• Sonuç bulunamadı

Yahya Kemal'le sohbetler:Şöhretinin istismarını istemezdi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yahya Kemal'le sohbetler:Şöhretinin istismarını istemezdi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

r

Yahya Kemal’le Sohbetler

YAZAN:

SERME?

SAMİ

UYSAL

«Bu yazı serisinin kısmen de olsa iktibas hakkı mahfuzdur.*

Şöhretinin istismarını istemezdi

B a z ı ş iir le r i iein

i

sadece lâtife diyor

Yahya Kemal hangi şiirlerini kendisinin saymıyor? — Hâmid’de, Hâşim'de bulduğu hatalar — Yahya Kemal’in Havyaminkilerden fazla beğendiği rubâî — Bir Paris hâtırası — kılıç A li ve Halime Sultan — Mimar Sinan’ın yaptığı eser —

Ahmet Hamdi Tanpınardaki değişiklik.

— «Siıltanryegâh başka beste Z ira ki o beste aşka beste Sııltanıyeğâh bestesin ilen Güller dağılır destesinden.» diye başlıvan bir şiirin iz olduğu­ nu duydum; doğru mu?

Yahya Kemal gülerek:

— Canım, dedi, bu şiir değl!, sâ­ dece lâ tife... Benim asıl şiirlerim sende m evcut olanlardır.

Şâir nedense ilk şiirleri ile. böy­ le bir anda yazıverdiği şeyleri şiir saymıyordu... Halbuki genç şâir­ lerin en meşhuru, en kısa zaman­ da, meselâ üç dakikada, şiir yaz­ mayı arkadaşları ile büyük hüner

Baydıklarını, vaktiyle bir konuş­

mamız esnasında bana söylemişti. Yahya Kemal'in, daha bu cins başka parçaları da olduğunu işit- miştim. Meselâ,

Biz veda etmek üzereyiz kadere Getir ahbaba bir Kavaklıdere. Bilhassa bu beytinin reklâm için şarap şişelerinde kullanılmasına çok kızıyordu.

B ir de en çok kızdığı şey hak­ kında neşredilen kitaplardı. Bil­ hassa bu mevzudaki iki ciltlik bir eser kendisini senelerce dertli et­ mişti. Hattâ bu kitapların toplat­ tır ılm a » için Müddeiumumiye bi­ le gitmiş, fakat onun bu işe salâ­ hiyet; olm adığm ı öğrenerek geri dönmüştü... Hele daha evvel bir öğretmenin hakkında neşrettiği «Y ah ya Kem al ve Ş iiri» isim li ki­ tap (ki hu eser tamamen şâirin le­ hinde idi) kendisini o hocanın en amansız düşmanı yapmıştı... Birisi yanında kazara o hocanın ismini ağzına alsa, şâir tıkanacak gibi o- luyor ve bildiği bütün küfürleri (bunlar hayli yekûn tutuyordu) sıralıyordu. Böyle kimseler için sık sık:

--- Şöhretim! istismar edip, para kazanmak isteyen açıkgözler, di­ yordu.

Sonra sözü şâirlerim izin şiirle­ rindeki hatâlardan açtı:

— Hâmid, kardeşi Mlhrünnisa Hanım'ın ağzı ile:

«S a n bir güldü en adem çiçeği İstemezdim sana verem dem eği» diyor. Verem bir hastalıktır. Artık gelmiş. Ben olsam şöyle söylerdim: «Sarı bir güldün ey adem çiçeği İstemezdim veremlisin demeği» Hâşim’ in ıhma! ve hatâlan ise pek çok:

Bir acem bahçesi bir seccade, di­ yor. Burüa bahçe ve seccade ayrı kalıyor.

Istabau bahçesi bir seccade, de­ meliydi.

Dolduran havzı ateşten bade, di­ yor.

21 Eylül 1956

Sâcit ve A. Cevdet'in Hayyam ter­ cümeleri var. ,

Sonra şâir bir Paris hâtırasını nakletti:

"— 1,903 den sonra Moréas klâ­ siklere dönmüştü. Vachette kahve­ sinde oturuyorduk. Kendisine İs- temos namında bir genci takdim ettiler.. Genç Malarmeen: revolü- asyonun farkında değil. Baktık saç

maiıyor... Jean Mari ile başka bir kahveye gittik. Dostum o genç i-çin:

— Acemi çaylak, dedi, Moréas Stansları yazdığı sırada. Mallar- naé'den bahsedilir m i ona ?

Sonra sözü senelerdenberi otur­ duğu Parkotel’den (doğrusu Park- oteli’d ir) ve civarından açtı:

— Buranın ilk müşterisi ben ol­ muştum. O zaman Tokatlıyan’dan buraya nakletmişttm. Fakat bir gece zor tahammül edebildim. soı> ra yine Tokatlıyan’a döndüm.

Hayretle sordum: — Sebep?

— Kapı kapanmaz, pencere öl- tülmez .zil işlemez bir vazıycTtte idi.

— Geçenlgjoie esâı bir mecmua­ da okuduğuma göre burası son Sad­ râzam Tevfik Paşa'nınmış.

Yahya Kemal «E vet» dedikten sonra Parkotel’ln tarihi hakkında şu enteresan malûmatı verdi:

— X V I. asırda burası Kaptan-ı Derya K ılıç A li’nin karısı Halime

Hatun’un konağı idi. K ılıç A li’nin asıl sarayı ise Çırağare’m karşısın­ daydı. Bu sebepten oraya K ılıç AH semti denir... Kocası, Halime Ha­ tunu çok sevdiği için onu da se­ ferlere götürürmüş. Ve kadıncağız kalyonda ölmüş. Onu çok seven kocası arkadaşı olan Mimar Si­ nan'a, burada, karısının adına bir camı ve medrese yaptırıyor. Ken­ disi için de Tophane’de bir cami yaptırıyor. Zaten kabri ordadır. Fakat Halime Hotun için yapılan­ lar X V II. asırda zelzeleden harap oluyor. Tekrar ve tekrar yaptırılı­ yor. Am a her seferinde halk bir parça arazisini zaptediyor. X IX . a- sırda yeniden yapılıp tahrip ,ecUl*- yor Sonra Köşedeki küçük cami yapılıyor. Orası bir ara karakol ol­ muştu. Sonra bir zengin yeniden yaptırıp cami şekline soktu... Bu­ ranın T evfik Paşa’ya geçişine ge­ lince: T evfik Paşa Abdülhamld’in Sadrâzamı idi. Mahmut Şevket Pa­ şa Rum eli’nden gelip Abdülhamidi tahttan indirince, aslen Arnavut

olan T evfik Paşa istifa etti. Fakat kendisi muhterem bir zat olduğun­ dan Londra’ya sefir olarak gönde­ rildi. 1914 e kadar orada kaldı. İş­ te o T evfik Paşa Tesalya Harbi kazanılınca sultan Hamid’in her Nâzıra kırk bin altın vermesine karşı bu yeri istiyor. O zaman bu­ rada İtalyan Sefirinin ahşap köş­ kü varmış. Sefir, bu güze! köşk yanmasın diye İki tarafına da be­ ton köşkler yaptırmış. İtalyan Se­ firi azledilince köşk boş kalıyor. Ab dülhamit hazine-i Hassa'dan köş­ kün parasım mâliyeye ödeyip, köş­ kü Tevfik Paşa'ya hediye ediyor. O da hâriciyeye kiraya veriyor. İ9Ü9 a kadar burası Hariciye Köş­ kü olarak kalıyor. Ve /zamanın Hariciye Nazırları oturuyorlar.

«Asım Bey Haı .cıye Nazır» iken, yukarı katta üı üçüler yan«m Çıka­ rıyorlar. Ve ahşap köşk yanıyor. Bu zat sonra İran’a sefir oldu. Av­ lanırken Ruslar e6lr edip, harpten sonra bıraktılar.

«T e v fik Paşa’nın eşi Alınandır. Oğulları A li Nuri Bey’le. İsmail Hakkı Bev burayı otel yapmak is­ lediler. Ve işte 1935— 36 yılında Uk müşterisi ben oldum... 1936 da A- ram Efendi buraya ortak oldu. Te­ sisleri büyüttü. Zannedersem 30 sene sonra mal sahibine geçmek üzer« bu iki yüz elli, üç yüz odalı oteli m ers— ı getirdi..»*.¿0^ —

Bu f-rada kapı vurulup içeriye Afujeı- Hamdi T»u yu :u r girdi. Sır- -ır/aaki iyi bir terzi elinden çıktı­ ğı belli olan çok güzel elbiseyi gö­ rünce doğrusu ya biraz hayret et­ tim. Sebebine gelince: Ahmet Ham di Bey Edebiyat Fakültesl’nde ho­ camdı. Bizim hocalar içinde de en derbederi, en kalenderi o idi. Şu­ nu da itira f edeyim ki bu kalen­ derlik kerkisine, o sanatkâr miza­ cına daha fazla yakışıyor ve şahsi­ yetini daha da kuvvetlendiriyordu. fşte o zamanki Ahmet Hamdi Bey’ie şimdiki arasında dağlar ka­ dar fark vardı. Elimdeki kâğıt, ka­ lemi görünce:

— Galiba meşguldünüz, rahat­ sız ettim , dedi.

Yorgun ve neşesiz görünüyordu. Yahya Kem al’e doğru çektiğim kol­ tuğa otururken ilâve etti:

— Aman odasının tertibini boz- mıvalım.

Tanpınar hoca’nm Fransız Kon­ solosluğunda bir randevusu oldu­ ğu İçin fazla kalmadı.

Arkasından ben de şâirden izin istedim...

*

Düzeltme

Vahva’ Kemal’le Sohbetler in

14 - Aralık - 1958 tarihli nüs­ hamızda. dördüncü sütundaki, beyltln ikinci mısraı . a r ' I çık­

m ıştır doğrusu:

« I I « . durmayacakmış « e n ­ lem * yaşarlar» seklindedir. 16 - Artılık tarihli nüsnumızm birinci sütununun son taralında: Türk’âr Türkçeleştirdiği kelimeyi kurandım .» cümlesi: «Türkün Türkçeleşt.rdigı kelimeyi kullan­ dım .» şeklinde olacaktır . Havzı doldurmuş ateşten hâdc.

demeliydi: daha türkçe olurdu. Sonra sözü rubâî zevinlerinden açtı:

Fazıl Ahmet Ö rfi’nin: «Ö rfi dü cihan...» diye başlıyan bir nihâîsi­ ni okudu. Hayyâm’mkiierden gtf- zel. Hemen bunu îürkçeleştirdinı... Hüseyin Dâniş Acem olduğu ve A- cem Sefaretinde kâtiplik yaptığı hadde rubâî vezni bilmiyordu. Bu zat tasavvuf! rubailer Hayyam’ın değildir, diyor. Rıza T evfik aynı yanlış tasnifi yapıyor. Ve 85 rubâî- st vardır diyor. Halbuki insanın dinil, dinsiz anları olabilir. Misal Tevfik Fikret.

M uhittin R a lfin kitabindekiler kendi rubâîleri. Ayrıca Feyzullah

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Tam tutulma ortası: 22.13 Tam tutulma sonu: 23.03 Parçalı tutulma sonu: 00.02 Yarıgölge tutulma sonu: 01.01.. Tutulma, parçalı tutulmanın başlayacağı 20.23’ten sonra

İstanbul’a dün sabah gelen ve Karaköy Yolcu İskelesi kıyısına demirleyen dünyanın en büyük beş yıldızlı yüzer oteli Grand Princess, basm.. mensuplarına Setur

Ancak, Ratip Efendi dü~manlar~~ taraf~ndan olmad~k iftiralara u~ra- m~~~ ve bu iftiralar onun önce görevinden azledilmesine, daha sonra Rodos'a sürülmesine ve daha sonra da

Strese giren çekirgelerin şekerli şeyler yemesi, streste olmayanlara göre karbonca daha zengin fakat azotça daha fakir besinler almaları anlamına geliyor. Bu arada vücutları

memiş, veraset usulünün babadan büyük oğula geçmesi ve Mısır valilerine Hıdiv unvanı verilmesi hakkındaki fermanları ancak ha­ lefinin halefi olan İsmail

Daha zor bir şey düşünemiyorum, titriyorum her rolü elime aldığımda, onun için kolay kolay da oynamak istemiyorum artık.. Bundan sonra Edremit’in Çamlıbel köyüne

Ümit ALEMDAROGLU İZMİR-Ayvalık’da de nizi kirlettikleri gerekçe­ siyle kapatılan 16 zey­ tinyağı fabrikasının sa­ hip ve yöneticileri fab­ rikalarım yeniden

İstanbul Belediyesi tarafından devralındığı 1937yılından beri boş kalan ve harabeye dönen İlidir Kasrı, 1982yılında Kurum tarafından onarılmaya başlanmış