• Sonuç bulunamadı

Ahmet Selahaddin

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ahmet Selahaddin"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÜYÜK sanatçı öbür in­ sanlardan, üstün deme­ yelim ama, muhakkak ki başka bir yaratılıştadır.' O, günlük olaylarm yü­ zeydeki görüntülerinin altındaTîaşka şeyler sezebilen,görebilen, en olmayacak şeyden esinlenip çağırı­ şımdan çağrışıma sıçrayabilen bir . insan­ dır. Kimselerin farkına varmadığı bir dalga uzunluğu üe temas halinde bir mediuma benzer. Ne yapacağını kendin­ den çok, etkisi altında kaldığı bu güçler belirler gibidir. Doğal yaşama benzer, onun yoğunluğunda bir hayali dünya ve inanılır, kişiler yaratabilişinin gücü ve sim kozmik gidişi bu sezgisi ve içgüdüsü ile kavramış olmasmdan gelir.

Tıpkı onun gibi, tarihin gidişine damga vuran kişiler de öbürkülerden başka, bambaşka cinsten insanlardır. Bir toplumsal bunalım, bir ulusal felâket, bir tarihî dönüm, noktası, o zamana kaçlar kendi köşelerinde sessiz sakin, isimsiz yaşayan bu insanları — ama yalnız onları— alır, o zamana kadar hiç düşünmedikleri bir missionun öncüsü yapıverir. Onlar ancak bu kritik durumlarda, kendilerinin başka kumaş­ tan dokunduğunu, yazgılarının, dünya­ ya geliş nedenlerinin bu mission olduğu­ nu anlarlar.

Kurmay Albay İbrahim Muhiddin Bey’iır oğlu Ahmed Selahaddin’in de günün birinde böyle bir mission üstlene­ ceğini ilkin umduran bir yaşamı yoktur. Alçakgönüllü, ihtirassız, tokgözlü, çalış­ kan, öğrencilerini ve Darülfünun’u (üni­ versitesini) çok seven genç bir profesör­ dür. Hukuku Düvel (Devletlerarası hukuk) alanında uzmanlığı herkesçe kabul edilmekte, uluslararası kongreler­ de bildirileri takdir kazanmaktadır. Mekteb-i Mülkiye’de çahşkanlığı ve milliyetperverliği ile tanınmıştır. Orayı bitirince altı yıl kadar Düyunu Umumi- ye’de çalışmış, bu arada merak sardığı hukuku düvel alanında kendi kendini yetiştirmiş, Fransa’dan getirttiği mes­ lekî kitaplar ve dergilerle hukuku düvele ait en yeni düşünceleri izler olmuştur. Bu çabalar ona daha sonra da İstanbul Darülfünun hukuku düvel profesör­ lüğünü kazandırmıştır. Otuz üç yaşında bu kürsünün başma geçen Ahmed Selahaddin üniversitenin en genç profe­ sörüdür. “ Gösterişsiz yaşamı, geniş bilgisi, candan hocalığı ve coşkulu takrirleri üe gençlerin kalbini teshir eden"( X )bu ortaboylu, kelebek gözlüklü ciddî ama insancıl bakışlı hocanın bütün günleri, aüe yuvası ile yine onun kadar sevdiği bilim yuvası arasında geçmekte­ dir. Her sabah Bebek bahçesine bakan kiralık evinden eşini ve çocuğunu öperek ayrüan bu dalgın profesör elinde çantası Zeyneb Hanım Konağındaki üniversite­ nin yolunu tutmakta ve kürsüye çıkınca kendini özlemle bekleyen öğrencilerinin pınl pınl gözlerini daha da parlatan sıcak, dolu dolu, tadına doyulmaz derslerini vermektedir.

Bir büim adamı yaşamdan başka ne bekler? Ahmed Selahaddin evinde mut­ ludur. Dekan olarak Batılı benzerleri seviyesine çıkarmaya çalıştığı fakülte­ sinde mutludur. İlk defa Türk kızlarına üniversiteye girmek hakkım kazandır­ mak için verdiği savaşımının olumlu sonucundan mutludur.

Hukuku düvel büiminin ülkemizde kurucusu oluşu, ( X X ) (Hukuku Bey- neddüvelin Mukaddematı Siyasiye ve Safahatı Tekamüliyesi ve Muahedat) (Muahallas Hukuku Umumiyeyi Bey- neddüvel) (Hukuku îdarei Düvel) (Hu­ kuku Cezaiyeyi Düvel), adlı eserleri hukuk kütüphanemize armağan etmesi, hukuk öğrencüerinin bügisini arttırmak amacıyla yayınladığı, (Külliyat-ı Hukuk ve Siyasiyet) serisinin.(Berlin Kongresi), (Medeniyet Yalanlan),(Makedonya Me­ selesi ve Balkan Harbi İcraatı) gibi yayınlan,Debidourun (Diplomasi Tarihi) nin beş cüdini dilimize çevirmesi, yani zamanını hiç boş geçirmemiş, onu çok verimli ve yararlı bir çalışkanlıkla doldurmuş olması da onun her zamanki iyimser, her zamanki sevecen ve mutlu ifadesinin haklı dayanaktandır.

İçten ve insancıl

N büyüğünden en küçü­ ğüne kadar herkesin der­ diyle ügüenen, onlara bir' teselli bulmaya çalışan, her sıkıntısı olanın kapı­ şım vurmak cesaretini kendisinde gördüğü” insancıl bir adam­ dır ( X X X ) . Onun odasma karamsar giren iyimser ve umut dolu çıkar.Böyle de bir radyasyonu vardır.

Mesela, bir çocuk babası olmak üzere olan evli bir öğrencisi hocasına parasız­ lığından yakınınca Ahmed Selahaddin hemen askıdan biricik paltosunu alnıp ona verir:

— Götür bunu hemen Bitpazarında sat, yansmı kendin al, yansını da bana getir” der. Çünkü kendi de paraca hep dardadır. Mesela Fakülte Kütüphanesi­ ni yeni baştan düzenlerken ceketini çıkanp kendileriyle birlikte çalıştığı hademelerden biri öğleyin yemek molası verdikleri sıra arkadaşına laf olsun diye ’ ’Şimdi şurda bir tepsi baklava olsaydı da yeseydik” demesi üzerine Ahmed Selahaddin o yokluk yıllarında cebindeki paranın tümünü ona uzatıp:.

—Git bir tepsi baklava al gel, birlikte yiyelim demek savurganlığım gösterebilir. Böylesine de içtendir.

Para taşımak onu rahatsız eder. Paraya, pula, mevkiiye, mansıba, hiç mi hiç önem vermez.

Hep kendisiyle tutarlı

ÜRÜSTTÜR. Kelimenin tam anlamıyla dürüst. Hak bildiği yolda yalnız da olsa başı dik, tökezle­ meden hiç mi hiç ödün vermeden, sözünü esir­ gemeden bilim adamı onurunu ve

" A

J

( X ) Asım U s, Ahmed Selahaddin adlı yazısın­ dan. Vakit 21 Ocak 1921.

( X X ) Seha L. Meray. l«ozan'ın bir öncüsü. Ahmed S ela h a d d in kitabının önsözü.

Türk T anh Kurumu Yayımı ( X X X ) Sıddık Sami Onar. Hukuk Dünyası Uçak

1945.

AHM ET

SELAHADDİN

\ .

tutarlılığım koruyarak diklenir. Gençli­ ğinden beri böyledir. O daha profesör olmadan, henüz yeni evli ve yüksek öğretim Genel Müdürü iken patlak veren Salih Zeki olayı Ahmed Selahaddin’in hem bu pazarlıksız dürüstlüğünü hem de parayı hiçe sayışım çok iyi gösterir. Ittihad ve Terakki hükümeti sözüm ona hastalığından, ama aslında hükümetle bağdaşmayan liberal düşüncelerinden ötürü matematikçi Salih Zeki’yi azledi- verince buna kimse gık bile diyememiş­ tir. Papuç o zaman da pahalıdır. Yalnız bir kişi diklenir, Ahmet Selahaddin. îttihad ve Terakki’nin bu yüz kızartan suçuna katılamayacağım, hasta ise bir profesörü işten çıkarmak yerine onu tedavi ettirmenin yollarını aramak gere­ ğini hatırlatarak zamanın Maarif Vekili Şükrü B ey’e kendinin haberi olmadan alınmış bu karara katılmayacağını kesin bir dili» belirten bir istifa mektubu yazar. Gece eve gelip eşine:

—Bir süre maddî sıkıntıya katlanabi­ lir misin? diye sorar. Eşi:

—Katlanabilirim, cevabım verince Ahmed Selahaddin olayı ve istifa gerekçesini eşine açar. îlk gününden beri ona uymuş, destek olmuş, çünkü onu sevmiş ve anlamış olan, vefakâr eşi Seza Hanımdan:

— Bana açıklamana hiç gerek yoktu. Sen gerekli görüyorsan yapılmak, ceva­ bını alır. Ertesi gün istifa verilir. Onu kimse geriye aldıramaz. Ahmed Sela­

haddin bir süre aç açık kalır. Zira sade pabuç değil, hayat da pahalıdır o zaman. Kaldı ki Salih Zeki’yi şahsen hiç de tanımıyordun O bunu sırf kendi vicda­ nına ters düşmemek için yapmıştır.

Kader kapıyı çalınca

ÎRÎNCI Dünya Savaşı yenilgi ile bitip de em­ peryalist düşmanlar ak­ babalar misali Osmanlı İmparatorluğunu parça­ lamaya kalktığı zaman baştakiler biraz celadet gösterebilseîer, yurdun çoğu aydınlan Manda ve Himaye cereyanlarım tek çözüm yolu saymasalar, içlerinden biri çıkıp da Türkiye’nin istiklâlini ve yaşama hakkı­ nı Batılılann anlayacağı bir bilim, bir hukuk, bir sağduyu dili ile ele güne anlatabilse, Kurmay Albay İbrahim Muhiddin Bey’in oğlu Ahmed Sela­ haddin belki de kişisel yazgısının, dünyaya asıl geliş nedeninin, tarihî missionunun farkında bile olmadan yaşamını evi ile üniversitesi arasında dokumaya devam edecektir.Ama işler sarpa sarınca müttefiklerin azgın iştahı yurdumuzu bölme planını önce sinsi sinsi sonra açıktan açığa gerçekleştir­ meye başlayınca ve İstanbul aydınları­ nın Ödlekçe, uyuşukça teslimiyet havası İstanbul'un üstüne büsbütün sindikçe yazgısı Ahmed Selahaddin’i alır, Türk istiklâl davasının ilk bilimsel ve hukukî savunucusu yapar.

Bu aşırı alçakgönüllü bu, gösterişten hiç mi hiç hoşlanmayan, bu hep sessiz sedasız kendi kozasını ören adam o zaman birden bir aslan kesilir. Derslerin­ de gençleri bu yüzkarası teslimiyete karşı coşturmaktadır. Bilimsel sağlam­ lığına hiç halel getirmediği soğukkanlı mantığına şimdi yurtseverliğin ve em­ peryalist istilanın yüzsüzlüğüne karşı isyanının coşkusu da eklenmiştir. Her dersi bir heyecan kasırgası gibi dalga dalga genç bilinçleri uyandırmaktadır.

Yunan İzmir’e çıktığı günkü Fatih Mitingini hazırlayanların başındadır. O kürsüden Türkiye’nin hakkını dünyaya şöyle savunur:

“ Barış konferansının çalışma amacı, yenenlere ödül dağıtmak t yeniienlere cezalar biçmek gücün hakkını onayla­ mak olmamalıdır. Bu konferans hakkın gücünü ilan edecek yeni bir dönem açılmasına yönelik olmazsa dünyada huzur ve durulma beklenemez. Yasalara ilişkin kararlar hakka ve adalete dayan­ mazsa birçok güçlükle yaratılan yapıtın çöktüğü görülecektir. Bunun zararını da şu ya da bu topluluk değil, tüm dünya çeker.

Biz hakkımıza ve haksızlığın kalıcı olamayacağına güveniyoruz. Türk milleti sıfatı ile söylüyoruz. Bizce hak pek kutsaldır, o kadar ki hak sözcüğü Tann'yı anlatır. İnanıyoruz ki hak üstündür, onun üstünde hiçbir şey yoktur.”

İstanbul, karanhk yazgısından ha­ bersiz, her güz mevsimi olduğu gibi, hülyalı, şürsel bir yaz uzantısı yaşamak­ tadır. Bebek Bahçesinin ağaçlarına kümelenmiş kuşlar ortalığı korolarıyla gürültüye boğmaktadırlar. Çocuklar, dünyanın her yanında tarihle, politika ile, büyüklerin istila ve sömürü entrika­

ları ve komploları ile hiç ilgileri olmayan bu tertemiz yaratıklar, kısa sürecek saflıklarının olanca mutluluğu ile Bebek Bahçesinde koşuşmakta birbirlerini ko­ valamakta, çember çevirmekte, arada attıkları sevinç ve yalancı korku çığlık­ ları ile oyunlarına yeni heyecanlar katmaktadırlar.

Ama Boğaz sularında müttefik do­ nanması demirlemiş, durmaktadır. K o­ yu mavi suların fonu üstünde Fransız, Ingiliz, İtalyan bayrakları dalgalan­ maktadır. Dolmabahçe bir sls bûlütu gibi silik, sessiz ve pasif âdeta varlığın­ dan utanır gibi uzanmaktadır. Tenhâ yollarda şapkaları tüylü İtalyan Karabi- niyerleri, yaygın burunlu Şenegalli Fransız zencileri kol gezer. Bebek, kuruçeşme meyhanelerinden laterna sesleri gelmektedir.

Son Padişah Vahidettin sarayda. Bir Şura-yı Saltanat toplamak gereği duy­ duğu zaman Darülfünun temsilcisi ola­ rak oraya çağrılan Ahmed Selahaddin yanaklarını al al eden o güzel çoşkusu ile “ Şura-yıSaltanat zamanı geçmiştir Şimdi zaman Şura-yı Millet toplama zamanıdır ” diye haykırır

İşgal polisi büyük yurtseverin peşin­ dedir. Sık sık Bebek’teki evine gelir onu ararlar. Ahmed Selahaddin gafil avlan­ mamak için tabanca taşımakta, geceleri de Bebek Bahçesine gelip uzaktan evinin balkonuna bakmaktadır. Eşinin balkona asacağı çamaşırların parolasından İngi­ liz polisinin o gün kendini evde arayıp aramadığım ve civarda nöbet tutup tutmadığım anlar İTeKlike işareti verildiği geceleri Küplüce’de kayınpederi Mat­ baayı Amire Müdürü Hamid Bey’in köşkünde geçirmektedir.

Artık özel yaşamı, kişisel kaygılan, sıhhati, ailesi kalmamıştır onun için. Yazgısının emrine girmiş bir medium gibi kendini yalnız Türkiye’nin kurtulu­ şuna adar. Vakit gazetesine yazdığı bir seri başmakalede Türk haklarının birer birer hukuki gerekçelerini saptayıp dünyaya anlatacaktır .

(Himaye ve Manda Cereyanlan), (Mandaların Hukukî Nitelikleri), (Man­ da ve Yardım), (Ben Murahhas Olsay­ dım Ne Derdim), (Boğazlar Meselesi), (Dörtler M eclisin eN e S öy lerdim ), (Sa­ vaş SorumlulüHan veT ürkiye), (Yanlış- Doğru), adlanyla Vakit gazetesine ve hepsi de 1919 yılının temmuz ve ağustos tarihlerini taşıyan baş makalelerinde, üç yıl sonra, yani 1922 yılının kasım aymda Lozan’da toplanan uluslararası

sulh kanferansında, Türk haklarım’ savunacak olanlara, bu müdafaanın bilimsel ve hukukî gerçekçeleriniaynntı- lan ile ve büyük bilimsel vukufla önceden hazırlamış bulunmaktadır.

Onu, Lozan'ın öncüsü saydıran da bu hizfhetleridir. Bu haklan, daha ortada Kurtuluş Savaşı ve onun zaferleri yokken, mütarekenin en karanlık, herke­ sin umutsuzluğa ve karamsarlığa kapıl­ dığı felâket günlerinde savunmuş olma­ sıdır. Bu büyük iyimserlik, onun hakka olduğu kadar, Türk milletinin haksızlığa katlanmaktansa ölümü göze alacağına olan inancından gelmektedir.

Bir yazısmı şöyle bitirmektedir: “ Bizi bağımsız bırakmazlar düşünce­ si, maneviyat bitkinliğinden doğan bir inanç eksikliğidir. Bir an için, kabul ye teslim edelim ki, bizi devlet olarak yaşatmayacaklar, o halde bunu biz mi isteyelim? Bu âdeta savaş alanında bir askerin intihar etmesine benzer” . İnti­ har onur sahibi bir millete yakışmaz.

Bir düşünür, “ Karamsarlık bugünün güneşini, yannın bulutlan ile örtmektir” der. Ahmet Selahaddin’iniyimserliği ise, “ O günün karanlığını, yârınların güneşi ile delen” bir iyimserliktir.

Milletine ve hakka inanan bir bilim a- dammın milleti için yapabileceği en büyük hediye budur. Eşinin ve arkadaş­ larının dikkat etmesi, uyarılan, koroner yetersizliğini tedaviye çalışan doktorla- nn tehditleri, bir kulağından girip, öbü­ ründen çıkmaktadır. O, yapabileceğini yapacak, bu uğurda ölüm mukadderse, onu da göze alacaktır. Belki vaktinin çok azaldığım da sezmiştir.

özenle yetiştirdiği dokuz yüz öğrenci­ sinin Çanakkale’de, Sarıkamış’ta canla- nm yurda feda etmiş olması, Ahmet Selâhattin’in en büyük üzüntüsüdür. Bunu hiç unutamamaktadır. Onlara bu aşkı aşılayan bir hoca olarak, bu yurda can borcunu vermenin işte şimdi tam zamanıdır. Geçirdiği ikinci bir kalp krizinden sonra, hâlâ yatağına kalem kâğıt alıp, yeni bir makale yazdığını görünce, dostu ve doktoru Prof. Dr. Akil Muhtar:

“ —Allah'ını seversen istirahat et. durumun ciddî, Selahaddin Bey .Yazarsan ölürsün” uyarısı üzerine.

Krizden sonra renklenmiş yanakları ile yumuşak yumuşak gülümseyip, ama gözleri hep o kararlı ve keskin bakışları üe:

Memleketin bu durumunda, asıl yazamazsam ölürüm” der. Burada bir kişi, ^ gerçekçi sağduyuyu, öbürü isp tarihî yazgısının gereğini düe getir- mektediı. Bana, bunu bizzat Akü Muhtananlatmıştır.

Ahmet Selahattin, Kurtuluş Savaşı - nı ve zaferi göremeden gözlerini dünyaya kapar.

öldüğünde 42 yaşındadır ve cebinde yalnız yetmişbeş kuruş çıkmıştır, f Bütün bu aynntüan nereden mi büiyorum?

Kendisi babamdır da ondan...

Referanslar

Benzer Belgeler

形作傷寒者,言其病形作傷寒之狀也。但其脈不弦緊而數,數者熱也 。

Dünya SavaĢı Yıllarında Osmanlı Devleti Aleyhinde Kurulan Casus TeĢkilatları ve Kullandıkları Teknikler” adını taĢıyan birinci bölümde Osmanlı

B abası Sultan M ura­ dım yerine, genç yaşında ikinci defa Osmanh hü­ küm darı olan Sultan Meh med, daha şehzadeliği za­ manından itibaren İstan­ bul’un

Yeminrnin esas mür~idi Fazilet-n,âme'de aç~kça ifade etti~i üzere Otman Baba ve onun halifesi Akyaz~l~~ Sultan'd~r.. Akyaz~l~~ Sultan ile bizzat görü~tü~ünü yine

MEHMET  ŞÜKRÜ  PAŞA:  Evet  kinin  imal  edilen  bir  fabrika  yapılacak  ve  bu  fabrikanın  imal  edeceği  kinin  de  ehven 

Anahtar Kelimeler: Birinci Dünya Savaşı, Kadro Dergisi, Kadrocular, Burhan Asaf Belge, İsmail Husrev Tökin, Şevket Süreyya Aydemir, Vedat Nedim Tör, Yakup Kadri

İnönü Savaşı, Sakarya Meydan Savaşı ve son olarak Başkomutanlık Meydan Savaşı yapıldı.. Bu savaşlardan galip ayrılan Türk Ordusu düşmanları yurdumuzdan

Dünya Savaşı Yıllarında Osmanlı Devletinin Muhasım Devlet Tebaası Politikası(1914-1918), (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış