f'j
Manastır sakinlerinden bir grup, ılık bir yaz akşamında binanın bahçesine çıkmış gitar çalıp şarkı söylüyor. Biraz sonra eski avluda kurulmuş masalarda yemek yenecek, sonra İsteyen odasına çekilecek isteyen sıcak sohbetlere dalacak.
F o t o ğ r a f l a r : H A M D I K U R T
lüı
Bebek'te, ağaçlar arasında gizlenmiş
esknplr manastır binasında kızlı erkekli
üniversiteli gençler yepyeni bir yaşam
kurmuşlar kendilerine. Aynı binada bir
arada yaşıyor, grup halinde eğleniyor,
spor yapıyor, şarkı söylüyor, sıkıntılarını
paylaşıyor, birlikte olmanın tadını
çıkarıyorlar. Hem cırcır böceklerinin, hem
de martıların sesini birlikte
duyabileceğiniz bu eşsiz güzellikteki
binada isterseniz siz de kalabilirsiniz.
H
ikâye yıllar önce, İkinci A bdülha- mid’in Bebek sırtla rındaki muhteşem araziyi Fransız misyonerlere ihsan etmesiyle başlar. Fran- sızlar da kendilerine verilen bu araziyi tez zamanda bayın dır kılıp uzun yıllar kullanır lar. Aradan yıllar geçer. Gün gelir misyonerler bu dünya dan göçüp gider, geriye yal nızca yaşadıkları mekân kalır. Cumhuriyet sonrasında uzun süre boş bırakılan bina 1956’da ciddi bir yangın atla tır ve geçen zamanın yol açtı ğı yıpranmaya, bakımsızlığa direnerek bugünlere ulaşır.1980 yılıyla birlikte bina yeni bir hayata, ikinci baharı na başlar. Yeni konukları vardır artık. Ağırbaşlı, çalış kan, kendini tamının hizmeti ne, ruhani değerlere adamış misyonerlerin yerini cıvıl cı vıl, yaşam dolu gençler almış tır. Sönük koridorları espri ler, kahkahalar doldurur. Öl çülülük ve soğuk yalınlık yeri ni şirin detaylara, sıcak dost luklara bırakır. Ve sanki yapı nın kendisi de o eski ağırbaş lılığını bırakıp genç konukla rına ayak uydurur. Hiç eğlen mediği kadar eğlenmeye, ha yattan zevk almaya başlar.
Bebek’te, Saint Benoit Li sesi Vakfı’na ait 20 dönümlük arazi içindeki Lazaris Kilisesi rahiplerine ait manastır bina sından söz ediyoruz. Bina, çevrede de Manastır diye ta nınıyor. Binanın yeni konuk larının yaş ortalaması 20-25 arasında. Hepsi üniversite öğ rencisi ya da birkaç yıllık yeni mezun. Kimi yurtta kalmak istememiş, kimine de ev yaşa mının sorumluluklarını yük lenmek ağır gelmiş. Hem in sanlarla birlikte olmak, hem de özel hayatlarını koruyabil menin yollarını ararken Ma- nastır’ı bulmuşlar ve burayı kızlı erkekli birlikte yaşayıp birlikte eğlendikleri kocaman bir yuvaya dönüştürmüşler.
Bebek’ten Etiler’e çıkan yokuşta ilk soldaki çıkmaz so kakta arazinin ana giriş kapısı var. Kapıyla birlikte uzun bir merdiven yolculuğu başlıyor. Sağ koldaki kiliseyi geçtikten sonra merdivenler sizi Ma- nastır’ın bulunduğu yüksek avluya getiriyor. Soldaki saat kuleli büyük taş yapı son 12 yıldır otel statüsünde kullanı
lan eski manastır binası. Kar şısındaki beyaz oymalı ahşap saçaklı kısım ise kafeterya olarak kullanılıyor. İkisinin arasındaki aşmalı veranda, gözünüzü nereye çevirseniz karşınıza çıkan kediler, her gelene “hoşgeldiniz” havla ması gönderen birkaç şirin köpek, orada burada oturan kızlı erkekli gençler, içeri gir diğiniz anda farklı bir dünya ya geldiğinizi hatırlatıyor.
U luslararası bir gençlik turizm zinciri olan l’UCRIF’e bağlı otel ruhsatlı işletmenin binası, eski eser tescilli olarak koruma altına alınmış. Uygu lamada müşterilerin çoğunlu ğunun yazın birkaç ay için ya bancı, kalan zam anda da T ürk öğrenciler olm asına rağmen, kalmak için öğrenci olmak gibi bir ön koşul ya da yaş veya statü sınırı yok. Gö rüldüğü kadarıyla burada otel statüsü sadece ruhsatta kal mış. Yaşam, bir oteldekinden çok ama çok farklı. Pansiyon deseniz hiç değil, öğrencilerin yoğunluğundan dolayı belki biraz özel yurt gibi ama o ta nıma da kesinlikle uymuyor. Nev-i şahsına münhasır, çok farklı, çok özel bir şey...
Neyse, biz ona, resmi adı na da saygı göstererek kısaca “o te l” diyelim. Bu otelde müşteriler öyle birkaç günlü ğüne kalmıyor. Kalan en az bir yıl kalıyor. Ortalama nü fus 25-30 kişi arasında. Top lam 40 oda var ama hepsi kullanılamıyor. Sakinlerin ço ğunluğu Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi. Herkesin kendine ait bir odası var. Odalarına sevdikleri, kendilerine ait eş yaları getirebiliyorlar. Anne anneden kalma bir dolap, konsol ya da sandalye... Mü zik seti, televizyon, hatta iste yen odasına telefon bile ala biliyor. Posterlere, afişlere, fotoğraflara, çiçeklere hiçbir engel yok. Üç katlı binada en çok rağbet gören odalar, en üsttekiler. Çünkü diğerleri bahçeye bakıp kıyıdan köşe den deniz görürken bu katta ki odaların Bebek Koyu’na bakan manzarası gerçek anla mıyla '“tarifsiz” bir güzellikte. Ancak üst kata çıkabilmek için daha çok para ödemeyi göze almak ve uzun süredir kalan kıdemlilerden olmak gerekiyor. Üst kattaki odala rın fiyatı aylık 1 milyon 650
bin, bir alt katta ise 1.5 mil yon lira. Ödenen ücrete ak şam yemeği dahil, ayrıca her zaman sıcak çay da veriliyor! Tek sorun kışın kalorifer ol mayışı. Ama tüm kalanlar yaz keyfinin ve sıcak dostlukların hatırına üşümeye katlanıyor lar.
Öyle harem lik selamlık uygulaması yok Manastır’da. Kızlar bir katta erkekler bir katta filan değil. Aynı katta yanyana odalarda kalıyorlar. O rtak tuvalet ve banyoları kullanıyorlar. Birbirlerini zi yaret ediyor, geç vakitlere ka dar hep birlikte sohbet edi yor, şarkılar söylüyorlar. Haf ta sonları birlikte uzun kah valtılar yapıyor, çimenlerin üzerinde pazar gazetelerinin keyfini çıkarıyorlar. Geceleri canları sıkılınca, sessiz sine ma oynam aya başlıyorlar. Daha olmadı hemen bir ta kım kurup basketbol, yakar- top, voleybola başlıyorlar. Spordan sonra sahayı istedik lerinde diskoya dönüştürüp
müziğin ritminde dans edi yorlar. Şehrin ortasında, ha yatın en içinde tıpkı bir tatil köyündeymiş gibi eğlenmeyi başarıyorlar. Sıkıldıkları za man aşağıya sahile iniyor, dı- şarda da birlikte eğlenmeye devam ediyorlar. Dostlukları yalnız paylaştıkları mekânla sınırlı kalmıyor. Manastırda sık sık film çekimleri yapılı yor, o zaman hepsi işi gücü bırakıp çekimleri izliyor. Ba zen de yabancı misyon üyele ri belli günlerde kafeteryanın altındaki küçük şapeli disko ya çevirip eğlence düzenliyor, bizim kiler de katılm adan edemiyor elbette.
Yaşadıkları yerle ilgili iz lenim lerini soruyoruz M a nastır sakinlerine. îlk cevap hiç değişmiyor: “Herşeyden önce mekân muhteşem. Şeh rin bu kadar merkezinde ve bu kadar dışında başka bir yer olam az.” V urgulanan ikinci nokta, bu güzel mekân da gelişen vazgeçilmez dost luk, sıcaklık ve ilişkiler. Ve
AKTÜEL 6 8 YAŞAM
İç mekân döşemesi herkesin kendi zevkine kalmış. İsteyen, tümüyle kendi eşyasını getirip yerleştirebilir odasına. Duvarlara istediği posteri asabilir, tabana istediği halıyı serebilir. Burası otel ama, bildiğiniz otellerden değil.
nihayet akşam yemeklerinin sıcak ortamı... Boğaziçi Üni- versitesi’nden geçen yıl me zun olan ve bir yıldır çalışan Melike’nin “Neden burası” sorumuza cevabı şöyle: “Bu radaki ikinci senem, ev arı yorduk, burası çok cazip gel di. Evin sorumluluğu ağırdı. Ayrıca mekân çok güzel. Be bek gibi merkezi bir yerde ama kendi içinde de çok izo le. Kendime ait bir odada ev duygusunu yaşayabileceğimi hissettim burada. Elektrik, telefon, su derdi yok, gece is tediğim saatte girip çıkabili yorum. Ayrıca burada çok güzel bir arkadaşlık var. İn sanların kafa yapıları birbiri ne uygun. Hem kendi başıma kalabiliyorum, hem de istedi ğim zaman insanlarla istedi ğim şeyleri paylaşabiliyorum. Yurtta olduğu gibi dinlemek
zorunda olmadığım şeyleri dinlemek zorunda kalmıyo rum. İstediğim an kendi özel yaşantıma dönebiliyorum.” Samsunlu F ırat Özcan ise Boğaziçi İnşaat’ta öğrenci. İstanbul’daki ilk yılı Manas- tır’da çok mutlu geçmiş. Bu radaki ortamdan ve içten iliş kilerden çok memnun. Aile sinden uzaklığın zorluğunu hissetmemiş burası sayesin de. Çağatay Yılmaz, İstanbul H ukuk’tan, İzmit’li. Neden burayı seçtiğini şöyle açıklı yor: “Evin de, yurdun da de zavantajları var. İki kişi evde yaşamam imkânsızdı. Tek ba şıma da cesaret edemedim. Burada ise odada yalnız, dı- şarda insanlarla birlikteyim. Şehrin merkezinde inanılmaz güzellikte bir yerde olmak çok güzel. Ama en önemlisi buradaki ilişkilerin ve orta
Manastır’ ın üst kat odalarından biri... Bu odaların fiyatı alt kattakilerden biraz daha pahalı. Ama değer. A z şey mi, ıhlamur ağaçlarının kokusunu duyarak Boğaz’ ı seyretmek.
mın güzelliği. Burada edindi ğim dostluklar okuldakinden çok daha yoğun ve kalıcı.” Manastır’da Uç yıl kaldıktan sonra eve çıkan D eniz de “Oradayken sürekli bir tatil köyündeymişiz gibi hissedi yordum. Orası bizim evimiz- di, hep birlikte çok eğleniyor duk” diyor özlemle.
Binanın onarımı ve bakı mı karşılığı işletmesini üstle nen Bitlisli Yavuz Bey, her kesi almadıklarını, genellikle tavsiye üzerine insan seçtik lerini, buradaki uyumun bo zulmaması, belli bir kontro lün olması için bu yola baş
vurmak zorunda kaldıklarını söylüyor. Yavuz Bey, yaklaşık on dönümlük koruluk alan ve eski eser olarak tescilli bina larıyla Bebek sırtlarında bir ada gibi kalan arazi için de “İyi ki vaktinde misyonerlere verilmiş, yoksa şimdi burası da ya gecekondu ya da uydu ruk villa olacaktı” diyor.
Ayrılırken düşünüyoruz, Manastır’ı boş, soğuk, ve yal nız bırakmak yerine böyle sı cak dostlukları yeşertecek bir ortama dönüştürmekle hem Yavuz Bey hem Saint Benoit Lisesi Vakfı ne iyi yapmış...
S E R A P M A H M A T L I
A K T Ü E L
69
Y A Ş A MKişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi