• Sonuç bulunamadı

Akdik, Kamil (1862-1941)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Akdik, Kamil (1862-1941)"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

AKDENİZ DİLLERİ - AKDİK

327

Karia, Lydia, Limni, Pelasg, Girit, Etrüsk v. b. dilleri gibi,

ne Hint-Avrupâ ne de Samî ailesine girmiyen, ve şimdi birliği dağılmış olan dil topluluğu. Ruslar'ın Yafetidoloji (b. bk.) okulu, bugün İspanya'da Baskça ile temsil edilen bu dil tabakasını Kafkas dillerine bağlamağa çalışmaktadır.

kıyılarında bir de «muson iklimi» bulunduğu için «Astro­ pikal Okyanus iklimi» adlarını vermek birtakım yanlış kavramlara götürebilir; diğer taraftan bu iklim tipine dam­ gasını vuran, hususiyle yağışların mevsimlere dağılışı oldu­ ğuna göre, bu üstün özelliğe uygun olarak ona «kış yağ-Bk. ALARODİLER, ANADOLU DİLLERİ, ÖN ASYA

DİLLERİ.

AKDEMİZ İK LİM İ, eteziyen, astropikal okyanus, yahut kış yağmurlan iklimi. Akdeniz’in ayrı bölümleri ve kıyıları arasında önemli farklar varsa da bazı özellik­ leriyle büyük bölümünde bir iklim birliği gösterir. Akdeniz iklimine ayırıcı damgayı vuran, yağışların mevsimlere da­ ğılışıdır. Akdeniz’in kuzeyinde Atlas Okyanusu’ndan esen batı rüzgârlarının üstün geldiği, yazın ılık, kışın serin, her mevsimde yağışlı Orta ve Kuzey Avrupa; güneyinde Büyük Sahra’yı, Arabistan ve İran’ı içine alan büyük bir kurak kuşak vardır. Güneyde kuraklığı ortaya koyan, genel olarak kuzeyden, az sıcak yerlerden güneyin sıcak ve çok sıcak alanlarına doğru, nemleri oldukça azalarak ve bunun için geçtikleri yerlerde (dağlar dışında) buharlaşmayı artırarak esen rüzgârlardır. Bu tip rüzgârlar dolayı- siyle Akdeniz ve çevresi yazın çok kuraktır, gökyü­ zü çok kere masmavi ve bulutsuzdur. Kışın güneş, Ekvator düzleminin güneyine geçerken iklim kuşakları da onlarla birlikte güneye kayar. Akdeniz de kuzeyden güneye doğ­ ru ilerlemek üzere yavaş yavaş, Batı Avrupa’yı devamlı olarak etkisi altında bulunduran hava hareketlerine alan olur. Depresyonların geçişine uygun olarak değişik doğrul­ tulardan esen rüzgârların bazıları geçtikleri yerlere yağış bırakırlar; bu yüzden Akdeniz’in kuzeyinde, sonbahardan başlıyarak kış boyunca süren ve ilkbaharda da görülen yağışlar, güneyde kış mevsimi ile sınırlanır ve tersine ola­ rak kurak devre, güneyden kuzeye doğru kısalarak nihayet silinir. Kışın herhangi bir bölümünde yağışların tutarı da güneyden kuzeye doğru artar. Kuzeydoğudan, kuzeyden ve kuzeybatıdan esen rüzgârlar öğleye doğru yavaş yavaş hızlanarak öğle sonunda en yüksek hızlarına erişirler, ak­ şama doğru yeniden yavaşlar ve geceleyin çok kere durur­ lar. Bunlardan başka Akdeniz ve çevresinde esen birtakım yerel rüzgârlar vardır; başlıcaları kıble, doğu, inbat, bora, şirokko, mistral ve hamsindir.

Bilimde «Akdeniz iklimi» adı altında özel bir iklim tipi anlaşılır ve yalnız Akdeniz’le çevresinde değil, benzer bir bitki topluluğu ile birlikte kıtaların batı yanlarında, 27° - 40° kuzey enlemleriyle 27° - 37° güney enlemlerinde yeralır; Kalifornia, O rta-Şili, Kap ve Güneybatı Avustral­ ya’da olduğu gibi. Fakat oralarda okyanusların etkisini, karaların içerlerine doğru uzatan Akdeniz gibi bir arade­ niz olmadığından, bu iklim bölgeleri yalnız kıyılarda dar ve kısa bir alan içinde sınırlanır. Her birinde karaların içerlerine doğru yağışlar ve bulutlanma hızla azalır. Kıyı­ larda kışın sıcaklık 8° nin altına düşmediği halde içerlerde 0° ye ve onun da altına iner; bu yüzden bitki yaşayışı, kenarlarda kışın da devam ederken içerlerde durur, yağış­ lar ilkbahara doğru kayar, tutarları azalır ve onun için içerlerde bozkırlar gelişir. Buna göre Akdeniz ikliminin bir de kara tipi ayrılır.

Bu iklim tipine, hususiyle bir Akdeniz’in, daha doğ­ rusu bir aradenizin bulunmadığı yerlerde de raslandığı için «akdeniz iklim tipi», bu özellikleri gösteren iklim bölgelerinin hepsinde eteziyen karakterinde rüzgâr esmedi­ ğinden «eteziyen iklimi», astropikal kuşağın okyanuslar

murları iklimi» demek doğru olur.

AKDENtZ IR K I, büyük Avrupa ırklarından' en gü­ neyde olanı ( Homo mediterraneus). Bu ırka Deniker «Ibero-insulaire», Günther de «Westisch» (Batı ırkı) adını verir. Akdeniz ırkı Pirene yarımadası halkının çekir­ değini teşkil eder, buradan da Fransà’ya (Limousin ve Pé­ rigord) Korsika’ya, Sardinya’ya, İtalya’nın aşağı yukarı Ro­ ma yakınlarından geçen çizginin güneyinde kalan kısmına ve Sicilya’ya kadar yayılır. Balkan yarımadasının güney kısmında dağnık olarak, ve pek karışık bir halde de Afri­ ka’nın bütün kuzey kıyılarında (Berberiler v. b.) bu ırka raslanır.

AK D ER E: 1 — (A kçay), Karadeniz kıyısında Ünye kasabasının 5 km batısında denize dökülen bir dere. Uzun­ luğu 61 km dir.

2 — (A ksu), Malatya İlinin Besni ilçesinde bir dere. Uzunluğu 53 km. A. Güygün dağı çevresinden kaynaklarını alır, Besni ilçesinin 8 km kadar doğusundan geçer ve Fırat nehrinin kollarından olan Göksu çayına dökülür.

3 — Denizli’nin Çal ilçesi merkez bucağına bağlı, 724 (1940) nüfuslu bir köy.

4 — (Işıklı), İçel’in, Silifke ilcesinini Taşucu bucağına bağlı bir köy. Nüfusu 588 (1940). A, Silifke nin 22 km güneybatısınla, deniz kıyısından 3 km kadar içe­ ride Kaletepe’nin güney eteğinde kurulmuştur. Taştan ya­ pılmış olan evler, toplu bir halde yan yana gelmiş olup, damlan düz ve üzerleri toprakla örtülüdür. Köyde kuyu suyu kullanılır. Çevresindeki tarlalarda tahıl ekilir. Hal­ kın bir kısmı dokumacılıkla geçinir.

A K DİK : 1 — K âm il (1862 - 194l). reisülhattatîn. Nâmenüvislik, nişan-ı hümayun kalemi mümeyyizliği, hüs­

nühat (güzel yazı) öğretmenliği gibi devlet ve eğitim

hizmetlerinde bulunmuş olan A. Hoca Tahsin Efendi oku­ lunda açılan Medresetülhattatîn’de

önce sülüs ve nesih sonra hututu

mütenevvia(çeşitli yazılar) öğret­ meni olmuş ve kendisine reisül­ hattatîn payesi verilmiştir. Daha sonra Güzel Sanatlar Akademi- si'nde öğretmen olarak çalışmıştır. Sanat hayatındaki ününü sürekli ve sabırlı çalışmasına borçlu olan A. önce o zamanın en kuvvetli hattatı olan Sami’den ders almış (1879) ve zamanla gelişen sanat kabiliyeti sayesinde bu dersler, birlikte çalışma şekline girmiş ve 1901 e kadar sürmüştür. A. in

Sami’nin değerli benliğinin payı olduğu kadar Şeyh Hafız Osman, Yedikule’li Abdullah, İğrikapılı Rasim gibi ustaları örnek tutan çalışma ve araştırmalarının da rolü vardır. Bu maksatla daha önceki usta hattatların yazılarını toplıyarak meydana getirdiği kolleksiyon bugün Topkapı Müzesi'nde bulunmaktadır. Celi, divani celisi, rık'a, sülüs, talik gibi

KÂMİL AKDİK olgunlaşmasında hattat

(2)

328

AKDÍK — AKGÖL

yazı çeşitlerinin hepsi ile uğraşmış olmakla beraber daha

çok sülüs ve nesih üzerine çalışmıştır. En güç yazı çeşiti olan nesih ile meydana getirilmiş bir Kur’a n ı Kerim, Medine’de Mihrab ı Nebi (celî), Mısır’da Prens Mehmet Ali_Paşa tarafından yaptırılan caminin kubbesini çevceliyen

KAMİL AKDIK'in sülüs-celi bir yazısı

ve 90 m tutan «Fetih Suresi» ve birçok türbe yazısı, İstan­ bul’da Fatih Türbesi’nde Abdüllıak Hâmid’in Fatih’i ziyaret manzumesi, hocası hattat Sami’nin mezar taşı, Topkapı Sarayı Kitaplığı ve çini dairesindeki yazıtlarla diğer yazıt­ lar ve birçok kimselerde bulunan yazmalar bıraktığı eserler arasındadır.

2 — Şeref, Kâmil Akdik’in oğlu. Bk. TÜRK RESİM- CİLİĞİ, yeni.

AK DİKEN: bk. AI.IÇ.

AKDOĞAN, Ankara'nın Kızılcahamam ilçesi merkez bucağına bağlı, 655 (1940) nüfuslu köy. A ., Kızılcaha- mam-Ankaıa şosesi üzerinde Kurtboğazı ile Kargasekmez yokuşu arasında ve Hıdırdağı’nın doğu eteğindedir. Daha çok taştan yapılmış olan evlerinin damları düz ve toprak­ la örtülüdür. Halk tarımla geçinir. Köyde dere ve çeşme suyu içilir; bir halkodası vardır.

AKEBYA (Akebia), ikiçeneklilerden Berberidaceae familyasına bağlı bir bitki cinsi. Akebia türleri sarmaşık bitkileri olup Çin ve Japonya’da yetişirler. Pembe renkli çiçek açan Akebia guinata bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilir.

AKEDÜK: bk. SU KEMERİ.

A K EİRİ (Acheirie) veya Akiri (Achirie) [Yun. a = yokluk eki, kheir = e 1], elsizlik, ellerin doğuştan yok­ luğu. Bk. ELSİZLİK.

AKELE, eski Anadolu’da Lydia bölgesinde yeri bi- linmiyen bir şehir.

AKELES: bk. AKHELES.

AKELİ (Achelie) [Yun. a = yokluk. kheilos — dudak], dudaksızlrk, dudakların bütününün veya bir kısmının do­ ğuştan yokluğu. Akeili (acheilie) de denmektedir. Bk. DU- DAKSIZLIK.

AKELİA (Achelia) : bk. AMMOTHEA.

AKEN, Kuzey Almanya'da, Berlin’in 106 km güney­ batısındaki Dessası şehrinin 14 km batısında bir kasaba. Nüfusu 10700. Elbe nehri kenarında önemli bir ticaret merkezidir. Şeker, eter, yağ, dokuma ve başka kimya endüstrisi gelişmiştir. Küçük ölçüde gemi tezgâhları vardır.

AKEN, H ieronym us V an: bk. BOSCH.

AKENS1DE [,tekınsayd ok.], M a rk ' (1721 - 1770), İngiliz şair ve hekimi. Londra’da hekimlik etmiştir. Daha çok siyasî şiirler yazmıştır. En büyük eseri olan Pleasures

of Imaginalion (İmgelemin zevkleri) [1744] adını

taşıyan tasvirî ve felsefî eserin değeri, taşıdığı fikirlerden çok, canlı üslûbundadır. Ruhsal araştırmalara, tabiat güzel­ liklerine eğilimi, dilinin özellikleri ve serbest nazmı ile

Pre-romantikleri hatırlatır. İddialı ve gösteriş meraklısı 1 olan Akenside, Smollett’in Peregrine Pickle adlı romanr ! yerilmiştir.

AKERBLAD [ oktrblad ok.], Johnn David (1763- 1819), İsveçli diplomat, dilci ve Doğu bilgini. Stockholm’da doğmuş. Roma’da ölmüştür. Paris’te bulunduğu sırada, da­ ha çözülmemiş olan Mısır hiyeroglifleri üzerinde çalışmış, 1799 da Rosetta’dan (Mısır) Paris’e getirilmiş olan Roset- ta taşının (b. bk.) üzerindeki üç dilde (hiyeroglif Mısırca- sı, demotik Mısırca ve Yunanca) yazıtı incelemiş, demotik Mısırca metni Yunanca metinle karşılaştırmak yoliyle özel adları belirtmiş, bir iki kelime okuyabilmiş, fakât Mısır yazısını tamamiyle alfabetik sandığı için, tam bir başarı elde edememiştir. Àkerblad tarafından 1802 de Fransız Doğu bilgini Silvestre de Sacy’ye gönderilen ve Lettre sur

l'inscription égyptienne de Rosette (Rosetta Mısırca yazıtı hakkında mektup) adiyle anılan yazı, tam yirmi yıl sonra hiyerogliflerin gizemini çözen François Champollion’a yol göstermiş olduğu için, bu çalışmalarda atılan ilk önemli adım sayılır.

A K ER İT, kalsiyumlu ve potasyumlu feldspatları kapsıyan bir diyorit (püskürük kaya) çeşidi olup içinde ojit, plâjioklaz ve ortoklaz bulunur.

AKERSHUS (Agershus), Oslo Fiyordu’nun kuzeyinde bir yönetim bölümü. Yüzölçümü 5332 km2, nüfusu 237000. Arazisinin dörtte biri tarla ve çayırlarla, dörtte üçü orman­ larla kaplıdır. Kuzeye doğru 750 metreye kadar yükselen dağlık bir bölgedir.

AKESANDROS, M. Ö. III. yahut II. yüzyılda ya- şıyan Yunan yazarı. Bir Kyrene tarihi yazmıştır; eser kay­ bolmuştur.

AKESTOR, M. Ö. V. yüzyılda Atina’da yaşıyan, fakat Atinah olmıyan bir tragedia şairi. Komedia şairleri onunla alay etmişlerdir. Eserlerinden hiçbir şey kalma­ mıştır.

AKET (Acheta). Fransızlar tarafından Achet veya

Achète terimi genel olarak ağustos veya cırcır böceği gibi özel bir ses çıkaran (çırçırlıyan) böceklere verilmiş ise de entomologlar bu terimi düzkanadlı böcekler (Orthopterà) takımına bağlı Acheta (Gryllns) domestica türü için de kullanmaktadırlar.

AKETA (Acheta) : bk. CIRCIRBÖCEÖİ.

AKETA (Achaeta), genel olarak kılları bulunmıyân sülük ve Sipunculoidea sınıfına bağlı kurtlar gibi, halkalı kurtlara (Annelida) verilen bilimsel ad. Eskiden halkalı kurtları, kıllı kurtlar (Chaetopoda) -Polychaeta ve Oligo-

cl.'aeta- ve kılsız kurtlar (Achaeta) - sülükler gibi - diye iki büyük kısma ayırırlardı. Modern zooloji halkalı kurtların

Sipunculoidea sınıfı altında kılsız gefirleri (Gephyrea achae­ ta) toplamaktadır. Echinroidea (Gephyrea chaetifera) ve sülükler (Hirudinea) takımları kıllı kurtlar (Chaetopoda) sınıfına bağlanmaktadırlar.

AKGÖL: 1 — Sakarya ırmağının aşağı bölümünde de­ nize en yakın parçasının batısında, Adapazarı şehrinin 30 km kuzeyinde bir göl. Boyu 4, eni 1 km kadardır. A., tepelik bir çevrede yer almıştır.

2 — İzmir’in güneyinde, Kuşadası kasabasının 10 km kuzeyinde bir kıyı gölü. Çevresi bataklıklarla kaplı bulunan A. ün hemen güneyinden Küçük Menderes ırmağı

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta h a To ros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

42 De grad izas y on Önceden soğutma Egzersiz süresi Performans risk eşiği Sağlık risk eşiği.. Aklimatizasyon + Önceden

Sıcak yakma havalı kupol fırınlarında, yakma havasının sıcak baca gazları (duman ) ile ısıtılması; ekonomik olması bakımından, en çok benimsenen metottur.. Baca

tesislerin arkeolojik kazı alanları - vadinin güneye kayan de- rinlemesine kısmının bir miktar inşaata izin vermesi, aksi takdirde çok boğucu ve kuytuda kalınacağı

Çizelge 1’den de görüldüğü gibi; bitki başına meyve ağırlığı bakımından genotipler arasındaki farklılıklar istatistiksel olarak önemli bulunmuştur.. Bitki başına

A) Bugün hava çok sıcak. B) Bir tas sıcak çorbaya hayır demem. C) Çorba çok sıcak olmuş. D) Komşumuz bize çok sıcak davrandı. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde mecaz anlamlı

Elektron nötrinosu, müon nötrinosu ve tau nötrinosu olarak tanınan üç ayrı tü- rü olan bu parçacıklar, elektrik yükü de taşımadıklarından öteki madde türle- riyle

Ergüven Boğa (2019) tarafından yapılan gebelerin gebeliğe uyum ve doğum korkularının belirlenmesi amacıyla yaptığı çalışmada Prenatal Kendini Değerlendirme

Yeni Zelanda’da yüksek volkanik etkinliğe sahip bir bölgedeki bitkiler üzerinde yapılan incelemeler sonucunda aşırı sıcak topraklarda yaşayabilen bitkilere rastlandı..