M Ü Z İ K
TARİHİNE GEÇTİ
G
EÇTİĞİMİZ yılMontpellier Festi valinde müzik tarihinde
ilk kez Beethoven senfo nilerini Liszt partisyon larıyla çalan İdil Biret, sanki hiç büyümemiş gibi hâlâ anılarımızın harika çocuğudur... Piyanosu nun başında devleşen bu dünya çapında ünlü vir tüöz, bitki sevgisi, kedi lere düşkünlüğü, alçak gönüllülüğü ve gözlerin deki çocuksu aydınlıkla özel yaşamında insanı şaşırtacak kadar ünlü kişiliğini bastırır.
Bir sanatçı olarak ise, geçmişi altın sayfalarla dolu. Ankara’da doğdu, 3 yaşında piyano dersleri almaya başladı, 15 ya şında Paris Konservatu- oarı’ndan üç ödül ile mezun oldu, 16 yaşından beri dünyanın her yerin de konserler veriyor, bir çok uluslararası yarış mada da jüri üyesi.
“ Her şey ben farkında
olmadan gelişti” diyor. “Ben küçükken annem evde kuzenlerini toplaya rak am atörce müzik yapardı. Müzik duya duya büyüdüm. Bu arada harika çocuk etiketini yapıştırdılar, öyle zan nettiler. Elimde olmadan müziğe yönlendirilmiş tim. Ama bir dönem oldu
—herkeste olabilir bu—
ben daha yararlı işler yapacağım dedim, tıbbı düşündüm, özellikle araş tırma bölümünü... Bilim beni bir ara çok ilgilen
dirdi. Ama, olacak şey değildi, yaptığım işi sür dürmek zorundaydım . Şimdi müziği çok sevdiği min farkındayım.”
İdil Biret, dünyada ilk kez geçen yıl Beethoven’ in dokuz senfonisini Liszt partisyonlarıyla dört kon serde çalmıştı. Ancak konserden önce eser plağa çalındı, ilginç bir öyküsü var bu önemli sanat olayının: ».
“ Kimse transkripsi yon çalmadığı için senfo niler çalınmadı. Çok çalış
mak, çok zaman ayırmak gerek. Çok kısa zamanda hazırlandım, çünkü önce plağı yaptık. Başlangıçta bir senfoniyi hazırlamam istenmişti. Onlar 5. senfo niyi düşünmüşler. Ancak tek başına 5. senfoni kısa geldi, ben yanında 4. sen- . foniyi çalmak istedim. İkisi uzun geldiği için, yanmda kısa bir eser daha istediler, albüm yapmak için. O zaman 1. senfoni yanına çok iyi gider diye düşündüm. Derken, hepsini birden çalmaya karar verdik. Şimdi plakla ilgili olarak aldığım en güzel övgü, eserlerin sanki özgün ola rak piyano için yazılmış gibi çalındığının söylen mesi...”
Konserleri iki yıl önce sinden program lanan Biret, Beethoven senfoni lerinde olduğu gibi, bir projenin birden ortaya çıkmasından daha çok zevk aldığını söylüyor. Bugün parmaklarına güç lü eserler emanet edilen sanatçım ız, kendisine özel burs tahsis edildiği çocukluk yıllarında beste de yapardı.
“ Küçükken beste de yaptım. Hâlâ zaman zaman canım bir şeyler yapmak ister.Ama, fazla çalışmalarım nedeniyle buna zaman ayıramıyo rum. Ancak eskiden emp- rovizasyon yapardım, ona döndüm şimdi. Paris’e ilk gittiğimde de çok yapar dım, ancak onların meto du çok kuralcıydı, empro- vizasyondan, korkarlardı, şimdi dünya değişti, onlar da emprovizasyon ya pıyorlar. Çok olmamakla beraber ben bazı olaylara tanık oldum, örneğin hocam Kempff çok yaş lıydı ve bir konserde
Schubert sonat çalı
yordu. İkinci kısmı baş ladı ama, baktım çaldığı Schubert sonat değil ama, o stilde çok güzel bir emprovizasyon. Meğer parçanın devamını unut muş ... Rubinstein da anılarında böyle bir olay anlatıyordu. Gençliğinde bir konserden sonra bis
yapması gerekmiş ama... eyvah!.. Parçayı unut muş, onu atlayarak de vam etmiş. Emprovizas yon bir yerde iyi, bir yerde kötü. Ayrı bir yete nek gerekir.”
İstanbul festiva lle rinde sık sık çalan Idil
Biret, yaz tatillerini de çoğunlukla Tuzla’da ku zenleriyle geçirir ve on bir yıldır evli olduğu eşi Şefik
Büyükyüksel ile Brük
sel’de oturur. A ncak
Brüksel’de asıl oturanın kendisi değil, eşi oldu ğunu söyler:
“ Ben sürekli gidip geliyorum, konserler ne deniyle genellikle evden uzaktayım, insan buna alışıyor da, sonra yerinde duramaz oluyor. Aslında boş zaman yaratılıp bir yerlere gidilebilir ama, bu kez de yumuşuyorsunuz, oysa form tutmaya mec bursunuz. Ben mesleğim nedeniyle günde 16 saat çalışıyorum. Bu bir disip lin meselesi. Ama ben bir ara eğlenmek için resim yapıyordum. Resme baş ladığımda bazı şeylerin öneminin azaldığını fark
ettim. Üst baş boya o l muş aldırmıyorsunuz...” Avrupa ülkelerinden
Sovyetler Birliği’ne, Ame rika Birleşik Devletlerin den Avustralya kıtası
na kadar dünya konser salonlarında Türk adını başarıyla sürdüren kadın sanatçımızın müzik-giysi koordinasyonuyla ilgili olarak da ilginç görüşleri var:
“Açıkça söylemeliyim ki, giysi konusunda ör nek alınacak bir sanatçı değilim. Yılda birkaç elbi seye ihtiyacım oluyor. Ancak bu konuda ken dime göre bazı tasarıla rım var. Bir ara sadece siyah-beyaz giymek la zım, başka renkler doğru olmaz diye düşünüyor dum. Şimdi, özellikle orkestrayla çalarken kontras yapmak fena olmaz diye düşünüyo rum. Örneğin san, kır mızı, güzel bir turkuaz... Tabii parçanın karakte riyle de uyumlu olmalıdır renk. Çünkü bilimsel ola rak açıklanmasa bile, muhakkak renklerle ses lerin ilişkisi vardır. Bir ‘la
majör’ tonalitesine kır
mızı düşünemem. Majör tonalitelerine daha çok yeşil ile mavi renkler, ya da beyaz, bej, krem gibi nötr renkler olmalı. Ama
‘re majör’de kırmızı gibi
daha koyu bir renk olabi lir. Mozart’ın ‘Re Minör
Konçertosu’ ile Beetho
ven’in trajik bir konçer tosu arasında pek fazla bir fark yoktur, onları çalarken, su mavisi elbise giyemezsiniz. Çünkü su mavisi ancak empres yonist bir esere gider. Zaman olsa her şey böyle incelenebilir.Tabii bu arada sadelikten de ayrıl mamak gerekir.”
Senfonilerden, kon çertolardan başka, Idil Biret’in sevdiği müzik türleri, dinlediği, izlediği diğer müzik dallarından sanatçılar da var:
“ Ben caz müziğini de çok severim, modern müziği de. Ayrıca bazı pop grupları var ki, bayı lıyorum dinlemeye. Örne ğin video-peep’ ler var dır... Bunlar iki, üç dakikalık kısa, grupların parçalarını hem resimli, hem danslı hazırlanmış tanıtım programlarıdır. Hepsinin de iyi olduğunu söyleyemem ama, çok beğendiklerim oluyor. Cazda sevdiklerim ise...
Bili Evans, Miles Da- vis, sonra John Colt- rain, bazıları...”
Kendi müzik yaşa mında sayısını bilmediği kadar plak ve geçen yıl çaldığı Beethoven senfo nileriyle oluşmuş tek albümü olan Idil Biret, konserlere çok önem veri yor. Zira çağdaş teknoloji ile plaklar üzerinde iste nildiği gibi oynanması artık mümkün:
“ Plakta her şeyi yapa biliyorlar, aylar sonra bir notayı plağa koyabiliyor lar, eski plakları yenileye biliyorlar. Her şeyi yapı yorlar, örneğin akustiği fazlalaştırıp ekoyu azal- tabiliyorlarmış. Birinin çaldığını başka birine koyabiliyorlarm ış. Bu nedenle konserler çok önemli ve aynı nedenle Beethoven albümü Mont- pellier Festivali’nde çal dıktan sonra çıkarıldı.”
İdil Biret mesleği ile evliliğini birlikte
götürebilen nadir kadınlardan biri.
Bunda onun yumuşak ve neşeli kişili
ğinin rolü olduğu gibi, eşi Şefik
Büyükyüksel’in anlayışlı bir eş ve
büyük bir müziksever yapısı da rol
oynuyor. Onu evde eşi ile diz dize
görenler nasıl büyük bir sorumluluğu
rahatlıkla yüklendiğini tahmin bile
edemezler.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi