• Sonuç bulunamadı

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Çocukluk çaðý myelodisplastik sendromunda taný konma zorluðu:

Bir vaka takdimi

Gökhan Tümgör1, Ýbrahim Bayram1, Atila Tanyeli2, Melek Ergin3, Oðuz Canan1 H. Levent Yýlmaz4, Sevil Aþkýn5, Yurdanur Kýlýnç2

Çukurova Üniversitesi Týp Fakültesi 1Pediatri Uzmaný, 2Pediatri Profesörü, 3Patoloji Yardýmcý Doçenti, 4Pediatri Yardýmcý Doçenti, 5Biyoloji Uzmaný

SUMMARY: Tümgör G, Bayram Ý, Tanyeli A, Ergin M, Canan O, Yýlmaz HL, Aþkýn S, Kýlýnç Y. (Department of Pediatrics, Çukurova University Faculty of Medicine, Adana, Turkey). Difficulty in the diagnosis of myelodysplastic syndrome during childhood: a case report. Çocuk Saðlýðý ve Hastalýklarý Dergisi 2003; 46: 207-211.

Myelodysplastic syndrome (MDS) constitutes 1-16% of hematological malignancies in the childhood period, and is more frequently seen between two and four years of age. It is very difficult to diagnose childhood MDS. However, there has been an increasing number of reports during the last decades on childhood MDS because of the better recognition of the disease. We present a case to draw attention to the difficulty in diagnosing MDS in early childhood. An 18-month-old girl presented with fever, hepatosplenomegaly, lymphadenopathy and pancytopenia. In addition to history and physical examination a battery of laboratory tests, including microbiological, biochemical, immunological, radiological, and metabolic studies failed to assist in diagnosis. MDS was diagnosed on third bone marrow aspiration and biopsy. The patient was lost before the initiation of chemotherapy.

Key words: myelodysplastic syndrome, childhood, diagnosis.

ÖZET: Çocukluk çaðý hematolojik malign hastalýklarý arasýnda %1-16 oranýnda görülen miyelodisplastik sendrom (MDS) en sýk iki ile dört yaþlarý arasýnda rastlanýr. Çocukluk çaðýnda MDS tanýsý koymak zordur. Son yýllarda hastalýðýn daha iyi tanýnmasý nedeniyle bildirilen vaka sayýsý giderek artmaktadýr. Burada, erken çocukluk çaðýnda taný konulma zorluðuna dikkat çekmek amacýyla MDS’li bir vaka sunulmaktadýr. Onsekiz aylýk kýz çocuðu ateþ, hepatosplenomegali, lenfadenopati, pansitopeni tablosuyla yatýrýldý. Hastanýn fizik muayene bulgularý ve ayýrýcý tanýda düþünülen kollajen doku hastalýklarý incelemeleri, immün sistemin araþtýrýlmasý, metabolik taramalar, radyolojik yöntemler, enfeksiyöz nedenler ve mikrobiyolojik incelemeler sonucunda taný konulamadý. Üçüncü kez yapýlan kemik iliði aspirasyonu ve biyopsisinde MDS tanýsý konuldu. Ancak kemoterapi baþlanamadan kaybedildi.

Anahtar kelimeler: Miyelodisplastik sendrom, çocukluk çaðý, taný.

Myelodisplastik sendrom (MDS), morfolojik anormalliklerle seyreden, inefektif hematopoez ile karakterize, kök hücrelerin klonal heterojen bir grup hastalýðýdýr1,2. MDS en az bir seride

sitopeni ve beraberinde morfolojik bozukluklarla karakterizedir. Hastalýk ilerleyici kemik iliði yetmezliði ve/veya akut miyeloid lösemiye transformasyonla sonuçlanabilir3.

1982 yýlýnda French-American-British (FAB) grubu tarafýndan yapýlan klinik ve biyolojik çalýþmalar sonucunda; refrakter anemi (RA), refrakter anemi ve "ring" sideroblast (RARS), kronik miyelomonositik lösemi (CMML), aþýrý blast artýmý ile birlikte refrakter anemi (RAEB) ve blastik transformasyon ile birlikte refrakter anemi (RAEBt) olmak üzere beþ temel gruba

(2)

ayrýlmýþtýr4. MDS genellikle eriþkin dönemin bir

hastalýðýdýr. Çocukluk çaðý lösemileri içinde görülme oraný %1-16 arasýnda deðiþmektedir5,6.

Çocukluk çaðýnda görülen MDS ile eriþkin yaþta görülen arasýnda farklýlýklar vardýr. Çocukluk çaðýnda RA ve RARS seyrek görülürken, RAEB ve RAEBt’ye daha sýk rastlanmaktadýr5-8.

Çocukluk çaðýnda MDS tanýsý koymak zor olmakla birlikte, son yýllarda hastalýðýn daha iyi tanýnmasý nedeni ile vaka sayýsý giderek artmaktadýr1,9.

Geçmiþ yýllarda birçok hastanýn tanýsý ancak postmortem incelemelerle konabilmekte idi. Bu nedenle erken çocukluk çaðýnda taný konulma zorluðuna da dikkat çekmek amacýyla MDS’li bir hastayý sunmak istedik.

Vaka Takdimi

Onsekiz aylýk kýz çocuðu; ateþ, karýn ve boyunda þiþlik yakýnmasý ile hastanemize getirildi. Hastanýn öyküsünden, altý ay önce bu þikayetler nedeniyle ile bir doktora götürüldüðü, spesifik olmayan antibiyotik tedavisi verildiði ve þikayetlerinin düzeldiði, iki ay kadar önce boyun ve karnýnda þiþliklerin fark edilmesi üzerine iki farklý hastanede lenfadenopati, hepatosp-lenomegali ve ateþ etiyolojisi araþtýrýlmak üzere yatýrýldýðý, sefepim ve prednizolon tedavisi ile þikayetlerinde gerileme olduðu, daha sonra da

Tablo I. Kan Sayýmý

Hemoglobin Hematoksit ES H MCV Periferik

Tarih (gr/dl) (%) Lökosit/mm3 Trombosit/mm3 mm/saat (fl) kan yaymasý

24.10.00 5.6 16.7 2800 61000 54-102 7 7 %80 lenfosit, %12 monosit, %8

nötrofil, trombositler ikili, eritrositler, hipokrom mikrositer

10.11.00 7.8 21.7 3100 0 25-56 87.2 %68 lenfosit, %20 nötrofil, %4

monosit, %8 atipik lenfosit, trombositler tekli

24.11.00 6.3 18.4 3800 0 12-40 86.7 %72 lenfosit, %12 nötrofil, %4

monosit, %12 atipik lenfosit, trombositler tekli

ESH: eritrosit sedimentasyon hýzý, MCV: ortalama eritrosit hacmi.

pansitopeni geliþtiði, servikal lenfadenopatisinden yapýlan biyopsi sonucunda, prelösemi veya enfeksiyöz mononükleoz ön tanýlarý ile ileri inceleme ve tedavi amacýyla hastanemize gönderildiði öðrenildi. Hastanýn öz geçmiþinde bir özellik yoktu. Soy geçmiþinde anne ve baba arasýnda ikinci dereceden akrabalýk (hala kýzý– dayý oðlu) vardý.

Fizik muayenesinde; ateþ 36.4 °C, nabýz 142/dk, tansiyonu 110/70 mmHg, solunum sayýsý 36/dk idi. Aðýrlýk 9200 gr (3-10. persentil), boy 75 cm (3-10. persentil), baþ çevresi 45 cm (3-10. persentil) idi. Deri rengi ve konjunktivalarý soluktu. Dudak kenarýnda anüler ve sarý renkli masere deri lezyonu vardý. Submandibüler, postaurikular, aksiller mikrolenfadenopatileri, inguinal bölgede en büyüðü 0.5x1 cm hareketli, yumuþak çoðul lenfadenopatileri saptandý. Kalp ritmik taþikardik olup, apekste I/VI dereceden sistolik üfürümü vardý. Karýn bombe, gergin, karaciðer kosta kenarýndan 7 cm, sert kývamlý, kenarlarý künt olarak palpe edilmekteydi. Üzerinde nodül yoktu. Dalak kosta kenarýndan 6 cm, sert kývamlý olarak palpe edildi.

Hepatosplenomegali, lenfadenopati, pansitopeni tablosu ile hastaneye yatýrýldý. Periferik kan yaymasýnda lenfosit egemenliði vardý (Tablo I). Biyokimyasal incelemesinde SGOT 159 U/L, serum indirekt bilirübin 2.2 mg/dl, ürik asit 6.9 mg/dl ve laktat dehidrogenaz 1173 U/L idi. Koagülasyon parametreleri, kan gazlarý, ve tam idrar incelemesi normaldi. Yatýþýnýn ikinci gününde yapýlan kemik iliði aspirasyonunda, histiomonositik hücrelerde artýþ olduðu görüldü. Yatýþýnýn üçüncü gününde yapýlan karaciðer biyopsisi “nonspesifik reaktif hepatit, kala-azar

ve histiositozise ait tipik morfolojik bulgu gözlenmedi, immünohistokimyasal yöntem ile HbsAg, HBcAg ve HCV negatif olarak bildirildi. Etiyoloji araþtýrýlmasýna devam edilen hastada serum immünglobülinleri ve metabolik tarama sonuçlarý normal olarak bulundu. Tüm hepatit göstergeleri, serolojik olarak bakýlan CMV, HSV, EBV, brusella, salmonella, VDRL, formol jel ve

(3)

HIV testleri negatif idi. ANA (anti-nükleer antikor), anti-DNA ve romatoid faktör (RF) negatif bulundu. Leptospira ve listeria tespit edilemedi. Karýn ve toraks tomografilerinde kardiyomegali, perikardiyal sývý, bilateral minimal plevral sývý, kompresyon atelek-tazileri, aksiller lenf nodlarý ve hepatosplenomegali saptandý. Ekokardiografide az miktarda perikard efüzyonu saptandý.

Antibiyotik tedavisine raðmen ateþi devam eden ve kültür sonuçlarýnda üreme tespit edilmeyen hastanýn yatýþýnýn 15. günde dalaðýnýn inguinal bölgeye kadar büyüdüðü saptandý. Ýkinci kez yapýlan kemik iliði aspirasyonunda amastigota benzer yapýlar görülmesi, hastanýn klinik ve laboratuvar bulgularýnýn kala azar’a benzetilmesi nedeniyle glukantim 60 mg/kg dozunda baþlandý. Kalýn damla preparatlarýnýn incelenmesinde plasmodyuma rastlanmadý. Yatýþýnýn 23. gününde tedaviye raðmen 40 °C’ye varan ateþleri devam etmekte idi. Glukantim tedavisi, 14. günde klinik ve laboratuvar yanýt alýnamamasý ve NNN besiyerinde üreme olmamasý nedeniyle kesildi.

Yatýþýnýn 28. gününde solunum sýkýntýsý arttý ve pretibial ödem bulundu. Yapýlan incelemelerde perikard efüzyonu saptandý.

Hastaya üçüncü kez kemik iliði aspirasyonu ve biyopsisi yapýldý. Yaymalarýn ve kemik iliði biyopsi materyalinin incelenmesinde “diseritropoez, dismyelopoez, dismegakaryopoez ve miyeloblastlar-da (%18) artýþ” olduðu belirtildi. Bu bulgularýn miyelodisplastik sendrom (RAEB) ile uyumlu olduðu bildirildi edildi (Þekil 1 ve 2). Hasta kemoterapi baþlanamadan kaybedildi. Postmortem karaciðer dokusu incelemesinde; portal alanlarda ve sinüzoidlerde miyeloblast infiltrasyonu izlendi (Þekil 3).

Tartýþma

Çocukluk çaðýnda MDS tanýsýnýn konulmasý, belirti ve bulgularýnýn birçok hastalýk ile karýþmasý nedeniyle zordur. Konjenital diseritropoetik anemi, demir eksikliði anemisi, megaloblastik anemi, sideroblastik anemi, mitokondriyopatiler, viral enfeksiyonlar (CMV, EBV, HIV ve parvovirus),

Þekil 1. Kemik iliðinde diseritropoezis. Þekil 2. Kemik iliðinde miyeloblast.

(4)

geçici miyeloproliferatif hastalýklar, histiositik sendromlar, aplastik anemi, akut lösemiler, miyeloproliferatif sendromlar, ilaçlarýn neden olduðu hematopoetik anomaliler ve aðýr metal zehirlenmeleri en sýk karýþtýðý hastalýklardýr5.

Hastamýzda perifik kan yaymasý incelemesi, kan sayýmý sonuçlarý ve kemik iliðinin deðerlendirilmesi sonucunda yukarýda belirtilen birçok anemi türü, lösemiler ve aplastik anemi ayýrt edildi. Ateþ, belirgin splenomegali ve pansitopeni olmasý nedeniyle ve kemik iliðinde L. donavani amastigotlarýna benzer yapýlardan þüphelenilerek kala azar ön tanýsý ile baþlanýlan glukantim tedavisi, 14 gün sonunda cevap alýnamamýþ olmasý, karaciðer biyopsi sonucunun öncül tanýyý desteklememesi, serolojik ve mikrobiyolojik sonuçlarýn kala azar ile uyumlu bulunmamasý nedeniyle bu tanýdan uzaklaþýlarak, sonlandýrýldý. Serolojik testlerin normal gelmesi sonucunda viral nedenler, kalýn damla preperatlarýnýn normal bulunmasý da sýtma tanýsýndan uzaklaþtýrýldý. Baþta sistemik lupus eritematozus olmak üzere diðer kollajen doku hastalýklarý; gerek klinik bulgularýn tam uymamasý ve gerekse ANA ve anti-DNA gibi önemli laboratuvar testlerinin negatif gelmesi nedeniyle düþünülmedi. Hastanýn hümoral ve hücresel immünite ile ilgili incelemelerinin normal bulunmasý nedeniyle de immün yetmezlikler ayýrt edildi.

Hepatosplenomegali ve pansitopeni ile giden metabolik hastalýklar içerisinde sýk rastlanýlan Gaucher ve Neiman-Pick gibi hastalýklarýndan psikomotor retardasyon olmamasý, göz muayene-sinin normal olmasý, nöromusküler sistem muayenesinin normal olmasý, ayrýca yapýlan kemik iliði ve karaciðer biyopsisinde bu hastalýklara özgü Gaucher veya Neiman-Pick hücrelerinin görül-memesi nedeni ile bu tanýlardan uzaklaþýldý. Hastamýzda bu tabloya neden olabilecek neoplastik hastalýklar içinde gerek klinik ve gerekse laboratuvar bulgularý ile en muhtemel taný MDS’dir. Ancak olgumuzda ilk planda enfeksiyonlarýn düþünülmesi ve ilk kemik iliði incelemelerinin MDS’ye benzetilmesine raðmen, bu taný diðer nedenler tam olarak ayýrt edilemediði için kesin olarak konamamýþtýr. Çünkü birçok hastalýða baðlý olarak sekonder MDS de geliþebilmektedir. Yetgin ve arkadaþlarý10 parvovirus B19 enfeksiyonu ile

CMML’nin fizik muayene ve laboratuvar bulgularý açýsýndan benzerliðine dikkat çekmiþtir. Van der Berg ve arkadaþlarý, bir bebrute HIV-1 enfeksiyonu ile MDS’nin birlikteliðini göstermiþlerdir11.

Çocukluk çaðýnda MDS’nin epidemiyolojisi konusunda çok az çalýþma vardýr. En fazla 2-4 yaþlarýnda görülmektedir6,8. MDS’nin çocukluk

çaðýnda en erken hangi yaþta görüldüðü ile ilgili olarak tam bir bilgi yoktur; 13 ay ve daha küçük yaþta da taný konan vakalara literatürde rastlanmaktadýr6. Erkek/kýz oraný 1.6:1 olarak

bildirilmektedir12.

FAB sýnýflamasý, miyelodisplazinin sitolojik deðerlendirilmesinde 18 yaþ üzerindeki hastalar için altýn standart olarak kabul edilmektedir. Germing ve arkadaþlarý13 primer MDS tanýsý

konulmuþ 1600 hastayý FAB subgruplarýna göre sýnýflandýrmýþ ve %26 RA, %22 RAEB, %20 RARS, %17 RAEBt, %15 CMML tanýsý koymuþlardýr.Van Wering ve arkadaþlarý8 62

primer MDS’li hastada yaptýklarý sýnýflamada, yedisinde RA, dördünde RAEB, 25'inde RAEBt (bunlardan dördü muhtemel ANLL M7) ve 26'sýnda CMML saptamýþlardýr. Tuncer ve arkadaþlarý14 çocukluk çaðýnda MDS tanýsý alan

33 vaka tanýmlamýþlar ve bunlarýn 13’ünün RAEB, dokuzunun RAEBt, yedisinin RA, dördünün CMML olduðunu bildirmiþlerdir. Eriþkin dönemdeki FAB sýnýflamasý çocukluk çaðý için yetersiz kalmaktadýr. Bu nedenle birkaç skorlama sistemi geliþtirilmiþtir7,15. Passmore ve

arkadaþlarý7 HbF düzeyi, trombosit sayýsý ve

sitogenetik sonuçlara göre FPC skorlama sistemini geliþtirmiþlerdir. HbF’in %10’dan fazla, trombosit sayýsýnýn 40x109/L’den düþük ve kompleks

karyotipik deðiþiklikler (iki veya daha fazla yapýsal/ sayýsal anormallikler) saptanmasý halinde MDS tanýsýnýn daha kolay konabileceðini belirtmiþlerdir7.

Miyelodisplastik sendromda en sýk görülen kromozomal bozukluk monozomi 7 olup, 5, 8 ve Y kromozomlarýnýn kýsmen veya tamamen yokluðuna da rastlanabilmektedir3,7,12. Bizim

vakamýzýn ise kromozomal incelemesi normaldi. Klonal kromozomal anomalilerin olmasý veya ras onkojen mutasyonlarý ANNL’ye translokasyon olasýlýðýný artýrdýðý bazý çalýþmalarda gösterilse de17,

ras onkojen mutasyonunun çocukluk çaðý miyeloid malignensileri geliþiminde önemli bir rolü olmadýðýný gösteren çalýþmalar da yayýnlanmýþtýr18.

Hepatosplenomegali özellikle monozomili çocuklarda sýktýr. Eriþkin MDS’li hastalara göre çocukluk çaðý MDS’sinde hipersellüler kemik iliðine daha fazla rastlanmaktadýr. Kemik iliði sellülaritesi, çocukluk çaðýndaki hastalarýn ancak %15’inde azalmýþtýr5. Eriþkinlerde yapýlan

(5)

oranýnda rastlanýr. Hastalarýn %5’inden azýnda trombositer, granülositer veya monositer (tek bir seride) seride tutulum vardýr. In vitro çalýþmalarda hücre olgunlaþmasýnda gecikme ve invivo çalýþmalarda ise miyelodisplazi saptanýr. Periferik kanda makrositler, eritrositlerde bazofilik noktalanma, megaloblastoid nükleuslu eritrositler, Pelger Hüet anomalisi, nötrofillerde genellikle hiposegmentasyon, bazen hipersegmentasyon, trombositlerde hipogranülasyon vardýr3.

Monozomili çocuklarda sýklýkla monositoz, bazen granülositoz birlikte görülebilir17. Bizim

hastamýzda ise tekrarlayan kemik ilikleri hiposellüler bir yapýda idi.

Eriþkinde %20 oranýnda görülen "ring" sideroblast çocukluk çaðý MDS’si için önemli bir özellik deðildir. Megakaryositler eriþkinlerde artmýþ olabilir19. Çocuklarda megakaryositlerin azaldýðý

bildirilmiþtir. Blastik hücrelerdeki artýþa çocukluk çaðýnda daha sýk rastlanýr3.

Miyelodisplastik sendromda ortalama yaþam süresi 13 aydýr. Taný sonrasý üç yýllýk yaþam süreleri %16 olarak bulunmuþtur12. Mortalite CMML, RAEB

ve RAEBt grubundaki hastalarda yüksek, RA, RARS grubundaki vakalarda daha düþüktür3.

Intragumtornchai ve arkadaþlarý19 15 yaþ üzerindeki

117 vakanýn deðerlendirmesini yapmýþlar ve buna göre ortalama yaþam sürelerini RA/RARS için 58.4 ay, RAEB için 19.9 ay, CMML için 10.7 ay ve RAEB-t için 8.7 ay olarak bildirmiþlerdir. MDS, zaman içinde akut miyeloblastik lösemiye (AML) dönüþebilir1,3,4. Hasle ve arkadaþlarýnýn1 yaptýðý bir

çalýþmada 99 AML tanýsý almýþ vakanýn %31’nin MDS’ye sekonder geliþtiðini bildirmiþlerdir. Bu hastalarýn sekizi RA, 10’u RAEB, 10’u JMML, üçü de RAEBt’ye sekonder geliþen AML olduðunu saptamýþlardýr1. Bazý serilerde bu rakam %25 olarak

bildirilmektedir19.

Sonuç olarak MDS; klinik tablo ve laboratuvar bulgularý açýsýndan birçok hastalýkla karýþabil-mekte, tanýnýn geç konmasý ve tedavideki gecikmeler nedeni ile mortalite oraný artmaktadýr. Tek ve esas tedavi þekli olan kök hücre naklinde donör bulma problemi nedeni ile önemli olup, dikkat çekmek amacý ile bu vaka sunulmuþtur.

KAYNAKLAR

1. Hasle H, Wadsworth LD, Massing BG, McBride M, Schultz KR. A population-based study of childhood myelodysplastic syndrome in British Columbia. J Haematol 1999; 106: 1027-1032.

2. Hasle H, Jacopsen BB, Pedersen NT. Myelodysplastic syndromes in childhood: population based study of nine cases. Br J Haematol 1992; 81: 495-498.

3. Smith FO, Woods WG. Myeloproliferative and myelodysplastic disorders. In: Pizzo PA, Poplack DG (ds). Principle and Practice of Pediatric Oncology (4th ed). Philadelphia: Lippincott-Wilkins, 2002: 939-971. 4. Bennet JM, Catovsky D, Daniel MT, et al. Proposals for the classification of the myelodysplastic syndromes. Br J Haematol 1982; 51: 189.

5. Haas OA, Gadner H. Pathogenesis, biology and management of myelodysplastic syndromes in children. Semin Hematol 1996; 33: 225-235.

6. Hasle H. Epidemiology of childhood myelodysplastic syndrome. First Turkish National Childhood MDS Meeting. 20-22 November 1998, Belek, Antalya. 7. Passmore SJ, Hann IM, Stiller CA, et al. Pediatric

myelodysplasia: a study of 68 children and a new prognostic scoring system. Blood 1995; 85: 1742-1750. 8. van Wering ER, Bruin MC, Hoogerbrugge PM, Kardos G. Myelodysplastic syndromes in childhood. Retrospective study of the Dutch childhood leukemia study group (DCLSG). First International Workshop on MDS in Childhood Titisee-Neustandt, Black Forest, Germany, April 27-29, 1997.

9. Blank J, Lange B. Preleukemia in children. J Pediatr 1981; 98: 565-568.

10. Yetgin S, Cetin M, Yenicesu I, Ozaltýn F, Uck an D. Acute parvovirus B19 infection mimicking juvenile myelomonocytic leukemia. Eur J Haematol 2000; 65: 276-278.

11. van den Berg H, Scherbier HJ, Kroes W. Myelodysplastic syndrome in an HIV-1 infected infant. Med Pediatr Oncol 1999; 32: 385.

12. Hasle H. Myelodysplastic syndromes in childhood -classification, epidemiology and treatment. Leuk Lymphoma 1994; 13: 11-26.

13. Germing U, Norbert G, Strupp C, Aivado M, Aul C. Validation of the WHO proposals for a new classification of primary myelodysplastic syndromes: a retrospective analysis of 1600 patients. Leuk Res 2000; 24: 983-992. 14. Tuncer MA, Pagliuca A, Hiçsönmez G, Yetgin S, Ozsoylu S, Mufti GJ. Primary myelodysplastic syndrome in children: the clinical experience in 33 cases. Br J Haematol 1992; 82: 347.

15. Mandel K, Dror Y, Poon A, Freedman MH. A practical, comprehensive classification for pediatric myelodysplastic syndromes: the CCC system. J Pediatr Hematol Oncol 2002; 5: 343-352.

16. Vardiman JW, Harris NL, Brunning RD. The World Health Organization (WHO) Classification of the Myeloid Neoplasms. Blood 2002; 100: 2292-2302. 17. Tien HF, Wang CH, Chuang SM, et al. Cytogenetic studies,

ras mutation and clinical characteristics in primary myelodysplastic syndrome: a study on 68 Chinese patient in Taiwan. Cancer Genet Cytogenet 1994; 74: 40. 18. Sheng XM, Kawamura M, Ohnishi H, et al. Mutations

of the RAS genes in childhood acute myeloid leukemia, myelodysplastic syndrome and juvenile chronic myelocytic leukemia. Leuk Res 1997; 21: 697-701. 19. Intragumtornchai T, P rayoonwiwat W, Swasdikul D, et

al. Myelodysplastic syndromes in Thailand: a retrospective pathologic and clinical analysis of 117 cases Leuk Res 1998; 22: 453-60.

Referanslar

Benzer Belgeler

Yaşlıların mutfakta daha az yorulmaları için sağ veya sol el kullanımına bağlı olarak fırın, tezgah ve bulaşık makinesi uygun yönde yerleştirilmelidir [19]..

İUGG bulunan hastaların doğum ağırlıkları İUGG olmayanlara göre anlamlı derecede düşük gözlendi (p<0.0001).. TARTIŞMA ve SONUÇ: Plasental DAG incelemesi, İUGG

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından gerçekleştirilen 2003 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması verilerinin kullanıldığı çalışmanın temel

translocate to the perinuclear membrane and the nucleus or can cross from the cytoplasm, and, binding to the residue of N-lactosamine found on the

Freeman (1992) ve Nelson’a (1993) göre ulusal inovasyon sistemi dar bir tan mlamayla yeni › teknolojilerin üretim, yay n m nda aktif olarak bulunan özel ve kamu AR › › ›

Sığınmacıların kendilerini bağlı hissettikleri etnik ve milliyet grubuna göre iltica etmene denlerinin en yüksek yüzdeleri şu şekildedir: Kendisini ‘Türk’

In the pre-treatment clinical management of patients diagnosed with TOA, we believe NLR and PLR may be inexpensive complementary laboratory parameters that can guide

Genel olarak çatışmalar, çocuklar farklı gelişim süreçlerinden geçerken ortaya çıkar ve kardeşlerde zaman ve ilgi paylaşımıyla mücadele eder ve bireysel