• Sonuç bulunamadı

Yeni Bir Yüzyıla Girerken Diyet, Diyetle İlintili Hastalıklar ve Diyetetik Ürünler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yeni Bir Yüzyıla Girerken Diyet, Diyetle İlintili Hastalıklar ve Diyetetik Ürünler"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

YENİ BİR YÜZYILA GİRERKEN DİYET, DİYETLE

İLİNTİLİ HASTALIKLAR VE DİYETETİK ÜRÜNLER

Bu yazıda dünyada hastalık örüntiisiindeki eğilimler

,

bunda diyetin rolii

,

korunmaya yönelik öneriler ve bu önerilerin uygulanmasında diyetetik ürünlerin önemi irdelenmektedir.

A n a h ta r Sözcükler: D iyet

,

diyet ilintili hastalıklar

,

di­ yetetik ürünler

A B S T R A C T : D ie t, D iet R e la te d D iseases a n d Diete- tic F oods in A N e w C en tu ry

İn this paper, treııds in global burden o f diseases

,

role o f diet

,

dietary guidelines f o r prevent 'ıon and importan- ce o f dietetic fo o d s in the application o f these guidelines hav e been revhved

Key Words: Diet, diet related diseases

,

dietetic foods

GİRİŞ

Yeni bir yüzyıla girerken d ünyada diyet ve hastalık örüntüsü hızlı bir değişim gösterm ektedir. Yirminci yüzyılın ilk yarısında gelişmiş zengin ülkeler besin öğeleri yetersizlikleri ve infeksiyon hastalıklarını ön ­ lemeyi başarm ışlar, ikinci yarıda aşırı beslenmeden kaynaklanan hastalıklarla yüz yüze gelmişlerdir. D i­ yetle ilintili bu hastalıkların başında; koroner kalp hastalığı, kanser, hipertansiyon, osteoporosiz ve di­ yabet gelm ektedir. B unlara zem in hazırlayan şişman­ lık önemli bir sorun haline gelmiştir.

Son 20 yıl içerisinde gelişm iş, zengin ülkelerde di­ yetle ilintili hastalıkların başında yer alan koroner kalp hastalığı prevalansında duraklam a veya düşüş olurken, gelişm ekte olan ülkelerde artış görülmekte­ dir. G ü n ü m ü z d e gelişm ekte olan ülkeler bir yandan aşırı b eslenm eyle, diğer yandan yetersiz beslenme ve infeksiyon hastalıklarıyla boğuşm ak zorunda kal­ maktadırlar. Türkiye bu grup ülkeler içerisinde yer almaktadır. D ünya H erkes için Sağlık Raporu 1998’e göre bu ülkelerde 2 1 . y y . ’da kötü sağlık koşullarına

* Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü

Prof. Dr. Ayşe BAYSAL*

Editörden

karşı bir cephede yetersiz beslenm e ve infeksiyon hastalıkları, diğer cephede kronik hastalıklarla savaş­ mak zorunluluğu vardır. Her iki cephede diyet ve beslenme önemli bir rol oynam aktadır. Bu yazıda dünyada hastalık örüntüsündeki değişm eler, bu d e ­ ğişmelerde diyetin rolü, korunm aya yönelik öneriler ve bu önerilerin uygulanmasında diyetetik ürünlerin yeri irdelenmeye çalışılacaktır.

• • _

Dünyada Hastalık Orüntüsünde Değişmeler

Yirmi-otuz yıl önce diyet ilintili kronik hastalıklar “ uygarlık hastalıkları” olarak bilinirdi. G ü n ü m ü zd e bu kavram değişmeye başlamıştır. T üm dünyada ölüm nedenlerinin başında dolaşım sistemi hastalık­ ları gelmektedir. Dünyada 1996 yılında dolaşım sis­ temi hastalıklarından ölen 15 milyon kişinin % 6 0 'ı gelişmekte olan ülkelere, % 1 5 ’i ekonom ik-politik sistem açısından değişim süreci yaşayan Orta ve D o ­ su Avrupa ülkelerine mensuptur. B enzer şekilde kanserden ölenlerin % 60'ı gelişmekte olan ülke in­ sanlarıdır. Batı Avrupa ülkelerinde diyetle ilintili kronik hastalıklardan ölüm hızı yerinde sayarken, Bağımsız Devletler Topluluğu ( B D T )'n d a artm a e ğ i­ limi göstermektedir. Batı ve Doğu A vrupa ülkelerin­ deki bu farklılıkta diyet ve sigara alışkanlığı rol o y ­ namaktadır. Kuzey Amerika ve Batı A vrupa ülkele­ rinde sigara içenlerin oranı önemli ölçüde azalmıştır. Orta Avrupa ve BDT ülkelerinde beklenen yaşam sü­ resi Batı Avrupa ve Kuzey A m erikaya göre beş ile yirmi yıl daha kısadır. Kırk yıl önce kardiyovaskiileı* hastalıklardan ölüm hızının en yüksek olduğu ülke Finlandiya iken, 2000 yılına yaklaşırken bu sırayı Macaristan ve Rusya almıştır. Bu ülkelerde kardiyo- vasküler hastalık prevalansı son 30 yıl içinde ikiye katlanmış, Finlandiya'da ise %50 düşm üştür (1).

B D T ’nu oluşturan Türk C um huriyetleri ve R us­ ya'nın bazı bölgeleri yemek borusu kanser sıklığı açısından dünyanın başta gelen ülkeleridir. Kanser sıklığı açısından bu ülkelerin değişik bölgeleri ara­ sında farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılıkların başlıca nedenleri diyet örüntüsü ve çevre kirlenm esi­ dir ( 1,2).

(2)

? BAYSAL A.

G ü n ü m ü z d e Çin ve Latin A m erik a ülkelerinde diyet ilintili kronik hastalıklar infeksiyon hastalıklarının önüne geçm iştir. Orta D oğu, G üney A sya ve Afrika ülkeleri diğer ülkelerle bu yönden kıyaslandığında, değişim in h enüz erken evresinde bulunmaktadırlar. Ü lk em izd e ölüm nedenlerinin başında dolaşım siste­ mi hastalıkları ve kanser gelirken, infeksiyon hasta­ lıkları, besin öğeleri yetersizlikleri ve çocukluk mal- nütrisyonu önem ini korum aktadır. Yirmi yaş üstü ölümlerin yaklaşık % 4 6 ’sını dolaşım sistemi hasta­ lıkları oluşturmaktadır.

Diyetin Rolü

Kalıtım, cinsiyet ve yaş kronik hastalıklar için risk oluşturm akla birlikte, yaşam biçimi ve çevre koşulla­ rı önemli risk faktörleri arasında yer almaktadır. Y a ­ şam biçiminin merkezini diyet ve sigara oluşturm ak­ tadır. Gelişmekte olan toplum larda kentleşm e hızlan­ dıkça ve gelir durumu yükseldikçe bitkisel besinlerin tüketimi azalmakta; et, süt ve yum urta gibi

hayvan-• hayvan-• #

sal besinlerle yağ ve şeker tüketimi artmaktadır. Ö r­ neğin H in d istan ’da diyabet prevalansı kentlerde kır­ sal kesime göre 6 ile 10 kat daha yüksektir. Kentte yaşayanlar yağ, şeker ve süt ürünlerini köylülerden daha çok, tahıl ve sebzeleri daha az tüketm ektedirler (3).

Doğu Avrupa ve R u s y a ’da son 50 yıl içinde yağ tü ­ ketimi katlanmıştır. Aynı eğilim tuzlu besinlerin tü­ ketiminde de gözlenmiştir. Bu ülkelerde yağdan g e­ len enerji oranı % 4 0 -4 5 ’e çıkm akta, bunun %70- 8 0 ’ini doym uş yağ oluşturm aktadır. B una paralel olarak serum kolesterol düzeyi önerilen sınırın ü z e ­ rindedir. Hipertansiyon nüfusun % 2 0 ’sini etkilem ek­ te, şişmanların oranı % 40 civarındadır (4).

Çin, diğer A sya ülkelerinde olduğu gibi hızlı değişim sürecini yaşamaktadır. Bu ülkede son 20 yılda ölüm nedenleri beslenm e yetersizlikleri ve infeksiyon h as­ talıklarından, diyet ilintili kronik hastalıklara doğru değişim göstermiştir. K oroner kalp hastalığı, kanser ve osteoporosiz sıklığında önemli artış olmuştur. Ölümlerin % 6 6 ’sı diyetle ilintili kronik hastalıklara bağlıdır. Kentlerde bu oran % 7 6 ’ya çıkmaktadır. Hastalık örüntüsü diyetteki değişm e ile paralellik gösterm ektedir. Besin tüketim araştırm asına göre 1982-1987 arasında tahıl tüketimi %47 azalırken et, yum urta ve yağ tüketim inde sırasıyla % 38, % 60 ve %61 artış olm uştur. Kentlerde yağdan gelen enerji oranı % 3 0 ’u aşmıştır (5).

A kdeniz ülkelerinde geleneksel A kdeniz diyetinden sa p m ay a paralel olarak diyet-ilintili kronik hastalık­

larda da artışlar o lm a k tad ır. Elli yıl ö n ce k o r o n e r kalp hastalığının en d ü şü k o r a n d a g ö rü ld ü ğ ü Y u n a ­ n ista n ’da 1990’larda bu hastalıktan ö lü m oranı a rt­ mıştır. Bu artış d o y m u ş yağ a lım ın d a k i artışla p a r a ­ lellik gösterm ektedir. D o y m u ş y ağ a lım ın d a k i artış adipoz dokunun palm itik asit içeriğini a rtırm ış , s e ­ rum kolesterolde 196 0 ’lara g ö re , 1990 d a % \ 1.5 d ü ­ zeyinde artış o lm u ş tu r (6 ).

Ü lkem izde, diyetin d o y m u ş yağ içeriği y ü k s e k olan K aradeniz ve D oğu A n a d o lu b ö lg e le rin d e y a ş a y a n insanların serum kolesterol d ü z e y le r i, d a h a ç o k z e y ­ tinyağı kullanan, k u ru b a k la g il, tahıl, se b z e ve m e y ­ veleri çok tüketen A k d e n iz ve E ge b ö lg e s in d e y a ş a ­ yanlardan daha yüksektir. Y in e y ü k s e k g e lir g r u p l a ­ rının serum kolesterol d ü zey leri d ü ş ü k g e lirlile rd e n daha yüksektir (7). S eru m kolesterol d ü z e y i y ü k s e k olanlarda k o ro n e r kalp hastalığı p re v a la n sı d a y ü k ­ sektir. A k d e n iz , E ge ve G ü n e y d o ğ u A n a d o l u ’d a pre- valans binde 1-2 iken, K a ra d e n iz ve D o ğ u A n a d o l u , da binde 6 - 7 ’dir. Beş yıllık izlem s o n u c u n d a s e r u m kolesterolünde 6.2 m g/dl artış o lm u ş tu r. B u n u n bir nedeni yaşın ilerlemesi ile kolesterol d ü z e y in in a r t­ masıdır. Özellikle kadınlarfn kolesterol d ü z e y le ri g e ­ lişmiş ülkelerinkinden d a h a y ü k se k tir. S e r u m k o l e s ­ terolündeki % 1 artışın k o r o n e r kalp hastalığı p re v a - lansında % 2-3 artışa neden o ld u ğ u b e lirle n m iş tir . Y üksek gelir grupları d o y m u ş y ağ içeriği y ü k s e k et, süt ve türevleri ile, y u m u r ta ve yağı d ü ş ü k g e lirlile r ­ den d aha çok tü k e tm e k te d irle r (8 ).

Y irm inci yüzyılın ikinci y a rıs ın d a te k n o lo jid e k i g e ­ lişm eler fiziksel aktiviteyi ö n e m li d ü z e y d e d ü ş ü r ­ m üştür. B eden g ü cü y le y ap ılan ü re tim , artık a y g ı t l a r ­ la gerçekleştirilm ektedir. H a re k e ts iz y a ş a m b iç im i ye diyetteki d eğ işm e şişm an lık p re v a la n sın ı a rttırm ıştır. İkibin yılına doğru g e lişm iş ü lk e le r d e , b e k l e n e n y a ­ şam süresi 80 yıla ç ı k m a e ğ ilim in d e d ir. B u n u n b a ş l ı ­ ca nedeni ço c u k ö lü m hızının d ü ş m e s i ve kitlesel ölüm lere neden olan in fe k siy o n h a s ta lık la r ın ın y o k edilm esidir. T ü r k i y e 'd e b e k le n e n y a ş a m s ü r e s in in bu ülkelere göre 10 yıl d a h a kısa o lm a s ın ı n n e d e n i ç o ­ cuk ölüm lerinin y ü k se k liğ id ir. A B D ’de ş iş m a n lık

(BKİ 28 üstü) prevalansı e rk e k n ü f u s ta 1 9 8 0 'd e % 2 4 ik e n , 1 9 9 4 ’de % 3 4 ’e , k a d ı n n ü f u s t a % 2 7 ’d e n % 3 7 ’ye çıkm ıştır. Ç o c u k ve g e n ç le r d e d e ş iş m a n lık prevalansı artış g ö s te rm e k te d ir. B a t r A v r u p a ü l k e l e ­ rinde şişm an olanların oranı % 1 0 ile % 2 5 a r a s ı n d a değişm ekledir.

G elişm ek te olan ülkelerde k e n t le ş m e y e paralel o l a ­ rak şişm anlık prevalansı d a a r tm a k ta d ır . H i n d i s ­ t a n ’da 1996 verilerine göre g e le n e k se l y a ş a m ı s ü r d ü ­ ren kırsal k esim de şiş m a n la rın oranı e rk e k ve k a d ın

(3)

nüfusta sırasıyla % 1 ve % 4 iken, orta sınıf kent n üfu­ sunda % 32 ve % 50 olarak belirtilmiştir. K ent n ü fu ­ sunun artm asıyla şişm anların oranında da artış b e k ­ lenm ektedir. Şişm anlığın temel nedeni beden çalış­ m asında azalm a, enerjisi yoğun yağ ve şeker tüketi­ mindeki artıştır. Batı türü hızlı y em ek sisteminin yaygınlaşm ası da şişm anlık prevalansının artış n e­ denleri arasında yer alm aktadır. Şişm anlık prevalan- sındaki artışa paralel olarak hipertansiyon, Tip 2 d i­ yabet, koroner kalp hastalığı ve kanser insidansında da artış gözlenm iştir (3).

Pazar ek o nom isine geçiş sürecini hızlı yaşayan M a ­ ca ristan ’da şişmanlık son yılların önemli sorunları arasına girmiştir. Bu ülkede 1985’de hafif şişm anla­ rın (BKI 25-30) oranı erkek ve kadında yaklaşık sıra­ sıyla % 42 ve % 32, şişmanların (BKI 30 üstü) %12 ve 18 iken, 1994’de şişmanların oranı erkek ve kadın­ da % 2 1 ’e çıkmıştır. Şeker, yağ ve protein tüketim in­ deki artış şişmanlık prevalansı ile paralellik göster­ m ektedir (9). B enzer değişim Y u n a n is ta n ’da da g ö z ­ lenmiştir. Bu toplum da 1961 ’e göre 1990’da şişman olanların oranında önemli artış olm uştur (6 ).

Ü lkem izde de şişmanlık önem li sorunlardan biridir. Yetişkin nüfusta şişmanların oranı 1974’de erkek ve kadında sırasıyla yaklaşık % 34 ve 64 iken, 1984’de bu oranlar %39 ve 65 olm uştur (8). Nüfus ve Sağlık Araştırması- 1998’e göre yetişkin kadın nüfusunun % 5 2 ’si şişmandır. Batı ülkeleriyle karşılaştırıldığın­ da, yetişkin kadınlarda koroner kalp hastalığı preva- lansı daha yüksektir. B una neden olarak kadın nüfus­ ta şişmanlık, hipertansiyon ve diyabet prevalansının daha yüksek oluşu gösterilmiştir (7).

Diyet-İlintili Kronik Hastalıkların

Önlenmesine Yönelik Beslenme Önerileri

Birçok ülkenin ilgili kuruluşları ve D ü n y a Sağlık Ö r ­ gütünün diyet -ilintili kronik hastalıklardan k orun­ m aya yönelik önerileri aşağıda özetlenmiştir ( 10):

1. Şişmanlığı ö n lem ek için enerji alımı azaltılmalı, fiziksel aktivite artırılmalıdır. G ünde 40-50 dakika tempolu yürüyüşle bu öneri yerine getirilebilir.

2 . Enerjinin yağdan gelen oranı % 3 0 ’un altına d ü şü ­ rülmelidir. A vrupa Topluluğu bunu %25 olarak be­ lirlem iştir. D o y m u ş y a ğ d a n g elen enerji oranı % 1 0 ’un altında olmalıdır. G ö rü n ü r yağ olarak tekli doym am ış ve çoklu d o y m a m ış yağ asitlerinden zen­ gin yağlar kullanılmalıdır. Zeytin yağı en uygun yağ olarak öne çıkmaktadır.

3. G ünlük kolesterol alımı 300 m g ’tn altına düşürül­ melidir.

4. Saflaştırılmamış (kepekli) tahıl ürünleri, kuru b a k ­ lagiller, ceviz, fındık, fıstık gibi besinler, sebze ve m eyve tüketimi artırılmalıdır.

5. Şeker tüketimi enerjinin % 1 0 ’unu g e ç m e m e li, saf şekerden çok nişasta içeren karbonhidratlar tüketil­ meli, günlük 25 g civarında diyet posası alınmalıdır. 6 . G ünlük tuz alımı 5-6 g civarında tutulmalıdır.

7. Yağı iyice ayrılmış et, derisi ayrılmış tavuk, hindi gibi küm es hayvanlarının etleri ve balık tercih edil­ melidir.

8 . Yağı azaltılmış veya yağsız süt ve süt ürünleri tü ­ ketilmelidir.

9. Alkol alımı sınırlanmalıdır. Bu ko n u d a değişik ül­ keler günlük 28 ile 90 g arasında sınırlam alar ö n e r­ mektedir. G ünlük 28 g üstünde alınan alkol sağlığı olum suz etkilemektedir. Alkol alımı günlük 2 kutu bira veya 1 su bardağı şarap veya 1 duble sert içkiyi (rakı, viski vb.) geçm em elidir.

10. İçm e sularının flourid içeriği 0.7 - 1.2 mg/litre düzeyinde olmalıdır.

Bu önerilere en uygun diyetin geleneksel Akdeniz di­ yeti olduğu kabul görm ektedir. A kdeniz diyetinde ta­ hıllar, baklagiller, taze sebze ve m eyveler günlük di­ yetin tabanını oluşturm akta, görünür yağ olarak zey­ tinyağı kullanılm akta, hayvansal besinlerden süt ve süt ürünleri ile balık tüketilmektedir. Bu diyetin te­ mel niteliği antioksidant öğeler (A, E ve C vitam in­ leri ile karotenoidler ve flavonoidler) ve posadan zengin, doym uş yağdan düşük olm asıdır ( 11).

Sağlıklı Beslenme Önerilerinin

_ • •

Uygulanmasında Diyetetik Ürünlerin Yeri

Kentleşmenin hızlanm ası, kadının ev dışında çalışm a olanaklarının artması, toplum da yalnız yaşayan n ü fu ­ sun çoğalması gibi nedenlerle evde y em ek y ap m a y e ­ rine fabrikalarda üretilen pişm eye hazır veya y e n m e ­ ye hazır yiyeceklerin tüketimi de artm aktadır. B una ek olarak hızlı yem ek sistemi de yaygınlaşm aktadır. Bu sistem bugünkü d u rum uyla sağlıklı beslenm e önerilerine uygun değildir. G enellikle beyaz e k m e k , köfte-kebap, kızarmış patates ve koladan oluşan m e ­ nü, toplam yağ, do y m u ş yağ ve okside olm uş yağdan zengin, antioksidantlar, posa, kalsiyum , potasyum ve m ag n ezy u m gibi kronik hastalıklardan koruyucu öğelerden yetersizdir.

Çoğu kişi sağlıklı beslenm e önerilerini çeşitli n ed e n ­ lerle uygulayamadıklarını bildirm ektedirler. B u n la ­ rın başlıcalan; evde yiyecek hazırlam a için zam an

(4)

4

BAYSAL A.

bulu n m a m ası, pahalı olm ası ve alışkanlıklara uygun olm am asıdır (12). Sağlıklı beslenm e sözü edilince, çoğu kişi bunun ek o n o m ik nedenlerle olanaksız ol­ duğu yolunda tepki gösterm ektedir. Aslında ülkemiz koşullarında sağlıklı diyetin maliyeti “ iyi beslen m e” şeklinde algılanan sistemden daha düşüktür. Burada en önemli nokta insanların kafasındaki iyi beslenm e kavramının değiştirilm esindeki güçlüktür. Et o lm a ­ yan, bulgur, kurubaklagil sebze ve yağsız çökelekten oluşan bir diyetin sağlıklı olabileceğini anlatmak ko ­ lay değildir.

G ünüm üzde gıda endüstrisi, doğal besinlerin bileşi­ mini değiştirerek özel ürünlerin üretimine y ö n elm ek ­ tedir. Bunlar “diyet gıdaları” veya “diyetetik ürün­ ler” olarak tüketiciye sunulmaktadır. Bunların başın­ da yağı azaltılmış ürünler, yağ yerine yapay yağ (yağ tadı veren, fakat enerji değeri olm ayan) ve şeker y e­ rine yapay tatlandırıcı kullanılmış ürünler ve posa (lif) eklenmiş ürünlerdir. Bunların birinci am acı, yağ ve enerji alimini azaltarak boya uygun beden ağırlı­ ğını korumaktır, ikinci amacı, kalın bağırsak hasta­ lıkları, diyabet ve hiperlipidemi gibi kronik hastalık­ ların denetiminde yardımcı olmaktır.

Diyetetik ürünlerin tüketiminin kronik hastalıkların önlenmesindeki etkisi tartışma konusudur. Bazı araş­ tırıcılar bu ürünlerin tüketiminin enerji alimini fazla etkilemediğini ileri sürerken, bazıları olum lu sonuç­ lardan söz etmektedirler. Bir araştırmada yağ ve şe­ keri azaltılmış besinleri yaygın olarak tüketen kad ın ­ ların enerji ve makro besin öğeleri alımları bu tür ürünleri tüketmeyenlerle karşılaştırıldığında; şekeri azaltılmış ürünleri tüketenlerin şeker tüketimi, yağı azaltılmış ürünleri tüketenlerin yağ tüketimi azalmış, fakat enerji alımları fazla değişm em iştir (13). Bunun nedenlerinden biri, bireylerin bu ürünleri doğal b e ­ sinlerin eşdeğeri gibi tüketm e yerine zayıflatıcı bir ilaç gibi kullanmalarıdır. Sadece bu tür ürünlerin kul­ lanımıyla şişmanlığın önlenem eyeceği, çok yönlü davranış değişikliğinin gerekliliği çoğu kez gözardı edilmektedir.

Bir araştırmada yağ yerine yapay yağ denilen olestra (sindirilmeyen sukroz poliester) kullanım ının yağ ve enerji alimini azaltm asına karşın, mide boşalmasını geciktirme ve tokluk arttırma yönünden etkili o lm a ­ dığı sonucuna varılmıştır (14). B enzer bir çalışm ada sukroz poliester kullanımı yağ alimini azaltm asına karşın, gastrinin uyardığı mide asit salınımını etkile­ memiştir. Doğal yağ alımı ise m ide salgısını baskıla- mıştır. Ayrıca sukroz poliester tokluk sağlayan kole- sistokinin k o n s a n tra s y o n u n u e tk ile m e m iş tir (15). Buna göre yapay yağ m ide boşalm asını geciktirm e ve tokluk d u y g u su n u arttırma özelliğine sahip değil­

dir. B aşka bir ça lışm a d a doğal yağ o le stra ile y e r d e ­ ğiştirdiğinde enerji alım ın d a % 8 , to p la m b esin a h ­ ırımda % l 1 azalm a olm uştur. B ire y ler o le stra alım ıy - la ortaya çıkan enerji açığının % 1 5 ’ini d iğ e r b esin öğelerinin alımlarını arttırarak k o m p a n s e e tm iş le rd ir (16). Bu sonuçlara göre ince b a ğ ırsa k ta s in d irilm e d i- ğinden enerji değeri o lm a y a n , fakat y ağ tadı v eren olestranın kullanımı yağ alim inin a z a ltılm a s ın d a y a r ­ dımcı olabilm ektedir.

Yağı azaltılmış ürünlerden en y ay g ın k u lla n ıla n ları süt ve türevleridir. A B D ’nde n ü fu su n y a k la ş ık üçte biri düşük yağlı, o n d a biri y a ğ s ız süt tü k e t m e k t e d i r ­ ler. D üşük yağlı ve yağsız süt içenlerin y a g , k ırm ızı et ve tatlı tüketimleri de tam süt içenlere g ö re d ü ş ü k ; sebze ve m e y v e tüketim leri ise y ü k s e k b u lu n m u ş tu r . Yağı azaltılmış v eya y ağ sız süt ü rü n le rin in tü k e ti­ m iyle yağdan gelen enerjinin h e d e fle n e n % 3 0 ’un a l­ tına indirilebileceği belirlenm iştir.

Yağı azaltılmış veya y ağ sız süt ve tü re v le rin in t ü k e ­ timinin yaygınlaşm ası k o r o n e r kalp h a s ta lığ ın ın b a ş ­ ta gelen risk faktörü olan d o y m u ş y ağ a lim in in a z a l­ tılm asında etkili o lm a k ta d ır. K u z e y A m e r i k a ve Batı A v ru p a ülkelerinde k o r o n e r kalp hastalığı p r e v a la n - sındaki d ü ş m e d e bu u y g u la m a n ın etkisi v ard ır. A y r ı ­ ca yağı azaltılm ış süt ve tü rev le rin in k u lla n ım ı d o y ­ m uş yağ alim im a z a ltm a k g e re k ç e s iy le süt t ü k e t i m i ­ ni sın ırlam ad ığ ın d an o s te o p o ro s iz in ö n l e n m e s i n d e de yardım cıdır. K o ro n e r kalp h astalığı ta ş ıy a n la r yağsız süt ve türevlerini se rb estçe tü k e te b ilirle r. Bu tür süt ürünleri h a y v a n sal protein d esteğ i de s a ğ l a ­ dıklarından diyette tahıllar, k u r u b a k la g i lle r, s e b z e le r ve m eyvelerin arttırılm asıyla p ro tein g e r e k s i n m e s i ­ nin karşılan m a m ası gibi bir so ru n o r ta y a ç ı k m a z . Böyle bir diyette z e y tin y a ğ ı, sıvı y a g ve y u m u ş a k m argarin k u lla n ım ıy la sağlıklı d iy e t h e d e f in e u la ş ­ m ak olasıdır.

P osa (lif) e k len m iş ü rü n ler doğal o la ra k p o s a içeriği yüksek kuru b ak lag iller ve s a f la ş tır ılm a m ış tahıl ürünleri tü k e tm e alışkanlığı o lm a y a n in sa n la rın d iy e t posası g erek sin m elerin in k a r ş ıl a n m a s ı n d a y a r d ım c ı olur. B öylece diyet posası alim in in a r t m a s ı y l a kalın barsak hastalıklarının (k ab ızlık , k a n s e r , d iv e r ti k ü le r hastalıklar gibi) riski azaltılabilir. A y r ı c a T i p 2 d i y a ­ bet ve kan lipitlerinin d e n e tim in d e d e y a r d ım c ı olur. Diyetetik ürünlerin b a z ıla rın d a so rb ito l, laktital ve ksitol gibi şeker alkolleri k u lla n ılm a k ta d ır. B u n la r ın glisem ik indeksleri çok d ü şü k o ld u ğ u n d a n k an ş e k e ­ rinin den e tim in d e yararlı o lm a k ta d ır. B u n la rın e m ili- mi yavaş o lm a sın a karşın, enerji s a ğ la d ık l a r ın d a n b e ­ den ağırlığının d e n e tim in d e y a r a r s a ğ la m a z la r . B u ­ nun y an ın d a enerji değeri çok az v e y a hiç o l m a y a n

(5)

aspartam , asesülfam K, sakkarin ve siklamat içerikli ürünler tatlı tat isteğine cevap verdikleri gibi, uygun şekilde kullanıldıklarında beden ağırlığının deneti­ minde yardımcı olabilirler. H arcadığından çok y e ­ mek yiyip diyet kola içm ekle veya çaya yapay tatlan­ dırıcı koym akla ağırlık denetimi sağlanam az.

Son günlerde probiyotik ürünler satışa sunulm aya başlamıştır. Esasında laktik asit bakterileriyle fer- m entasyon sonucu elde edilen süt ürünleri (yoğurt, kefir, kımız) eski çağlardan beri tüketilmektedir. Bu ürünler ilk kez Orta A s y a ’da geliştirilmiş, yararları anlaşıldıktan sonra d ü n y ay a yayılmıştır. Geleneksel yoğurt yapım ında kullanılan m ayanın, esası Laktoba- sillus bulgarikus iken, probiyotik olarak isimlendiri­ len yoğurtta diğer laktik asit bakterileri kullanılm ak­ tadır. Bu tür bakterilerin L. bulgarikustan daha üstün olduğu ileri sürülmüştür. Bir araştırm ada Laktobasil- lus casei ile üretilmiş yoğurt klasik yoğurtla karşılaş­ tırıldığında; patojen bağırsak bakterileri ve kısa zin­ cirli yağ asitlerinin konsantrasyonu açısından farklı bulunm azken, L. caseili yoğurt alanlarda feceste Laktobasillus bakterilerin m iktarında artış, bağırsak­ ların sağlığını olum suz etkileyen B -glukoronidaz ve B-glukosidaz enzim aktivitelerinde azalm a görül­ müştür. Bu tür yoğurdun özellikle bebekler için iyi bir ek besin olduğu belirlenmiştir (17). Ülkem izde şu anda piyasada bulunan probiyotik yoğurt Laktobasi- lus asidofilusla üretilmektedir. Bu bakteriyle üretilen yoğurdun klasik yoğurda göre bağırsak patojen b a k ­ teri florasını daha olumlu yönde etkilediği ileri sürül­ müştür. Buna neden olarak bu bakterinin mide asidi- tesine daha dayanıklı olduğu, dolayısıyla etkisi azal­ madan barsaklara geçerek patojen bakterilerin çoğal­ masını önlediği belirtilmektedir.

Laktobasillus asidofilus ve bifidobakterilerin Heliko- bakter pylorinin çoğalmasını önledikleri, dolayısıyla probiyotik fermente süt ürünlerinin peptik ülserin ö n ­ lenmesinde yararlı olduğu bildirilmiştir.

S O N U Ç ve Ö N E R İ L E R

Yeni bir yüzyıla girerken d ü nyada diyet ve hastalık örüntüsü hızla değişm ektedir.Y irm inci yüzyılın ikin­ ci yarısında zenginlik ya da uygarlık hastalıkları d e­ nen dolaşım sistemi, kanser ve diyabet gibi kronik hastalıklar günüm üzde sadece gelişmiş ülkelerin so­ runu olmaktan çıkmıştır. Gelişmiş ülkelerde halkın beslenme konusunda bilinçlendirilmeleri sonucu bu hastalıkların hızlarında düşüş ve duraklam a olurken, pazar ekonom isine geçiş süreci yaşayan ve hızlı kentleşme gösteren ülkelerde artış gözlenmektedir. Ülkem izin de içinde olduğu bu ülkelerde kronik has­ talıklar ölüm nedenlerinin başında yer almakta, b u ­ nun yanında beslenm e yetersizliği ve enfeksiyon has­

talıkları hala önem ini korum aktadır. K ronik hastalık­ lardan ko ru n m ak için D ü n y a Sağlık Örgütü ve çeşit­ li ülkelerin beslenm e ve sağlıkla ilgili örgütlerinin d i­ yete ilişkin önerilerinin başında; yağdan gelen ener­ jinin % 3 0 ’un altında tutulması, d o y m u ş yağdan g e­ len enerjinin % 10’un altına indirilmesi, saflaştırıl­ m am ış tahıl ürünleri ve kurubaklagillerin artırılarak günlük diyet posası (lifi) aliminin 25 g civarına çıka­ rılması, antioksidantlardan zengin taze sebze ve meyvenin artırılması, beden hareketinin arttırılıp, di­ yet enerjisinin azaltılarak beden ağırlığının denetimi ve alkol aliminin sınırlanması gelm ektedir.B eslen- mede bu am aca ulaşabilm ek için pişm eye hazır ve yem eye hazır ürünlerin üretim inde değişiklikler y a ­ pılmaktadır. Diyet gıdaları denilen bu ürünlerin k u l­ lanımı kronik hastalıkları ö nlem eye yönelik hedefle­ re ulaşm ada yardımcı olm aktadır.

K A Y N A K L A R

1. James PT, Mc Coll KA. Diet-related diseases shift glo­ bal burden, Monitor 6(2): 1,1998.

2. Tueletaev KT, Abdraklımanov ZN, Aksoy M, et al. Çevre faktörlerine bağlı olarak Kazakistan’ın Kızılor- da yöresinde özafagus, mide ve karaciğer kanser olgu­ ları, Beslenme ve Diyet Dergisi 27( 1 ):45,1998.

3. Krishnaswamy K. Urbanization promotes obesity among Indian’s middle class. Monitor 6(2):4,1998. 4. Zaridze D. Diet-related health spiral dictates action in

CEE-NIS. Monitor 6(2):3,1998.

5. Chen, J. Change in diet sparks chronic disease surge in China, Monitor 6(2): 1,1998.

6. Kafatos A, Diacatou A, Voukiklarir G, et al. Heart di­ sease risk-factor status and dietary changes in a Cretan population över the past 30 y. American Journal of Cli­ nical Nutrition 65:1970,1997.

7. Onat A, Avcı GS, Soydan I, Koylan N, Sansoy U,Tok-gözoğlu L. Türk Erişkinlerinde Kalp Sağlığının Dünü ve Bugünü. Türk Kardiyoloji Derneği Yayını İstanbul,

1996. '

8. Gıda ve Beslenme 1984 Gıda Tüketimi ve Beslenme Araştırması Raporu. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Ankara 1987.

9. Zajkas G. Obesity is emerging plaque for Hungarian population Monitor 6(2):5,1998.

10. NRC. Diet and Health. National Academy Press Was- hington DC 1990.

11. Baysal A. Sağlıklı beslenme ve akdeniz diyeti. Beslen­ me ve Diyet Dergisi 25(1 ):21,1996.

12. Baysal A. Sağlıklı beslenme önerileri: Uzmanların önerileri, tüketicinin algılaması. Beslenme ve Diyet Dergisi 27(2): 1,1998.

(6)

6

BAYSAL A.

13. Gatenby SJ, Aqon J 1, Jack VA, Melo t>J. Extented use of foods modifıed in fat and sugar content. American Journal of Clinical Nutrition 65:1967,1998.

14. Brondel L, Lau Sis-sylvestre J. Satiety pover of dietary fat: A new appraisal, American Journal of Clinical Nutrition 65:1410,1997.

15. Mass M W, Hopman WPM, Landerwisik T, et al. Suc- rose polyester does not inhibit gastric acid secretion or stimulate cholicystokinin relase in men, American Jo­ urnal of Clinical Nutrition 65:761,1997.

16. Hill JO, Seagle HM, Johnson SL, et al. Effects of 14 d of olestra for conventional fat on spontaneous food in- take. American Journal of Clinical Nutrition 69:1178,

1998.

17. Guerin-Danan C, Chabanet C, Pedone C, et al. Milk fermented with yoğurt cultures and Lactobacillus casei compared with yoğurt and gelled milk influence on in- testinal microflora in healthy infants. American Jour­ nal of Clinical Nutrition 67:111,1998.

Referanslar

Benzer Belgeler

Caner Eler (Socrates Dergi GYK), Erman Yaşar’ın Youtube üzerinden yaptığı ‘Yok Yok’ programında da popüler dünyaya ayak uydurmak gerektiğinden, dijital

Nesnelerin tek boyutlu bi- çimde hammadde olarak açıklanması Heidegger'e göre insanın kendi ka- rarı ile değil, varlık tarihinin kendi içindeki gelişiminden kaynaklanmak-

• Etler genel olarak büyüme ve gelişmeyi destekleyen, iyi kalitede protein içeren önemli besin gruplarındandır. Besin değerinin yüksek olması beslenmedeki yeri ve

O gretim program larm in ve egitim -ogretim in kazandiracagi akadem ik bilgi ve becerilerin yam sira, ogrencilerin sosyal, psikolojik, fiziksel ve zihinsel ilgi ve

21 Mart 2006 tarihinde gerçeklefltirilen “ Denizel Yaflam” konu bafll›kl› konferans›n konufl- mac›s› Bilim ve Teknik Dergisi yazarlar›ndan Bü- lent

Elde edilen F değeri okulların örgütsel güvenin boyutları olan Çalışanlara Duyarlılık, Yöneticiye Güven, İletişim Ortamı ve Yeniliğe Açıklık puanlarının

En çok karaciğer, maya, yeşil sebzeler, böbrek, tahıllar, turunçgiller, ceviz, domates, yumurta, balık gibi besinlerde bulunur (Fuerst, Wolf, and Weitzel, 1974; Akşit,

Osmanlı Hükümeti, 1850 yılının başlarında asker ve vergi alınması, aşiretle- rin ellerindeki silahların toplanması ve merkezi otoriteye karşı koyan unsurların