• Sonuç bulunamadı

Park Otel'e ilk kazma yarın vuruluyor:İstanbul için artık hiçbir yetkilinin savunamayacağı bir kara leke haline geldi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Park Otel'e ilk kazma yarın vuruluyor:İstanbul için artık hiçbir yetkilinin savunamayacağı bir kara leke haline geldi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Cumhuriyet

70. YIL SAYI 24889

S A N A T

K U L T U R

M A G A Z İ N

T E L E V İ Z Y O N

28 KASIM 1993 PAZAR

İstanbul için artık hiçbir yetkilinin savunamayacağı bir kara leke haline geldi

Park Otel’e ilk kazma yann vuruluyor

OKTAY EKİNCİ______________

Y ann, Park Otel yıkılmaya başla­ nacak.

Öyle görünüyor ki, Park Otel’in yıkılması, salt bir yağma çirkinliği­ nin İstanbul’dan temizlenmesine yaramıyacak. Yıkımın kesinleşme­ siyle birlikte, kimlerin gerçekten kenti ve kamu yarannı gözettiği, kimlerin ise talan ve haksız kazanca hoşgörüyle baküğı ortaya çıkıyor.

İstanbul’un hemen tüm değerleri­ nin hukuk dışı yöntemlerle ranta dönüştürülmesini “çağdaş kent yö­

netimi” sayıp alkışlayanlar, şimdi de

aynı rant ekenomisinin abidelerin­ den “en çirkininin” bile yıkılmasına dayanamıyorlar. “Yazıktır, günah­

tır” diyerek hem Park Otel’i, hem de

simgelediği “talan düzenini” kurtar­

maya çalışıyorlar...

Aslında, yapılan bir şeyi yıkmak, elbette ki hoş değil.

Hele, Türkiye gibi, tek kuruşun bile özenle değerlendirilmesi gere­ ken bir ülkede, milyarlar harcanan bir binayı yıkmaya kalkışmak, çoğu kimseye “hainlik” olarak bile görü­ nebilir.

Nitekim, toplumdaki bu duyarlı­ lığı “kullanmak” isteyen kimi çevre­ ler, Park Otel için bugüne dek yapı­ lan harcamaları -nedense- birden bire açıklamaya başladılar. Yapım­ cı firmadan öğrenerek aktardıkları­ na göre, şu ana kadar inşa edilen, iki blokdaki toplam 24 kat için 2 tlril-

yon lira gitmiş. Her bir kat ise orta­

lama 83 milyara malolmuş... Gerçekten, bu rakamlar en az Park Otel’in görünüşü kadar

“ürkü-P

JLark

ark Ötekin ne yazık ki bugüne dek göz göre göre

büyümesine olanak sağlandı. Ne yazık ki önceden tanısı konduğu

halde kentten temizlenmesinde hep çekimser davranılmış bir tüm ör

gibi inatla yükseldi.

tücü”. Çoğu kimse, bu parasal tablo

karşısında İstanbul’u kurtarmak ye­ rine, rüyasında bile göremiyeceği ik trilyonu kurtarmayı isteyebilir; bu­ na kapılabilir.

Ne var ki, eğer o bina, toplumun haklarım ayrıcalıklı imar izinleriyle gaspederek yükselmişse, sahibinden başka herkese ve kentin tüm değer­ lerine giderilmesi olanaksız zararlar verecekse, bu zararlarıyla “bina dur­

dukça” devleşecek bir kentsel hasta­

lığın giderek kanserleşmesine yol açacaksa, hiç çaresi yok, o zaman geriye bir tek seçenek kalır; ve bu “ha­

bis ur”, gecikmeden gerçekleştirile­

cek bir operasyonla bünyeden çıkartılır, atılır...

Nitekim Danıştay’ın son karan da bu yöndedir ve salt şehircilik bili­ mine aykın olduğundan ötürü değil kamu yarannı çiğnediği ve kent için

“telafisi mümkün olmayan” zararlar

yarattığı için tüm plan, proje ve ruh­ sat onaylan yüksek yarg tarafından iptal edilmiştir.

Park Otel, işte bu nitelikleriyle, ne yazık ki bugüne dek göz göre göre büyümesine olanak sağlanmış ve yi­ ne ne yazık ki önceden tanısı kondu­ ğu halde kantten temizlenmesinde hep çekimser davranılmış bir tümör gibi Ayazpaşa’da inatla yükseldi. O

kadar ki, henüz daha “yarısına” bile ulaşmamışken, salt kent silüetindeki kara kütlesi ve ezici gövdesiyle, dün­ ya kenti olmakla övünen İstanbul için artık hiçbir yetkilinin savuna- mıyacağı bir “kara leke” haline gel­ di.

Bu açık gerçeğe karşın, yine de bi­ nanın yıkılmasına gizli ya da açık tu­ tumlarla karşı çıkanlara şunu da anımsatmak gerekiyor.

Eğer Park Otel ayakta kalırsa ve ister otel olarak, isterse herhangi bir başka amaçla kullanılmaya başla­ nırsa, yakın gelecekte bu kez tüm Ayazpaşa semti ve belki de Gümüş- suyu’na dek “koca bir mahalleyi” yıkmak gerekecek.

Çünkü Park Otel, henüz 15. katı görünen şimdiki büyüklüğüyle bile, yani geriye kalan 22 katından vaz­

geçilse bile, hizmete girdiğinde çeke­ ceği trafik yükü ve alt yapıya indire­ ceği onarılmaz darbelerle, bu kez

“kendi yaşamı için” çevresini de öl­

dürmek zorunda kalacak.

O nedenle böylesi bir binayı yık­ mak, “İstanbul’u yıkımdan kurtar­

makla” eş anlama geliyor. Bugüne

dek harcanan iki trilyon lira ise, İs­ tanbul’un değeri yanında solda sıfır kalıyor. Ancak, bunu kavrayabil­ mek için de, “milli servet” denilince salt rant uğruna harcanan sermaye­ yi değil, İstanbul’un asıl servet oldu­ ğunu bilmek, buna inanmak gereki­ yor...

29 Kasım 1993 işte bu bilincin vc

duyarlılığın bayramı olarak belki de tarihe geçecek. Yıkımın birinci günü Park Ötel’in önünde buluşalım ve tarihi birlikte yazalım...

Yıkım için geriye saym a başlarken çevrecilerin forum u

İstanbul’daki çevreci

kuruluşlar, sivil toplum

örgütleri ve yerel inisiyatif

grupları, Park Otel ve Park

O tel ’in yıkımı konusundaki

görüşlerini Cumhuriyet’e

açıkladılar.

Haber Merkezi - Park Otel’i

yıkmak, herhangi bir kaçak yapıyı ya da gecekonduyu yıkmaya benze­ miyor. Zamanında Bakanlar Kuru­ lu kararlarıyla “özel imar statüsü” sağlanan, yani turizm merkezi yapı­ lan; yine zamanında hem Turizm Bakanhğı’nca hem de yerel yönetici­ lerce plan ve projeleri onaylanan, yani “ruhsatsız” olmayan ve dahası, devletin “turizmi teşvik kredisinden” de yararlanma hakkım elde edebilen böyle bir binamn yıkılması, tüm bu

“hukuka aykırı” işlemlerin bundan

sonra yinelenmemesi açısından da özel bir önem taşıyor...

Danıştay, binamn hukuk dışı ol­ duğunu, çevre sakinlerinin açtıkları dava sonunda karar altına aldı. Ve Park Otel, “kentlilik bilinci”nin sağ­ ladığı kazanımla bir “kent suçu” olarak tescil edildi. Bu nedenle yann başlayacak olan yıkım, toplumdaki

“sivil duyarlılığın” da önemli bir ut­

kusu niteliğini taşıyor.

İstanbul’da bu duyarlılığın tem­ silcileri olan kimi kurum, kuruluş ve gruplar ise bu utku ve yıkımın başla­ ması hakkında şunlan söylüyorlar:

Yetkililer Park

Otel’in

yükselmesine

çalıştı

Park Otel’in gelişimini sadece olay ve tarih sıralayarak aktara­ cağım.

• 20.07.1983 Bülend Ulusu baş­ kanlığında Ekonomik İşler Yüksek Koordinasyon Kurulu’nu oluştu­ ran 10 bakan, baktıklan yerden “İstanbul’da Park Otel’in restoras­ yonu ve tevsii ile 364 odalı lüks bir otelin yapılmasının uygun olduğu­ nu” görürler.

• 23.07.1983 Anıtlar Yüksek Kurulu “Park Otel’in korunarak

kısmen yıkılıp yapılmasını” uygun

görür.

• 10.09.1983 Anıtlar Yüksek Kurulu, mal sahiplerince önerilen avan projeyi onaylar.

• 14.10.1983 Anıtlar Yüksek Kurulu yerine kurulan Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu’nun o dönemdeki üyeleri. Tur Otelcilik A.Ş.’nin sunduğu eski Park Otel’i restore eden değişiklikler ve ekler öneren projeyi onaylar.

• 20.03.1984 Beyoğlu Belediye Meclisi, onaylanan projeye göre dü­ zenlenmiş imar planını kabul eder. Yasalara göre olayın burada nokta­ lanmış olması gerekirken... Mart 1983 seçimleri ve ANAP’tan Bed­ rettin Dalan...

• Turizm Teşvik Yasası’na uy­

gun, kişisel rantlara özel turlar dü­ zenleyen Bakanlar Kurulu 13.06. 1984’te Park Otel’i turizm alanı ilan eder (buna, bitmiş işe rant katmak denir).

31.07.1984 K arar Resmi Gazete’- de yayımlanarak yürürlüğe girer.

• 28.05.1986 Beyoğlu Belediye Meclisi kararıyla “23 m t, 19 mt, 16 mt yüksekliklerde ticaret blokları 86 mt yükseklikte otel” . Bu arada Ağaçırağı Sokağı kamu yararından kayıp göçük altında kalır.

• 24.10.86 Büyükşehir Belediye Meclisi, gabariye 2 kat ekleyip tes- dik yetkisini kendine alıyor.

• 16.03.87 Bedrettin Dalan mec­ lis kararını tadilen onaylayıp avan projeyi onaylama yetkisini kendi üzerine alıyor.

• 27.04.1988 Beyoğlu Belediye Meclisi, yoğun bir yapılaşma getiren yeni bir karar alır.

• 17.06.1988 Beyoğlu Belediye Meclisi, 1.500 ölçekli planla 69 mt ticaret merkezi, 86 mt + 2 kat turizm merkezini onaylıyor. İster inanın is­ ter inanmayın, aşağıdaki aşama­ ların tümü aynı günde tamamlandı.

• 20.06.1988 Beyoğlu Belediye Meclisi, 1.500 ölçekli planı Bedret­ tin Dalan tarafından yine tadilen onaylandı.

Aynı gün Bina kütlelerinin aza­ metinden tatmin olmayan Dalan “ Kotlar Gümüşsüyü Caddesi’nden alınacak” diyerek bloklara en az üçer kat kazandırıyor. Onaylanan plana ve eknotlanna uygun avan proje hazırlanıyor. Dalan avan pro­ jeyi de onaylıyor.

•4.01.89 Beyoğlu Belediye Baş­

kanlığı inşaat ruhsatı veriyor. • 20.02.89 Turizm Bakanlığı, Dalan’ın “zemin ve bodrum katlar parsel tamamında yapılabilir” notu­ nu iptal ederek 1.500 ölçekli planı onaylıyor.

• 10 04 1989 Turizm Bakanlığı yatırım belgesi veriyor ve seçimler... M art 1989 seçimleriyle başlayan SHP ve Nurettin Sözen dönemi...

Danıştay’da davayı kazanan bir avuç belde sakini olarak diyoruz ki yıkıma tüm İstanbul olarak omuz verelim.

Y.Müh. Mimar YILMAZ ZEN- GER

Ayaspaşa Çevre Güzelleştirme ve Yaşatma Derneği Başkanı

İstanbul

‘kentli hakkı’na

sahip çıkıyor

Park Otel, İstanbul’a ve kentli haklarına saldın sürecini başlatan Başbakan Menderes’in 1950’lerdeki konaklama yeridir. 1980’lerde köşe dönmecilerin eline düştü. Rant avcı- lan tarafından yıkıldı. Yerine, ken­ tin geçmişini, yasalan ve kentli hak- lanm hiçe sayan Ayaspaşa Canavarı dikilmeye başladı. Yükseldikçe, İstanbul’un bağnna saplanmış bir numaralı hançere dönüştü. Park Otel, kente ve kentlilere ihanetinin bedelini, çarpık kentleşmenin sim­ gesi olarak ödedi.

avuç çıkarcının eline geçti.

Park Otel’in yasadışılığına karşı çıkmak, yalnızca bir çirkinliğin pro­ testosu değildir. İstanbul’a egemen olan sömürü düzenine direniştir. Kentlilerin, haklarına sahip çık­ masıdır. İstanbullular, yasatanımaz sermayeye 29 kasım günü yasaları öğretecekler, rantlarını çalmaya yel­ tenenlere derslerini vereceklerdir. BİLTİN TOKER

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlık Danışmanı

Uygarlık

için bazen

yıkmalıyız

Kimi gazetelerde, Park Otel’in tö­ renle yıkımı eleştiriliyor. “Yıkarken tören mi olurmuş” deniyor. Anımsa­ nacaktır, Dalan tarihi Tarlabaşı bi­ nalarını yıkarken bando-mızıka çaldırmıştı. Kentin tarihini “tören­ le” yok etmişti. Bu baylar o günleri çabuk unuttular. Ayrıca. Park Otel’in kente verdiği ve vereceği za­ rarı da görmezlikten geliyorlar. Biz, mimarlar olarak, Park Otel gibi kent canavarlarının günahını taşı­ mak istemiyoruz. Bu yapı, zaten bir mimari kararla değil, talan ve yağ­ ma kararıyla yükseldi. Keşke, 12 katı değil, tümü yıkılabilse ve İstan­ bul’a yakışan o eski Park Otel yeni­ den bu kente kazandırılabilsc. İşte asıl uygarlığı o zaman yakalayabili­ riz...

Doç. Dr. CENGİZ ERUZUN

İstanbul Mimarlar Odası II. Başkanı

Toplumsal

bilincin

zaferi

Park Otel bu kütlesiyle avakta kalırsa, ilerde bu kez kendi vaşamı için çevresindeki binaların yıkılmasına neden olacak... (Fotoğraf: O K f AY EKİNCİ)

Park Otel'in birincil aykırılığı, ya­ salan çiğneyerek yasadışı dikilmiş oluşudur. Kentlinin hakkı olan ran­ ta küstahça el koymaya kalkı­ şmasıdır. On milyon kentliye açıkça meydan okuyarak kent rantını zim­ metine geçirmeye yeltenmesidir. Park Otel, 1984-89 yıllannda kent topraklannın çıkar çevrelerince paylaşım sürecinin gayrimeşru ürü­ nüdür. Y asatanımaz kent

kabadayı-lannın kent ranUm talan ederek ger­ çekleştirdikleri rant avcılığının do­ ruğudur. Bu Vahşi Kapitalizm döne­ minde İstanbul’un arsa kökenli tri- yonlan bir avuç çıkarcı arasında bö­ lüşülmüştür. Yağmacıların elde et­ tikleri havadan rantlar, kentlilerin rantıdır. Bu talan, kentli haklarına birsaldındır.

Ülkemizde kamusal etkinliklerin en yoğun alanı olan İstanbul,

1980’-lerde özelleştirildi. Özel çıkarların zorbalığı, kamu çıkarlarına yönelik bilinçlenme ve örgütlenmeyi sınırladı. Sermayenin oluşturduğu yoz toplumsal altyapı, kentlilerin özgürleşme kanallarını tıkadı. De­ mokrasinin gelişmesine set çekti. Katılımı yok etti. Tepkisiz Toplum modelini yarattı. Kentlilerin tekelin­ de olması gereken kamusal kent di­ namikleri, kenti yönlendiren bir

Giderek gelişen toplumsal çevre bilinci, İstanbulumuzun Ayaspaşa semti üzerine karabasan gibi çöken, bir devre amlar bırakmış olan Park Otel’in heyüla gibi yeni yapılan­ masına toplumsal duyarlılığı hare­ kete geçirerek karşı koymasını bil­ miştir.

Ayaspaşa’da İstanbul’u seven bir grup gönüllünün başlattığı çevreye sahip çıkma eylemi dalga dalga yayılarak güçlenmiş, ilgili makam­ ları zorlayarak bir hukuksal sonuca ulaşmıştır.

Eğer İstanbul bir gökdelenler şeh­ ri olacaksa şehir bütünüyle yeniden planlanmalı, aksi halde kişi ve ku­ ramlara tanınan ayrıcalıklarla, ken­ tin korunması gereken nâzım planı deldirilmemelidi r.

Bu eylemi gerçekleştiren kişiler, vurulan balyozla birlikte bir milli servetin harcanmış olmasının bilin­ cinde ve üzüntüsündedirler. Ancak İstanbul, tarihi kimliği ile bütün de­ ğerlerin üzerindedir.

ÖZDEN SARGLIT AYDINCIOĞ- LU

Gayrettepe Çevre Kültür ve İşletme Kooperatifi Başkanı

C anavan evdUeştirmek için bir öneri

MUSTAFA İZBERK (Mimar) “Park Otel” deyince akla daha

düne kadar, İstanbul’un “ilk bulvar- ları”ndan Gümüşsüyü Caddesi üs­ tünde, küçük, yuvarlak masaları ile hoş bir karşıtlık yaratan -İstanbul’a adadığı şiiri kadar görkemli- gövde­ siyle son uygarlık duyarlısı şairimiz

Yahya Kemal düşleminin renklen­

dirdiği, tek katlı, basık çatılı, buğulu camlan ve alçak tül perdelerinin ge­ risinde sımsıcak “hava”sı. fioresan’ı bilmemiş loş ışıklı pastanesiyle,

“Park”m yüzyıllık sedir çamlan

arasından ışıltılar yansıtan Boğaziçi sulan gelirdi...

Ne yazık ki bu güzellik, bir vatan­

daş çıkıp, bu en çok 5 katlı apart­ manlardan, eski evlerden oluşmuş bu küçük mahalleye 120x116x55 metre ölçülerinde bir beton baraj ile 50 metre çapında, 155 metre yük­ sekliğinde bir azman kule yerleştir­ mek için gerekli imzalan buluncaya kadar sürdü. Sonra da imzalar bu­ lundu ve canavar yükselmeye baş­ ladı...

Şu anda, uzun bir hukuk mücade­ lesinden sonra, bu dev kütlenin, biti­ şiğindeki Alman Konsolosluğu hi­ zasına kadar yıkılması sözkonusu.

Ne var ki yapı yüksekliğini belir­ lerken Gümüşsüyü Caddesi’ni esas almak yanılgı olur. Çünkü yer eğimi dolayısıyla zaten yapının 8 katı G ü­

müşsüyü Caddesi’nden aşağıda yer almaktadır. Bu 8 katın üstüne 15 kat çıkılmıştır. “Her durumda Bo­ ğaziçi’nden görünüm, Gümüşsu- yu’ndan görünümle kıyaslanama­ yacak kadar önemlidir.” Bu görü­ nümde yer alan çevre yapılan genel­ de 5 katlıdırlar.

Buna göre Gümüşsüyü Caddesi’­ nden 1 kat almak üzere şimdi çıkılmış bulunan 14 kat yıkılmalıdır. Bu durumda yapının Boğaziçi görü­ nümü 9 kat edecektir ki, bu da 5 katlı komşulara göre 4 kat daha yüksek olmak demektir.

Önemli olan bir başka ilke, yapının yüksekliğinin kesilmesi yanında, uzunluğunun da parçalan­

ması, “tek gövde” kitle etkisinin yok edilmesidir.

Bu da, 120 metre (15) aks) olan yapı uzunluğunun ve birer beton duvardan başka bir şey olmayan iki yan yüzünün kimi akslarının -bir yontunun oyulması gibi- yıkılarak, yüzlerde geri çekilmeler yaratılması; böylece yapıya “birkaç kitleden olu­ şuyormuş” görünümü verme; geriye çekilmiş yüz parçalarının değişik ge­ reç ve renklerle gözden kaybedilip doku ayrımı elde edilmesi yollarıyla sağlanabilir.

Kısaca, hem yapının, çevresini vc İstanbul’u ezen yüksekliği indiril­ meli; hem de 120 m ’lik yataydaki

düz çizi yok edilmelidir... Bugün Park Otel’in de bulunduğu bölgenin yıllar önceki görünüşü.

Park Otel’ler

değil, parklar

istiyoruz

Kentin gerçek sahipleri, içinde biz­ zat yaşayanlardır. Ama her nedense bir bakıyoruz ki, onların düşüncele­ ri alınmadan yaşam kalitelerini al­ tüst eden ve bir karabasan gibi üstle­ rine çöküveren park oteller... yapı­ lıvermiş; Gümüşsuyu/Taksim’deki de bunlardan biri.

Park Otel, kentin tarihi ve nostal­ jik niteliklerine ters; doğal görünüm ve dengeyi katleden; ileride sorunlar yaratması kaçınılmaz olan trafiği ile, altyapısı ile bir çirkinlikler örne­ ği. Kişisel çıkarlar, tüm İstanbullu­ ların çıkarlarını boğmaya çalışıyor.

29 Kasım 1993 tarihinde, yani yıkımın birinci gününde, tüm plat­ form katılımcılarımızla orada ola­ cağız.

TURKŞEN BAŞER KAFAOĞUU

S.O .S İstanbul Çevre Gönüllüleri Platformu Sözcüsü

Halkın

tepkisini

öğrensinler

Eski Park Otel’in yıkılması zaten bir büyük yanlıştı. Park Otel, Pera Pa­ las, Tokatlıyan... Bunlar, İstanbul’u simgeleyen ve tarihini yaşatan bina­ lardı.

İnsan ve tarihini ayakta tutan mi­ mari kültürü yok etmek zaten bir katliamdı.

Bir de üstüne, bütün İstanbul’u ayağının altında ezercesine bir kor­ kunç gökdelen, yanlışların en büyü­ ğüdür bence...

Çok isabetli bir karar. Bir daha yapılmaması gerektiğini ve artık halkın tepkisini öğrensinler. PERİHAN BALCI

Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği Başkanı

Oldu-bittilere

son vermek

için...

İÖ 7. yüzyıldan bu yana kent kim­ liği taşıyan İstanbul’u, geçmişi an­ cak 200 ya da 300 yıl olan gökdelen kentleriyle karşılaştırmak ve yarıştı­ rmak yanlıştır. O ’nun tarihsel kim­ liğine yakışır, kent dokusunu koru­ yan. onu çirkinleştirmeyen. bozma­ yan ve kimliğine yabancılaştırma­ yan çözümler aramak ve üretmek il­ kemiz olmalıdır. Park Otel örneği, bu bağlamda konuyu kamuoyu gündeminde tartışılır hale getirmesi açısından çok önemlidir. Ancak planlı bir çalışma sonucunda başka Park otellerin ortaya çıkması engel­ lenebilecektir. Yine Park Otel'in yıkılmasındaki kararlılık, benzeri oldu-bittilerin engellenmesi açısı­ ndan caydırıcı bir örnek oluştur­ maktadır.

ŞENİZ ATİK

Arkeoloji ve Arkeologlar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi

Hoşgörünün de

bir sının var

İki büyük imparatorluğun baş­ kenti olmuş. Doğu ve Batı dün­ yasının kültür köprüsü İstanbul’a birtakım sorumsuz, kültürsüz ve kıyıcı güçler son 40 yıldır zarar ver­ mektedirler.

Park Otel, bu kıyıcılığın en cana­ varca uygulandığı bir örnektir. Ama artık insanlarımızın hoşgörüsünün de bir sının bulunduğu ve artık bu tür çıkarcı tahriplere meydan ver­ meyeceği, kazanılan yasal sonuçlar­ la kanıtlanmıştır...

Karadeniz Kültür ve Çevre Derneği Yönetim Kurulu

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

 Karstik topoğrafya konusunun öğretiminde öğretmen merkezli öğretim tekniklerinin kullanıldığı kontrol grubu ile kavram haritası ve modelleri öğretim

Kahve, Kuzey Av­ rupa ülkelerine doğru gidildikçe daha faz­ la tüketilir ve daha açık olarak içilir.. yüzyılda denildiği gibi, “Üzüm şarabı başı

Ve heykelin yontucusu Recep Tezcan’a plaket verilme­ sinin ardmdan Ataol Behramoğlu “Sait Faik ve Çağdaş Şiirimiz”; Şükran Kurda- kul “Dönemi içinde Sait

Bir dalga kılavuzu içinde uyarılmış olan dalgalar, pratik olarak sadece boru içinde yayılır ve boru dışındaki ortama enerji vermez.. Yani boru, dalgalara kılavuzluk

Benden daha boylu, benden daha çaplı, yapısı sağlam bir güzel erkekti.. İçki içmezdi

Madmazel Alfa yirmi beş yaşını geçmiş bir kız olduğu halde gönül işleri üzerinde.. açıkça fikir yürütmez, ancak edebiyat ve felsefeyle

capital and flourishing trade centre. Today gourmets and chefs have become conscious o f their debt to culinary her­ itages, and the need not only to preserve but

During the 1894 epidemic of cholera in Samsun, a city in present day Turkey, the physician Lanaras employed the controversial treatment of hydrotherapy, which con- sists of