Cumhuriyet
70. YIL SAYI 24889
S A N A T
K U L T U R
M A G A Z İ N
T E L E V İ Z Y O N
28 KASIM 1993 PAZARİstanbul için artık hiçbir yetkilinin savunamayacağı bir kara leke haline geldi
Park Otel’e ilk kazma yann vuruluyor
OKTAY EKİNCİ______________
Y ann, Park Otel yıkılmaya başla nacak.
Öyle görünüyor ki, Park Otel’in yıkılması, salt bir yağma çirkinliği nin İstanbul’dan temizlenmesine yaramıyacak. Yıkımın kesinleşme siyle birlikte, kimlerin gerçekten kenti ve kamu yarannı gözettiği, kimlerin ise talan ve haksız kazanca hoşgörüyle baküğı ortaya çıkıyor.
İstanbul’un hemen tüm değerleri nin hukuk dışı yöntemlerle ranta dönüştürülmesini “çağdaş kent yö
netimi” sayıp alkışlayanlar, şimdi de
aynı rant ekenomisinin abidelerin den “en çirkininin” bile yıkılmasına dayanamıyorlar. “Yazıktır, günah
tır” diyerek hem Park Otel’i, hem de
simgelediği “talan düzenini” kurtar
maya çalışıyorlar...
Aslında, yapılan bir şeyi yıkmak, elbette ki hoş değil.
Hele, Türkiye gibi, tek kuruşun bile özenle değerlendirilmesi gere ken bir ülkede, milyarlar harcanan bir binayı yıkmaya kalkışmak, çoğu kimseye “hainlik” olarak bile görü nebilir.
Nitekim, toplumdaki bu duyarlı lığı “kullanmak” isteyen kimi çevre ler, Park Otel için bugüne dek yapı lan harcamaları -nedense- birden bire açıklamaya başladılar. Yapım cı firmadan öğrenerek aktardıkları na göre, şu ana kadar inşa edilen, iki blokdaki toplam 24 kat için 2 tlril-
yon lira gitmiş. Her bir kat ise orta
lama 83 milyara malolmuş... Gerçekten, bu rakamlar en az Park Otel’in görünüşü kadar
“ürkü-P
JLark
ark Ötekin ne yazık ki bugüne dek göz göre göre
büyümesine olanak sağlandı. Ne yazık ki önceden tanısı konduğu
halde kentten temizlenmesinde hep çekimser davranılmış bir tüm ör
gibi inatla yükseldi.
tücü”. Çoğu kimse, bu parasal tablo
karşısında İstanbul’u kurtarmak ye rine, rüyasında bile göremiyeceği ik trilyonu kurtarmayı isteyebilir; bu na kapılabilir.
Ne var ki, eğer o bina, toplumun haklarım ayrıcalıklı imar izinleriyle gaspederek yükselmişse, sahibinden başka herkese ve kentin tüm değer lerine giderilmesi olanaksız zararlar verecekse, bu zararlarıyla “bina dur
dukça” devleşecek bir kentsel hasta
lığın giderek kanserleşmesine yol açacaksa, hiç çaresi yok, o zaman geriye bir tek seçenek kalır; ve bu “ha
bis ur”, gecikmeden gerçekleştirile
cek bir operasyonla bünyeden çıkartılır, atılır...
Nitekim Danıştay’ın son karan da bu yöndedir ve salt şehircilik bili mine aykın olduğundan ötürü değil kamu yarannı çiğnediği ve kent için
“telafisi mümkün olmayan” zararlar
yarattığı için tüm plan, proje ve ruh sat onaylan yüksek yarg tarafından iptal edilmiştir.
Park Otel, işte bu nitelikleriyle, ne yazık ki bugüne dek göz göre göre büyümesine olanak sağlanmış ve yi ne ne yazık ki önceden tanısı kondu ğu halde kantten temizlenmesinde hep çekimser davranılmış bir tümör gibi Ayazpaşa’da inatla yükseldi. O
kadar ki, henüz daha “yarısına” bile ulaşmamışken, salt kent silüetindeki kara kütlesi ve ezici gövdesiyle, dün ya kenti olmakla övünen İstanbul için artık hiçbir yetkilinin savuna- mıyacağı bir “kara leke” haline gel di.
Bu açık gerçeğe karşın, yine de bi nanın yıkılmasına gizli ya da açık tu tumlarla karşı çıkanlara şunu da anımsatmak gerekiyor.
Eğer Park Otel ayakta kalırsa ve ister otel olarak, isterse herhangi bir başka amaçla kullanılmaya başla nırsa, yakın gelecekte bu kez tüm Ayazpaşa semti ve belki de Gümüş- suyu’na dek “koca bir mahalleyi” yıkmak gerekecek.
Çünkü Park Otel, henüz 15. katı görünen şimdiki büyüklüğüyle bile, yani geriye kalan 22 katından vaz
geçilse bile, hizmete girdiğinde çeke ceği trafik yükü ve alt yapıya indire ceği onarılmaz darbelerle, bu kez
“kendi yaşamı için” çevresini de öl
dürmek zorunda kalacak.
O nedenle böylesi bir binayı yık mak, “İstanbul’u yıkımdan kurtar
makla” eş anlama geliyor. Bugüne
dek harcanan iki trilyon lira ise, İs tanbul’un değeri yanında solda sıfır kalıyor. Ancak, bunu kavrayabil mek için de, “milli servet” denilince salt rant uğruna harcanan sermaye yi değil, İstanbul’un asıl servet oldu ğunu bilmek, buna inanmak gereki yor...
29 Kasım 1993 işte bu bilincin vc
duyarlılığın bayramı olarak belki de tarihe geçecek. Yıkımın birinci günü Park Ötel’in önünde buluşalım ve tarihi birlikte yazalım...
Yıkım için geriye saym a başlarken çevrecilerin forum u
İstanbul’daki çevreci
kuruluşlar, sivil toplum
örgütleri ve yerel inisiyatif
grupları, Park Otel ve Park
O tel ’in yıkımı konusundaki
görüşlerini Cumhuriyet’e
açıkladılar.
Haber Merkezi - Park Otel’i
yıkmak, herhangi bir kaçak yapıyı ya da gecekonduyu yıkmaya benze miyor. Zamanında Bakanlar Kuru lu kararlarıyla “özel imar statüsü” sağlanan, yani turizm merkezi yapı lan; yine zamanında hem Turizm Bakanhğı’nca hem de yerel yönetici lerce plan ve projeleri onaylanan, yani “ruhsatsız” olmayan ve dahası, devletin “turizmi teşvik kredisinden” de yararlanma hakkım elde edebilen böyle bir binamn yıkılması, tüm bu
“hukuka aykırı” işlemlerin bundan
sonra yinelenmemesi açısından da özel bir önem taşıyor...
Danıştay, binamn hukuk dışı ol duğunu, çevre sakinlerinin açtıkları dava sonunda karar altına aldı. Ve Park Otel, “kentlilik bilinci”nin sağ ladığı kazanımla bir “kent suçu” olarak tescil edildi. Bu nedenle yann başlayacak olan yıkım, toplumdaki
“sivil duyarlılığın” da önemli bir ut
kusu niteliğini taşıyor.
İstanbul’da bu duyarlılığın tem silcileri olan kimi kurum, kuruluş ve gruplar ise bu utku ve yıkımın başla ması hakkında şunlan söylüyorlar:
Yetkililer Park
Otel’in
yükselmesine
çalıştı
Park Otel’in gelişimini sadece olay ve tarih sıralayarak aktara cağım.
• 20.07.1983 Bülend Ulusu baş kanlığında Ekonomik İşler Yüksek Koordinasyon Kurulu’nu oluştu ran 10 bakan, baktıklan yerden “İstanbul’da Park Otel’in restoras yonu ve tevsii ile 364 odalı lüks bir otelin yapılmasının uygun olduğu nu” görürler.
• 23.07.1983 Anıtlar Yüksek Kurulu “Park Otel’in korunarak
kısmen yıkılıp yapılmasını” uygun
görür.
• 10.09.1983 Anıtlar Yüksek Kurulu, mal sahiplerince önerilen avan projeyi onaylar.
• 14.10.1983 Anıtlar Yüksek Kurulu yerine kurulan Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu’nun o dönemdeki üyeleri. Tur Otelcilik A.Ş.’nin sunduğu eski Park Otel’i restore eden değişiklikler ve ekler öneren projeyi onaylar.
• 20.03.1984 Beyoğlu Belediye Meclisi, onaylanan projeye göre dü zenlenmiş imar planını kabul eder. Yasalara göre olayın burada nokta lanmış olması gerekirken... Mart 1983 seçimleri ve ANAP’tan Bed rettin Dalan...
• Turizm Teşvik Yasası’na uy
gun, kişisel rantlara özel turlar dü zenleyen Bakanlar Kurulu 13.06. 1984’te Park Otel’i turizm alanı ilan eder (buna, bitmiş işe rant katmak denir).
31.07.1984 K arar Resmi Gazete’- de yayımlanarak yürürlüğe girer.
• 28.05.1986 Beyoğlu Belediye Meclisi kararıyla “23 m t, 19 mt, 16 mt yüksekliklerde ticaret blokları 86 mt yükseklikte otel” . Bu arada Ağaçırağı Sokağı kamu yararından kayıp göçük altında kalır.
• 24.10.86 Büyükşehir Belediye Meclisi, gabariye 2 kat ekleyip tes- dik yetkisini kendine alıyor.
• 16.03.87 Bedrettin Dalan mec lis kararını tadilen onaylayıp avan projeyi onaylama yetkisini kendi üzerine alıyor.
• 27.04.1988 Beyoğlu Belediye Meclisi, yoğun bir yapılaşma getiren yeni bir karar alır.
• 17.06.1988 Beyoğlu Belediye Meclisi, 1.500 ölçekli planla 69 mt ticaret merkezi, 86 mt + 2 kat turizm merkezini onaylıyor. İster inanın is ter inanmayın, aşağıdaki aşama ların tümü aynı günde tamamlandı.
• 20.06.1988 Beyoğlu Belediye Meclisi, 1.500 ölçekli planı Bedret tin Dalan tarafından yine tadilen onaylandı.
Aynı gün Bina kütlelerinin aza metinden tatmin olmayan Dalan “ Kotlar Gümüşsüyü Caddesi’nden alınacak” diyerek bloklara en az üçer kat kazandırıyor. Onaylanan plana ve eknotlanna uygun avan proje hazırlanıyor. Dalan avan pro jeyi de onaylıyor.
•4.01.89 Beyoğlu Belediye Baş
kanlığı inşaat ruhsatı veriyor. • 20.02.89 Turizm Bakanlığı, Dalan’ın “zemin ve bodrum katlar parsel tamamında yapılabilir” notu nu iptal ederek 1.500 ölçekli planı onaylıyor.
• 10 04 1989 Turizm Bakanlığı yatırım belgesi veriyor ve seçimler... M art 1989 seçimleriyle başlayan SHP ve Nurettin Sözen dönemi...
Danıştay’da davayı kazanan bir avuç belde sakini olarak diyoruz ki yıkıma tüm İstanbul olarak omuz verelim.
Y.Müh. Mimar YILMAZ ZEN- GER
Ayaspaşa Çevre Güzelleştirme ve Yaşatma Derneği Başkanı
•
İstanbul
‘kentli hakkı’na
sahip çıkıyor
Park Otel, İstanbul’a ve kentli haklarına saldın sürecini başlatan Başbakan Menderes’in 1950’lerdeki konaklama yeridir. 1980’lerde köşe dönmecilerin eline düştü. Rant avcı- lan tarafından yıkıldı. Yerine, ken tin geçmişini, yasalan ve kentli hak- lanm hiçe sayan Ayaspaşa Canavarı dikilmeye başladı. Yükseldikçe, İstanbul’un bağnna saplanmış bir numaralı hançere dönüştü. Park Otel, kente ve kentlilere ihanetinin bedelini, çarpık kentleşmenin sim gesi olarak ödedi.
avuç çıkarcının eline geçti.
Park Otel’in yasadışılığına karşı çıkmak, yalnızca bir çirkinliğin pro testosu değildir. İstanbul’a egemen olan sömürü düzenine direniştir. Kentlilerin, haklarına sahip çık masıdır. İstanbullular, yasatanımaz sermayeye 29 kasım günü yasaları öğretecekler, rantlarını çalmaya yel tenenlere derslerini vereceklerdir. BİLTİN TOKER
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlık Danışmanı
Uygarlık
için bazen
yıkmalıyız
Kimi gazetelerde, Park Otel’in tö renle yıkımı eleştiriliyor. “Yıkarken tören mi olurmuş” deniyor. Anımsa nacaktır, Dalan tarihi Tarlabaşı bi nalarını yıkarken bando-mızıka çaldırmıştı. Kentin tarihini “tören le” yok etmişti. Bu baylar o günleri çabuk unuttular. Ayrıca. Park Otel’in kente verdiği ve vereceği za rarı da görmezlikten geliyorlar. Biz, mimarlar olarak, Park Otel gibi kent canavarlarının günahını taşı mak istemiyoruz. Bu yapı, zaten bir mimari kararla değil, talan ve yağ ma kararıyla yükseldi. Keşke, 12 katı değil, tümü yıkılabilse ve İstan bul’a yakışan o eski Park Otel yeni den bu kente kazandırılabilsc. İşte asıl uygarlığı o zaman yakalayabili riz...
Doç. Dr. CENGİZ ERUZUN
İstanbul Mimarlar Odası II. Başkanı
Toplumsal
bilincin
zaferi
Park Otel bu kütlesiyle avakta kalırsa, ilerde bu kez kendi vaşamı için çevresindeki binaların yıkılmasına neden olacak... (Fotoğraf: O K f AY EKİNCİ)
Park Otel'in birincil aykırılığı, ya salan çiğneyerek yasadışı dikilmiş oluşudur. Kentlinin hakkı olan ran ta küstahça el koymaya kalkı şmasıdır. On milyon kentliye açıkça meydan okuyarak kent rantını zim metine geçirmeye yeltenmesidir. Park Otel, 1984-89 yıllannda kent topraklannın çıkar çevrelerince paylaşım sürecinin gayrimeşru ürü nüdür. Y asatanımaz kent
kabadayı-lannın kent ranUm talan ederek ger çekleştirdikleri rant avcılığının do ruğudur. Bu Vahşi Kapitalizm döne minde İstanbul’un arsa kökenli tri- yonlan bir avuç çıkarcı arasında bö lüşülmüştür. Yağmacıların elde et tikleri havadan rantlar, kentlilerin rantıdır. Bu talan, kentli haklarına birsaldındır.
Ülkemizde kamusal etkinliklerin en yoğun alanı olan İstanbul,
1980’-lerde özelleştirildi. Özel çıkarların zorbalığı, kamu çıkarlarına yönelik bilinçlenme ve örgütlenmeyi sınırladı. Sermayenin oluşturduğu yoz toplumsal altyapı, kentlilerin özgürleşme kanallarını tıkadı. De mokrasinin gelişmesine set çekti. Katılımı yok etti. Tepkisiz Toplum modelini yarattı. Kentlilerin tekelin de olması gereken kamusal kent di namikleri, kenti yönlendiren bir
Giderek gelişen toplumsal çevre bilinci, İstanbulumuzun Ayaspaşa semti üzerine karabasan gibi çöken, bir devre amlar bırakmış olan Park Otel’in heyüla gibi yeni yapılan masına toplumsal duyarlılığı hare kete geçirerek karşı koymasını bil miştir.
Ayaspaşa’da İstanbul’u seven bir grup gönüllünün başlattığı çevreye sahip çıkma eylemi dalga dalga yayılarak güçlenmiş, ilgili makam ları zorlayarak bir hukuksal sonuca ulaşmıştır.
Eğer İstanbul bir gökdelenler şeh ri olacaksa şehir bütünüyle yeniden planlanmalı, aksi halde kişi ve ku ramlara tanınan ayrıcalıklarla, ken tin korunması gereken nâzım planı deldirilmemelidi r.
Bu eylemi gerçekleştiren kişiler, vurulan balyozla birlikte bir milli servetin harcanmış olmasının bilin cinde ve üzüntüsündedirler. Ancak İstanbul, tarihi kimliği ile bütün de ğerlerin üzerindedir.
ÖZDEN SARGLIT AYDINCIOĞ- LU
Gayrettepe Çevre Kültür ve İşletme Kooperatifi Başkanı
C anavan evdUeştirmek için bir öneri
MUSTAFA İZBERK (Mimar) “Park Otel” deyince akla daha
düne kadar, İstanbul’un “ilk bulvar- ları”ndan Gümüşsüyü Caddesi üs tünde, küçük, yuvarlak masaları ile hoş bir karşıtlık yaratan -İstanbul’a adadığı şiiri kadar görkemli- gövde siyle son uygarlık duyarlısı şairimiz
Yahya Kemal düşleminin renklen
dirdiği, tek katlı, basık çatılı, buğulu camlan ve alçak tül perdelerinin ge risinde sımsıcak “hava”sı. fioresan’ı bilmemiş loş ışıklı pastanesiyle,
“Park”m yüzyıllık sedir çamlan
arasından ışıltılar yansıtan Boğaziçi sulan gelirdi...
Ne yazık ki bu güzellik, bir vatan
daş çıkıp, bu en çok 5 katlı apart manlardan, eski evlerden oluşmuş bu küçük mahalleye 120x116x55 metre ölçülerinde bir beton baraj ile 50 metre çapında, 155 metre yük sekliğinde bir azman kule yerleştir mek için gerekli imzalan buluncaya kadar sürdü. Sonra da imzalar bu lundu ve canavar yükselmeye baş ladı...
Şu anda, uzun bir hukuk mücade lesinden sonra, bu dev kütlenin, biti şiğindeki Alman Konsolosluğu hi zasına kadar yıkılması sözkonusu.
Ne var ki yapı yüksekliğini belir lerken Gümüşsüyü Caddesi’ni esas almak yanılgı olur. Çünkü yer eğimi dolayısıyla zaten yapının 8 katı G ü
müşsüyü Caddesi’nden aşağıda yer almaktadır. Bu 8 katın üstüne 15 kat çıkılmıştır. “Her durumda Bo ğaziçi’nden görünüm, Gümüşsu- yu’ndan görünümle kıyaslanama yacak kadar önemlidir.” Bu görü nümde yer alan çevre yapılan genel de 5 katlıdırlar.
Buna göre Gümüşsüyü Caddesi’ nden 1 kat almak üzere şimdi çıkılmış bulunan 14 kat yıkılmalıdır. Bu durumda yapının Boğaziçi görü nümü 9 kat edecektir ki, bu da 5 katlı komşulara göre 4 kat daha yüksek olmak demektir.
Önemli olan bir başka ilke, yapının yüksekliğinin kesilmesi yanında, uzunluğunun da parçalan
ması, “tek gövde” kitle etkisinin yok edilmesidir.
Bu da, 120 metre (15) aks) olan yapı uzunluğunun ve birer beton duvardan başka bir şey olmayan iki yan yüzünün kimi akslarının -bir yontunun oyulması gibi- yıkılarak, yüzlerde geri çekilmeler yaratılması; böylece yapıya “birkaç kitleden olu şuyormuş” görünümü verme; geriye çekilmiş yüz parçalarının değişik ge reç ve renklerle gözden kaybedilip doku ayrımı elde edilmesi yollarıyla sağlanabilir.
Kısaca, hem yapının, çevresini vc İstanbul’u ezen yüksekliği indiril meli; hem de 120 m ’lik yataydaki
düz çizi yok edilmelidir... Bugün Park Otel’in de bulunduğu bölgenin yıllar önceki görünüşü.
Park Otel’ler
değil, parklar
istiyoruz
Kentin gerçek sahipleri, içinde biz zat yaşayanlardır. Ama her nedense bir bakıyoruz ki, onların düşüncele ri alınmadan yaşam kalitelerini al tüst eden ve bir karabasan gibi üstle rine çöküveren park oteller... yapı lıvermiş; Gümüşsuyu/Taksim’deki de bunlardan biri.
Park Otel, kentin tarihi ve nostal jik niteliklerine ters; doğal görünüm ve dengeyi katleden; ileride sorunlar yaratması kaçınılmaz olan trafiği ile, altyapısı ile bir çirkinlikler örne ği. Kişisel çıkarlar, tüm İstanbullu ların çıkarlarını boğmaya çalışıyor.
29 Kasım 1993 tarihinde, yani yıkımın birinci gününde, tüm plat form katılımcılarımızla orada ola cağız.
TURKŞEN BAŞER KAFAOĞUU
S.O .S İstanbul Çevre Gönüllüleri Platformu Sözcüsü
Halkın
tepkisini
öğrensinler
Eski Park Otel’in yıkılması zaten bir büyük yanlıştı. Park Otel, Pera Pa las, Tokatlıyan... Bunlar, İstanbul’u simgeleyen ve tarihini yaşatan bina lardı.
İnsan ve tarihini ayakta tutan mi mari kültürü yok etmek zaten bir katliamdı.
Bir de üstüne, bütün İstanbul’u ayağının altında ezercesine bir kor kunç gökdelen, yanlışların en büyü ğüdür bence...
Çok isabetli bir karar. Bir daha yapılmaması gerektiğini ve artık halkın tepkisini öğrensinler. PERİHAN BALCI
Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği Başkanı
Oldu-bittilere
son vermek
için...
İÖ 7. yüzyıldan bu yana kent kim liği taşıyan İstanbul’u, geçmişi an cak 200 ya da 300 yıl olan gökdelen kentleriyle karşılaştırmak ve yarıştı rmak yanlıştır. O ’nun tarihsel kim liğine yakışır, kent dokusunu koru yan. onu çirkinleştirmeyen. bozma yan ve kimliğine yabancılaştırma yan çözümler aramak ve üretmek il kemiz olmalıdır. Park Otel örneği, bu bağlamda konuyu kamuoyu gündeminde tartışılır hale getirmesi açısından çok önemlidir. Ancak planlı bir çalışma sonucunda başka Park otellerin ortaya çıkması engel lenebilecektir. Yine Park Otel'in yıkılmasındaki kararlılık, benzeri oldu-bittilerin engellenmesi açısı ndan caydırıcı bir örnek oluştur maktadır.
ŞENİZ ATİK
Arkeoloji ve Arkeologlar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi
Hoşgörünün de
bir sının var
İki büyük imparatorluğun baş kenti olmuş. Doğu ve Batı dün yasının kültür köprüsü İstanbul’a birtakım sorumsuz, kültürsüz ve kıyıcı güçler son 40 yıldır zarar ver mektedirler.
Park Otel, bu kıyıcılığın en cana varca uygulandığı bir örnektir. Ama artık insanlarımızın hoşgörüsünün de bir sının bulunduğu ve artık bu tür çıkarcı tahriplere meydan ver meyeceği, kazanılan yasal sonuçlar la kanıtlanmıştır...
Karadeniz Kültür ve Çevre Derneği Yönetim Kurulu
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi