YE M E K S A N A T I
( T h e A r t O f E a t i n g ıCeylân Orhun
Etap İstanbul’un “ Le France” restoranı Fransız mutlağının spesiyesileriyle ünlü.
LE FRANCE
B
U hafta, kaç zamandır yazmak istediğim, Tepebaşı’ndaki Etap Oteii’nin “ Le France” lokan- tasındayız. Bir öğle gittiğimizde, öğ lenleri açık olmadığını öğrendiğimiz bu lokantaya birkaç gece yer ayırtıp gitmeye çalıştıksa da turist topluluk larınca kapatılmış olduğundan gide medik.Yer ayırtmadan gittiğimiz gece, otelin girişinden merdivenler ile bir kat yukarı doğru çıkarken gelen müzik se sini duyunca; “ düğün var, ger.e yer yok herhalde” diye düşünerek, girişi kırmızı perdelerle örtülü lokantadan içeri girdik. Kırmızı masa örtüleri, ışıklandırmanın etkisiyle kahverengim si gözüken döşemeler, bordo tavan lar ve duvarlarıyla lokantadan çok gece kulübünü anımsatan bu yerde masaya oturduktan sonra yemek lis tesini incelemeye başladık.
GEÇ GELEN ŞARAP
Az ve hiç özelliği olmayan yemek listesinden seçim yapmak, avaz ava za çalan müzik nedeniyle garsonla an laşabilmek biraz zaman aldıysa da sonunda rose şarap içmeye, balık çor bası ve peynir sufle ile başlamaya ka rar verebildik.
Ekmek ve tereyağ servisimiz yapıl dıktan yarım saat sonra şarap hâlâ gelmeyince, geçmekte olan komiye ha tırlattık. Şarabı getirmekte olan ko
minin yolunu kesen garson gelip, azarlamasına “yemekten önce mi içe ceksiniz şarabı?“ diye sorunca; “ izin verirseniz” dememek için zor tuttum kendimi.
İstediğimiz m arka şarabın olma dığı söylenince, bunun üzerine başka bir m arka ısmarladık. Kendi kendine küçük şişe şarap içmemizi uygun gör müş olan garsona büyük şişe şarap is tediğimizi belirtince "o zaman istediğiniz markadan var” yanıtını al dık. Yeterince soğuk gelmeyen rose şa rabı soğuması için buz kovasına
koydururken başlangıç yemeklerimiz geldi.
BALIK TADI YOK
Sufleye başlayabilmek üzere elle rimi tabağın iki yanında dizili servis takım larına götürdüğümde kocaman çorba kaşığını görünce küçük çatal, bıçağı kullanmayı yeğledim. Üzeri gü zel kızarmış, iyi kabarmış peynir suf le lezzetli ve kıvamındaydı. İçinde tek tük, küçücük balık parçalan bulunan kremalı balık çorbasında hiç mi hiç balık tadı yoktu.
Bu arada tek kişinin synthesizer ile yaptığı, avaz avaza, arabesk müzik bitti ve teybe koydukları kasette dis ko müziği başladı.
Ana yemeklerimizi beklerken, için de roka, havuç, pancar, yeşil salata, salatalık, domates ve zeytin bulunan mevsim salatası geldi., ancak, limon lu, zeytinyağlı istediğim salatada limon tadına varamadım.
Yağda kızartılmış ekmek üzerinde sunulan, çoktandır yediğim en yumu şak etten yapılmış, sosunun içinde m antar, soğan, şarap, domates
püre-TT- tt>333.£
si olan filetmignon cbasseur kusur suzdu. Snitzel gibi pişirilmiş, içi sebze doldurulm uş, üzerine melba sos kon muş yarım şeftali ile sunulan domuz pirzolası Normande fena değildi an cak; yemekte Normande terimi, za man zaman küçük et parçalan, tavuk veya keklik gibi kanatlı av hayvanla- n için kullanılırsa da aslında yalnız ca balık için geçerlidir.
İKİ KİŞİ 7.790 LİRA
H er iki yemeğin yanında sunulan patates kızartması, soğanla sote edil miş ıspanak, ızgara biber ve domates lezzetli ve sıcaktı.
Tatlı olarak: Uzun bir bardak için de, bardağın boyundan kısa bir çay kaşığı ile getirilen; dibinde meyve sa latası, üstünde dondurma, krema, bal, şam fıstık ve badem bulunan kup Ulu- dağı çay kaşığı ile yiyebilmek olanaksız olduğundan; mousse au chocolat da katı ve aşın tatlı olduğundan; korkunç müziğe daha fazla d ay anm adığım ız dan tatlilan bırakıp, kahveden de vaz geçip hesabı ödeyip aynldık.
İki kişi 7.790 lira tutan yemekle rin bazılannm ücretleri şöyle: Peynir sufle 600, balık çorbası 500, fdetmig- non chausseur 1250, domuz pirzola sı 1250, kup Uludağ 600, mousse au cbocolat 500 lira.
Düzgün yemekleri, birine kızmışy acısını müşteriden çıkarmamak için kendini zor tutan garsonu, avaz avaz, arabesk müziği ve tekrar tekrar aynı bandı çaldıktan, disko müziği, ucuz bir gece kulübü görüntüsüyle, ulusla rarası bir turistik otele yakışmayan bir lokanta.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a Toros Arşivi