EvET/HAYIR
OKTAY A K
BAL
Nâzım Hikmet İçin...
"Bütün hayatında kendisi için hiçbir şey istemeyen, yalnız hal kının ıstırabını yasayan, şiirlerinde, destanlarında onların müca delelerini anlatan büyük şairimiz Nâzım Hikmet 13 yıl önce hiçbir hukuki ve kanuni esasa dayanmaksızın haksız yere 28 yıl 5 aya mahkûm edildi. Bu haksızlığın kaldırılması için yaptığı devamlı mü racaatlardan hiçbir netice alınamadı. Sağlık durumu gittikçe kö tüleşen Nâzım Hikmet hapishane köşelerinde kadere boyun eğip ağır ağır ölmektense 'milletine yazdığı son istidaya canını pul ye rine koyarak’ yeni bir mücadeleye atıldı. 2 mayıstan itibaren açlık grevine başladı.’’
11 Mayıs 1950 tarihli ‘Nâzım Hikmet’ adlı gazetede İstanbul Yük sek Tahsil Gençlik Derneği'nin bildirisi yer almıştı. "Yarın memle ketimizin mukadderatını eline alacak olan ve bunun sorumluluğunu duyan Türk gençliği adına" kamuoyuna ve sorumlu makamlara şöyle sesleniliyordu:
"Dünyamızın insan haklarının korunması için seferber olduğu demokrasi devrinde, insan Hakları Beyannamesi’ni imzalamış bir memlekette insanlığın gözbebeği Nâzım Hikmet’in yaşama hak kını gasp etme selahiyetini kim size verdi? Halkoyu önünde bir kere daha açıklarız ki, onun ölümüne seyirci kalınırsa bütün dün ya ve gelecek nesiller bizi lanetle anacaktır.”
Broy Dergisi, Nâzım Hikmet’in 25. öiüm yılında Nâzım Hikmet’in uğradığı haksızlıklarla mücadele için çıkan fikir ve politika dergi s in in tıpkıbasımını ek olarak okurlarına sundu. Broy’un bu tür ça lışmaları takdire değer. Zamanın gerilerinde kalan nice olay var ki bugünün gençliğince bilinmiyor. Bunları belgeleriyle bugüne ge tirmekte yarar var. 'Nâzım Hikmet’ Dergisi -ki bir çeşit savaşım aracıydı- de bu tür tarihsel belgelerden biri...
Nâzım Hikmet on iki yıl hapis yattı. 1950’den sonra çıkarılan af yasasıyla özgürlüğe kavuştu. Ama yine de tam anlamıyla özgür Olamadı. Başına türlü işler açtılar. Nasıl Sabahattin AÜ korkunç bir cinayetin kurbanı olduysa, Nâzım Hikmet'i de bu tür bir kimvur- duya getirmek isteyenler vardı. Tek çare bütün bu korkunç tertip lerden kurtulmaktı, yani yurdu terk etmek... Nâzım on iki yıl ha pislikten sonra bir on iki yıl da sürgünlük yaşadı. Yurdunun, in sanlarının özlemini çekti. Sonunda 3 Haziran 1963 günü dünya mızdan çıktı gitti.
"Ben her şeyden önce bir yazarım, fakat aynı zamanda toplum cuyum. Bence 20. yüzyılda yüceliğinin doruğuna ulaşan sosya list öğretiyi bilmeden hiçbir şey olamayız, yalnız şair değil, genel likle düşünen insan da olam ayız” diyordu.
"Bugün halkının ve bütün ilerici insanlığın mutluluk ve barış mü cadelesinin dışında kalan aydın, ya egemen sınıfın elinde basit bir araçtır ya da havayı zehirlemekten başka bir şeye yaramayan kokuşmuş bir verimsiz ottan ibarettir” diyordu.
"Dönemlerinin karanlık güçleriyle savaşan ilerici sanatçılara her ülkede ve her çağda rastlanır. İnsanların mutluluğu ve dünyada güzel bir yaşam için savaşa giren bu ilerici sanatçılar her zaman karanlık güçlerce kuşatılmış, kovuşturulmuş, baskıya uğratılmış, hapsedilmiş ve öldürülmüşlerdir. Fakat onlar hiçbir baskı ve teh- -didin, hiçbir ölümün, hiçbir yafanın, tarihin akışını, iyiye, güzele haklıya ve mutluluğa yönelişini durduramayacağını bilirler. Ve bu yazarların yapıtları ve bütün yaşamları gelecek kuşaklara örnek olur” diyordu.
Nâzım Hikmet üzerine çok şey yazıldı, çok şey söylendi. Bugün bile Nâzım Hikmet gericilerin, halk düşmanlarının gözünde sevil meyen bir kişidir. Ne radyolarda ne TV ’lerde adı geçer, M eclis’te bile adı duyulur duyulmaz tutucu cepheler hemen ayağa kalkar! Okul kitaplarına bir tek dizesi alınmaz. Ama bütün bunların ne öne mi var? Büyük şairler zamana meydan okuyan kişilerdir. Bugün kü, dünkü görüşler, düşünüşler onları etkilemez. Onlar güzel ya rınların sahipleridir.
Ne demişti bir şiirinde:
"En güzel deniz - Henüz gidilmemiş olandır - En güzel çocuk - Henüz büyümedi - En güzel günlerimiz - Henüz yaşamadıkları m ız - Ve sana söylemek istediğim en güzel söz - Henüz söyleme miş olduğum sözdür.”
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi