• Sonuç bulunamadı

SÜSLEME SANATLARINDA RUMİ MOTİFİ VE TARİHSEL GELİŞİMİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "SÜSLEME SANATLARINDA RUMİ MOTİFİ VE TARİHSEL GELİŞİMİ"

Copied!
106
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

GELENEKSEL TÜRK EL SANATLARI EĞİTİMİ BİLİM DALI

SÜSLEME SANATLARINDA

RUMİ MOTİFİ VE TARİHSEL GELİŞİMİ

YÜKSEK LİSANS

TEZİ

Hazırlayan

ŞEYDA YAVUZ

(2)

T.C.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

GELENEKSEL TÜRK EL SANATLARI EĞİTİMİ BİLİM DALI

SÜSLEME SANATLARINDA

RUMİ MOTİFİ VE TARİHSEL GELİŞİMİ

YÜKSEK LİSANS

TEZİ

Hazırlayan

Şeyda YAVUZ

DANIŞMAN

Yard. Doç. Yılmaz ÖZCAN

(3)

JÜRİ VE ENSTİTÜ ONAY SAYFASI

Şeyda YAVUZ’ un Süsleme Sanatlarında Rumi Motifi Ve Tarihsel Gelişimi başlıklı tezi …/…/2008tarihinde, jürimiz tarafından Geleneksel Türk El Sanatları Ana sanat Dalında Yüksek Lisans olarak kabul edilmiştir.

Adı Soyadı İmza

Üye (Tez Danışmanı): ... ... Üye : ... ...

Üye : ... ... Üye : ... ... Üye : ... ...

(4)

ÖNSÖZ

Geleneksel Türk El Sanatlarının tarihi çok eski devirlere, Orta Asya'ya kadar uzanır. Yapılan el sanatları ürünlerinde yaşam biçimi olan göçebe hayatın özellikleri, tarihî kalıntılardan da anlaşılmaktadır. İşlemeler ve motifler o dönemde mimari, cild, yazı, tezhip, ahşap, çadır, halı, kilim, eyer takımları, elbiselere v.s. uygulanmıştır. 1071 Malazgirt Savaşı'ndan sonra Anadolu'ya gelen Türkler bu zengin sanat ve uygarlık kültürlerini de beraberinde getirmişlerdir. Anadolu'ya yerleşen Türk boyları burada karşılaştıkları örnekleri ve yöntemleri kendi anlayışlarıyla bağdaştırmışlardır. Orta Asya'nın göçebe kültür işlemeciliğini ve sanatlarını burada geliştirerek sürdürmüşlerdir.

Günümüzde, yeniden rağbet görmeye başlayan Geleneksel Türk El sanatlarında; Tezhip, Hat, Minyatür, Kalemişi, Ahşap, mimari’de, oymacılıkta v.s. süsleme motiflerinden Rumi motifi sıkça görülür. İslamiyet öncesinden başlayarak günümüze kadar evrimini tamamlayan rumi motifi tezyinattın olmazsa olmazlarındandır.

Bu araştırmayı yaparken hocam Yard. Doç. Yılmaz ÖZCAN’a, Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü Tezhip Ana Bilim Dalı’nda görev yapan hocam Öğr. Gör. Ünal ERDİNÇ’e, yardımlarını benden esirgemeyen bütün arkadaşlarıma ve Okan ÖZÇELİK’e teşekkür ederim.

(5)

ÖZET

SÜSLEME SANATLARINDA RUMİ MOTİFİ VE TARİHSEL GELİŞİMİ

YAVUZ, Şeyda

Yüksek Lisans, Geleneksel Türk El Sanatları Ana Bilim Dalı Tez Danışmanı: Yard. Doç. Yılmaz ÖZCAN

Ankara-2008

Araştırmada Süsleme Sanatlarının tarihçesi ve süsleme sanatlarında kullanılan motiflere değinilmiştir. Bu motifler hatayi, penç, bulut, yaprak, goncagül, rumi olmak üzere bir çok gruba ayrılıyor. Tez konusu olan Rumi motifinin tarihçesi, çıkış noktası, hangi kökene sahip olduğu, nerelerde kullanıldığı anlatılmıştır.

Rumi motifi İslamiyet öncesi dönemde hayvan mücadelelerini resmederken kullanılmaya başlanmıştır. Bir çok efsanevi hayvanın bir öğesi olarak ortaya çıkmıştır. Kanat , kuyruk, gaga, pençe gibi unsurların yerine kullanılmıştır. Dönem dönem değişime uğramıştır. Stilize edilerek hayvan görünümünü kaybetmiş daha çok bitkisel bir görünüm kazanmıştır. Bu nedenle Rumi motifinin kökeni konusunda bir çok sanatçı ve tarihçi farklı görüşler bildirmişlerdir. Bir taraf Rumi motifinin bitkisel kökenli olduğunu, bir bezelyenin açılım safhalarını andırdığını, bir diğer taraf ise Rumi motifinin hayvansal kökenli olup başlangıçtan bu güne olan değişimi ve gelişiminden dolayı görünüş olarak bitkisel bir ifade alabileceğini fakat tamamen hayvansal bir kökene sahip olduğunu dile getirmektedirler.

Rumi motifinin tarihçesinden çeşitlerine, çizim safhalarından kullanım alanlarına kadar bütün incelikleri kayda alınmış ve bu araştırma içerisinde dile getirilmiştir. Bir çok kullanım alanı olmakla beraber kullanıldığı alanlarında vazgeçilmez bir unsuru olarak göze çarpmaktadır. Bunlara örnek olarak tezhip, hat, minyatür, cild (kitap sanatlarında), taş işçiliği, kalemişi, vitray, ahşap ve oymacılık (mimari’de), çini ve seramik, halı ve kumaş, metal eşyalar v.s. verilebilir.

(6)

ABSTRACT

GREGORİAN MOTİF AND İTS HİSTORİCAL DEVELOPMENT İN ORNAMENTAL ARTS

YAVUZ, Şeyda

High License,The Main Science Branch of Tradational Turkish Hand Arts The Counsellor of the Thesis:Ass.Prof.Yılmaz ÖZCAN

Ankara-2008

During the research, it is mentioned about the history of the ornamental arts and the motifs used in ornamental arts. These motifs are divided into groups such as hatayi, penç, cloud, leaf, goncagül and gregorian. During the research it is told that the history, starting point, the origin of the gregorian motif-the subject the thesis- and where it is use..

Gregorian motif was started to be used while drawing the struggle of animals before the islamic faith.lt appeared as the subject of a lot of legendary animals. lt was used instead of some components such as wing, tail, beak and paw. lt got different during the time by being stylized, it lost the animal appearence and it got the vegetable appearence much more. Because of this reason, lots of artisans and historians had different opinions about the origin of the gregorian motif. While one group claimed that the gregorian motif has vegetable origin and resembles the stages of peas’ expansion, the other group claimed that the gregorian motif has animal origin and probably it has a vegetable appearence because of the alteration and growth from the beginning to today. However they strongly clarified that it has animal origin.

During this study it is all mentioned about the the history, all kinds, drawing stages and using fields of the gregorian motif. It has lots of using fields and moreover; it is one of the most important components of those fields.lIllumination, calligraphy, miniature, bind(for book arts), stone workmanship, penwork, stained glass, wooden and the art of engraving(for architecture), çini and ceramic, rug and cloth, metal goods,..etc. can be given as examples.

(7)

İÇİNDEKİLER BAŞLIK SAYFASI

JÜRİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI……….i

ÖNSÖZ……….ii ÖZET………...iii ABSTRACT………....iv İÇİNDEKİLER………...v ÇİZİM LİSTESİ………...vii FOTOĞRAF LİSTESİ………...x BÖLÜM I 1.Giriş………..……….1 1.1.Problem………..3 1.2.Araştırmanın Amacı……….………...3 1.3.Araştırmanın Sınırlılıkları………...3 1.4.Tanımlar………...………..3 BÖLÜM II 2.Yöntem……….……….9 2.1. Araştırmanın Modeli ……….9 2.2. Evren ve Örneklem……….………..9 2.3. Verilerin Toplanması……….………...9 2.4. Verilerin Analizi……….………..………...9 BÖLÜM III 3. Kavramsal Çerçeve………..………...10

3.1. Türk Süsleme Sanatının Kısa Bir Tarihçesi………10

3.1.1. Süslemenin Oluşumu Ve Motiflere Şematik Bir Bakış ………...12

3.2. Rûmî Nedir? Rumi Motifinin Çeşitli Kaynaklarda Verilen Tanımları …….………...12

3.2.1. Rûmî Motifinin Tarihi Gelişimi………15

3.2.1.1. Rumi Motifinin Türk Süsleme Sanatındaki Yeri………...20

3.2.1.2. Süsleme Sanatlarındaki Rumi Motifinin Türk Tarihindeki Yeri…………...21

3.2.2. İlk Rumi Motifi Ve Kaynağı Hakkındaki Görüşler………...26

3.2.2.1. Şarkiyatçı (Oryantalist) Sanat Tarihçilerinin Rûmî'nin Kökeni Hakkındaki Görüşleri………...26

3.2.2.2. Türk Sanat Tarihçilerinin "Rûmî Kökeni-Hakkındaki Görüşleri………...28

3.2.3. Rumilerde Çizim Özellikleri Ve Çeşitleri……….……….……...33

3.2.3.1. Çizilişine Göre Rumi Motifleri ……….…………...34

3.2.3.1.1. Yalın (Basit) Rumi ……….………...34

3.2.3.1.2. Dilimli(Dendanlı) Rumi ……….………34

3.2.3.1.3. Hurde (İçiçe,İçinde) Rumi. ………...35

3.2.3.1.4. Sarılma (Piçide) Rumi. ………...36

3.2.3.1.5. Sencide Rumi ……….36

3.2.3.1.6 İşlemeli, Yani Serbest Motiflerle Çizilmiş Rumiler………...37

3.2.3.1.7. Müsenna Rumiler………...37

3.2.3.1.8.Çiçekli Rumiler………37

3.2.3.1.9. Rumi içinde Rumi………...37

3.2.3.1.10.Parçalı Rumiler………...37

3.2.3.1.11. Gözlü Rumiler………...37

3.2.3.1.12. Muharrel Rumiler……….37

(8)

3.2.3.1.14. Med-Cezir Rumiler………...37

3.2.3.2. Kullanış Şekillerine Göre Rumi Motifleri……….. …...38

3.2.3.2.1. Ayırma Rumi……… ……….38

3.2.3.2.2. Tepelik Rumi ……….38

3.2.3.2.3. Ortabağ Rumi ………39

3.2.3.2.4.Tek İplik Rumi………40

3.2.3.2.5. İki İplik Rumi……….40

3.2.3.2.6. Üç İplik Rumi ……….……...40

3.3. Rumi Süslemeler……….40

3.3.1. Türk Kitap Sanatında Şemselerde Kullanılan Rumi Motifleri……… …………42

3.4. Motifin Çizimi………. …………...43

3.5. Rûmî Motifinin Kullanım Alanları (Örnekler)………...….45

3.5.1. Kitap Sanatlarından Örnekler ………..45

3.5.1.1.Tezhip……… ………45 3.5.1.2.Hat(Yazı)… ………...50 3.5.1.3. Minyatür………51 3.5.1.4. Cild………53 3.5.1.5. Kaat’ı……….54 3.5.1.6. Mimari 'de………..55 3.5.1.6.1. Taş işçiliği………...55 3.5.1.6.2. Kalemişi………..61 3.5.1.6.3. Vitray………..63 3.5.1.6.4. Ahşap ve Oymacılık………...65 3.5.1.6.5. Çini ve Seramik………..68

3.5.1.7. Halı, Kumaş ve Nakış………...76

3.5.1.7.1. Halı……….76 3.5.1.7.2. Kumaş……….78 3.5.1.7.3. Nakış………...79 3.5.1.8. Madeni Eşyalar………..80 3.5.1.9. Deri………82 3.5.1.10. Kemik(Fildişi)……….83

3.5.1.11. Rumi Motifli Kompozisyon Eskizleri………...………...84

3.5.1.12. Rumili Kompozisyon Örnekleri………..87

3.5.1.13. Rumi Motifli Bordür Örnekleri……….. 88

BÖLÜM IV 4. Sonuç ve öneriler………89

4.1. Sonuç ………..89

4.2.Öneriler……….91

(9)

ÇİZİMLER LİSTESİ Sayfa

Çizim 1- Su ejderi………...16

Çizim 2- Taç formunda rûmî………..16

Çizim 3- Bakır tas üzerinde rûmî kanatlı sfenks figürü………..16

Çizim 4- Rey şehrinde bulunmuş 13.yy Selçuklu kaşesi üzerinde rûmî kanatlı bir sfenks……….17

Çizim 5- Acaib ul Mahlûkat adlı eserden kanatlı bir at figürü (Burak)………...17

Çizim 6- Cezeri'nin Otomata adlı eserinden rûmî kanatlı ejder figürü………...17

Çizim 7- Kuzey Irak Musul' da tespit edilmiş rûmî kanatlı bir melek figürü………….18

Çizim 8- Maden üzerine işlenmiş kanatlı bir kaplan……….……..18

Çizim 9: Deri Çizme. 16. yy 2. yarısı. Müzenin ilk kayıt defterine Sultan II. Selim’e ait olduğu yazılıdır……….19

Çizim10- Bezelyenin şekil değiştirmesi………...27

Çizim 11- Su ejderi……….30

Çizim 12- Hayvan figürleri……….31

Çizim 13- At figürü………32

Çizim 14- Yalın Rumi………34

Çizim 15- Dilimli Rumi……….34

Çizim 16- Dilimli Rumi……….35

Çizim 17- Dilimli Rumi……….35

Çizim 18- Hurde Rumi………...35

Çizim 19- Hurde Rumi………...36

Çizim 20- Piçide Rumi………...36

Çizim 21- Sencide Rumi……….36

Çizim 22- İşlemeli, serbest Motiflerle Çizilmiş Rumiler………...37

Çizim 23- Ayırma Rumi………...38

Çizim 24- Tepelik Rumi………...38

Çizim 25-a Ortabağ Rumi………...39

Çizim 25-b Ortabağ Rumi………...39

Çizim 26 -Üç İplik Rumi………..………..40

Çizim 27- 19. yy. Rumi süslemelerine örnekler………...42

Çizim 28- 19. yy. Rumi süslemelerine örnekler………...42

Çizim 29- Rumili Şemseler………....42

Çizim 30- Rumili Şemseler………...43

Çizim 31- Rumili Şemseler………....43

Çizim 32- Motifin Çizimi………...43

(10)

Çizim 34- Motifin Çizimi………...44

Çizim 35- Motifin Çizimi………...44

Çizim 36-Hurdelenmiş Rûmîler 1/4 oranında tezhibli levhada yer alır. İçinde de tek sıra rûmî bordur kesiti alındı………...46

Çizim 37- Ser levhanın köşesinin l/2 kesitinin çizimi………...47

Çizim 38- Aynı zahriye'nin ortasındaki şemsenin 1/4 kesiti………..47

Çizim 39- İri motifli rûmî kompozisyondan 1/2 oranında ayrıntı………..48

Çizim 40: II.Murat devri kitap tezyinatından bir örneğin bir kesiti………...49

Çizim 41- Yazının arasında ahenkli bir hareketle motifin dalları yayılmıştır…...52

Çizim 42- Minare üzerinde ½ oranında desenin ayrıntısı………..52

Çizim 43-Köşebendin serbest kompozesinden bir parça ayrıntı………....57

Çizim 44-Portal kapıdan motif ayrıntısı……….59

Çizim 45- Bozüyük Kasım Paşa Camii 15. yy. yarısı mermere oyulmuş bir süsleme….60 Çizim 46-Şemsenin madalyonunun 1/2 ayrıntısı, ile………...62

Çizim 47-Bordur içindeki rûmînin 1/2 ayrıntısı……….62

Çizim 48-Şemsenin 1/4 oranında kesitinden bir ayrıntı……….62

Çizim 49-Vitrayın rumi motiflerinin ½ ayrıntıları………...64

Çizim 50-Rahle ayağının serbest kompozisyonundan bir ayrıntı………...65

Çizim 51- İzmir Ödemiş Birgi Ulu Cami Minber’inden ½ oranında ayrıntı…………..67

Çizim 52- İzmir Ödemiş Birgi Ulu Cami Ahşap Pencere Kanadından ½ oranında ayrıntı ………...67

Çizim 53-Kubbe yazısından ve bordüründen küçük ayrıntılar………...68

Çizim 54-Tabağın ortasındaki desenin 1/4 ayrıntısı………...69

Çizim 55-Bordür deseninden bir ayrıntı………...69

Çizim 56-Sütun içindeki motiflerden ve sütun kemerinden ½ oranında birer ayrıntı………...71

Çizim 57-Kubadabat Sarayı Çinilerinde çift kuş figürleri………...73

Çizim 58-Kubadabat Sarayı çinilerinde kuş figürleri………...74

Çizim 59-Kubadabat Sarayı çinilerinde sfenks figürleri………...74

Çizim 60-Kubadabat Sarayı çinilerindeki diğer figürler………...75

Çizim 61-Kubadabat Sarayı çilerinde kaplan figürleri………...75

Çizim 62-Kalkan üzerindeki iri rumi motifinden bir kesit……….80

Çizim 63-Rumi motifli kompozisyon eskizleri………..84

Çizim 64-Rumi motifli kompozisyon eskizleri………..85

Çizim 65-Rumi motifli kompozisyon eskizleri………..86

Çizim 66-Rumili kompozisyon örnekleri………...87

(11)

FOTOĞRAF LİSTESİ Sayfa

Fotoğraf 1-Birinci Pazırık kurganında at koşum takımı ayrıntıları………….………...22

Fotoğraf 2-Altaylarda. Pazırık kurganından gün ışığına kavuşturulan bir eğer örtüsünde. Kartal ve arslan grifonların mücadele Sahnesi………...……..23

Fotoğraf 3-Altaylarda. Birinci Pazırık kurganında, bir eğer örtüsü üzerinde görülen, kaplan ya da parsın bir koyuna saldırışı…………...23

Fotoğraf 4-Birinci Pazırık kurganı. Yular takımının ayrıntısı. Hayali bir kartal. Uzunluk 9,5 cm………...24

Fotoğraf 5-Pazırık kurganları. Eyer takımının ahşaptan yapılma süsleri…………...…24

Fotoğraf 6-Halim Efendinin sülüs, nesih, rika' levhası, Fatih Divanı'ndan, tezhip…....45

Fotoğraf 7-Beylik dönemine ait bir Kur'an Cüzü Zahriye Sayfası (14. yy ) Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi………..46

Fotoğraf 8-Muhibbi Divanı'ndan………48

Fotoğraf 9-II.Murat devri kitap tezyinatından bir örnek………...49

Fotoğraf 10-Rumi süslemeli birkaç yazı(Hat) örneği……….………50

Fotoğraf 11- İslam Sanatı ve Mimarisi kitabından bir minyatür örneği ………51

Fotoğraf 12-Cilt Kapağı……….53

Fotoğraf 13-Bir murakka albüm içinde Kaat’ı olarak yapılmış Sultan II.Mustafa Tuğrası………..54

Fotoğraf 14-Bursa Yeşil Cami. Taçkapı ve mukarnaslan-XV. yy İlk Çeyreği………..55

Fotoğraf 15-Bursa Yeşil Cami. Taçkapı ve mukarnasları -XV. yy İlk Çeyreği……….56

Fotoğraf 16-Divriği Ulu Camii, Sivas………56

Fotoğraf 17-Divriği Ulu Camii, Sivas………...57

Fotoğraf 18-Elhambra Sarayı- Granada……….58

Fotoğraf 19-Elhambra Sarayı, Granada……….58

Fotoğraf 20-İmamzâde Cafer türbesi İsfahan………59

Fotoğraf 21-Kara Ahmet Paşa Camisi Topkapı……….61

Fotoğraf 22-Bir Osmanlı Camisinden………63

Fotoğraf 23-Rûmîli ahşap rahle………..65

Fotoğraf 24-İzmir Ödemiş Birgi Ulu Cami Ahşap Minberinden Ayrıntı………...66

Fotoğraf 25-İzmir Ödemiş Birgi Ulu Cami Ahşap Pencere Kanadından Ayrıntı……...66

Fotoğraf 26-Karatay medresesi kubbesinden çini mozaik süsleme. Konya…………...68

Fotoğraf 27-Fatih Sultan Mehmet Dönemi Baba nakkaş Ekolünden bir seramik tabak………..69

(12)

Fotoğraf 29-Beyşehir Kubâdâbât Sarayı 13.yy Sıratlı Tekniğinde Figürlü

Duvar Çinisi………....72

Fotoğraf 30-Madalyonlu Uşak Halısı………76

Fotoğraf 31-Madalyonlu Uşak Halısı………77

Fotoğraf 32-18th/19th yy Osmanlı kaftanı Topkapı Sarayı Müzesi………...78

Fotoğraf 33-Rumi motifli Kemha (ipek) kumaştan kaftan……….78

Fotoğraf 34- İpek kumaş üstüne altın simle işlenmiş çift başlı kartal ………...…79

Fotoğraf 35- Saray sitili ibadet halısı İst. Veya Hereke 19.yy. halısında rumi………..79

Fotoğraf 36-Rumi motifli bir kalkan………..80

Fotoğraf 37-Cizre Ulu Camii ne ait Tunç Kapı Tokmağı……… ……...81

Fotoğraf 38-Deri üzerine oyularak yapılmış rumi süslemelesi………..82

Fotoğraf 39-Cilt içi oyma şemse ve köşebent motifi,XVI. yy.(Süleymaniye Küt. ŞehzadeMehmed K.No:107)(Ord.Prof.S.ÜNVER çizimi 1975)………....82

(13)

BÖLÜM I 1.GİRİŞ

Bilindiği gibi süsleme sanatları, milletlerin kültür ve sanat anlayışını gösteren faktörlerin başında yer almaktadır. Bu nedenle de süslemenin ana unsuru olan motiflerin, büyük bir önem taşıdığı ve bezeme sanatının temelini teşkil ettiği görülür.

Motifler, çoğu kez toplulukların gelenek ve göreneklerini yansıtan, onların zevk, görüş ve inançlarının ifadesi olarak, bu kavramlar içinde gelişip, üsluplaşmış, o milletlerin sanat simgesi ve temsilcisi olmuştur.

Asırlar boyu çok geniş bir alana yayılmış olan Türk boylarının, uzun yıllar çok farklı inanç ve sanat anlayışına sahip olan toplum ve medeniyetlerle yapmış olduğu çeşitli sanat ilişkileri nedeniyle, bugün çok engin bir kültür hazinesine sahip bulunmaktayız. Bu alanda yüksek uygarlıklar düzeyinde sayısız sanat eserinin meydana geldiği bilinmektedir. İşte bu eserlere bakıldığında, Türk bezeme sanatlarının hemen hemen her dalında çok uzun bir dönemden itibaren kullanılan "rumi" ler başta gelmektedir.

Rumi motifi başlangıcından günümüze kadar, taş, çini, ahşap, kumaş ve kitap sanatları gibi, bütün süsleme alanlarının vazgeçilmez bir öğesi olmuş, özellikle Anadolu Selçukluları tarafından geliştirilerek, bu dönemden itibaren bolca kullanılmaları nedeniyle de, Anadolu anlamına gelen "rumi" deyimini almıştır. Bu motife aynı amaçla, "Selçuki" adı da verilmektedir. Gelibolulu Mustafa Ali, 16. yy'da kaleme aldığı "Meva'idü'n-Nefais Fi-Kava'idi'l-Meclis" adlı eserinde, nakkaş adı ile bilinen sanatkârları, "Karakalem, rumi, hatai (yani pergel resmi) çizen ressamlar" olarak tanımlıyor.

Buna göre, motife bu adın oldukça geç dönemlerden itibaren verildiği anlaşılmaktadır. Türk süsleme sanatının başlıca bir türünü teşkil eden rumî motif, iri bir virgül veya kıvrık dal formuna benzetilebilir. Bazen iki parça hâlinde çatallaşır, minik toplar şeklinde ekler alır, boyu uzayıp kısalabilir.( G.Ü. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt 22, Sayı 1 (2002) 203-209-204)

(14)

Bütün İslâm Sanatında Karahanlı, Gazneli, Abbasî, Emevî, Fatımî ve Endülüs süslemelerinde karşımıza çıktığı gibi (Mülayim, 1999: 168) Selçuklu ve sonrasında Osmanlı Sanatının başlıca motiflerinden biri olarak yüzyıllar boyunca varlığını sürdürmüştür.

Rumî motifin kaynağı konusunda henüz tam bir netlik konusu değildir. Bazı sanat tarihi araştırmacıları, rumî’nin bitki kökenli bir motif olduğunu ileri sürerken, bir kısmı ise rumî motifin hayvan kökenli olduğu görüşünü savunurlar. Arseven’e göre rumî “Türklerin Orta Asya’da en eski zamanlardan beri süslemede kullandıkları hayvan şekillerinin süs mahiyette üslûplaştırılmasından husule gelmiştir.” (Arseven, 1994:1714).

Rumî motifin kaynağı konusunda görüşlerini belirten Strzygowski, bu formların hayvan figürlerine dayandığını ileri sürer (Mülayim, 1999: 169). Mülayim’e göre ise, özellikle ejder figürleriyle rumîler arasında bir form akrabalığı vardır. Bu görüşünü çeşitli örneklerle destekleyen Mülayim; 1239 tarihli Antalya (Bucak) yakınındaki İncir hanı taç kapısındaki yan niş üzerine işlenmiş bordürdeki iri rumîlerin ejder prototipine uyduğunu ifade etmektedir. Yine 1271 tarihli Sivas Gök Medresenin taç kapısında çeşitli hayvan başlarını bir araya getiren 10 çeşit baştan oluşan düzenlemede, özellikle ortadakinin ağzı, alt ve üst çenelerinin dönüşüyle rumî formlarına yaklaştırıldığı görüşünü savunmaktadır (Mülayim, 1999: 169). Kaynağı ne olursa olsun, rumî motifin bitkileri andıran kıvrımlı çizgileri ile aşırı derecede üslûplaştırılmış hayvan figürleri arasında çarpıcı bir benzerlik olduğu açıktır. Bu üslûplaştırma “Söz konusu betimlemeleri tanınamayacak derecede değişime uğratarak, soyutlaştırmaya dek varmıştır.” (Sözen-Tanyeli, 1986: 205).

(15)

1.1 Problem

Araştırma Süsleme Sanatlarında kullanılan motiflerden biri olan Rumi motifinin Geleneksel El Sanatlarımızdaki yerinin belirlenmesi

1.2 Araştırmanın Amacı

Rumi motifinin tarihsel gelişimi, çeşitleri, kullanım alanları ve çizim teknikleri gibi yönlerinin araştırılarak Türk Süsleme Sanatındaki yerinin ve öneminin belirlenmesidir.

Ayrıca;

• Süsleme sanatlarında kullanılan Rumi motifinin kökenini ve çıkış noktası konusundaki görüşler nelerdir?

• Rumi motifinin teknik ve çeşitleri nelerdir?

• Bu kültür değerlerimizin motif çizimi ve fotoğraflarla belgelenerek çeşitleri ve kullanım yerleri belirlenebilir mi?

• Rumi motifinin günümüze kadar ulaşan örneklerinin teknik özelliklerini nelerdir? Günümüzde kullanılan motiflerle eski motifler arasında teknik ve kompozisyon açısından ne gibi farklılıklar vardır?

Sorularına cevap aranacaktır. 1.3 Araştırmanın Sınırlılıkları

Araştırma Süsleme sanatlarında Rumi motifinin kökeni dahilinde; Türklerde İslamiyet öncesi, İslamiyet sonrası ve yakın dönemi olarak, sınırlandırılmıştır.

(16)

1.4. TANIMLAR

Türk Süsleme Sanatında Kullanılan Terimler

Desen: Yalnız çizgilerle boyasız olarak yapılan resim. Figür: Resim ve heykelde insan ve hayvan görüntüsü.

Hüsn-i hat: Güzel yazı. Güzel sanatların "Güzel yazı"'nın kurallı, özellikli ve sanatlı şekil.Arap alfabeli yazının en güzel şekilde yazılması. Başlı başına sanat dalı. Ruhani hendese. Sanatkarına "Hattat" denilmiştir

Kaat’ı: Oyma. Herhangi bir şekil ya da yazının kağıt, deriden oyularak çıkartılmasıyla meydana getirilen bir süsleme sanatıdır. Oyulup çıkarılarak başka yere yapıştırılan kısma “Erkek oyma”, oyulan kısma ise “dişi oyma” denilir.

Kalem işi: Yapıların genellikle iç yüzeylerinin bezenmesinde kullanılan bir süsleme türü. Boya, taş, ahşap yüzeyler üzerine fırça ile boyanan renkli nakışlar.

Kompozisyon: Bir sanat eserinde kurallara dayalı ve estetik anlamlı düzen kurma.

Minyatür: Yazmalarda kullanılan kırmızı madde; suluboya ile yapılan küçük, renkli resimler. Nakış resim. İtalyanca "Minyatura"dan gelmedir. Eskiden buna "Hurde-nakış" (küçük şekil-resim) denilir. Kağıt ve defterleri süsler.

Motif: Süslemelerde tekrarlanan biçim-öge.

Seramik: hammaddesi kil ve seramik elde, kalıpta veya tornada biçimlendirilmiş, fırınlanmış her tür eşyanın genel adı.

Tezhib : Lügat manasına göre "altınlama" demektir. Eskilerin hüsnü-hat sanatı dedikleri güzel yazı niteliğindeki yazıların etrafı ve el yazması kitapların (Kur'an'lar, murakkalar, kıt'alar, divanlar) başlık sahifeleri ve diğer yerlerine çeşitli desen ve motiflerle yapılan süslemelere tezhib, bu sanatın ustalarına da

müzehhib denir. Arapçada altınlama manasına gelen tezhib sözü yalnız altın yaldızla işlenen

işleri ifade etmez; boyalarla yapılan ince kitap tezyinatına da denir. Sırf altınla

yapılan benzer işlere halkâri denilir ki altın yaldızla süslenmiş mânasına gelir. Müzehhibler ekseriya nakış (Fr. Enlumineur) yapan sanatkarlardır. Genel olarak

güzel ve stilize kompozisyonlara "nakış" bunu yapanlara da "nakkaş" derler ki, bunların sadece tek ve çeşitli renklerle terkibini yapanlar demektir. Fakat bu sanatın mensuplarına nakkaş denmez, müzehhib olarak isim alırlar. Üslûp: Bir devrin ya da bir sanatçının kişiliği, bir eserin teknik, renk,

(17)

kompozisyon biçim ve anlatım bakımından özellikleri. Üslûplaştırma: Gerçek şekil ve motiflerin karakterini kaybettirmeden

basitleştirerek, süslemeyi şematik hale sokmak. Üslûp türleri: Selçuk, Bursa, Edirne, klasik, barok, rokoko, yeni klasik,

uyanış gibi bölüm ve karışımlar gösterir. Her uygarlığın kendi adını taşıyan özel ya da karışık üslupları vardır.

Vitray: Renkli camların belli bir kompozisyon düzeni içinde bir araya getirilişi. Avrupa'da özellikle kiliselerin pencerelerini süsleyen vitraylarda, doğaya özgü motiflerin yanında dinsel konular da belli bir düzen içinde resimlenmiştir.

Türk Süsleme Sanatlarında Kullanılan Süsleme Unsurları:

Alınlık: Antik yapıların cephelerinde çatı ile korniş arasında yer alan üçgen biçimindeki kısım. Bir portalin ya da bir pencerenin çerçeve içine alınmış üst kısmına da bu ad verilir.

Bordür: Kenar, genellikle süslemeli kenar şeriti

Kemer: Dairesel, örgülü ara taşıyıcı ve bezeme öğesi. Düşey kuvvetleri eğri kuvvetlere çevirip kemer ayaklarından zemine taşıyan geçiş elemanı.

Kontur: Çevre çizgisi. Figürleri ya da motifleri çevreleyen çizgi.

Mihrap: Cami ve mescitler ile namazgâhlarda kıble yönünde belirleyici mimari öğe. ımamın önünde durduğu bölüm. Genellikle etrafı çerçevelenmiş, duvarda küçük bir girinti biçiminde yapılmıştır.

Mukarnas: Kademeli olarak taşmalar yapacak biçimde, aşırtmalı olarak yan yana ve üst üste gelen, üç boyutlu görünüm veren bir geçiş ve dolgu öğesi. Petek biçimi bir görüntü ile yarım kubbelerin içini dolgulayan islam sanatı öğesi. (sarkıtlı olanlarına istalaktit denilir).

Stilize: üsluplaştırılmış. doğadaki formların belli bir üslubun ya da tekniğin gereği sadeleştirilmiş şekli. stilize çiçek motifi...

Türk Süsleme Sanatında Kullanılan Motifler:

(18)

Bordürler : Süslememizin en zengin bölümünü teşkil ederler. Hemen hemen her tür desenin değişik boyutlarda uygulandığı, dekore edilmiş dar ve uzun satıhlardır. Yerine göre pervaz, ulama, kenar suyu gibi isimler alırlar.

Çintamani Motifi: Yan yana uzanan iki dalgalı çizgiden ve yine ikisi altta biri üstte olmak üzere üç yuvarlak benekten meydana gelen bir motiftir. Çinliler'de ve Japonlar'da "Tama" tabir edilen ve Buda'nın timsali sayılan bir remizdir. Bu motifin Türk bezeme sanatındaki anlamı, daha çok Türk topluluklarının yüzyıllar boyu güçlü hayvanlara karşı duyduğu hayranlığa dayanmaktadır. İki yatay çizginin kaplan postu, şimşek, bulut, ejder gibi değişik yorumları olduğu gibi, üç noktasında kurs, pars beneği, ay, top, kutsal inci gibi çeşitli yorumları bulunmaktadır.

Geçmeler: Özellikle Anadolu Selçukluları tarafından her sahada bolca kullanılmıştır. Yuvarlak bir noktanın etrafında çarkıfelek gibi yer alan çizgilerle desen meydana getirilir. Daima bir alttan, bir üstten olmak üzere kesintisiz devam eden şeritler halindedir. Tezhip sanatında genellikle yazıdan süslemeye geçişlerde ara pervazı (bordürü) olarak kullanılırlar.

Geometrik Mofifler: Türk süslemesinde olduğu kadar bütün İslam ülkelerinin bezeme sanatlarında da büyük yeri vardır. Üçgen, kare, daire, dikdörtgen gibi geometrik formların birleşmesinden meydana gelirler. Başlangıç ve bitiş noktalarının belli olmaması nedeniyle İslam felsefesinin etkisi altında yetiştiği kabul edilir.

Hataîler (Hatayî): Çin ve Orta Asya etkisinde, çoğu kez kökenleri belli olmayacak şekilde stilize edilmiş çiçek motifleridir. Doğu Asya kökenli süsleme motifleri grubu. Stilize edilmiş şakayık, nar, iri yapraklar ile bunların gonca ve sapları başlıca öğeleridir.

Münhaniler: Özellikle Selçuklu dönemi el yazması kitap süslemelerinde görülen bir motiftir.

(19)

Lotus: nilüfer çiçeğinin sadeleştirilmiş şeklidir.

Münhani: Eğri, çizilmiş anlamındadır. 11. ve 15. yüzyıl'larda yazma eserlerin hemen her bölümünde kullanılmıştır. Bazen bordür şeklinde ya da müstakil olarak çizilmiştir. Rumîlerden farklı bir çizim özelliğine sahiptirler. Kompozisyonların hazırlanışında bir hat üzerinde değil, birbirine bitişik olarak çizilir ve açıktan koyuya doğru kademeli bir şekilde boyanır.

Natüralist Çiçekler: Bu süsleme üslûbuna "Şuküfeler" de denilir. XVIII. yy.'dan itibaren Batı sanatının tesiri altında gelişmiş bir tarzdır. Tamamen natürmort anlayışı ile çizilip, boyanırlar.

Palmet: ılkçağ sanatından beri kullanılan bir bezeme motifi. Dilimli simetrik yaprak şeklinde olup, adını Yunanca palma = el sözcüğünden alır.

Panolar: Süsleme desenlerinin simetrik veya asimetrik tarzda oluşturduğu, bütünleşmiş bir kompozisyon görünümü taşıyan, yerine göre koltuk, köşelik vs. gibi çeşitli isimler alan, belirli formlar içinde dekore edilmiş tezyini parçalardır.

Rumî: Türk ve İslam sanatında Batı kökenli süsleme motifi. Yarım palmetlerden türediği ya da hayvansal kökenli olduğu araştırıcılarca tartışılan rumî, Batı illerinde arabesk olarak adlandırılır. Orta Asya'dan gelen ve Anadolu Selçukluları tarafından geliştirilen bu motif genellikle kuş beden ve kanatlarından stilize edilerek üslûplaştırılmıştır.

Rozetler: Dairesel formlar , tamamlayıcı bir unsur olarak komposizyonlarda kullanılır.

Şemse: Süslemede kullanılan oval, dairesel biçimde dilimli ya da düz motifler.

Tığ: Tezhipte desenin bitiminde, ciltte şemse ve köşebent kenarlarında kullanılan yardımcı süsleme motifi.

(20)

süsleme sanatlarının sonuna kadar kullanılan bezeme motiflerimizdendir. Bazı hallerde yarı stilize olarak da çizilseler de kökenleri daima belli olacak tarzdadır.

Zencerek : Birbiri içinden geçen çark sistemini anımsatan bu desenler , ikili üçlü , dörtlü.

Efsanevî veya mitolojik hayvan motifleri:

Ejder: Motifi Osmanlılar Dönemi’nde, XV-XVl. yy. Uşak, Gördes halılarının başka, aynı geleneği sürdüren Bergama yöresi halılarında da stilize edilerek kullanılmıştır. Evren, Efsanevi ateş püskürten hayvan.

Grifon: Bu haşmetli ve güçlü yaratıklar göklerin efendisidirler.Grifonlar hem tehlikeli hem de diğer akıllı yaratıklardan farklıdırlar. Harpiler: Yarı insan yarı hayvan şeklinde yapılan bu yaratıklar gök, kara ve deniz harpisi olarak üç şekilde oluşurlar. Efsanevi bir yaratık olan harpi insan başlı kuş olarak tasvir edilir.

Sfenks: Başı ve gövdesi farklı türlerden (genellikle başı kadın ve gövdesi aslan gibi) oluşan fantastik yaratık

Simurg: Kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, Simurg (mitoloji) , efsanevi bir kuş; Simurg Zakatala, “kuşlar ülkesinin bütün kuşları kafdağı’nın ardındaki padişahları simurg, Zümrüd-i Anka Kuşu

(21)

BÖLÜM II 2.YÖNTEM

2.1. Araştırmanın Modeli

Bu araştırmada literatür taramasına dayalı betimleme modeli kullanılmıştır.

2.2. Evren Ve Örneklem

Bu araştırmanın materyalini, Süsleme Sanatlarında Kullanılan Rumi motifi oluşturmaktadır. Hammaddesine göre sınıflandırılmış Geleneksel Türk El Sanatlarında kullanılmış olan Rumi motifleri desen ve kompozisyon açısından incelenip, fotoğraf ve çizimlerle örneklem alınmıştır.

2.3. Verilerin Toplanması

Belirlenen araştırma konusuna göre literatür taraması yapılmış, fotoğraflar çekilmiş ve çekilen fotoğraflardaki desenlerin genel motif kompozisyonları, çizimleri yapılmıştır..

2.4. Verilerin Analizi

Çeşitli kaynaklardan toplanan veriler ışığında Rumi’nin Türk Süsleme Sanatındaki yeri, tarihsel gelişimi, kökeni hakkındaki görüşler, çizim özellikleri ve çeşitleri ile hammaddelerine göre Türk Süsleme Sanatındaki Rumi kullanımı ve örnekleri sınıflandırılarak sunulmuştur.

(22)

BÖLÜM III

3.KAVRAMSAL ÇERÇEVE

3.1.Türk Süslemesinin Kısa Bir Tarihçesi

Süslemecilik insanlık tarihiyle birlikte başlar. Kendini yaşadığı ortama ve kullandığı eşyayı göze en hoş gelecek şekilde süslemek, onu sanat anlayışı ile biçimlendirmek, insanoğlunun adeta doğal bir tutkusudur denilebilir. Gelmiş geçmiş uygarlıkların arasında, süsleme sanatları en olgun ve seçkin bir seviyeye ulaşmış milletlerden biride şüphesiz Türklerdir. Türk, Orta Asya’dan başlayarak, yakın doğuyu da içine alan milli sanat kültürünü yüzyıllardan beri Anadolu ve Trakya’da çok başarılı bir şekilde yürütmüştür. Ancak konunu genişliği ve bin senelik bir geçmiş, çeşit çeşit üsluplar ve biçimler içerisinde, ansiklopedi oluşturabilecek malzeme verdiğinden, biz burada Türk Süslemeciliğinin geniş bir tarihçesini vermekten ziyade kısa bir sıralama yapmakla yetineceğiz.

Süslemecilik Türklerde dört büyük etki altında gelişerek doruğuna ulaşmıştır: Orta Asya ve Uzak Doğu etkileri: Uygur, Hun ve Çin sanatının anlayışları, Türk Süslemeciliğinden hiçbir zaman kaybolmamıştır denilebilir. Bir çok motif ve desenlerin kökenlerini özellikle Uygur resimlerinde aramak gereklidir.

Yakın doğuda varlılarını sürdürmüş olan pek çok toplumun kültürleri, dinleri ve sanat anlayışları de çok etken olmuştur. Başta XI. ve XII. yüzyıl İran Selçuklularının kendilerine öz kavramları, İlhanlıların parlak ve atak sanat ibdaları, Timurluların ince ve zarif sanat görüşleri, Memlukların, Muzafferilerin, Akkoyunlu ve Karakoyunlu Türkmenlerinin nihayet Safavilerin süsleme sanatlarında gösterdikleri başarılı buluşlar, Türk Süslemesinin oluşmasında büyük rol oynadığı kesin olarak kabul edilebilir.

Türk süslemesinde görülen diğer bir etkide Yakın Doğu ve Anadolu da hakimiyetlerini sürdürmüş olan eski uygarlıkların izleridir. Örneğin; Helenistik çağın, Hititlerin, Sümerlileri, Sasanilerin ve Bizans’ın sanat kavramlarını bir karşılaştırma zemini olarak göstermek mümkündür.( ASLANAPA Oktay /Türk Sanatı, 1. İstanbul, 1972. s. 3)

(23)

Yöresel etkiler: İklimler, goğa örtüleri, İmparatorluğun o yere verdiği önem ve ihtiyaç, çeşitli bölgelerde paralel üsluplar ve ekoller oluşturmuştur. Örneğin; Bağdat, Musul, Tebriz, Diyarbakır, Orta Anadolu, (Konya, Kayseri, Sivas), Amasya, İstanbul, Bursa, Edirne ekolleri kendilerine özgün özellikler taşıyan süslemelerle doludur.

Bu dört etkinin yanı sıra, her devrin kendine göre değişen bir sanat kültürü anlayışı da göze çarpmaktadır. Yeni icatlar ve keşifler, batı dünyası ile ilişkilerin çoğalması Türk süslemeciliğine yeni renkler, motifler, desenler getirmiştir. Bu açıdan ele alındığı zaman süslememizin tarihsel gelişimi beş bölüm üzerinden programlanabilir.

13. yüzyıldan önceki süslemeler

13. ve 14. yüzyıl, Selçuklu ve Beylikler dönemi süslemeleri Osmanlı erken devir ve 15. yüzyıl süslemeleri

16. ve 17. yy ın ilk yarısının süslemeleri ki bu dönemde sanatımız doruğuna ulaşmış ve her dalında çok başarılı olmuştur. Böylece bu bölüm süslemeciliğimiz ‘klasik devir’ olarak tanımlanmaktadır.

‘Türk Rokokosu’ başlığı altında toplanan 18. ve 19.yy süslemeleri

Türk süslemeciliğinin bu tarihi gelişimi zaman içerisinde kendi köken, gelenek ve yorumlarına sıkı sıkıya bağlı kalarak İslam dünyasında seçkin bir yeri bulunduğu ne kadar gerçekse, bu gelişmede İslam düşüncesine de önemle sadık kaldığını belirtmek o kadar yerinde olur. (AKAR Azade ve KESKİNER Cahide Türk Süsleme Sanatlarında Desen ve Motif)

3.1.1.Süslemenin Oluşumu Ve Motiflere Şematik Bir Bakış

Süsleme genel anlamda şöyle tarif edilebilir. Resim sanatının bir kolu olup belirli bir yerin, eşyanın, abidenin daha da güzelleştirilmesi için üsluplaşmış şekil, resim motiflerle değerlendirilmesidir. Demek ki ana teması desen, deseni de oluşturan motiflerdir. Türk süslemesinin zenginliği motif çeşitlerinin bolluğu ve motiflerinin son derece estetik bir yapıya sahip oluşlarından ileri gelmektedir. Yüzyıllar boyu devam eden geleneklerle yoğrulmuş olarak dekoratif sanatlarımızın ileri bir düzeye ulaşmasını sağlamışlardır. Bu denli bir oluşumun nedenlerinden

(24)

biride Türk sanatkarının dini yasaklar nedeniyle resim ve heykel sanatlarında kısıtlandığı için benliğini süsleme sanatları kanalıyla koruma çalışmasında aramak gerekmektedir. Hayal gücünü bu sahalarda bazen ileri derecede bir stilizasyona, bazen ise soyutlamaya kadar giden, modası geçmeyen yapıtlar meydana getirmiştir. Örneğin; selvi ağacı motifinin yanı sıra, aynı büyüklükte bir gül motifini işleyerek ölçü birimini ortadan kaldırması gibi. Ayrıca süslemede, doğanın güzelliği ve verdiği ilham göz önüne alınacak olursa, yüzyıllar boyu kendilerine en güzel yöreleri yurt edinen Türk insanının, gerçek bir sanatçı olarak, doğayı aynen taklit etmek yerine onu üsluplaştırarak uygulamayı doğru bulduğu görülür.

Türk motifleri, tahminlerin üstünde olağanüstü geniş bir konudur. Çalışma ve araştırmaların oranında bu bin bir çeşit motiflerin ve oluşturdukları desenleri, on ana kol altında toplanmıştır.

Bitkisel motifler Hayvansal motifler

Geometrik ve sembolik motifler Geçmeler

Mimari ve insan yapısı formlardan esinlenen motifler Doğadan stilize edilen motifler

Barok, ampir ve rokoko motifler

Yazının dekor ve motif olarak kullanılması

İnsani giysilerinin ve takılarının motifleri(AKAR Azade ve KESKİNER Cahide Türk Süsleme Sanatlarında Desen ve Motif)

3.2. Rûmî Nedir?

Sözlük anlamı, ‘Anadolu veya Anadolu’ya ait’ demektir. Doğu Roma İmparatorluğu’nun, Anadolu yarımadasından İran yaylalarına kadar uzanan alana, o devirde Diyar-ı Rum denildiğinden, XI. Ve XIV. yy ‘lar da, Anadolu Selçukluları tarafından tezyinatta çok sık kullanılan Rumi motifi bu adı almıştır. Yine bu bağlamda Doğu Roma İmparatorluğu’nun toprağı olan Anadolu’ya ‘diyar-ı rum’ , buraya bağl‘diyar-ı şah‘diyar-ıs ve konularda Rumi olarak isimlendirilmiştir. Örneğin; Mevlana Celalettin Rumi, Eşref-i Rumi, Sultan-ı Rumi (Selçuklu Hükümdarı), İklim-i Rumi(Roma Diyarı,Anadolu) şeklinde anılır olmuştur. Anlam kargaşasını

(25)

önlemek ve bazı insanların ard düşüncelerini gidermek için, araştırmacılar ve bilim adamları Rumi yerine ‘Türki’ veya ‘Selçuki’ ismini önermişlerdir.

Gelibolulu Mustafa Ali, XVI. Yüzyılda kaleme aldığı ‘Meva’i dü’n- Nefais Fi-Kaca’idi’l-Mecalis’ (Mecliste oturma kaideleri ile ilgili güzel hususlar) adlı eserinde, nakkaş adı ile bilinen sanatkarları, ‘Karakalem, Rumi, Hatayi (yani pergel resmi) çizen ressamlar olarak tanımlıyor.

Buna göre, Rumi motifine bu adın oldukça geç dönemlerden itibaren verildiği anlaşılmaktadır.

Birbirine bağlı kıvrım dallar ile uçlarındaki bademe benzer yapraklardan oluşan ve Türklerin Orta Asya'dan beri kullana geldikleri Anadolu Selçuklularının stilize ettikleri hayvan figürlerinin formlarının zamanla değiştirilip yeniden yorumlandığı Türk süsleme biçimidir.' 15.yy'dan sonra rûmîler, aşın bir stilizasyonla hayvan figürlü görünümlerinden tümüyle uzaklaşmış; kökeni algılanmayacak şekilde bütün süsleme alanlarında yer alan, farklı bir dekoratif karakter kazanır.

Rumi Motifinin Çeşitli Kaynaklarda Verilen Tanımları

• Süsleme de (tezhip) stilize edilmiş yaprakları andıran ve umumiyetle zıt kıvrımlı iki parçacıktan, bazen tek parçadan ibaret olan motiflerle bir göbeğe bağlı olarak spiral kıvrımlar halinde yapılan süsleme ve süslemedeki motiflerden her biri. (Develioğlu Ferit, Osmanlıca Türkçe ans. Lûg. Kolon 1, sh:1078)

• Selçukluların kullandıkları bir bezeme tarzıdır ki, Türk Tezyinatının başlıca bir nev’ini teşkil eder. Bu tarzdaki bezeme şekilleri Orta Asya da en eski zamanlardan beri tezyinatta kullandıkları hayvan şekillerinin tezyini mahiyetle üsluplaştırılmasından meydana gelmiştir. Türk Tezyinatının klasik bir üslubudur. Gerek mimari gerek eşya üzerinde tezyini olarak en çok kullanılan ve Türklerden bütün İslam memleketlerine sanatlarına geçen bir bezeme tarzıdır. Buna Rumi tabirinin verilmesi vaktiyle Şarki Roma İmparatorluğuna ait olan Anadolu’ya Diyar-ı Rum ve onu zaptederek oraya yerleşen Selçuklulara Rum Selçukluları denmesi dolayısıyla Selçuklulara ait olan bu tarz tezyinata da Rumi denilmiştir. Türkistan’da kullanılan ve oradan bütün Türk ve İslam memleketlerine yayılan bir traz tezyinat

(26)

vardır ki ona da hatayi tabir olunur. Bu iki nev’i tezyinatta Klasik Türk Tezyinatının başlıca iki esas tarzını teşkil eder.(Arseven Celal Esat, Sanat ansiklopedisi, Cilt:2)

• Türkistan binaları üzerindeki çinilerin bezeme öğeleri (Süsleme motifleri) hep Türklerin İslamiyetten önce kullandıkları hayvani ve sembolik şekillerin nebat şeklinde üsluplaştırılmasından meydana gelmiş şekillerdir. Bunlardan biri hayvaniyül şekil, diğeri nebati şekilde olmak üzere iki nev’idir ki, evvelkilere hayvani şekilli, sonrakilere hatayi denir. (Arseven Celal Esat, Türk Sanat Tarihi, X. Fasikül. S:723-724

• Şarkta sanat telakkileri asırlarca bir kaynaktan inkişaf etmiş, lakin Anadolu’ da Selçuklulardan beri bir Türk Süsleme Sanatı ekolü de doğmuştur ki bunun memleketimize has bir karakteri bile meydana gelmiştir. Hatta şekillerden ibaret stilize efsanevi kanatlı hayvanlardan doğan nakışlara bile ’RUMİ’ denmektedir. Rumi Anadolu demektir. (Ord. Prof. Dr. Ünver A. Süheyl, Yeşil Türbesi Mihrabı, 2. Baskı. S:10-11, 1955 İst.)

• Bu üsluplaşmış bitki öğeleri ile işlenen ve Orta Asya’dan geldiği için Hatayi denilen tarzın yanı başında Rum yeri Anadolu Selçuklularının umumiyetle kullandıkları, eski hayvan şekillerinin üsluplaşmasından meydana gelen ve Rumi denilen kıvrımlar ve grift dallardan müteşekkil tarz da yer alır. (Ord. Prof. Yetkin Suud Kemal, İslam Mimarisi, 2. Baskı 1859, Terimler Kısmı. S:430. satır 25-30)

• Hayvani asıllı unsurlar, hayvanlarda ilahi bir kudret görüldüğü ve inanıldığı zamanlardan kalma bir itikatla yapılan şekillerdir. Sfenks, grifon, ejder, çeşitli kuşlar, tavşan, sığır v.s. gibi efsanevi ve doğal hayvanların, filiz yaprak, kanat, boyun, baş, gaga, kuyruk biçiminde üsluplaştırılmış motiflerden meydana gelmişlerdir. Doğu’da sanat telakkileri aynı kaynaktan doğmuş ve gelmiştir. Fakat Anadolu’da, Selçuklulardan zamanımıza kadar orijinal bir Türk Süsleme Sanatı ekolü doğmuştur. Bunun memleketimize has bir karakteri bile meydana gelmiştir ki işte buna ‘RUMİ’ veya ‘SELÇUKİ’ denilmiştir. (Türkiye Vakıflar Bankası ve Vakıflarımız Dergisi. S:46)

• Anadolu Selçuklularının kullandıkları filiz ve yaprak şeklinde üsluplaştırılmış stilize hayvan motiflerinin meydana getirdiği dolaşık

(27)

tezyinata verilen isim. (Ord. Prof. Dr. Yetkin Suud Kemal, İslam Mimarisi, 2. Baskı 1959, Terimler kısmı, s:480)

• Bunlardan başka, yaprağa benzeyen ama gerçekte üsluplaştırılmış hayvan şekillerinden başka bir şey olmayan ve Rumi denilen bir bezeme çeşidi daha vardır ki Selçuklu mimarisinde en çok uygulanan motif budur. Hayvani menşei olan bu öğelerin bazıları daha kolaylıkla teşhis edilebilir. Kayseri civarındaki Sultan Han’ın avlusunda köşk-mencid’in kemerinde görülen kıvrımlı yılan gibi. (Ord. Prof. Dr. Yetkin Suud Kemal, İslam Mimarisi, 2. Baskı 1959, Terimler kısmı, s:237 satır: 12-18)

3.2.1. Rûmî Motifinin Tarihi Gelişimi

Rûmî'nin kelime alamı "Anadolu" demektir.2 Anadolu'ya verilen isimlerden olan Diyar-ı Rum veya Rum ili (Rumeli) ; rûmî motifinin Anadolu'da ortaya çıkmış olduğunu ortaya koyar. XI. yy.da Selçuklu Türkleri tarafından kullanılarak süsleme sanatımıza kazandırılan rûmînin tavşan, balık, kurt, kuş gibi havyan motiflerinden stilize edilip tasarlandığı görülür.3 İlk örneklerde stilize edilen hayvanların ne olduklarını tanımak mümkün iken, zamanla kuşların kafalan, tavşanların ayaklan gibi bazı ayrıntıların atılmasıyla rûmîler klasik şekillerini bulmuş ve kökenlerini belli etmeyecek şekillere dönüşmüşlerdir.

Rûmî'nin kökeni üzerinde daha da derinleştiğimizde şu Türk Devletleri; Büyük Selçuklu Devleti, Hazneliler, Karahanlı Devleti, Uygur, Göktürk ve Asya Hunları sırasıyla karşımıza çıkmaktadır.

Anadolu Türk Sanatı, öncelikle B. Selçuklu, Gazneli ve Karahanlı Devletlerinin sanatlarına uzanan köklerden beslenmiştir. 1071'de B. Selçuklu Sultanı Alp Arslan ile Malazgirt zaferiyle Anadolu'ya yerleşen Türkler kısa zamanda bu topraklarda hâkimiyet kurmuşlardır. Beraberlerinde getirdikleri, çok zengin maddi manevi kültür değerlerini, karşılaştıkları köklü Anadolu kültürleriyle birlikte kendi potalarında eriterek birleştirmeyi başarmışlardır. Türkler dâima yem gelişmelere açık olmaları yanında, şuurlu, milli bir yapıya sahip olduklarından, Anadolu Türk Sanatı çok özgün bir tarzda ortaya konulmuştur.

Çeşitli mücadeleler içinde geçen ilk devirlerde, Anadolu Selçuklu Sanatında fazla bulgulara râstlanamamıştır. Daha sonra gelen ilk Anadolu-Türk Beylikleri devrinde ilk Türk mimari eserleri verilmiştir.

(28)

Danişmentliler (1090-1178) Sivas, Kayseri, Malatya 'da Saltuklular (1092-1202) Erzurum'da,

Artuklular (1098-1234) Diyarbakır'da

Mengücekliler (1118-1252) Erzincan, Kemah, Divriği.

Selçuklu Dönemine ait ilk belirgin Rûmî motifinin geçtiği birkaç örnek:

Çizim 1-Su ejderi

Rûmî'ye dâir en erken örneğin "su ejderi" olduğu fikri hakimdir Ejderin kanatlan rûmî’ nin primitif evresine güzel bir örnek sayılır

Çizim 2- Taç formunda rûmî

Melek figürünün başı üzerindeki taç rûmî ile bezenmiş

(29)

13. yy Selçuklu dönemi. Kadın başlı hayvan vücutlu bu figür rumi stilizasyonu hakkında bizlere fikir vermektedir. Bacak hareketleri sanki rûmî motifini andırır.

Çizim 4- Rey şehrinde bulunmuş 13.yy Selçuklu kaşesi üzerinde rûmî kanatlı bir sfenks.

Çizim 5- Acaib ul Mahlûkat adlı eserden kanatlı bir at figürü (Burak)

Çizim 6- Cezeri'nin Otomata adlı eserinden rûmî kanatlı ejder figürü. Orijinal New York Metropolitan Müzesindedir.

(30)

“”

Çizim 7- Kuzey Irak Musul' da tespit edilmiş rûmî kanatlı bir melek figürü

Çizim 8- Maden üzerine işlenmiş kanatlı bir kaplan.

13.yy'dan itibaren Anadolu Selçuklu mimarisi, devamlı gelişme göstermiştir. Mimarideki bu gelişme taş ve ahşap bezemelerle de göze çarpar. Gerek işçilikteki ustalık, gerekse desendeki zenginlik, konumuz olan rûmî motifi için de geçerlidir. 1258 tarihli Konya Sahip Ata Camii portali, Selçuklu dönemine en güzel örnektir. Ancak Osmanlı döneminde rûmî'nin varlığı mükemmellik evvelki hiçbir devirde mukayese kabul etmez. Selçuklu ve Anadolu Beylikleri devirlerinin eserlerinde görülen rumîler, hayvan figürleriyle aralarındaki yakınlığı ortaya koymaktadır. Türkler'in, İslâmiyeti kabulünden sonra, tabii hallerde hayvan resimlerinin süsleme içinde kullanılması azalmaya başlamıştır. Özellikle Osmanlı süslemelerinde buna oldukça az rastlanır. Her türlü tasvirden kaçınan İslam Sanatı, yasaklanan insan ve hayvan figürlerini çizmek isteyen sanatkârları, giderek soyutlamaya götürmüş ve genellikle geometrik şekil ve düzenlemelerde ilerlemeye, bu alanda yaratıcı olmaya zorlamıştır.Bu nedenle de, Selçuklu döneminden sonra, rumi motifleri, aşırı bir üslûplaşma altında, hayvani yapılardan tamamen sıyrılmış, her türlü inanç ve kavramsallıktan uzak, dekoratif süsleme örgelerinden oluşmuştur. XV. XVI. yy.lar bezeme sanatlarımızın her alanda en

(31)

üstün seviyesine ulaştığı bir dönemdir. Buna paralel olarak süsleme motiflerimizde de büyük bir zenginlik görülür.

Çizim 9: Deri Çizme. 16. yy 2. yarısı. Müzenin ilk kayıt defterine Sultan II. Selim’e ait olduğu yazılıdır. (Anadolu Medeniyetleri Sergi Kataloğu III.Dr. Filiz

Çağman )

Kullanılan her örge bu dönemde milli karakterine kavuşmuş, tutarlı, dengeli ve estetik açıdan, kusursuz bir nitelik kazanmıştır. Rumi'lerin her yere uyan bünye yapıları ve daima kendini yenileyen değişik örnekleri ile Osmanlı süsleme sanatındaki etkinliği yine başta gelir. Özellikle Fatih Sultan Mehmet döneminde, hükümdarın özel kütüphanesi için yaptırılan pek çok sayıdaki yazma eserde, rumi üslûbunun yepyeni bir Türk Osmanlı karakterinde ele alınarak yorumlandığını görmekteyiz. (BİROL İnci ve DERMAN Çiçek “Türk Tezyini Sanatlarında Motifler “ist.1995)

Osmanlı Devleti'nin son dönemlerine doğru, süsleme sanatlarımızın temel yapısını güçlendiren çizim kurallarına pek önem verilmediği ve Batı sanatının da etkisi altında, klasik süsleme motiflerinin giderek özelliğini kaybettiği dikkati çeker. Bu tesir 19. yy'da daha da artmış, yapılan kompozisyonlardaki gerilemeye paralel, motiflerde de büyük bir bozulma meydana gelmiştir.

(32)

Aynı dönemde, neo-Klasik denilen bir üslûp altında yapılan eserlerde görüldüğü gibi, rumi çizimlerindeki denge ve görünüşlerindeki estetik tamamen kaybolmuştur.

3.2.1.1.Rumi Motifinin Türk Süsleme Sanatındaki Yeri

Türk Süsleme Sanatında önemli bir yeri olan Rumi motifi, her devirde, her üslupta, başlangıcından günümüze kadar taşta, çinide, ahşapta, madende, kumaşta, tezhipte pek çok kullanılmıştır.

Bazı müellifler Rumi’yi üslup olarak kabul etmişler, bazıları ise desen tekniğinde kullanılan temel unsur olarak görmüşlerdir. Rumi’nin penç, yaprak, bulut gibi diğer motiflerle bir arada çok kullanılmış oluşu, motife temel unsur sıfatı kazandırır. Diğer taraftan aynı motifi süsleme sanatının her dalında müstakil kullanılmış olarak görüyoruz. Bu sebeple kompozisyon tipleri arasında Rumili desenin ayrı bir yeri ve önemi vardır. Bu da Rumi’ye bir üslup sıfatı kazandırır. Nitekim diğer motif gruplarıyla birlikte kullanılan Rumi’yi bir hatayi ile aynı sap üzerine çizemeyiz. Rumi motiflerini ayrı bir şebeke üzerine yerleştirmek mecburiyeti vardır. Bu özelliği de üslup veya tarz oluşunu doğrular.

Netice olarak, Rumi, zengin ve itibarlı kullanılış sahasında hem üslup hem de temel unsur kabul edilebilir. Burada bir nokta üzerinde önemle durulması gerekiyor. Bir üslup veya süsleme tarzını ifade etmek maksadıyla XVI. Ve XVII. Yy. Avrupa’sında ortaya atılan arabesk terimine sık sık rastlanıyor. Bu kelimenin lûgat manası “Arap tarzı. Tuhaf karmaşık bir süsleme tarzı”dır. Bu terim bilhassa Avrupalıya grift ve karmaşık gelen Rumili üslup içinde kullanılmıştır. Rumi’nin Uygur Türklerinden gelme bir motif olduğu, Rumili bir desenin nasıl ince hesap ve kurallar çerçevesinde çizildiği fark edilmemiş olacak ki, bu Avrupa yakıştırması Türk sanat tarihçileri tarafından da hemen benimsenerek günümüze kadar gelmiştir. Arabesk adı altında birbirini tutmayan örneklere bakılırsa, bu terimin Türkler tarafından ne kadar şuursuzca benimsediği görülür. Çünkü bu bezemelerde, diğer doğu ülkeleri içinde bir Türk tarzı yaratıldığı ve mazisinin İslamiyet öncesine dayandığı düşünülmemektedir. Nitekim son senelerde Türk süsleme sanatları üzerinde yapılan ciddi çalışmalar göstermiştir ki arabesk terimi açık ve belirgin bir tarzı ifade etmemektedir. Bu terimin kaldırılmasıyla da kaybedilecek bir kavram yoktur.

(33)

Rumi’nin kelime manası, “Anadolu’ya ait” demektir. Vaktiyle Roma İmparatorluğu’nun hüküm sürdüğü ve İran yaylalarına kadar uzanan Anadolu Yarımadası’na Diyar-ı Rum denmesi sebebiyle motif bu adı almıştır.

Rum kelimesi, Doğu Romalılardan bahseden bir ayet dolayısıyla Kuran-ı Kerim’in 30. sûresine, Arapçada “o” sadası yerine “u” sadası kullanıldığı için, “Rum” adının verilişi neticesi, Türkçe’ye de bu şekilde girmiş; Doğu Roma İmparatorluğu’nun toprağı olan Anadolu “diyar-ı rum”, buraya bağlı şahıs ve konular da Rumi olarak isimlendirilmiştir.

Doğu Roma İmparatorluğu’ndan sonra, eski Yunancayı resmi dil olarak alan Bizans İmparatorluğu da Türkler tarafından Rum adıyla anılmakla beraber, onların Roma ile münasebetlerinin bulunmadığı malumdur.

Türk Süsleme Sanatlarına ilgi duyan gazeteci Ebuzziya Tevfik Bey (1849-1913)’in de bu kargaşayı önlemek için yazılarında, Rumi yerine Türki denilmesini istemiş, bunu torunu Ziyad Ebuzziya Bey’den öğrenmiş bulunmaktayız.

Aynı endişeyle, Celal Esad Arseven de, Rumi motifine Selçuki ismini vermiştir.

3.2.1.2. Süsleme Sanatlarındaki Rumi Motifinin Türk Tarihindeki Yeri Türklerin zengin kültür hazinesinden beşeriyete sundukları eserlere bakıldığında ilk göze çarpan, hayvan figürüdür. Bilindiği gibi Orta Asya bozkırlarında yaşayan Türkler için hayvan çok önemlidir. Kahramanlık, kuvvet, bereket, mertlik, bağlılık gibi değerlerin sembolü sayılmış olan hayvan sanatkarlara da ilham kaynağı olmuştur.

Tarihte en eski Türkler, M.Ö.I. binde, Kuzey Çin’de yaşayan Hiyong adı ile tanınan Asya Hunlarıdır. Bunlara ait Güney Sibirya’da, Altay Dağları eteklerinde, Pazırık‘da Rus arkeologu Rudenko tarafından açılan kurganlarda, M .Ö .III. ve IV yüzyıldan kalma eşyalar ele geçmiştir. Leningrad Hermitage Müzesi’nde saklanana bu eserler arasında halı, kumaş, renkli keçe, aplike örtüler üzerinde, sık sık hayvan figürlerine rastlanır. Ayrıca bu bölgelerdeki desenlerde, Rumi motifini hazırlayıcı nitelikte motifler görülmektedir.

(34)

Fotoğraf 1: Birinci Pazırık kurganında (Frolov koleksiyonu) at koşum takımı ayrıntıları.

1- ağaçtan oyularak yapılmış bir madalyon üzerine kedi kafası 2- kurt kafası

3- kurt kafası 4- kedi kafası 5- kedi kafası

6- deriden yapılmış insan başı şeklinde maskeler 7- deriden yapılmış insan başı şeklinde maskeler

(35)

Fotoğraf 2: Altaylarda. Pazırık kurganından gün ışığına kavuşturulan bir eğer örtüsünde. Kartal ve arslan grifonların mücadele sahnesi

(Rumi Motifinin İlk Öncüleri, Dr.Hatice Aksu)

Fotoğraf 3:Altaylarda. Birinci Pazırık kurganında, bir eğer örtüsü üzerinde görülen, kaplan ya da parsın bir koyuna saldırışı.

(36)

Fotoğraf 4: Birinci Pazırık kurganı. Yular takımının ayrıntısı. Hayali bir kartal. Uzunluk 9,5 cm.

Fotoğraf 5: Pazırık kurganları. Eyer takımının ahşaptan yapılma süsleri. ‘eğri kesim’ tekniği ile meydana getirilmiş birbirlerine girmiş hayvan figürleri. Daha sonraki devirlerde sanatkarlar tarafından üsluplaştırılarak işlenen hayvan figürü, çoğu zaman güçlü göstermek, hareketine efsanevi hız katmak gayretiyle kanatlanmış ve bu kanatlar, Rumi motifine benzer şekillerle işlenmiştir. IX. Ve X. Yy.larda Uygur Türklerine ait Bezeklik freskinde görülen Rumi kanatlı ejderha tasviri, elde bulunan en eski belgedir. Eserlerinde altın varak kullanılan, minyatürlerinde portre sanatını başlatan Uygurlarda, Rumi motifini de açık olarak

(37)

görüyoruz. Fakat eldeki vesikaların azlığı, bu motifin sadece var olduğunu bildirerek, devrinde kaydettiği gelişmeler hakkında fikir veremiyor.

Uygur kültürü, Doğu Türkistan sınırlarını aştı. Doğu’da Mançu, Kitay, Moğol çevresine, batı da Türk-İslam kültürüne kaynak teşkil etti. Nitekim IX. Yy. dan itibaren, Abbasiler zamanında Asya’da kurulan ilk İslam-Türk devleti Karahanlılar’dır. Kabul ettikleri inancın ışığında gelişen bu devlet Uygurlardan miras aldıkları sanatta da ileri gitmişlerdir. Bugün Kırgızistan’da, Fergana vadisinin doğusuna düşen Özkent’te, Karahanlılara ait 3 türbe bulunmaktadır. Türbelerin duvarındaki bezemelerde geometrik desenler, bitki motifleri yanında pek çok Rumi motifi de görülür. Kitabelerin zeminini süsleyen Rumiler, ilk defa müstakil şebeke üzerinde bir kompozisyon özelliği kazanmıştır.

Böylece Uygurlar’da hayvan figüründe bir motif olarak görülen Rumi, bu devirde helezon şebekeler üzerinde, desen haline gelecek kadar gelişmiş ve süsleme sanatında bir üslup veya bir tarz olmuştur.

Gazneli Türk Devleti’nde ve Hindistan’da yapılan Türk eserlerinde gelişmesini sürdüren Rumi motifi, Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun abidelerinde önemli süsleme unsuru haline gelmişlerdir.

1071’de Büyük Selçuklu Sultanı Alp Aslan komutasında kazanılan Malazgirt Zaferi ile Anadolu’ya ayak basan Türkler, kısa zamanda bu topraklarda hakimiyet kurmuşlardır. Beraberlerinde getirdikleri çok zengin maddi manevi kültür değerlerini, karşılaştıkları köklü Anadolu kültürüyle birlikte kendi potalarında eriterek birleştirmeyi başarmışlardır. Türkler daima gelişmeye açık olmaları yanında, şuurlu, milli bir yapıya da sahip olduklarından, Anadolu Türk Sanatı, Karahanlı, Gazneli ve Büyük Selçuklu sanatlarına uzanan köklerden beslenmiştir.

Çeşitli mücadeleler içinde geçen ilk devirlerinde Anadolu Selçukluları, sanat faaliyeti gösterememiştir.

Daha sonra Danişmendliler (1092-1178) Sivas, Kayseri, Malatya’da; Artuklular (1098-1234) Erzurum’da; Mengücekliler (1118-1252) Erzincan, Kemah, Divriği’de ilk Türk Mimari eserlerini vermişlerdir.

XIII. yy. dan itibaren Anadolu Selçuklu mimarisi, devamlı gelişme göstermiştir. Mimarideki bu gelişme taş ve ahşap bezemelerde de göze çarpar. Gerek işçilikteki ustalık, gerekse desenlerdeki zenginlik, konumuz olan Rumi motifi içinde geçerlidir. 1258 tarihli Konya Sahip Ata Camii portali, Selçuklu dönemine en güzel örnektir. Ancak Osmanlı döneminde Rumi’nin vardığı mükemmellik, önceki hiçbir devirle kıyaslanamaz.

(38)

Selçuklu ve Anadolu Beylikleri devirlerinin eserlerinde görülen Rumiler, hayvan figürleriyle aralarındaki yakınlığı ortaya koymaktadır. (Şekil 1)

Bununla birlikte yine aynı dönem Rumi motifleri, münhani diye isimlendirilen motiflerle de benzerlik gösterir: O kadar ki, bu devre ait birçok bezemelerdeki motifin Rumi mi yoksa münhani mi olduğuna karar vermek zordur. (şekil 2-3-4)

Hatta aynı devirden kalma İlhanlı ve memluk eserlerindeki bezemeli bölümler incelendiğinde, XIV. Asır başlarında Rumi ve Münhani motifleri, gerek şekil gerekse boyanışıyla önemli benzerlik gösterir. Bu asrın ikinci yarısından sonraki yazma eserlerdeyse, desenlerin daha da olgunlaştığı ve bu iki motifin aynı karakterler taşımaya başladığı görülür.

Zaten Rumi ve Münhani’nin hayvan figürü gibi aynı kaynaktan çıktığı kabul edildiğine göre, motiflerin gelişme halinin başlangıcında ayırt edilemeyecek kadar birbirine benzemesi yadırganmaz.

Osmanlı eserlerinde Rumi’nin gelişerek bir karakter kazanmasıyla Münhani isimli motiften kesin olarak ayrıldığı görülür. Lûgat mânâsı “eğri” olan Münhani’nin yine eğri çizgilerden teşekkül eden Rumi motifinin XIII. Ve XIV. Yy.larda kadarki görünüşünün devamından başka bir şey olmadığı düşündürücü bir hususdur.

3.2.2.İLK RUMİ MOTİFİ VE KAYNAĞI HAKKINDAKİ GÖRÜŞLER 3.2.2.1.Şarkiyatçı (oryantalist) Sanat Tarihçilerinin Rûmî'nin Kökeni Hakkındaki Görüşleri:

Rûmî motifinin kökeninde yer alan görüşlerden biri de, rûmînin bitkisel süsleme öğesi olmasıdır. Bu konuda çok önemli bir kaynak olarak , 1873 yılında Sultan Abdülaziz'in hazırlatmış olduğu " Usul-i Mimarî-i Osmanî " de , Montani Efendi, Bogos Efendi ve Chachian et Mailard tarafından hazırlanan ve çizilen Rumîlerin kabak çiçeği ve fasulye bitkisi ile benzerliği ortaya koyulmuştur.

Kendileri Türk sanatçıları oldukları halde rumînin kökeni hakkında bitkisel rûmî motifinin yarım palmet motifinin değişmesiyle ortaya çıktığını savunan Yıldız Demir'in yanı sıra, Muhsin Demironat da rûmî'nin ağaç dalarının kıvrımlarında kaynaklandığı görüşünü ortaya koymaktadır. Varka ve Gülşah albümünde, minyatürlerdeki süslemeler bitkisel kökenli rûmîlere gösterilen örnekler arasındadır. Bu eserde kullanılan rûmîler kanşık bir çalı şeklinde zemine yayılmış, yapraklar ve dallar meydana gelen kompozisyonların görüntüleri rûmînin

(39)

bitkisel kökene bağlamasını sağlamıştır. Hatice Aksu'da tez araştırmalarında, Arum yani livik isimli çiçeğin rûmî formu andırdığım tesbit ettiğini belirtmektedir. Anadolu Türk mimarisinde en çok karşılaşılan yaprak karakterli bitkisel motif olan "rûmî" ismine hiçbir batılı sanat veya mimarlık tarihçesinin eserinde rastlanmamaktadır. Söz gelimi Oleg Grabar rûmî ve benzeri, pek çok formu, palmetin bir çeşitlenmesi olarak ele alır ve diğer pek çok şeklinde aslında palmetten türediğini ileri sürer. G. Marçois, Kuzey Afrika ve İspanya'daki İslam Sanatım kapsayan çalışmalarında rûmîye benzer formları, palmet versiyonları olarak değerlendirir ve akantus yaprağıyla ilişkili olabileceklerini ifade eder.

O. Graber, İslam Sanatının Oluşumu adlı eserinde, hemen hiçbir motif veya kompozisyonu somut olarak ele alıp isimlendirmese de, muhtemelen rûmîden " yarım palmet" diye bahseder.

Arthur Upham Pope'da, rûmî karakterli bazı motifleri isimlendirmede ya "yarım akantus yaprakları" veya "arabesk çiçeği" ya da "fantastik yapraklar" biçiminde karmaşık bir terminoloji tercih eder ve çoğu birbirine benzer görsel malzeme sunar. E. KühnePin ise "arabesk" terimini benimsediği görülür.

W. Deney, Bursa Yeşil Camii'yi de kapsayan bir çalışmasında motife tek bir terim bulmaktansa "yarılmış yapraklar" (split-leaf) adını kullanmayı benimser. (Çizim 10)

Çizim 10- Bezelyenin şekil değiştirmesi

Rûmî motifinin batılı kaynaklarda yarım palmet motifinin değişmesiyle ortaya çıktığı hakkında oldukça yaygın bir kanaat vardır. E. Kühnel, Die Arabeske,

(40)

Wiesbaden 1949'da bu kanaati temsil eder ve motifin gelişmesi hakkında fikirlerini etraflıca açıklar.

Diğer görüş ise: Rûmî motifinin bitkisel kökenliği olduğunu savunanlardır. Bunlar ise bu motifin Mısır ve daha sonra Yunan sanatlarında süsleme unsuru olarak kullanılan palmet motifinden türediğini ileri sürmüşlerdir. Bu teoriye göre yarım palmet motifinin değişmesiyle rûmî motifi oluşmuştur

3.2.2.2. Türk Sanat Tarihçilerinin "Rûmî Kökeni-Hakkındaki Görüşleri: Türklerin zengin kültür hazinesinden beşeriyete sundukları eserlere bakıldığında ilk göze çarpan "hayvan figürü" dür. Bilindiği gibi Orta Asya bozkırlarında yaşayan Türkler için hayvan çok önemlidir. Kahramanlık, kuvvet, bereket, mertlik, bağlılık gibi değerlerin sembolü sayılmış olan hayvan, sanatkârlara da ilham kaynağı olmuştur. Tarihte en eski Türkler M.Ö 1. de, Kuzey Çin'de yaşayan "Hiyong" adıyla tanınan Asya Hunlar'dır. Bunlara ait Güney Sibirya'da, Altay Dağlan eteklerinde, Pazırık da, Rus arkeologu Rudenko tarafından açılan kurganlarda M.Ö 3. yy. ve 4. yy.dan kalma eşyalar ele geçmiştir. Leningrat Hermitage Müzesinde saklanan bu eserler arasında halı, kumaş, renkli keçe, aplike örtüler üzerinde sık sık hayvan figürlerine rastlanır. Ayrıca bu belgelerdeki desenlerde rûmî motifini hazırlayıcı nitelikte motifler görülmektedir. Daha sonraki devirlerde sanatkâr tarafından üsluplaştırılarak işlenen hayvan figürü, çoğu zaman güçlü göstermek, hareketine efsanevi hız katmak kanatlanmış ve bu kanatlar "rûmî" motifine benzer şekillerle süslenmiştir.

9. ve 10. yy.larda Uygur Türklerine ait Bezeklik freskinde görülen "rûmî kanatlı ejderha" tasviri elde bulunan en eski belgedir. Esrelerinde altın varak kullanan, minyatürlerinde portre sanatını başlatan Uygurlarda rûmî motifini de açık olarak görüyoruz. Fakat eldeki vesikaların azlığı bu motifin sadece var olduğunu bildirerek, devrinde kaydettiği gelişme hakkında fikir veremiyor.

Uygur kültürünü Doğu Türkistan sınırlarını aştı. Doğu'da Mançu, Kitay, Moğol çevresine, batıda Türk İslam Kültürüne, kaynak teşkil etti. Nitekim 9.yy.dan itibaren Abbasiler zamanında Asya'da kurulan ilk Türk-İslam devleti Karahanlılar'dır. Kabul ettikleri inancın ışığında gelişen bu devlet, Uygurlardan miras aldıkları sanatta da ileri itmişlerdir. Bugün Kırgızistan'da, Fergana vadisinin doğusunda, Özkent'te Karahanlılar'a ait üç türbe bulunmaktadır. Türbelerin duvarlarındaki desenlerde geometrik desenler, bitki motiflerin yanında pek çok rûmî motifi de görülür. Kitabelerin zeminini süsleyen rûmîler ilk defa müstakil

(41)

şebeke üzerinde bir kompozisyon özelliği kazanmıştır. Böylece Uygurlar'da bir hayvan figüründe bir motif olarak görülen rûmî, bu devirde helezon şebekeler üzerinde, desen haline gelecek kadar gelişmiş ve süsleme sanatında bir üslup ve tarz olmuştur.

Gazneli Türk Devletinde ve Hindistan'da yapılan Türk eserlerinde sıkılıkla görülen rûmî motifinin, artık gelişmiş örnekleri görülmeye başlamıştır. Gazneliler de hayvansal formlardan, bitkisel helezon şebekelerine geçiş ve stilizasyon açık olarak görülür.

Rûmînin zoomorfik (hayvansal) kökeni bugün bile tam netlik kazanmış değildir. Hayvan kökenli olduğu hipotezi Viyanalı sanat tarihçi Josef Strzygowski (1862-1941), Celal Esad Arseven (1875-1971) ve diğer sanat tarihçilerce de savunulmaktadır. Bu tezi kuvvetlendiren şekiller gerçekten de hayvan üslubunu çok iyi ortaya koyduğu muhakkaktır.

Rûmî motifinin Orta Asya hayvan üslubundan kaynaklandığını, kıvrık dalların bitkiden çok hayvan biçiminden esinlendiğini söyleyen Strzygowski'yi destekleyen Arseven'de :" zoomorfik figürler somutlaşarak bitkisel karakter kazanmış ve bitkisel süslemeler olarak karşımıza çıkmıştır" demektedir.

İç Asya kaynaklı olarak Türk sanatında önemli bir yere sahip olan ve hayvan üslubu olarak nitelendirilen bu süslemenin görüldüğü bu bölgeler, "İç Asya veya Orta Asya diye adlandırılan Türk bozkır sanatının geliştiği Altay, Tanrı dağları dolayları, İç Moğolistan, Kırgızların yaşadığı Kuzey Karadeniz bölgeleridir. Ancak Orta çağ boyunca hayvan üslubu örnekleri Güneydoğu Asya, Çin ve İskandinav ülkeleri'nde de çeşitli biçimlerde de görülmüştür. Hayvan üslubunun doğuşu da tesadüfi değildir. Zira İslamiyet'ten önce Türk topluluklarında şematik eğilimler zoomorfiktir. Fantastik yaratıklar çeşitli yaratıkların sembolize edildiği hayvanlar, insanların enerjilerini dışa vurmak için sanatın aracılığının kullanıldığı öğeler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Avrupa literatüründe " İskit Üslubu" olarak adlandırılan bu üslubun Hun kavimleriyle ilişkili olduğu, Hunlarda, Göktürklerde Şamanların düşmanlardan kaçma arzusu ile hayvan donuna büründükleri bilinmektedir. Hayvanlarına çok değer veren Orta Asya Türkleri, onları kuvvet, kudret, bereket, iyilik, kötülük sembolleri olarak sanatlarında ifade etmişlerdir. Hayvan üslubunun M.Ö 7.yy. lara dayandığı örneklerle belirtilmesine rağmen aralarında J.Strzygowski'nin de bulunduğu bazı tarihçiler, bu üslubun Buzul Çağı'na kadar indiğinden söz etmektedir.

Şekil

Şekil 32-Motifin Çizimi
Şekil 35-Motifin Çizimi

Referanslar

Benzer Belgeler

Süslemeler süsleme yapılacak yüzey malzeme yapısına göre değişik tekniklerle yapılabilir.. Farklı malzemeler üzerinde aynı teknikleri kullanarak da

• El dokuması halılar, elde ya da fabrikada eğrilmiş yün, pamuk ve ipek ipliğin çözgü haline getirilerek halı tezgâhına taşınması ya da bu ipliklerin tezgâh

• oya yapımcılığı, deri işçiliği, müzik aletleri yapımcılığı, taş işçiliği, bakırcılık, sepetçilik, semercilik, maden işçiliği, keçe yapımcılığı,.. • ,

• Selçuklu ve Beylikler dönemi ağaç eserler daha çok mihrap, cami kapısı, dolap kapakları gibi mimari elemanlar olup üstün işçilik içermişlerdir.. GELENEKSEL TÜRK

Bunlar dikdörtgen levha, dairesel levha, tuğra, armudi şekli ve simetrik olarak yoğunluk kazanırken düz yazı olarak

• Geleneksel orta oyununda mekân olarak ev ve bürolarda alanı ikiye ayırmak için evlerde arkası giyim mekânı olarak kullanılır. Saraylarda haremlik ve selamlığı ayırmak

• Genelde binaların salon ve oturma alanlarının tavanlarında dekoratif amaçlı olarak ve güncel olarak da ışık hüzmeleri elde etmek için arkasına ışık

BOZER, R., “Selçuklu Devri Levha Çinilerinde Form, Duvar Kaplama Tasarımlarına Yönelik Tespitler ve Fırınlama Sonrası Yapılan Bazı İşlemler”, Anadolu Toprağının