• Sonuç bulunamadı

Mustafa Aslıer kendini anlatıyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Mustafa Aslıer kendini anlatıyor"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

/

Mustafa ASLIER.

MUSTAFA A SLIER

KENDİNİ A N LA TIYO R

Resme ne zaman başladınız?

1981 Mart ayında, son açtığım sergide 1946’ dan bu yana yaptığım resimlerden örnekler var-

ORJİNAL RESİMLER dı. Evet, 35 yıl önce başlamış oluyordum re-

RESSAMIN KOLEKSİYONUNDAN sim yapmağa...

ALINMIŞTIR Daha önce resim yapmadınız mı?

İlkokula Kırcaali ilçesinin Çataklar köyünde başladım. Türkiye sınırları dışında kalan bu Türk köyünün ilkokulunda, o zamanlar, dinsel ağırılklı öğretim yapılıyordu. Okulu devlet değil, Türk toplumunun kendisi işletiyordu, değil, Türk toplumunun kendisi işletiyordu. Bu sebeple resim dersi hiç yapılmadı. Yalnız, benden iki sınıf ileride bir öğrenci ile daha güzel at resmi çizmek için yarıştığımı anımsı­ yorum. Bir de, babam, evimizin iç duvarlarına ş ivit mavisiyle beyaz üstüne meyva ve çiçek resimleri yapardı. Ben de, o süsleri yapabilme özlemi duyardım.

26

Sonra?

(2)

ortaokula başladım. İşte orda, resim yapabil­ me imkânını buldum. Resim öğretmenimiz sa­ yın Kenan Özbel’di. Ne yazık ki onunla yalnız bir ders yılı çalışabildim. Başka yerde görev aldı, gitti. O bir yıl içinde, bende resme karşı uyandırdığı sevgi ve ilgi bugüne kadar sürecek güçteydi. Ortaokuldan sonra, Balıkesir Necati- bey İlköğretmen okuluna devam ettim. Orada­ ki çok iyi donatılmış resim ve heykel atelye- lerini unutamam. Rahmetli Sırrı Özbay resim, sayın Mahir Gürsel şekillendirme öğretmeni- mizdi.

Sırrı Özbay, yetenekli bulduğu öğrencileri, bir akademideymiş gibi çalıştırırdı. Çizgilerimi ve suluboya resimlerimi beğenirdi. Son sınıfta resim atelyesi sorumlusu yapmıştı beni.

Peki, ya ilk serginiz?

İşte oraya geliyorum. Okul yönetimi, benim re­ simlerimle okulda bir sergi düzenledi. Profes­ yonel anlamda olmamakla beraber, bu, ilk ser- gimdi. Öbür derslerde de başarılıydım. Bir yandan, fizikçi veya matematikçi olmayı kuru­ yordum. Fakat sergi sonuncu gördüğüm takdir ve teşvikler, resim yolunu seçmemi kolaylaş­ tırdı. O dönemden elimde yalnız bir tek resim var. Ötekiler okulda kalmıştı. Ne oldu, bilmi­ yorum. O resim bir siyah-beyaz. Anısı da var. Sayın Mahir Gürsel resmi görünce çok ilgi­ lendi ve grafik çalışmamı önerdi. O günden sonra daha çok çizdim ve oyma-baskı çalışma­ larıma yöneldim.

Yani, mesleğinizin yönü belli oldu...

Evet, artık mesleğimin yönü belli olmuştu. Yüksek öğrenim için bu yönde gidebileceğim kurum olarak Gazi Terbiye Enstitüsü Resim-İş bölümü vardı. Sınavlara katıldım ve çizelge­ nin ilk ismi olarak bölüme alındım. Resim öğ­ retmenlerimiz rahmetli Refik Epikman, Sayın Malik Aksel ve Şinasi Barutçu idiler. Onların yardımı ile resim sanatına duyduğum sevgi ve ilgiye bilinçli çalışma ve akıl eklendi Bir yandan da sanat tarihi dersleri başlamıştı.

Yabancı ressamları bu dönemde mi tanıdınız?

Öyle de denebilir. Çünkü Daumier, Rembrandt ve Goya’nın çizgi ve özgün baskıları çok etki­ liyordu beni. Sırası gelmişken şunu da söyli- yeyim. Gravür sanatı yerine özgün baskı sa­ natı deyimini kullanıyoruz şimdi. Kalıbı sa­

natçı tarafından hazırlanan orijinal sanat eser­ leri basmak için yararlanılan tekniklerin bir bölümünde kalıplar oyulmaz. Bu sebeple oyul­ muş anlamına gelen gravür kelimesi bütün teknikleri anlatmakta yetersiz kalır. Özgün bas­

kı sanatı bütün teknikleri anlatacak bir yeni de­ yim olarak kullanılmağa başlanmıştır. Ne di­ yordum? İşte ben bu etkiyle özgün baskı tek­ niklerinden yararlanma yollarını aradım. Bö­ lümde taş baskısı, metal gravür yapmak için donatım ve malzeme yoktu. Yalnız monotipi ve lino (-leum) oyma-baskı yapabiliyordum. 1946 1947 den elimde kalan ilk özgün baskı örnek­ leri o günlerde yaptıklarımdır. Litografi

yap-Metal Gravür. - Metal engraving Ağaç üzerine kazıma (tahta gravür, 1971). - Incised de­ coration on wood (wood engraving 1971).

(3)

Satranç oynayanlar (1945, oriji­ nal çini mürekkebi. Sanatçının en eski resmi kendi koleksiyo­ nunda). - Chess players (1945). This is the artist's earliest work. From his own collection)

mağı çok istiyordum. Fransızca bölümündeki bir arkadaşımın yardımiyle Daumier’nin sana­ tını anlatan bir kitabı, bir yıl uğraşarak Türk- çeye çevirdim. Sonunda, Ankara’da, bir ba- sımevinde litografi yapma imkânını buldum. Sayın Rasim Arseven ustanın yardımiyle ilk taşbaskılarımı yaptım 1949 yılında.

Bu nekadar sürdü hayatınızda?

Özgün baskı sanatı tutkusu yıllarca sürdü. Ga­ zi Eğitim Enstitüsünü bitirdikten sonra Matbaa Meslek Lisesi’ne Grafik Resim Öğretmeni ola­ rak atandım. İşte orada bir litografi presine ve gerekli taşlara kavuştum. Ayni presle me­ tal gravür de basabiliyordum. O günlerde Tür­ kiye’de, başka bir yerde gravür ve litografi yapıp basma imkânı yoktu. Akademi yangının­ da presler hasar görmüş, ilgili atelyeler çalış­ maz olmuştu. Matbaa Meslek Lisesi’nde ( o za­ manlar henüz bir bölümdü) teknik denemeleri­ mi oldukça ilerlettim.

Avrupa’ya gidişiniz nasıl oldu?

1953 yılında M illî Eğitim Bakanlığı’nın açtığı yarışma sınavını kazandım ve Almanya'ya, grafik sanatlar öğrenimine gönderildim. Mün:h Üniversitesinde dil öğrenirken bir buçuk yıl Grafik Sanatlar atelyesinde konuk öğrenci ola­ rak çalıştım. 1955 yılından itibaren Stuttgart Grafik Sanatlar Yüksek Okuluna devam ettim. İki yılda diploma aldım. Orada gördüğüm öğ­ renim teknoloji ve teknolojik uygulama ağır­ lıklı idi. Diplomadan sonra bir buçuk yıl da sanat ağırlıklı çalışmalar yaptım. Stuttgart’da Galeri Senatore’de ilk özel sergimi açtım. O sergiden alınan resimlerimle ertesi yıl Alman­ ya'da bir sanat takvimi basıldı.

Zeybekler (1956. Linol oyma baskı) - Zeybek dancers (1956. Unoleum print)

(4)

Sanatçı (1964. Renkli metal gravür). - The artist (1964. Coloured metal engraving).

Yurda dönüş ne zaman oldu?

Hemen, ertesi yıl. 1958 de döndüm ve yeni öğretime açılmış olan Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nda görev aldım. Hâlâ da ayni görevdeyim. Sözü uzatmamak için burda bölüm şefliği, iki dönem müdürlük yap­ tığımı da ilâve edeyim. Grafik Sanatlar bölü­ münde Grafik Resim ve Yayın Grafiği dersle­ rini veriyorum. Özgün baskı atelyesinin kuru­ luşunu başlattım (x). 1962’ye geldiğimizde çok iyi donatılmış bir özgün baskı sanatı açılabil­ mişti. Metal gravür, litografi ve serigrafi ça­ lışmaları yapılabilir olmuştu. Atelye, kısa sü­ rede yalnız öğretmen ve öğrencilerin değil Bedri Rahmi Eyüboğlu, Aliye Berger, Cihat Burak gibi sanatçıların da çalıştığı bir merkez niteliği kazandı. Bugün Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu çıkışlı sanatçıların hepsinin bu

(x) Bu arada şunu ilâve edeyim: Sanatçı, sanatıyla bir­ likte teknik imkânlarını geliştirmek zorunda. Ben, okul­ daki atelyede çalışmakla beraber, Marmara Adası’nda ve Beşiktaş'ta bulunan iki atelyemde her türlü özgün baskı yapabiliyorum. Aksi halde tek bir atelyenin im­ kânlarına bağlı kalırdım.

atelyede gravüre başladığı söylenebilir.

Peki, boya-resim yapıyor muydunuz?

Otuz yıl süreyle resimlerini daha çok özgün baskı sanatı teknikleriyle gerçekleştiren bir kişiye bunun sebebinin veya özgün boyama resimlerini görünce «Siz boya-resim de yapar mıydınız?» diye sorulması tabii. Neden daha çok özgün baskı yaptım? Özgün baskı teknik­ lerinin zenginliği, kişisel, özgün ve yeni olan anlatıma açtıkları yol kolay bırakılır gibi değil. Sonra, ben bu işi yeni yetişenlere öğretme gö­ revini üstlenmiştim. Bütün dünyada olduğu gi­ bi, bizim sanatçılarımız da bu tekniklerden dilediğince yararlanabilmeliydi. İşte bu yönde kendimi sorumlu saydım. Bu tekniklerin sevil­ mesi, yayılması ve gelişmesi için 35 yıl peşini bırakmadım bu işin. Şimdi bu konuda atelye, okul ve sanatçı sayısı öğünülecek bir düzeye ulaşmış bir durumda.

Boyama resme gelince... Zaten kopmadım ki ondan. Hiçbir zaman resim çizmeyi, boyamayı bırakmadım. Bu tarz resmi 1960-1970 yılları

(5)

Kadıncık Ana (1967. Renkli metal gravür). - Poor mot­ her (1967. Coloured metal engraving).

arasında daha az yaptım, okadar.

Sizce resim yapma olayı nedir?

Resim yapma olayı, görüntü izi bırakan bir ara­ cın düz bir yüzey üzerine değmesi ile başlar. Çeşitli araçlar ve teknikler, bu görüntülerle oluşan dili zenginleştirir. Bunun için hepsi de­ nenmeli ve yapılmalıdır.

35 yılda yaptığım resimler neler getirdi? Be­ nim olan, yeni olan, özgün (orijinal) olan bir- şeyler koyabildim mi ortaya? Böyle bir hesap­ laşmayı hergün yapıyorum kendimle. Sanatçı­ nın yapmak istediği ile yapabildiği arasında büyük ayrılıklar olabilir. Bir ressamın savları­ nı sözle kanıtlamağa kalkması doğru olmaz. Çünkü onu zaman, yalnız yaptıklarına bakarak yargılayacaktır.

Peki,bir değerlendirmeye ne dersiniz?

1946 yılından bu yana, yaptıklarımı değerlendir­ meğe çalışayım. 1946-1956 dönemini, resmin ana kurallarını öğrenme dönemi olarak görü­ yorum. Bu dönemin başında doğayı, özellikle insanı gözlüyor ve onu resme aktarmağa çalı­ şıyordum. 1946-1950 arasında binlerce insan resmi çizdim. Parklarda, kahvelerde, bekleme salonlarında, köyde, kentte, her yerde insanın hareketlerini, duruşlarını tesbite çalıştım De- lacroix’nın «dördüncü kattan düşen bir insanın resmini, yere düşünceye kadar çizemeyen, ressam olamaz» sözü sanki bana söylenmişti.

30

Bir yandan da Daumier’nin insanları, Goya’nın «Capriccio»ları, Rembrandt’ın desen ve gra­ vürleri beni çekiyordu. Onlar kadar başarıyla çîzebîlmenin özlemi içinde yanıyordum. 1953 yılında Almanya’ya gidince çağdaş sa­ natın içine düştüm. 800-1000 resimden oluşan Cézanne, Picasso, Henry Moor sergileriyle karşılaştım. O güne kadar tabii görünüşü için­ de yakalamağa çalıştığım insan figürlerini yo­ ğurmağa, kendimce daha yalın biçimlere dö­ nüştürmeğe yöneldim. Biçim, öylesine önemli oldu ki benim için, bir süre yalnız siyah-beyaz lekelerle resmettim biçimleri. Biçim tutkusu, salt biçime kadar vardı. Figürler kaybolacak kadar soyutlamalar da yaptım. Bu döneme öğe­ se! anlatım denemeleri dönemi diyebilirim. 1956-1966 yıllarında kendime olan güvenim ar­ tıyor. İlk sergilerimi yurt dışında ve yurt için­ de açmağa başlıyorum. Şimdi bana da abart­ malı gelen figür soyutlamaları ile kişisel ve özgün bir anlatım bulduğumu göstermek is­ ter gibiyim. Kendi insanımızın duruş, oturuş ve hareketlerini en etkili görünüşü içinde mo- tifle ştirici, simgeleştirici bir yalınlığa ulaştır­ dığım kanısındayım. Netekim, bu dönemde yap­ tığım yalnız çıplak insanlardan oluşan resim­ lerim, kurguları, simgesel biçimleri ile eleş­ tirmenlere halı, kilim bezemelerini çağrıştırı­ yordu. Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulunda gravür atelyelerini kurup geliştirdi­ ğim dönemdir bu, ayrıca. Kendi resim dilimi her çeşit teknikle, başka bir deyişle, görsel unsurların tamamı ile denediğim yıllar. Bu dö­ nem resimlerimin en küçüklerinde bile anıtsal bir simgecilik ve bir kurgu egemendir.

Ya 1966 dan sonra?

1966 sonrası yıllarda, resim yapmanın yanında ne yaptığımı yoğun olarak düşünmeğe başla­ dım. Düşüncelerimi sözle dergilerde ve salon­ larda yazıp söylediğim oluyor. Bu dönemin söz­ lü ürünü olan bir kitabım, 1980 sonunda «Va­

rolmayana Biçim Vermek» adı altında yayın­

landı.

Kalın çizgilerle insanlığın resim sanatında be­ lirleyebildiği değerler şöyle özetlenebilir: Uzakdoğu kültür çevrelerinde resim yapma olayının kendisine dayalı tabii bir estetik mey­ dana getirilm iştir. Destiyi değil, destinin

özü-İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Sağlık çalışanlarının kişilik özelliklerinin şiddete maruz kalma ve şiddet görme korkusu arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla gerçekleştirilen çalışmanın

Alelhusus ki on dördüncü Louis devri F ran sız ede­ biyatının en şaşalı zam anıdır ve on dördüncü L ouis’ııin eseri olan Versay saray ve bahçesi de

2 — Memleket dışına çıkan sporcu lardan, bağlı bulundukları yerlerden maaşsız veya ücretsiz izinli bırakılan ların dışarıda geçen müddete ait maaş

Varı, yoğu herşeyi olan tiyatrodan yıllar sonra ayrılan Dümmüllü, hayat hikâyesini şöyle nakletmiştir.. « — Üsküdar Atlamataşı Selmanağa mahallesinde

Sonuçta “yönetim” (İngilizce- si “stewardship”) sözcüğüyle vurgulanmak istenen, mas- rafların kısılması gibi konulardan çok; optimal antifungal ilaç rejimi, dozu,

Çalışmada enerji kaynağı olarak kömür, doğalgaz ve elektrik; yalıtım malzemesi olarak XPS, EPS ve taşyünü; duvar modeli olarak ise yatay delikli tuğla duvar,

[r]

Bunların başında da kendi gezegeni- mizde küresel ısınmanın temel ne- denlerinden biri olan sera gazlarıyla, mikroplar ve hamam böcekleri geli- yor..