• Sonuç bulunamadı

Cahit Sıtkı Tarancı'nın bir hikayesi:Bir adam

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Cahit Sıtkı Tarancı'nın bir hikayesi:Bir adam"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

r*»-Kapıdan çıkınca, sihirli bir adaya ayak bas­ mış gibi, içinde tatlı bir gıcıklanma duydu. Gü­ neşli ve ılık hava, masmavi uzanan gökler, çi­ çek açmağa başlıyan ağaçlar, saksılariyle, uy­ kudan henüz uyanmış genç kızlarının mahmur gözleriyle gülümsiyen pencereler, karşı çeşme­ nin önünde sıra bekliyen Anadolu uşağı saka­ lar, güle konuşa mekteplerine giden talebeler, daireye geç kaldım sanarak koşuşan koskoca adamlar, güneşin yer yer okşadığı, parıldat­ tığı, her taşının altında bir hâtıra hâzinesi gö­ mülü duran bu alışılmış sokak, bütün bunlar beynini bir afyon gibi sararak kabini yaşamak aşkile çarptırdı. Adımlarına bir kanat sür’ati verdi. Caddede, evvelâ postahaneye uğradı, ge­ ce annesine yazdığı mektubu pullayıp kutuya attı, içinden annesine hasretli öpücükler gön­ derdi ve. her günkü kahvesinin yolunu tuttu. Her adımını, bir kadeh rakı yuvarlar gibi, istek ve keyifle atıyordu. Kahveye girdi, köşedeki masasına oturdu, okkalı kahvesini tazelediği sigarasile içti, ocakçı ile havanın güzelliğin­ den, harp çıkıp çıkmıyacağından konuştu, ga­ zetesini okuduktan sonra, dışarının davetine dayanamıyarak kalktı, zaten saat dokuza ge­ liyordu, bankaya ancak yetişebilirdi, tramvaya bindi, boş yer olduğu halde, önden ikinci sırada oturan siyahlı bir kadının iri gözlerine olan­ ca hızile dalabilmek için ayakta durmağı ter­ cih etti. Bu kadın! Ona sahip olabilmek için neler yapmazdı! Karaköyde inmek mecburiye­

tine bayağı canı sıkıldı. Bankaya gitmediği

takdirde kıstelyevm yaparlardı. Kadım tram­ vayda bırakarak indi, hapishaneye kendi aya- ğile giden bir hırsız gibi bankaya girdi, defte­ re imza attı ve yerine oturdu. Hep ayni kâğıt­ lar, ayni hesaplar, ayni tatsız meşgale. Fakat,

yaşamak için, kahve içmek, yemek yemek

tramvaya binmek için, bu fedakârlığa katlan­ mak zaruriydi, öğleye kadar çalıştı, öğle dü­ düğü çalar çalmaz, ilk fırlıyan kendisi oldu. Ha­ va sabahki güzellikte devam ediyordu. Banka­ nın yakınındaki lokantasına girdi, döner keba­ bını, az pilâvını, revanisini yedi, birinci nevi sigarasını yaktı, oh! bu sigaranın keyfi için bankanın kasvetine pekâlâ katlanabilirdi. Köp­ rüye doğru yürüdü, güneşli, güzel günlerde caddeler, meydanlar ve kalabalık ne kadar da

sevimli oluyor! Kadıköy iskelesinde tamdık

bir genç kızla karşılaştı, ufak tefek, esmer, şirin bir kız. Arasıra vapurda beraber oturur­ lar, tatlı tatlı konuşurlardı. Aralarında belki aşk denen o dehşetli bağ yoktu, fakat arkadaş­ tılar, birbirlerinden hoşlanıyorlardı. Ayak üstü

muhabbet ettiler, genç kıza Melek sinema­

sında başlıyan güzel bir filmden bahsetti, er­ tesi gün iki buçukta -ertesi gün cumartesiy­ di- sinemanın kapısı önünde buluşmak üzere ayrıldılar. Ertesi güne asgarî beş lira bulmak lâzımdı. Bahçekapıda bir ticarethanede çalı­ şan bir arkadaşında on lira alacağı vardı. Ona uğradı ve ertesi gün saat bir için kendisine beş lira hazırlamasını rica etti. Saat ikiye on vardı, tekrar köprüyü geçerek bankaya gitti ve akşam altıya kadar hakikî hüviyetinden u- zak bir adam olarak yaşadı. Altıda ışıklı cad­ deye ayak basar basmaz akşamın serin ve ferahlatıcı havası ciğerlerini istilâ etti. Tü­

nelden Beyoğluna çıktı, kitapçıya uğradı, on

gün evvel ısmarladığa kitapların gelip gelme­ diğini sordu, kitabçı “ yarınki posta ile gele­ ceğini umuyorum” cevabında bulununca, ye­ ni kitablara bir göz gezdirdikten sonra çık­ tı, terziye uğradı, on beş gün evvel ısmarla­ dığı lâciverd elbisesini alacaktı, fakat terzi, meslektaşlarına hâs bir atlatma itiyadile, hazır olmadığını, yarın tekrar uğramasını özür di­ leyerek rica etti. Tekrar caddeye inince, bu

saatte nereye gidilir diye ea küçük bir tered­

düde düşmeden meyhaneyi boyladı. Akşamcı değildi, fakat ya çok neş’eli, yahud efkârlı olduğu akşamlar, içinde dehşetli bir içmek ar­ zusu peyda olurdu. Yirm i dokuzluğunu, sev­ diği mezelerle, tatlı hâtıralarını yadederek iç­ ti. Karnı da doymuştu. Bir kahveye oturdu. Caddeden geçenleri seyrediyordu. Senelerden-

beri görmediği, eski bir mekteb arkadaşını

görünce camı vurdu, arkadaşı geldi, kucak­

laştılar, hatır, keyif soruldu, derslerden kaç­ maları, poker partilerini, imtihanlardaki kop- yeleri, gece yarıları bahçenin parmaklığından mektebe girmelerini, ilk aşklannı beraberce yâdettiler, kahveler, içilmiş, sigaralar üçüncü dördüncü defa olarak tazelenmişti. Ertesi ak­ şam, bir meyhanede buluşmak üzere ayrıldı­

lar. Saat on buçuktu. Taksimden tramvaya

bindi, eve gidiyordu, tramvayda, geçen gü­

nün bîlânçosunu yaptı, memnundu, yarın daha kesif yaşıyacak, hayattan daha fazla kâm a- lacaktı.

4

Ertesi gün bankada sandalyesi boştu. Me­ mur arkadaşları: “Bizimki gene bankayı as­

tı.” diye, hüküm veriyorlardı, öğleyin saat

birde, Bahçekapıdaki arkadaş, onun gelme­

mesini temenni ediyordu, çünkü beş lirayı bu­

lamamıştı. Ve gelmediğini görünce sevindi.

Saat iki buçukta, ufak tefek, esmer ve şirin kız, vapur arkadaşını bir çeyrek bekledi, gel-

miyeceğine kanaat getirince: “ Ne kaba ço­

cuk! Randevusuna sadık olmıyacağmı bilsey­ dim!’1’ diyerek, sinemaya yalnız girdi. Akşam,

kitabçı da, terzi de, müşterilerini beyhude

beklediler. Ne kitabları, ne de yeni elbiseyi al­ mağa gelen oldu. Eski mekteb arkadaşı, mey­ hanede demlenmeğe başlamış, onu bekliyordu. Çıkmadığını görünce: “ Ne kadar da değişmiş, dedi. Eskiden böyle değildi.” Ve içmesine de­ vam etti. Hiçbiri bilmiyordu ki, bekledikleri adam, dün gece tramvaydan indikten sonra, eve giderken, yıkık bir duvarın yanından geç­ tiği için, başına düşen ağır bir taşla beyni par­

çalanıp ölmüştür. Calıid Sıtkı T A R A N C I

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

This section of the study includes findings regarding the principal component analysis, item-total test correlation, upper and lower %27 total group analysis, reliability analysis and

Horng-tyan-wu " ( Alternanthera sessilis ( L. ) were investigated in the following experimental animal models.. ) and glutamate pyruvic transaminase ( SGPT) levels could be

Hemşirelerin mesleği isteyerek seçme durumları ile HMDÖ alt boyut ve toplam puan ortalamaları karşılaştırıldığında; mesleği isteyerek seçen hemşirelerin

arkadaşlık ilişkileri (b ir edebiyat dergisinin başında bulunmanın bu konuda insana vereceği sıkıntılar, üzüntüler sayısızdır) bakımından >-e önceden

ANKARA, ( H.A.) — Yıllar- dır yaşamakta olduğu Paris’, te verdiği demeçte komünist olmadığını söyleyen ve, «T ü r­ kiye'de ölmek istiyorum» de­ yip,

Metaforu temsil eden Mülteci (f) (%) toplam kodlar (f) (%) Olumsuz tutum 35 Bebek “Gelişmemiş, gelişime ihtiyacı var.” 1 1,9 2 3,8 36 kural “Çok sıkıyor.” 1 1,9 toplam

İbrahim paşa caddesinde, sağda Sarraf madam, Pilevne gazilerin­ den Lofçalı hacı berber, işkem­ beci Lambo, mahallebici Ahmet ağa, eczahane, Servet paşa

Farklı azot dozu ve sıra aralığının kişnişte verim ve verim unsurları üzerine etkisinin incelendiği bu araştırmada bitki boyu, dal sayısı, şemsiye