• Sonuç bulunamadı

Bölgesel sanayi kalkınma politikaları ve Konya sanayisinin bugünü, geleceği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bölgesel sanayi kalkınma politikaları ve Konya sanayisinin bugünü, geleceği"

Copied!
200
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İŞLETME ANA BİLİM DALI

MUHASEBE FİNASMAN BİLİM DALI

BÖLGESEL SANAYİ KALKINMA POLİTİKALARI VE KONYA

SANAYİSİNİN BUGÜNÜ, GELECEĞİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN PROF. DR. OSMAN OKKA

HAZIRLAYAN MEHMET EMİN TOKUR

(2)

i İÇİNDEKİLER ÖZET..……… iv ABSTRACT……… v GRAFİKLER DİZİNİ……….. vi ŞEKİLLER VE TABLOLAR DİZİNİ...……….. ix KISALTMALAR DİZİNİ...……….. x GİRİŞ……….. 1 BİRİNCİ BÖLÜM SANAYİ, KALKINMA VE BÖLGESEL SANAYİ KALKINMASI 1.1. SANAYİ VE KALKINMA 1.1.1. Sanayi ve Sanayileşme Kavramları………... 4

1.1.2. Temel Sanayileşme Stratejileri……….. 7

1.1.2.1. İthal İkameci Sanayileşme Stratejisi………. 8

1.1.2.2. İhracata Dayalı Sanayileşme Stratejisi……… 11

1.1.3. Dünyada ve Türkiye’de Sanayinin Tarihsel Gelişimi……… 13

1.1.4. Kalkınma Kavramı ve Önemi……… 20

1.1.5. Kalkınma Çeşitleri………. 24

1.1.5.1. Sürdürülebilir Kalkınma………. 24

1.1.5.2. Ekonomik Kalkınma……….. 26

(3)

ii

1.2. BÖLGESEL SANAYİ KALKINMASI

1.2.1. Bölge Kavramı………... 31

1.2.2. Bölgesel Dengesizlikler………. 34

1.2.3. Bölgesel Kalkınma………. 36

1.2.4. Bölgesel Sanayi Kalkınması……….. 38

1.2.5. Bölgesel Sanayi Kalkınmasında Kullanılacak Temel Araçlar……... 42

1.2.5.1. Kalkınma Ajansları………. 42

1.2.5.2. Yatırım Destek Ofisleri………... 46

1.2.5.3. Bölgesel GZTF Analizleri………... 47

1.2.5.4. Kümelenme Politikası………. 48

1.2.5.5. Bölgesel Yardım Uygulamaları……….. 49

1.2.5.6. Girişim Sermayesi………... 50

İKİNCİ BÖLÜM BÖLGESEL SANAYİ KALKINMA POLİTİKALARI 2.1. Bölgesel Sanayi Kalkınma Politikası Kavramı……… 52

2.2. Teşvikler………... 53

2.3. KOBİ’lerin Desteklenmesi………... 56

2.4. Piyasalara Giriş ve Çıkışların Şeffaf Hale Getirilmesi ……… 60

2.5. Girişimciliğin Desteklenmesi………... 64

2.6. Kayıt Dışı Ekonominin Kontrol Altına Alınması……… 68

(4)

iii

2.8. Girdi Maliyetlerinin Düşürülmesi………. 77

2.9. Teknolojik Kapasite ve AR – GE’nin Geliştirilmesi………... 80

2.10. Bilgi ve İletişim Teknolojilerinin Yaygınlaştırılması………. 86

2.11. Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları……… 90

2.12. Finansal Sistemin İyileştirilmesi………. 96

2.13. İhracatın Teşvik Edilmesi………... 101

2.14. Kurumsallaşma……….. 104

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM BÖLGESEL SANAYİ KALKINMA POLİTİKALARI BAĞLAMINDA KONYA SANAYİSİNİN BUGÜNÜ VE GELECEĞİNE YÖNELİK BİR ARAŞTIRMA 3.1. Konya Sanayisine İlişkin Genel Bir Değerlendirme……… 106

3.2. Araştırmanın Konusu ve Yöntemi..……….. 109

3.3. Araştırmanın Bulguları………. 110

3.3.1. Konya Sanayisinde Teşvikler………..……….. 110

3.3.2. Konya Sanayisinde Girişimcilik...………. 115

3.3.3. Konya Sanayisinde Kayıt Dışı Ekonomi..………. 118

3.3.4. Konya Sanayisinde Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları……... 121

3.3.5. Konya Sanayisinde Nitelikli ve Eğitimli İşgücü……… 124

3.3.6. Konya Sanayisinde Girdi Maliyetleri……… 129

3.3.7. Konya Sanayisinde AR – GE…….……… ……... 131

(5)

iv

3.3.9. Konya Sanayisinde İhracat ve İthalat……… 141

3.3.10. Konya Sanayisinde Finans………...……… 147

3.4. Konya Sanayisine İlişkin SWOT Analizi.……… 152

3.4.1. Konya Sanayisinin Güçlü Tarafları………... 152

3.4.2. Konya Sanayisinin Zayıf Tarafları.……… 153

4. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME………. 156

KAYNAKÇA………. 161

EKLER: EK – 1. Anket Formu.………. 177

(6)

v ÖZET

BÖLGESEL SANAYİ KALKINMA POLİTİKALARI VE KONYA SANAYİSİNİN BUGÜNÜ, GELECEĞİ

Bölgesel sanayilerimizin daha verimli çalışması ve özellikle bu sanayilerde faaliyet gösteren işletmelerin rekabet güçlerinin artırılmasında, etkin ve kalıcı sanayi kalkınma politikalarının hayata geçirilmesi önemli bir rol oynayacaktır. Bu çalışmanın amacı; bölgesel sanayi kalkınmasında fayda sağlayacak bölgesel sanayi kalkınma politikalarının belirlenmesi ve bu politikalar ışığında Konya sanayisinin mevcut durumu ve geleceğine ilişkin bir analiz yapmaktır. Bu amaç doğrultusunda; Konya sanayisinde faaliyet gösteren işletmelerden kırk tanesinin üst düzey yöneticileri arasında bir anket çalışması uygulanmış, bunun yanı sıra beş tane işletme yöneticisiyle Konya sanayisinin güçlü ve zayıf tarafları konusunda yüz yüze görüşmeler yapılmıştır. Yapılan çalışmalar sonucunda Konya sanayisinde, kurumsallaşma, nitelikli personel, finans, girdi maliyetleri, girişimcilik gibi konularda önemli problemlerin olduğu, araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin yeterli boyutlarda olmadığı, kayıt dışı ekonominin önemli oranlara ulaşarak sanayi için ciddi bir tehdit oluşturduğu, ihracat, doğrudan yabancı sermaye yatırımları ve KOBİ’ler konusunda çözüm bekleyen problemlerin olduğu tespit edilmiştir. Yapılan bu tespitler neticesinde Konya’da sanayi kalkınmasının sağlanabilmesi konusunda çözüm önerileri sıralanmıştır.

(7)

vi ABSTRACT

REGIONAL INDUSTRIAL DEVELOPMENT POLICIES AND TODAY AND FUTURE OF KONYA INDUSTRY

Accomplishing effective and permanent industrial development policies will have an important role in our regional industries working more effectively and improving rivalry ability of the firms especially operating in these industries. It is seen that the cities like İstanbul, Kocaeli, bursa, Gaziantep have come prominence as a result of regional industrial development policies applied up till now. Konya is also one of them. Konya has made significant progress toward industrialization recently. However, current situation related to industrialization is not sufficient. It is capital of importance to support Konya industry, which embodies lots of opportunities in terms of industrialization, with regional industry policies. The aim of this study is to adjust regional industrial development policies which will serve on the development of regional industry and to carry out an analysis related to current situation and future of Konya industry in the light of these policies. In accordance with this purpose a survey was conducted among the senior managers of forty firms which operate in Konya industry. On the other hand five business managers have been talked face to face on strong and deficient features of Konya industry. As a result of the studies it has been determined that there are significant problems related to industrialisation, skilled labour, finance, input cost, entrepreneurialism and research and development activities are not sufficient, unrecorded economy poses a serious threat for industry reaching an important scale and there are some problem which are to be solved connected with export, foreign investments and SMES. As a result of this determination, solution offers have been listed connected with providing industrial development in Konya.

(8)

vii GRAFİKLER DİZİNİ

Sayfa

Grafik 2.1. Giriş Süresi ve Maliyetleri.………...……... 62

Grafik 2.2. Yeni Şirket Kurma İşlemleri ve Maliyetleri………..…….. 62

Grafik 2.3. Çıkış Süresi ve Maliyetleri………... 63

Grafik 2.4. Türkiye’de İşsizlerin Eğitim Durumuna Göre Dağılımı.………. 74

Grafik 2.5. Çalışanların Eğitimi………. 75

Grafik 2.6. Türkiye ve OECD Ülkelerindeki Nihai Kullanıcı Elektrik Fiyatları... 78

Grafik 2.7. OECD Ülkelerinde Elektrik Sektöründe Uygulanan Vergiler………. 79

Grafik 2.8. Türkiye’de AR – GE Harcamalarının GSYİH’ya Oranı ($)………… 82

Grafik 2.9. Türkiye’de Kişi Başına AR – GE Harcaması……….. 82

Grafik 2.10. Türkiye’de Kamu Sektörü Tarafından Yapılan AR – GE Harcamaları (Milyon YTL.)……… 83

Grafik 2.11. Türkiye’de Özel Sektör Tarafından Yapılan AR – GE Harcamaları (Milyon YTL.)………....…….. 84

Grafik 2.12. Doğrudan Yabancı Yatırım Performans İndeksleri……… 93

Grafik 2.13. Bankalarca Özel Sektöre Verilen Krediler……… 97

Grafik 2.14. Krediye Erişim………... 98

Grafik 2.15. Yatırımcının Korunması Endeksi………... 99

Grafik 3.1. Konya Sanayisinde Teşvikler………... 111

Grafik 3.2. Teşvik Sisteminin Başarısızlık Nedenleri……… 112

Grafik 3.3. Konya Sanayisinin Teşviklerden Yararlanması……….……….. 114

(9)

viii

Grafik 3.5. İşletme Sahiplerinin Eğitim Durumu...……….……... 117

Grafik 3.6. Konya Sanayisinde Kayıt Dışı Ekonomi..………....……118

Grafik 3.7. Konya Sanayisinde Kayıt Dışılığın Nedenleri...……….. 118

Grafik 3.8. Konya’da Kayıt Dışılığın Engellenmesinde Politikalar……….…….. 120

Grafik 3.9. Konya Sanayisinin Yabancı Yatırımlara Uygunluğu………... 121

Grafik 3.10. Yabancı Sermayenin Konya’yı Tercih Etmeme Nedeni.…………... 122

Grafik 3.11. Yabancı Yatırımların Konya Sanayisine Faydaları..……….. 123

Grafik 3.12. Konya Sanayisinde Nitelikli İşgücü Sorunu..……… 124

Grafik 3.13. Personel Seçiminde Dikkat Edilen Kriterler...………... 125

Grafik 3.14. İşe Alımda Eğitim Kabiliyetini Ölçmeye Yönelik Testler………… 126

Grafik 3.15. Konya Sanayisinde Firma İçi Eğitimler….……… 127

Grafik 3.16. Nitelikli İşgücü Yetiştirilmesinde Politikalar………..……….…….. 128

Grafik 3.17. Konya Sanayisinde AR – GE Faaliyetleri...………... 131

Grafik 3.18. Konya Sanayisinde AR – GE Yapma Düşüncesi..……… 132

Grafik 3.19. AR – GE’nin Önündeki Engeller..………. 132

Grafik 3.20. Konya Sanayisinde San – Tez Projesi……….……….. 134

Grafik 3.21. Konya Sanayi İşletmelerinin Yönetimi…...………... 136

Grafik 3.22. Konya Sanayi İşletmelerinin Kurumsallaşma Düzeyi..………. 136

Grafik 3.23. Kurumsallaşmanın Önündeki Engeller.………. 137

Grafik 3.24. Konya Sanayisinin Kurumsallaşma Konusunda Geleceği…………. 137

Grafik 3.25. Konya Sanayisinin Pazarlama Performansı…..………. 138

Grafik 3.26. Konya Sanayisinde Pazarlama Problemleri….……….. 138

(10)

ix

Grafik 3.28. Konya Sanayileşme İşletmelerinin Markalaşma Oranı………. 140

Grafik 3.29. Markalaşma Düşüncesi……….. 140

Grafik 3.30. Markalaşmanın Önündeki Engeller.……….. 141

Grafik 3.31. Konya Sanayisinde İhracat Yapma Durumu..……… 144

Grafik 3.32. İhracat Yapmama Nedenleri..……… 146

Grafik 3.33. Konya Sanayisinde Kredi Kullanma Durumu..……….. 148

Grafik 3.34. Kredi Kullanmama Nedenleri……… 149

Grafik 3.35. Yeni Yatırım Yapma Düşüncesi……… 149

Grafik 3.36. Yeni Yatırım Düşünülen Alanlar………... 150

(11)

x ŞEKİLLER VE TABLOLAR DİZİNİ

Sayfa

Şekil 2.1. Doğrudan Yabancı Yatırım Stoku (GSMH’nın Yüzdesi Olarak)……... 92

Şekil 2.2. İzni Alınan ve Gerçekleşen Doğrudan Yabancı Yatırımlar……… 94

Tablo 3.1. Organize Sanayi Bölgelerindeki Firmaların Sektörel Dağılımı………. 107

Tablo 3.2. Konya Merkez ve İlçelerdeki Küçük Sanayi Siteleri……… 107

Tablo 3.3. Konya Sanayi İşletmelerinin Yerleri... 108

Tablo 3.4. Konya Sanayi İşletmelerinin Hukuki Statüleri……….. 108

Tablo 3.5. Konya’ya Yapılan Kamu Yatırımları……… 111

Tablo 3.6. İhracatçı Firma Sayısı ve İhracat Değerleri……….. 142

Tablo 3.7. Türkiye’nin İhracat Değerleri……… 142

Tablo 3.8. Konya Sanayisinde İthalat Değerleri………. 143

(12)

xi KISALTMALAR DİZİNİ

AB Avrupa Birliği

ABD Amerika Birleşik Devletleri

a.g.e. Adı Geçen Eser

a.g.m. Adı Geçen Makale

a.g.r. Adı Geçen Rapor

AR – GE Araştırma – Geliştirme

BDDK Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu

BİT Bilgi İletişim Teknolojileri

BTYK Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu

DİE Devlet İstatistik Enstitüsü

DPT Devlet Planlama Teşkilatı

DTÖ Dünya Ticaret Örgütü

DYY Doğrudan Yabancı Yatırım

EFT Elektronik Fatura Tahsilâtı

EPDK Enerji Piyasası Denetleme Kurulu

GAP Güney Doğu Anadolu Projesi

GOÜ Gelişmekte Olan Ülkeler

GSMH Gayri Safi Milli Hasıla

GSYİH Gayri Safi Yurt İçi Hasıla

Gelişmiş Ülkeler

ILO International Labour Organization

(13)

xii

İMKB İstanbul Menkul Kıymetler Borsası

İKV İktisadi Kalkınma Vakfı

İŞGEM İş Geliştirme Merkezi

KAGİDER Kadın Girişimciler Derneği

KDV Katma Değer Vergisi

KİT Kamu İktisadi Teşebbüsleri

KOBİ Küçük Orta Boylu İşletme

KOSGEB Küçük Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme Birimi

KTO Konya Ticaret Odası

KSS Küçük Sanayi Siteleri

KSO Konya Sanayi Odası

OECD Organisation for Economic Co – operation and

Development

OSB Organize Sanayi Bölgeleri

SAN – TEZ Sanayi Tezleri Projesi

SSCB Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği

SSK Sosyal Sigortalar Kurumu

T.C. Türkiye Cumhuriyeti

TKİ Türkiye Kömür İşletmesi

TMSF Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu

TOBB Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

TTGV Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı

(14)

xiii

TÜİK Türkiye İstatistik Kurumu

TÜSİAD Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği

YOİKK Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Koordinasyon

(15)

1 GİRİŞ

Cumhuriyet’in kuruluşundan günümüze kadar geçen süreç içerisinde, ülkemizin doğu bölgeleri ile batı bölgeleri arasında gelişmişlik düzeyi açısından önemli farklılıkların olduğu bilinmektedir. Ülkemizde “bölgesel eşitsizlikler konusunda yapılan durum tespiti ile birlikte, bu eşitsizlikleri gidermek yerine onları pekiştiren politikalarda değişiklik yapılıp yapılamayacağı ve Türk insanının refah düzeyi ve hayat standardının AB ortalamasına ulaşıp ulaşamayacağı gibi sorular sorulmaktadır. Bütün bu sorunlar etrafında önerilen çözüm şu şekildedir: İhracata yönelik açık piyasa ekonomisi ile devletin asli görevlerine odaklanması, bu durumda piyasanın gerçekleştirdiği bireysel ve bölgesel gelir dağılımının her zaman yüksek oranlı eşitsizlik sergilemesi; dolayısıyla bu eşitsizliklerin azaltılması için devletin, vergi ve sosyal güvenlik politikası ile bölgesel kalkınma politikalarını etkin bir biçimde kullanmasıdır.”1

Son yıllarda, gerek ülkemizde gerekse gelişmekte olan pek çok ülkede, kalkınma uzmanlarının bölgesellik kavramına gösterdikleri özen, ulusal veya uluslar arası amaçlar taşıyan politikaların uygulanması için bölgelerin uygun bir düzey olmasından kaynaklanmaktadır. Gerçektende bölgesel düzeyde uygulanan kalkınma politikalarının diğer politikalara tercih edilmesinde;2

• Ulusal düzeyde uygulanan kalkınma politikalarının işlem maliyetleri oldukça yüksek olduğundan, analiz ve planlama ayrıntılarının bölgelere bırakılması,

• Kalkınma politikalarının uygulanması esnasında, bölge yöneticilerinin merkezi kararları kendi düşünceleri doğrultusunda yorumlamasının merkez yönetimi açısından yaratacağı sıkıntıları en asgari düzeye indirmek için bazı kararların bölgelerin takdirine bırakılması,

• Kamusal kaynakların paylaşımı ve teşvikler konusunda bölge üstü düzeylerin yaşadıkları sorunları ortadan kaldırmak için bu faaliyetlerin bölgeler tarafından düzenlenmesinin sağlanması,

• Bölgesel değer ve avantajlardan en faydalı şekilde yararlanabilmek için bölge ile ilgili kararların yine bölgenin kendisine bırakılmasının,

1 Hülya Kendir, (2005), “TÜSİAD ve Bölge Politikaları”, Bölge Kalkınma Ajansları Nedir, Ne Değildir?,

Derleyen: Menaf Turan, Paragraf Yayınevi, 1. Baskı, Ankara, s. 285.

2 Metin Durgut ve Müfit Aksoy, (2001), “Bölgesel İnovasyon Sistemleri ve Teknoloji Öngörüsü”, Sabancı

Üniversitesi Teknoloji Öngörüsü ve Stratejik Kalkınma Planlama Toplantısı Sunumu, 24 – 26 Mayıs 2001, İstanbul, s. 4.

(16)

2 Önemli bir rol oynadığı görülmektedir. Bu nedenle, günümüzde, bölgesel kalkınma politikaları gelişen bir trend haline gelmiştir.

Geçmiş yıllarda, silahlarla ve ordularla yapılan savaşlar, bugün yerini ekonomik arenada yaşanan rekabete bırakmıştır. Bu durumun doğal bir sonucu olarak, ülkelerin sanayileşme yetenekleri ve sahip oldukları uluslararası firmalar büyük önem kazanmıştır. Günümüzde yeni teknolojiler üreten ve kullanan, ürettiğini pazarlayabilen ülkelerin dünyanın yeni liderleri olması kaçınılmazdır. Konu ülkemiz açısından değerlendirildiğinde, son yıllarda ülkemizde de sanayileşme konusunda büyük bir çaba harcanmasına rağmen halen hedeflenen noktaya gelinememiştir. Neredeyse bir asırdır sağlanamayan ekonomik istikrar, ekonomik, ticari ve siyasal alanlardaki belirsizlikler, verimli teşvik politikalarının hayata geçirilemeyişi, vergi ve sosyal güvenlik sisteminde yaşanan ciddi sorunlar, teknolojik yenilikleri üretmede, kullanmada ve takip etmede yaşanan sıkıntılar ve kayıt dışı ekonominin ülkemizi tehdit edecek boyutlara ulaşması sanayi sektörünün en başlıca problemleridir. Kocaeli, Bursa, Kayseri, Gaziantep gibi şehirlerde sanayileşme konusunda olumlu gelişmeler yaşanmaktadır. Fakat bu gelişmelerin sürdürülmesi, bu bölgelerin güçlü ve zayıf taraflarının belirlenmesi ve bu veriler ışığında belirlenecek bölgesel sanayi kalkınma politikalarının uygulanmasıyla mümkün olacaktır.

Ülkemizde, son yıllarda, sanayileşme konusunda önemli bir mesafe kaydeden şehirlerden bir tanesi de Konya’dır. Dünü tarih ve kültür olan Konya şehrinin bugünü ise üretim ve sanayileşmedir; geleceği ise ihracat ve uluslararası ticarettir. Konya, düzenli kent yapısı, sahip olduğu genç nüfus, ulaşım konusunda sahip olduğu üstünlükler, tarihi ve coğrafi yapısı ve düzenli sanayileşmeye olanak sağlayan düz, deprem riski ihtiva etmeyen, fabrikalaşmaya elverişli geniş arazileriyle ülkemizin ve dünyanın önemli sanayi merkezlerinden bir tanesi olmaya adaydır. Ancak bu hedeflere ulaşılabilmesi için, Konya sanayisinin mevcut durumunun analiz edilmesi, başarı ve problemlerinin açıkça ortaya konulması ve bu analizler ışığında hangi kalkınma politikalarının uygulanması gerektiğinin saptanması son derece önemlidir.

Bu çalışmanın sonucu, Konya sanayisinde, bölgesel sanayi kalkınmasının sağlanabilmesi için ne tür politikalar uygulanması gerektiğinin ortaya konulmasıdır. Bu amaçla öncelikle ülkemizde uygulanan bölgesel sanayi kalkınma politikaları incelenmiş ve bu politikalardan hangisinin veya hangilerinin Konya sanayisi için uygun olduğunu belirlemek amacıyla bir alan çalışması yapılmıştır.

(17)

3 Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, sanayi, kalkınma ve bölgesel sanayi kalkınması kavramları üzerinde durulmuştur. Bölge kavramının önemi, ülkemizde yaşanan bölgesel eşitsizlikler ve bu kavramların sanayileşme olgusu ile karşılıklı ilişkileri çalışmanın birinci bölümünde değinilen konular arasında yer almaktadır.

Çalışmanın ikinci bölümünde ise, bölgesel sanayi kalkınma politikası kavramına kısaca değinilmiş ve bölgesel sanayi kalkınmasında uygulanacak kalkınma politikaları sıralanarak, bu politikalar ışığında ülkemizdeki mevcut durum detaylı olarak analiz edilmeye çalışılmıştır.

Çalışmanın son bölümünde ise, Konya sanayisinde faaliyet gösteren işletmelerden 45 tanesi ile yapılan görüşmeler ışığında Konya sanayisinin başarılı ve zayıf tarafları tespit edilmiştir. Konya sanayisinin güçlü ve zayıf taraflarının tespit edilmesinde iki farklı teknikten faydalanılmıştır. Görüşme yapılan işletmelerden 40 tanesine anket tekniği uygulanmış, 5 tanesinin üst düzey yöneticileri ile ise Konya sanayisinin bugünü ve geleceği konusunda karşılıklı görüşmeler yapılmıştır.

(18)

4 BİRİNCİ BÖLÜM

SANAYİ, KALKINMA VE BÖLGESEL SANAYİ KALKINMASI

1760’lı yıllarda ekonomik literatüre giren sanayi, sanayileşme, teknoloji, fabrikasyon üretim gibi kavramlar, kalkınma politikalarını derinden etkilemiş ve bumun sonucunda tarımsal odaklı kalkınma politikalar yerini sanayi odaklı kalkınma politikalarına bırakmıştır. Bunun yanı sıra küreselleşme olgusunun etkilerini hızla hissettirmeye devam etmesi, ülkeler arasındaki sınırların ortadan kalkmasını ve uluslararası ticaretin önem kazanmasına neden olmuştur. Bu gelişmenin doğal bir sonucu olarak çeşitli yerlerde çeşitli sanayi sektörleri konusunda ciddi uzmanlaşmalar ve gelişmeler yaşanmıştır. Örneğin Konya ilinde otomotiv yedek parça, Bursa ilinde tekstil ve Gaziantep ilinde çelik para kasaları ve Kayseri ilinde mobilya sektörünün oldukça önemli bir gelişim göstermesi gibi. Böylece bölge kavramı ortaya çıkmış ve sağladığı önemli katkılar nedeniyle, sanayi kalkınması konusunda ulusal kalkınma politikaları yerine bölgesel sanayi kalkınma politikalarını uygulanmaya başlamıştır. Bu bölümde sanayi, sanayileşme, kalkınma ve bölgesel sanayi kalkınması kavramları detaylı olarak açıklanacak ve bu kavramlar arasındaki ilişkiler irdelenmeye çalışılacaktır.

1.1. Sanayi ve Kalkınma

1.1.1. Sanayi ve Sanayileşme Kavramları

Sanayi ve sanayileşme kavramları, Endüstri Devrimi ile birlikte ticari literatüre girmiş ve günümüze kadar önemini artırarak sürdürmüştür. Pek çok kaynakta, endüstri olarak da adlandırılan sanayi kavramı, en genel manasıyla; “hammadden mamul madde meydana getirilebilmesi amacıyla kullanılan araçlar ve gerçekleştirilen faaliyetlerin tümüdür” şeklinde tanımlanır. Toprak ve yer altından elde edilen hammaddeler, sanayi faaliyetleri sonucu tüketime hazır mamul haline dönüştürülerek, tüketicilerin kullanabilmesi için pazara sunulur. Bu anlamda sanayi; “işlenmemiş ve/veya yarı işlenmiş hammaddelerin, fabrika, imalathane ve çeşitli nitelikteki tesislerde işlenerek kullanılabilir hale getirilmesidir” şeklinde ifade edilir. Hammaddelerin bireysel istek ve ihtiyaçları karşılayacak ürünler haline getirilmesinde, sanayinin en basit şekli olan el tezgâhlarından,

(19)

5 atölye ve imalathanelere ve büyük boyuttaki sanayi tesislerine yani fabrikalara kadar çok farklı boyut ve nitelikteki tesisler kullanılır.3

Sanayinin temel amacı fabrikasyon üretimde bulunmak; yani üretimi sağlayacak fabrikalar kurmaktır. Fabrikaların kurulmasını iki yönüyle düşünmek gerekir. Birincisi insan ve fon kaynaklarının oluşturulması ikincisi ise teknik birimlerin kurulmasıdır. Fabrikasyon üretimler teknoloji odaklı olarak faaliyet gösterdiklerinden ülkelerin gelişmesinde önemli bir rol oynarlar. Son yıllarda birçok firma rekabet gücü elde edebilmek ve pazar paylarını artırabilmek için kurmuş oldukları fabrikalarda, üst teknolojiyi kullandıkları ve daha kaliteli ve fonksiyonel ürünler ürettikleri görülmektedir. Bu nedenle, sanayi denince akla fabrikalar, fabrika denilince de teknoloji gelmektedir. Sanayi faaliyetleri sonucunda yapılan üretimlerin bazen kar amaçlı bazen de gelişim amaçlı olduğu görülür. Özel sektör tarafından yürütülen sanayi faaliyetlerinde kar amacı güdülmekteyken, bazı kamu kurumları ve devlet tarafından yapılan bazı sanayi faaliyetlerinin kar amacı gütmediği ve bu faaliyetlerle ülkenin gelişiminin hedeflendiği bilinmektedir. Örneğin devlet tarafından savunma sanayisinde faaliyet gösterecek silah, savaş uçağı, füze vb. fabrikalar kurması gibi.

Günümüzde sanayi ve üretim kavramları konusunda bir kavram kargaşası yaşanmakta ve bazı kaynaklarda bu iki kavramın birbirinin yerine kullanıldığı görülmektedir. Sanayi kavramının tanımı yukarıda yapılmıştır. Bu konudaki kavram kargaşasının önlenmesi amacıyla üretim kavramının tanımlanması da faydalı olacaktır. Buna göre üretim; “üretim araçlarının birbirine kombine edilerek, elde bulunan sınırlı hammadde ve/veya yarı işlenmiş maddelerin mümkün olan en fazla verimi elde edebilecek şekilde mamul mal haline dönüşmesi sürecidir” şeklinde tanımlanabilir. Yapılan tanımlamalardan anlaşılacağı üzere, sanayi ve üretim kavramları eş anlamlı olmayıp, sanayi kavramının üretim kavramını kapsayan bir süreç olduğu ifade edilebilir.4

Ekonomik faaliyetler arasında tasnif yapıldığında sanayi ile diğer sektörler tamamen farklı birbirinden farklı olarak dile getirilir. Gerçekten bu faaliyetler ilk bakışta sanayiden farklı hatta sanayi ile alakasız görülür. Ancak söz konusu ekonomik faaliyetlerin sanayiden tamamen bağımsız olarak kabul etmenin gerçeklere ne kadar uyduğu

3 S. Gözenç, E. Gümüş ve G. Ertin, (1998), “Türkiye Coğrafyası”, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayınları, TC.

Anadolu Üniversitesi Yayın No: 1069, Açık öğretim Fakültesi Yayın No: 594, ISBN 975 – 492 – 826 – 6, Eskişehir, s. 165.

4 Mustafa Kayış, (1999), “Üretim Ekonomisi ve Bilgi Bankası Tasarımı”, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş,

(20)

6 tartışmalıdır. Yukarıda ifade edildiği gibi, sanayi diğer ekonomik faaliyetlerden tamamen bağımsız bir süreç olmayıp bunun tam aksine birçok ekonomik faaliyeti kapsayan geniş bir kavramdır. Örneğin; mamul üretimi için gereken hammaddenin tedarikçiden alımı tam anlamıyla ticarettir. Ayrıca mamul malların paraya çevrilmesi ciddi düzeyde pazarlama ve satış faaliyetlerini gerektirir. Bu arada uluslararası pazarlara yönelen ithalatçı ve ihracatçı firmalar dış ticaretçi olur. Malların sağlıklı bir şekilde depolanması, gereken zamanda gereken bölgelere nakledilmesi hep sanayiciliğin içindedir. Sanayi faaliyetlerinin her safhasında, sanayici, işinin finansmanını sermaye ve dış kaynaklarla verimli bir şekilde planlamak ve yürütmek zorundadır. Zaman zaman ortaya çıkan ihtiyaç fazlası parasını verimli yatırımlarda kullanması karlılık bakımından elzemdir.5

Sanayi kavramının gelişimi belirli bir zaman süreci içerisinde olmuştur. Sanayi kavramının gelişiminin 18. yüzyılda yaşanan sanayi devrimine dayandığı düşünüldüğünde, bu kavramdan kısaca bahsetmenin, konunun anlaşılması açısından faydalı olacaktır. Tarihi süreçte devrim olarak adlandırılan birçok gelişme olmasına rağmen, bu gelişmelerin hiçbir tanesi, bireysel ve toplumsal yaşam üzerinde sanayi devrimi kadar etkili olmamıştır. Sanayinin ülke gelişmesinde ne kadar etkili olduğunun bütün dünya ülkeleri arasında anlaşılmaya başlaması nedeniyle elle yapılan üretim faaliyetlerinin yerini makineler almış ve bunun sonucunda tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş süreci hızlanmıştır. Buhar makinelerinin icadıyla başlayan sanayi devriminde; İngiltere’nin ve onu takiben Batı

Avrupa ülkelerinin sanayi sektörünün yarattığı yüksek katma değer sebebiyle çok hızlı bir şekilde zenginleşmesi, diğer ülkeleri de sanayi yatırımları yapa konusunda yoğun çabalar sarf etmeye yöneltmiştir. Bu durumun doğal bir sonucu olarak, sanayi konusunda atılım yapmak isteyen ülkeler aklın gereğini yapmışlar ve derhal ülkelerinde yeni ve modern sanayi tesislerinin kurulmasını özendirmişlerdir. Birçok ülke bu tesisleri yabancı rekabetinden korumuş ve böylece ulusal sanayilerinin başarısını artırmayı hedeflemişlerdir. Sanayi konusunda gelişim sürecini tamamlayan ülkeler bu kez dünya pazarlarındaki paylarını genişletebilmek için bu konuda yeterli ölçüde gelişemeyen ülkeleri sömürge olarak ele geçirip gelirlerini önemli ölçüde artırmayı amaçlamışlar ve bu konuda başarılı olmuşlardır.6 Öyle ki; Batı Avrupa devletlerinin milli gelirleri bir yüzyılda otuz ila kırk kat arası artmıştır. Sanayi kavramı konusunda meydana gelen bu gelişmeler ülkelerin gelişmiş

5 Sami Uslu, (2005), “Sanayi Nedir? Sanayici Nedir?”, Zaman Dergisi, Sayı: 2, Mayıs/2005, Feza

Gazetecilik, İstanbul, s. 4.

6 Aytekin Ziylan, (2005), “Sanayileşme”, Yeniden Müdafaa-i Hukuk Dergisi, Sayı: Haziran – 2005, Ankara,

(21)

7 ve az gelişmiş ülkeler olarak iki gruba ayrılmasına sonucunu doğurmuştur. Bu konuyu kısa bir örnekle açıklamakta fayda vardır. Sanayi sektörünün olumlu etkileri sonucunda dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 30’luk kısmını teşkil eden gelişmiş ülkelerin dünya toplam gelirindeki payı yüzde 80 iken; dünya nüfusunun yüzde 70’lik kısmını teşkil eden ülkelerin dünya toplam gelirindeki payı yüzde20 olmuştur. Bu veriler, sanayi kavramının ekonomik gelişmedeki öneminin ne derece etkin olduğunu en iyi şekilde ifade etmektedir.7

Çalışmanın bu bölümünde, son olarak sanayileşme kavramına kısaca değinmek te fayda vardır. Sanayileşme kavramı; ülkelerin sanayi sektöründe kat ettikleri mesafe olarak kabul edilebilecektir. Sanayi sektöründe başarılı olan ülkeler sanayileşmiş ülkeler olarak adlandırılırken, bu konuda yeterli gelişimi gösterememiş ülkeler ise sanayi öncesi ülkeler olarak adlandırılmaktadır. Sanayileşmiş bir ülkeyi, sanayi öncesi bir ülkeden ayıran temel etmen bu ülkelerde yaşayan bireylerin refah ve üretkenlik düzeyinin nispi olarak değişmiş olmasıdır. Bu durum, sanayi öncesi toplumlarda refah ve üretkenlik konusunda hiçbir iyileşmenin olmadığı anlamına gelmez. Fakat böyle bir iyileşme ortaya çıksa bile, bu iyileşme ya çok yavaş ya geriye çevrilebilir ya da geçici niteliktedir. Dolayısıyla sanayileşmiş ülkelerde, refah ve üretkenlik konusunda sürekli ve düzenli bir iyileşme sağlanırken, sanayi öncesi ülkelerde bu konuda yaşanan gelişmeler geçicidir.8

Sanayileşme kavramı dinamik bir bakış açısıyla ele alındığında sadece ekonomik bir olguyu değil, sosyal, siyasal, kurumsal ve kültürel çok çeşitli nitelikler taşıyan karmaşık bir süreci ifade ettiği söylenebilir. Yukarıda ifade edildiği gibi sanayileşme ile gelişme arasında önemli bir bağ söz konusudur. Bu nedenle bir toplumun sanayileşmesini doğuran tarihsel, toplumsal ve sosyal süreci sadece o toplumun iç dinamikleri ile değil; dünyadaki ekonomik sistemin gelişmesi ve diğer sanayileşmiş toplumlarla girdiği ilişkiler açısından da değerlendirmek gerekmektedir.9

1.1.2. Temel Sanayileşme Stratejileri

Strateji, en basit ifade ile çeşitli alternatifler arasında seçim yapma işlemidir. Dolayısıyla strateji kavramının söz konusu olduğu yerde tercih yapma da söz konusudur. Sanayileşme stratejisi ise, sanayileşme hedeflerinin gerçekleştirilebilmesi amacıyla izlenen stratejiler olarak tanımlanmaktadır. Politika ise, sanayileşme stratejilerini hayata geçirmeye

7 Zeynel Dinler, (1998), “Bölgesel İktisat”, Ekin Kitabevi, Yenileştirilmiş 5. Basım, Bursa, s. 110 – 111. 8 Phyllis Deane, (1994), “İlk Sanayi İnkılâbı”, Çeviri: Tevfik Güran, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek

Kurumu Yayınları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, İkinci Baskı, Ankara, s. 9.

(22)

8 yarayan araçlar olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, politikalar ve stratejiler, birbirinden tamamen bağımsız olarak düşünülemezler.10 Sanayileşme stratejileri belirlenirken, çeşitli alternatifler arasından tek bir tanesi seçilebileceği gibi, birçok alternatif de bir arada uygulanabilir. Planlanan hedeflere ulaşmada tek bir alternatifin uygulandığı stratejilere “pür strateji”, birden çok alternatifin bir arada uygulandığı stratejilere ise “bütünleşik” ya da “karma strateji” adı verilmektedir.11

Son yıllarda, dünya ekonomisinde yaşanan ve globalleşme olarak adlandırılan, bilim ve teknoloji odaklı değişimler, ülkeleri gerek ekonomik gerekse sosyal açıdan çok ciddi bir rekabet ortamının içerisine sokmuştur. Kalkınma ve sanayileşmeyi eş anlamlı olarak kabul eden bu rekabet ortamında, sanayileşme konusunda uygulanacak strateji, politika ve modelleri belirlemek ülkelerin en öncelikli problem alanlarını teşkil edecektir. Bu anlatılanlar ışığında, temel olarak iki çeşit sanayileşme stratejisinden bahsetmek mümkündür. Bunlar; ithal ikamesine dayalı sanayileşme stratejisi ve ihracata dayalı sanayileşme stratejisi olarak sıralanabilecektir.12

1.1.2.1. İthal İkameci Sanayileşme Stratejisi

İthal ikamesine dayalı sanayileşme stratejisi, gelişmekte olan pek çok ülkede, modern bir ekonomik yapı oluşturmanın ve gelişmiş ülkelerin sanayi sistemlerine benzer bir sistem meydana getirmenin en etkili yollarından birisi olarak kabul edilmiştir. Bu strateji, ülke sanayisinin diğer sanayiler ile rekabet edebilir duruma gelinceye kadar, çeşitli politika ve araçlarla (parasal, mali) korunmasını amaçlamaktadır.13

İthal ikamesine dayalı sanayileşme stratejisi, ülkelerin yurt dışından ithal ettikleri malları yurt içinde imal etmelerini ve sanayileşme konusunda yeterli düzeye gelininceye kadar bu sanayilerin korunmasını temel alan sanayileşme stratejisidir. Sanayi konusunda günümüz dünyasının liderleri konumundaki ülkelerin pek çoğu, sanayileşme evrelerinin ilk aşamalarında bu stratejiyi uygulamışlardır. Bu durumun istisnası ise Endüstri Devriminin ortaya çıktığı İngiltere ve bir kent devleti durumundaki Hong – Kong’dur. Bu ülkeler

10 Halil Seyidoğlu, (1982), “Türkiye’de Sanayileşme ve Dış Ticaret Politikası”, Ekonomik ve Sosyal

Araştırmalar Dizisi, Sayı: 2, Turhan Kitabevi, Ankara, s. 29.

11 Hüseyin A. Egeli, (2003), “Dış Ticaret Açısından Sanayileşme Stratejileri ve Türkiye Açısından

Değerlendirilmesi”, Kırgızistan - Türkiye Manas Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 25, s. 149.

12 Funda R. Özbey, (2000), “Türk Sanayileşme Sürecinde Bütünleştirilmiş Strateji”, Afyon Kocatepe

Üniversitesi İİBF Dergisi (hakemli), Cilt 2, Sayı: 1, Temmuz 2000, Afyon, s. 76.

13 Uğur Korum, (1977), “Türk İmalat Sanayii ve İthal İkamesi: Bir Değerlendirme”, Ankara Üniversitesi

(23)

9 sanayileşme stratejisi konusundaki tercihlerini ithal ikamesine dayalı sanayileşme stratejisinden yana kullanmamışlardır. İthal ikamesine dayalı sanayileşme stratejisinde bugüne kadar edinilen tecrübeler ışığında; bu stratejilerin genel olarak üç aşamadan meydana geldiği görülmektedir. Buna göre, bu stratejinin ilk aşamasında tüketim mallarının ikamesi yapılmakta, ikinci aşamada ara malları ve üçüncü aşamada ise yatırım mallarının ikamesine başlanılmaktadır.14

İthal ikameci sanayileşme stratejilerinin amaçlarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.15 a. Gelişmekte olan ülkelerin pek çoğunda tarım ağırlıklı bir ekonomik yapının

hâkim olduğu bilinen bir gerçektir. Bu ülkeler sanayileşme konusunda başarı sağlayabilmek ve kalkınabilmek amacıyla bir takım ürünlerin ithalatını engellemek ve bu ürünleri yurt içinde üretebilmek için ithal ikameci sanayileşme stratejisini uygularlar.

b. İthal ikameci sanayileşme stratejileri sayesinde sanayinin ve ekonominin dışa bağımlılıktan kurtarılması ve dış ticaret hadlerinin aleyhte ve negatif bir performans sergilemesinin önlenmesi amaçlanmaktadır.

c. İthal ikameci sanayileşme stratejileri sayesinde ödemeler dengesi sağlanacak ve önemli bir döviz tasarrufu sağlanacaktır. Özellikle daha önce ithal edilen malların yurt içinde üretilmesiyle önemli ölçüde bir tasarruf sağlanmış olacaktır.

d. İthal ikameci sanayileşme stratejisinde, daha önce ithal edilen malların yurt içinde üretimi söz konusu olacağından yeni pazarlar bulma ve yeterli talebin yaratılması konusunda herhangi bir sorun yaşanmayacaktır.

e. Özellikle tarım sektörünün ağırlıklı olduğu ülkelerde ihracat konusunda ciddi sıkıntılar bulunmaktadır. Bu nedenle ithal ikameci sanayileşme stratejileri sayesinde sanayi sektörünün canlandırılması ve bu yolla ihracat yapısının değiştirilmesi söz konusu olacaktır.

f. İthal ikameci sanayileşme stratejisinin uygulanması ile sermaye birikiminin arttırılması, yeni iş sahaları yaratılarak tarım sektöründe istihdam edilen gizli işsizler için yeni iş sahaları yaratılması söz konusu olacaktır.

14 Erhan Yıldırım, (2007), “Sanayileşme Stratejileri ve Türkiye’de Sanayi Politikası”, TMMOB Makine

Mühendisler Odası Yayını, 1. Çukurova Sanayileşme ve Çevre Sempozyumu Bildirileri, Sayı: 24 – 2007, Adana, s. 4.

(24)

10 Daha öncede belirtildiği gibi, pek çok ülke sanayileşme sürecinin ilk aşamalarında ithal ikameci sanayileşme stratejisini uygulamasına rağmen, bu strateji pek çok kişi tarafından eleştirilmiştir.

Prebish’e göre; pek çok ülke, ithal ikameci sanayileşme stratejisini uygulamaya başladığı ilk yıllarda sanayileşme ve üretim konularında önemli gelişmeler kaydetmektedir. Özellikle ithal ikameci sanayileşme stratejisinin ilk adımı olan tüketim malları ikamesinde, üretilecek tüketim mallarına yurt için zaten bir talep olması başarı şansın arttırmaktadır. Fakat ithal ikameci sanayileşme stratejisinin ikinci adımı olan ara ve yatırım mallarının ikamesinde aynı başarı sağlanamamaktadır. Bu nedenle gelişmekte olan pek çok ülke ithal ikameci sanayileşme stratejisinin ilk yıllarında yakaladığı başarıyı daha sonraki yıllarda devam ettirememektedir.16

Kreuger’e göre, ithal ikameci sanayileşme stratejisi ülkeleri dış ülkelere bağımlılıktan kurtarmak yerine bunun tam aksine daha da bağımlı hale getirebilmektedir. Özellikle ara ve tüketim mallarının ikamesinde yaşanan başarısızlıklar bu mallar konusunda dış ülkelere olan bağımlılığı daha da arttırmaktadır. Bu nedenle; ithal ikameci sanayileşme stratejisi ülkelerin dışa bağımlılığını engelleyecek bir etki yapmamakta sadece ülkelerin ithalat konusundaki kompozisyonunu değiştirmektedir. Yeni kompozisyona göre, ülkelerin tüketim malları konusundaki ithalat miktarı azalırken, ara ve yatırım malları konusundaki ithalat miktarı artış göstermektedir.17

Alpar’a göre ise; ithal ikameci sanayileşme stratejisini uygulayan ülkeler önemli vergi kayıplarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Bu ülkeler ithalatı yasaklamaları nedeniyle gümrük vergisi gelirlerini kaybetmelerinin yanı sıra kendi ülkelerindeki sanayi sektörünün gelişiminin teşvik etmek amacıyla kurumlar vergisi ve diğer vergileri almayarak kazançlarını önemli oranda kaybedeceklerdir.18

Egeli’ye göre ise; “iç pazarın dar olması ve bu pazar için üretim yapan sanayilerin ihracata yönelmeleri durumunda maliyet düşürücü, verimi artırıcı yatırımların yapılması ve optimal büyüklükte firmaların kurulması güçleşir. Bu nedenle maliyetler

16

Raul Prebish, (1973), “Kalkınma İçin Yeni Bir Ticaret Politikasına Doğru”, Çeviri: E. Öney, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayını, Yayın No: 334, Ankara, s. 27.

17 Anna O. Kreuger, (1983), “Foreign Trade Regimes and Economic Development Turkey”, NBER,

Conference Series, Vol: 1, New York, s. 9.

18 Cem Alpar, (1982), “Az Gelişmiş Ülkelerin Dış Ticaret Sorunları ve Sanayileşme”, Turhan Kitabevi

(25)

11 yüksek düzeylerde seyretmektedir. Bu sanayi kollarında iç girdi maliyetinin yüksek olması dış dünya ile rekabet gücünü olumsuz etkilemekte ve aşırı ölçülerde korumayı sürdürmeyi zorunlu kılmaktadır. Ara ve yatırım malları sanayisinde aşırı korumacılık ise, iç girdi maliyeti yüksekliğinden dolayı tarım, tarıma dayalı sanayi ve imalat sanayisinin gelişmesinde ve dışa açılmasında büyük bir engel oluşturmaktadır.19

İthal ikameci sanayileşme stratejisi yukarıda belirtilen olumsuz durumların yanı sıra, ihracatı özendirici bir etki yapmaması nedeniyle de oldukça eleştirilmiştir. Bu nedenle pek çok ülke ithal ikameci sanayileşme stratejisinin yerine ihracata yönelik sanayileşme stratejisini uygulamaya başlamıştır.

1.1.2.2. İhracata Dayalı Sanayileşme Stratejisi

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin büyük bir kısmı sanayileşme evrelerinin ilk dönemlerinde dışa bağımlılıklarını azaltmak ve iç piyasalardaki üretim miktarını arttırabilmek için ithal ikameci sanayileşme stratejisini kullanmışlardır. Fakat bir süre sonra ödemeler dengesi, döviz getirisinin sağlanamaması gibi nedenlerle ihracat olumsuz yönde etkilenmiş ve ithal ikameci sanayileşme stratejisini uygulayan ülkeler ciddi ekonomik problemlerle karşı karşıya kalmıştır. Bu ülkeler özellikle dış ticaret konusundaki sorunlarına çözüm bulabilmek amacıyla ihracata dayalı sanayileşme stratejisine yönelmiş ve bu stratejiyi uygulamışlardır. İhracata dayalı sanayileşme stratejisinin temel amacı; ülkelerin diğer ülkelere oranla karşılaştırmalı olarak üstünlüğe sahip olduğu sektörlerde yatırım ve üretim yapmalarıdır. Dolayısıyla bu stratejiyi uygulayan ülkeler, bütün sektörlerde değil, çeşitli açılardan üstünlüklere sahip olunan ve gelişme potansiyeline sahip sektörlerde yatırım yapmaktadırlar. İhracata yönelik sanayileşme stratejisini benimseyen ülkeler, bu konuda başarılı olabilmek için kaynak tahsisinin sadece iç talep tarafından değil, dış talep tarafından da belirlenmesine izin vermelidir.20

Birbiriyle çok farklı stratejiler olarak kabul edilmelerine rağmen ihracata dayalı sanayileşme stratejisi ve ithal ikameci sanayileşme stratejisi birbirleriyle oldukça benzer özellikler göstermektedir. Örneğin, bütçe ve dış ticaret açıklarının azaltılması, sanayi kalkınmasının sağlanması, istihdam olanaklarının arttırılması ve böylece işsizlik problemine çözüm bulunması vb. politikalar iki sanayileşme stratejisinin de temel amaçları arasında yer almaktadır. İki strateji arasındaki temel fark, ithal ikameci sanayileşme

19 Egeli, a.g.m., s. 153.

(26)

12 stratejisinin ithalat miktarını azaltmayı amaçlaması ve ihracata dayalı sanayileşme stratejisinin ise ihracatı artırmayı amaçlamasıdır.21

İhracata yönelik sanayileşme stratejisinin üstünlüklerine bakıldığında; bu stratejinin ihracatı teşvik edici yönde bir etki yarattığı, kamusal kaynakların karşılaştırmalı üstünlük sağlanan alanlara yönlendirdiği, özellikle işsizliğin oldukça yüksek boyutlarda olduğu ülkelerde istihdamı arttırıcı yönde bir rol oynadığı ve ülkelerin dış ticaret hacmini önemli ölçüde artırdığı görülmektedir.22 Bunların yanı sıra, ihracata yönelik sanayileşme stratejisi iç piyasalarda meydana gelen talep sıkıntısının aşılmasında önemli bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır.

İhracata yönelik sanayileşme stratejisinin diğer bir olumlu etkisi de yurt içi piyasalarda yaşanan talep sıkıntısının aşılmasına yönelik olacaktır. Günümüzde gelişmekte olan pek çok ülkede talep yetersizliği nedeniyle bazı sektör ve/veya sektörler yok olma tehdidiyle karşı karşıyadır. Bu nedenle, ihracata yönelik sanayileşme stratejisi, ülkelerin dış piyasalardaki avantajları değerlendirmeleri ve talep sıkıntısını aşabilmelerini sağlamada önemli bir rol oynayacaktır.23

İhracata yönelik sanayileşme stratejisi, ülkelerin ekonomik ve teknolojik yönden dinamizm kazanmasına yol açmaktadır. İhracata yönelik sanayileşme stratejisi ile ihracat önemli ölçüde artacağından, ülkelerin dış ülkelerle olan ilişkileri artacağından özellikle teknoloji transferinin önü açılmış olacaktır. İhracata yönelik sanayileşme stratejisi korumacı bir politika izlemediğinden dolayı üreticilerin davranışlarında ve üretim yapısında önemli değişimlere yol açacaktır. İhracata yönelik sanayileşme stratejisi sayesinde dış ticarete yönelen firmalar, dış piyasalarda faaliyet gösteren firmalar ile rekabet edebilmek için yenilik yapma, yeni ürün ve/veya üretim teknikleri geliştirme ve verimli bir şekilde faaliyet gösterebilme konusunda önemli çabalar sarf ederler.24

İhracata dönük sanayileşme stratejisi ülkelere sağladığı diğer bir avantajda dış krizler konusundadır. Özellikle geniş çaplı krizlerin yaşandığı dönemlerde, ihracatçı bir tavır sergileyen ülkelerin kriz ortamlarına ayak uydurabilmesi içe kapanık ülkelere oranla daha kolay olmaktadır. Ünlü iktisat bilimci Balassa tarafından yapılan araştırmalara göre, dış krizler ihracata yönelik sanayileşme stratejisi uygulayan ülkelerin gayri safi milli

21 Egeli, a.g.m., s. 153. 22 Kreuger, a.g.e., s. 286 – 287. 23 Seyidoğlu, a.g.e., s. 428. 24 Egeli, a.g.m., s. 155.

(27)

13 hâsılalarını, içe dönük ülkelere oranla daha olumsuz yönde etkilemektedir. Fakat ihracata yönelik sanayileşme stratejilerini uygulayan ülkeler sanayileşme konusunda gösterecekleri başarılı performans ile bu açığı en kısa zamanda kapatmaya yetecektir. İhracata yönelik sanayileşme stratejisi uygulayan ülkelerin dış şoklara karşı daha başarılı olmasının nedenleri aşağıdaki şekilde açıklanabilecektir.25

a. İhracata yönelik sanayileşme stratejisi içerisinde ithalat hacmi içerisinde yerli üretim konusunda da rekabet eden mallar da bulunmakta ve bu mallar hammaddelerden hazır tüketim mallarına kadar geniş bir yelpaze içerisinde yer almaktadır. İçe dönük ülkelerde ise iç piyasalarla rekabet edebilecek ithalat yasaklanmakta ve ithalat büyük ölçüde hammadde, ara mamuller ve makinelerle sınırlı kalmaktadır. Bu nedenle ihracata yönelik sanayileşme stratejileri uygulayan ülkelerin ihracatı kısıtlaması daha kolay olacaktır. b. İhracata yönelik sanayileşme stratejilerini uygulayan ülkelerde faaliyet

gösteren işletmeler dış pazarlarda meydana gelen değişmeleri yakından takip ettiklerinden, bu değişimlere en kısa zamanda cevap verebilmektedir. Fakat içe dönük strateji benimseyen ülkeler, dış piyasalardaki yeniliklere ayak uydurabilme konusunda yeterli bir performans sergileyememektedir. c. İhracata yönelik sanayileşme stratejileri uygulayan ülkeler üretim ve maliyet

konusunda önemli avantajlar elde etmektedir. Fakat içe dönük stratejiler uygulayan ülkeler bu avantajlardan yeterince yararlanamamaktadır.

İhracata yönelik sanayileşme stratejisi uygulayan ülkelerde, bu stratejinin başarıya ulaşması için iki önemli şartın gerçekleşmesi büyük önem taşımaktadır. Bunlardan birincisi, ihracatın özendirilmesi konusunda yeterli teşvikin sağlanmasıdır. Ülkeler ihracatı özendirdikleri ölçüde dış ticaret konusunda başarılı olabilecektir. İhracata yönelik sanayileşme stratejisinin başarılı olabilmesi için gereken ikinci şart ise istikrarlı ve ihracatçıyı tatmin edecek bir döviz kurunun sağlanmasıdır.

1.1.3. Dünyada ve Türkiye’de Sanayinin Tarihsel Gelişimi

“İskoç (İngiliz) iktisatçı ve düşünür Adam Smith (1723 – 1790), 1776’da “Milletlerin Zenginliği” adlı kitabını yayımlamasıyla modern iktisadın temellerini attı. Adam Smith, rekabete dayanan piyasa mekanizmasının “görünmez bir el gibi” toplumun işleyişini

25 Bela Balassa, (1978), “Exports and Economic Growth: Further Evidence”, Journal of Development

(28)

14 düzenleyeceğini, bireylerin kendi çıkarları doğrultusunda özgürce davrandıkları sürece ulusal zenginliğini sürekli artacağını, piyasaya yapılacak her türlü müdahalenin ekonominin doğal işleyişini bozacağını ve toplumun yararının en yüksek seviyeye çıkmasını engelleyeceğini savunuyordu.

Adam Smith’in modern ekonomi teorisi öncesinde, 17. yüzyılda, Descartes (1596 – 1650) modern felsefenin, Galileo (1564 – 1642) ve Newton (1642 – 1727) Modern

Bilimin temel ilkelerini ortaya koymuşlardı. 1765’de J.Watt’ın, Newcomen’ın atmosferik buhar makinesini geliştirerek daha verimli bir makine yapmasıyla, İngiltere’de Sanayi Devrimi’nin felsefi, bilimsel, teknik (henüz teknoloji değil) ve ekonomik alanlarda teorik çerçeveleri kurulmuş ve modern sanayinin bütün şartları hazırlanmıştır.

Modern bilim devrimi 17. Yüzyılın son çeyreğinde ;(1687 Newton’un Principia’yı yayımlaması) oldu. Sanayi Devrimi 18. yüzyılın ikinci yarısında başladı. 1764 – 1782 yıllarında, James Watt, Newcomen’in atmosferik buhar makinesini ticari olarak kullanılabilecek düzeyde geliştirdi. (1765 – 1850) dönemi Sanayi Devrimi dönemi olarak bilinir. Sanayi Devrimi, (modern) bilimi temel alan bir teknolojiye dayalı olarak değil, ustalık geleneği temelinde doğdu ve gelişti. Teknolojinin bilime dayalı olarak ortaya çıkan ilk ürünü, 1871 yılında elektrik motorunun yapımıyla gerçekleşti. Elektrik motoru, 1820 – 1830 yıllarında Danimarkalı bilim adamı H.C. Oersted ve İngiliz fizikçi Faraday’ın yaptıkları bilimsel buluşlarına dayalı olarak, 1831 yılında Amerikalı Fizikçi B. Joseph Henry tarafından yapılmıştır. Bu olay teknoloji ve teknoloji ürününün bilimsel bilgiye dayalı olarak, onun sonucu olara ortaya çıkmaya başlamasının başlangıcı sayılmaktadır. O halde Sanayi Devrimi dönemi sonuna doğru teknoloji, bilim temeli üzerine dayalı olarak üretilmeye başlanılmıştır.

Sanayi Devrimi öncesi üretim, basit aletlerle ve aile üyelerinin katılımıyla evlerde ya da atölyelerde yapılıyordu. Üretimde kullanılan enerji kaynağı insan ya da hayvan gücü yani kas gücü idi. Sanayi Devriminden sonra, üretim makinelerle ve ev dışında fabrikada yapılmaya başlandı. 18. yüzyılda karmaşık makineler yapıldı. Daha sonra bu makineler, buhar makinesinin icadı ve geliştirilmesine paralel olarak buhar gücüyle çalıştırılmaya başlandı. Sanayi Devrimi İngiltere’den başlayarak dünyanın başka yerlerine yayıldı. İngiltere 19. yüzyılın ortalarına kadar bütün ülkelerden önde oldu. 1765 – 1850 Sanayi Devrimi döneminde İngiltere, “dünyanın atölyesi” olarak anılır. İngiltere’yi Belçika ve Fransa izledi. 19. yüzyılın son 30 yılında, Almanya ve ABD kendi sanayi devrimlerini

(29)

15 gerçekleştirdiler. 20. yüzyılın başında da SSCB ve Japonya sanayileşti. 20. yüzyılın ortalarında Sanayi Devrimi Çin ve Hindistan gibi ülkelere de yayıldı.

İngiltere’de maden ocaklarını basan suyun tahliye sorununa çözüm bulmak için Thomas Savery (1650 – 1713), 1698’de ilk buhar makinesini (buhar pompası) icat etti. Bunu Newcomen’in 1712’de atmosferik buhar makinesinin imali izledi. 1765’de James Watt tarafından geliştirilen buhar makinesinin ticari üretimine geçildi. 1802 yılında Trevitchik tarafından geliştirilen yüksek basınçlı buhar makinesi, kısa bir süre sonra gemilere ve tren tekerlekleri üzerine yerleştirilmiştir. Böylece fosil yakıtlarından kimyasal enerjiyi dönüştürerek elde edilen mekanik enerji üretim ve ulaşmada kas gücünün yerine geçmiş ve donanım (makine – teçhizat, hardware) sermayenin asli ürünü haline gelmiştir. Toprağın yanında parasal sermaye, hammadde, donanım ve emek başlıca üretim faktörleri ulaştırmaya başlamıştır.

Buhar makinesinin geliştirilmesinden önce sanayide su ve rüzgâr gücünden yaralanılırdı. 1870’lerden sonra sanayide güç kaynağı buhar enerjisi oldu. Sanayi Devriminin öncü sanayilerinden olan tekstil sanayisinde, İngiltere’de bir işçi olan John Kay’ın, 1733’de icat ettiği “uçan mekik” adı verilen düzenek dokuma makinelerinin hızını artırdı. Dokuma hızının artmasıyla daha fazla ipliğe ihtiyaç doğdu. 1766’da Hargreaves, birkaç ipliği aynı anda daha hızlı eğirebilen iğlik eğirme makinesini (spinning jenny) yaptı. 1769’da Richard Arkwright su gücüyle çalışan eğirme tezgâhını (water frame), 1779’da Samuel Crompton “eğirme katırı denen” bir eğirme makinesi yaptı. Böylece dokuma ipliği üretiminin hızla artması dokumacılık alanında yeni buluşları zorladı. 1785’de Edmund Cartwright’in icat ettiği su gücüyle çalışan mekanik dokuma tezgâhı, dokuma sanayisinin hızla gelişmesine yol açtı. 30 yıl içerisinde bu tezgâhlar hem pamuklu hem de yünlü dokuma sanayilerinde yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandı. Makineleşme ile birlikte, işsiz kalan ya da düşük ücretle çalıştırılan zanaatçılar makineleşmeye karşı direnmeye başladılar. 18. yüzyılda dokuma tezgâhlarının kırılmasına öncülük eden Ned Ludd’dan adını alan Luddit hareket, 1811’de İngiltere’de Nottingam yöresinde dokuma iş kolunda başladı ve öteki sanayi bölgelerine yayıldı. Makine kırıcılarının hareketi şiddetle bastırıldı, hareketin birçok önderi asıldı. Makineleşmeyi ve işsizliği protesto eden ayaklanmalar sert biçimde bastırıldı.

Sanayi Devrimiyle birlikte, büyük sanayi kentleri kuruldu. 18. yüzyıl sonu ile 19. yüzyıl başında İngiltere’nin artan nüfusunun önemli bir miktarı sanayide çalışmaya

(30)

16 başladı. Tarım alanında da ileri teknolojilerin kullanılmasıyla küçük çiftçiler topraklarını satıp kentlere göç ederek sanayi kesiminde iş aramaya başladı.

Kentlerin büyümesi, çok sayıda sorunu da beraberinde getirdi. Evler kalabalıklaştı, elektrik henüz aydınlatmada kullanılmadığından, şehirler, kasvetli sokaklar ve sıkışık evlerden oluşuyordu. Uzun yıllar insanlar temiz içme suyundan ve kanalizasyon sisteminden uzak kaldılar. Manchester’da 1840’larda, 212 kişiye bir tuvalet düşüyordu. Salgın hastalıklar yaygındı. Günlük çalışma saati 13 – 14 saat idi. Çocuk işçiler kullanılıyordu. İnsanca yaşam için verilen mücadeleler sonucunda, 19. yüzyılın sonuna doğru çıkartılan yasalarla belli iyileşmeler sağlandı.

19. yüzyılın ikinci yarısında meydana gelen teknik ilerlemeler; elektrik motoru, içten yanmalı motor, elektrik ampulü, telefon, telsiz, telgraf gibi icatlara dayalı sanayiler dünya ekonomik sistemini değiştirdi. Bu yeni dönem İkinci Sanayi Devrimi dönemi olarak adlandırılır. Nükleer enerji ve elektrik endüstrisi ekonomik sisteminde bir başka yeni evrime yol açmıştır. Bu sonuncu dönemde bilgisayar ve elektronik sanayisi veya kısaca bilgi teknolojileri sanayisi öncekilerden çok farklı niteliklerde yeni bir endüstri süreci başlatmıştır. Bu, üçüncü endüstri devrimi dönemi olarak adlandırılabilir. İkinci sanayi devrimi ile ilgili endüstriler daha az enerjiye ihtiyaç gösteren sanayilerdir. Endüstride ve elektrik üretiminde (buhar makinesiyle dinamoyu çalıştırmak yoluyla) en yaygın enerji kaynağı kömür idi. Organik kimyasallar çoğu kez kömür katranından çıkarılmaktadır. En büyük kömür kullanıcısı endüstrilerden biri olan demir ve çelik endüstrileri 1856’da İngiltere’de ham çelik üretiminde Henry Bessemer ve 1867’de Almanya’da William Siemens (elektrik mühendisi Werner Siemens’in kardeşi) tarafından yeni prosesler önerildi. Her iki proseste demir filizindeki yüksek kükürt oranı sorunlara yol açıyordu. Kükürt problemi İngiltere’de 1879’da Gilchrist – Thomas tarafından çözüldü. Çelik yapımında uygulanan bu gelişmeye, en önemli bilime – dayalı icat olarak bakılır.”26

Bugün ise bilim ve teknolojide yaşanan güçlü gelişmeler devam etmektedir. Günümüzde sanayi sektöründe yapılan üretimin büyük bir kısmı bilgisayarlar tarafından yönlendirilmektedir. Üretimde bireysel emeğin ve becerinin en asgari düzeye inmesi makineleşmenin yanı sıra nitelikli işgücüne olan ihtiyacı da üst seviyelere taşımıştır. Burada nitelikli işgücü kavramıyla ifade edilmek istenen, bilim ve teknolojik gelişmelere

26 Durmuş Günay, (2002). “Sanayi ve Sanayi Tarihi”, Mimar ve Mühendis Dergisi, Sayı: 31, İstanbul, s. 8 –

(31)

17 hızla uyum sağlayan, bilişim teknolojilerini iyi kullanan ve üretim ve yenilikçilik konusunda yaratıcı işgücüdür.

Ülkemizde ise sanayinin kurulma dönemi 1839 yılında başlayan Tanzimat Hareketlerine dayanmaktadır. Bu yıllarda havuz, tersane, demirhane gibi tesisler kurularak sanayileşme konusunda ilk çalışmalar yapılmıştır. Ancak gerek tüm dünya ülkelerini etkisi altına alan Endüstri Devrimi gerekse XVI. yüzyılda Avrupa Devletleri ile imzalanan kapitülasyonlar nedeniyle sanayileşme başarısı konusunda ciddi problemler ortaya çıkmıştır. Özellikle kapitülasyonlar nedeniyle gümrük vergilerinin yükselmesi Avrupa Devletleri ile rekabeti olumsuz yönde etkilemiş ve bu gelişmelerin etkisiyle pek çok fabrika önemli boyutlarda zarar ederek kapanmıştır. Nitekim 1915 yılında yapılan sanayi sayımında ağırlıklı olarak İstanbul, Bursa, İzmir, Uşak ve Manisa gibi şehirlerde faaliyet gösteren 269 adet tesisin olduğu ortaya çıkmıştır. Bu tesislerin 20 tanesi çimento sektöründe, 55 tanesi tütün sektöründe, 75 tanesi dokuma sektöründe ve 88 tanesi de gıda sektöründe faaliyet göstermekte idi. Bu dönemde sanayi tesislerinin Batı Anadolu’da yoğunlaştığı görülmüştür. Lozan Antlaşmasının imzalanması ile birlikte kapitülasyonlar kaldırılmış ve bu gelişmenin sanayileşme sürecindeki olumlu etkileri kısa zamanda hissedilmiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra İzmir’de toplanan 1. İktisat Kongresi’nde sanayileşme ve özel sektöre tam destek verilmesi konusunda önemli kararlar alınmış ve alınan bu kararları takiben sanayi sektörünün desteklenmesi amacıyla, 1923 yılında Türkiye İş Bankası, 1924 yılında Sanayi ve Maadin Bankası kurulmuştur. 1927 yılında yapılan sanayi sayımında ülkemizdeki sanayi tesislerinin sayısının 65.000 civarında olduğu tespit edilmiştir. Bu tesislerin % 43,5’i tarım, % 23,8’i dokuma, % 22,6’sının ise maden ve makine tamiratı sektöründe faaliyet göstermekte idi.27

Cumhuriyetin kurulmasından 1950’li yıllara kadar geçen süreçte liberal bir dış ticaret anlayışı ve sanayileşme politikası uygulayan ülkemizde özellikle 1953 yılında ortaya çıkan döviz darboğazı ve dış ticaret açıkları nedeniyle sanayileşme konusunda ithal ikamesine dayalı sanayileşme stratejisinin benimsenmesine karar verilmiştir. Bu dönemde çeşitli ürünler üzerindeki kotalar, ithal yasakları ve yüksek gümrük vergileri uygulanarak ithalat engellenmeye ve ithal edilen malların yurt içinde imal edilmesi teşvik edilmeye çalışılmıştır.28 Ülkemizde özellikle 1960’lı ve 1970’li yıllarda ithal ikameci sanayileşme stratejisinin yoğun olarak uygulandığı görülmüştür. Aslında ülkemizde ithal ikamesine

27 Gözenç, Gümüş ve Ertin, a.g.e., s. 165 – 166.

(32)

18 dayalı sanayileşme stratejisinin uygulanmaya başlanmasının planlı dönemin başlangıcına kadar uzandığı söylenebilecektir. 1963 – 1967 yıllarını kapsayan Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ve 1968 – 1972 yıllarını kapsayan İkinci Beş Yıllık kalkınma planlarında çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren yüzden fazla fabrikanın kurulması öngörülmüştür.29 “Planlı dönemin başında gıda ve tekstil gibi dayanıksız tüketim mallarının ithalatı, yerli üretimle ikame edilmiş, başka bir deyişle ithal ikamesinin ilk aşaması tamamlanmıştır. Ancak, 1963 – 1980 dönemini kapsayan ithal ikamesine dayalı sanayileşme döneminde, ikinci aşama olan ara ve yatırım malları üretimine geçilememiştir.”30

İthal ikameci sanayileşme stratejisinin uygulandığı dönemdeki gelişmelere bakılığında yatırım ve istihdamın gelişiminde önemli bir aşama kaydedilmesine rağmen, sanayi sektörünün dışa bağımlılıktan kurtulamadığı ve hatta daha fazla dışa bağımlı hale geldiği görülmüştür. 1963 – 1977 yılları arasındaki dönemde tarımsal ürünlerindeki artış hızı % 3 – 4 iken, sanayi ürünlerindeki artış hızı % 10 seviyelerini aşarak tarım sektörünü geride bırakmıştır. Fakat 1977 – 1980 yılları arasındaki dönemde sanayi ürünlerindeki artış hızının 1,9’lara kadar gerilediği görülmüştür. Bu durumun temel nedeni 1973 yılında ortaya çıkan Petrol Krizi ve 1974 yılında yapılan Kıbrıs Barış Harekâtı’nın olumsuz etkileridir. Bu dönemde sanayileşme ve üretim konusunda dengesiz bir gelişim ortaya çıkmış ve tüketim mallarının ikamesi konusunda başarı sağlanırken ara ve yatırım mallarının ikamesinde daha da dışa bağımlı hale gelinmiştir.31

1980’li yıllara gelindiğinde ithal ikamesine dayalı sanayileşme stratejisinin olumsuz etkileri gerek sanayi sektörünü gerekse ekonomiyi olumsuz bir yönde etkilemiştir. Bu stratejinin planlı bir şekilde hayata geçirilemeyişi sonucunda enflasyon üst seviyelere tırmanmış ve dış ödemeler konusunda çok ciddi krizler ortaya çıkmıştır. Yaşanan bu istikrarsızlı ortamı nedeniyle ithal ikameci sanayileşme stratejisinin uygulanmasından vazgeçilmiş ve 24 Ocak kararları ile ihracata dayalı sanayileşme stratejisine geçilmesi kararlaştırılmıştır. 24 Ocak kararları ile özel sektörün kalkınmasına öncelik verilmiş, yabancı sermayenin ülkemize yatırım yapmasının sağlanması için ciddi çalışmalar

29 Egeli, a.g.m., s. 156 – 157. 30 Özbey, a.g.m., s. 3.

31 T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı, (1985), “Temel Ekonomik Göstergeler Raporu”, DPT

(33)

19 yapılmış ve dinamik bir ekonomik yapı oluşturularak, ihracatın desteklenmesi amaçlanmıştır.32

24 Ocak 1980 tarihinde uygulamaya konulan istikrar önlemleri sayesinde, negatif bir performans sergileyen büyüme hızı % 4,1’e yükselmiştir. Bu iyileşmenin en önemli nedenlerinden bir tanesi de sanayi sektöründeki atıl kapasitenin değerlendirilmesidir. Bu gelişmeler sonucunda 1980 – 1988 yılları arasında % 8,8’lik bir büyüme hızı yakalanmıştır.33 1980’li yıllarda ithalatın liberalleştirilmesi konusunda yoğun çalışmalar yapılmıştır. 1981 yılında ithalat kotaları kaldırılmıştır. 1984 yılında alınan kararla I ve II sayılı listeler kaldırılarak bu listelerin yerine ithali yasak ve ithali izne tabi mallar konusunda çalışmalar yapılarak bu konuda yeni listeler hazırlanmıştır. Bu listelerin dışındaki mallara ithalat serbestîsi getirilmiştir. Fakat 1988 yılında sanayi sektöründe tam kapasite yakalanarak mevcut kapasite sınırına ulaşılması ve kamu açıklarının giderek artması nedeniyle ortaya çıkan enflasyonist baskılar nedeniyle 1989 yılındaki büyüme hızı % 1,6’ya gerilemiştir. 1982 yılından sonraki dönemde sanayi sektöründeki büyüme performansı devam etse de, büyüme hızlarındaki ani iniş ve çıkışlar sanayileşme konusunda uygulanan politikaların dengesizliği konusunda önemli ipuçları vermiştir. Bu dönemde özellikle iç piyasalardaki talebin artış göstermesi ihracatçı firmalarında yurt içi pazarlara yönelmesine neden olmuş ve bu gelişmeler ışığında tüketim harcamalarını uyarmak ve bunları kısa süreli yabancı kaynaklarla finanse etme politikası nedeniyle tarihte “5 Nisan 1994” ismiyle anılan bunalım yaşanmıştır.34

Sonuç olarak inişli ve çıkışlı bir performans sergileyen sanayi sektörü ekonomik krizlerin olduğu yıllar dışında pozitif bir seyir izlemiştir. Sanayi sektörünün yüksek katma değer yaratacak şekilde üretim yapması, ihracat performansında ve bu performansın en önemli payın imalar sanayisi olması konusunda ciddi gelişmeler yaşanmıştır. Sanayi katma değerinde yıllık ortalama büyüme, 1980 – 1990 döneminde % 6,6, 1990 – 2000 döneminde % 4,2 olmuştur. Bu büyüme oranı şubat krizinin yaşandığı 2001 yılında % - 7,5 olarak gerçekleşirken, 2002 yılında yeniden % 9,4 seviyelerine yaklaşmıştır. 1980’li yıllarda sanayinin GSMH içerisindeki ağırlığı % 18,3 iken bu ağırlık 2000’li yılların başında % 25,6’ya yükselmiştir. İmalat sanayisindeki büyüme ise 1980 – 1990 döneminde ortalama %

32 Taner Berksoy, (1982), “Uluslararası Ticaret, İktisadi Kalkınma ve İthal İkamesi”, Toplum ve Bilim, No:

12, Ankara, s. 525.

33 Ahmet Demir, (1992), “Türk İmalat Sanayinde Sektörel Risk Değerlendirilmesi, Sektörel Gelişme

Stratejileri”, 3. İzmir İktisat Kongresi, DPT, Ankara, s. 13.

34 Nevzat Güran, (1990), “Dışa Açılma Sürecinde Türkiye Ekonomisinin Rekabet Gücü”, DPT Yayını,

(34)

20 7,1 olurken bu oran 1990 – 2000 döneminde % 4,2’ye gerilemiştir. Bu oran 2001 yılında % - 9,5 ve 2002 yılında ise % 10,9 olarak gerçekleşmiştir. Sanayideki gelişmelerin en önemli etkileri dış ticaret konusunda yaşanmıştır. Toplam ihracat özellikle 1980’li yıllardan sonra önemli bir artış göstermiş ve 1980’li yıllarda 2,9 milyar dolar seviyelerinde gerçekleşen ihracat rakamları 2000’li yılların başında 35,8 milyar dolar seviyelerine ulaşmıştır. Sanayileşme süreci istihdamın arttırılması konusunda da olumlu gelişmelerin sağlanmasına yol açmıştır. Nitekim sanayi sektöründe yaratılan istihdamın payı 1980’li yıllarda % 11,6 iken bu oran 1990’lı yıllarda % 15,6’ya, 2000’li yılların başında ise % 19,5 seviyelerine ulaşmıştır.

1.1.4. Kalkınma Kavramı ve Önemi

Bilindiği üzere dünya ülkeleri arasında zenginlik düzeyleri açısından önemli farklılıklar bulunmakta, bu ülkelerden zengin olanlarına gelişmiş ülkeler, fakir olanlarına ise az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler adı verilmektedir. Bu durumun doğal bir sonucu olarak, zengin ve fakir ülkeler arasında ciddi bir ekonomik rekabet bulunmakta ve fakir ülkelerin zengin ülkelere yetişmek yani kalkınmak gibi bir sorunlarının olduğu gerçektir.35

Son yıllarda sıkça duymaya alıştığımız kalkınma kavramı ekonomik ve sosyal yaşamın şekillenmesinde büyük bir önem taşımaktadır. Kavram; ekonomik, siyasal sosyal, kültürel vb. birçok alanda gelişme darboğazlarının aşılmasında çok etkin ve radikal çözümler getirmesi nedeniyle toplumların ilgi odağı haline gelmiştir. Kalkınmanın kendiliğinden ortaya çıkan bir kavram olmadığını vurgulamakla birlikte bu kavramın uzun yıllar süren ve birçok ekonomik faaliyeti kapsayan geniş bir süreç olduğunu ifade etmek faydalı olacaktır. Çalışmanın devamında kalkınma kavramı izah edilmeye çalışılacak ve sanayi sektörü ile yakından ilişkili sürdürülebilir kalkınma, bölgesel kalkınma ve sanayi kalkınması gibi kavramlardan bahsedilecektir.

Kalkınma kavramı çok geniş bir anlam ifade etmekle birlikte, ekonomik literatürde bu kavram üzerine geniş tartışmalar yapılmış ve kavramın çok çeşitli unsurlarla ilişkileri kurulmuş, farklılıkları incelenmiştir. Bu incelemeler ışığında, ekonomik ve ekonomik olmayan tüm kavramları kapsayacak bir kalkınma tanımının yapılması güç gözükmektedir. Fakat kalkınma kavramı ile ilgili olarak yapılacak tanımın tam da buradan; ekonomik ve

35 Erdinç Gönenç, (1991), “Kalkınma Sürecinde Tarımın Yeri”, Mülkiyeliler Birliği Dergisi, Sayı: Mayıs –

Şekil

Grafik 2.2. Yeni Şirket Kurma İşlemleri ve Maliyetleri (2006)  Kaynak: Dünya Bankası Doing Business Veri Tabanı, (www.doingbusiness.org)
Grafik 2.5. Çalışanların Eğitimi (2006)  Kaynak: Uluslararası Yönetim Geliştirme Merkezi (IMD)
Grafik 2.6. Türkiye ve OECD Ülkelerindeki Nihai Kullanıcı Elektrik Fiyatları Kaynak: Güney (2005)
Grafik  2.9’da  ise  ülkemizde  kişi  başına  yapılan  AR  –  GE  harcamaları  ($)  olarak  ifade  edilmiştir
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Akdeniz Bölgesi’ndeki illerde İŞKUR tarafından 2005, 2006 ve 2007 yıllarında düzenli olarak verilmiş olan işgücü yetiştirme kurslarının, MEGEP tarafından yapılmış olan

Firmaların NACE kodları araştırılmış % 16 oranla en çok makine ve teçhizat hariç, fabrikasyon metal ürünleri imalatı (NACE-25) sektöründe faaliyet gösterdikleri

• OSB’nin diğer OSB’ler ile karşılaştırılması için gerçekleştirilmiş herhangi bir karşılaştırma çalışması veya eski bir çalışmaya istinaden uygulanmakta olan

GEÇİCİ MADDE 13 - (EKLENMİŞ MADDE RGT: 01.07.2017 RG NO: 30111 KANUN NO: 7033/60) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce mer'i plana göre yapılaşan sanayi

İlgili mevzuatta öngörülen süre ya da işlendikleri amaç için gerekli olan saklama süresinin sonunda kişisel veriler, Konya Organize Sanayi Bölgesi

 OSB Uygulama Yönetmeliğinin 55’inci maddesi birinci fıkrasına göre, arsa tahsislerinin onaylı parselasyon planına göre alt yapısı tamamlanmış alanlarda müteşebbis

Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu olan OSBÜK, her yıl OSB’lerde faaliyet gösteren firmaların ihracat, iç ticaret, istihdam, yatırım, Ar-Ge gibi alanlarda

Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünden alınan yazıda; ulusal koordinatörlüğünü KOSGEB’in yürüttüğü ve Avrupa Birliği’nin 2014-2020 yılları