer was used to measure pelvic floor muscle strength. SPSS Version 21.0 (SPSS inc. Chicago, IL, USA) was used for data analysis in this research. Statistical evaluations were tested by pearson and spearman correlation analysis. Significant correlations between incontinence existance, pregnancy number, waist circumference and PFMs were observed. (p<0,05). A Correlation between BMI, IPAQ and incontinence did not appeared. (p>0.05) While there is a significant correlation between BMI and IPAQ, IPAQ and PFMs, PFMs and VAS, PFMs and ICIQSF for Group I subjects, this correlation did not appear for Group II subjects. BMI and PFMs are in a significant correlation for both groups. The frequency of incontinence of Group I subjects are in a significant correlation with ICIQSF, VAS, SEAPIQMM and PFMs. As a result; a correlation can be seen between waist circumference and urinary incontinence but this correlation is not observed between PAL and urinary incontinence. As well as the increase on the PFMs could decrease the risk of urinary incontinence for postmenopausal woman, it is thought that the reduce on the quality of life caused by urinary incontinence will be decrease too . Key Words: Waist Circumference, Physical Activity Level, Pelvic Floor Muscle Strength, Postmenopausal, Urinary Incontinence.

(14)

3

3.GİRİŞ

Üriner inkontinans, Uluslararası Kontinans Derneği (ICS)’nin tanımına göre, kişide sosyal ve hijyenik problemlere sebep olan, objektif olarak gösterilebilen istemsiz idrar kaçırmadır. Üriner inkontinans yaşlı popülasyonu etkileyen önemli ve yaygın bir sağlık sorunudur, İnci ve Ergen (1). Tahminen 10 milyon hastayı etkileyen bu sorun için yılda 12-15 milyon dolardan fazla harcama yapılmaktadır, Tanagho ve Emil (2). Üriner inkontinans fiziksel, ekonomik ve psikososyal birçok soruna neden olmasına rağmen gerek toplum, gerekse sağlık çalışanları tarafından ihmal edilmekte ve yaşlılığa bağlı olarak normal bir sağlık sorunu olarak görülmektedir, Ateşkan ve ark (3).

Pelvik taban kaslarındaki zayıflık, menopoz dönemi, obstetrik travmalar, yaş, nörolojik hastalıklar, kronik öksürük, sigara kullanımı, kullanılan ilaçlar ve geçirilmiş cerrahi operasyonlar üriner inkontinansın risk faktörleri arasındadır, Akgün (4). Genç ve orta yaşlı kadınların birçoğunda doğum sonrası üriner inkontinans görülmektedir, Yavuz (5). Vücut kitle indeksinin 30kg/m2’den büyük olması risk arttırıcı

faktörlerdendir, Kirss ve ark (6). Bel çevresi genişliği intra-abdominal basınç artışına neden olacağından bir diğer risk faktörüdür, Qiu ve ark (7).

Türkiye’de üriner inkontinansın yaşlı popülasyonda prevelansına bakıldığında kadınların %57,1’inde görülmektedir. Üriner inkontinans nedeni ile bu grubun %61,8’inde ise psikososyal etkilenim olduğu görülmektedir. Bu kadar yüksek frekansta olmasına rağmen üriner inkontinans için doktora başvuru oranının ise %12,2 olduğu bildirilmiştir, Ateşkan ve ark (3).

Üriner inkontinans semptomlara yönelik anketler, özel yaşam kalitesi ölçekleri, görüntüleme yöntemleri, ürodinamik testler ve ped testi gibi birçok yöntemle değerlendirilebilmektedir, Akgün (4).

(15)

4 Tedavi yöntemleri başlıca; Konservatif tedavi yöntemleri, farmakolojik tedavi yöntemleri ve cerrahi tedavi yöntemleri olarak sınıflandırılmaktadır. Konservatif tedavi; Pelvik taban kas eğitimi (PTKE), biofeedback, vajinal koni, mesane eğitimi, davranış tedavisi, fonksiyonel elektrik stimülasyonu (FES), mekanik cihazlar ve manyetik stimülasyon yöntemlerini içermektedir, Akgün (4), Alp ve Yiğit(8). (4) (8).

Obezite, yaş gibi risk faktörleri üzerinde sıkça durulup araştırmalar yapılan üriner inkontinans konusunda 2011 yılında Qui ve ark (7) çalışmalarında bel çevresi genişliğini üriner inkontinans açısından risk faktörü olarak tespit edilmiştir ve üriner inkontinans ile bel çevresi genişliği arasındaki ilişkiyi daha ayrıntılı olarak inceleyecek çalışmaların yapılması tavsiyesinde bulunmuşlardır.

Virtuoso ve ark (9) 2015 yılında Brezilya’ da ve 2008 yılında Amerika’da Townsend ve ark (10) çalışmalarında artan bel çevresi genişliğinin üriner inkontinans üzerinde olumsuz etkisini belirtmişlerdir. Ülkemizde yapılmış benzer bir çalışma bulunmamaktadır.

Çalışmada amacımız Türk popülasyonunda bel çevresi genişliğinin ve fiziksel aktivite düzeyinin üriner inkontinans üzerine etkisini araştırmaktır.

(16)

5

4.GENEL BİLGİLER

4.1 Üriner Kontinansın Fonksiyonel Anatomisi

Kontinans; depo idrar ve dışkının bilinçli kontrolüdür, Polden ve Mantle (11). Kontinans mesane, üretra ve pelvik tabanın normal anatomik ve nörofizyolojik fonksiyonlarının kompleks mekanizması sayesinde gerçekleşir, Mutlu (12).

4.1.1 Pelvik Taban

Kemik pelvise yapışmış bir grup kas, ligament ve fasyada oluşan bir yapıdır, Polden ve Mantle (11), Kaplan Balkanlı ve Aybatlı (13). (13) (11). Pelvik organlara destek, üretra, vajina ve rektumda sfinkter işlevi ve proprioseptif duyarlılık ile cinsel işlev olmak üzere üç temel görevi vardır, Yeniel ve ark (14). Pelvik tabanın aktif ve pasif destek yapıları vardır. Aktif destek kaslar ve sinirlerle, pasif destek ise bağ dokusu ve kemik yapı ile sağlanır, Mutlu (12).

4.1.1.1 Kemik Pelvis

Pelvisin kemik çerçevesi dört kemikten oluşur. Ön ve yan duvarı oluşturan os coxa, arka duvarı oluşturan os sacrum ve os coccygistir. Koksa kemiği os ischium, os ilium ve os pubisten meydana gelir (Resim 4.1), Yeniel ve ark (14). Pelvis boşluğu, diaphragma pelvis ile yukarıda asıl pelvis boşluğu ve aşağıda perineum olarak ikiye bölünür. Perineum eşkenar dörtgen şeklindedir ve önde symphysis pubis, arkada apex ossiscoccygis, yanlarda da tuber ischiadicum’larla sınırlandırılmıştır, Snell (15).

(17)

6 Resim 4.1. Pelvisin Şematik Görünümü, Snell (15)

4.1.1.2 Bağ Dokusu

Endopelvik fasya: Pelvik organları pelvis duvarına bağlayan kollajen, elastin ve düz

kas liflerinden oluşan fibromuskuler bir yapıdır. Başlıca ligamentleri cardinal ve sakrouterin ligamentlerdir. Levator Ani kası normal fonksiyonunu sürdürdüğünde bu fasyaya yük binmez, Polden ve Mantle (11).

Sakrouterin ligament: Uterus ve anterior vajinanın dışa ve aşağı hareketlerini

kısıtlamaya yardımcı olur.

Kardinal Ligament: Sakrouterin ligament ile perimetriumu oluşturur. Uterusun

konumunu korumasını sağlarlar.

Üretropelvik ligament: Mesane boynu ve proksimal üretraya destek görevi görür. Puboservikal ligament: Önde ve yanda mesaneyi destekler, Yeniel ve ark (14).

4.1.1.3 Kaslar

Pelvik diyaframı oluşturan levator ani ve coccygeusdan oluşur, Snell (15). Levator ani; Pubococcygeal, puborektal ve iliococcygeal kaslardan meydana gelir (Şekil4.2). Üst ve altı fasya ile sarılıdır. Ürogenital hiatus ile üretra, vajina ve anorektum kasın içinden

(18)

7 geçer, Polden ve Mantle (11). Pubococcygeal kasın sürekli tonusu ürogenital açıklığı kapalı tutar. Pelvis açıklığının ön kısmı perineal membran ile kaplıdır. Perineal membranın üzerinde üretra ve orta ve alt üretra kompresyonunda görev alan üretrovajinal sfinkter kasları bulunur, Yeniel ve ark (14).

Şekil 4.2. Pelvik Diyafram Kaslar, Snell (15)

4.1.1.4 Sinirler

Pelvik taban kaslarının innervasyonu pudendal sinir ile sağlanır. Levator aninin kranial yüzü sakral 3-4 motor sinir köklerinden direkt olarak innerve olmaktadır, Yeniel ve ark (14).

4.1.2. Mesane

İdrarın biriktirildiği depodur. Erişkinlerde maksimum hacmi 500 ml’dir. Güçlü bir kas duvara sahiptir. Kas tabakası detrusor vesicae denen düz kas liflerinden oluşmaktadır. Mesane boynunda sirküler kas tabakası kalınlaşarak m.sphincter vesicae’yi oluşturur,

(19)

8 Snell (15). Detrusor kasın kasılması mesanenin boşalması için esas adımdır. Bu kasılmayla iç basıncı 40-60 mmHg ye kadar yükselip mesaneyi boşaltır, Köylü (16).

Detrusor kasın motor innervasyonu pelvik sphlenic sinirin (S2-S4) parasempatik dallarıyla sağlanır. Ayrıca hipogastrik sinir (T11-L3) aracılığıyla da sempatik innervasyon sağlanır, Polden ve Mantle (11). Sempatik sinirler detrusor kası inhibe ederken m. sphincter vesicae’yi stimule eder. Parasempatik sinirler ise tam tersini gerçekleştirir, Snell (15).

Mesaneden üst üriner yolara idrar geri akımını önleyen yapı üretrovezikal bileşke olarak adlandırılır. Üreter kasları trigon yapılanmasına katkıda bulunur. Detrusor normal kontraksiyonu ile üreterlerin kuvvetli çekilmesi idrar reflüsünü önler, Tanagho ve Emil (2).

4.1.3. Üretra

Kadın üretrası yaklaşık 3-4 cm uzunluğunda fibromuskuler bir tüptür. Perineumun ön açıklığı ile mesane arasındaki bağlantıdır. Görevi idrarı iletmek ve kontrol etmektir. Epitel tabakası hormonlara duyarlıdır ve damardan zengin submukozası vardır. Ara katman longitudinal ve oblik liflerden oluşur ve işeme esnasında üretranın kısalmasını sağlar, Polden ve Mantle (11).

Üretral sfinkter iki kısımdan oluşur;

1-İnternal Üretral Sfinkter: Üst kısımda bulunan sfinkterdir. Sirküler bir banttan

oluşur ve bu bant tip I (yavaş kasılan) kas fibrillerinden meydana gelir, Polden ve Mantle (11). Otonom sinirlerin kontrolündedir. Tonusu eşik değerin üzerine çıkıncaya kadar mesanenin boşaltılmasına engel olur, Köylü (16).

(20)

9

2-Eksternal Üretral Sfinkter: Alt kısımda bulunan sfinkterdir. Çizgili kaslardan oluşan

iki banttan meydana gelir, Polden ve Mantle (11). Ürogenital diyaframdan geçen bu sfinkter istemli kontrol edilir, Köylü (16).

4.2. Alt Üriner Sistem Fonksiyonları

İdrar böbrekler tarafından devamlı üretilmektedir. Peristaltik hareketler ile üreterler aracılığıyla mesaneye iletilir. Tüm gün boyunca ve geceleri daha az olmak üzere antidiüretik hormon salınımı gerçekleşir. Mesane dönüşümlü olarak depolama görevi görür. İdrar eylemine miksiyon (işeme) denir, bu döngü ise işeme döngüsü olarak adlandırılır. İşeme döngüsü iki fazdan meydana gelir. Bu mesane dolumu ve mesane boşaltılmasıdır, Polden ve Mantle (11).

4.2.1. İşeme Döngüsü

Mesane dolumu süresince detrussor kasının basıncı 15 cm H2O’nun altındadır. 150-200 mm’lik bir volümde hafif işeme hissi duyulur. Normalde bu his gerekli hazırlıkların tamamlanması için ertelenebilir. Depolanan miktar arttıkça dolgunluk hissi daha belirgin ve kalıcı olur. Gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra levator ani kası ve üretral sfinkter gevşer, detrusor kası kasılır. Boşalma işlemi tamamlandıktan sonra detrusor kası gevşer ve levator ani kası ile üretral sfinkter kasılıp ortamı tekrar depolamaya hazır hale getirirler, Polden ve Mantle (11).

4.2.2. İdrar Depolama

Eksternal sfinkterin önemli rolü vardır. Pelvik ve pudendal sinirlerden gelen afferentler hem sakral merkezi hem de lateral pontin merkezi aktive eder. Bu aktivasyon detrusor kasa giden parasempatik uyarıyı baskılarken, sfinkter kontraksiyonunu kuvvetlendirir. Sfinkterin kuvvetli kontraksiyonu ise işeme dürtüsünü inhibe edebilir. Sempatik sinir aktivasyonu da üretra direncini arttırır ve depolamayı kolaylaştırır, Tanagho ve Emil (2).

(21)

10 4.2.3. İdrar Boşaltma

Eksternal üretral sfinkter ve Levator Ani kasının detrusor kontraksiyonundan birkaç dakika sonra gevşemesi ile işeme meydana gelir. Sürekli bir akışla kısa sürede mesane boşalır. Toplam likit miktarı ve işeme hızı arasında bir ilişki vardır. Normal flowmetre grafiği yükselen ve sonra azalıp sıfırlanan düzgün, çan şeklinde bir eğri gösterecektir. Bu grafikle ortalama idrar akım hızı (debisi) bulunur. Jinekolojik problemi olmayan bir kadında 100 ml volümlü idrarın hızı 5-15 ml/sn, 400 ml volümlü idrarın hızı 12-25 ml/sn hızındadır. Jinekolojik problemi olan kişilerde bu hızlar genelde düşüktür.

Kadınların miksiyon esnasında rahat olması çok önemlidir. Sempatik sinir aktivitesinin etkilenmesi nedeniyle işeme olması gerektiği şekilde gerçekleşmeyebilir.

İşeme tamamlandığında pelvik taban yerine gelir, üretral sfinkter ve detrussor tekrar depolama durumuna geçer. Ani idrar tutma ve istemli kasılmalarda perineodetrusor refleks yardımı ile detrusor gevşemesi sağlanır, Polden ve Mantle (11).

4.2.4. Kontinansın Nörolojik Kontrolü

Kontinansın nörolojik kontrolü üç seviyede gerçekleşir; spinal, pons ve serebral. Normalde bu uyumlu etkileşim somatik ve otonomik yolların kombinasyonu ile gerçekleşir, Polden ve Mantle (11).

Mesane duvarı gerilim reseptörleri ile zengindir, deşarjı intramural gerilim ile orantılıdır. Mesane doldukça afferent parasempatik lifler aracılığıyla S2-S4 sakral işeme merkezine bu bilgi iletilir. Buradan impulslar lateral spinotalamik traktusa çıkar, daha sonra ponsa geri aktarılır. Dolumun erken evrelerinde detrusor kas kontraksiyonu sakral merkeze inen inhibitör uyarılar tarafından engellenir. Depo idrar hacmi arttıkça mesane duvarındaki reseptörlerin gücü deşarj olur. Frontal lob dahil serebral korteksin birçok alanında bu yüzden boşaltım isteği bilinçli algılanabilir. Böylece korteks

(22)

11 detrusor inhibisyonuna dahil olur ve işeme gerçekleşmemişse bilinçaltı düzeyde işeme isteğini bastırmak ve mesane boşaltımını engellemek mümkündür. Buna ek olarak, sempatik afferent girişi hipogastrik sinir aracılığıyla mesane duvarı, trigone ve üretranın düz kaslarını uyarabilir, sempatik efferent impulslar üretral basıncı arttırır, mesane eğimini azaltır. Bu mekanizma mesane aşırı doluma ulaştığında uygun yer sağlandığında pelvik taban kasları istemli kasılmasıyla avantaja dönüşür. Aynı mekanizma stresli zamanlarda miksiyonu zorlaştırır, Polden ve Mantle (11).

Depolama ve boşaltım refleksleri bir dizi olarak nitelendirildi. Bunlardan biri perineodetrusor inhibitör reflekstir. Aşırı aktif mesane inkontinans tedavisinde fizyoterapistlerin yaygın olarak kullandığı bir kavramdır. Bu refleks pelvik taban kaslarının istemli kasılmasında artış olduğunda tepki olarak detrussor kontraktilitesini inhibe eder, Polden ve Mantle (11).

4.2.5. Miksiyonun Nörolojik Kontrolü

İstemli ve refleks mekanizmaların bir arada çalıştığı miksiyon spinal bir refleksten ve serebral kontrolden oluşur. Mesane içerisinde biriken sıvı ile mesane duvarı gerilir ve buradan çıkan impulslar medulla spinalis aracılığıya beyin sapına iletilir. Miksiyon gerçekleştirilmek istenirse motor impulslar retiküler formasyon aracılığıyla alt üriner sisteme ulaştırılır. Üretral kaslar gevşer, detrusor kasılır ve ardından üretral çizgili kaslar kasılarak üretradaki idrarı boşaltır, Atasü ve Şahmay (17).

4.3. Üriner İnkontinans

İnkontinans şikayeti olan hastaların başlıca sorunu depolama belirtileridir. İnkontinans, ICS tarafından tanımlanmış objektif olarak gösterilebilen, sosyal ve hijyenik problemdir, Polden ve Mantle (11). Genel olarak üç tipi vardır.

(23)

12 4.3.1. Stres İnkontinans

Hapşırma, öksürme, yürüme gibi intra-abdominal basınç artışlarında görülen bir semptomdur, Polden ve Mantle (11). İntra-abdominal basınç artışına rağmen idrar kaçırmayı önleyen mekanizma “stres kontinans sistemi” dir. Üretra destek sistemi ve sfinkterleri kapayıcı sistem olarak iki sistemden meydana gelir. Bu sistemlerde meydana gelen aksaklıklar nedeniyle inkontinans görülür, Atasü ve Şahmay (17).

4.3.2. Urge İnkontinans

Aciliyet ve sıkışma inkontinansı gibi farklı şekillerde adlandırılır. Detrusor kasının istemsiz kasılmasıyla meydana gelir. Enfeksiyon, inflamasyon gebelik, nörolojik hastalıklar veya psikolojik etkenler nedeniyle görülebilir, Atasü ve Şahmay (17).

4.3.3. Miks Tip İnkontinans

Miks üriner inkontinans urge ve stres inkontinansın birlikte görülmesidir, Polden ve Mantle (11).

4.4. Değerlendirme

Üriner inkontinans değerlendirirken kullanılan yöntemler aşağıdaki başlıklar halinde sıralanabilir. Bu yöntemler üriner inkontinans varlığı, tipi, sıklığı ve nedenleri gibi birçok veriyi bize sunar.

4.4.1. Hikaye

Kişinin durumu algılayışı, deneyimleri hayatına etkisi noktasında fikir elde etmekte kullanılır. Mevcut durum üzerinde etkisi olabilecek doğum, iş, kronik hastalıklar gibi durumlar değerlendirilir. Alınan notlar tüm profesyonellerin anlayacağı türden olmalıdır, Polden ve Mantle (11).

(24)

13 4.4.2. İdrar Tahlili

İdrardaki şeker, kan, lökositler, proteinler, nitrit ve keton miktarının saptanmasına yarayan ucuz ve basit bir yöntemdir. Fizyoterapistlere, idrar tahlili sonuçlarını anlayabilmelerini sağlayacak bir eğitim verilmesi tavsiye edilir, Polden ve Mantle (11).

4.4.3. Mesane Günlüğü

Çok önemli bir değerlendirme yöntemidir. Kişi tuvalete gittiği her saati, idrar hacmini ölçer ve not eder. Bu yöntemle günlük işeme frekansı, noktürinin kesin derecesi, işeme frekansında değişiklikler olup olmadığı, gündüz mü gece mi daha çok idrara çıktığı, 24 saatteki total hacmi, inkontinans sıklığı, olası nedenleri, tüketilen alkol ve kafeinli madde miktarı tespit edilebilir, Polden ve Mantle (11).

4.4.4. Ped Testi

ICS ‘in belirlediği 1 saatlik ped testi hastanın idrarı yokken uygulanmaya başlanır. 15 dk içinde hastanın sodyum içermeyen 500 ml sıvı içmesi gerekir. Ardından ilk yarım saatin sonuna kadar hasta oturur. İkinci yarım saatte hasta yürür, merdiven inip çıkar ve sırasıyla 10 kez oturup kalkar, 10 kez kuvvetlice öksürür, 1 dk boyunca olduğu yerde koşar, 5 kez eğilip yerden küçük bir cisim alır ve son olarak da elini 1 dk boyunca soğuk suyun altında tutar. 1 saatin sonunda pedin ilk ağırlığı ile son ağırlığı karşılaştırılır. 1 gr kadar olan artışlar ter ve vajinal akıntı göz önünde bulundurularak normal kabul edilir, Polden ve Mantle (11).

4.4.5. Perineal ve Vajinal Değerlendirme

İnspeksiyon ve palpasyon en önemli muayene şeklidir. Genital bölgede hematom, ödem, ülserasyon, eğer akıntı varsa rengi ve kokusu, perinede doğum yırtığı ya da epizyotomi skarı olup olmadığı kontrol edilir. Prolapsus değerlendirmesi yapılmalıdır. Mesane dolu iken muayene masasında yatan hastadan öksürmesi istenip idrar kaçağı

(25)

14 kontrol edilir. Test ayakta veya valsalva manevrasıyla tekrar edilir. Sakral refleksler muayene edilir. Perinede hafif dokunma duyusu normal olmalıdır. Klitorise yapılan temasla bulbokavernöz kasın kontraksiyonu ve anal sfinkter refleksleri kontrol edilmelidir, Atasü ve Şahmay (17).

4.4.6. Biofeedback

ICS’in tanımına göre biofeedback, normal bilinçsiz fizyolojik süreç hakkında hasta ve terapiste işitsel, görsel veya dokunsal sinyal ile bilgi verir. Pelvik taban kaslarına yönelik yapılacak, taktil, germe, basınç ve sözel uyarı ile birlikte dijital değerlendirme teknikleri sırasında kullanılabilir, Polden ve Mantle (11).

4.4.7. Perineometre

Pelvik taban kas gücü değerlendirilmesinde kullanılan vajinal manometredir, Bø ve Sherburn (18). Vajinal bölgedeki aktiviteler perineometrede görülen skorda değişikliğe neden olur. Basınç değişiklikleri vajinal basınç sensörü ile elde edilir. Değerlendirme esnasında probun pozisyonuna, bağırsak doluluğuna, nefes tutmaya, kişinin pozisyonuna, güne ve saate dikkat edilmelidir, Polden ve Mantle (11).

4.4.8. Yaşam kalitesi Değerlendirme Skalaları

Son zamanlarda yaşam kalitesine yönelik farkındalıkta artış meydana gelmiştir ve bu anketler iki ana gruba ayrılmış: genel ve hastalığa yönelik. Uluslararası İdrar Kaçırma Konsültasyon Sorgulaması- Kısa Formu (ICIQ-SF) inkontinansa özel yaşam kalitesi değerlendirme skalalarına örnektir. Visuel Analog Skala (VAS) ile de inkontinansın yaşam kalitesi üzerine etkisi sorgulanabilir, Polden ve Mantle (11).

4.4.9. Ürodinamik Değerlendirmeler

Sistometri ve Üroflowmetri bu değerlendirmelere örnektir. Sistometri; Dolum ve işeme sırasında işeme hacmi ve mesane basıncı arasındaki ilişkiyi belirten bir

(26)

15 yöntemdir. Üroflowmetri ise detrusorun normal kasılmasının ve üretral gevşemenin oldukça güvenilir bir göstergesidir. Hastaya bir flowmetri yerleştirilir. Bu cihazla birim başına geçen sıvı miktar ölçülür, Polden ve Mantle (11).

4.4.10. Elektromyografi (EMG)

Tek iğneli EMG, m. puborectalis ve eksternal anal sfinkteri incelemek için kullanılır. İğne ölçümü yapılacak kasın üzerine yerleştirilir ve yakınındaki motor ünitin istirahat ve kontraksiyon aksiyon potansiyellerini kaydeder, Polden ve Mantle (11).

4.4.11.Görüntüleme Yöntemleri

İdrar disfonksiyonlarının değerlendirilmesinde en çok kullanılan görüntüleme yöntemleri Manyetik Rezonans(MR) ve Ultrasonografi (USG) dir.

USG, obstetrik birimlerin birçoğunda mesane değerlendirmesi ve mesane idrar hacminin hesaplanmasında kullanılabileceği gibi tam boşaltamama şikayetinde bulunan hastaları değerlendirmek için de kullanılabilir. Alt üriner sistem, bağırsak, pelvik taban yapıları ve transversus abdominus kasını görselleştirmekte kullanmak mümkündür. Pelvik taban kaslarında oluşan kontraksiyon hasta tarafından bile net şekilde görülebilir. Kas ve bağ dokudaki hasarlar bazen ayırt edilebilir, Polden ve Mantle (11).

4.5. Tedavi

1940’lı ve 1950’li yıllarda İngiltere’de fizyoterapi inkontinans tedavisinde kullanılmaya başlandı. Sıklıkla gruplar halinde pelvik taban egzersizleri ve elektrik stimülasyonu olarak da faradizm kullanıldı. 1960’lı ve 70’li yıllarda doktorlar inkontinans tedavisinde cerrahiye ve ilaç kullanımına yöneldi. Bunun yanı sıra ürodinami ve elektrofizyolojik testler ile daha doğru tanıya ulaşılması sağlandı. Cerrahide morbidite ve tekrarlayan belirtiler görülmüş ve bu durum jinekologları ve

(27)

16 ürologları cerrahiden önce uzman fizyoterapist eşliğinde hastaları konservatif tedaviye yönlendirmeleri gerektiğini düşündürmüştür, Polden ve Mantle (11).

4.5.1. Genel İlkeler

İnkontinans problemi olan tüm hastalar fizyoterapiste sevk edilmelidir. Yapılan değerlendirmelerin ardından sorunları hastaya anlayabileceği şekilde diyagram ve modeller yardımı ile anlatılmalı ve onlara nasıl yardımcı olunacağı açıklanmalıdır. Kullanılan bazı ilaçların inkontinansa sebep olabileceği ve mümkünse değişimi istenebilir. Hastaya kendisi için yapabilecekleri öğretilmelidir. Bunlar; içecek miktarları, aldığı alkol ve kafein miktarı, bağırsak aktiviteleri ve düzeni, bir şeyi yerden nasıl kaldıracağı ve spor aktiviteleri olarak özetlenebilir. Ayrıca kadınlar işeme ve defekasyon esnasında çömelmelidir, oturmamalıdır. Her türlü çaba ve ıkınmayı önlemek için en uygun şekilde oturulmalıdır, Polden ve Mantle (11).

4.5.1.1. Pelvik Taban Kas Eğitimi

Pelvik taban kasları doğrudan görülen kaslar değildir. Bu yüzden fizyoterapistin göstererek anlatması mümkün olmaz. Anlatım çok önemlidir. Görsel araçlardan yardım alınabilir, Polden ve Mantle (11).

Pelvik taban kasılması herhangi bir pozisyonda yapılabilir. Genel olarak kalça ve karın kaslarının duruma katılması engellenmeli ve gerekli uyarılar her zaman yapılmalıdır. Yavaş ve hızlı kasılma ayrı ayrı öğretilmelidir. Egzersiz sayısı ve sıklığı kişiden kişiye değişir. Önemli olan gerçekçi katılımdır. Her pozisyonda egzersiz yapılabilir. Kadınlar yeterli kontinans seviyesine ulaştığında fiziksel uygunluklarını geliştirmek için yaptıkları yüzme, yürüyüş ve dans gibi egzersizler ile pelvik taban kas egzersizleri bir arada yapılacak şekilde tasarlanabilir. Hastalar tedaviye büyük istekle başlarlar ancak yapılan egzersizlerde artışlar ve azalmalar olabilir. Fizyoterapist eşliğinde yapılan tedavinin evde yapılandan daha etkin olduğu, fizyoterapistin hasta motivasyonunda etkili olduğu görülmüştür, Polden ve Mantle (11).

(28)

17 Hastaya gülerken, hapşırırken, ağırlık taşırken veya idrar kaçırmasına sebep olan hangi durum ise bu esnalarda kas kontraksiyonunu “knack-kilit” mekanizması ile kontrol altına alması öğretilmelidir, Polden ve Mantle (11).

4.5.1.2. EMG-Biofeedback

İskelet kaslarının elektriksel aktivitesini ölçmek amacıyla kullanılan yönteme EMG denir. Yüzeyel elektrot ve iğne elektrotlarla ölçüm yapıldığı gibi vajinal bölgede tercih edilen yöntem vajinal prob kullanımıdır, Bø ve Sherburn (18). Vajinal hiatusa prob yerleştirildikten sonra istenilen zamanda maksimum kas kontraksiyonu ve bir süre bu kontraksiyonun korunması istenir. Bulunan ekran üzerinde objektif veriler görülür. EMG-Biofeedback değerlendirme metodu olarak kullanıldığı gibi motivasyonlu bir tedavi yöntemi olarak da kullanılır, Polden ve Mantle (11).

4.5.1.3. Perineometre

Değerlendirme metodu olarak kullanılan perineometre aynı zamanda pelvik taban kas kuvvetini arttırmak için tedavi amacıyla da kullanılır. Perineometre vajina içine yerleştirip kadranda en yüksek değerin görülmesi hedeflenir. Motivasyon amacıyla da kullanılabilir. Enfeksiyondan korunmak önemlidir. Bunun için merkezlerde kişiye özel prob bulunur ya da başlıklar üzerinde prezervatif kullanılır. Ölçüm yapılırken uygun pozisyonda, farklı kasların aktivasyonunun olmamasına dikkat edilerek çalışma yapılmalıdır, Polden ve Mantle (11).

4.5.1.4. Vajinal Kon

Pelvik taban kaslarının rehabilitasyonunda direnç, kas gücü ve enduransı arttırmak için kullanılmaktadır. Pelvik taban kaslarına kademeli dirençleri oluşturmak için 10 ile 100 gram arasında değişen vajina içine yerleşebilen koniler geliştirildi. Her bir koni vajinal tampon boyutunda olup vajinadan kolay çıkması için ucunda bir ipten oluşmaktadır. Enfeksiyon kontrolünü sağlamak amacıyla konlar kişiye özel kullanılmaktadır, Polden ve Mantle (11).

(29)

18 Seçilen kon semisquat, yarı yatar pozisyonda veya bir ayak bir sandalyenin üzerindeyken vajinaya yerleştirilir. Kon, sivri ucu aşağı gelecek şekilde tamamen vajinanın içine yerleştirilmelidir. Daha sonra hasta yürür. Bir dakika kadar hasta muhafaza edebiliyorsa bir üst seviyeye çıkılır, muhafaza edemiyorsa bir alt seviyedeki kon denenir. 1 dk ile muhafaza edilebilen kon egzersiz için uygun olanıdır. Günde iki kez 15’er dakikalık seanslar uygundur. Kon kayarsa tekrar yerleştirilir. 15 dakika muhafaza edilebiliyorsa bir üst seviyeye çıkılır. Daha zor şekilde kullanmak istenilirse günlük yaşam aktivitelerine adapte edilebilir, Polden ve Mantle (11).

4.5.1.5. Elektrik Stimülasyonu

Elektrik stimülasyonu hasta tarafından sevilmeyen ve yeterince kanıta dayalı araştırmanın olmadığı bir tedavi yöntemidir. Stres inkontinansa sebep olan güçsüz pelvik taban kaslarında kasılma sağlamak için kullanılabilir. Elektrik stimülasyonunun diğer bir kullanımı urge inkontinanslı hastalarda detrusor aşırı aktivitesini inaktive etmek ve refleks aktivitelerini normalize etmektir, Polden ve Mantle (11). Suprapubical sinir, sakral sinir, transvajinal sinir ve tibial sinir çalışmalarda üriner inkontinans tedavisinde stimule edilmiştir. İntravajinal ya da yüzeyel elektrotlar ile uygulama yapılmaktadır, Schreiner ve ark (19).

4.5.1.6. Mesane Yeniden Eğitimi

Mesane yeniden eğitimi Jeffcoate & Francis tarafından ilk olarak 1966 da “mesane disiplini” olarak adlandırılmıştır. Tedavinin amacı tuvalete bağlı ve mesanesi tarafından yönetilen hastalara yardımcı olmaktı.

Bu tedaviye katılan kişinin mental seviyesi normal olmalı, bağımsız olarak tuvalete gidebilmeli ve motive olmalıdır. Hasta sorununu açıkça anlamalıdır. Ne kadar sıvı aldığını, kaçırmalar dahil ne kadar sıklıkla tuvalete gittiğini kaydetmesi istenir ve bu grafik uzman tarafından incelenir. Ne kadar sıvı alacağına ve setlerde anlaşmaya varılarak hedefler belirlenir. Hastaya ertele teknikleri öğretilir. Aciliyet hissettiği zaman pelvik taban kaslarını kasması, perineal bölgeye dışardan basınç sağlaması veya

(30)

19 kendini oyalaması önerilir. Anlaşılan süre kadar hasta bunları uygular, yine aldığı sıvı miktarını ve boşaltım sıklıklarını ve kaçırmalarını kaydeder. Hasta devamlı denetlenir ve motive edici şekilde tavsiyeler verilir, Polden ve Mantle (11).

4.5.1.7. Fonksiyonel Aktiviteler

Pelvik taban dışında genel kas ve eklem değerlendirmelerine de dikkat edilmelidir. Bir ağrı veya eklem hareket kısıtlılığı da inkontinansa sebebiyet vermesi mümkündür. Örneğin hasta ağrısı nedeniyle tuvalete yetişmekte güçlük çekiyor olabilir. Bu tarz durumlarda ortamı düzenlemek, ağrıyı dindirmek ya da bacak kaslarını güçlendirmek tedavi olacaktır, Polden ve Mantle (11).

Başka bir olasılık da inontinans nedeniyle sosyal izolasyonda bulunan kişinin hareketsizlikten genel kas gücünde azalma görülmesidir. Tedavi fonksiyonel aktivitelerle uyumlu olmalıdır. Hastaya uygunluğuna göre grup ya da özel egzersizler tercih edilmelidir. Doğru planlama ve bireye uygun program çok önemlidir, Polden ve Mantle (11).

4.6. Menopoz

Kadının adetten kesilmesinin kesinleştiği zamandan sonrası için kullanılır. Bu dönemdeki en önemli olay kadının üreme yeteneğinin bitmesi ve reprodüktif dönemin sonlanmasıdır. Kesin bir menopoz yaşı yoktur. Menopoz yaşını etkileyen faktörler kesin olmamakla birlikte menarş yaşı erken, fazla doğum yapmış ve doğum kontrol hapları kullanan kadınlarda menopoz yaşı gecikir. Doğum yapmamış, çalışan, sigara kullanan ve yüksek rakımda yaşayan kadınlarda ise menopoz daha erken görülür

Menopoz ile endojen östrojen düzeyleri düşüşü bazı fizyolojik değişikliklere neden olur. Bu değişiklikler; vazomotor belirtiler, nörolojik ve psikiyatrik belirtiler, ürogenital atrofi, osteoporoz olarak sayılabilir, Atasü (20). Menopoz, üriner inkontinans için de bir risk faktörüdür, Al-Badr ve ark (21). Demir ve Ark; menopoza

(31)

20 girmiş kadınlarda menopoza girmemiş kadınlara oranla üriner inkontinansın daha sık görüldüğünü belirtmiştir, Demir ve Beji (22). Öztürk ve ark (23); elde ettikleri sonuçlarda üriner inkontinans ve menopoz arasında istatiksel olarak anlamlı ilişki bulunmaktadır.

Li ve ark (24) Çin’de yaptıkları çalışmalarında doğal menopoz için ortalama yaşı 50 olarak tespit etmiştir. Aynı çalışmada nulliparity ve sigarayı erken menopoz yaşı için etken gösterirken, menopoz sürecinde yaşam kalitesini yüksek VKİ, boşanmış olma durumu, düşük gelir, sigara ve kronik hastalıkların olumsuz etkilediğini belirtmiştir. Postmenopozal dönemlerine baktıklarında ise en sık karşılaşın problemleri; seksüel problemler, kas eklem ağrıları ve uykusuzluk olarak sıralamışlardır.

(32)

21

5.GEREÇ VE YÖNTEM

5.1.Olgular

Araştırmaya postmenopozal dönemde bulunan, 45-75 yaş aralığında, gönüllü 60 kadın dahil edildi. Çalışmamız İstanbul Medipol Üniversitesi Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulunun 23.01.2015 tarihli toplantısında değerlendirilmiş ve 50 sayılı karar ile onay almıştır.

Çalışmaya dahil edilen olgular bilgilendirilerek yapılacak tüm işlemler anlatıldı. Kişilerden Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur formu okutulup imzaları ile onayları alındı (Ek 1). Çalışma Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde gerçekleştirildi.

5.1.1. Olguların Seçimi

Gönüllülerin çalışmaya dahil edilme ve edilmeme kriterleri aşağıdaki gibidir. Çalışmaya dahil edilmeme kriterleri

 Serebrovasküler Olay  Alzheimer Hastalığı  Spinal Kord yaralanması

 Orta ve ileri evre Parkinson Hastalığı  Sakral sinirlere bası yapan disk hernileri  Demans

 Üriner enfeksiyon

Çalışmaya dahil edilme kriterleri  45-75 yaşları arasında

 Postmenopozal dönemde bulunan  30 inkontinans şikayeti olan  30 inkontinans şikayeti olmayan

(33)

22 5.2. Uygulanan Değerlendirmeler

Çalışmamıza dahil edilen olgular bir kez değerlendirildi. Değerlendirme aşağıdaki kısımlardan oluştu.

1.Demografik değerlendirme 2. Bel çevresi genişliği ölçümü

3.Uluslararası İdrar Kaçırma Konsültasyon Sorgulaması- Kısa Formu (ICIQ-SF) 4.Pelvik taban kas kuvveti değerlendirmesi (perineometre),

5.İnkontinans Yaşam Kalitesi Skorlaması (SEAPI-QMM) 6.Uluslarası Fiziksel Aktivite Anketi (IPAQ)

7-Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ)

5.2.1.Demografik Değerlendirme

Olguların özelliklerini belirlemek amacıyla oluşturulan anket ile demografik bilgileri toplandı (Ek 2). Vücut kitle indeksi, kilogram cinsinden vücut ağırlığının metre cinsinden boyun karesine bölünmesiyle hesaplandı, Sowers ve ark (25). Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) 2000 yılında hazırlandığı raporda verilen sınıflandırmaya göre VKİ sınıflandırmaları yapıldı (26).

5.2.2.Bel çevresi genişliği ölçümü

Kıyafet yokken kollar yanlarda, ayaklar bitişik, abdomen gevşek pozisyonda iken esnek olmayan bir mezura ile dokuları sıkıştırmadan ve mezuranın eşit seviyelerde yere paralel olmasına dikkat edecek bir şekilde, subkostal bölge ile krista iliakalar arasındaki en dar bölgeden ölçüm yapıldı. Sonuç cm cinsinden kaydedildi, Otman ve Köse (27).

5.2.3. Uluslararası İdrar Kaçırma Konsültasyon Sorgulaması- Kısa Formu (ICIQ-SF)

(34)

23 skalasıdır. Toplam 6 sorudan oluşmaktadır. İlk iki soruda doğum tarihi ve cinsiyet sorgulanırken 3. soruda idrar kaçırma sıklığı 4. soruda idrar kaçırmanın miktarı sorgulanır, Arıkan ve Müezzinoğlu (28). 5. Soruda “ idrar kaçırma günlük yaşantınızı ne kadar etkiliyor?” sorusuna 0 (hiçbir şekilde etkilemez) ve 10 (çok fazla etkiler) arasında bir cevap verilir ve bu cevaplar 10’a yaklaştıkça yaşam kalitesinin kötüleştiğini düşündürür. Çok seçmeli bir yaşam kalitesi ölçeği yerine değerlendirmede kullanımı yeterlidir, Mertoğlu ve ark (29). 6. Soruda ise idrar kaçırmanın zamanı sorgulanır, Arıkan ve Müezzinoğlu (28). Maksimum değer 21’dir. Skor arttıkça yaşam kalitesi düşmektedir (Ek 3).

5.2.4. Pelvik taban kas kuvvet değerlendirmesi

Pelvik taban kas kuvvetinin objektif değerlendirilmesinde kişi yatar pozisyonda iken kalça diz fleksiyonda, ayaklar yerle temas halinde ve kalça abduksiyonda iken PFX2 perineometrenin probuna hijyen koşullarını oluşturmak amacıyla prezervatif yerleştirilerek prob kişinin vajinasına yerleştirildi. Kalça ve karın kaslarının katılımı engellenerek perineal bölge kaslarının kasılması kişinin anlayacağı bir dille istendi. Değerlendirmede kullandığımız perineometrede 0-12 arası basınç değerleri mevcuttur (Şekil 5.1). Yapılan ölçüm üç kez tekrarlanıp ortalama değer alındı. Bu değerlere göre sınıflandırma;

0: Yok

1-2: Kas kontraksiyonu 3-4: Zayıf kontraksiyon

5-7: Orta dereceli kontraksiyon 8-10: Güçlü

(35)

24 Resim 5.1. Perineometre

5.2.5.İnkontinans Yaşam Kalitesi Skorlaması (SEAPI-QMM)

Stresle ortaya çıkan sızıntı, boşaltma yeteneği, anatomi, koruma, inhibisyon, yaşam kalitesi, hareketlilik ve mental durumu değerlendiren bir ankettir, Raz ve Erickson (31). 15 sorudan oluşan formda her soru 0’dan 3’e kadar skorlanmıştır. (0-Hiç, 1-Az, 2-Orta ve 3-Çok) Maksimum skor 45’tir. Skor arttıkça yaşam kalitesi düşmektedir, Stothers (32)(Ek.4).

5.2.6.Uluslarası Fiziksel Aktivite Anketi

Geçerlilik ve güvenilirlik çalışması 2005 yılında Öztürk (33) tarafından yapılmış olan Uluslararası Fiziksel Aktivite Anketi-Uzun Formu (IPAQ) ile olguların fiziksel aktivite düzeyleri belirlendi (Ek.5). 27 sorudan oluşan formda ev işi, bahçe işi, iş aktivitesi, ulaşım ve boş zaman aktivitelerine göre detaylı değerlendirme yapılmaktadır. Yapılan aktivitenin dakikası ile MET skoru çarpımı ile hesaplama yapılır:

(36)

25 IPAQ verilerinin analizi için kullanılan değerler:

• Yürüme ═ 3.3 MET

• Orta şiddetli fiziksel aktivite ═ 4.0 MET • Şiddetli fiziksel aktivite ═ 8.0 MET.

Skorlamalar sonucunda olgular inaktif, minimal aktif ve çok aktiftir olarak üçe ayrıldı.  İnaktif; fiziksel aktivitenin en düşük seviyesindeki sınıflamadır. Bir kişi minimal

aktif veya çok aktif sınıfına dahil değilse bu gruba dahil edilir.

 Minimal aktif; aşağıdaki sınıftan birine giren bu kategoride değerlendirilir. a) Şiddetli aktivitenin, 3 veya daha fazla gün, günde en az 20 dakika yapılması b) 5 veya daha fazla gün orta şiddetli aktivite veya yürümenin günde en az 30 dakika yapılması

c) Minimum en az 600 MET-dk/haftayı sağlayan 5 veya daha fazla gün yürüme, orta şiddetli veya şiddetli aktivitenin birleşimi.

 Çok aktif; Yaklaşık olarak en az günde bir saat veya daha fazla olan orta şiddetli bir aktiviteye eşittir. Bu kategori, sağlıkla ilgili yararların sağlanmasında gereken aktivite düzeyidir. ‘Çok aktif’ olarak sınıflandırmak için iki kriter vardır:

a) Minimum en az 1500 MET-dk/haftayı sağlayan en az 3 gün şiddetli aktivite b) Minimum en az 3000 MET-dk/haftayı sağlayan 7 veya daha fazla gün yürüme, orta şiddetli veya şiddetli aktivitenin kombinasyonudur, Öztürk (33).

5.2.7. Beck Depresyon Ölçeği

Beck depresyon ölçeği (BDÖ) depresyon düzeyi ve depresyon ile diğer psikopatolojik durumların ayırt edilmesi için yetişkinlere uygulanan bir değerlendirme skalasıdır. Her biri 0’dan 3’e kadar değişen skorlara sahip 21 kategoriden oluşur. Puanlama bu skorların toplamı ile elde edilir. Skorun yüksekliği depresyon seviyesinin yüksekliğini belli eder, Öner (34)(Ek.6).

0-14 puan: Hafif depresyon,

15-29 puan: Orta derecede depresyon,

30-63 puan: Ciddi derecede depresyon olarak sınıflandırılır, Beck ve ark (35).

Ölçek işinin kendisi tarafından kolayca uygulanabilir bir değerlendirme yöntemidir, Öner (34).

(37)

26 5.3. İstatistiksel Analiz

Çalışmanın veri analizinde “Statistical Package for Social Sciences” (SPSS) Version 21.0 (SPSS inc. Chicago, IL, ABD) istatistik programı kullanılarak yapıldı. Tüm analizlerde p≤0,05 olasılık değeri anlamlı kabul edildi. Her iki gruptaki olguların demografik özellikleri, pelvik taban kas kuvveti, fiziksel aktivite düzeyi, depresyon düzeyi, inkontinansın yaşam kalitesine etkisi skorları “Independent Samples t-Test” ile karşılaştırıldı. Her iki gruptaki olguların kategorik değişkenlerinin karşılaştırılmasında "Ki-kare-Fisher exact test” kullanıldı. İstatistik değerlendirmeler pearson ve spearman korelasyon analizi ile test edildi.

(38)

27

6.BULGULAR

Analizler çalışmaya katılan postmenopozal dönem 60 olgu üzerinden yapıldı. Çalışmaya katılan olgular Grup I (İnkontinans olan) ve Grup II (İnkontinans olmayan) olarak gruplandırıldı.

Grupların demografik özellikleri Tablo 6.1’de gösterildi. Gruplar arasında anlamlı farklılıklar araştırıldı. Yaş, Grup I’de fazlaydı ancak arada istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık görülmedi. (p>0,05) Gebelik ve doğum sayısı Grup I’de istatistiksel olarak anlamlı sayıda fazla bulundu. (p<0,05) Bel çevresi genişlikleri kıyaslandığında Grup I’in bel çevresi genişliği Grup II’ye göre istatistiksel olarak anlamlı derecede fazlaydı. (p<0,05) VKİ Grup I’de fazlaydı ancak bu fark anlamlı değildi.(p>0,05)

Tablo 6-1. Olguların demografik özellikleri Grup I (İnkontinans olan) (ort±SS) Grup II (İnkontinans olmayan) (ort±SS) p Yaş (yıl) 60,16±6,85 57,70±6,62 0,162 Gebelik Sayısı 4,00±1,81 3,10±1,37 0,035* Doğum Sayısı 3,16±1,51 2,43±1,25 0,045* Bel Çevresi (cm) 98,46±10,70 89,23±9,51 0,001* VKİ (kg/m²) 32,69±4,88 30,07±5,64 0,060

Ort: Ortalama, SS: standart sapma, VKİ: Vücut Kitle İndeksi, *: p<0,05

Her iki grubun Hipertansiyon ve Diyabet varlığı Tablo 6.2’de gösterildi. Gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılık bulunmadı (p>0.05). Her iki grupta da Diyabetli olgu sayısı eşitken, Hipertansiyonu olan olguların sayısı Grup I’de fazlaydı ama bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildi.

(39)

28 Tablo 6-2. Olgularda hipertansiyon ve diyabet varlığının karşılaştırılması

Grup I (İnkontinans olan) Grup II (İnkontinans olmayan) p DM Var 7 7 1,000 Yok 23 23 HT Var 12 8 0,412 Yok 18 22

DM: Diyabetus Mellitus HT: Hipertansiyon

Eğitim düzeylerinin karşılaştırılması Tablo 6.3’de yapıldı. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı (p>0,05). Yaklaşık olarak gruplar benzer dağılımları göstermiştir.

Tablo 6-3. Olguların eğitim düzeylerinin karşılaştırılması Grup I (İnkontinans olan) Grup II (İnkontinans olmayan) p Eğitim Düzeyi Okur-Yazar Değil 3 0 0,315 Okur-Yazar 2 0 İlkokul 19 21 Ortaokul 2 4 Lise 3 4 Üniversite 1 1

Grupların pelvik taban kas kuvveti değerlendirmesi Tablo 6.4’de gösterildi. İki grup arasında pelvik taban kas kuvveti seviyeleri arasında istatistiksel olarak anlamlı sonuçlar elde edildi (p<0,05). Grup I olgularının pelvik taban kas kuvveti değerleri, Grup II olguların pelvik taban kas kuvveti değerlerine göre anlamlı şekilde az bulundu.

(40)

29 Tablo 6-4. Olguların pelvik taban kas kuvveti değerlerinin sınıflandırılması

Grup I (İnkontinans olan) Grup II (İnkontinans olmayan) p Perineometre 0 Yok 0 0 0,000** 1 Hafif 1 0 0 Hafif 2 0 0 2 Zayıf 1 3 0 Zayıf 2 4 0 3 Orta 1 6 1 Orta 2 10 2 Orta 3 6 4 4 Güçlü 1 1 6 Güçlü 2 0 8 Güçlü 3 0 6 5 Çok Güçlü 1 0 3 Çok Güçlü 2 0 0

Olguların sigara kullanma durumları Tablo 6.5’te gösterildi. Elde edilen istatistiksel sonuçlar anlamlı bulunmadı (p>0,05).

Tablo 6-5. Olguların sigara kullanımlarının karşılaştırılması Grup I (İnkontinans olan) Grup II (İnkontinans olmayan) P Sigara Kullanan 3 6 0,472 Kulanmayan 27 24

(41)

30 Grupların menapoz tipleri Tablo 6.6’ da gösterildi. Her iki grup arasında menopoz tipleri açısından istatistiksel olarak anlamlı bir sonuç bulunmadı (p>0,05).

Tablo 6-6. Olguların menopoz tiplerinin karşılaştırılması Grup I (İnkontinans olan) Grup II (İnkontinans olmayan) p Menopoz Spontan 26 26 1,000 Cerrahi 4 4

Grup I’in inkontinans tiplerinin dağılımı Tablo 6.7’de gösterildi. İnkontinansı var olan olgularda en sık stres tip inkontinans görülürken bunu miks tip inkontinans ve urge tip inkontinans takip etti.

Tablo 6-7. Olguların inkontinans tiplerinin frekansı

N %

Stres 13 43,3

Urge 8 26,7

Miks 9 30,0

Grupların pelvik taban kas kuvveti, fiziksel aktivite düzeyleri, depresyon durumları ve inkontinansın yaşam kaliteleri üzerine etkilerinin karşılaştırılması Tablo 8’ de gösterildi. Gruplar karşılaştırıldığında iki grup arasında pelvik taban kas gücünde istatistiksel olarak anlamlı sonuç elde edildi (p<0,05). Fiziksel aktivite düzeyi ve depresyon durumlarında anlamlı bir fark görülmedi (p>0,05).

(42)

31 Tablo 6-8. Olguların pelvik taban kas kuvveti, fiziksel aktivite düzeyi, depresyon

durumları ve inkontinansın yaşam kalitelerine etkilerinin karşılaştırılması Grup I (ort±SS) Grup II (ort±SS) P PFMs 5,50±1,33 8,60±1,54 0,000* IPAQ 4200,78±3102,81 4256,42±3374,79 0,947 BDÖ 9,73±7,80 9,26±10,02 0,841 VAS 4,26±3,68 - - ICIQ-SF 8,86±5,39 - - *:p<0,05

Olguların VKİ, fiziksel aktivite düzeyi, pelvik taban kas kuveti, üriner inkontinansın yaşam kalitesi üzerine etkisi arasındaki ilişkiler Tablo 6.9’ da gösterilmiştir. VKİ ile fiziksel aktivite düzeyleri arasındaki ilişkiye bakıldığında Grup I’de VKİ ve IPAQ sonuçları arasında anlamlı ters yönlü bir ilişki olduğunu gösteren sonuç elde edilmiştir (p<0,05). VKİ arttıkça fiziksel aktivite düzeyinde azalma görülmüştür. Grup II’de bu açıdan anlamlı bir sonuç elde edilmemiştir (p>0,05). VKİ ile pelvik taban kas kuvveti karşılaştırıldığında her iki grupta da anlamlı ters yönlü ilişki tespit edilmiştir (p<0,05). VKİ arttıkça pelvik taban kas kuvveti azalmıştır. VKİ ile inkontinansın yaşam kalitesi üzerine etkisine yalnızca Grup I üzerinden bakılabilmiştir. İki ayrı değerlendirme metodu kullanılmış (VAS, ICIQSF) ve her iki değerlendirmede de istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmemiştir (p>0,05). Fiziksel aktivite düzeyi ile pelvik taban kas kuvveti arasında Grup I’de istatistiksel olarak anlamlı (p<0,05) ilişki bulunurken, Grup II’de anlamlı ilişki bulunmamıştır (p>0.05). Üriner inkontinansı olan grupta fiziksel aktivite düzeyi arttıkça pelvik taban kas kuvveti de artmıştır. Pelvik taban kas kuvveti ile inkontinansın yaşam kalitesi üzerine etkisi arasında her iki değerlendirme yöntemiyle Grup I’de anlamlı ters yönde ilişki bulunmuştur (p<0,05).

(43)

32 Tablo 6-9. Olguların VKİ, fiziksel aktivite düzeyi, pelvik taban kas kuvveti, üriner inkontinansın yaşam kalitesi üzerine etkisi arasındaki ilişkilerinin incelenmesi

Grup I (İnkontinans olan) Grup II (İnkontinans olmayan) r p r p VKİ-IPAQ -0,369* 0,045 -0,17 0,928 VKİ-PFMs -0,557* 0,001 -0,603* 0,0 VKİ-VAS 0,256 0,172 - - VKİ-ICIQSF 0,273 0,145 - - IPAQ-PFMs 0,507* 0,004 0,074 0,699 PFMs-VAS -0,484** 0,007 - - PFMs-ICIQSF -0,522** 0,003 - - VAS-ICIQSF 0,967** 0,000 - - *: p<0,05 **:p<0,01

İnkontinans var olan olguların inkontinans sıklığı, inkontinansın yaşam kalitesine etkisi, pelvik taban kas kuvveti, depresyon durumu, bel çevresi ve fiziksel aktivite düzeyleri arasındaki ilişkilerin incelenmesi ile ilgili sonuçlar Tablo 6.10’da gösterildi. Grup I’ deki olguların inkontinans sıklığı ve inkontinansın yaşam kalitesi üzerine etkisine bakıldığında iki ayrı değerlendirmede de anlamlı ilişki olduğu anlaşılmaktadır (p<0,05). Grup I olgularının inkontinans sıklığı ve pelvik taban kas gücü arasında ters yönlü anlamlı ilişki olduğunu gösteren sonuç elde edilmiştir (p<0,05). Grup I olguları kendi içinde karşılaştırıldığında inkontinans sıklığı ile yaş, depresyon durumu, bel çevresi ve fiziksel aktivite düzeyi arasında anlamlı bir bağıntı tespit edilmemiştir (p>0,05).

(44)

33 Tablo 6-10. Grup I olguların inkontinans sıklığı, yaş, inkontinansın yaşam kalitesine etkisi, pelvik taban kas kuvveti, depresyon durumu, bel çevresi genişliği ve fiziksel aktivite düzeyleri arasındaki ilişkilerin incelenmesi

Grup I (İnkontinans Var) r p İnkontinans sıklığı-Yaş -0,103 0,587 İnkontinans sıklığı-Gebelik 0,096 0,615 İnkontinans sıklığı-Doğum -0,008 0,967 İnkontinans sıklığı-Bel çevresi 0,095 0,617 İnkontinans sıklığı-VKİ 0,076 0,691 İnkontinans sıklığı-VAS 0,700** 0,000 İnkontinans sıklığı-ICIQSF 0,799** 0,000 İnkontinans sıklığı-PFMs -0,431* 0,017 İnkontinans sıklığı-SEAPI 0,764** 0,000 İnkontinans sıklığı-BDÖ 0,119 0,530 İnkontinans sıklığı-IPAQ 0,022 0,910 *: p<0,05 **:p<0,01

(45)

34

7.TARTIŞMA

Çalışmamızda üriner inkontinansı olan ve olmayan gruplar kıyaslandığında yaşın üriner inkontinans varlığı konusunda bir etkisi olduğu görülmemiştir. Aynı zamanda üriner inkontinansı olan olgular kendi içinde kıyaslandığında yine yaşın üriner inkontinans sıklığına bir etkisi gözlenmemiştir.

Şentürk ve ark. (36) yaptıkları çalışmada 216 postmenopozal dönem olgunun verilerini değerlendirmiştir. Olguların 98’i inkontinansı olan, 118’i ise olmayan olarak ayrılmıştır. Genel yaş ortalaması ise 51,99±6,03’dür. Değerlendirmeler sonucunda inkontinansı olan grubun yaş ortalamasını inkontinansı olmayan grubun yaş ortalamasından yüksek bulmuş ve farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu tespit edilmiştir.

Çiftçi ve ark. (37) çalışmalarında 18 ile 67 yaşları arasında 775 olguyu değerlendirmiştir. Olguların yaş ortalaması 39,4±8,5’dir. Artan yaş ile birlikte stres tip ve urge tip üriner inkontinans sıklıklarının arttığını ve bu farkın özellikle 40 yaştan sonra daha belirgin olduğu belirtilmiştir.

Öztürk ve ark.’nın (23) 35 yaş üzeri 201 kişi ile yaptıkları çalışmada olguların tamamının yaş ortalaması 51,07±11,05 iken, üriner inkontinans şikayeti olan olguların yaş ortalaması 55,16±10,95’dir. Çalışmada elde edilen veriler sonucunda yaş ve inontinans arasında anlamlı ilişki tespit edilmiştir.

Phelan ve ark. (38) çalışmalarında tip 2 diyabeti bulunan 2994 kilolu ve obez kadını değerlendirmişlerdir. 45-76 yaşlarındaki olguların ortalama yaşı 58.0±6.8 bulunmuştur. Elde edilen veriler sonucunda 70 yaş ve üzeri kadınlarda üriner inkontinans riskinin arttığını tespit etmişlerdir.

Ekin ve ark. (39) çalışmalarında 20 yaş ve üzeri 1400 olguya stres üriner inkontinans prevelansı ve yaşam kalitesin, ölçmek amacıyla değerlendirmeler uygulamışlardır. Tüm olgular yaşlarına göre 20-24,25-29,30-34,35-39,40-44,45-49 ve ≥50 olarak 7

(46)

35 sınıfa ayrılmışlardır. İnkontinans prevelansı her grup için ayrı ayrı değerlendirilmiştir. En düşük prevelans en küçük yaş grubunda, en yüksek prevelans ise en büyük yaş grubunda tespit edilmiştir. Değerlendirmeler sonucunda artan yaş ile üriner inkontinans prevelansında artış olduğunu bulmuşlardır.

Choi ve ark.’nın (40) çalışmasında 500 Koreli kadını telefon üzerinden 16 soruluk bir anketle değerlendirmişlerdir. Olgular demografik veriler, bilgi kaynakları, hastalık anlayışları ve genel sağlık arama davranışlarını belirleyen soruları yanıtlamışlardır. Üriner inkontinans insidansı % 23,8 bulunmuştur. Olgular 30-39, 40-49, 50-59 ve 60-64 yaşlarına göre sınıflandırıldığında, 30-39 yaş grubunun üriner inkontinans prevelansı %13 iken bu oran 50-59 yaş grubunda %32,1 ve 60-64 yaş grubunda %28,9 ‘a ulaşmıştır. Sonuçlar yaşla birlikte üriner inkontinans prevelansında artış olduğunu göstermiştir.

Liu ve ark. (41) üriener inkontinans prevelansı ve risk faktörlerini belirlemek için gerçekleştirdikleri çalışmalarında 20 yaş ve üzeri 5476 kadınla yüz yüze görüşmüşlerdir. Araştırmacılar değerlendirmelerinde ICIQ ve Kadın Alt Üriner Sistem Semptomları skalalarını adapte ederek kullanmışlardır. Anketle katılımcıların demografik özellikleri, davranışsal verileri, kronik hastalık öyküsü, jinekolojik ve obstetrik bilgileri, defekasyon verileri ve diğer üriner inkontinans bilgileri elde edilmiştir. 20 ile 100 yaş arasındaki olguların yaş ortalaması 46,8’di. Tüm inkontinans tiplerinde artan yaş ile birlikte üriner inkontinans prevelansı artarken bu durum 80 ie 100 yaş arasında maksimum miktara ulaşmıştır. Sonuç olarak artan yaşın üriner inkontinans için risk faktörü olduğu tespit edilmiştir.

Alan ve ark. (42) üroloji kliniğine idrar kaçırma şikayeti ile başvuran 78 cinsel yönden aktif kadın ile birebir konuşarak Üriner İnkontinans Yaşam Kalitesi Ölçeği(I-QOL), Ürogenital Stres Araştırma kısa formu (UDI-6), İnkontinans Etkisi Sorgulama Kısa Formu (IIQ-7) ve Pelvik Organ Prolapsusu/ Üriner inkontinans Cinsel işlev Sorgulama Formu (PISQ-12) ile değerlendirmelerini tamamlanmışlardır. Sonuç olarak üriner inkontinansın 50 yaş üzeri olgularda davranışlarını sınırlama puanları ve psikososyal etkilenim puanları, 50 yaş altı bayanların puanlarından yüksek bulunmuştur. Stres tip

(47)

36 üriner inkontinansın yaşam kalitesi ve cinsel işlevdeki olumsuz etkisinde ilerleyen yaşla birlikte artış görülmüştür.

Ardila’nın (43) çalışmasında 30-81 yaş aralığında 289 kadın değerlendirilmiştir. Üriner inkontinans, istemsiz idrar kaçırma olarak tanımlanmış ve şiddeti Sandvik 31 indeksi ile tespit edilmiştir. Yaş ortalaması 47 olan olgular 30-44, 45-59 ve ≥60 olarak sınıflandırılmıştır. Sonuç olarak prevelansın en yüksek olduğu yaş grubu 45-59 iken 60 yaş ve üzeri olgularda bu sıklık bir miktar azalmaktadır. Bu sonucun nedeni olarak Ardila utanç ve ileri yaşlarda üriner inkontinans durumunun normal veya değiştirilemez kabul edilmesini öne sürmüştür.

Saadia’nın (44) çalışmasında kendiliğinden yapılandırılmış bir anket ile veriler toplanmıştır. 111 üriner inkontinans şikayeti olan ve 100 üriner inkontinans şikayeti olmayan kadın değerlendirilmiştir. Yaşlarına göre 21-30, 31-40, 41-50 ve ≥51 gruplarına ayrılmıştır. Üriner inkontinans şikayeti olan olgular gruplara benzer sayılarda, üriner inkontinans şikayeti olmayan olgular 50 yaş ve altındaki gruplarda dağılım göstermiştir. Analizler sonucunda VKİ ve yaşın üriner enfeksiyonu şansını arttırması ile üriner inkontinansı arttırdığı görülmüştür.

Kaşıkçı ve ark.’nın (45) çalışmalarına mental ve emosyonel problemi bulunmayan ve iletişim engeli bulunmayan, 65 yaş ve üzerindeki 1094 kadın dahil edilmiştir. Veriler sonucunda %51,6 oranında üriner inkontinans şikayeti olan olgu bulunmuştur. Sonuç olarak 65 yaş ve üzeri kadınlarda yüksek oranda üriner inkontinans şikayeti görülmüştür.

Al-Badr ve ark. (21) çalışmalarında 15-71 yaşları arasında 379 kadını değerlendirmişlerdir. 15-29, 30-44 ve ≥45 olarak 3 yaş grubuna ayırdıkları olguların ortalama yaşları 35 bulunmuştur. Kadınların %41,4’ünde üriner inkontinans şikayeti görülmektedir. Bu oran en fazla 45 yaş ve üzeri olan grupta bulunmuştur. Sonuç olarak 45 yaş ve üzerinin ürner inkontinans için risk faktörü olduğu belirtilmiştir.

(48)

37 Literatürle kendi çalışmamız arasındaki farkın en önemli sebebinin, olgu sayısının yetersiz olması düşünülmektedir. Çalışmamızda 45 yaş ve üzeri olgular 45-54, 55-64, 65-75 şeklinde sınıflandırılmış olsaydı bu konuda daha doğru bir sonuç elde edilebileceği tahmin edilmektedir.

Çalışmamız sonucunda inkontinansı olan ve olmayan gruplar arasında eğitim düzeyi açısından anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır.

Çiftçi ve ark. (37) değerlendirmelerinde ortaokul ve üzeri eğitim seviyesinde öğrenim gören olgularda stres tip ve urge tip inkontinansların önemli derecede az olduğunu tespit etmiştir. Saadia (44) çalışmasında yükseköğretim düzeyinde kişi bulunmamasına rağmen eğitim düzeyini inkontinans varlığı ile ilişkili bulmuştur. Belirli yaş grupları arasında zamanın sosyolojik etkenleri düşünülürse benzer eğitim seviyelerinin görülmesi ve kısıtlı yaş aralığının kullanılması bu sonucun sebeplerinden olabilir.

Çalışmamızda elde ettiğimiz veriler sonucunda inkontinansı olan grubun pelvik taban kas gücü inkontinansı olmayan gruba göre anlamlı olarak farklı bulunmuştur. Kendi içerisinde inkontinansı olan grup incelendiğinde ise inkontinans sıklığı ile pelvik taban kas gücü arasındaki ilişkinin anlamlı olduğu bulunmuştur.

Fitz ve ark. (46) çalışmasında stres üriner inkontinanslı 36 kadın değerlendirmeye tabi tutulup ardından pelvik taban kas gücünü geliştirici egzersizler yaptırılmış ve bunun sonucunda egzersizle artan pelvik taban kas gücünün yaşam kalitesini arttırdığı ve üriner inkontinans sıklığında azalma sağladığı tespit edilmiştir.

Pereira ve ark. (47) 2013 yılında yayınlanan çalışmalarında postmenopozal dönem kadınlarda pelvik taban kas egzersizleri ve vajinal konun üriner inkontinans üzerinde uzun süreli etkisini tespit etmeyi amaçlamışlardır. Stres üriner inkontinans şikayeti olan 45 postmenopozal dönem olgu çalışmaya dahil edilmiştir. Olgular, pelvik taban egzersiz grubu (n=15), vajinal kon grubu (n=15) ve kontrol grubu (n=15) olmak üzere randomize olarak 3 gruba ayrılmıştır. Vajinal kon ve pelvik taban kas egzersiz grubu

Şekil

Şekil 4.2. Pelvik Diyafram Kaslar, Snell (15)
Tablo 6-1. Olguların demografik özellikleri  Grup I  (İnkontinans olan)  (ort±SS)  Grup II  (İnkontinans olmayan)                        (ort±SS) p  Yaş (yıl)  60,16±6,85  57,70±6,62          0,162  Gebelik Sayısı  4,00±1,81  3,10±1,37            0,035*  D
Tablo 6-3. Olguların eğitim düzeylerinin karşılaştırılması  Grup I  (İnkontinans  olan)  Grup II  (İnkontinans olmayan)  p  Eğitim  Düzeyi  Okur-Yazar Değil  3  0  0,315 Okur-Yazar 2 0 İlkokul 19 21 Ortaokul 2 4  Lise  3  4  Üniversite  1  1
Tablo 6-5. Olguların sigara kullanımlarının karşılaştırılması  Grup I  (İnkontinans olan)  Grup II  (İnkontinans  olmayan)  P  Sigara  Kullanan  3  6  0,472  Kulanmayan  27  24
+2

Referanslar

Benzer Belgeler

Dayanıklılık, herhangi bir fiziksel aktivitenin daha uzun süre, yorulmadan yapılabilmesidir. •

Babası, Polonya ihtilalinde Türkiye’ye sığınıp miislüman olan ve Türk ordusunda kahraman­ ca hizmetleri sırasında şehit edilen Mustafa Celalettin (Borcenski) paşanın

• Kadınlar ve erkeklerin genel olarak düzenli fiziksel aktivite ve egzersize verdiği fizyolojik yanıtlar benzer olsa da kadınların dezavantajlı olduğu, hamilelik, osteoporoz

• Fiziksel aktivite spor ve sağlık üzerindeki çalışmalar 1950‘lere uzanmakla birlikte son yıllarda sporun ve fiziksel aktivitenin sağlıklı yaşam biçiminin bir parçası

Bu çalışmada Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde masa başı işlerde çalışan bireylerin fiziksel aktivite düzeyleri cinsiyet, yaş, çalışma süresi,

Üriner inkontinans ile gebelik ve doğum sayıları arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlı değildi (gebelik sayısı için p=0,813.. ;doğum sayısı için p=0,367)

SSoonnuuçç:: So nuç ola rak, yaş lı la rın fi zik sel ak ti vi te dü zey le ri ar tar ken tek ayak den ge skor la rı (göz ler açık ve ka pa lı), ya şam ka li te si alan la

Sağlık çalışanlarında inkontinans prevalansı, klinik özellikleri ve inkontinans bilgi düzeyinin belirlenmesi amacıyla planlanan çalışmamızın bulgularına