• Sonuç bulunamadı

Ercümend Ekrem Talu'nun ellinci yılı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ercümend Ekrem Talu'nun ellinci yılı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

z y ı e ö i ı m ö c i m i î j o i

AKŞAMDAN AKŞAMA

Ercümend Ekrem Talu’nun

ellinci yılı

Kıym etli muharrir Ercümend Ek­ rem Talu’nun elli yaşma girdiğini, matbuat hayatının da otuzuncu yıl dönümünü idrâk ettiğini öğreniyoruz.

Romanlarından, hikâyelerinden, ma­ kalelerinden, bilhassa mizahî yazıla­ rından Ercümend Ekremi tanımıyan var mıdır? Bir münekkidin şu sözü

aklımdan çıkmaz: *

'«A ğ la tıc ı şeyler yazmak kolaydır. Meselâ veremden, bir babanın evlâdı­ nı kaybetmesinden bahsederek kari­ lerin kolaylıkla gözlerini sulandırabi- lirsiniz. Fakat güldürücü şeyler bul­ mak daha güçtür. Zira basmakalıp mizahî mevzular mevcut değildir.»

Ercümendin babası, geçen neslin en büyük üstadı sayılırdı. Ahlâkındaki yüksekliği, halindeki kibarhğile de şöhret alan Recaizade Ekrem, zamanı­ nın genç ediplerine hocalık etmiş, on­ ları yetiştirmiş, bediî terbiye ile teçhiz etmişti. Tevfik Fikret gibi şairler Recai- zadeyi kendilerine yol gösteren iistad saymışlardı.

Onun zühuruna kadar, şairlik ala­ turka saz gibiydi: İçkisiz, meyhane- siz olamazdı. Hattâ sofu şairler bile neyden bahsedip «İlâhî mecazdır!» derlerdi. Ercümend Ekremin babası, bu motifi değiştiren, tabiat aşkını, re­ aliteyi sanata koyan, Avrupailiği ge­ tiren adamdır.

Fakat o, gamlı bir şairdi. Oğlu Nijad ölmüş, bunu anlattı, durdu.

Ercümend Ekrem, babasının sanat istidadına tevarüs etmekle beraber,

mizaçta onun aksülamelini temsil

etti: Daha güç olan neşeli yolu tuttu; bunda da cidden muvaffak oldu.

Fakat Ercümend münhasıran gül­ düren bir muharrir değildir. Okuyan, fikir söyliyen, icabında halka nasihat eden bir müelliftir. Fransızcayı, Fran­ sız edebiyatını en iyi bilen sayılı Türk münevverleri arasındadır. Fakat en eski osmanlıcasından en yeni halk di­ line kadar her türlü tiirkçelere de bü­ tün gavamızile sahiptir. Eserlerinin tek satırında bile fransızcayı iyi bil­ mekten mütevellid bir alafranga züp­ peliği yoktur. En mahallî çeşnideki mu­ harrirlerimizin başında gelir.

Ercümend Ekremi şahsen ilk önce Vi- yaııada tanıdım: Biz talebeydik, o mü­ fettiş gelmişti. Ödümüz patlıyarak yanına gittik. Kahkahalarla kınla kı­ nla kendisinden aynldık.

Üstadın bir hususiyeti de şaşılacak derecede çalışkanlığı, çalışmakta in­ tizamı ve velûdluğudur.

O, işte bu mânalarda garplıdır. Yoksa zevk itibarile tam İstanbul ço­ cuğudur: Viyanada, gecelik entarisi­ ne karşı duyduğu hasreti bize bir ya­ na yakıla atlatmıştı ki...

Yarım asır yaşamasına rağmen ha­ lâ çok genç olan Ercümend Ekrem gittikçe inkişaf eden bir muharrirdir. Ondan şaheserler bekliyoruz ve ona uzun ömürler diliyoruz: Hem tabiî,

hem edebî bir ömür... "r ■ ‘Ti b %

fVâ

-Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

İlgili ürünün fiyatıyla müşterilerin harcanabilir gelirleri arasındaki oranın bir sonucu olan ve ürünün fiyatı müşterilerin harcanabilir gelirine oranla

With the characteristics of high sensitivity of this DSS, frontline health workers for TB control may find it useful as a screening tool for anti-TB prescription errors. The

Çok eski yıllarda Göksu ile Küçüksu bilhassa cuma, pa­ zar ve çarşamba günleri bü­ yük bir tahaccüme uğrardı.. O kadar ki cuma günleri Göksu deresinde

ile o devir aydının milliyetçi bir görüşle buhranı nasıl dile ge­ tirdiğini ifade etmeye çalışacağız: Şüphesiz Ömer Seyfettin, parçalanmak, yutulmak,

Örne¤in, ayn› boyda, ayn› kiloda olan ve ayn› antrenman› yapan iki tak›m, dakikada 30 kürek çekerek parkuru tamamlad›¤›nda tak›m- lardan birinin ortalama kol

Anne Sütüyle Bulaşma İzlenen Bir Bruselloz Olgusu A Case of Brucellosis Transmitted Through Breast Milk.. İbrahim Halil Şahin 1 , Celal Çalışır 2 , Hakkı Mustafa Güldüren 3

Diğer taraftan Elmalı - Kadı­ köy isale hattının inşası müte­ ahhidine ihale olunmuştur.. Bu hattın boyu 10 kilometre uzun­ luğunda olup 600 milimetrelik

Attilâ Ilhan’ın hakkımdaki görüşleri baştan beri bel­ liydi: Yirmi yıl önce beni “III.. Yeni”