• Sonuç bulunamadı

Sevgili nöbeti

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sevgili nöbeti"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ordudan tören emri

Generaller dahil bütün

askerler cenazeye katılsın

Ordu, Atatürkçü bilim adamı Ahmet Taner Kışlalı’nın katledilmesine büyük tepki gösterdi. Genelkurmay

Başkanlığı, ilk kez çıkardığı özel emirle kuvvet komutanları ve generaller dahil tüm askeri personelin üniformalarıyla, bugün Kocatepe Camii’ndeki cenaze törenine katılmasını istedi. Kışlalı için bugün saat 09.30’da TBMM, 11.00’de iletişim Fakültesi, 12.00’de Kültür Bakanlığı ve 14.00’te Cumhuriyet gazetesi önünde tören düzenlenecek. 18'de

Belgeler hasıraltı

TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu 1975 - 1993 arasında işlenen 908 cinayet belirledi. Hazırladığı 200 sayfalık rapor ve ekindeki 10 bin sayfalık belge GENEL KURULA BİLE İNDİRİLMEDİ. Beş DYP’li ü- yenin “devleti küçük düşürdüğü” gerekçesiyle muhalefet şerhi koy­ duğu raporun raportörü de şüp­ heli bir kazada öldü. 16'da

Atatürkçülükten, cumhuriyetten

laiklikten ödün yok, dönüş yok

Kışfalı'nm öğrencileri1

.

Kışlali'nin

yolunu takip edelim. Düşüncelerini savu­ nalım. İnsanları düşüncelerinden değil, kötü hareket­ lerinden dolayı yadırgayalım. (Ayşe Balkactoğlu)

Canimiz

yanıyor. Son bir nefes daha alacağız ve haykıracağız. Eleştirerek çözüm arayarak, hoca­ mızın hesabını soracağız. (İrfan Değirmenci)

Bu

olay benim gazeteci olm a isteğimi artırdı. Sonum aynı olsa bile. (Elif Sarıaydın)

Hocam...

G özünüz arkada kalmasın. Fikir­ lerinizi biz yaşatacağız. (Ayşe Keskalan)

Çocukları:

Ahmet

Taner Kışlalı, bir sem boldür. G erçek hedef, Türkiye’yi seven,

Türkiye’ye inanan insanlardır.

Cinayet

faili meçhul değildir, failler bellidir: Türkiye düşm anlan, laiklik karşıtlan, A tatürk düşm anları.

İçimizde

büyük bir acı, burukluk var am a kin yok. Bu cinayetten sonra korkm adık, korkm uyoruz.

İnsanca

yaşam a ve

D olunay uluç insanca ölmenin

m ücadelesini sürdürerek, kışkırtm alara karşı sakin ve güçlü olmalıyız.

19'da

Altınay Kışlalı

Kışlalı'nın öldürüldüğü yer çiçek bahçesine döndü... Onlarca, yüzlerce, binlerce

genç anısına, fikirlerine karanfil bıraktı, mum yaktı... Bu arada son derste Kışlalı ile

"7.4 yetmedi mi?" yazılı pankartı tartışan türbanlı öğrencisi Ayşe Baltacıoğlu, "Huzuru bombaladılar" dedi.

Gökçer Tahincioğlu

m

3 » y m . m *

Väk

s t

»

■ ' s .

aç AB’yi engellemek

Çözüm ‘çağdaşlık’

T

erörle Mücadele Dairesi

Başkanlı-ğı’nın raporuna göre, silahlı şiddet ör­ gütlerinde yer alan gençlerin şu ortak özel­ likleri var...

1- Sanıldığının tersine, eğitim düzeyleri düşük.

Özellikle PKK’da ilkokul eğitim düzeyin­ de olanların oram yüzde 48.

Okuma yazma bilmeyenler ise

yüzde 20.

Devamı sayfa 21'de

B u g ü n

GÜNERİ CIVAOGLU

Hukuk böyle işliyor

Cezaevi bunu yapıyor

A d a le t

tam G azi

2. M ü d ü r

esrarcı

19 95'te 17 k işin in ö ld ü ­ rü ld ü ğ ü G a z i M a h a lle si D a v a sı. İl il g e z iy o r,

y a rg ıçla rı ç e k iliy o r. 4 .5 yıl g eçti, d ü n T ra b z o n 'd a k i 25. d u ru şm a d a y in e e rte le n d i.

Sayfa 17'de

A d a n a E Tip i C e z a e v i İkinci M ü d ü rü M e h m e t E d a lı, b ir k ilo e sra r a lırk e n y a k a la n d ı. E sra rı m a h k û m la r a y ü k s e k fiy a t a s a t a n m ü d ü r t u tu k la n d ı.

Sayfa 17'de

Yunan basınına

göre saldırının

nedeni, Ankara’nın

Avrupa’ya

yakınlaşma çabasına

darbe vurmak

Kışlalı'ya yapılan saldırı A ti­ n a ’da geniş yankı uyandırdı. To Vi- ma haberi, “İslamcılar Kemalizmin kalemini kırdı” başlığıyla verdi. AP Sosyalist G rup Başkanı Swaboda, “Türkiye’yi AB yolundan uzaklaş­ tırm ak isteyenlerin işi olabilir” yo­ rum unu yaptı. Haberi sayfa 20'de

O r a l: Y e n i v e rg i a la b ilir iz

[11]

M e r v e K a v a k ç ı A B D 'y e g id e b ilir

[15]

F a y ın g a z ın ı a la c a k la r

[21]

İki T ü r k 'ü n in t e r n e t v u r g u n u

[23]

K a s p a r o v s a t r a n ç t a d ü n y a y ı y e n iy o r M

Tezgâh!

T

ezgâh, Türkiye’yi karıştır­ mak... Herkesin savaş bal­ talarını çıkarıp siperlere gire­ ceği günlerin hayali içindeler.

Bu tuzağa düşülmeyecek. Herkes doğrularına sahip çı­ kacak am a uygarca... Ahm et Taner Kışlalı’nın a-

nısına sahip çıkma­ nın en iyi yolu da bu- dur, demokrasidir.

Yazısı sayfa 21'de

HASAN

CEMAL

(2)

ikast

K ışlalı'nın ikinci eşi Nilüfer Hanım hastan e d e fen alık geçirdi. Nilhan Nur, o lan lard an hab ersiz uyudu

K

ocası bakanken, 86 metre­karelik sosyal meskenin bu­ lunduğu binanın merdiven­ lerini sabunla silerdi... “Koca” diye bahsettiği kendisi, yani Ahmet Taner Kışlalı. Kendi deyimiyle çiçekleri, ağaçları, kuşlan, yaşlıları ve “insan”ı seven ilk karısı Nilgün’ün ö- lümünden sonra bu satırları yazmıştı.

Kendisi bakanken gerçekten 86 metrekarelik sosyal meskende yaşa­ mıştı. Trafik kazasında yitirdiği eşi Nilgün ölümünden bir gece önceki dostlar toplantısında Ahmet Taner Kışlalı’nın Çayyolu’ndaki evlerini yıl­

lara yayılan sabırla _ nasıl kendi elleriyle — — — — ^ yaptığını anlatmış­

tı.

Bakan 86 metre­ karede yaşamış. Sonra da tuğlaları tek tek üst üste ko­ ya koya, çizimlerini BehAız Çinici’nin yaptığı “o ev”den oluşan dünyalığını yapmıştı.

Bakan karısı da komşuları hayret­ ler içinde bırakma­ ya aldırmadan merdivenleri sa­ bunlarla bir güzel

silip temizlemeye gocunmamıştı. Eskiden Nicole, kendi isteğiyle Türk ve Müslüman olduktan sonra da Nilgün olan eşinin ardından şöyle yazmıştı:

“Bakanlarla, büyükelçilerle, gena- rallerle, çok ünlü yazarlarla, bilim a- damiarı ile de arkadaştı... Kapıcılarla, bekçilerle, çaycılarla, şoförlerle, işçi­ lerle, koruma polisleri ile de arkadaş­ tı.”

Kendisi de öyleydi.

Nilgün için şunları da söylemişti: “Çocukları, yaşlıları severdi... Taıı- rı’yı severdi, Atatürk’ü severdi.”

Kendisi de severdi. Nilgün’ü şöyle anlatmıştı:

“Her zaman çalıştı... Yaptığı iş ne o- lursa olsun, çalışmaktan hep onur duydu... Her yaptığı işe yüreğini verdi. Hep başarılı oldu...”

Kendi de hep çalıştı, yüreğini verdi

ve işiyle onur duydu.

“Nilgün, bir hastanedeki umutsuz hastaları ziyaret etmeyi; onları neşe­ lendirmeyi, onlara umut dağıtmayı; paylaştığı acıları içine gömüp gözyaş­ larını eve saklamayı severdi.”

Kendisi de öyleydi.

“Ölüme yaklaştığımız dakikalarda kasetçalardan süzülüp içimizde bir şeyleri titreten müziğin sözleri ku­ laklarımdan bir türlü gitmiyor:

Yine mevsimler geçecek! Yine yap­ raklar düşecek! Giden sevgililer geri gelmeyecek...”

Mütevazı bir yaşam paylaştığı Nil- , gün bu müziği dinlerken gitti ve geri gelmedi.

Ve kendisi de gitti.

Cumhuriyet’te- ki köşesinde Temmuz 1,995’te bir de şöyie yaz­

mıştı. Bu kez Nil­ gün’ü değil Uğur Mumcu’yu anlatı­ yordu:

“Bu yazıyı ya­ zarken tanıdığım bir bayan telefon etti. Eşinin mezarını ziyaretten geli­ yormuş. Uğur Mumcu’nun me­ zarının başında dua okuyan, üstü başı yırtık, 10 -12 yaşlarmda bir çocuk görmüş. Duygu­ lanmış...

O çocuk Mumcu’yu okumamıştı, tanımamıştı. Ama sevgi ve saygı duyu­ yordu.

Nesin’e Mumcu’ya küfredenler... Onları hapislere tıkanlar... Birtakım savcılar, yargıçlar... Birtakım Marma­ ris emeklileri...

Hepsi, hepsi unutulacaklar!

Ama Sivas’ta meşale olan, ölürken ölümsüzleşen 37 insanımız, Mum­ cularımız, Nesin’lerimiz hep yaşaya­ caklar!”

29 günlükken sonsuza dek ayrıldığı küçük kızı onu hiç anımsayamayacak.

Yaşama veda ederken “Bizi bırak­ ma” diye üzerine kapanan ikinci eşi Nilüfer Hanım ise, birkaç saniye uza­ ğındaki o korkunç patlamayı hiçbir zaman unutmayacak. Sevenleri gibi.

29 günlükken

sonsuza dek

ayrıldığı küçük kızı

onu hiç

anım sayam ayacak.

İkinci eşi Nilüfer

H anını o korkunç

patlam ayı asla

unutm ayacak.

(3)

+ Türkiye'de hava Adana 17/25 PB Erzurum 0/13 PB Afyon 18/22 S İstanbul 15/18 S Ankara 11/17 S İzmir 18/22 S Antalya 19/22 s İçel 19/24 PB Balıkesir 11/19 s Samsun 11/17 PB Bursa 13/19 s Sivas 8/14 S Diyarbakır 8/23 B Trabzon 12/17 PB Ö A-^ık Âb PB:P bulutlu £b •¡Bulutlu & Y:Yağmurlu S:Saânak D ü nya'da hava Amsterdam 11 PB Berlin 10 PB Londra 14 PB Moskova 5 PB Bağdat 27 B Paris 12 Y

Takvim Hicri:1420 13 RECEP Rumi:1415 imsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı

İstanbul 5.50 7.17 12.56 15.51 18.21 19.42 Ankara 5.35 7.00 12.40 15.37 18.07 19.27 İzmir 5.57 7.20 13.03 16.02 18.31 19.49 Roma 24 S Adana 5.25 6.46 12.30 15.32 18.00 19.17 nj 03

Bizi stısturamayacaklar!

Kışlalı suikastından sonra basın m ensupları, öğrenciler ve öğretim üyeleri kol kola protesto yürüyüşü yaptı. Ellerindeki Uğur Mumcu, M enem en şehidi Kubilay ve Muam mer A ksoy resim leriyle saldırıyı kınayan kitlelere yoldaki vatandaş da katıldı. Ayrıca A ntalya'da bir emekli işçi saldırganları kastederek "siz bizim için bir sivrisin e ksin iz" yazılı pankart açtı.

T - ....

F f 1WVW V f

wswwwwww

" •

WW

HT

| Tolga Şard an Ankara

G

azeteci - yazar Ahmet Taner Kışlalı’ya yönelik suikastta kullanılan pat­ layıcı maddede, C - Tün hammad­ desi olan RDX adlı kimyasal mad­ de bulundu. Patlayıcı içinde her türlü terör örgütünün kullandığı TNT de saptandı. Kışlalı’nın yaşa­ mım yitirmesine neden olan patla­ yıcının profesyonel olarak hazır­ landığı belirtildi.

Emniyet Genel Müdürlüğü ve jandarma uzmanlarının patlayıcı madde artıklan üzerinde başlattık- lan inceleme ve analiz işlemleri dün öğle saatlerinde tamamlandı. Jandarma Genel Komutanlığı la- boratuvarında tamamlanan kim­ yasal analizlerin ön incelemesinde, patlayıcı madde içinde îslami Ha­ reket, Hizbullah ve PKK gibi ör­ gütlerin kullandığı, Uğur Mum­ cuya yönelik eylemde de kullanıl­ dığı belirtilen C - Tün hammadde­ si olan RDX bulundu.

Üçlü kombinasyon

Teneke kutuya yerleştirilen 200 - 250 gram ağırlığındaki patlayıcının içinde RDX ve TNT’nin yanı sıra tanımlanamayan bir başka

kimya-Kriminal ekipler çok titiz bir çalışmayla 12 torba kanıt topladı. Analizlerde 500 santilitrelik teneke içecek kutusunun içine boru bomba düzeneği yapıldığı belirlendi.

sal maddenin bulunduğu da bildi­ rildi. Gazete kâğıdına sarılı durumdaki patlayıcının boru bom­ ba sistemiyle hazırlandığı, ancak boru bomba olmadığı anlaşıldı. A- nalizlerde, 500 santilitrelik teneke içecek kutusu içine boru bomba düzeneği yapıldığı belirlendi. Ku­ tunun içine çelik bilye, çivi ve kim­ yasal maddeler, kumaş parçalarıy­ la sıkıştırıldı.

Bombayı ateşleyecek pil meka­ nizmasının kutunun dışma yerleş­

tirildiği sanılıyor. Bu konuda he­ nüz kesin bir saptama yapılamadı. Pille çalışan elektrik düzeneği aynı boru bombada olduğu gibi hareke­ te duyarlı hazırlandı. Paketin hare­ ket etmesiyle düzenek işleyip bombayı patlatırken, bulunan kab­ lo ve pil içindeki kömür parçalan da incelemeye alındı.

Amaç, dikkati dağıtmak Milliyet’e bilgi veren bir yetkili, üzerinde analiz yapılan patlayıcı­ nın çok profesyonelce hazırlandı­ ğını belirterek şu görüşle­ ri dile getirdi:

Kışlalı yı aram ızdan

alan ^hain patlayıcı da

her türlü terör

örgütünün kullandığı

C - 4 hammaddesi ve

TNT bulundu

“Son derece basit bir düzenek olmasına karşın dikkatleri dağıtmak ama­ cıyla patlayıcı, birkaç de­ ğişik terör grubunun kul­ landığı düzeneklerle kok­ teyl hale getirilmiş. So­ ruşturmanın esasım oluş­ turan patlayıcının eksper­ tiz raporudur.

Olaylar ve İnsanlar

f

HASAN

j t e f ULUR

Timsahlar öyle

bir ağladılar ki!

D

ÜNKÜ yazımızı “Haydi timsahlar (!) gözyaşları- mzı, sular, seller gibi akı­ tın!” diye bitirmiştik...

Elhâk, Ahmet Taner Kışlalı’nm ardından profesyonel timsahlar dün öyle bir gözyaşı döktüler ki, hani kırk yıllık mallarımızı tanımasak, biz bile inanacağız!

Hele bir “Bu bir komplodur!” di­ ye ahkâm kesişleri var ki!

Dillerine “komplo” lafım dola­ mışlar:

“Bu bir komplodur!”

Çekinmeseler, “Bu Kemalistler,

bu Atatürkçüler, laikçiler böyledir, kendileri öldürür, bizim üzerimize yıkarlar!” diyecekler.

Evet, şimdilik diyemiyorlar, ama yakındır, bekleyin...

★ ★ ★

RAHMETLİ Ahmet Taner Kışla- lı’nın “Atatürk'e Saldırmanın Daya­

nılmaz Hafifliği” adlı bir kitabı var­

dı, adını, aynı başlığı taşıyan bir yazı­ sından alıyordu.

Kimlerdi Atatürk’e saldıranlar? Kışlalı onları ve onların dayanıl­ maz hafifliklerini anlatır:

“Aziz Nesin yıllar önceki bir ko­ nuşmamız sırasında şöyle demişti:

- Geçmişte Atatürk’ü eleştirmiş olmaktan dolayı şimdi utanıyorum. Her geçen gün gözümde küçüleceği­ ne, tersine daha da büyüyor.

Benzer aşamadan geçmiş bir kişi olarak, bu değerlenmeyi gönülden paylaşmam zor değildi. Zaman biz- leri değil, Mustafa Kemal’i haklı çı­ karmıştı.

Lenin’in, Mao’nun, Enver Ho- ca’nın, DimitroPun heykellerinin

m

yerlerde sürüklendiği, re­ simlerinin duvarlardan kaldırıldığı, Leningard is­ minin St. Petersburg’a dö­ nüştürüldüğü günümüz­ de, bunu görebilmek kuş­ kusuz daha da kolay.

★ ★ ★

EĞER Türkiye’de bir din devleti kurmak isti­ yorsanız, Mustafa Ke­ mal’e saldırmanız elbette ki tutarlı­ dır.

Eğer Türkiye’nin bir bölgesini a- yırıp ırkçı bir devlet kurmak peşin­ deyseniz, Mustafa Kemal’e saldır­ manın elbette tutarlı bir yanı vardır.

★ ★ ★

AMA çağı yakalama arayışında görünürken aynı şeyi yapmaya kal­ karsanız; belki - her garip şeyi ya­ panlara olduğu gibi - bazı dikkatle­ ri üzerinize çekersiniz, ama inandı­ rıcı olamazsınız.

Bir bakıyorsunuz; Kültür Baka- nı’nı temsilen açık oturuma katılan bir sayın konuşmacı, Kemalizmin Batı Avrupa’daki totaliter ideolojile­ rin etkisi altında kaldığını söylüyor. (Çekinmese, faşistlikle suçlayacak.)

Bir bakıyorsunuz; Marksist sol­ dan ciddi bir düşünür, halka sorul­ saydı dil devrimini kabul eder miy­ di, diye soruyor. (Sanki referan­ dumla devrim yapılabilirmiş gibi...) Bir bakıyorsunuz 60’lı yıllarda A- tatürk’ün sosyalistliğini kanıtlamak için ter döken bir köşe yazarı, şimdi onu küçültmek için tüm kalem kıv­ raklığını kullanma telaşı içinde.

Bir bakıyorsunuz; orijinal olabil­ me uğruna, Atatürk’ü demokrasi karşıtı gösterebilmek için kendi dü­ şüncelerine bilim kılıti giydirme ça­ basına girenler var.” (8 Mart 1992 /

Cumhuriyet)

★ ★ ★

İŞTE dün Kışlalı’nın ardından gözyaşlarını, sular, seller gibi akıtan timsahlar bunlardı ve benzerleriydi.

Rivayet odur ki, timsahlar avlarmı yerken, gözyaşlarını tutamazlar­ mış...

e-posta:h.pulur®milliyet. com.tr

Elde edilecek analiz bilgileri, geçmişte yaşa­ nanlarla karşılaştırılıp hangi terör grubuna uya­ cağı belirlenir. Bu kez or­ tada üçlü bir kombinas­ yon var. îlk incelemede i- sim olarak bir yere vara­ madık. Kokteylle karşı karşıyayız. Amacı belli, bizim dikkatimizi dağıt­ mak. Profesyonel bir du­ rumla karşılaştık.”

(4)

C u m a rte si

23 Ekim 1999

D ipsiz Kuyu

UMUR

TALU

Yol almak için

1

970’lerde, ABD’de Ari- zona Republic gazetesin­ den Don Bolleş otomobi­ line konan bombayla suikasta kurban gittiğinde gazeteciler sa­ dece tepki değil, refleks de gös­ terdi.

ABD’nin dört bir yanından ga­ zeteciler bir araya gelip ekipler oluşturdular. Hepsi ayrı medya kuruluşlarmdandı. Kimi zaten görevlendirilmişti, kimi de nor­ mal mesailerinin dışındaki za­ manlarını ekip çalışmasına sun­ muşlardı.

Öncelikle Bolles’ın araştırdığı konuyu deştiler. Katillerin izleri orada olmalıydı.

Sabırla yürüttükleri araştırma­ daki bulgularını, hem kendi ga­ zetelerine, TV ’lerine verdiler, hem de diğerlerine bedelsiz ak­ tardılar.

30’dan fazla gazeteci, 26 gaze­ tecilik örgütünün ve bazı sivil toplum kuruluşlarının desteğin­ de aylar boyunca binlerce belge, bant inceledi, yüzlerce görüşme yaptı; bunları 46 bin endeks kar­ tında topladı.

100 bin kelimelik seri yazılar ortaya çıktı.

Sonuçta, üç katil ile azmettiri­ cileri belirlendi.

Buna, katkıda bulunanlar ba­ kımından tarihin en kapsamlı a- raştırmacı gazetecilik örneği dendi.

• • •

Ortak çabalarındaki olağanüs­ tülüğe rağmen, ABD’li gazeteci­ ler yine de “belirli” bir güzer­ gâhta gitmenin kolaylığını yaşa­ dılar.

Bolles’ın son araştırması arazi spekülasyonları ve imar rantları üstüneydi. izler de buradan sü­ rüldü.

Bizdeki cinayetlerde, suikast­ larda ise bu kolaylık yok.

Ters orantı yönteminin, yani sadece açık karşıt, açık düşman üstüne akıl yürütmenin yanıltıcı olabileceğini biliyoruz. Adayımız ve odağımız bol.

Kaldı ki, ulaşılabilecek kayıt­ lar, belgeler yönünden de yoksul olduğumuz söylenebilir.

istihbarat ve Em­ niyet birimlerinin, Afrika’da dahi “çok başarılı” operasyon­ lar yürütebildikleri halde, sarsıcı, çarpıcı faili meçhul cinayet­ lerde nal topladıkla­ rını ya da o birimler­ de birileri marifetiyle nal izleri­ nin yok edildiğini biliyoruz.

• • •

Zanlıyı, suçluyu bulup çıkar­ mak tabii ki öncelikle bu birim­ lerin ve hukuk adamlarının göre­ vi.

Ancak bizim üstümüze düşen­ ler de var.

Tabii ki sadece öldürülenler de gazeteci olduğu için değil, ama bu nedenden de ötürü, güçleri, kanıtları, bulguları birleştirmek gibi bir görev mesela.

Bu, cinayetleri aydınlatmak iş­ leviyle sınırlı değil.

Belki nihai sonuca sadece bu yolla da ulaşılamaz.

Ancak, böyle bir güç, dayanış­ ma ve ortak çaba ile kararlılığın sergilenmesi, işi resmen bu olup kekeleyenleri, adım atmayan- lanrı da zorlayacaktır.

Kaldı ki, bu herhangi bir poli­ siye olayın aydınlatılmasından da ibaret değil.

ister “terör”, ister “provokas­ yon”, ortak kanaatimiz, ülkenin ufkunun karartılmak istendiği yönünde değil mi?

• • •

Abdi İpekçi, kimliğinin, kişili­ ğinin “hedef” olması yanında, bu tür izler üstünde de çalışırken öl­ dürüldü.

Uğur Mumcu, İpekçi cinayeti de dahil, karmaşık bir kaçakçılık - terör - yeraltı - devlet - çete - dış odaklar ağı üzerindeydi.

Onların bitiremedikleri işler ile bitirilen hayatları önümüzde bir borç olarak duruyor.

Susurluk sıcaklığı sırasında bu yönde bazı çabalar oldu.

Faili meçhul cinayetlere kur­ ban gidenlerin yakınları da daya­ nışma ve hukuku canlandırma girişiminde bulundular.

Yine de çabalar güçsüz, desteksiz kaldı.

Nefret söylemlerinin ötesinde, yol alabilmek, bu gücü birbirimi­ ze vermek için kanallar, bir ara­ ya geliş biçimleri bulmak gereki­ yor.

Sadece sunulanlarla, olayların tasvir ve açıklanış biçimleriyle yetinmeyecek kadar şerbetli, de­ neyimli değil miyiz?

e- mail:umur.talu®milliyet. com.tr Tel: (0212) 505 66 45 Faks: 505 66 22

+

dar nöbet tuttuğu evin önünde başta Genel Başka- n Altan Öymen olmak üzere Tarhan Erdem, Sabri Ergül, Algan Hacaloğlu’nun da aralarında bulun­ duğu CHP’liler karanfil bırakıp, mum yaktı. “Dev­ rimciler burada Ecevit nerede?”, “Başbuğ Ecevit” sloganları atan kalabalık, Kışlalı’nın evinin duvar­ larına Atatürk posteri astı.

Sevenleri, Kışlalı’nın fotoğrafı ve Atatürk fotoğ­ rafının bulunduğu bir döviz yerleştirdi. Bu dövizin üzerine, “Adın maske, camiler kışla, düşünen kur­ ban mı olacaktı Allahım” yazılı başka bir döviz a- sıldı.

K ışla lı bulvarı

Bir müzik öğretmeni, marşların sözlerini yaza­ rak, Buketkent Muhtarlığı’na verdi. M uhtarlık, sözleri çoğaltarak mahalle sakinlerine dağıttı.

Mahalle sakinleri, Kışlalı’nın evinin bulunduğu “Bango Bandhu Şeyh M ucibürrahman Bulva­ r ın ın adının, “Ahmet Taner Kışlalı Bulvarı” ola­ rak değiştirilmesini istedi.

M uhtar Ayşe Sevil Kuru, bulvara Kışlalı’nm adı­ nın verilmesi için belediyeye başvuracağını belirte­ rek, “Caddenin adının değiştirilmesi için defalarca başvurduk ama değiştirilmedi. Keşke değişiklik i- j çin bir şehit vermeseydik” dedi.

Devlet eski Bakanı ANAP İzmir Milletvekili I- şın Çelebi ve eşi Şükran Hanım, akşam saatlerinde ¡3 Kışlah’mn ailesine yemek getirdi.

Kalabalık, sabah erken saatlerde yeniden buluş­ mak üzere gece yarısına doğru evin önünden ayrıl- * # dı. Tiyatro sanatçıları Sinan Benginer ve Bican Günalan, “Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü?” i-r e ­ simli oyununu sergiledikten sonra Kışlalı’nın evi­ nin önüne gelerek mum yaktı.

suikast

M illiyet*

n

*

Ailesinden marşlı anma

Atatürkçü Düşünce Derneği üyeleriyle sevenleri, Kışlalı ailesinin a- cısını paylaşmak için evlerinin önünde 10. Yıl Marşı'nı seslendirir­ ken; eşi Nilüfer Kışlalı, ağabey Mehmet Ali Kışlalı ile torunu balko­ na çıktı. Kışlalı ailesi de marş söyleyip alkış tuttu. Attan Burgucu

Sevgi

nöbeti

Büyük acı paylaşıldı.

Kışlalının evinin önünde

yakılan mumlar sönmeyecek,

karanfiller solmayacak

A n k a r a Milliyet

U

ğradığı bombalı saldırıda yaşamını yitiren Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’nın Çayyo- lu Engürü Sitesi’ndeki evinin önünde ya­ kılan m umlar sönmeyecek, karanfiller sol­ mayacak.

Ölüm haberini alan Kışlalı’nın sevenleri, önceki gün evinin önüne akın akm geldi. Kalabalık, dün günün ilk saatlerine kadar “sevgi nöbeti” tuttu. Komşuları, yakınları, arkadaşları, öğrencileri ve siyasilerin tuttuğu nöbette gözyaşları hiç dinmedi.

Gece boyu sokakta olan çevre sakinleri, Kışla­ lı ile ilgili duygularım şöyle dile getirdi:

Z iya retçi akını

“Çok iyi bir komşuydu. Bahçeyle uğraşmayı çok severdi. Sarmaşıkları elleriyle dikti. Ve sonbahar geldiğinde bizlere " bakın sarmaşık­ lar ne güzel kızarmaya başladı’ dedi.-Çimler

ezilmesin diye arabasını sitenin bahçesine parketmezdi.”

Kışlalı’nın evi olayın ardından ziyaretçi­ lerle dolup taştı. Jandarmalar, site giriş çıkı- y şını kontrol altında tutarken, ziyaretçiler a-

ı ilenin onayıyla içeri alındı.

Küçük çocuklar, karanfil bırakıp, mum­ lar yaktı ve anne babalarından Kışlalı’yı i>; dinledi. “Genciz, güçlüyüz, Atatürkçü­ yüz” diye slogan atan öğrencileri ve halk, “Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz”, “Anka­ ra’nın taşma bak” şarkılarının yanı sıra “İzmir Marşı” ve “10. Yıl Marşı”nı söyledi.

CHP Ankara II ö rg ü tü üyelerinin geç saate

ka-İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Sayın Doktor da bunlardan değil, orta halli Türk evinden bahsedi­ yor; orta halli Türk evi, doktorun konferansında .söylediği gibi, dışı çok basit, içten

Yaptığımız çalışmaya benzer olarak 8 Avrupa ülkesinde yapılan sağlık okuryaz arlığı çalışmasında, genç yetişkinlerle yapılan çalışmada, sağlık

Daha sonra Münih’te Hans Hoffmann’ın öğrencisi olmuştur.. Devlet resim ödülleri

Birinci Perde (şiir), Sınıf Arkadaşları (roman), Havada Bulut Yok (roman), Türk Edebiyatında Hikaye ve Roman (üç cilt), Dilleri Var Bizim Dile Benzemez (makale),

[r]

sı, Tablo Restorasyon Atölyesi ve El Sanat­ ları Atölyesi restore edilerek ziyarete açı­ lırken, Küçüksu Kasrı da yeniden eski kimliğine kavuştu. 1987 yüma girerken

önemli bir an olarak belirttikkri sava~~n on be~inci günü (5 A~ustos Per~embe), birçok Bo~dan kroni~i tarafindan Akkerman'~n teslim tarihi olarak gösterilmi~tir 74.. Bo~dan-

Postacı robot gibi katı mekanik robotların yanı sıra son yıllarda yumuşak robotlar da geliştirilmeye başlandı.. Octobot adlı robot yumuşak robotların