• Sonuç bulunamadı

KIRGIZİSTANDA ÜRKÜN OLAYI VE OLAYIN TÜRKİSTANDAKİ YANKILARI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "KIRGIZİSTANDA ÜRKÜN OLAYI VE OLAYIN TÜRKİSTANDAKİ YANKILARI"

Copied!
90
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANA BİLİM DALI

KIRGIZİSTANDA ÜRKÜN OLAYI VE OLAYIN

TÜRKİSTANDAKİ YANKILARI

(YÜKSEK LİSANS TEZİ)

Emrah BAYRAKDAR

DANIŞMAN

Prof.Dr. OLZHABAİ KARATAEV

(2)

T.C.

KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

KIRGIZİSTANDA ÜRKÜN OLAYI VE OLAYIN

TÜRKİSTANDAKİ YANKILARI

Emrah BAYRAKDAR

Danışman Prof. Dr. Olzhobai KARATAEV Jüri Üyesi Prof. Dr. İsmet ÜZEN

Jüri Üyesi Doç. Dr. Ercan ÇELEBİ

(3)
(4)
(5)

ÖZET

Yüksek Lisans Tezi

KIRGIZİSTANDA ÜRKÜN OLAYI VE OLAYIN TÜRKİSTANDAKİ YANKILARI

Emrah BAYRAKDAR Kastamonu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Tarih Anabilim Dalı

Danışman: Prof.Dr. Olzhobai KARATAEV

Kırgızlar, kadim Türk boylarından birisidir. Milattan önceki devirlerde kendi devletlerini kurmuşlardır. Kırgızlar tarihi süreçte siyasi otorite boşluğundan faydalanarak her ne kadar kendi devletlerini kurmaya çalışsalar da Hunların, Göktürklerin, Uygurların, Moğolların, Timurluların ve Rusların hâkimiyeti altında yaşamaktan kurtulamamışlardır.

I. Petro zamanında Çarlık Rusya’sının uluslararası politikası şekillenmiştir. Bu politikaların ana hedefi Rusya’nın sıcak denizlere inmek istemesi ve dünya siyasetine dâhil olmak istemesidir. Bu amaç ile Ruslar yayılmacı ve sömürgeci politikaları gereği dikkatlerini Orta Asya’ya çevirmişler. XIX. yüzyılın ikinci yarısı Çarlık Rusya’sı Hokand Hanlığını işgal etmiş ve Kırgızlarda Rus hâkimiyetine girmiştir. Rusya’nın bölgeyi tamamen işgali XIX. yüzyılın sonlarına doğru olmuştur.

Rusların bölgeyi işgali ve yerli halka zulümleri neticesinde yönetime karşı yerli halk tarafından zaman zaman ayaklanmalar olmuştur. Bu ayaklanmaların en önemlisi ise çalışmamıza konu olan 1916 yılında ki isyandır. Ayaklanmanın başlamasında etkili olan neden Çar II. Nikola’nın 25 Haziran 1916 yılında çıkardığı fermanla Orta Asya Türklerinden cephe gerisinde çalıştırmak üzere işçi talep etmesiydi. Yerli halk Rus esaretine girdiği günden beri baskı, zulüm ve sömürüye maruz kalmış, birde buna işçi talebi eklenince halkın ayaklanma kaçınılmaz olmuştu. Ayaklanma ilk olarak 4 Temmuz’da Hocent’te başlamış, sonrasında büyüyerek Yedi Su, Issık Göl, Bişkek, Yarkent gibi bölgelere de yayılmıştır. Krupotkinin bölgeye genel vali olarak atanması ile birlikte ayaklanmaları kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Kayıtlar 300 000’den fazla Kırgız’ın olaylar neticesinde öldürüldüğünü, çoğunun cezalandırılarak sürgün edildiğini ve topraklarını müsadere edildiğini aktarmaktadır.

Anahtar kelimeler: Kırgızlar, Çarlık Rusya, 1916 Ayaklanması, Soykırım 2019, sayfa:90

(6)

ABSTRACT

Master Thesis

REBELLION IN KYRGYZSTAN AND THE WAKE OF THE REBELLION IN TURKISTAN

Kastamonu University Institute for Social Science

Department of History

Supervisor: Prof.Dr. Olzhobai KARATAEV

The Kyrgyz are one of the ancient Turkish tribes. They established their own state in the period before Christ.Although the Kyrgyz tried to establish their own states by making use of the political authority gap in the historical process, they could not survive under the rule of Huns, Gokturks, Uighurs, Mongols, Timurids and Russians. During Tsar I. Petro, the international policy of Tsarist Russia was shaped.The main objective of these policies is that Russia wants to go to the hot seas and wants to get involved in world politics. For this purpose, the Russians turned their attention to Central Asia due to their expansionist and colonial policies.In the second half of the 20th century, Tsarist Russia occupied the Khanate of Hokand and entered the Russian rule in the Kyrgyz. Russia completely occupied the region XIX. century towards the end.

As a result of the Russian occupation of the region and the persecution of the indigenous people, there were occasional rebellions against the government by the indigenous people. The most important of these rebellions is the rebellion in 1916 which is the subject of our study.The reason why the rebellion began was Tsar II. It was Nikola's order on 25 June 1916 to demand workers from the Central Asian Turks to work behind the front. Indigenous people have been subjected to oppression, oppression and exploitation since the day of Russian captivity, and when the demand for workers was added to it, the people's rebellion became inevitable. The rebellion first began on July 4 in Hocent, and then expanded to areas such as Yedi Su, Issık Göl, Bishkek and Yarkent. The records indicate that more than 300 000 Kyrgyz people were killed as a result of the rebellion, most of them were punished and exiled and their land was confiscated.

Key words: Kyrgyz, Tsarist Russia, 1916 Uprising, Genocid, 2019, page: 90

(7)

ÖNSÖZ

Yüksek lisans tezi olarak hazırlanan bu çalışmada 1916 olayının daha iyi anlaşılabilmesi için çalışmamızda Kırgız Türklerinin siyasi, içtimai ve kültürel yönleri hakkında bilgiler verilmiştir. Kırgızların kökenini, Kırgız isminin nereden geldiği, tarihi süreçte hangi coğrafyalarda varlıklarını sürdürdükleri ve hangi devletler tarafından idare edildiklerinden bahsedilmeye çalışılmıştır. Ayrıca geçim kaynakları, ekonomik durumları ve kültürel yönleri de aktarılmaya çalışılmıştır. Bu anlamda Kırgızlar var olduklarından beri başta Büyük Hun imparatorluğu olmak üzere, Göktürkler, Uygurlar, Moğollar, Timurlular ve Ruslar gibi önemli devletinin himayesi altında varlıklarını devam ettirmeye çalışmışlardır. Her ne kadar kendi devletlerini kurmaya çalışsalar da kurdukları devletler uzun soluklu olmamış, güçlü devletlerin işgaline maruz kalmışlardır. Rus işgali diğer işgallerden farklı olarak Kırgızları etnik ve ekonomik yönden etkilemiştir. Çünkü Ruslar Kırgız topraklarını işgalle birlikte bölgeye Rus halkları iskan ederek bölgenin demografik yapısında değişikliğe neden olmuştur. Ayrıca bölgenin ekonomik kaynaklarını da kontrol ederek yerli halkı ekonomik zor duruma düşürmüşlerdir.

Yine 1916 yılında yaşanan bu elem hadisenin anlaşılabilmesi için Rus Tarihi hakkında genel bilgi vermeyi uygun gördük. Çünkü Knez Devleti olarak ortaya çıkan Ruslar tarihi süreçte bağımsızlıklarını ilan etmesiyle birlikte dünya siyasetindeki yerini alabilmek adına yayılmacı ve sömürgeci politikalar uygulamıştır. I. Petro ile birlikte başlayan bu politika dünya siyasetinde söz sahibi olabilmek için sıcak denizlere inme gayesi, zamanla sömürü yarışına dönüşmüş; İngiltere, Fransa Devletleri gibi Ruslarda değerli maden ve enerji kaynaklarının olduğu bölgelere yönelmiştir. Orta Asya bu konuda son derece zengindi. Bu nedenle Ruslar; Kırgız, Kazak, Özbek ve bölgede yaşayan diğer unsurları sömürgeleştirmeye çalışmakla beraber bölgenin demografik yapısını değiştirmeyi de amaçlamıştır. Bu doğrultuda Orta Asya politikaları neticesinde yapmış olduğu faaliyetler genel olarak anlatılmaya çalışılarak 1916 yılında ki ayaklanmanın bir anda ortaya çıkan bir olay olmadığı, Rusya’nın bölgedeki yerli Türk unsura uyguladığı baskı, zulüm ve sömürü politikalarının tezahürü olarak bir birikim sonucu ortaya çıktığı anlaşılacaktır.

(8)

Emperyalist devletlerin dünya politikasında uygulamış oldukları sömürü yarışı neticesinde çıkarları ters düşen devletlerarasında kutuplaşmalar başlamıştı. Çıkarları kesişen devletler itilaf ve ittifak grupları oluşturmuşlardı. Bundan ötürü 1914 yılında I. Dünya Savaşı başlamıştı. Bu savaşta İngiltere ve Fransa gibi devletlerle aynı grupta yer alan Çarlık Rusya’sı birçok cephede savaşmaya başlamış ve fazlaca asker kaybına uğramıştı. 1916 yılına gelindiğinde Rusların asker kaybını Orta Asya da bulunan Türk unsurdan talep etmesi, bunun yanı sıra zaten sürekli baskı altında tutulan sömürülen Kırgız halkların ayaklanmasına neden olmuştur.

Rusların uygulamış olduğu emperyalist politikalardan sadece Kırgızlar değil bölgede var olan Kazak, Özbek gibi diğer Türk unsurları da etkilemiştir. Bu kapsam da ayaklanmaya sadece Kırgızlar müdahil olmayıp; Kazak, Özbek, Hazar ötesinde ki Türkmenler ve Uygurlarda da müdahil olmuşlardır. Çünkü Ruslar cephe gerisinde çalıştıracakları işçileri sadece Kırgız Türklerinden değil Türkistan ve Bozkır Genel Valiliği adı altında bulunan halklardan talep etmiştir.

Tez çalışmamda danışman hocam sayın Prof.Dr. Olzhobai KARATAEV’e, yine benden yardımlarını, desteklerini esirgemeyen, gerek akademik gerek sosyal tecrübelini paylaşan sayın hocalarım Tarih Bölüm Başkanımız Doç.Dr.Ercan ÇELEBİ’ye ve Dr. Öğr. Üyesi Mustafa BOSTANCI’ya, mesaisinden fedakarlık ederek bana yardımcı olan mesai arkadaşım Faruk KÜÇÜKÇENE’ye ve beni bu zamana kadar büyütüp yetiştiren her zaman arkamda duran babam Murat BAYRAKDAR ve annem Neziha BAYRAKDAR’a sonsuz teşekkürler ederim.

Emrah BAYRAKDAR Kastamonu, Eylül, 2019

(9)

İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET ... iv ABSTRACT ... v ÖNSÖZ ... vi İÇİNDEKİLER ... viii KISALTMALAR ... x GİRİŞ ... 1 I. BÖLÜM ... 4 1. KIRGIZİSTAN VE KIRGIZLAR ... 4 1.1. İklim ... 5 1.2. Ekonomi ... 5

1.3. Yeraltı Zenginlikleri ve Enerji ... 6

1.4. Nüfus ... 6

1.5. Eğitim ve Kültür ... 7

1.6. Din………... 8

1.7. Kırgız İsminin Kökeni ve Efsaneleri...8

1.8. Kırgız Türklerinin Kısa Tarihi ... 14

2. RUSLARIN ORTA ASYA POLİTİKASI VE 1916 AYAKLANMASINA GİDEN SÜREÇ ... 17

II. BÖLÜM ... 24

3. 1916 YILI KIRGIZİSTANDAÜRKÜN AYAKLANMASI ... 24

3.1. Ayaklanmanın Sebepleri ... 24

3.2. Ayaklanmanın Başlaması ... 32

3.3. Ayaklanmanın Bastırılması ve Sonucu ... 38

4. TÜRKİSTAN’IN DİĞER BÖLGELERİNDE AYAKLANMALAR ... 47

4.1. Kazakistan’da Ayaklanma ... 48

4.2. Özbekistan’da Ayaklanma ... 53

4.3. Hazar Ötesinde Ayaklanma ... 56

4.4. Ayaklanmalara Uygurların Katılımı ... 58

SONUÇ ... 59

KAYNAKÇA ... 64

(10)
(11)

KISALTMALAR

a.g.e: Adı geçen eser a.g.m: Adı geçen makale a.g.tz: Adı geçen tez Bkz: Bakınız C: Cilt Çev: Çeviren Edt: Editör s: Sayfa S: Sayı

y.y. Yayın Yeri Yok vd: Ve Diğerleri vb: Ve Benzeri

T.T.K.: Türk Tarih Kurumu Yayınları T.D.V.: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları

A.Ü.S.B.F.D.: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Dergisi A.Ü.T.A.E.D.: Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi

(12)

GİRİŞ

Kırgızistan Orta Asya Türk Devletlerden birisidir. Orta Asya topraklarında süregelmiş kadim Kırgız Türkleri M.Ö. 5-6. yüzyıldan beri bu coğrafyada yaşamlarını devam ettirmektedir. İlk Kırgız topluluğunun Yenisey civarında boylar şeklinde göçebe bir hayat sürdüğü tahmin edilmektedir. Sonrasında orta çağda meydana gelen birçok savaş ve diğer olaylardan sonra Kırgız topluluğunun yaşamlarını devam ettirebilmek için farklı topraklara göç etmişler özellikle Moğolların baskısıyla günümüz Kırgızistan topraklarına varana kadar güneye yavaştan yerleşmeye başlamışlardır. Kırgızlar bugün ki yurtlarını tanrının kendilerine bir armağanı olarak görmektedirler.

Kırgızlar 18. yüzyılın başlarında Orta Asya’nın en çok nüfusunu oluşturmaktaydılar. Yayılmacı ve sömürgeci politika izleyen Çarlık Rusya’sı Orta Asya topraklarına doğru ilerlemeye başlayarak Kırgızistan coğrafyasını Rusya’nın sömürgesi haline getirmiştir. Buralarda yeni idari birimler oluşturarak bölgenin Rus idaresinde kalıcılığını tesis etmiştir. Bunun yanı sıra Kırgız topraklarına Rus göçmenleri yerleştirerek bölgenin etnolojik yapısını da değiştirme amacı gütmüştür. Bu amaçla yerli halkı ya sürgün etmiş ya da öldürmüştür. Onlardan kalan arazileri de Rus göçmenlere verip mallarını müsadere etmiştir. 1.Dünya Savaşının başlamasıyla çok sayıda cephede savaşmak zorunda kalan Rusya; Çanakkale Zaferi neticesinde İngiltere ve Fransa’dan beklediği yardımı alamamış ve Almanlara karşı zor durumda kalmıştır. Bu nedenle Çar II. Nikola cephe gerisi işlerde çalıştırılmak ve Rus birliklerine yardımcı olunması amacıyla Orta Asya’da bulunan Türk unsurlardan insan almak istemiştir. Zaten yıllarca toprakları ellerinden alınan vergilerle belleri bükülen Türkler Çar’ın bu isteğine karşı gelerek ayaklanmışlardır.

Çalışmada, Kırgız Türklerinin topraklarının Çarlık Rusya’sı tarafından işgalinden 1916 yılına varıncaya kadar Rus politikaları neticesi yaşamış oldukları sıkıntılar ve Çarlık Rusya’sının bu politikalarına dayanamayarak topyekün ayaklanmaları hakkında bilgiler verilmeye çalışılmıştır.

(13)

Bu çalışmada evvela günümüz Kırgızistan’ı hakkında bilgiler verilmiştir. Akabinde Kırgız adının anlamı ve kökeni hakkında bilgi verilerek tarihi süreç içerisinde Kırgız Türklerinin hangi bölgelerde yaşadıkları, diğer devletlerle olan münasebetleri anlatılmıştır. Sonrasında 1916 olayına sebep olan Rusya’nın kısaca tarihi anlatılıp, Orta Asya politikaları hakkında bilgiler verilerek 1916 yılındaki olayın meydana gelme süreci anlatılmıştır. Rahat ve huzurun olduğu topluluk veya ülkelerde durduk yere herhangi bir ayaklanma meydana gelmez. Ayaklanmanın meydana gelebilmesi için süreç içerisinde bazı dinamiklerin oluşması gerekmektedir. Bu nedenle Çarlık Rusya’sının bölge üzerinde gütmüş olduğu amaç ve uygulamış olduğu politikalar neticesinde ayaklanma yaşanmıştır. Rusya ve politikaları hakkında bilgiler verildikten sonra ayaklanmada maddi ve manevi en çok zararı gören Kırgız Türklerinin Ürkün adını verdiği bu olayın Kırgızistan boyutu ele alınmıştır. Esasen ayaklanma Türkistan’da yaşayan Kazak, Özbek ve Uygur gibi Türk topluluklarını da etkilemiştir. Bu nedenle çalışmanın son kısmında bu topluluklarda ki ayaklanmalar anlatılmaya çalışılmıştır. Öyle ki ilk ayaklananlar Kırgızlar değil 4 Temmuz’da Semerkant bölgesine bağlı Hocent şehrinde ki Özbekler olmuştur.1

Bilindiği üzere 1. Dünya Savaşında özellikle Almanya ve Osmanlı Devleti ile karşı karşıya olan Çarlık Rusya’sı bu savaşta birçok cephede savaşmıştır. Osmanlı ve Almanya gibi devletlerin Çarlık Rusya’sında karışıklık çıkarmak için ajanlar göndermesinden ötürü bu ayaklanmanın meydana geldiği belirtilmektedir. Bu nedenle konuyla ilgili az sayıda çalışmalara ek olarak ayaklanmaya sebep dış kaynaklı bir etkenin olup olmadığı tartışılmıştır. Olay hakkındaki kaynakların Rusça olması çalışmayı sınırlandırmıştır. Çünkü Rusçadan Türkçeye çeviri esnasında çeviri merkezlerinden ve Rusça bilenlerden yardım alınması biraz meşakkatli olmuştur. Ayrıca çoğu şahıs ve yer isimlerinin çeviriler esnasında telaffuzu bir başka zorluğu oluşturmaktadır.

Çalışma esnasında birinci el kaynaklardan, tetkik eserlerden ilgili tez ve makalelerden akademik metodlar kullanılarak yararlanılmaya çalışılmıştır. Birinci el kaynak mahiyetinde olan olayı bizzat yaşayan Kırgız yazar Mukay ELEBAYEV’ in Mayramgül Dıykanbayeva tarafından Türkçeye tercüme edilen Uzun Yol adlı

1 Richard Pierce, Russian Central Asia 1867-1917 A Study in Colonial Rule, Berkeley and Los Angeles:

(14)

eserinden faydalanılmıştır. Yine olayla ilgili arşiv belgelerinden bilgiler veren Baktıbek MAKSÜTOV’un İbrahim Türkhan tarafında tercüme ederek hazırladığı Ürkün Kızıl Katliam isimli çalışmadan yararlanılmıştır. Bununla birlikte olaya tanıklık eden Adil Hikmet Bey’in Asya’da Beş Türk isimli eserinden, yine olay döneminde Duma üyesi Mustafa ÇOKAY’ın hayatının anlatıldığı eserden, Kars birinci dönem milletvekili Fahreddin Erdoğan ayaklanma yıllarında bölgede bulunmuş ve buradaki faaliyetlerini, gördüklerini bahsetmiş olduğu Türk Ellerinde Hatıralarım isimli eserinden yaralanmayı uygun gördük. Bunların yanı sıra internet ortamı kütüphanelerden sağlanan Rusça eserler, danışman hocam tarafından temin edilen ve kaynakça kısmında da belirtilen olayla ilgili belge materyallerin toplandığı eserlerin konuyla ilgili kısımları gerek çeviri merkezleri gerekse Kastamonu Üniversitesinde öğrenim gören Kırgızistanlı öğrenci arkadaşların yardımları neticesinde tercüme ettirilerek çalışmada faydalanılmıştır.

(15)

I. BÖLÜM 1. KIRGIZİSTAN VE KIRGIZLAR

Orta Asya Türk Devletlerden birisi olan Kırgızistan kuzeyde Kazakistan, batıda Özbekistan, güneyde Tacikistan, güneydoğu ve doğuda Çin'in Sincan-Uygur Özerk Bölgesi (Doğu Türkistan) ile çevrilidir. Resmi adı Kırgız Cumhuriyeti, resmi dili Kırgız Türkçesi olan ülkenin yüzölçümü 198.500 km2, başşehri özel yönetim statüsüne sahip 793.100(2001 tah.) nüfuslu Bişkek (Frunze) ve ikinci büyük şehri Oş tur (217.000). Çuy, Işık Göl, Oş, Talaş, Celalabad, Narin ve Batken idari bölgelere ayrılmıştır.2

Devletin başşehri Bişkek'tir. Şehrin ismi ile efsaneye göre 1766 da Kazak Han’ı Abılay’a kahramanca karşı çıkan Kırgız kahramanı Pişpek, ölümünden sonra bu bölgeye defnedilmiş ve Hokand Hanlığı’na bağlı olan bu kahraman adına hitaben Pişpek isimli bir kale yaptırılmıştır. Diğer bir rivayet ise; Pişkuh ya da Şanşlı Şehir diye zikredilmesi Tanrı dağlarının zirvelerinden birine Pişkek’in defnedilmesinin sonucudur. Bu yüksek yerde ki mezarın Kırgızlar tarafından kutsal bir mekân kabul görülmesi önemini artırmıştır. Rus kaynaklarında ise Bişkek ismi ilk kez 1847 de bir raporda Pişpek olarak bahsedilmiş ve 1936’ya kadar da bu isimle anılmıştır.3

Tanrı Dağları (Tien- Şan) eteklerinin bir kısmını teşkil eden Çuy, Talas ile Fergana vadileri bu ülkede yer alır.4 Yükseltisi fazla bir ülke olan Kırgızistan da çeşitli göller

meydana gelmiştir. Bu göllerden ön önemlisi dünya da ki en büyük krater göllerden birisi olan Issık Gölüdür. Issık Köl,702 m. derinliktedir ve büyük su rezervine sahiptir. Son Köl , Çatır Köl diğer büyük gölleri ülkenin diğer önemli gölleridir. Ülke nehirlerin en önemli olanları ise şunlardır; Narn Irmağı, Tar Irmağı, Kurşab Irmağı,

2 Erdoğan Akkan, ‘‘Kırgızistan’’, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, C.25, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara:

2002. s. 441

3İsmail Türkoğlu, “Kırgızlar”, İslam Ansiklopedisi. 02.03.2018 tarihinde https://islamansiklopedisi.

org.tr/kirgizlar adresinden erişilmiştir.

(16)

Kızıl su, Aksu Irmağı, Aksay Kakşul, Mucun Irmağı, Çu Irmağı ve Talas Irmakları örnek gösterilebilir.5

Kırgızistan beş idari ve coğrafi bölgeye ayrılmıştır. Bahse konu bölgeler; Bişkek, Issık Köl, Tanrı Dağları (Ti-en Şan) Celalabad ve Oştur. İdari ve coğrafi yönden olduğu gibi iktisadi bakımından da ülke bölgelere ayrılmıştır. Bu iktisadi bölgeler ise şunlardır;

• Fergana: Ülkenin %42’lik nüfusunu barındırır. Burası pamuk, ziraat ve hayvan üretiminde ilk sıralarda yer alır.

Çu ve Kebin vadileri ile Alatav eteklerinde ziraat ve hayvan üretimi yapılmaktadır.

• Yine Talas vadisi ziraat faaliyetleri ve hayvancılık yönünden başta yer alan bölgelerden birisidir.

• Aynı şekilde Issık Göl Havzası da hayvancılık, hardal, afyon gibi ürünlerde önemli tarım merkezidir. Tanrı dağlarının olduğu kısımlarda hayvancılık alanında ilerlemiştir.6

1.1. İklim

Kırgızistan matematik ve özel konumu neticesinde sert karasal iklime sahip olduğu için yağış bakımından son derece fakirdir7. Lakin dağlara yağan karların erimesinden

dolayı meydana gelen ırmaklar ve akarsular irili ufaklı oluşan göller meydana gelmiştir. Yaz-kış gece gündüz arasında ki sıcaklık farkı çok fazla olduğu için bitki örtüsü de çok değişkenli yapıdadır.

1.2. Ekonomi

Kırgız devletinin ekonomik gelir kaynağı hayvancılık olmakla beraber tarım, sanayi ve enerjide önemli ekonomik kaynaklarıdır. Ülke hayvancılığa elverişli olduğu için

5 Akkan, a.g.e, s.441-445 6Akkan, a.g.e, s.441-442. 7Akkan, a.g.e, s.441-445.

(17)

en önemli geçim kaynaklarıdır. Çok fazla sayıda küçükbaş ve büyükbaş hayvan mevcuttur. Dışarıya hayvanlardan elde edilen et ve süt gıdaları ve deri yün vs bunlar başka ülkelere ihraç edilmektedir. Hayvancılıktan sonra gelir kaynağı tarımdır. Pamuk, tütün, buğday, şeker pancarı, kenevir, üzüm, mısır, meyve ve sebzeler üretilmektedir. Gıda sanayisi oldukça gelişmiş hatta konservecilikte dağılan SSCB ülkeleri arasında dördüncü sırayı alır. Bişkek, Oş, Tokmak, Ribaçiye, Prejevalsk gibi şehirler konserve fabrikalarının bulunduğu şehirlerdir.8

1.3. Yer altı Zenginlikleri ve Enerji

Kırgızistan'ın başlıca yer altı zenginlikleri doğalgaz, ham petrol, ham çelik, kömür, cıva, çinko kalay vs. gibi değerli kaynaklardır. Ülkede göller ve akarsular üzerinde kurulan hidroelektrik santrallerinden elektrik enerjisi üretilmektedir. (ortalama 165 -175 milyar Kw9). Kırgız devleti bu enerjiden kendi ihtiyacını karşıladıktan sonra

komşu ülkelere ihraç etmektedir. Ağır sanayi o kadar gelişme göstermemiştir. Dağlık ve engebeli bir yapıya sahip olan Kırgızistan yükte hafif paha da ağır getiri kaynaklarında ilerleme göstermiştir.

1.4. Nüfus

Kırgızistan coğrafi stratejik bakımından bulunduğu konumla ilgili önemli bir yere sahiptir. Tarihi süreçte Kırgız topraklarında Rus istilası gerçekleşmiş olup bu verimli topraklara Rus göçmenler yerleştirilmiştir. Kırgız topraklarından önemli sayıda Rus halkı bulunmaktadır. Afgan ve D. Türkistan halkı da Kırgız toprakların da yaşamlarını sürdürmektedir. Karakol bölgesi, Bişkek, Evliya Atanın bir kısmı, Namangan ile Andican’ın önemli kısımları, Fergana ve Hokand'ın bazı bölgeleri ile Oş ve Pamirin kuzeyi ülkenin yoğun nüfuslu bölgelerini teşkil etmektedir.10

8Nadir Devlet, Çağdaş Türk Dünyası. M.Ü. F.E.F, İstanbul 1989. s.196. 9Saray, a.g.e, s.7.

10Baymirza Hayit, Türkistan Rusya ile Çin Arasında, (Çev: Abdülkadir Sadak), Otağ Yayınları, İstanbul 1975,

(18)

1.5. Eğitim ve Kültür

Eski Türk geleneğine bağlı olarak Kırgız halkı göçebe bir topluluktur. Kışlak ve yaylak olmak üzere mesken edindikleri yerler bulunmaktadır. Bundan dolayıdır ki eğitim hayatları pek ilerleme göstermemiştir11. Eğitiminde geri kalmalarının başka ve

önemli sebebi de tarihi süreçte Kırgız ülkesine yapılan Rus baskınları nedeniyle istedikleri eğitim ve öğretimin yapılamamasıdır.

Yazı dili Kırgız Türkçesidir. Türk destan edebiyatının en güzel örneklerini Kırgız destanları oluşturmaktadır. Buna en güzel örnek Manas’ın kahramanlıklarının ve islami ögelerin anlatıldığı 11 454 mısradan oluşan Manas destanını gösterebiliriz. Kırgızlar On İki Hayvanlı Türk takvimini kullanmışlar. Aynı zamanda bu takvimin icat edenlerdir.12 Kırgız Devleti kendilerine ait kitabeleri Uygur Devletini yıktıktan

sonra dikmişlerdir. Ne yazık ki bu kitabeler Çin Devletinin sınırları içerinde kaldığı için ve ortaya çıkmasına izin verilmemesinden dolayı Kırgız Devleti en önemli yazılı kaynaklarından yararlanamamışlardır. Kırgız halkı Rusların Bolşevik ihtilalinden önce yazılı kaynaklara sahiptiler. Kırgızların az sayı da şair, yazar ve bilim adamları Rus baskı ve zulmüne rağmen eserler ortaya çıkarmayı başarmışlardır. Bu yazarların ortaya koymuş oldukları eserleri Kırgız araştırmacılar günümüze taşımaktadır.

Kırgız yazarlar Sovyet zamanlarının ilk başlarından da çalışmalarına devam etmişlerdi. 1916 yılında meydana gelen olayları kaleme almışlardır. Ruslar karşında zulme uğradıklarını hiç çekinmeden yazıya dökmüşlerdir. Tokombay, Turus Bek, Sadık Bek, Mukay Elebayev13 gibi isimler Kırgız Türklerinin milli kültür ve değerini

oluşturmaktadır. Ayrıca Cengiz Aytmotov eserleriyle Kırgız edebiyatının önde gelen isimleri arasındadır.

Yapılan araştırmalarda Kırgız tarihinde insan kaybına sebep olan olaylardan ilki XVI-XVII. yüzyıllarda meydana gelen Kalmuk (Oyrat) istilası, diğeri ise 1916 yılında zuhur eden ayaklanmadır. Her iki olay da halkı derinden etkilemiş; nesillere

11Mehmet Saray, “Kırgızistan Tarihi”, İslam Ansiklopedisi, C.25, T.D.V., Ankara 2002, s.442-443.

12 V.V. Barthold, Orta Asya Türk Tarihi, (Yayına hazırlayan: Hüseyin Dağ), Çağlar Yayınları, Ankara 2004,

s.15.

131906 yılında dünyaya gelen Mukay Elebayev bizzat 1916 olaylarını yaşamış ve bunları Uzun Yol İsimli

(19)

anlatılmış ve edebiyata yansımıştır. Kalmukların sebep olduğu bu durum destanlarda (Manas, Kurmanbek, vs.) dile getirilmiş ve halkın hafızasında saklanmıştır. 1916 yılındaki Ruslara karşı direnişi özellikle şiir ve romanlarda anlatılmıştır. Kırgız edebiyatında bu ayaklanmaya Ürkün adı verilmektedir.

1.6. Din

Kırgızlar Müslüman bir halktır. İslamiyet günümüz Kırgızistan'dan başlayıp Fergana taraflarına doğru yayılmaya başlamıştır. Kırgızların islamiyeti kabul etmelerindeki önemli neden sufi tarikatı olmuştur.14 Kırgızistan topraklarında genel olarak dört

tarikat mevcuttur. Bunlar; Nakşibendîlik özellikle bu tarikat Kırgızistan'da çok yaygındır.15 İkinci tarikat ise Kadiriye tarikatıdır.16 Üçüncü bir tarikat, Güney

Yeseviye tarikatıdır.17 Sonuncu olan tarikat da Kübreviye'dir.18 Kırgızistan'ı dini

yönden iki ayrı bölgede alabiliriz. Birinci lssık Göl ile Narın'ın doğu kısımlarıdır. Burada ki toplum çok fazla İslamlaşmamış hatta eski şaman inançlarını yaşamaktadırlar. Buralarda ibadete açık dört tane cami tespit edilebilmiştir. Bunları sayacak olursak Bişkek, Panfilov, Çolpan Ata (Issık Göl) ve Prezevalski de bulunmaktadır. Bu sonuncu caminin adı Dungan camidir. Dini yönden ikinci bölge Kırgızistan'ın güney kısmı kapsar. (Oş oblastı ve Narın oblastının batı kısımları-Fergana vadisi). Burada ki yerli halk Kırgızlar ve Özbekler XVI. yy'da Hokand'ın etkisiyle İslamiyet’i kabul etmişlerdir. Kırgızistan da bulunan Oş şehri ibadete açık dört cami ile Orta Asya’nın önemli dini merkezlerden birisidir.

1.7. Kırgız İsminin Kökeni ve Efsaneleri

İsimleri ilk olarak M.Ö dönemlerde zikredilen Kırgızlar, adını günümüze kadar korumayı başaran Türk halklarındandır.19 Kırgız adı Türk kaynaklarında ilk defa

14Reşat Öngören,”Sufi”,İslam Ansiklopedisi,C.37, T.D.V., İstanbul 2009, s.471-472.

15Hamid Algar, “Nakşibendiyye”, İslam Ansiklopedisi, C.32, T.D.V., Ankara 2006,s.342-343. 16Nihat Azamat, “Kadiriyye”, İslam Ansiklopedisi, C.24., T.D.V., Ankara 2001, s.131-136. 17Necdet Tosun,” Yeseviyye”, İslam Ansiklopedisi, C.43, T.D.V., Ankara 2013, s.487-490.

18Hamid Algar, “Necmeddin-i Kübra”, İslam Ansiklopedisi, C.32, T.D.V., Ankara 2006, s.500-506. 19 Mehmet Kıldıroğlu, Kırgızlar ve Kıpçaklar, T.T.K., Ankara 2013, s.7.

(20)

M.S. VIII. yy’de yazılan Orkun anıtlarında geçmektedir20. Kırgız topluluğu,

kaynaklarda Türk asıllı olarak gösterilmektedir.21 Kırgızlar ve Kıpçakların geçmişte

ki izlerini Avrasya'nın çeşitli yerlerinde görmek mümkündür.

Kırgızlardan bazı kaynaklar, Türk kökenli olarak bahsetmeyip kurttan türeyen kimselerden değillerdir şeklinde bahsetmektedir. Yine kaynaklarda bunlardan saçları kırmızı, gözleri yeşil, cesur ve gururlu kişiler olarak bahsedilmektedir.22

Kırgız adıyla ilgili var olan bazı rivayetler bulunmaktadır. Bunlardan Kırk Kız adıyla ilgili rivayet şu şekildedir; bir zamanlar ünlü bir Han’ın kızı, kırk kız arkadaşı ile birlikte gezmek için uzaklara gitmek ister. Bu esnada düşman hücuma geçer, Han’ın ülkesini işgal eder ve önüne gelen herkesi yaşlı, genç, çoluk çocuk, erkek, kadın demeden öldürür. Saldırıdan geriye sadece iki kişi sağ kalır. Birisi kızıl renkli bir köpek diğeri de geziye giden kırk kızdır. Rivayete göre kırk kızdan türeyen boya da Kırgız ismi verilir. Var olan bu kırk kız efsanesi totemin olduğu eski dönemlerde mitolojik anlayışın mevcut olduğu zamanlarda hayvanlar insan, insanlar hayvan rolünde olabiliyordu. XIX. yüzyılın ikinci yarısında Kırgızistan'a giden araştırmacı Rus bilim adamları bu efsaneyi günümüze yansıtmak için toparlayıp yazıya geçirmişlerdir. XIX. yüzyılda Rus tarihçisi N. A. Aristov 1895 yılında San Petersburg da yayımlanan Türkçe adıyla Kırgız-Kazak büyük boyunun ve Kara Kırgızların etnik içeriğinin araştırılması adlı çalışmasında Usunlardan söz etmektedir. Çünkü Kırgızların ataları sanılan usunlar sarışın ve mavi gözlüdür.23 Bu

görüşü destekleyen Kırgızlarla karşılıklı ticaret alışverişi yapan komşu ülkeler de olmuştur.

Türklerde kırk sayısının kutsal sayıldığını ve bundan dolayı kırk sözcüğüne çokluk eki‚ ız’ın eklendiğini ve Kırgız adının oluştuğunu söyleyenler de vardır.24 Tüm bu

araştırmacıların ortak görüşü Kırgız isminin Kırk sayısı ile ilgili bağlantısı olduğunu

20Füsun Kara, “Kırgızistan SSCB’de Totaliter Sistem ve Aydınlara Yönelik Tasfiyeler”, Uluslararası Avrasya Sosyal Bilimler Dergisi, C.5, S. 16,2014, s.241-248.

21Serpil Sürmeli,”Kırgızistan”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S.6, 1996,

s.183.

22W.Eberhard, Çin'in Şimal Komşuları ,(Çev: Nimet Uluğtuğ), T.T.K., Ankara. 1996, s.67. 23 Mayramgül Dıykanbayev, “Kırgız Adı Üzerine.” A.Ü.T.A.E.D., S.43, 2010. s.206. 24 Dıykanbayeva, a.g.m, s.206

(21)

göstermektedir. Kırgızlar çeşitli kaynaklarda Kara Kırgızlar olarak isimlendirilmektedir.25

Kırgız toplumu hakkın da birden çok efsaneler bulunmaktadır. Bunlardan bazılarına Türklerin geçmiş yaşantısını ve tarihini anlatan Türk Şeceresi adlı eserde şu bilgileri görmekteyiz: “Oğuz Han’ın altı oğlu vardı. Onların adları, Künhan, Ayhan,

Yıldızhan, Kökhan, Dağhan ve Denizhan idi. Bu altı oğlanın en büyük hanımlarından dünyaya gelmiş dörder çocukları vardı. Ayrıca küçük hanımlarından da doğmuş çocukları vardı. Bu küçük hanımlardan birinin oğlunun adı Kırgız idi. Ancak Kırgız’ın Oğuz’un altı oğlunun hangisinden olduğu belli değil” denilmektedir.26

Yukarıda bahsi geçen eserin sahibi Ebul Gazi Bahadır Han bu eserinde; Oğuz

Han’ın Kırgız adında bir torunu vardı. Kırgızlar işte onun neslindendir. Ancak o zamanlar Kırgızlar çok az sayıdaydılar. Bundan dolayı Moğollar, Tatarlar ve diğer kabileler hayvanlarına otlaklar bulmak için Kırgızların mekânına gelip yerleşmişlerdir. Fakat onlar hangi boya ait olduklarını bilirler”, demektedir. Ebu’l

Gazi Bahadır Hanın vermiş olduğu bu bilgilerden Kırgızların çok eskiden beri bir Türk boyu olduğu görülmektedir.27

Kırk kızla alakalı olarak halk arasında anlatılan farklı bir efsane de şu şekildedir; Bundan çok uzun zaman öncesinde ismi Akeşediye bilinen kişi Sibirya ve Yenisey’de yaşamakta olan Kalmuk halkına İslam dinini yaymak ve öğretmek amacıyla yola çıkar ve buralara gider.Bir zaman sonra Akeşeden Mansur isminde küçük çocuk dünyaya gelir. Yaşamını Kalmuk topraklarında devam ettiren Akeşe yaşamını yitirince oğlu Mansur Kalmuklar’ın ileri gelen zenginlerinden birinin evinde hizmetçi olarak hayatına devam eder. Gel zaman git zaman derken evin sahibi Mansuru çok sever vekendi kızıyla onu evlendirir.

Mansur gitgide Kalmuklar arasında İslamiyeti yayma çalışmalarına başlar. İlerleyen süreçte iki çocuğu olur ve kızın adını Apal, oğlunun adını Minal koyar. Kız on bir,

“25M.Emin Yazı, “Çarlık Döneminde Kırgızlar (1852-1917)”, Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,

Yüksek Lisans Tezi,2007, s.1.

26Dıykanbayeva, a.g.m. s.207.

27 Ebulgazi Bahadur Han, Şecerei Terakime, (Haz.: Ö. Andaç Uğurlu), Örgün Yayınevi, İstanbul 2011 s.18

(22)

oğluda yedi yaşını doldurunca Mansur vefat eder. Bu sıralarda Kalmuk halkının arasında bir laf dönüp dolaşır. Söylenenlere göre Apal’ın gece yarısı evden ayrılıp sabaha karşı eve geldiğiyle ilgili konuşmalar yayılmaya başlar. Birkaç kişi bu durumu küçük yaşta olan Minal’a ablasının kötü ve yanlış işler peşinde olduğunu söyler. Kafasına takılan bu söylentilerin doğruluğunu teyit etmek için Minal harekete geçer.

Bir gece yarısı bulduğu bir ipi bir ucunu kendi, diğer ucunu da apalın ayağına bağlar, sonra yatağına gider. Böyle yapmasındaki amaç ablasından bir kıpırdanma gelirse kendisi de uyanacaktır. Bir gece yarısı gerçekten de ablası kalkar, kapıya doğru gider. Minal da hemen uyanıp peşi sıra gider. Ablası koşarak dağda ki bir mağaraya girer. Minal da ablasının peşinden mağaraya girer. Gördüklerinin karşısında şaşkına uğrar. Mağara tamamen altından yapılmış, başköşede de kırk çilten oturmaktadır. 28

Onlardan ileri gelen aksakalı: Apal’a sert bir şekilde neden insanoğlu ile geldin der. Bu soru karşısında ne olduğunu anlamayan Apal ise kendisinin geldiğini söyler fakat arkasına baktığında küçük kardeşinin de orada olduğunu görür. Bu esnada kırk çiltenden biri kalkıp iki kardeşe su gibi sıvı olan bir içecek verir. Minal verilen içeceği içer. Tadı bal gibi olan tatlı içeceği içen Minal akli dengesini kaybeder. Ama Minal’ın aklında ki şüphelerin hiçbiri kalmaz. Onun içinde ablasının hep masum olduğu kalır. Bundan dolayı dedikoduları yayan halk arasında Apal ak diyerek gururlu bir şekilde gezer. Bunları duyan Kalmuklar ise‚ Ak kelimesinin Allahın adı olduğunu, Apal ve minal de Allahım diyor, diyerek bunların öldürülmeleri gerektiğini düşünerek iki kardeşi de yakıp külünü suya bırakırlar.

28Deniz Karakurt, Çilten, (Kırk Evliya) tabiri ise Farsçadan geçmiştir. Çiltenler (Şiltenler) dünyayı idare eden

kutlu kişiler olarak kabul edilir. Göze görünmeden insanlar arasında yaşayan ve tabiatüstü güçlere sahip olan kırk

(23)

İki kardeşin yanık külleri suya bırakılır. Suyun içerisinde rengârenk köpükler oluşur ve yavaş yavaş akıp gider. Tam bu esnada hanın kızı kırk kızla beraber su kenarına dolaşmaya çıkmıştır. İçlerinden bir kız akan bu rengârenk köpüğün tadına bakmak için eğilir ve suyun tadını çok beğendiği için diğer arkadaşlarını da çağırır. Onlar da akan bu köpüğün lezzetine bakarlar. Rivayete göre bu köpüklü sudan içen kırk kız kırk hamile kalır. Bu haberi işiten han deliye döner. Gururuna yediremeyen han kırk kızın öldürülmesini emreder. Emir üzerine hanın veziri kızları öldürmek için dağa doğru yol alır fakat anlara acıyarak öldürmez. Sağ kalan kırk kızdan dünyaya gelen çocukların neslinden de Kırgızlar oluşur. İslami motifler içeren bu efsanenin islamiyetin kabulünden sonra yeniden şekillendiği görülmektedir.29

Kırk kızla ilgili üçüncü bir efsane de şu şekildedir; daha çok halk arasında kabul edilen bu efsanenin halk arasında mitolojik anlatımı vardır. Efsaneye göre ülkenin çok saygı değer bir padişahı varmış, onun güzeller güzeli bir kızı çocuğu varmış. Padişah bu güzeller güzeli kızına bir kale yaptırmış ve onun hizmetine kırk kız vermiş. Erkeklerden kızını hep sakınmış. Yine günlerden bir gün padişahın kızı ve hizmetinde bulunan kızlar dolaşmak için gezintiye çıkarlar. Sarayın tam ortasından akan suya gelmişler ve suyun üzerinde ki köpük ilgilerini çekmiş ve suyun içine girip orada yıkanmışlar. Suda ki köpükle yıkanan kırk kız gebe kalmış, bu haberi duyan padişah çılgına dönmüş. Kırk gızı kuş uçmaz kervan geçmez bir dağa götürüp oraya bırakmış. Rivayete göre de kırk gızdan Kırgız boyu türemiştir.

Kırgızların tarih sahnesine çıkışıyla alakalı bir başka mitolojik efsane Kırgız toplumunun doğandan üremesidir. Mitolojik efsaneye göre, Kırgız boyu ileri gelenlerinden birisinin bir atası varmış. Bu atanın da üç tane karısı varmış. Bu üç kadından yaşça en küçüğü, bir gece rüya görmüş. Rüyasında çadıra bir doğan girmiş yattığı yatağın çevresinde dolanmış durmuş. Sonrasın da nasıl olduysa bu kadın doğandan hamile kalmış. Efsaneye göre de Kırgız boyunu yöneten büyüklerin hepsi bu küçük kadının soyundan gelmiştir.30

Kırgızlar arasında konuşulan‚ köpükten farklı olarak Kır Oğuz efsanesi vardır. Kırgızların Kara han adında bir reisleri varmış. Varlıklı olan Kara hanın beş oğlu ve

29 Dıykanbayeva, a.g.m, s.208.

(24)

sayıca fazla hayvanı vardı. Karahanın günden güne hayvanlarının sayısı artınca kendi yaylak ve kışlaklarına sığmaz olmuşlar. İlerleyen süreçte Karahanın Oğuzhan isminde akıllı, yürekli, kuvvetli bir erkek çocuğu daha dünyaya gelmiş. Kara han’ın ölünce Oğuzhan babasının yerine Han olmuştur. Varlık sahibi olan Karahan vefat etmeden önce tüm mal mülkünü çocuklarına paylaştırmıştır. Karahan’ın var olan altı çocuğundan yirmi dört tane çocuk dünyaya gelmiştir. Bunların hepsi büyüyüp çeşitli yerlerde Han olmuşlardır.31

Bir gün Oğuz Han’ın yaşadığı çadırın çevresine bir bozkurt gelmiş. Endişeye kapılan Oğuz Han’ın yirmi dört torunu bu kurdun öldürülmesi kararında hemfikir olmuşlar. Bunu haberi işiten bozkurt Tanrı’ya yalvarıp yakarmış. Tanrı bunun feryat ve figanlarına karşılıksız kalmayıp acımış ve aniden şiddetli yağmur yağdırmaya başlamış. Her yer akan sel suları ile dolup taşmış. Bu sırada yirmi dört torunundan en küçüğü bir dağ tepesine çıkmış, kendini kurtarmayı başarmış. Tanrı bu çocuğa da acımış, ardından günü ısıtmış ve ıslak olan yerlerini kurutmuş. Aniden ortaya çıkan bu kaosdan kurtulan diğerin sanlarda burada toplanmış.

Bu çocuğun tıpkı dedesi Oğuz Han gibi her geçen gün insanları ve hayvanları çoğalmış. Mucizevi olaya şahit olan halk onu kendi başlarına Han ilan etmiştir. Böylece kırda yaşayan Oğuz nesli, Kıroguz diye isimlendirilmiştir. Bunun anlamı da kırda yaşayan Oğuzlardır Kırgız sözü de Kıroğuz sözünün değişmiş halidir.32 Kırgız

toplumu ile ilgili sonuç olarak şunu diyebiliriz ki; Kırgız kelimesinin kökeni ve anlamıyla ilgili çok fazla rivayetin yanı sıra yapılan araştırma ve incelmelerde Çin kaynakları gibi yazılı kaynaklarda bilgiler mevcut olduğunu görmekteyiz. Fakat yukarıda bahsettiğimiz gibi Kırgız Türkleri ile ilgili pek çok efsanede ortak nokta olan; kökenlerinin ortaya çıkışında ki kırk kız efsanesidir. Kırk kızla alakalı efsanelerde yer alan ana konu köpükten hamile kalma motifidir. Kırgız halkı tarafından da kabul görülen efsanedir. Bu efsanelerde adı geçen köpük, ölümsüzlük getirmese bile bizzat hayatın ana kaynağı olarak görülmektedir. Doğan ile ilgili olan efsaneninde totemistik izleri taşıdığından İslam öncesi dönemlerde oluştuğu düşünülmektedir.

31 D.Brudnıy-K. Eşmambetov, Kırgız Masalları ve Efsaneleri, (Çev: Cengiz Buyar-İlmira Ragibova), Bilge

Kültür Sanat Yayınevi, İstanbul 2017.s.260

(25)

1.8. Kırgız Türklerinin Kısa Tarihi

Kırgızların tarih sahnesine ilk çıkış yerleri Yenisey bölgesi olarak bilinmektedir. Ana yurtları hakkında farklı görüşler mevcuttur. Tarihçiler Altay dağlarının çevresinde kurulduklarını ifade etmektedirler. Etnologlar, İç Asya’nın kuzey bölgesini, antropologlar, bozkırlarla Tanrı dağları arasını, sanat tarihçileri ise Altay dağları ile Kırgız bozkırları arasını ve Baykal gölünün Güney Batısını Kırgızların ana yurdu olarak görmüşlerdir.33 Radloff, Kırgızların Yenisey ve Altaylardan Tanrı dağlarına

göç etmelerine biraz farklı yaklaşmaktadır. Radloff’a göre, eğer Kırgızlar buralarda yaşamış olsalardı yazılı ve sözlü eserlerinde o bölgelerin izlerini taşımaları gerekirdi bundan dolayıdır ki Radloff savunmasında Kırgızların bu yerlere daha geç dönemde göç edip yerleştiklerini savunmaktadır. Diğer bir görüş Barthold’a aittir. Kırgızların Tanrı dağlarına göç edip yaşamlarını orada sürdürdüklerini savunmuştur.34

Kırgızların Tanrı dağlarına ne zaman göç ettiklerine dair en hakiki bilgi ise D.G.Savinov’a aittir. Buna göre doğu göçebe boylarının Orta Asya’ya en yoğun biçim de göç ettikleri esnada Kırgızlarda buraya göç etmişlerdir. Savinov’un bu görüşü tarihi kazılarla da örtüşmektedir.35 Kırgız Devleti’nin ismi Ki-Ku,Kie-Ku

diye geçmektedir. Bu devleti kurduktan sonra günümüz Kırgızistan topraklarından Doğu’ya ve Kuzey Doğu’ya uzanan bölgelerde yaşamlarını sürdürdükleri anlaşılmaktadır. Bu alan uzmanların “Andronova Kültür” bölgesi dedikleri yerdir ve Türklerin M.Ö. 3000’e yakın burada yaşamlarını sürdürdükleri ortaya çıkmıştır.36

İlerleyen zamanlarda Kırgızların Töles boyları ile beraber Hunların idaresinde yaşadıkları bilinmektedir.37 M.S. 2. ve 3. y.y.’de Hun İmparatorluğunun yıkılış

sürecine girmesiyle Kırgızlarda dâhil olmak üzere Türk boyları Hun idaresinden çıkarak buralarda bağımsız hareket etmeye başlamıştır.38 Hunlardan sonra bu

coğrafyada Göktürkler hükümranlık sürmeye başlamış ve bu defada Kırgızlar, 560

33 Saray, a.g.e, s.14.

34 V. V. Barthold, Kırgızlar, (çev. Ufuk Deniz Aşçı), Kömen Yay. Konya 2002, s. 1 35 Türkoğlu, a.g.e., s.64-65.

36 İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, Türk Kültür Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1992 s.47-48. 37 B. Ögel,” İlk Töles Boyları”, Belleten, S.48, 1948, s.795-811.

(26)

yılında Mukan Kağan tarafından Göktürk idaresine alınmıştır.39 Kırgızlar Göktürk

tabiiyetini hemen benimseyememiş40 ve Göktürklere karşı ilk fırsatta ayaklanarak

zorluk çıkarmışlardır. Tarihi süreç içerisinde Göktürklerin yıkılması ile birlikte Orta Asya topraklarında Uygurlar dönemi başlamıştır. Uygurlar zamanında Kırgızlar taht mücadelelerinde destek alınacak unsur olarak görülmüştür. Örneğin Bögü Kağan’ın kendilerine sefer yapması nedeniyle, Bögü ve Baga Tarkan’ın mücadelesinde Baga Tarkan’a destek olmuşlardır. 839 yılında Uygur Kağanını öldürerek idareyi ellerine almışlardır. Uygurlarda Ugei kendisini kağan ilan ederek Kırgızlara karşı mücadele etse de başarılı olamamıştır.41

Kırgızların Ötüken merkezli Uygur topraklarında hâkimiyeti uzun soluklu olmamış, Kitanların saldırılarına dayanamayıp günümüz Kırgızistan topraklarına çekilmişlerdir. Cengiz’in Moğolları bir bayrak altına toplamasıyla birlikte Moğol Devleti kurulmuş ve Orta Asya’da ki Türklerin boylar arası mücadelesinden de faydalanarak bu coğrafyada bulunan toplulukları idaresi altına almıştır. Moğol hâkimiyetini tanımak istemeyen Kırgızlar Urus-Inal liderliğinde Moğollara karşı ayaklanmışlardır. Ancak bu ayaklanmaları Cengiz Han tarafından sert bir şekilde bastırılmıştır.42

Kırgızlar Moğol yönetimine karşı çok defa ayaklanmışlardır. Oyratlarla beraber yaptıkları ayaklanma neticesinde Moğollara karşı başarılı olmuşlar, ancak bu defada Timurluların baskısından kurtulamamışlardır. Bu nedenle Kırgızlar Kazak topraklarına giderek orada Kazaklarla beraber yaşamaya başlamışlardır.43 Kırgızlar,

Orta Asya’da Moğol devri bittikten sonra Kalmuklar tarafından idare edilmeye başlasalar da 1703’de Tanrı dağlarının güneybatısına çekilmişlerdir. Bu tarihten itibaren Kırgızlar için yeni bir dönemin başlamıştır. Çünkü Timurlulardan sonra bu coğrafyada Buhara, Hive, Hokand Hanlıkları teşekkül etmiş, Kırgızlarda 1710 yılında Özbek Şahruh Bey tarafından Hokand merkezli kurulan44 Hokand Hanlığının

39Saadettin Gömeç, Türk Cumhuriyetleri ve Toplulukları Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara 1999, s. 101 40 H.N. Orkun, Eski Türk Yazıtları, T.T.K, Ankara 2011, s.162-163.

41 V. V. Barthold, a.g.e., s. 20 42 Gömeç,a.g.e., s.102 43 Budak, a.g.e., s. 15

(27)

veya Özbek Devletinin tabiiyetini benimsemişlerdir.45 Hanlık idaresinde etkin bir rol

alarak bir nevi yıllarca uğraştıkları bağımsızlıklarına kavuşmuşlardır.

17.ve18. y.y’de Kırgızların çoğunluğu Fergana, Aksu, Andican, Alay, Hisar ve Hokand gibi bölgelerde yaşamlarını sürdürmekteydiler.46 Hokand idarecileri

Kırgızları gerek askeri gerek idari ve siyasi alanlarda değerlendirerek onlardan yararlanmasını bilmişlerdir. Hatta onların bağımsızlıklarına dokunmayıp sadece idarecilerini belirlemede yardımcı olmuşlardır. Örneğin 1842 yılında Hokand Hanı Şerali tahta geldikten sonra, düzenlemiş olduğu bir kurultaya Kırgızların Sarıbaş, Bugu, Sayak gibi boylarını çağırmış ve kurultayda Sarıbaş boyunun manap’ı Ormon’ı Kırgızlara Han tayin etmiş, kendi kanunları kabul edilip bayrakları belirlenmişti. Ayrıca Kırgız askerlerinin başına komutan olarak Törögeldi, danışman olarak da Cantay isimli akrabası getirilmişti.47 Görüldüğü gibi M.Ö. devirlerden beri

başka devletler veya toplulukların idaresi altında yaşayan Kırgızlar, Hokand Hanlığı devrinde bağımsız hareket etmişlerdir.

18. yüzyıldan itibaren Hokand Hanlığı bölgede önemli bir güç haline gelmiştir. Hokand Hanlığının bu durumunu kabullenemeyen Hive Hanlığı 19. yüzyılın başlarında Hokand Hanlığına karşı bir tutum sergileyerek siyasi ilişkilerde çatışmalara varacak durumlara sebep olmuştur. Bu hanlıklar arasında baş gösteren siyasi nüfuz çekişmeleri Rusların Orta Asya’yı işgal emellerini faaliyete geçirmek için uygun zemin hazırlamıştır.48 1864’te Ruslar Kaufman’ın öncülüğünde harekete

geçerek Evliya Ata, Çimkent ertesi yıl da Taşkent’i işgal etmişlerdir.49 Ruslar silah

üstünlüğü sayesinde Hokand hanlığının Fergana Bölgesini Türkistan’a bağladığını bildiren emirnamesini neşretmiştir.50 Hokand halkının Ruslar karşısında yaptığı

mücadeleler ne yazık ki neticesiz kalmış ve Hokand Hanlığı da 1876’da Çarlık Rusya’sı hakimiyetine girmekten kurtulamamışlardır.51 Dolasıyla Kırgızların Ruslar

ile olan mücadelesi Hokanda Hanlığının Ruslarca işgal edilmesiyle başlamıştı. Kırgız

45Yazı,a.g.tz., s.16

46 Mehmet Saray, Modern Kırgızistan’ın Doğuşu, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Yay Ankara, 2004, s.42 47 Yazı, a.g.tz., s.20

48 Budak, a.g.e.,s.15

49 Konukçu, a.g.e., s.215-216. 50 Hayıt, a.g.e, s.89.

(28)

topraklarının Ruslarca işgali ve 1916 ayaklanmasının detayları ilerleyen konularda anlatılacağından bu kısımda yer verilmemiştir.

1917 İhtilalden sonra Sovyet hükümeti de çarlık rejimi gibi bölgede ki idaresini tesis etmede gecikmemiştir. 1917’de ilk olarak Talas, 1918 yılının Ocak-Şubat aylarında Bişkek, Nisan ayında Narın, Mayıs-Haziran aylarında Prjevalsk şehirleri Sovyet idaresi tarafından ele alınmıştır. 1918’de Sovyet hükümeti Kırgız topraklarına hakim olarak Kırgızistan’ın tarihinde yeni bir dönem başlamıştır. 1923’de kadar Kırgız Sovyet Devleti kurulmuştur. 1924 yılında ise Orta Asya coğrafyasının milli devletler olarak parçalanma politikası Sovyet yönetimince gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Bu durumun sonucunda 14 Ekim 1924’te Rus Sovyet Federatif Cumhuriyetine idaresinde Kara Kırgız Özerk Bölgesi oluşturularak, 1 Şubat 1926’da Kırgız Özerk Bölgesi, Rusya Federasyonu Kırgız Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti statüsüne kavuşmuştu. 5 Aralık 1936’da Kırgız Özerk Cumhuriyeti artık tam bağımsız Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti olarak Sovyetler Birliğine katılmıştır.52

Sovyet idaresinde bulunan Kırgızlar her ne kadar özerklik statüsü elde etmişlerse de Stalin döneminin baskıcı politikaları nedeniyle tam anlamıyla huzura kavuşamamışlardır. Kırgızların tam manasıyla rahata kavuşmaları 20.y.y.’nin son çeyreğinde mümkün olabilmiştir. Çünkü Sovyetler, Mihail Gorbaçov zamanında yıkılma sürecine girmiştir. Gorbaçov, uygulamış olduğu yeniden yapılanma ve açıklık politikalarıyla Rusya’da bozulan düzeni toparlamaya çalışmıştır. Ancak durumu toparlayamamış ve SSCB’nin bu durumunu fırsat bilen Kırgızlar 1991 yılında bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir.

2. RUSLARIN ORTA ASYA POLİTİKASI VE 1916 AYAKLANMASINA GİDEN SÜREÇ

Ruslar hakkında önemli bilgileri Rus Kroniklerinden ve Bizans-Arap kaynaklarından öğrenmekteyiz.53 Slavlar Hind-Avrupa menşeili kavimlerdendir. Slavların ilk yurtları

Pripet havzası ve Özü sahasıdır. Doğu Slavları ilk defa Dinyeper Nehri’nin doğduğu

52Bakıt Sagınbekov, “Kırgızistan’da Ürkün Olayı ve Kırgız Şiirindeki Akisleri,” Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi,2007

(29)

bölgeye doğru ilerlemişler, burada ki bozkırları işgal etmişlerdir. İlerleyen süreçte Normanlar burada ki Slavları hâkimiyeti altına almaya başlamış ve Rus ismi siyasi bir kimlik kazanmıştır.54 IX. asrın sonlarına doğru55 bazı Vareg-Rus knezleri çeşitli

yerlerde hâkimiyet kurmuşlardır. Bu knezliklerden Rurik, diğer knezleri hâkimiyeti altına alarak Rus Devletinin kurucusu olarak kabul edilmiştir ve 1917 de meydana gelen devrime kadar Rus tarihinde Rurik hanedanlığı dönemi başlamıştır.56

Rusya’nın birliğini sağlayıp devlet haline gelebilmesi XV. yüzyılın sonlarına doğru gerçekleşmiştir. III. İvan döneminde Moskova Knezliği’nin güçlenmesi ve Altın Orda hâkimiyetinin bitişi ile 1480 yılında bağımsız bir devlet olmuştur. IV. İvan döneminde ilk defa çar unvanı kullanılmıştır. Çar Fedoroviç’in 2 Mayıs 1613 yılında taç giymesiyle Rusya tarihinde 1917 yılına kadar sürecek olan Romanovlar dönemi başlamıştır.57

Rusya birliğini tamamladıktan sonra yönünü verimli topraklara ve sıcak denizlere çevirerek sömürgeci bir politika izlemiştir. Tarih sahnesine çıktıkları andan itibaren Türk boylarıyla karşılaşmış veya beraber yaşamış olan Ruslar, Altın Orda’nın hâkimiyetinde yaklaşık üç asır boyunca yaşamışlardır. Altın Orda hâkimiyeti bittikten sonra mirasçılarını tek tek ele geçirerek Türk-Rus ilişkilerinde ki dengeyi kendi lehine çevirmiştir. Ayrıca Türk hanlıklarının topraklarında yayılmacı siyasetine devam etme konusunda kararlılıklarını sürdürmüşlerdir.58 Altın Orda’nın mirasçısı

olan Kazan, Astrahan ve Sibirya Hanlıklarını ele geçirmiş, sonrasında Orta Asya bölgesine yönelmişlerdir. Orta Asya topraklarında ise bu tarihte Timurlulardan sonra ortaya çıkan Buhara, Hive ve Özbek Hanlıkları hüküm sürmekteydi. Orta Asya, Rusya için siyasi, ekonomik ve asker bakımdan önem arz ediyordu.

I. Petro’nun tahta çıkması ve Rusya’yı imparatorluk haline getirmesiyle Rusların Orta Asya bölgesine yaklaşımı ve siyaseti değişmiştir. Orta Asya bölgesi, I. Petro için özellikle Hindistan ile kurmak istediği ticari münasebetler açısından önem teşkil

54 M. Uydu Yücel,Rusya Tarihi, İstanbul Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Tarih Bölümü Kitabı, İstanbul

2012.s.8

55 Nesrin Sarıahmetoğlu, Rusya Tarihi, (Editör: Nadir Devlet) Anadolu Üniversitesi Yayınları Eskişehir 2013,

s.19

56 Ataöv, a.g.e., s.243.

57 Yücel, a.g.e., s.59, s.97,s.145

(30)

etmekteydi. Bu kapsamda Rusya, Orta Asya’da işgal politikasını şu şekilde hayata geçirmiştir; Önce doğayı keşfetme amacıyla doğa bilimciler ve macera tutkunu görünen seyyahlar bölgeyi keşfetmişler, ardında Rus göçmenler seyyahların işaretlediği topraklara getirilerek yerleştirilmişlerdir. Bu süreçten sonra da askeri birimler gelerek elde edilen topraklarda merkeze bağlı yeni birimler oluşturmuşlardır.59 Rusların bölgeyi işgali Baymirza Hayit’ e göre de : “1.Kale inşaatları için araziye el konulması ve kazaçik (Rus Kazakları, birliklerinin orada iskân edilmeleri, 2. Rus köylülerinin, Türkistanlıların elinden alınan topraklara yerleştirilmeleri60” şeklinde olmuştur. Ayrıca Ruslar Sibirya topraklarının alınması

ve Kırımla olan mücadelelerde olduğu gibi Orta Asya’yı işgalinde de kendilerine bağlı Kazakları (Kozak) kullanmışlardır.

Bu politika çerçevesinde Hayit’in belirttiğine göre ilk faaliyet 1743’te Orenburg Kale’sinin inşası ile başlamıştır ve bundan sonra Rusya’dan getirilen göçmenlerin yerleştirilmesi için arazilerin işgal edilmesinin sonu gelmemiştir.61 Orta Asya’ya

seferlerin yapılmasını kolaylaştırmak amacıyla 1754’te İletsk, 1773’te Orsk şehirleri inşa edilmiştir.62 I.Petro döneminde Rus İmparatorluğu topraklarını genişletmeyi

başarsa da Orta Asya, imparatorluğun sınırlarının dışında kalmıştır. Petro’dan sonra da güneye doğru yayılma çabaları devam etmiştir.

İlk başlarda Orta Asya’daki Türk hanlıkları, Ruslara karşı koyacak güçte idiler ve Rusları kendileri için bir tehdit olarak görmemişlerdir. Ancak ilerleyen süreçte tam tersi olmuş Ruslar güçlenerek bu hanlıkların birbirleriyle olan mücadelelerinden faydalanarak bunlara son vermeye başlamıştır. Bu durum hakkında Hayit şunları belirtmektedir; “Bu haleti ruhiye içerisinde, her şey kadere terk ediliyordu. Buhara

veya Hive’ye, Moskova’dan herhangi bir heyet geldiğinde kâfirlerin samimiyetinden şüphe ediliyor, fakat hiç kimsenin aklına, Rusya hakkında bilgi toplamak fikri gelmiyordu. Cengiz han ile Timur devrinde, devletin en önemli görevlerinden biri olan istihbarat, gayri ahlâkî bir iş olarak telâkki ediliyor ve bu nedenden, Rusya’nın niyetlerini zamanında öğrenmeye, kimse gerek duymuyordu. Bundan dolayıdır ki

59 Baktıbek Maksütov, Ürkün Kızıl Katliam, (Çev. İbrahim Türkhan), Bengü Yayınları, Ankara 2016, s.15 60 Hayit, a.g.e., s.160

61 Hayit, a.g.e.,s,161

62I. Petro dönemi Rusya’nın hanlıklarla münasebeti için bkz. M. Saray, The Russian, Britich, Chinese and

(31)

Rusya, Türkistan’ı istilâ için, düşmanlığından şüphe uyandırmadan, maksadını ustaca gizleme fırsatını buldu ve her defasında, ‘normal ticarî ilişkilerin oluşturulması’ bahanesiyle, Türkistan’a girmeyi başardı.63”

1850-1860 yıllarında İngiltere’nin Afganistan, İran, Hive ve Buhara ile ticari anlaşmalar yapma girişimleri Çarlık Rusya’sının Orta Asya’ya yönelmesine neden oldu. Çarlık Rusya, Orta Asya’yı İngiltere’ye kaptırmak istemiyordu.64 Çünkü Çarlık

Rusya’sı tarafından Türkistan’ın işgal edilme nedenlerinden biriside bu coğrafyanın sahip olduğu ekonomik potansiyeldir. Türkistan gerek yer altı kaynakları gerekse hayvancılık, tarım, pamuk, ipek, yün, deri gibi yer üstü kaynaklar bakımından son derece zengindi. Rusya, kendi ekonomik menfaatleri için pamuk üretimine son derece önem vermiştir. Çünkü Rusya pamuğu ithal ediyordu ve bu durumdan kurtulmanın yolunu ise Türkistan’daki pamuk tekelini elinde bulundurmakta bulmuştu. Ayrıca ABD’de yaşanan iç savaştan ötürü Rusya’nın tekstil sanayisi durma noktasına gelmişti. Pamuğa olan bu gereksinimden ötürü, Çarlık Rusya’sı İngiltere’nin önünü keserek bir an önce bu coğrafyaya hâkim olmaya çalışmıştır.

Rusya’nın Orta Asya’yı ele geçirme gayreti XIX. yüzyılın başlarında daha da yoğunlaşmıştı. Çünkü İngilizlerin Orta Asya’da Ruslara rakip konuma gelmeleri Rusların çıkarlarına ters düşmekteydi. İngiltere’nin Orta Asya’daki faaliyetlerini kısıtlamak isteyen Çar I. Nikolay, Orta Asya’ya yönelik gerek diplomatik gerekse askeri faaliyetleri artırmıştır. Bu gaye ile bölgede üs bölgeleri oluşturmuştur. Örneğin 1834’te Özbek beyliklerine giden yol üzerinde Novo-Aleksandrovskoye (Mangışlak) şehri inşa edilmiş, 1847’de General Oruçev, Aral Gölü’nün kuzey-doğu kıyılarını işgal ederek Raim (Kazalinsk) kalesini inşa etmiştir. 1850-1855 yılları arasında Ruslar Kumuşkurgan, Çimkurgan, Kuşkurgan, Ak-Meçety (Kızıl Orda) şehir ve kalelerini ele geçirmiş, İli Nehri’nin vadisinde Verniy şehri inşa edilmiştir.65

Çar II. Aleksandır zamanında ise Ruslar askeri faaliyetlerini devam ettirmişlerdir. Buhara Hanlığı 1868’de, Hive Hanlığı 1873’te, Türkmenler 1879’da I. Göktepe savaşı ile Rusların Orta Asya’daki yenilmezliğini kırmışlar ise de 1881’de II.

63 Hayit, a.g.e.s 170

64Stevan Sabol, “Orta Asya’da Rus-İngiliz Rekabeti”, https://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=356313&/Orta-Asyada-Rus-%C4%B0ngiliz-Rekabeti-/-Do%C3%A7.-Dr.-Steven-Sabol- 05.04.2018 tarihinde erişim sağlandı.

(32)

Göktepe savaşında alınan yenilgi ve 1884’de Merv’in işgal edilmesiyle Türkmen toprakları da tamamen Rusların kontrolüne geçmiştir.

Hokand Hanlığı, Kırgız nüfusu ağırlıklı bir devlet idi. Yukarıda da belirtildiği gibi 1876 yılında Ruslara karşı ayaklanan Hokandlılar yenildilerse de Kırgızların mücadelesi Altay bölgesinde devam etmiştir. Türkistan Genel Valisi General Kaufman 1876 da Hokand ülkesine ziyaret gerçekleştirmiş. Skobelev’e emir vererek Altay bölgesine kadar olan yerleri kontrol altına almasını istemiştir. O esnada Altay bölgesinde ki Kırgızların başına Kurbancan geçmiştir.66 Türkistan valisi aldığı emirler neticesinde gereken hazırlıkları yaptıktan sonra General Skobelev 1876 yılında Oş şehrinden Altay taraflarına doğru ilerlemeye başlamıştır. Kurbancan bu ilerleyişe karşı oğlu Abdullah ile tüm tedbirleri için hazırlıklar yapmaya başlamıştır, ancak Ruslara karşı başarılı olamayıp onlarla anlaşma yoluna gitmiştir. Bunun neticesinde Rusların Kırgızistan’a yayılma süreci genel olarak 1876 yılının yazında Alay Kırgızlarının boyun eğdirilmesi ile tamamlanmıştır.67

Kırgız boylarının kendi aralarında ki çekişmelerde Rusların işini büsbütün kolaylaşmıştır. Hatta Kırgızların Bugu ve Sarıbaş boyu arasında ki nüfuz mücadelesinde Bugu boyu Rusya’dan yardım istemiştir.68 Bunu fırsata çeviren

Ruslar Kırgızları tabiiyetine almaya başlayarak Kırgız topraklarını işgale başlamışlardır. Çarlık Rusya Kırgızistan işgalini tamamlanmakla birlikte Kırgızların Bugu boyunun Rus egemenliğine dâhil edilmesi zamanla normal bir durum gibi karşılanarak bu boy üzerinden tüm Kırgızlar üzerinde Rus egemenliğinin arttığı görülmektedir. Nihayetinde Isık Göl bölgesinin de içinde bulunduğu Yedi Su, Sır Derya, Çuy Vadisi gibi bölgeler Ruslar tarafından idare edilmeye başlamıştır.

Topraklarını işgal eden Ruslara karşı Kırgızlar 1885’te Oş şehrinde,69 1898'de

Andican da ayaklanmıştır. Ayaklanmalar kısa sürede genişleyerek milli bir karaktere bürünmüş lakin Ruslar yapılan direnişleri kanlı bir şekilde bastırarak bölgede ki

66 Gülnisa Aynakulova, “Alay Dağlarının Melikesi Kurbancan Datha (1811-1907,)” Gazi Türkiyat, S. 8,

2011,s.218-230.

67 Yazı, a.g.e., s. 21. 68V. V. Barthold, a.g.e., s. 62

69 Füsun Kara, “1916 Kırgız Büyük İsyanı: Ürkün”, Turkish Studies, İnternational Periodical For the Languages,

(33)

hâkimiyetini sağlamlaştırmıştır. Kırgızlar için artık Hokand Hanlığı devrinde ki rahatlığın yerini çileli günler almaya başlamıştır. Çünkü Rus tabiiyetinde Kırgızlar acı ve zulümden başka bir şey görmemişlerdir.

Rusya, Buhara ve Hive Hanlığı dışında kalan tüm Türkistan topraklarını 1886’dan itibaren Türkistan Genel Valiliği (Kazakistan ve Kırgızistan) ve 1891’den itibaren de Bozkır Genel Valiliği (Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan) adlarıyla iki sömürge bölgesine ayırmıştır.70 Bu valilikleri de kendi aralarında Oblast (bölge)

uyezd (il), boluşluk (ilçe) gibi birimlere ayırarak bölgeyi yönetmeye çalışmıştır. Bir ilçe ise 1000-2000 yurttan oluşuyordu. Sir Derya, Yedi Su, Semerkant, Fergana oblastları, Tokmak, Isık Köl, Evliya Ata, Oş, Andican, Namangan, Margilan (Skobelev) gibi çeşitli iller Kırgızistan topraklarına bağlanmıştı. Bunun yanında, Kırgızistan toprakları ise 73 ilçeye bölünmüştü.71

Bölgelerde ki en yetkili kişi olarak genel valileri atamıştır. Genel valiler asker ve iç işleri bakanlığına bağlı kılınmışlardı. Çar ve asker bakanının onayı ile savaş açma, barış görüşmesi yapabilme yetkileri de kendilerine verilmişti. Oblast idarelerinin başına ise askeri bir vali tayin ediliyordu. Uyezdlerin başında ise polis idaresi bulunuyordu. Bu idari yönetimin en alt birimi olarak volostlar yani köy tarzı yerleşim birimleri oluşturulmuştu. Volost yöneticinin seçimi ise Uyezd başkanlarına bırakılmıştı.72 Bu kişiler ise genellikle Rus göçmenlerden seçiliyordu. Çünkü Çarlık Rusya’nın bölgede ki sömürü düzenin devam edebilmesi için kendilerine bağımlı kişilerin olması gerekiyordu.

Hukuki yönden ise bölgede ki en yüksek yargı organı Türkistan veya Bozkır mahkeme divanlarıydı. Uyezdlerde yargı idarenin elinde, volostlarda ise yargı beyler ve kadılardan (müslüman halk için) oluşmaktaydı. Oluşturulan bu idari ve yargı birimleri her zaman çarlığın çıkarlarını ön planda tutmuşlardır. Bu nedenle sömürgeci zihniyetin burada yapmış olduğu faaliyetler neticesinde hoşnut olmayan halkın ayaklanma ihtimaline karşı idare her zaman tedbirli davranarak gerek oblast idarecisine gerek uyezd idarecisine geniş yetkiler vermişlerdir. Bununla yetinmeyen

70Timur Kocaoğlu, “Rus İhtialalleri ve Türk Halkları/Sovyetler Birliği’nin Yayılma Siyaseti (1905-1991)”, Türkler Ansiklopedisi, C. XVIII, yeni Türkiye yayınları, Ankara 2002, s.745.

71Sadık Gavay, “1916 Yılı Kırgız Ayaklanması,” M.Ü. F.E.F. Türklük Araştırmaları Dergisi, S.11, s.152. 72Turdubek Şeyşekanov, Göl’deki İsyan 1916,( Haz. A. R. Yeter, A. Ünal), Ötüken Yay., İstanbul 2013, s.79

(34)

idare her hangi bir isyana karşı silahla cevap verilebilmesi adına bölgeye yerleştirdiği güya Rus çiftçilere silah ve mermi de vermiştir. Örneğin Isık Göl şehrine bağlı 34 Rus ve Ukraynalı göçmenlerin yerleştirildiği köy halkına 4157 silah ile 16 028 adet mermi dağıtılmıştır.73

Anlaşılacağı üzere Çarlık Rusya’sı menfaatleri doğrultusunda Orta Asya da süre gelen Türk halkların topraklarını planlı bir şekilde işgal etmiştir ve buralarda ki kalıcılığını sağlayabilmek adına buralarda iskân politikası uygulamıştır. Bunun yanı sıra idari birimler tesis ederek bölgenin merkez bağlılığını artırmaya çalışmıştır. Bölge halkının durumu her gçen gün zorlaşmıştır. Bu durum demografik yapıyı da etkilemiştir. Örneğin kolonileştirme faaliyeti sonucu 1902–1913 arasında Kırgızların nüfusu %8-%9 kadar azalmıştır.74

73Şeyşekanov, a.g.e., s.92

(35)

II. BÖLÜM

3. 1916 YILI KIRGIZİSTANDAÜRKÜN AYAKLANMASI

Ürkün kelimesi Kırgız Türkçesinde bir şeyden korkarak toplu halde kaçma anlamına gelmektedir75. Günümüzde ürkmek kelimesi daha çok hayvanlar için kullanılarak

sınırlanmış durumda olsa da Divanü Lugati’t Türk’te Ürkti ve Ürkün kelimeleri şu şekilde açıklanmıştır: “goy ürkti: Koyun (gece ya da gündüz, kurt ya da benzer bir şey nedeniyle) ürktü; bodün ürkti: Düşmanın ortaya çıkmasıyla birlikte halk ürktü ve dehşete kapıldı; Ürkün: düşmanın yaklaşması nedeniyle halkı saran ve kalelere ve hisarlara kaçmalarına neden olan dehşet ve korku gibi ifadeler kullanılmıştır.76

Ürkün ifadesi genel anlamından çok Kırgızların tarihin de ağır bedeller ödediği 1916 olaylarıyla ilişkilendirilmiş ve bu anlamda kullanılmıştır. Esasen Ürkün sadece Kırgızlar için değil tüm Orta Asya Türkleri için önem arz etmektedir. Bu ayaklanma önemli olmasına karşın bugüne değin en az işlenen ve üzerinde konuşulmayan konular arasında yer almıştır. Çünkü Bolşevik ihtilalinden sonra yönetimi eline alan Sovyet idareciler Ürkün olayı ile ilgili araştırma yapanlara karşı engel koymaya çalışmışlardır.

3.1. Ayaklanmanın Sebepleri

Rusların Orta Asya topraklarına ilerlemeye başlaması Kırgızlar için tehlikeli çanlarının çalmaya başladığı yıllardır. Rusya’nın Kırgızların yaşadığı coğrafyayı işgali XIX. yüzyıl siyasi tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. Hokand Hanlığı idaresinde varlıklarını sürdüren Kırgızların yaşadığı toprakların Çarlık Rusya’sı tarafından işgali 1855 yılında başlamış, işgal 1876 yılında Alay Kırgızlarının itaat altına alınmasıyla tamamlanmıştır. Türkistan Genel Valisi Kaufman’ın yazılı emriyle Kırgızistan’dan işgalle alınan çiftçiliğe uygun arazilere Rus göçmenler

75 K. Yudahin, Kirgizsko Russkiy Slovar (Kırgızca-Rusça Sözlük), Moskova 1985, s. 325. 76 Mahmud El- Kaşgari, Divan-ı Lügati’t Türk, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2007 s. 638

Referanslar

Benzer Belgeler

Bizim olgumuzda BOS' tabrusella tüp aglütinas- yon testi negatif bulunmuş ve brusella üretilememiş; an- cak menenjit semptomlarıyla birlikte serumda BT A testi. pozitifliği

İkinci sıradaki alana; marul çiçeği motifinin eksen çizgisi üzerindeki dış kenar kanaviçesini dikey oval şeklinde çizdiniz

1 OCAK - 31 ARALIK 2020 HESAP DÖNEMİNE AİT FİNANSAL TABLOLARA İLİŞKİN DİPNOTLAR.. (Para Birimi aksi belirtilmedikçe Türk Lirası (“TL”) olarak

 Rekreasyon çoğu zaman rekabetçi ve stres üretir bir hal alabilmektedir...  Yrd.Doç.Dr İlke

Faaliyetleri açısın­ dan Türk tarihinin en büyük fatihlerinden biri olan Kapgan Kağan, tahtta kaldığı yirmi dört yıl içinde politikasını, sürekli Çin’i

Bu dö- nemden beri asemptomatik olan hastanın 1995 yılı aralık ayında yapılan rutin ekokardiyografik (transtorasik) kont- rolünde, aynı bölgede, yeni bir kitlenin

Ruslaştırma politikasının bir gereği olarak tüm Sovyet coğrafyasında, Rusçanın yaygınlaştırılması için siyasi, sosyal, askeri ve kültürel alanlarda önemli

Supervised Learning is the algorithm which is used to learn the mapping function from input variables (X) and an output variable (Y).. The relation is given