• Sonuç bulunamadı

Ahmet Yakupoğlu’nun resimlerinde geleneksel Kütahya sivil mimari örneklerinin dünü ve bugünü üzerine karşılaştırmalı bir çalışma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ahmet Yakupoğlu’nun resimlerinde geleneksel Kütahya sivil mimari örneklerinin dünü ve bugünü üzerine karşılaştırmalı bir çalışma"

Copied!
22
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Social Sciences

Volume 13/18, Summer 2018, p. 1409-1430

DOI Number: http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.13882 ISSN: 1308-2140, ANKARA-TURKEY

Research Article / Araştırma Makalesi Article Info/Makale Bilgisi

 Received/Geliş: Temmuz 2018 Accepted/Kabul: Eylül 2018  Referees/Hakemler: Doç. Dr. Aygül AYKUT - Dr. Öğr. Üyesi Murat ATEŞLİ

This article was checked by iThenticate.

AHMET YAKUPOĞLU’NUN RESİMLERİNDE GELENEKSEL KÜTAHYA SİVİL MİMARİ ÖRNEKLERİNİN DÜNÜ VE BUGÜNÜ

ÜZERİNE KARŞILAŞTIRMALI BİR ÇALIŞMA Pınar YAZKAÇ*

ÖZET

Bu makalede, Ahmet Yakupoğlu’nun resimlerinde; Geleneksel Kütahya evlerinin 1940’lı yıllardan günümüze (2018) nasıl bir değişim geçirdiğini tespit etmeye çalışılacaktır. Ahmet Yakupoğlu’nun günümüze birer belge niteliğinde bırakmış olduğu resimleri üzerinden; Kütahya’nın geçmişten günümüze getirmiş olduğu, kent kimliği üzerine bir araştırmayı içermektedir. Bu çalışmada; Geleneksel Kütahya Evlerinin Sivil Mimari özellikleri ile birlikte Ahmet Yakupoğlu’nun resimlerindeki Kütahya şehrinin taşımış olduğu maddi ve manevi unsurları analiz ederek, şehrin kimliği ele alınmıştır.Resimlerinde öncelikle Kütahya ve çevresindeki tabiatı resmetmiş, kaybolan sokak ve tarihi yapıları günümüze taşıyan bir ressam olarak kültür ve sanatımıza büyük bir hizmet vermiştir. Kütahya’nın dışında başta İstanbul olmak üzere, Konya, Bursa, İznik, Antalya, Amasya gibi birçok şehirden, artık birer belgesel vasfını taşıyan resimler yapmıştır. Ahmet Yakupoğlu'nun kopya resimler hariç, iki bine yakın orijinal resmi bulunmaktadır. Bin kadar yağlı boya tablosunda, Kütahya ve civarının sokaklarını, eski eserlerini, mesîre yerlerini, insan tiplerini tespit etmiş ve bu koleksiyonun daimi teşhire sunulduğu bir ziyaret mahalli oluşturmuştur. Araştırmada; literatür tarama modeli ile nitel yöntemlerden gözlem ve fotoğraf çekimlerinden yararlanılmıştır. Araştırmanın bulgular kısmında Ahmet Yakupoğlu’nun1940’lı yıllardan itibaren resimlerini yapmış olduğu Kütahya ve konakları incelenmiştir. Günümüzdeki(2018) mevcut Kütahya ev ve konaklarının fotoğrafandırılması yapılarak resimler ve fotoğraflar karşılaştırılarak somut veriler elde edilmeye çalışılmıştır. Kütahya şehrini köklü kültürel geçmişi ile tasvir etmek imkânsız olsa da, sanatçının günümüze kadar bir belge şeklinde bıraktığı Sokak ve ev resimlerini tanımlamak mümkündür. Kütahya şehri, Ahmet

(2)

Yakupoğlu'nun doğduğu ve hala yaşadığı önemli kültürlere merkezi olmuştur.

Makalenin konusu olan Ahmet Yakupoğlu'nun resimlerinde Kütahya evleri sanatçının ulusal anlamda ve eşsiz bir karaktere sahip olması açısından önemlidir. Sonuç olarak Ahmet Yakupoğlu’nun1940’lı yıllarda resimlemeye başladığı Kütahya evlerinden geriye ayakta kalan geleneksel sivil mimarisinin ve şehir kimliğinin bugünkü geldiği nokta fotoğraflarla ve resimlerle karşılaştırılarak irdelenmeye çalışılmıştır. Kütahya evlerinin %30’unun restore edilerek ayakta kaldığı ve yaşadığı gözlemlenirken, terk edilmiş sahipsiz durumdaki boş ev ve konakların %70’inin ise yıkılmaya yüz tuttuğu tespit edilmiştir. Bundan sonraki süreçte maddi ve manevi değerleriyle beraber gelecek nesillere miras olarak nasıl daha iyi koruyup aktarılabilir soruları üzerinde önerilerde bulunmaya çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Ahmet Yakupoğlu, Anadolu’nun Ressamı,

Geleneksel Kütahya Evleri, Sivil Mimar, Kent Kimliği

A COMPARATIVE STUDY ON THE PAST AND PRESENT OF TRADITIONAL KÜTAHYA CIVIL ARCHITECTURE EXAMPLES

IN AHMET YAKUPOĞLU'S PAINTINGS ABSTRACT

In this article, the pictures of Ahmet Yakupoğlu, the traditional Kütahya houses from the 1940s to the present (2018), will be tried to determine what kind of change will be made. On the identity of the city brought by Kütahya from past to present, it contains a survey with the pictures Ahmet Yakupoğlu left as a document to present day. In this study, the civilian architectural characteristics of traditional Kütahya houses and the physical and spiritual characteristics of the city of Kütahya were analyzed in the paintings of Ahmet Yakupoğlu and the identity of the city was taken into consideration. In his paintings he drew the nature of Kütahya and its surroundings and served our culture and art as a painter carrying Street and historical buildings to our day. Besides Kutahya, he took photographs from many cities such as Istanbul, Konya, Bursa, Iznik, Antalya and Amasya, which now have documentary qualities. There are about two thousand original paintings, except copies of Ahmet Yakupoğlu. Approximately a thousand oil paintings of Kütahya and surrounding streets, old monuments, promenade places, human species have been identified and this collection has become a permanent exhibition area. In this study, literature scanning model and qualitative methods were used for observation and photography. The houses of Kutahya and Ahmet Yakupoğlu in the results of the survey have been painted since 1940. Today (2018) photographs of Kütahya's houses and houses have been made, pictures and photographs have been compared and concrete data have been tried to be obtained. Although it is impossible to describe Kutahya city with its deep-rooted cultural background, it is possible to define the street and House paintings that the artist has left in the form

(3)

of a document. Kutahya City, Ahmet Yakupoğlu was born and still lived in the center of important cultures.

In the paintings of Ahmet Yakupoğlu, the subject of the article, Kütahya houses are important for the artist to have a national and unique character. As a result, the Houses of Kütahya, where Ahmet Yakupoğlu started painting in the 1940s, were examined by comparing traditional civil architecture and urban identity with photographs and Paintings. It was observed that 30% of Kütahya houses were restored and survived, and 70% of empty houses and mansions were abandoned. In the next process, we tried to make recommendations on how to protect and transfer material and moral values to future generations as a legacy.

STRUCTURED ABSTRACT

In the paintings of Ahmet Yakupoğlu, it is aimed to examine the main characteristic houses and mansions of traditional Kütahya civil architecture. At the same time, we will try to focus on the civilian architectural characteristics of traditional Kütahya houses. In this study; it will be tried to examine the city of Kütahya in which the painter lives and which he considers mainly as a subject in his paintings. Kütahya will try to address the main houses and mansions, especially with their traditional architectural features. Purpose of the research; The streets, houses and mansions of Kütahya, which Ahmet Yakupoğlu depicts in his works, are aimed to be interpreted based on the photographs taken today. The scope of the survey includes the houses and houses of Kütahya, which Ahmet Yakupoğlu produced from 1940 to 1990. The research is patterned in the scanning model. In addition, a semi-structured interview technique was used. In addition, qualitative methods were used for observation and photography. Ahmet Yakupoğlu was trained at the painter Feyhaman Duran workshop at the Academy of Fine Arts and was also an engineer. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver received tezhip and miniature lessons from Hodja. At the same time Neyzen Halil Dikmen'ten Ney lessons taken from the painter, nakkaş, müzehep and neyzen was brought up as. Ahmet yakupoğlu has adopted a unique understanding of art in his paintings and miniature works. He has worked and produced continuously throughout his life by displaying a realist - impressionist approach in his landscape, nature and especially his paintings with water views. As a result of all these, he deserved to be an important artist in the field of contemporary Turkish art and also Classical Turkish art. The artist, in his home painting workshop in Kütahya Maltepe district, not only Miniaturist, calligrapher and painter, but also Eminem Dede and Halil Dikmen Ekoluyla on many neyzen cultivars, produced and published works proved this. Historical Kütahya houses are located within the wooden region of Anatolia in terms of housing architecture, in the group of western Anatolian Turkish houses defined in the Balikesir-Uşak-Antalya line. Kütahya Houses; cihannümeler, wooden cutouts, room layout, multi-fold, two or four inclined roofs, wood roof filling or bonding construction systems, 18. century open until the outer, middle, inner hall shows all the properties of structures with a typical Turkish house in Kütahya Kütahya Germiyan Houses, which will be seen as stylish on the street, it would be appropriate to say that constitutes the urban fabric of the city. Kütahya houses are located in the western Anatolian Turkish houses category. It is important to note that the

(4)

architectural structure of Kütahya houses reflects all the details of the classical Turkish houses and that this structure has changed over time.. The most beautiful examples of Kütahya houses were taken under collective protection in the Pir district. XVIII. typical examples of the century houses are found in Germiyyan Street. In this street, two-and three-storey wooden houses were supported to go out with the cut-outs and brought together two-winged doors, caged windows and the most beautiful examples of Kütahya civil architecture. The depictions of Kütahya, which began with the arrival of the painter from Istanbul to Kütahya in 1945, continued until the 2000s. As a result of this careful work that has been continuing for almost half a century, the picture of two thousand two hundred and fifty-nine original documents has reached today. "The yakupoğlu, who entered the race over time in order to determine the beauties of Kütahya with his brush, did not compliment any of the modern currents by considering the new tendencies and searches in the painting as a kind of luxury. Kutahya was able to paint with devotion a camera but by kneading all his love, excitement and sincerity in his palette. As a result of our research, with a close examination of these original works, with an examination of published works and publications, and interviews with people who have understood the principle of his work, who have known His Midwife Yakupoğlu. It was observed that 30% of Kütahya houses were restored and survived, while 70% of empty houses and mansions were abandoned. The electricity wires that distort the image in Old markets and neighbourhoods, the light signboards and signboards that are hung at random without aesthetics in the markets and in the houses, make the eyes tired and create a beauty not beauty but a ugliness. The conservation and strict rules of the Directorate of museums and monuments of the Ministry of culture prevented the demolition of the buildings. However, due to insufficient financial support, no original and qualified renovation works can be carried out.

Keywords: Ahmet Yakupoğlu, Painter Of Anatolia, Traditional

Kütahya Houses, Civil Architect, City Identy

GİRİŞ

Ahmet Yakupoğlu’nun resimlerinde Geleneksel Kütahya Sivil Mimari örneklerinden; belli başlı karakteristik ev ve konakların incelenmesi amaçlanmıştır. Aynı zamanda Geleneksel Kütahya Evlerinin Sivil Mimari özellikleri üzerinde durulmaya çalışılacaktır. Çalışmada; resimlerinde ağırlıklı olarak konu olarak ele aldığı, ressamın yaşadığı Kütahya şehrini; resimleri üzerinden incelenmeye çalışılacaktır. Kütahya resimlerinde özellikle geleneksel mimari özellikleriyle başlıca evleri ve konakları ele almaya çalışacaktır.

Ressam Ahmet Yakupoğlu’nun doğduğu ve halen yaşadığı önemli kültürlere merkezlik yapmış, köklü bir kültür birikimine sahip olan Kütahya şehrini geçmişten günümüze tasvir etmek mümkün olmasa da ressamın günümüze adeta bir belge niteliğinde bıraktığı sokak ve ev resimlerinden tespit etmek mümkün olmaktadır.

Makalenin konusu olan Ahmet Yakupoğlu’nun resimlerinde Kütahya evleri; ressamın milli bir duyuş ve özgün bir karakter taşıması bakımından önem arz etmektedir. Nitekim 1954 yılında Kütahya da araştırma yapan İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesinde Doçent Yüksek Mühendis –Mimar Lami Eser; resimlere konu olan Kütahya evleri için ‘Kütahya halkının öz ruhunu

(5)

ve karakterini taşıyan, hayatlarını içinde geçirdikleri bu evler memleketin örf ve adetlerinden, malzeme ve ikliminden, etraftaki tesirlerden kısaca hayatından doğmuştur. Eski evler bir topluluğun hayatını aksettirdiğinden istikbaldeki evlerin muvaffak olabilmeleri için o topluluğa, o zamana yararlı bir şekilde olmaları ve aynı zamanda mahalli havayı da taşımaları lazımdır.’(Eser, 1954) diyerek bu konunun resmedilmesinin ve kayıt altına alınmasının önemine değinmiştir.

Ahmet Yakupoğlu Kütahya resimlerini 1948 yılından itibaren feragatle ve sebatla çalışarak oluşturmuştur. Yapmış olduğu Kütahya resimlerini 1991 yılında Türk petrol Vakfı tarafından kitap haline getirilmiştir. Ahmet Yakupoğlu Rengârenk Kütahya kitabını takdim ederken; “Takdim ettiğimiz şu albüm, 1948 yılından itibaren kırk küsur senelik devresinde Kütahya’nın hemen bütün mühim cadde ve sokaklarını, umumi görünüşünün “betonlaşmadan evvelki” halini bir baştan bir başa meraklıların gözleri önüne sermektedir. Şehrin etrafındaki mesiregah ilçe ve köyler de, bizim gönlümüzle ve tespit edebildiğimiz kadarıyla, beldenin bütünlüğünü tamamlayan, onun renkli dünyasına çerçeve olan ve ayrı düşünülmesi her türlü güzelliğini haleldar edecek bir kıymetler manzumesidir. Bütün bunların tasvirinde yalnızca tabiata yöneldik…. Bundan daha güzeli ve ruhlara sükûnet vereni olsaydı, ona dönerdik. Tabiatın içine daldıkça, daha derinlerine nüfuz edebilme sarhoşluğundan ayılmayı lüzumsuz bulduk….’’(Yakupoğlu, 1991) diyerek duygu ve düşüncelerini aktarmıştır.

YÖNTEM

1.1.Araştırmanın Amacı ve Kapsamı

Araştırmanın amacı; Ahmet Yakupoğlu’nun eserlerinde betimlediği Kütahya’nın sokakları, ev ve konakları ile günümüzdeki çekilen fotoğraflardan yola çıkarak yorumlanması amaçlanmıştır. Araştırmanın kapsamı, Ahmet Yakupoğlu'nun 1940 lı yıllardan 1990’li yıllara kadar üretmiş olduğu Kütahya’nın önemli karakteristik ev ve konaklarını kapsamaktadır. Bu evlerden; Ahırardı Mevkiinde ressamın doğduğu ev, Bandım Çıkmazında Mevlevi Hamdi Çelebi evi, Dülgerler Konağı, Avukat Emin Toktar’ın evi, Elif zadelerin Konağı ile sınırlandırılmıştır. Araştırmada aynı zamanda; Ahmet Yakupoğlu’nun yaşamını, eğitim hayatını, sanat anlayışını, çalışma tarzını, kültürel ve sanatsal hizmetlerine de yer verilmiştir. Ahmet Yakupoğlu’nun Çağdaş Türk Resim Sanatı içerisindeki yeri ve önemi de vurgulanmaktadır.

Bu çalışmada; Kütahyalı ressam Ahmet Yakupoğlu’nun Anadolu’nun kadim şehirlerinden Kütahya’ya ait sivil mimari eserlerinden ev ve konakların resimleri ele alınmaya çalışılacaktır. Bu resimlerin incelenmesiyle; bugünün Kütahya şehrinin, geleneksel evlerinin sokaklarının nasıl bir değişim geçirdiğini resimler vasıtası ile karşılaştırmasını yapmaya çalışılacaktır.

1.2.Araştırmanın Yöntemi: Araştırma tarama modelinde desenlenmiştir. Bunun yanında yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmıştır. Ayrıca nitel yöntemlerden gözlem ve fotoğraf çekimlerinden yararlanılmıştır

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Kütahya Şehrinin Tarihteki Yeri ve Önemi

Tarihteki konumuna genel hatlarıyla bakacak olursak; Kütahya şehri zengin bir tarihe sahiptir. Doğu Roma İmparatorluğundan Türk hakimiyetine geçen Kütahya, Selçuk saltanatı ortadan kalktıktan sonra kurulan Beyliklerlerden Germiyan Oğullarının merkezi olmuştur. XIV.üncü yüzyılda Osmanlı Devletine katılarak Anadolu eyaletinin merkezi olmuştur. İç Anadolu ile Batı Anadolu arasındaki geçit alanı üzerinde, doğuda Eskişehir, güney doğuda Afyon Karahisar, güney batıda Balıkesir, kuzeyde Bursa ve Bilecik ile çevrilmiş olan bu Anadolu şehri Milli mücadele tarihimizde çok önemli hadiselere sahne olmuştur. Atatürk’ün büyük taarruzu kat-i neticesine Kütahya şehrinde, Dumlupınar’da 30 Ağustos 1922 zaferi ile ulaşılmıştır. Kuruluşun ve kurtuluşun başşehri olarak tarihteki yerini korumaktadır.

(6)

Resim 2.1:Ulucâmi Semti. 39x29 cm. K.Ü.Y.B,1952

Fotoğraf: 2.1: Ulucami Semtinr Kaleden bakış ,2018 ,Kütahya, P.Y Arşivi

İşte Kütahya şehrinde de 8000 yıllık tarihinden getirdiği geleneği, Selçuklu, Osmanlı ve Germiyan kültürünün tarihteki izlerini günümüzün Kütahya’sın da tekrar kısmen de olsa bulabiliyoruz. Nasıl ki Osmanlı döneminde Kanuni Sultan Süleyman’ın Irak seferinde minyatür ustası nakkaş Matrakçı Nasuh ün Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn-i Sultan Süleyman Han adlı eserinde gezdikleri bütün yerleri minyatür harita resim yöntemiyle nakşetmişse Ahmet Yakupoğlu da Kütahya’nın taşını toprağını, suyunu, ağaçlarını büyük bir titizlikle resmetmiş adeta fotoğrafını çekmiştir.

2.2. Ahmet Yakupoğlu’nun Hayatı : (d.1920, Kütahya -ö.2016 Kütahya)

Ahmet Yakupoğlu, Kütahya’nın Saray Mahallesi’nde, 1336/1920 yılınının Kasım ayında dünyaya gelmiştir. Dedesi Hacezler (Hacıilyas) köyünden olup, “Yakupoğlu” lakabı ile tanınmış, arazileri ve varlıkları bol olan bir ailedir. Yakupoğulları’ndan Zaptiye Onbaşısı Hacı Halil Ağa ile Şefika Hanım’ın oğlu olan ressam Yakupoğlu’nun ailesi Türkmen soyundandır (Şerifoğlu, 2016: 52). Aile kökleri, Özbekistan’a kadar uzanır.

Fotoğraf 2.1: Ahmet Yakupoğlu (Çalışel), 8 Haziran 1939) Resim 2.1: Ressamın doğduğu ev, 1969. 28.0x39.0 cm

(7)

Kütahya Lisesi’ndeki resim hocalarından merhum Remzi Koçak, Ahmet’e ‘Akademi’den söz eden ilk hocaydı. Aynı lisede görev yapan ünlü ressam Ahmet Doğruer’in de dikkatini çekmiştir. Yine resim hocalarından merhum Ressam Ahmet Doğruer ise, ‘bu çocuğun mutlaka Akademi’ye gitmesi ’hususunda ısrar eder. Ancak imkânlar henüz uygun değildir. Liseyi bitirdikten sonra, İstanbul'a giderek adını duyduğu günden beri hayallerini süsleyen Akademi'ye girebilmek için bazı kapıları zorlamış, ancak bozguna uğramıştır. Ta ki, 1941 ilkbaharında Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver’in Anadolu turnesine çıkması ve Kütahya’yı ziyaretinde Ahmet’i keşfetmesine kadar. Ahmet Yakupoğlu babası ile birlikte resimleri ellerinde Süheyl Ünver’in karşısına çıkar. Lise yıllarında bir kütüphanede tanıştığı Prof. Dr. Süheyl Ünver’in teşvik ve himayesinde İstanbul’a uzanan bir hayat hikâyesi, 1945 yılında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ni bitirmesinin ardından sanat ve sanatçılarla iç içe bir yaşam biçimine dönüşecektir.

Ahmet Yakupoğlu, Güzel Sanatlar Akademisi’nde Ressam Feyhaman Duran Atölyesi’nde eğitim alırken bir yandan da Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver hocadan tezhip ve minyatür dersleri almıştır. Aynı zamanda da neyzen Halil Dikmen’den ney dersleri alarak, ressam, nakkaş, müzehhep ve neyzen olarak yetişmiştir. Ahmet Yakupoğlu resim ve minyatür çalışmalarında, kendine özgü bir sanat anlayışı benimsemiştir. Yapmış olduğu peyzaj, doğa ve özellikle su manzaralı resimlerinde realist - izlenimci bir yaklaşım sergileyerek hayatı boyunca sürekli çalışıp üretmiştir. Tüm bunların sonucunda da Çağdaş Türk Resim Sanatı ve ayrıca Klasik Türk Sanatları alanında önemli bir sanatçı olarak yerini almayı hak etmiştir. Sanatçı, Kütahya Maltepe Mahallesi’nde bulunan evindeki resim atölyesinde sadece minyatürist, hattat ve ressam değil, Emin Dede ve Halil Dikmen’in ekolü üzerine pek çok neyzen yetiştirerek, ürettikleri ve yayınlanmış eserleri ile de bunu kanıtlamıştır.

1964 yılına kadar "Çalışel" soyadını kullanan Ahmet Yakupoğlu, çeşitli koleksiyonlardaki ve evindeki tablolarıyla birlikte dört bine yakın resim yapmıştır. Bunlardan evinde olan bin civarında tablosunu, önce kendi adını taşıyan “Ahmet Yakupoğlu Kültür ve Sanat Vakfı” na bağışlanmış, daha sonra bu vakfın feshi ile tüm gayrimenkulleri, musiki aletleri ve zengin sanat kitaplarından oluşan kütüphanesini ayrıca, Kütahya’nın Maltepe semtindeki evini “Kütahya Dumlupınar Üniversitesine bağışlamıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanlık Divanı tarafından 2010 yılı “Üstün Hizmet Ödülü’ne layık görülmüştür 96 yaşında Kütahya da Dumlupınar Üniversitesinin himayesinde memleketi Kütahya’da misafir edilen Yakupoğlu, 2 Ekimde hayata gözlerini kapamıştır. (Şerifoğlu, Toki, 2016)

2.3. Geleneksel Kütahya Sivil Mimarisinin Özellikleri

Toplumların, inanç, kültür ve gelenekleri ile farklı ev tipleri meydana gelmiş, sanat tarihinin önemli sivil mimarlık ürünleri olan konut mimarisini ortaya çıkarmıştır (Sayan, 1997, 1). Anıtsal diğer mimari türlere göre daha dayanıksız malzemelerle inşa edilmiş (Sayan, 1997, 2) Türk konut örneklerine bakıldığında; Türkler, fethettikleri topraklarda öncelikle Bizans konutlarını kullanmışlar, daha sonra kendilerine özgü Osmanlı Türk Evini oluşturmuşlardır (Eldem, 1984, 19). 17., 18. ve 19.yüzyıl olarak üç devre ayrılan Türk evi üslubunda (Eldem, 1968, 11; Sayan, 1997, 3), özellikle yerleşik yaşama geçiş ve İslamiyet’in kabulü ile gelişen mahremiyet anlayışı önemli bir yere sahiptir. (Gürsoy, 2015: 499-520)

Tarihi Kütahya evleri, konut mimarisi bakımından Anadolu'nun ahşap bölgesi içinde, Balıkesir-Uşak-Antalya çizgisinde tanımlanan Batı Anadolu Türk Evleri grubunda yer alır. Kütahya Evleri; cihannümaları, ahşap payandalı çıkmaları, oda düzeni, çok katlılığı, iki veya dört eğimli çatıları, ahşap çatkı arası dolgu veya bağdadi yapım sistemleri, 18. yüzyıla kadar açık dış, daha sonra orta iç sofalı yapılarıyla tipik Türk evinin tüm özelliklerini gösterir.

Evliya Çelebi’nin Gözünden Kütahya Evleri: ‘ Kale evlerinin yüzleri tamamen kuzey tarafına bakar. Havadar ve cihannümalı güzel evlerdir. Bütün evlerin yüzleri kuzey tarafına baktığından dolayı havası tatlıdır. Şehrin “bütün ana caddeleri kaldırımsızdır. Ve çarşısı yokuş yukarı

(8)

kurulduğundan daracık yollardır.” Bütün evleri de birbiri üzere bir parça yokuş yukarıdır. Mahalleleri ile ve “bu büyük şehir bağlı bahçeli, gül, gülistan bostanlı ve âbıhayat sulu haneler ve köşklerdir.” Ayrıca Sultan Bağı, Kebkebir, Aksu gibi mesireleri vardır. Sultan Bağı, kalenin güney tarafı ardında yer alan ferah bir yerdir. “Aksu gezinti yeri, Lasımzâde bahçesi ve Kondiviranbaşı cana can katan suları vardır. Bu sular bunların içinden akarak tâ aşağı çayır ortasında Felendi Nehri’ne karışır.” (Çelebi, 2013: s. 11- 15).

Kütahya sivil mimari örneklerini yansıtan evler yörenin doğal yapısı, yaşam biçimleri ve iklimin etkisi ile oluşmuş, her biri kendine özgü yapılardır. Çoğunlukla bu evler iki katlı, kiremit çatılı, çıkmalı yapılar olup, birer müze konumundadır. Ağaç işçiliğinin en ince detaylarına kadar yansıtan bu evlerin büyük çoğunluğu günümüze iyi bir durumda gelmiştir. Yellice Dağı’nın (Acem Dağı) kuzey eteklerinden Kütahya Ovası’na kadar uzanan eğimli bir alanda, Hisar ve Hıdırlık tepelerinin yamaçlarında bulunmaktadır. Bu bölgelerde yapılan evler dar ve kıvrımlı, Arnavut kaldırımlı sokaklar boyunca sıralanmıştır. Genellikle bahçe içerisinde olan bu evlerin yanı sıra cepheleri sokağa yönelik bahçeleri arkada olan evler de bulunmaktadır. Başlangıcı XVII. yüzyıla kadar inen Kütahya evlerinin en eski örnekleri daha çok bahçeler içerisinde kurulmuştur. Bunu izleyen yıllarda yerleşimin yoğunlaşmasıyla sokakların iki yanında, bitişik düzende yapılaşma başlamıştır. Bundan sonraki dönemlerde bahçeli, avlulu evlerin yerini sokağa yönelik, çıkmalı, şahnişli evler almıştır.

Resim 2.3:Lala Hüseyin Paşa, Hamam Aralığı. 1952. 17.5x23.0 cm.

XIX. Ve XX. yüzyılın başlarında konak tipi evlerin Kütahya’da yaygınlaştığı görülmektedir. Yaz aylarının sıcak, kış aylarının da soğuk geçtiği yörede iklimin etkisiyle, yazlık ve kışlık bölümleri olan evler yapılmaya başlanmıştır. Evlerdeki odalarda, özellikle başoda tavanlarına büyük özen gösterilmiştir. Burada aralıklı yerleştirilen kirişler bazen açık bırakılmış, bazen de sarıçamla kaplanmıştır. Bunların üzerleri geometrik motifler ve ortadaki göbeklerle süslenmiştir. Geometrik motiflerin yanı sıra yağlıboya ile yapılmış kıvrık dallar, yaprak ve çiçekler, meyveler, vazo içerisinde çiçekler ve yazılarla bezenmiştir. Sekiler, pabuçluklar, raflar, çubukluklar, kavukluklar, testilikler, peşkirlikler, lambalıklar, dolaplar ve yüklükler odaların başlıca öğeleridir. Bu tür evlerin bazılarında dış sofalı plan türleri de uygulanmıştır. Bunlarda odalar sofa çevresine L biçiminde sıralanmıştır. Bu sofalarda taht denilen bölümlere de özen gösterilmiştir. Bu tür evlerin sofaları daha küçültülmüş ve bahçeye yönelmiştir.(Doğan, 2015)

Kütahya evlerinin en güzel örnekleri Pirler Mahallesi’nde topluca koruma altına alınmıştır. XVIII. yüzyıl evlerinin tipik örnekleri Germiyan Sokak’ta bulunmaktadır. Bu sokakta iki ile üç katlı

(9)

ahşap evler payandalarla dışarıya doğru çıkmaları desteklenmiş, iki kanatlı kapıları, kafesli pencereleri ile Kütahya sivil mimarisinin en güzel örneklerini bir araya getirmiştir.

Pencereler az sayıda ve küçük ebatlıdır. Kütahya evlerinde çıkma, mimari üslubun en önemli öğesidir. Sokaklar çok dar olsa bile saçaklar birbirine değercesine çıkmalar yapılmıştır. Karakteristik Kütahya evi genellikle büyüktür. Dış renklerde yüzey beyaz, kirli sarı, çivit mavisi veya aşı boyası renginde boyanmış, geren(toprak) sıvalıdır. Germiyan Sokağı boyunca sıralanan bu evleri görmek mümkündür. Germiyan Sokağında bulunan görülebilecek ünlü konaklar ise; Germiyan Konağı, Vakıf Konağı, İrvasa Konağı, Seyhan Konağı, Şapçı Konağı, Karaca Konağı, Kurular Evi, Yılmazlar Evi, Şekerci Konağı'dır.

Resim 2.4: Karadonlu Aralığı’nda Belediye’nin kamulaştırdığı Şekerci Hacı Şükri’ye ait bir Kütahya evi.

Kütahya yöresinde karşılaştığımız ‘halk tipi ’ konutlar genellikle iki katlı kısmen de tek katlı olarak tasarlanıp inşa edilmiş yapılardır. Kat sayısı üçü aşan ve konak olarak nitelendirilen yapılar kırsal kesimden ziyade kent ve kasaba merkezlerinde bulunmaktadır. Bölgede tek katlı konutlar yerev olarak adlandırılmaktadır. Bu konutlar aynı zamanda bölgedeki en eski konut tipidir. İki katlı konutlar ise hanev yada haney olarak adlandırılır. İki katlı evlerin zemin katları da gene yerev olarak tanımlanır. Evler genellikle avlu içerisinde yer alır.Avlu yada bahçe oldukça sıkışık bir dokunun mevcut olduğu kent merkezlerinde dahi konut planlamasında varlığını korumuştur. Taş yada kerpiç bir duvarla dış dünyadan ayrılan bu alana çift kanatlı ahşap cümle kapıları ile ulaşılır.Günlük hayata dönük bir takım meşgalelerin yanı sıra kışa hazırlık faaliyetlerininde gerçekleştirildiği avluda ayrıca çeşitli müştemilat yapıları da (tuvalet, fırın, ocak, ambar, samanlık, kuyu, ahır, ağıl vs ) yer almaktadır.

Bu mekan divanhane(Kütahya Merkez), yazık(Domaniç, Emet, Hisarcık), yazlık (Eski Gediz), haney(Beyce), hanen (Tavşanlı ) gibi farklı isimlerle adlandırılır. Sofanın bir kenarında el yüz ya da bulaşık yıkanan apteslik mekanı, onun hemen gerisinde de hela bulunmaktadır. Sütlük olarak da adlandırılan tel dolabı sofanın içerisindedir. Halk tipi konutlarda oda sayısı ailenin maddi gücü ve büyüklüğüne göre iki ile dört arasında değişmektedir. Ev içinde sirkülasyon işlevini yerine getiren sofanın bir kenarında abdestlik ve tuvalet yer alır. Ocakbaşı ya da baca olarkda adlandırılan ocağın hemen yanında yer alan yüklük dolabı yatak, yorgan gibi eşyaların tutulduğu hamamlık dolabı ise gusül ihtiyacının giderildiği bölgedir.

(10)

Bu dolap hamam, hamamlık, gusülhane, kilerlik gibi farklı isimlerle adlandırılır. Yer yataklarında yatılan odalarda oturma faaliyeti ahşap sedirlerde gerçekleştirilir. Gene yemekler yer sofrasında yenir. Seki, seke, makat, maket, kaldırım gibi isimlerle adlandırılan ahşap sedirler oda içerisinde oturma ihtiyacını karşılayan mimari ögelerdir.(Davulcu, 2016)

Doğan Kuban’a göre; İklimin yanı sıra kullanılan malzeme ve teknik açısında da “Anadolu Geleneksel Konut Mimarisini yedi gurupta incelemek mümkündür. Bunlar; Esas yayılma alanı Anadolu’nun kıyıları ile orta yayla arasında bir ikinci çember gibi dolanan, Sivas dolaylarından batıya, İç Ege’den Torosların kuzey yamaçlarına kadar uzanan, yer yer diğer bölgelerde ve Balkanlarda görülen hımış yapı tekniğinde, yani taşıyıcı sistemi ağaç, kerpiç dolgulu, zemin katı çoğunlukla taş olan bir yapı tekniği ile inşa edilmiş olan konut mimarisidir.(Kuban, 1995)

BULGULAR VE YORUM

3.1.Ahmet Yakupoğlu’nun Resimlerindeki Kütahya Evleri :

Ahmet Yakupoğlu’nun Kütahya’daki resimlerinin oluşmasında iki değerli hocanın öngörüsü ve tavsiyelerinin tesiri ile oluşmuştur. Resim hocası Feyhaman Duran’ın ikaz ve tavsiyesi ile uzun yıllar feragatle ve sebatla çalışarak resimlerini muhafaza etmiştir. Fakülteden mezun olup Kütahya’ya döndüğünde ise, Süheyl Ünver hocasının onu sevk ettiği ve yönlendirdiği yol olan abideler, tarihi yerler, kaybolması her zaman mümkün eski sokakları ve kıymeti bilinmemiş kıymetli köşeleri kendi atmosferi içinde tespiti ile resimlemiştir. 1991 yılında Türkpetrol Vakfı’nca bastırılan Rengarenk Kütahya albümünde sayılarının bini aştığını bildiğimiz Kütahya tablolarından 240 kadarı vardır. Yakupoğlu’nun bu kitabında Kütahya’ya olan derin sevgisi, geçmişin izlerine ve doğallığa olan bağlılığı ile bitmeyen bir aşk ile müthiş bir yaratıcılığa dönüşmüştür. Bu aşkın kanıtı da Kütahya’da yaptığı tüm resimleri ve bu kitabı ile belgelenmiştir. (Sayar, 2011)

Ressamın, 1945‘li yıllarda Akademiden mezun olup İstanbul dan Kütahya ya gelmesiyle başlayan Kütahya betimlemeleri 2000‘li yıllara kadar devam etmiştir. Neredeyse yarım asır devam eden bu titiz çalışmalar neticesinde açık havada çalışılmış bin iki yüz elli dokuz adet orijinal belge niteliğinde resim günümüze ulaşmıştır. Araştırmalarımız neticesinde; bu orijinal çalışmaların yakından incelenmesiyle, bu zamana kadar yayınlanmış eserlerin ve yayınların tetkik edilmesiyle ve ebetteki Yakupoğlu’nu yakından tanıyan onun çalışma prensibini anlamış hayatta olan kişilerle yaptığımız mülakatlar ile ortaya somut bilgiler çıkmıştır.

Uzun süre Kütahya’da yaşaması ile birlikte, bu yörenin güzelliklerini ve önemli tarihi mimari yapılarını izlenimci bir üslupla renkçi paletiyle tuvaline yansıtmıştır. Sabahın ilk ışıkları ile ikindi güneşinin batımı arasında kalan süre gün ışığının en etkili saatlerinde ışığın ve rengin usta paletinde ahenkle yoğrularak titiz bir işçilikle gerçekçi natüralist bir yaklaşımla ele alındığını görmekteyiz.(Yazkaç, 2015)

Türk Petrol Vakfı Kültür Yayınları tarafından 1991 yılında “Rengarenk Kütahya” kitabında; 1948 yılından itibaren Kütahya’nın bütün mühim cadde ve sokaklarını, konaklarını, su kenarlarını, mesire yerlerini ve tespit edebildiği tüm güzelliklerini resimlediği eserlerinden oluşan bir çalışmasıdır. Yakupoğlu’nun Rengarenk Kütahya albümünü 1948 yılından itibaren Kütahya’nın bütün önemli muhitlerini, cadde ve sokaklarını, şehrin etrafındaki mesire yerlerini, ilçe ve köylerini, umumi görünüşünün betonlaşmadan evvelki halini, tabiatın güzelliklerini, azade uzanan sahra ve ağaçlıklarını, serin pınarlarını, kır çeşmelerini, evlerini ve hatta tanınmış simaların resimlerini yaparak itina ile hazırlayarak literatüre girecek şekilde bütün dünyanın istifadesine sunulmuştur.(Yakupoğlu, 1991)

"Kütahya’nın güzellikleri kaybolmadan onları fırçasıyla tespit etmek için zamanla yarışa giren Yakupoğlu, bunun için resimde yeni eğilim ve arayışları bir çeşit lüks sayarak, modern akımlardan hiç birine iltifat etmemiştir. Kütahya’yı bir fotoğraf makinası sadakatiyle fakat bütün

(11)

sevgisini, heyecanını ve samimiyetini de paletinde yoğurarak resmetmeyi başarmıştır” (Ayvazoğlu 1997:53).

Kütahya evlerinin ve mahallelerinin genel özellikleri açısından değerlendirmek gerekirse; dar Arnavut kaldırımlı dar taş sokakları, cumbalı kafesli konaklarıyla, çeşmeleri, melekgirmez çarşisı, tarihi Taşköprüsü, erik ve gelincik elmasıyla bin bir rayihasıyla buram buram kokan havuzlu konak bahçeleriyle gelincik ve gül sarmaşıklarıyla ala boyanan evlerdir.(Karaoğlu, 2016)

Resim.3.1. Kurşunlu önünden Şahanlar’ın Ahmet’e ait bir ev, 28.5x37.0 cm.

Ahmet Yakupoğlu’nun resimlerini yaptığı başlıca evler şunlardır; Ahırardı Mevkiinde ressamın doğduğu ev ve Maariflerin evi, Tüfekçibaşı konağı, Bandım Çıkmazında Mevlevi Hamdi Çelebi evi, Dülgerler Konağı, Taşköprü Meydanında Elifoğlu Konağı, Karadonlu başı Kağıtçı Mahmutgillerin evi, Saffet Bey konağı, , Aşağı Hisarda Karbölenlerin evi, Hisar altında Mahmut Hoca evi, Kasap Kara Mehmed’in evi, Hacı Efendilerin Arif Ağa evi, Hisar altında Kurşunlu Cami önünde Şahanların Ahmed’in Kütahya evi, Abacılarbaşın’da Şabanların İbrahim Önlük evi, müderris Caddesinde Mavıların Nafiz Bey evi, Kemer altında Cemalettin Aralığında Ali Paşa Konağı, Emin Toktar’ın evi, Selmanların Konak, Dülgerler Konağı, Çukurçıkmazında Taharların evi, Sirken aralığında Faruk Abacının evi, Bolat Bey sokağında Bekir bey evi, Paşam Sultan Aralığı Zom-Zom Rıza Beyin evi Şekerci Ahmet’in evi, Küçük çarşıda Cumhuriyet Caddesinde Sinan Bey Konağı, Tavşanlı caddesinde Agah Konağı, Mecidiye Mahallesinde Rıfat Efendi Konağı, Pirler Mahallesi Deveci sokakta Kunduracı Mahmut Usta’nın evi Kobak Caddesinde Germiyanlı Hacı Derviş Ağa Konağı ‘dır. (Kalyon, 2016)

Sanatçı kimi zaman bir gözleme ve soğuk bir ayranla tatlı dost ve akran sohbetleriyle mola vererek resimlediği uçsuz bucaksız bahçelerde demlenerek neticelendirdiği; Kunduören Bahçeleri, Seyfettinin Bahçesi, Müderrisin Bahçesi, Kulaksız deresinde Hüseyin Şabanın bahçesi, Aksu mevki, Porsuk, Kumarı ve Çamlıca bugün yerli yerinde durmaktadır.Aksu kenarında ;ney meşkleri, akan suyun ve ağaçların dalları arasında uhrevi atmosferde çizilen ve hemen sonuçlandırılan resimler. Mana ile maddenin Ahmet Yakupoğlu’nun resimlerinde birleştiğini ve izleyiciye aksettiğini hissedebiliyoruz. Onun resimlerini beklide diğer ressamlardan ayıran en güçlü özellik belki de bur da saklıdır. Nefesini tutarak büyük bir dikkatle, titizlikle ve sabırla yerinden hiç kalkmadan adeta ibadet eder gibi tamamlamadığı eşsiz tablolar içinde tabiat ve Allah aşkının nakşedildiği; insana huzur ve dinginlik veren rahatsızlık vermeyen tabiatla uyum içinde renklerin ahenkle dans ettiği resimler.(Yazkaç, 2016: 41)

Kütahya’nın tarihinin en eski yapılarından; Kütahya Kalesi, Hisar Bedenleri de resimlerinde bir taşı bile eksiltilmeden aslına sadık kalınarak resmedilmiştir. Yakupoğlu’nun neden Kütahya’yı resimlerinde başlı başına konu olarak ele almasının nedenlerine baktığımızda; Beşir Ayvazoğlu o

(12)

yılları şöyle anlatıyor; ‘1940-50 li yılarda içgöçün hızlandığı köyden kente göçlerin harmanladığını yerlilik kavramının anlamını adeta unutulmuş olduğunu görürüz. Şehirler, betonarmenin hızla istila ettiği "Kent’ler haline gelirken yerlilerini de kaybederek kendilerine her gün biraz daha yabancılaşıyorlar. Bir şehrin yerlisi kalmamışsa, o şehrin kendine has çehresini ve hususiyetlerini koruyacak ve savunacak kimse de kalmamış demektir. Ahmet Yakupoğlu işte bu az sayıdaki "has" adamlardan biridir. "Göz açıp gördüğü gönül verip sevdiği" Kütahya'nın kimliğini göz göre göre kaybedip kentleşmesine razı olmayan, çılgınca tahribattan ne kurtarabilirse kar sayan "nev' i şahsına münhasır" bir adam.’ (Ayvazoğlu, 1997)

Kütahya’ya döndükten sonrada aynı bilinç heyecan ve arzuyla özellikle mimarlık tarihimize belgesel bir kaynak olacak biçimde Kütahya’yı karış karış resmetmiştir. Onun resimlerinde yeni dönem dediğimiz 1950 sonrası mimarimizden hiçbir mimari unsura rastlanmaz. Özellikle 1950 sonrası gelişen sosyo ekonomik gelişmelerin sonunda yozlaşan ve kimliksizleşen sivil mimarimizin ve değişen insanımızın düne ve bugünü onun resimlerinde yer almaz.

Ahmet Yakupoğlu, Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver’in, ” süratle kaybolan bu kültürün neyini, nasıl yakalayabilirsek, tespit edip kenara koyalım”, “Bizim olan abideler, tarihi yerler, kaybolması her zaman mümkün eski sokaklar ve kıymeti bilinmemiş değerli köşelerin kendi atmosferi içerisinde tespiti yapılması gerekmektedir” (Yıldırım, 1999:305) sözünün tam anlamıyla yaşatıcısıdır.

Ahmet Yakupoğlu’nun yukarıda da belirtildiği gibi Kütahya’nın mahallerini, İstanbul’un deniz kıyılarını, bunlarla birlikte cami, çeşme, dergâh, tekke, türbe, sebil, harabe, mezarlık, köprü, eski konak, eski evler gibi Anadolu ya özgü öğeleri, tarihi ve mimari özellikleri bakımından tuvallerine aktardığını yorumladığı görülmektedir. Yapıtlarında; sokaklar, eski ahşap binalar, yalılar, mesire yerleri birbirine yaslanmış cumbalı evler, cami, çeşme geçmişin izlerini adeta sembolleştirilmiştir. Semt tarihini gösteren yapıtları, yaşanılan çevrenin sosyo-ekonomik durumu ve kültürel yaşam ortamı hakkında da bizlere ipuçlarıyla vermektedir. Kısaca Ahmet Yakupoğlu tuvallerinde Resmettiği şehrin eşsiz görüntülerini aktarmıştır.

Zamanın son durağında yaşananları belgelemiştir. Kent dokusunun bozulmamış değerlerini resimlemiş, bozulmaya yüz tutan değerlerini ise o dokuya ait olmayanlarını ayıklayarak resmetmiştir. Başta Kütahya olmak üzere kimliğini kaybetmeye yüz tutan şehirlerimizi kendi gözüyle tekrar kimlikleştirmiştir. Şehrin sokaklarını, çeşmelerini, yalılarını, yıkılmaya yüz tutmuş evlerini, camilerini, mimari mekânların dokusunu, kalabalık gürültü ve bozulmuşluktan arındırarak tuvallerine aktarmış birçok tarihi yapıyı da resmederek, belgeselleştirmiştir. (Çoban, 2011)

Ahmet Yakupoğlu’nun fotoğrafa olan ilgisi; özellikle eserlerinin bir belgesel nitelik taşıması, fotoğrafın sağladığı o görsel gücün tablolarda doğru bir şekilde kullanılmasıdır denilebilir. Günün belirli saatlerin de özellikle sabah ve ikindi güneşinin yarattığı keskin ışık gölge kontrastının yoğun olduğu saatlerde çalışmalarını gerçekleştirmiştir. Sanatçı genellikle yaz veya bahar döneminde çalıştığı için renkler belirgin ışıklı ve sıcaktır. Ahmet Yakupoğlu resmini yaptığı yerin, kapısında ki çivisine veya duvarında ki yıkığına kadar aktarma çabasına girmiştir. Resimlerindeki binaların bir kısmı şu anda yıkılmış ve mekânlar değişmiştir.

Cemaleddin Mahallesi Kemeraltı Sokağı’nda bulunan Ali Paşa Evi, Kütahya evlerine güzel bir örnektir. Evin dış duvarında masif ahşaptan ve dövme çivilerle bezenen iki kanatlı büyük kapı dikkati çeker. Kapı içerideki büyük avluya açılır. Üst kattaki odaların pencereleri geleni görmek maksadı ile avluya bakar. Avlu içerisinde ahır, samanlık ve kiler vardır. Tuvalet de avluda komşu duvarına bitişiktir ve ahşaptan yapılmıştır. Avlunun uç kısmında bulunan bir merdivenle asma kat hayatına çıkılır .(Eser, 1955: 24)

(13)

Resim.3.2. Karadonlu Aralığı’nın başındaki çeşme. Üstündeki ev Kağıtçı Mahmut’a ait. 1952. 17.0x23.5 cm.

Merkez Pirler mahallesinde 18. yüzyıl Kütahya Evlerinin topluca korunduğu Germiyan Sokak, Arnavut kaldırımlı yolu, elektrik ve telefon direkleri ile tellerinin bulunmadığı, Kütahya’daki tarihi kent dokusunun en güzel örneğidir. Germiyan Sokak’taki Kütahya Evleri iki veya üç katlı ahşap evlerdir. Payandalarla desteklenmiş çıkmaları, çiftli koca kapıları, kafesli pencereleri ile ahşap Anadolu mimarisinin en güzel örneklerini oluşturur. 17. ve 18. yüzyıl Kütahya evleri açık sofalıdır. Sofalar odalar arası bağlantıyı sağlar. Ayrıca sofalarda seki ya da köşk adı verilen dinlenme mekanları bulunur. Giriş katlarına taşlık denir. Evlerin ön kapıları dışında geniş arka bahçelere açılan arka kapıları da vardır. Depo, kiler samanlık hatta ahırlar buradadır. Birinci katta günlük yaşama ait odalar vardır. Bunlar oturma odası, mutfak ve yatak odasıdır. İkinci katta ise misafir odaları ve gelin odaları bulunur. 19. ve 20. yüzyıl (bilgi yelpazesi.net) Kütahya Evleri kapalı sofalıdır. Önceki dönemlerin aksine, bu dönem evlerinin dışları, saçakları, pervazları ve payandaları süslenirken, iç mekanlar aksine sade tutulmuştur. Yine bütün Kütahya Evleri payanda destekli çıkartmalara sahiptir. Bu çıkartmalar yola uyum ve iç mekanı düzeltme amaçlı yapılmıştır. Kütahya Evlerinin topluca korunduğu Germiyan Sokak’taki tarihi evler, Kütahya Valiliğince satın alınarak “Kütahya Evlerini Yaşatma Projesi” çerçevesinde restore edilmektedir.( http://www.kutahyakulturturizm.gov.tr/)

Kütahya’da, Germiyan Sokağı’nda sık olarak görülecek olan Kütahya Evleri’nin, şehrin kentsel dokusunu oluşturduğunu söylemek yerinde olacaktır.Kütahya Evleri’nin Batı Anadolu Türk Evleri kategorisinde yer almaktadır. Kütahya Evleri’nin kendine özgü mimari yapısının, klasik Türk evlerinin tüm detaylarını yansıttığını, ve zamanla bu yapının değiştiğini belirtmemiz gerekmektedir.

(14)

Resim .3.3: Yenimahalle’de Sirken Aralığı. 17.5x23.0 cm.

Hamdi Aydın Evi, Kütahya Evleri arasında yer alan en eski ev olma özelliğini göstermekle birlikte, 17. yüzyıldan kalmış bulunmaktadır. Defterdar Konağı, Hacı İsmail Efendi Evi, Bandımzade Evi, Germiyan Konağı Karadonlu başı Kağıtçı Mahmutgillerin evi, Saffet Bey konağı … gibi pek çok evin de, eski Kütahya Evleri’ni tüm detayları ile gözler önüne serdiğini belirtmemiz gerekmektedir. Bu evlerin tamamının Germiyan Sokağı’nda değil de, farklı mahallelerde bulunduğunu belirtmeyi de unutmamalıyız.

Bursa'ya yakınlığı nedeniyle Kütahya Evleri daha çok Marmara Evleri'nin özelliklerini taşımaktadır. Ahşap yapı strüktürü, bağdadi, sıva ve plan şemaları bakımından birbirine aşırı derecede benzeyen bu iki kent aynı yapı tarzının ortaya koyduğu benzerliklere rağmen detaylarında, yöresel çözümlerin getirdiği farklılıkları ortaya koyabilmektedir. Kütahya Evleri, Ege ve İç Anadolu sınırında bulunması nedeniyle kırsal kesimlerde İç Anadolu'ya, kentlerde ise Marmara Bölgesi Evlerine biraz daha yakındır. Sokakların iki tarafına sıralanan bitişik düzen, evlerin cumbaların birbirini perdelememesi, pencerelerin diğer evlerin mekânlarını rahatsız edici bir konumda açılmaması, bahçe, ev komşu bahçe ilişkilerinin mutabakat içinde oluşturulmaktadır. Sokakların biçimlenişinde komşuluk ilişkilerinin saygı ve sevgi ve yardımlaşma erdemleri önemli rol oynar. Genellikle evlerin zemin katları sağır tutulmuş, üst katlarda ise alabildiğine görüş alanlarını genişleten cumbalarla sokağa taşılmış, bazen saçaklar birbirine değmecesine, birbirine yanaşmış evler düzeninden birbirinin görüşünü engellememektedir. Yer yer daralan genişleyen ve çeşme başları oluşturan, ani yön değiştirmeleriyle sürprizler yaratan sokaklar iyi ve mutlu komşuluk ilişkilerinin ürünüdür.( Kurt, 2014)

Kagir zemin kat üstünde ahşap çat kılı ve kerpiç dolgulu, iki ve üç katlı, kiremit örtülü Kütahya Evlerinde; pencere pervazları, kafes, ana dikme ve kirişler, kapı ve çıkma payandaları ahşabın doğal rengindedir. Bağdadi sıva yüzeyler ise beyaz, kirli sarı, aşı boya ve çivit mavi ile boyanmıştır. Pencere ve kapı boşlukları bırakılarak doluluklar hımış tekniği olarak bilinen kıtıklı çamur sıvanarak düzeltilmektedir. Çatı kurguları ayrık düzende dört eğimli kırma üç ve iki eğimli beşik olabilmektedir. Çatı kaplaması alaturka kiremittir. Bacalar mahyadan biraz daha yüksek kurulmuş ve üzeri dört yada iki eğimli küçük çatı ile örtülmüştür.

Kütahya Evlerinde ahşap payandalı çıkma, mimari üslubun en önemli öğesidir. Sokakları dikey algılamaya elverişli, alabildiğine dışa açılma arzusunu yansıtan çıkmalar, çoğu üç katlı örneklerde kademelidir.

(15)

Kütahya evlerinin mimari süsleme unsurlarından bir tanesi de; her türlü desenin kolaylıkla işlenebileceği yumuşak bir malzeme olan alçının kullanılmasıdır. Konakların, camilerin iç mekân dekorasyonunda başlıca süsleme unsuru olmuştur. Camilerdeki alçı süslemeler, kalıplama tekniğiyle oluşturulmuş, detaylar ise kazıma tekniğiyle işlenmiştir. Alçı, dayanıksız bir malzeme olması nedeniyle genellikle yapıların içinde, dış etkilere açık olmayan kısımlarda kullanılmıştır. Meyve motifli alçı süslemelerin yer aldığı kısımlar duvar yüzeyleri, mihrap, pencereler, sütun başlıkları, kubbe içi ve mahfildir. Gültekin, R., E., (2008)

Orta ve iç sofa tipinin tercih edildiği 19 ve 20. Yüzyıl örneklerinde süsleme ağırlığının pencere pervazı, saçak, kafes ve cumba payandalarıyla dışarıya kaydığı görülür.

Cihannüma hizmetini gören ve dışa karşı kısmen çıkıntılı köşkler bulunur. Üst katlara orta katlardan ve kısmen saçak altına alınmış serbest merdivenlerle çıkılır. Üst katlarda sofa tipine göre üç veya dört yanlı oda yerleşimi esastır. Açık sofalı evlerde yön manzaraya göre seçilmiş ve oda yerleşimi üç yana yayılmıştır. Tüm oda kapılarının açıldığı sofada zemin yükseltilerek seki ya da köşk denilen oturma, dinlenme köşeleri yapılmıştır. Aş ocağının yer aldığı taşlıktan başka mutfak olmadığından günlük oda, yemek pişirme ve oturma yeri olarak da kullanılır. Genellikle kadınlar burada, erkekler başodada oturur. Odalar oturma, yatma, yemek yeme, yıkanma eylemlerine elverişli dizayn edilmiştir. Çepeçevre sedirli, ocaklı bu odalardan özellikle baş odanın tavanı, ocak davlumbazı, gusulhaneyi de saklayan dolap kapıları, yüklüğü, kapılarının sofaya bakan yüzü çok parçalı ahşap oyma süslemelerle bezelidir. Baş oda dolabında kavukluk ve şerbetliği çok süslüdür. Bugüne iyi korunarak gelmiş sağlam ve iyi örneklerinden bir tanesi olan Macar Evi örnek gösterilebilir. ( kutahyakultur.gov.tr/)

Resim 3.4: İl Merkezinde, Börekçiler Mahallesi Macar Sokakta bulunan 18.y.y.Türk evidir. Halk arasında Macar Evi olarak ta bilinir.

3.2.Ahmet Yakupoğlu’nun Resimlerinde Geleneksel Kütahya Evlerinin Dünü ve Bugünü :

Ressam Ahmet Yakupoğlu, resimlerinde 1945 ‘li yıllardan itibaren resimlemeye başladığı; Kütahya kültürü ve tarihi açıdan önemli mimari yapıları resimlerine taşıyarak, belgeselci bir kimlikle gelecek kuşaklara hızlı kentsel dönüşümün izlerini henüz taşımayan bir Kütahya’yı bu günlere armağan etmiş, kutsal bir vazifeyi yerine getirmenin huzuru içindedir. Makaleye konu olan; özellikle Kütahya evleri ve sokaklarını natüralist betimlemeci bir üslupla resmettiği görülmektedir. Kütahya’nın tarihi ve doğal güzellikleriyle açık havada uzun süre kalarak; yaz kış demeden, yağmur çamur demeden hiçbir rahat şartı aramadan uzun yılların birikimi ve çalışma gayretiyle ortaya çıkan bin küsur eser mevcuttur.

(16)

Günümüzde Kütahya evlerinin örnekleri, Sultan Bağı, Paşam Sultan, Pirler, Maruf mahalleri ve Germiyan Sokağı’nda görülebilir. Hâlâ eski sokak yapısının görülebileceği mekânlar da bulunmaktadır ki Ahi Evren Camii ve Kurşunlu Camii çevreleri buna örnektir.

Sokakların iki tarafına sıralanan bitişik düzen, evlerin cumbaların birbirini perdelememesi, pencerelerin diğer evlerin mekanlarını rahatsız edici bir konumda açılmaması, bahçe, ev komşu bahçe ilişkilerinin mutabakat içinde oluşturulmaktadır. Sokakların biçimlenişinde komşuluk ilişkilerinin saygı ve sevgi ve yardımlaşma erdemleri önemli rol oynar. (Kurt, 2014 )

3.2.1.Mevlevi Hamdi Çelebi Evi:

Resim 3.5 : Mevlevi Hamdi Çelebi’ye ait tipik Kütahya evi. 1952. 17.0x22.5 cm., DPÜ Arşivi Fotoğraf 3.5.1: Mevlevi Hamdi Çelebi Evinin Şimdiki Durumu, 2018, P.Y.Arşivi

Mevlevi Hamdi Çelebi’ye ait bu ev; maalesef bir kahvehane olarak kullanılmaktadır. Belediye tarafından kamuya hizmet amaçlı kullanılmaktadır. Asim Gündüz Caddesinin yoğun trafiğinin içerisinde adeta can çekişmekte ve kaybolmaktadır. Bakımsız ve estetik olmayan bir şekilde müdahaleler yapılmıştır.

3.2.2.Avukat Emin Toktar’ın Evi:

Resim. 3.6 : Mecidiye Mahallesi’nde Kadıoğlu Sokağı’nda Avukat Emin Toktar’ın evi. 28.0x39.0 cm.

(17)

3.2.3. Defterdar Konağı

Resim 3.7 : Sultanbağı’nda Defterdar Konağı. 1950-60’lı yıllar. 24.0x29.5 cm. Fotoğraf 3.7.1: Sultanbağı’nda Defterdar Konağı, 2018, Kütahya, P.Y Arşivi

Sultanbağı Mahallesinde aynı yerde konumunu ve tüm özelliklerini korumaktadır. Defterdar Konağı, (No:46 ), Kütahya İl Merkezinde Sultanbağı Mahallesi, Sultanbağı Caddesi’nde bulunan, 19.yüzyıl Osmanlı mimarisinin son örneklerinden birisidir. Cephe özellikle iç mekân süslemeleri bakımından oldukça gösterişli olan konak, Kütahya Belediyesi tarafından kamulaştırılmış ve belediye tarafından 2008 yılı içerisinde restorasyonu yapılarak yenden yaşama kazandırılmıştır. Defterdar Konağı’nın yapılışı ile ilgili net bir kayıt olmamasına rağmen 1860-1870 yılları arası olabileceği büyük olasılıktır.

3.2.4. Elifler Konağı

Resim 3.8: Taşköprü mahallesinde bulunan Elifler Konağı Fotoğraf 3.8.1: Elifler Konağı, 2018, Kütahya, P.Y Arşivi

Taşköprü mahallesinde bulunan Elifler Konak mevcut yapısını korumakla beraber, oturanlar tarafından bakımsız kullanılmaktadır. Yan tarafındaki diğer evler yıkılmış geriye sadece Eliflerin Konağı ayakta kalmıştır. Pazar yerinin hemen üst caddesinde arabaların park yeri olarak avlusu kullanılmaktadır.

(18)

3.2.5. Ressamın Doğduğu Ev

Resim 3.9: Ressamın doğduğu ev. Spor Alanı Caddesi üzerinde, beyaz perdeli odada doğmuş. 1969. 28.0x39.0 cm.

Fotoğraf 3.9.1: Ressamın doğduğu ev, 2018, Kütahya, P.Y Arşivi

Ahmet Yakupoğlu’nun Saray Mahallesinde doğduğu ve çocukluğunun geçtiği ev şu anda kimsenin yaşamadığı vakıf mülkü olarak Dumlupınar Üniversitesine bağışlanmıştır. İç ve dış yapısını korumakla birlikte oldukça bakımsızdır. Ahşap ve kerpiç malzemeden yapılmış tipik Kütahya sivil mimari örneklerindendir. Evin karşı hizasındaki tüm evler aynan sağlam ve içinde ailelerin yaşadığı konaklar olarak ayaktadırlar.

Resim 3.10: Çamlı bahçe önünde Alo Paşa Aralığı ve Dülgerler Konağı. 28.0x37.0 cm.

Fotoğraf 3.10.1: Dülgerler Konağı, , Kütahya, P.Y Arşivi

Dülgerler Konağı Ahmet Yakupoğlu’nun resimlerindeki en güzel konaklardan bir tanesidir belki de. Fakat şimdiki durumu içler acısıdır. Yıkılmak üzere mekruh bir halde çöplerin atıldığı konak şimdi çok kötü durumdadır.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Yakupoğlu, 1940'ların sonlarında başladığı ve devam ettiği bu büyük çalışmasıyla, Kütahya'nın şimdi büyük bir kısmı tarihe karışmış olan sokaklarını, camilerini, evlerini, çeşmelerini,

(19)

hanlarını, hamamlarını, ağaçlarını, dağlarını, derelerini ve tabii insanlarını yağlıboya tablolar halinde süre ırmağından çekip alarak ebedileştirmiştir.(Yazkaç, 2016)

Bütün Türkiye’de olduğu gibi, Kütahya’yı Kütahya yapan güzelliklerin de büyük bir hızla yok olduğunu gören Ahmet Yakupoğlu, boyaya ve fırçasına sarılmış, bu güzellikleri yok olmadan önce tuvaline aktarabilmek için zamanla amansız bir yarışa girmiştir. Bu nedenledir ki sanatta yeni eğilimleri, yeni arayışları bir çeşit lüks sayarak, modem resim akımlarından hiç birine iltifat etmemiş, Kütahya’yı bıkıp usanmadan bir fotoğraf makinesi sadakatiyle resimlemiştir. Ahmet Yakupoğlu bütün sevgisini, heyecanını ve samimiyetini renkçi paletinde yoğurarak elde ettiği essiz lirizmi tuvallerine aktarmıştır. Yahya Kemal’in “Gönül isterdi ki mâzini dirilten san’ at/Sana tarihini her lahza hayâl ettirsin” mısralarındaki temennisi, Ahmet Yakupoğlu tarafından Kütahya için hayata geçirilmiştir (Ayvazoğlu, 1995).

Yakupoğlu'nun yağlıboyalarında gülümseyen Kütahya'da tek bir motorlu vasıta bile yok, beton yok, gürültü yok! Sanatın dünyasında, zamanın pençesinden kurtarılmış bir şehir; zarif ahşap evler, ağaçlar, çiçekler, dağlar, çağıl çağıl akan sular, hele sular, hele sular! Nazlı nazlı akan dereleri, gürül gürül çeşmeleri, küçük çağlayanların coşkun dökülüşünü ve köpürmüş yeşillikleri (yeşilin her tonunu) büyük bir ustalıkla tuvaline aktaran Yakupoğlu, hemen hiç birini elden çıkarmadığı, çalışma odasının dört duvarını tavana kadar dolduran resimlere bakarken, yüzlerce pencereden Kütahya'nın geçmişine bakar gibidir. (Ayvazoğlu , 1995 )

Kütahya evleri; ressam Ahmet Yakupoğlu’nun resimlerinde geçmişten günümüze olduğu gibi yaşamaktadır. Fakat artık gerçek sahipleri çoktan terki diyar etmiş, kah müze kah restoran veya otel olarak işletmecilerin yeniden dizayn ettikleri turistik mekanlar olarak hizmet vermektedirler. Büyük çoğunluğu ise, yıllardır boş kaldığı insan nefesi ısıtmadığı için ölümüne terk edilmiş, bakımsızlıktan bir bir yıkılmaya terk edilmiş halde hüzünlü bir şekilde birbirine yaslanmaktadırlar.

Bugün artık Kütahya kenti de aşırı büyümenin etkisindedir. Askeriye ve devletin büyük kamu kuruluşları yüzünden doğu-batı yönünde gelişebilme şansı yoktur. Bu nedenle ovadaki verimli tarım arazileri yapılaşmaya açılmaktadır. Bu olumsuz etmenlere rağmen tarihi kent kimliğini koruyabilmiştir. Koruma planı uygulanmaktadır.

Günümüz kentlerinin en büyük sorunlarından birisi olan nüfus artışı ile birlikte yaşanan hızlı kentleşme, temelde ekonomik, teknolojik ve sosyal birtakım değişikliklere paralel olarak mevcut kent dokusunun çözülmesine neden olmuştur. Gelişen teknoloji ile birlikte bina üretim metotlarının değişimi, kentsel mülkiyetin değişen yapısı, daha sağlıklı ortamlar oluşturmak amacıyla ortaya çıkan yıkım ve kentsel yenileme (Krier, 1990) kentsel mekânın değişimine yol açarak kent kimliğinin genellikle olumsuz yönde gelişmesine neden olmaktadır. Türkiye’de bu değişim ve dönüşüm süreci, özellikle 1950’li yıllardan sonra yaşanan nüfus artışı, hızlı kentleşme ve kırdan kente göç gibi etkenlerle başlamıştır. Özellikle 1980 sonrası neo-liberal politikaların etkisiyle yaşanan süreç, çoğu Türk kentinde olduğu gibi Kütahya kentinin de hızlı bir şekilde büyümesine ve değişmesine neden olmuştur.

Değişen sosyal, kültürel, ekonomik ve teknolojik gelişmeler dünya toplumlarını etkileyerek kentlerin ve kent parçalarının farklı niteliklerde biçimlenmesine neden olmaktadır. Geçmiş dönemlerdeki doğal çevreyle uyumlu ve kültürel yapıya bağlı olarak gelişen kentsel doku artık yerini ekonomik ve teknolojik değişimle biçimlenen günümüz kentlerine bırakmaktadır. 20.y.y.’ın getirdiği bu tür gelişmelerin kentlerin toplumsal yapılarında, mekânlarında bir dizi yeni değişim ve dönüşümün yaşanmasına sebep olması kaçınılmazdır(Bilsel, 2002).

Her kentin ve her dönemin bir kimliği vardır’ varsayımından hareket ederek, Ahmet Yakupoğlu’nun resimlerinde; yerel dokusu ve kimliğinin büyük ölçüde bozulmuş bir Kütahya görmekteyiz. Bugün kü Kütahya kenti de tüm bu hızlı gelişmelerden payını almıştır. Kentte var olan eski doku bu süreçte köhneleşmeye ve kentin gelişme alanlarında modernizmle şekillenen yeni

(20)

gelişmeler yaşanmaya, yeni yapılaşma desenleri görülmeye başlamıştır. Tüm bu gelişmeler kentlerin kimlik sorgulamasının yapılması gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır.

Bu resimlerin ve notların kültürel hafızamız için ne kadar önemli ve değerli olduğunu ayrıca vurgulamaya gerek var mı? Kütahya tarihini ve kültürünü yazacak şanslı tarihçi için bu malzemenin ne kadar büyük bir değer ifade ettiğini anlatacak kelime bulamıyorum. Ahmet Yakupoğlu bu notları yazmamış olsaydı, birkaç nesil sonra bu resimlerdeki mekânları hiç kimse teşhis edemezdi. Hiç şüphesiz, Ahmet Yakupoğlu’nun tek gayesi Kütahya’yı sadece görüntü olarak kurtarmak değil, bütün hüviyetiyle geleceğe aktarmaktır.

Ayvazoğlu, şehir ve kimliği hakkındaki düşüncelerini şu sözlerle özetlemiştir; ‘Ahmet Yakupoğlu, Kütahya için savaştı; çünkü Kütahya’nın bir parçası, yani yerlisiydi. Bir şehrin yerlisi kalmamışsa, o şehrin kültürünü ve kendine has atmosferini koruyacak kimse de kalmamış demektir. Şehirlerin hakiki yerlileri, soyları gitgide tükenmekte olacins adamlardır. Âşinası oldukları mekânların ve hayat tarzının asil çizgileri bir bir yok olurken derinden sarsılırlar. Ne yazık ki, şehirlerimizde asıl manasında yerlilerin sayısı büyük bir hızla azalmakta ve kalanların çok azı, doğup büyüdükleri şehrin kimliğin koruma yolunda mücadeleyi göze almaktadır’. (Ayvazoğlu, 2011)

İç Ege Bölgesi’nin önemli merkezlerinden Kütahya, Hitit, Frig gibi eski uygarlıkların yanı sıra Osmanlı dönemine ait birçok kültürel miras örneğinin bulunduğu illerimizden biri. Kütahya’da hala ayakta kalmayı başarabilen tarihi yapılar, Çekül Vakfı Temsilciliğinin, yerel yönetimin ve üniversitenin çabalarıyla restore edilerek yeniden işlevlendiriliyor. Kütahya’daki kültürel mirasın korunması için emek veren Çekül Kütahya Temsilcisi ve Kentsel Sit Alanları Alan Başkanı Metin Türktüzün, son dönemde ilde yapılan restorasyon ve çevre düzenleme çalışmalarının hızla sürdüğünü belirtmiştir. Hamamın yanında bulunan Yahya Efendi Konağı’nın da restore edilerek Çevre ve Kültür Evi’ne dönüştürülmesi, konferans, sergi, tanıtım ve eğitim amaçlı kullanılması için Belediye tarafından için planlama yapılmıştır.

Tarihi Germiyan sokakta bulunan sekiz adet konak İl Özel İdaresi, Belediye ve Üniversite Vakfı tarafından satın alınarak bir kısmının restorasyonu tamamlanmıştır. Restorasyon çalışması biten İrvasa Konağı da El Sanatları Atölyesi İmalat, Teşhir ve Satış merkezi olarak kiraya verilmektedir. Germiyan Sokağı’ndaki, Kütahya İl Özel İdaresi, Kütahya Belediyesi, Dumlupınar Üniversitesi ve Üniversite Vakfı tarafından satın alınarak restorasyonu yapılan Germiyan Konağı, Vakıf Konağı, İrvasa Konağı, Seyhan Konağı, Şapçı Konağı, Karaca Konağı, Kurular Evi, Yılmazlar Evi ve Şekerci Konağı'nda sanatsal kültürel ve eğitsel faaliyetler hala devam etmektedir. Konaklardaki restorasyon başarılıdır. Bu konaklarda geleneksel el sanatları, çini, yöresel restoran, kafe, butik otel, kent müzesi ve olgunlaşma enstitüsü olarak hizmet vermektedirler.

Ayrıca Germiyan Sokak’taki yan yana iki konak da Belediye tarafından satın alındı; restorasyonu yakında bitecek olan bu konaklar “Kent Tarihi Müzesi ve Arşivi” olarak düzenlenecek. Germiyan sokakta mülkiyeti Belediyeye ait olan bir başka sivil mimari örneği olan Şekerci Şükrü evi de restore edilerek kiraya verilmiştir. Osmanlı döneminde zamanın Defterdarının ikamet ettiği ve günümüzde şahıs mülkiyetinde bulunan konak da Belediyece satın alındı ve aslına uygun restore edilerek Kütahyalı iş adamlarına kullanılmak üzere kiraya verilmiştir.(www.çekülvakfı.org)

Bu günkü mevcut durumu karşılaştırmak gerekirse; bozuk kentleşmenin yanında hala aynı kalan sokaklar evler, konaklar, çarşılar, çeşmeler, ağaçlar, cami ve mescitler yerli yerinde durmaktadır. Fakat bu evlerin ve konakların küçük bir kısmı bakım tamir ve restorasyondan geçmiş ayakta yerli yerinde durmaktadır. Diğer evler ise yılların yorgunluğu ile güneşten, kardan yağmurdan ve bakımsızlıktan yıpranmış köhne bir vaziyette kurtarılmayı beklemektedirler. Kütahya evlerinin %30’unun restore edilerek ayakta kaldığı ve yaşadığı gözlemlenirken, terk edilmiş sahipsiz durumdaki boş ev ve konakların %70’inin ise yıkılmaya yüz tuttuğu tespit edilmiştir. Eski çarşı ve mahallelerde görüntüyü bozan elektrik telleri, çarşı ve hanlarda estetikten yoksun rastgele asılmış

(21)

ışıklı tabela ve levhalar gözü yormakta ve güzellik değil bir çirkinlik yaratmaktadır. Kültür bakanlığının Müze ve Anıtlar Müdürlüğünün korumacı ve katı kuralları binaların yıkılmasının önüne geçmiştir. Fakat yeterli düzeyde maddi destek alınamadığı için aslına uygun ve nitelikli bir yenileme çalışması yapılamamaktadır. Çok fazla sayıda ayağa kaldırılmayı bekleyen tarihi ev ve sokaklar olduğu için yeterli bütçe ve uzman ekip sağlanamamaktadır. Kütahya’nın tarihi sokak ve evlerinin tekrar ayağa kalması için; iyi bir planlama, maddi kaynak ve işin ehli uzman ve sanatkâr ustalar gerekmektedir. Sadece yapmak değil zaman içinde devamlı olarak bu evleri korumak ve bakımını yapmak gerekmektedir. Bu noktada Kütahya Belediyesine, Valiliğe ve İl Kültür Turizm Müdürlüğüne ve üniversiteye büyük bir görev düşmektedir.

KAYNAKÇA

Ayvazoğlu, B .(1995)."Ahmet Yakupoğlu", Aksiyon Dergisi Sayı: 1026 / Tarih : 25 Mart.

Ayvazoğlu B.(2011).“ Bir Kültür Adamı Olarak Ahmet Yakupoğlu ” ‘Ahmet Yakupoğlu Sempozyumu’, 27-28 Ekim, Kütahya, s.37, 38.

Atatürk’ün Doğumunun 100.Yılına Armağan.(1981). ‘Kütahya ’, İstanbul, s.440-441.

Bilsel, G. 2002. “Kent Kültürü-Kültürel Süreklilik-Kimlik Sorunsalı ve Yaşanılası Kentsel Mekan Kavramı Üzerine”, Kentleşme ve Yerel Yönetimler Sempozyumu Bildirileri, Adana Kent Konseyi Yerel Gündem 21 yay., no:5, Adana.

Keskiner, C. (2010)“Ressam Ahmet Yakupoğlu Belgeseli”, , Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uygulamalı Yüksek Lisans Tezi, Araş.Gör. Sercan, Kehribar, Kütahya Davulcu, M.(2016) “Halk Mimarlığı”, http://www.erkanince.com/mahmut_davulcu.htm, Erişim

tarihi 10 Ağustos 2016)s.22, 23, 24.

Davulcu, M. (2005). Halk Mimarisi. http://www.folklor.org.tr/haber_ detay.asp?id=27 adresinden 27.8.2008’ tarihinde alınmıştır.

Davulcu, M.(2005).‘Anadolu’ da Konut ve Türk Evleri.

http://www.folklor.org.tr/haber_detay.asp?id=28 adresinden 28.5.2008’tarihinde alınmıştır. Eser, L. “Kütahya Evleri”, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, 23 Ekim 1954 Tarihli

Yayınlanmış Doçentlik Çalışması, Pulhan Matbaası, İstanbul, 1954.

“Resimde İstanbul ve İstanbul Ressamı Ahmet Yakupoğlu”. (2002). Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü Yayınları, Aralık Ankara .

Gültekin, R, E. (2008). ‘Türklerde Bereket Sembolü Olarak Kullanılan Meyve Motifleri ve Mimaride Değerlendirilmesi’, Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literatureand History of Turkish or Turkic, Volume 3/5 Fall 2008, ANKARA-TURKEY Gürsoy, E., (2015).Uşak’taki Tarihi Evlerde Giriş Düzenlemeleri, Turkish Studies International

Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, Volume 10/6 Spring 2015, p. 499-520, DOI Number: http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.8189, ISSN: 1308-2140, ANKARA-TURKEY

Kalyon, M.(2016), 12Temmuz tarihinde yapılan mülakat, Yrd.Doç.Dr.Pınar Yazkaç, Kütahya. Karaağaoğlu D.(2015)‘‘Yaşadığım Kütahya’’, Kütahya İlinden Yetişenler Derneği, Kütahya . Karaağaoğlu D.(2016 )17 Haziran tarihinde yapılan mülakat, Yrd.Doç.Dr.Pınar Yazkaç, Kütahya.

(22)

Kehribar, S., (2010). “Ressam Ahmet Yakupoğlu Belgeseli”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uygulamalı Yüksek Lisans Tezi, Araş.Gör. Sercan, Kütahya :

Krier, R. 1990. “Typological Elements of the Concept of Urban Space”, Obnibus Volume, Academy Editions, Great Britain.

Mesara, G. 2010, “Ressam Ahmet Yakupoğlu Belgeseli”, , Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uygulamalı Yüksek Lisans Tezi, Araş.Gör. Sercan, Kehribar, Kütahya.

Nurullah B, A. Turani.(1981) ‘‘ Çağdaş Türk Resim Sanatı Tarihi’’, Tiglat Yayınlar, İstanbul. Urfalı A.(2013)“Türk Evinin Tarihçesi”, Kütahya Araştırmaları, 1.Kütahyalılar Kültür ve Sanat

Etkinlikleri, 10 Mayıs, Bursa.

Çarşılıoğlu. İ.H.(1932) “Bizans ve Selçukileriyle Germiyan ve Osman Oğulları Zamanında Kütahya”, Devlet Matbaası, İstanbul.

Yakupoğlu, Ahmet, (1991)“Rengarenk Kütahya”, (Türkçe - İngilizce), Türk Petrol Vakfı Kültür Yayınları, İstanbul.

Yazkaç, P.(2015). ‘Tabiatın ve Tarihin Yaşayan Ressamı Ahmet Yakupoğlu ’İstanbul Büyükşehir Belediyesi El Sanatları Dergisi İSMEK Sayı:19/2015

Yazkaç, P.(2016) . ‘ Ahmet Yakupoğlu’nda Zaman ve Mekan’ ‘Ahmet Yakupoğlu Anadolu ve Ahmet Yakupoğlu İstanbul’, T.C Başbakanlık Toki Kültür Yayınları, 1.Baskı (sayı: 91780221-824.01), (MAS Matbaası, Ekim, İstanbul Kitap Editörü: Ömer Faruk Şerifoğlu . Yıldırım, M. (1999). Ahmet Yakupoğlu ve Türk Güzel Sanatlarındaki Yeri. S.Ü.İlahiyat Fakültesi

Dergisi, 9, 305.

(Bu site Kültür ve Turizm Bakanlığı Bilgi Sistemleri Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanmıştır. (Tarihi Kütahya Evleri Mimarisi) Aralık 14, 2014 Yazar: KURT Ç. Yayın: BAÜ Fen Bil. Enst. Dergisi, Cilt 16 (2)(39-50)

kutahyakultur.gov.tr/ Sivil Mimari Örnekleri - Konaklar – Kütahya, 15.06.2018’ tarihinde erişilmiştir.

Kütahya İl Kültür Turizm Müdürlüğü http://www.kutahyakulturturizm.gov.tr/TR, 69394/sivil-mimari-ornekleri---konaklar.html, 23.11.2017’ tarihinde alınmıştır.

https://www.cekulvakfi.org.tr/haber/kutahyada-restorasyon-calismalari-hizla-suruyor15.06.2018’ tarihinde erişilmiştir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çalışmada amaç, Çağdaş Türk Resim sanatının önemli ivmelerinden 1914 Kuşağı’nın ve portre resminde öncü ve önemli temsilcilerinden biri sayılan, aynı zamanda

Anadolu Kültür Sanat ve Arkeoloji Müzesi / Anadolu Culture Art and Archeology Museum Kütahya Belediyesi Sıtkı Olçar Çini Müzesi / Kütahya Municipality Sıtkı Olçar Çini

Doğrudan yöntemler, kömür damarından sondaj yardımıyla veya el ile alınan numunelerin mümkün olan en kısa süre içinde sızdırmaz bir kap içine konulması ve desorbe

Paşa Helvasının diğer bir bileşeni olan tahin ise Türk Gıda Kodeksi’nde; tahine uygun susam (Sesamum indicum) tohumlarının tekniğine uygun olarak kabukları ayrıldıktan

Konu ile ilgili yapılmış olan literatür araştırma- sında; Hacıbaloğlu (2), Türk odasının kare veya kareye yakın dörtgenlerden oluştuğunu, tavanında aynı

Sanal müze web tasarımı alanındaki son sürüm yazılım dilleriyle birlikte oluşturularak yenilikçi ve kullanıcı odaklı olarak tasarlanmıştır... Geçmiş dönemlerde

Bu fırınlar; Kütahya Dumlupınar Üniversites i Kütahya Güzel Sanatlar Meslek Yüksekokul, Kütahya Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Evliya Çelebi Çini, Ertan Çini ve

BEŞİR AYVAZOĞLU, AŞK ESTETİĞİ, İSLAM SANATLARININ ESTETİĞİ ÜZERİNE BİR DENEME, ÖTÜKEN YAYINLARI, İSTANBUL 1993..