• Sonuç bulunamadı

Çilekeş Tonguç

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çilekeş Tonguç"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

/

f

-///.

CUMHURİYET

ıııı=ıııııııııııııımımımımımmıııııımmııııııııııııımıııııımmııııııımıııııııııııımıınmıımııı|ıııı

I

K Ö Ş E M D E N

I

IIII=llltlIIIIIIIIIIIflllllIIIIIIIIIIllllllllIIIIUIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIUIinilllllllllllllllllIllllllllllllllIllllIIIIII=IIII

Çilekeş

Tonguf

Bu satırları, göz yaslarımla yazıyo­ rum. Kırk yıllık dos­ tum ve uzun yıl­ lar çalışma arka­

daşım İsmail Hakkı’yı Cebeci’nin susmuşlar diyarına bırakıp döndü­ ğüm şu anda, mezarının başında yüreğimden gelenleri dökerek ko­ nuştuğum gibi, derin bir acı için­ de kalemimi kalbimden taşan duyguların akışına bırakıyorum. Hayatının son on dört yılını uzun bir çile haline sakmuş, haksızlık­ lar, arkası kesilmez tecavüzler, sanki ondan önce geçirdiği ömür günahlarla dolu imiş gibi insafsız­ ca uğratıldığı suçlamalar, birer bi rer kelimeleşip önüme dökülüyor. Dunlar, onun şikâyet nedir bilmi- yen sağlam ruhunun, yaşarken biz den sakladığı ıstırap damlalarıdır. Üstünden ve altından uğradığı ve­ fasızlıklara karşı sarsılmadan gös­ terdiği sabır. Tonguç’un ne kuv­ vetli bir adam olduğunun delili­ dir.

Düşman eline geçmiş yurdundan göçtüğü anavatanda hayatının va­ rım asrında yaptığı tek iş; oku­ mak, okutmak ve okuyup okuta­ cakları yetiştirmek olmuştur. Mer hum seldim Saffet Arıkan’m an­ layışından istifade ederek girişti­ ği «eğitmen» yetiştirme tecrübe­ siyle benim Bakanlığımda ilk öğ­ retim m-selesini toptan çözmek 1- çiıı düşündüklerimizi gerçekleştir­ mede onun gösterdiği özveri, gay­ ret, işlerin arkasını yılmadan ko­ valama, en veni pedagoji ilkeleri­ ni yakından tanıyarak onları uy­ gulama, kim ne şekilde taşlarsa taşlasın, Tonguç’u, Maarif tarihi­ mizin mühim simaları arasına al­ dırmıştır. Sıra sıra gelmiş Maarif Vekilleri, unutulup gidecek; fakat Tonguç, kalacaktır.

Tonguç, Türk eğitiminin Pesta- lozzi’sidir. isviçreli Pestalozzi, yok sııl ve kimsesiz çocukları okutup eğitmek için çalışmıştı'. Tonguç, avııı acıyan ruhla köylü çocukla­ rımızı bilginin ışığına kavuştur­ mak için çabaladı. Tonguç, masası başında oturup evrak imzalamakla yetinen bir ilk öğretim umum mü­ dürü değildi. Karda kışta, en sı­ cak yaz günlerinde bir cibe atla­ yıp yurdun dört köşesine koşarak,

f f j l i ---»

îj

T E Ş E K K Ü R

Î

1.7.1960 tarihinde vefatiyle biz- j leri, akrabalarını ve bütün dost- larım sensuz acılara garkeden, Ci merhum Recep Karaer evlâdı ve

r İbrahim Karaer. Zehra GüvelJ. Zarife K arlıklı’nm kardeşi

|

İLYAS KARAER

t içip terüp edilen cenaze törenine

\ bizzat gelerek veya telefonla, tel. grafla. mektupla beyanı taziyede 1 bulunarak derin acılarımıza İşti- J ! rak eden bütün akraba ve dostla- I j rımıza ve ayrıca «B. P. AEGEN» j j Şirketinin Sayın Müdür ve men.

suplarına ayrı ayrı teşekküre sonsuz kederlerimiz mâni oldu- I ! ğundan, bu asil alâkalarına karşı

muhterem gazetenizin tavassutu suretiyle en samimî teşekkürleri­ mizin İblâğını rica ederiz.

KARAER AİLESİ

---

---Yazan :

Haşan - Âli Yücel

.J

kendi yaşama ve çalışma durakla­ rını yapan köylü evlâtlarımızın başındaki fedakâr öğreticilerin de başına geçip onların kurucu çaba­ larına katılmasavdı, iki yılda 20 Köy Enstitüsünü kuramazdık. O- nun dağ vücudünü son yıllarında deviren hastalığı, belki de o sıra­ larda kapmıştır. Sekiz yıl, bu can­ la başla çalışmıya ondan başka biç kimse dayanamazdı.

Kendisinin katlandığı bn çalış­ ma hızına etrafındakilerin de ka­ tılmasını isterdi, Bir kısmını me­ zarının başında hıçkırırken gör­ düğüm arkadaşları ona inanmış­ lard ı; ustabaşlarının gayretine destek olmuşlardı. Olamıyanlar, Tonguç’a düşman oldular Fakat asıl düşmanları bunlar da değil­ di. Azılı düşmanları, bu gayretle­ rin sonunda beliren büyük başarı­ yı kıskanan ve ondan korkan poli­ tikacılardı. Hele böyleleri benden sonra âmir makaralara geçince o- nu işinden atarak, en verimli za­ manında bir ortaokul Elişi-Resim öğretmenliğine tayin ederek, bu da yetmeyince Devlet Şûrasına bir sanık gibi vererek her türlü hiz­ met imkânını elinden almakla, bu gizli hislerini açığa vurdular. Üs­ tüne hatır ye hayale gelmez suç­ lar mı atmadılar? Ona neler de­ mediler? En ağırı, komünistlikti.

Benden sonraki on dört yıl için­ de gelen türlü hükümetler, neye bu suçlu adamı adalete teslim et­ mediler? Suçlu Tonguç mu, yoksa onlar m ı? Mezara girmiş ve behe­ mehal girecek olanlar hakkında takdir, tarihe aittir.

Bu suçlamalardan bir misal ve­ reyim.

Millî Eğitim Bakanlığı Tonguç’u şöyle bir suçla Devlet Şurasına veriyor? «içinde köylü - şehirli ay rılığına ve hükümet aleyhtarlığı­ na dair ihtilâlci fikirler bulunan bir romanı bir öğretmene hediye etmek.» Kitabın Italyada Faşizm devrinde köylülerin feci durumu­ nu ve Italyan köylüsünün bu ida­ reden çektiklerini anlatır bir ro­ man olduğunu gören Devlet Şûra­ sının ilgili dairesi şu kararı veri­ yor? «Sanığın savunmasının aksi sabit olmadığı ve kendisine İsnat olunan bu fiilde inzibatî ceza ta- yVıl bakımından cezalandırmayı gerektirir bir mahiyet bulunmadı­ ğı evhetle Hakkı Tonguç hakkında inzibati ceza tayinine mahal olma­ dığına 30.9.1950 gününde oybirliği

ile karar verildi.»

Geçelim. Vefasızlığın her nevini, ıstırabın her cinsini gördüğü hal­ de bir defa olsun, onun, şahsi bir hınçla ağzından en cadaloz düş­ manları için bile bir ağır kelime çıktığına şahit olmamışımdır. O- lan varsa söylealn. Hayatının son senesine kadar oturduğu tahta ev­ den (buna ev bile denmez, bir ba­ raka idi) ancak toprağının ettiği para İle İnsan gibi yaşanacak bir durağa kavuşmuştu. Okuyor, yazı­ yordu. Bir kaç yıl önce gittiği Is- viçrede meslek piri Pestalozzi kn- I rumlarını incelemiş; röportaj şek­ linde pek güzel bir kitap yazmıştı. Tonguç güzel yazardı, Bana 1959 da Suluovadan gönderdiği bir mektubunun şu satırlarına bakınız:

«Üç haftadanberi Engin’lerin (oğlu ve gelini) yanındayım. An- karadan buraya gelinciye kadar,

burada iken yap­ tığım seyahatler sırasında edinebil­ diğim izlemleri size duyurmak is­ tiyorum. Bunun sebepleri şunlar; Dertleşme has­ retini gidermek, son olaylarla il- fiH olarak yazdığınız yazılardaki görüşlerinizin memleket gerçekle­ rine uygunluğunu duyurmak, ga­ zeteleri günlerce ceplerinde taşıya rak çevrelerindeki insanlara sizin fikirlerinizi aşılamı.va çalışan öğ­ retmenlerin kavuştukları pınarın nasıl bir teselli kaynağı olduğunu anlatmak.»

«On beş yıl önce beraber dola­ şarak birer okula kavuşturmayı ülkü edindiğimiz Anadolu köyle­ rinde o zaman yapılmış anıtların içine yerleştirilen genç öğretmen­ leri yakından gördüm, duygulan­ dım. Bunların çoğu çoluk çocuk sahibi olmuşlar, köylere kök sal­ mışlar. Bitli, pireli, hastalıklı, dertli köylerde rahat rahat konu­ şabilecek uyanık, toleranslı, yurt­ sever kişiler haline gelmişler. Ne yazık ki, sayılan çoğaltılamamış. 1946 dan sonra gelenler, köyleri böyle ülkücülerle dolduracakları yerde softaların ellerine teslim et­ mek yolunu tutmuşlar. Pusuda bekliyen cehalet, bunu nimet bi­ lerek yeniden sahneye çıkmış; ile­ ri fikirli aydınların karşısına di- kilivermiş...»

Sayfalar ve sayfalarca bu ümit­ ler ve bu dertler! Tonguç siya­ sete kurban edilmiş, dâvamızın n- nutulmaz şehididir. Sorumlu mev­ kilerde bulunup da hâlâ «esinti­ lerden» bahseden gafil politikacı­ lar elinde can vermiştir. Son kur­ ban bayramında her iki bayramı birbirimize kutladığımız günün neşeli saatlerini hatırlıyorum da onun yeniden canlanmış gözlerin­ de parlıyan ışıkların hu kadar a- cele sönüşüne yanıyorum. Tek te­ sellim, onu suçlandıranlardan bir

kısmının millet önünde nelerle ■nçlandırıldıklarını gördükten son ra ölmesidir. Pek o kadar da de­ ğil. Onu «baba» bilen on binlerce Türk genci, onun yakıp verdiği meşaleyi ellerinden düşürmiyerek nurlu yarınlara taşıyacaklardır. Bu mazhariyete ermek, kaç fâniye nasip olmuştur? Daha da var: Dert ortağı eşi, kendi memle­ ket adamı olarak yetiştirdiği He- klmoğlu, arkasından ağlıvan ülkü- daşian ve arkadaşları, onun ne derece sevgiye lâyık bir insn ol­ duğunu gösterir catıh neşelerdir. Tanrı, onu gufraniyle sarsın; Türk milletine onun gibi sahici hizmet adamları bağışlasın!...

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta h a To ros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

da pek çok eserin tekniğe dayalı bir ay­ rımla resim mi, grafik mi yoksa heykel mi gibi ayrımlara gidilmesi zorlaşmakta­ dır.. Ayrıca bu tür ayrımların da

Bezeme, kulplar aras~nda yer alan omuz alan~nda bugün için hiçbir pyxis üzerinde görmedi~imiz daire ve nokta dizi- lerinin olu~turdu~u rozet (FM 41: 9) bezekleri ile betimlenmi

Sarin ve tabun gazla- rının örnek olarak verilebileceği sinir sistemine etki eden kimyasal silahlar için belirti süresi birkaç daki- ka iken yakıcı etki gösterenler için

Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu 1923’te dernek olarak kuruldu, 1930- da hükümet kararıyla yurda giriş çıkış yapan araçlardan alınan triptik vergi­

kımdan, resim sanatı, diğer güzel sanatlara göre daha büyük bir kütleye hitap et­ mekte ve her devirde rağ­ bet bulmaktadır. Resim yap­ manın günah

Ha­ len Teşvikiye’de kıymeti on mil­ yona yakın olduğu söylenen anti­ ka eşyalarla dolu evine hacir al­ tında olduğu için sokulmayan Satvet Lütfi,

Atatürk devrimleri teker teker ortadan kaldırılmalı, Türkiye yeniden Osmanlı düzenine kavuşturulmalı, halifesiyle, belki de padişahıyla, Atatürk’ün ortadan

Konya'nın, Kayseri’nin, Diyar­ bakır’ın, Bursa’mn, İstanbul’un eşsiz sanat eser­ lerini ancak sözlerle anlattı, fakat bir dağ pınarı kadar aydın, berrak akan