• Sonuç bulunamadı

'yarın artık bugündür'e yakışıksız bir yakıştırma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "'yarın artık bugündür'e yakışıksız bir yakıştırma"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

‘Yarın A rtık B ugündür e yakışıksız b ir ya k ıştırm a

ATTİLA İLHAN________________

Başka iş kalmadı, anlaşılan bir de “Ça­ lıkuşu Sendromu”yla uğraşacağız!

Doktor Zeynep Çeribaşı Yanıkhan’a, “Duygusal bunalımları ile birlikte'yaşa­ dığı, hizmet aşkı”yla gitmedi; “Anadolu toprağı ve insanı ile” öyle kolay kolay da

“bütünleşemedi”; gitme sebebi, “kanuni mecburi hizmetidir”; vardıktan sonra,

“benim burda ne işim var” diyor; “bura­ sı benim için bir kâbus” diyor; yurt bi­ lincinin uyanışı, geç ve güç olacaktır; çün­ kü o “Çalıkuşu” Feride hanım gibi, ba­ bası cephelerde şehit, ama Fransız roman­ larından uyarlanmış bir “İstanbul kızı”

değildir; fakülte kapısında üç yıl bekle­ miş, 70’li yılların dağdağasını, Hbbiyet

de yaşamış; hekimlik öğretiminden, hem bilimsel, hem toplumsal, sorumluluk alış­ kanlıkları edinmiş, bir Türk kızıdır; ay­ rıca, nişanlısı başkasıyla kırıştırdığı için,

İstanbul hayatına küsmez, tam tersine, ay­ larca oraların hayalini kurar durur: Gö­ revinin aksiyonu içinde, güven ve dayanış­ manın ne olduğunu, farkedinceye dek!

O “çok temel benzerliklere” gelince, olur iş değil yahu. O derece geneldirler ki,

“konaklar”, “vatanı kurtarma görevi”, “İstanbul’daki çevreden nefret etmek” vs. göz önünde tutularak, Atatürk’ün yazdı­ ğı “Büyük Nutuk” bile, “Çalıkuşu”ndan

mülhem sayılabilir; öyle ya, Şişli’deki ko­ nakta oturan paşa, ecnebi işgalcilerle iş­ birliği yapan payitaht sosyetesinden nef­ ret edip, “vatanı kurtarma görevi”yle Samsun’a gitmiş “ Anadolu toprağı ve in­ sanı ile bütünleşmiş’’ değil midir; “ Nu­ tuk” o bütünleşmenin hikâyesi değil mi? “1919 senesi Mayısının 19’uncu gü­ nü Samsun’a çıktım. Vaziyet ve manzara-i umumiye...” Hadi BabIali’nin toy ve ca­ hil “ magazin” cileri, thim e’lerle konuları

ayırt edemiyorlar; artık seçkin aydınları­ mız da karıştırmaya mı başladı, yazıktır.

Ortaklaşa çalışma________________

Şimdi bakın, hem “senaryonun yazarı son derece yetenekli” olsun, “bu dizide de üstünlükleri hemen göze çarpsın”; hem

Zeyneb’i “gerek kırsal gerek kentsel or­ tam içine iyi oturtsun”, “tipleri ve ilişki­ leri iyi belirlediği” gibi; “kır/kent çeliş­ kisi, çöken aristokrasi ile gelişen ticaret

gibi bazı noktaları iyi yansıtsın”; kısaca­ sı “Yarın Artık Bugündür”e, “son yıllar­ da televizyondaki en iyi yerli dizidir de- nilebilsin”; hem de “çağdaş Çalıkuşu”na

benzetilerek, tipleri “karikatür”, diyalog­ ları “ b aşarısız” , baş oyuncusu

“mübalağalı” sayılsın; siz bütün bunları, tutarlı bir değerlendirmeye, ciddi bir man­ tığa bağlayabiliyor musunuz?

Dahası, yazarla filmin teknik ekibini, birbirinden ayırmak, vahim bir yanlış; birlikte üç uzun dizi yapmış bir ekibin, or­ taklaşa çalışmasıdır “Yarın Artık

Bugün-n

dür”; senaryosu, yönetmenle istişare edi­ lerek yazıldığı gibi; yazarı, çekim, mon­ taj, seslendirme, hatta efekt bandını yer­ leştirme safhalarına, sık sık katılmıştır; di­ zinin sevabı da, günahı da hepimizindir; kaldı ki yönetmen, elindeki metni, ona en elverişli ışık, renk, hareket ortamında can­ landırmaya; en uygun tempoyu sağlayıp, efekti, müziği, hatta kamera hareketleri­ ni, arzu edilen atmosferi yaratmakta kul­ lanmaya, özel bir dikkat göstermiştir. Yal­

nız o mu canım, görüntü yönetmeninden montaj sorumlusuna, reji asistanlarından yapımcı ve çevresine, herkes üstüne düşe­ ni, yoğun bir görev bilinciyle yerine ge­ tirmiştir.

Oyun disiplini

Necla N azır’ın oyununu,

“Mınakyanvâri” bulabilmek için, ne çok şeyi “atlamak” lazım, şaşarsınız: Mınak- yan, sahnede “dram kesermiş”, “iniş” di­ yorum, oynarken hiçbirimiz görmedik;

UM

kuramsal olarak, metni şişirmeye, yani diksiyonda pohpoha; sözlerin, mübalağalı jest ve mimiklerle “altını çizmeye” daya­ nır bu oyun tarzı; oysa sinemada oyun,

Mmakyan’dan geçtim, Reinhardt, Stanis- lavskiy okulundan tiyatro oyuncularını bi­ le gülünç hale düşürebilecek, son derece

“ekonomik” bir oyundur: Gözlerdeki ifa­ de değişmeleri, yüzdeki belli belirsiz mi­ mikler, ellerin ufak tefek hareketleri vs. ile gerçekleşiyor. Necla Nazır’ın formas­ yonu sinema, tiyatroculuğu yok, film bi­ linciyle oynadı; yönetmen sadece, şurada burada kalmış “Yeşilçam tiklerini” ayık- lamıştır; ötesi, benzerine az rastlayabile­ ceğimiz, bir güçte ve sadelikte, başarılı bir sinem a kom pozisyonudur; bırakın

“Mınakyanvâri” oynamayı, Necla Nazır­

ın oyununda, en ufak bir thâatral’lik bile yoktur; aynı şeyi “aslen tiyatrocu” Ege Aydan, Şükran Güngör, Tüluğ Çizgen için olduğu gibi, “sinemacı” Yddınm Gencer, Kenan Pars, Ali Şen vs. için de söyleyebi­ liriz: Bu da oyun disiplini değilse, hangi­ sidir bilemem.

Kaldı “diyalogların başarısızlığı!” As­ lında kasdedilen, eleştirdiğimiz laf ebesi aydınların, aşırı öztürkçe konuşmaları! Kimisi, “yapay”da diyor! öfkelerini çok iyi anlıyorum, ama vallahi ben yapma­ dım, hakikaten öyle konuşuyorlar: aşırı özleştirilmiş, soyutlaştırılmış, hafif Çağa­ tayca’ya çalan bir kuşdili! “Başarısız” ya da “yapay” olduğunu, kendilerine söyle­ tebildik ya, ne mutlu bize!

Dikkat isterim: Dizide eleştirilen kof aydın türünün; sorumluluk sahibi, yurt ve tarih bilincine ulaşmış, yurdun dört bu­ cağında dağ taş demeyip çırpınan, halkı­ mızla özdeşleşmeye çalışan sahici aydın­ larla ilgisi yok tabii; onlar kendilerini bi­ lir, eleştirilenlerin kimler olduğunu da! Hepsine yürekten selam!

A ttila Ilhan

Hem “senaryonun yazarı son derece

yetenekli” olsun, hem Zeynep’i

“gerek kırsal, gerek kentsel ortam

içine iyi oturtsun”; kısacası “ Yarın

Artık Bugündür ”e “son yıllarda

televizyondaki en iyi yerli dizidir

denilebilsin”, hem de “Çağdaş

Çalıkuşu”ha benzetilerek tipleri

“karikatür”, diyalogları “başarısız”,

baş oyuncusu “mübalağalı” sayılsın;

siz bütün bunları, ciddi bir mantığa

bağlayabiliyor musunuz?

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

This authentic self is created through a transformative process, from Being to Becoming, and thus opens itself up to the possibility of affirmation of life through the

Tüm ürünlerin yeti şmesi için suya gereksinim olduğu bir gerçektir; ancak organik madde yönünden daha zengin olan topraklar daha fazla su tutar ve bu suyu daha zengin bir

l Yüksek basınç kuşağının kuzeye kayması sonucu ülkemizde egemen olabilecek tropikal iklime benzer bir kuru hava daha s ık, uzun süreli kuraklıklara neden olacaktır.. l

Yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınından faydalanmak isteyen kötü niyetli ki- şiler salgınla ilgili haber, bilgi, rapor ve uyarı gibi içerikler- le kullanıcılara

In large konaks, seaside residences and sum­ mer pavilions the decoration is highly ornate, with various motifs such as grooved columns, oyster shells, cartouches

Faruk Sümer, Eski Türklerde Şehircilik, Türk Dün yası Araştırmaları Vakfı yayını, İstanbul 1984, s.. Faruk Sümer, Eski Türkler'de Şehircilik, Türk Dünyası

Hatta İnce Mehmet'in yeğeni Resul da Koca Musta- fa'yla kalır ve daha sonra öldürülür Koca Mustafa ile.. İkiye bölünen topluluk

Bati'daki romanlarln ne olqude gergekqi, bizim hik8yelerimizinse gerqekten ne olgude uzak oldugunu gu sozlerle yansltlyor: "Bizim hikilyeler ttlslmla define bulmak,