teker
M İ L L İ Y E T Ç İ F İ K İ R V E E D E B İ Y A T D E R G İ S İS A Y I : 5 ŞUBAT 1977 5 0 0 KURUŞ
Tercüman
1001 Temel Eser
96 VE 97 NUMARALI
KİTAPLARI İFTİHARLA SUNAR
AVRUPA’DAKİ
TÜRKİYE
SIR CHARLES
ELIOT’UN
ŞAHESERİ
4 RENKLİ
PIRIL-PIRIL
ŞAHANE
KAPAKLAR
İÇİNDE
442 SAHİ FE
2 CİLT BİRDEN 20 LİRA
Toker
Milliyetçi Fikir ve Edebiyat Dergisi •
ADRES: Yerebatan Büyük Azim Palas 40/10 - İSTANBUL
Tel.: 22 11 23 - 27 70 46
•
Yıl: 1 — Sayı: 5 •
Sahibi ve Sorumlu Yayın Müdürü: Yalçın Toker
• ABONE: Yıllık 60 TL.
Yabancı ülkelere iki mislidir.
İLAN: Kapak renkli : 3000 TL. İç kapak : 2000 TL. İç sayfalar : 2000 TL. Yarım sayfa : 1000 TL. Dizgi-Tertip-Baskı: Yüksel Matbaası
•
3.2.1977 • ÖMER SEYFETTİN Özel Sayısı • Fiyatı: 500 Kuruş BU SAYIDA:A. Rahim Balcıoğlu, Coşkun Erte- pmar, Yalçın Toker, Kudret Sinan, Tahir Kutsi Makal, O. Selim Ko- cahanoğlu, Gültekin Samanoğlu, İsa Kayacan, Selahattin Savcı, Nihat Balcı, Nurettin Doğan, H. Cengiz Alpay, Bahriye Çamye- şil, Sevil Sezen’in yazı ve şiirleri.
HUZUR ÇAĞRISI
A. Rahim BALCIOĞLU Bu ayırmalar, bu gayırmalar, bu haksızlıklar, bu tatsızlıklar daha ne vakte kadar sürüp gidecek?!..
M illetçe özlemini çektiğimiz eşitlik, huzur, gü ven; barış birlik, dirlik ne zaman sağlanacak?!..
Öğretmenler kürsülerine, öğrenciler sıralarına, ordular kışlalarına, işçiler iş tezgâhlarının başına ne vakit oturacak?!.
Baba ile oğul, ana İle kız, müdür ile odacı, se çen ile seçilen, yazar ile okur ne zaman kucaklaşıp, barışacak?!..
Sözün özü; Türkiye’de barış, güven, huzur ne vakit sağlanacak?!..
* ♦ *
Sen, beride köstebek ömrü süren milyonlara rağmen, karının kürkünü, çocuğunun mamasını, oyun cağını Avrupa'dan getiren; Hereke Kumaşı giyme yen, Sümerbank Dokumasını beğenmeyen; milyonlar ca yoksula rağmen hep «ben» diyen, yüreği nasırlaş mış zengin!..
* * *
Sen, Söğüt’te; bir yörük çadırında, atılan Türk Devleti'nln temeli, yüzyıllar boyu, sarsılmadan dim dik ayakta durmuşken; üç-beş ayda bir çıkardığı ka nunlar, üç-beş hafta bile yürürlükte kalmayan; Türk- İslâm olmaktan korkan; geçmişine küfretmeyi ile ric ilik sayan siyasa soytarısı!..
*
* * Ve sen, evet sen!.
Ey, «Hira Dağı kadar Müslüman, Tanrıdağı ka dar Türk’üm» diyen insan?.
Ve ey elinden kitabı, dilinden hitabı, göğsünden imânı alınmış, özüne ve öz değerlerine yabancı bı rakılmış, kendi yurdunda azınlık durumuna düşürül müş, «câmi’e kapanmış müslüman!..»
Ve ey, şâirine: «Arabaya taş koyduk Biz bu yola baş koyduk Milli kinden, acıdan Tabaklara aş koyduk»
dedirtecek kadar açındıran, yakındıran, yoğun acılar içinde kıvranan m illet!..
A rtık başını kaldırmanın, seni yakanların, acı acı yakındıranların hadlerini bildirmenin; yaldızlara bakmanın; özüne dönmenin, ruhunu saran zincirleri kumanın, yâni siyasa hokkabazlarından kurtulmanın zamanı gelm iştir!..
Haydi çağla, çağla da taş.. Haydi durma, engelleri aş..
Türklük gurur ve şuur doruğuna ulaş.. Bil ki korku, kanların donduğu yerdir. Yaşıyorsan, korkmuyorsan eğer İnan ki, her yer, herşey şenindir...
HUZUR
Huzur... Bu ne duygulu, bu ne güze! kelime böyle!..
Huzur kelimesini yazarken de, söylerken de, duyarken de susacağı geliyor insanın.
Çünkü huzur kelimesi, donmuşluk, sessizlik, yas anlamına gelmez... Zira, huzur, ölü bir kelime değil dir. Bir canlılık, bir hareketlilik ifâde eder ki, ahen gin; mutlu olmanın; adalet ve e şitlik içinde yaşa manın yegâne sembolüdür.
Donmuşluk, tükenmişlik, ölüm sessizliği huzur olmadığı gibi, bir toplum içindeki şamata ve karga şalık da huzur değildir.
İ N S A N I N , ekmek, su, hava kadar en çok muh taç olduğu şey hiç şüphe yoktur ki, huzurdur.
Ne yazık ki, bugün; huzuru kaçırılmış; tedirgin edilmiş olan toplumumuzda yaşanmazlıkları yaşıyo ruz.
TEDİRGİN DÜNYA
Çağımızda, m illetler birbirine düşman...
Ne hür dağlarda, ne engin denizlerde ve ne de duru göklerde huzur, güven, emniyet kalmıştır.
Yirminci yüzyılda insanlık, yeryüzüne sığamaz olmuş; gökyüzüne çıkmış, fezayı parselleme yarışına çoktan başlamıştır.
Eğer ayda hayat olsa idi, eğer ayda insanlar yaşayabilse idi; eğer, yeryüzü insanının bir huzur kaatili olduğunu, ay'daki taş-toprak bilse idi; sanı rım yeryüzü insanını üstüne bastırmaz, huzurunun kaçmasını istemezdi.
insan, beynini tırmalayan, ruhunu alan; insanı sürekli tedirgin eden makine; insanın yaşama kaynağı olan barışı, huzuru öldürmüştür.
* * * Hani o sükûn? Hani o huzur? Hani o güven? Hani o emniyet? Hani o ahenk?
YAZIK ÖMRÜNÜN ALTIN ÇAĞINA
Katısın taşçasına yumuşak görünüşler içinde, Bu alın körpedir,
Bu fidan taze
Diyecek sevgi gücünü yitirm işsin de.. Şu bebek, şu gencecik anne,
Birini yetim bırakırsın, birini dul. Sonra dönersin
Olursun halktan yana, olursun insancıl.. Çirkin karanlıklarda işler elin gizli gizli, Yine de aydınlık bende dersin..
Hep yıkarsın yapmadan,
Hınca bulanmış düşüncen, duygun, yüreğin, kafan.. Bütün azgınlıklar kemik bağlamış kininde, Kara bir duvarla kapatmışsın pencerelerini
aklın. Söyle neyin koruyanı, neyin arayanısın, Hangi özgürlüğün, hangi hakkın?..
Boşuna akıyor senin olan bütün bu güzel anlar, Düşünemiyorsun ki bilgisiz acı güç tükenir
bir gün.. Yazık, hayırsızca harcadığın altın çağıdır
ömrünün, Kuruttuğunsa gencecik gencecik fidanlar.. Yaktığın, yıktığın m illetin benliği, m illetin malı, Uğruna oynadığın koskoca bir vatan!
Kimler diyecekse sana, yeter artık, yeter demeli, Çoktan geldi geçiyor günahlarını tartacak
zaman... ÇOŞKUN ERTEPINAR
Ve hani o adâlet, eşitlik, mutluluk içinde ya şayan, yarın endişesi duymayan ağır, vakur Türk M il leti?!..
Hani nerede o yokluğu İle yok olmaya yüz tu t tuğumuz, özlemi ile yanıp, tutuştuğumuz emniyet, güven, barış sembolü olan tek kelime; büyülü, tıl sımlı söz.. HUZUR?!..
Ey huzur! gel artık, buyur!.
Buyur da, sana susamış gönüllerimizi doyur!..
Türk ülküsünü söyleyen hikayeci
Ömer Seyfettin
•
28 Şubat Ömer Seyfettin’in do ğumunun 93. ncü yıldönümüne rastlamaktadır. Bu münasebetle dergimizin 5. sayısını onun aziz hatırasına adamaktayız.
•
Ömer Seyfettin, Türk hikâyeci liğinin en ünlü simalarından bi ridir. O, bütün bir ömür boyunca Türk dili, Türk vatanı ve Türk mil liyetçiliğine hizmeti düşünmüş ve eserlerinin hepsinde bu idealin gerçekleşmesi için çaba göstermiş tir. Realist Türk hikâyeciliğinin bu usta kalemini tanıyabilmek için önce, çok kısa bir şekilde, ha yatını gözden geçirelim.
HAYATI
11 Mart 1884 yılında Gönen’de dünyaya gelmiştir. Babası, K af kasya Türklerinden yüzbaşı Ömer Şevki beydir. Annesi kaymakam Mehmed beyin kızı Fatma hanım dır.
Çok küçük yaşta okula başla mış, ilk öğrenimini Gönen ve Ayan cık’ta tamamlamıştır. İlk öğrenim günlerine ait anılarını kitapta «And» ve «Falaka» isimli hikâye lerinde anlatmaktadır.
Daha sonra, annesi ile birlikte İstanbul’a gelen Ömer Seyfettin, 1893 yılında yani henüz 9 yaşın da iken Eyüp Baytar Rüştiyesine girmiştir. Öğrenimine, Edirne’de ki Askerî İdâdîde devam eden ya zar, buradan mezun olduktan son ra tekrar İstanbul’a dönerek Har biye Mektebine yazılmıştır. 1903 yılında Harbiyeden mezun olmuş, sonra piyâde mülâzim-i sânisı rüt besi ile orduya katılmıştır.. Böy- lece henüz 19 yaşında iken haya ta atılan Ömer Seyfettin’in 36 yıl lık ömrünün geri kalan yıllarını şöylece özetleyebiliriz:
19 Yaşında: 1903 yılında Piyâde teğmeni olarak 3. Orduya katıldı. İzmir’de redif fırkasında ve Kuş adası redif taburunda görev yap tı.
22 Yaşında: 1906 yılında Jan darma Okulunda öğretmenlik yap tı. Çok küçük yaştan beri, edebi yata ve yazı yazmağa büyük me rak ve kabiliyeti vardı. İzmir’de iken, Sebat ve Serbest İzmir isimli gazetelerde yazıları yayınlandı. Meşrutiyete kadar İzmir’de kaldı.
24 Yaşında: 1908 yılında Selânik Üçüncü Ordu nizamiye taburuna tayin edildi. Aynı yıl üsteğmen rüt besi ile Bulgaristan sınırındaki Ya- korit köyünde hudut bölüğüne nakli çıktı. Vatanî görevinin ya- nısıra, edebiyatla ilişkisi de kesil miyordu. Bu yıllarda, İstanbul’da çıkan Âşiyan, Selanik’de neşredi len Bahçe ve Kadın mecmuala rında şiirleri yayınlanıyordu... Ya zılarında daha çok «Perviz» tak ma adını kullanmaktaydı.
25 Yaşında: 1909 yılından itiba ren Rumeli gazetesinde, Bahçe
(Selanik) ve Teşvik dergilerinde yazıları çıkmaya başladı. 17 Ni san 1909’da 31 Mart isyanın bas tırmak için Hareket Ordusu ile İs tanbul’a geldi.
26 Yaşında: 1910 yılında taz minatını ödeyerek ordudan istifa etti... Görevi icabı, Balkanlardaki milliyetçilik ve istiklâl cereyanla rına tanık olan yazar, bir Türk vatandaşı olarak Türk milliyetçi liği aşkı ile yanıp tutuşmaya baş lamıştı. Hayatını, sanatını, milli yetçilik idealinin gerçekleşmesi uğruna kullanmayı kendine prem sip edinmişti. Bunun için de önce, dilde Türkçeleşmenin şart olduğu na inanıyordu. Kendisi ile ayni inançta olan Ziya Gökalp ve Ali Cânip’Ie tanıştı.
27 Yaşında: 11 Nisan 1911 yı llıma, uenç js.aiem.ier Dergisinin yem duzenaenı ha sayısında: «n e ni insan» isimli manaiesı yayın landı. Bu makale, Servet-i Fünûn eaeoıyatına Karşı çiKişının ve dil de sadelik devrımını başlatışınm ilk adımı oldu. Pnmo Türk Çocu ğu hikâyesi de bu yıl içinde ayni uergıde yayınlandı.
28 Yaşında: 1912 yılından iti baren, sade dille yazdığı yeni hi kâyeleri, Türk Yurdu, Zekâ, Genç Kalemler dergilerinde yayınlanma ya başladı, çocukluk anıları olan And hikâyesi, 1912’de Genç Ka lemler Dergisinde neşredildi. Ayni yıl, Balkan harbi patladı... Ömer Seyfettin de yeniden ordudaki gö revine döndü. Harpte, Yanya Ka lesinde Yunanlılara esir düştü. Esaret günlerinde hikâye yazma ya devam etti ve hikâyeleri Halka Doğru, Zekâ ve Türk Yurdu’nda yayınlandı.
29 Yaşında: 1913 yılında tekrar ordudan ayrıldı ve İstanbul’a döndü. Makale ve hikâyeleri Türk Yurdu Dergisi ve Tanin gazete sinde çıkıyordu. Aynı yıl annesi vefat etti.
30 Yaşında: 1914’de Kabataş Li sesine edebiyat ve felsefe öğret meni oldu. Celâl Sâhir’le birlikte Türk Sözü dergisini çıkardılar. Türk Sözü’ne başmuharrir olmuş tu.
31 Yaşında: Kadıköy’de bir dok torun kızı olan Caliba hanımla ev lendi. 1915.
32 Yaşında: 1917 ve 1918 yılla rında, Vakit Gazetesinde ve haf talık Yeni Mecmua dergisinde, makale ve hikâyeleri yayınlandı. Sayısı 125’i bulan hikâyelerinden 29 tanesi, Yeni mecmuanın 1-66 inci sayılarında neşredilmişti.
ÖMER SEYFETTİNDE MİLLİYETÇİLİK
BİR çocuk nasıl Türk
Milliyetperveri olur?
Başım Vermeyen Şehit, Kütük, Topuz, Teke Tek, Kızıleima Neresi? Vire, Pembe İncili Kaftan, Fer man, Diyet, Yalnız Efe, Forsa... bunlar arasındadır. Hürriyet Bay rakları ve diğer birkaç hikâyesi ise Türk Yurdu Mecmuasında çık tı.
34 Yaşında: 1918 yılında Darül fünunda kurulan tercüme Encü menine üye oldu. Akşam gazete sinde hikâye ve makaleleri yayın lanıyordu. Eski harflerle ilk kitap ları bu yıl içinde basıldı. Bu ki taplar; «Harem ve Ashabı Kehfi- miz »adlı büyük hikâyeleri idi. Di yet vs. gibi bir kısım hikâyeleri Yeni Mecmuada yayınlandı.
34 yaşı yazarın, karısından ay rılması ve birinci dünya harbin deki yenilgimiz gibi sebepler yü zünden, en üzüntülü yıllarıdır.
35 Yaşında: Vakit ve Türk Dün yası gazetelerinde yazıları neşre dildi. Bu arada Yalnız Efe ve For sa gibi bazı hikâyeleri Büyük Mec mua dergisinde yayınlanmaya de vam ediliyordu.
36 Yaşında: Türk edebiyatının Ülkücü hikâyecisi 25 Şubat 1920 yılında iyice hastalandı. 15 gün kadar hasta yattı. Nihayet 6 Mart 1920’de 36 yaşında iken şeker has talığından vefat etti. Kadıköy Kuşdili’nde Mahmut Baba mezar lığına gömüldü. 1945 yılında, bu radan yol geçirilirken cadde or tasında kalan mezarından kemik leri alınıp Zincirlikuyu mezarlı ğında tekrar toprağa verildi.
TOKER'İN 100 BÜYÜK EDİP VE ŞAİR
DİZİSİNDEN: ÖMER SEYFETTİN
(2. BASK!)
Yazan: YALÇIN TOKER Fiatı: 10 Lira
Dağıtım: Anda ve M illî Eğitim Bakanlığı Yayınevleri
1 — Konuştuğu Türkçeyi sever, konuştuğu lisanı yazar ve bu gü zel İstanbul Türkçesini herkese öğ retmeye çalışır.
2 — Dinî gibi m illiyetini de se ver ve mukaddes bilir. Türklüğün aleyhinde bulunanlara karşı müda faa eder. M illiyetine lâkırdı söylet mez. Türklüğün dünyadaki m illet lerin hepsinden daha necip ve ce sur olduğunu hatırdan çıkarmaz. Hangi m illetten olursa olsun Türk çe öğrenip Türk m illetine karışan muhacirlere tıpkı eski kan kardeşi imiş gibi muamele eder.
3 — Her fırsatta Türklüğü meth eder, Türklüğe kıymet verir. Her fırsatta Türk tarihini, cihangirleri ni, Türk âlimlerini anar.
4 — En büyük cihangirler, Türk- lerden çıktığı gibi İbni Sina ve Uluğ Bey gibi en büyük âlimlerin de Türk milletinden geldiğine iman
eder.
5 — Her şeyden evvel Türk ta rihine vukuf peyda eder. Türklüğe dair yazılan edebî ve fenni şeyleri diğer mütalâalara tercih eder.
6 — Askerlik, tüccarlık, sanat kârlık, memurluk, hâsılı hangi mes lek için hazırlanırsa hazırlansın en başlıca emeli Türklüğe, Türk mef- kûresîne hizmet etmek olur.
7 — Şahsî hayatının fâni, fakat m illiyetinin, Türklüğünün ebedi ol duğunu aklından çıkarmaz. Herkes mezara girecek ve ölecektir. Tarihe giren kahramanlar ölmezler. M ille t lerin kalbinde yaşarlar. M illiye t per- ver olmak isteyen her çocuk nasıl olursa olsun, iyi bir namla Türk
tarihine girmeye çalışır. Dünyada tarihe girip şanlı bir hâtıra bırak mak kadar âli ve gıpta olunacak birşey yoktur. Ruhunda büyüklük ve yükseklik meyli olan çocuk mut laka Türk milliyetperveri olur. Her yerde, her vakit ve her işde birin ci olmaya çabalar. Yorulmaz. Bık maz, üşenmez. Vücudunun izcilikle ve idmanla, fikrini bilgi ile frenler, ruhunu m illî mefkure ile kuvvet lendirir. Bilgisiz bir kuvvet ve ca hil kafa altında sağlam bir vücut hiç bir işe yaramayacağı gibi mef- kûresiz bir ilim, mefkûresiz bir âlim de hiçbir İşe yaramadıktan başka Türklük cemaatine ta rif olun maz zararları dokunur.
Ey Türk çocukları! Siz hem kuv vet, hem bilgi, hem de mefkûre sahibi olunuz. Büyük muvaffakiyet leriniz namınızı tarihe geçirecek ve sizi bu fâni hayatın fevkinde o ebe dî ve ölümsüz hayatta nâil edecek tir.»
•
ÖMER SEYFETTİN HAKKINDA YAYINLANMIŞ ESERLER:
Bütün Cepheleri ile Ömer Seyfed- din. «Hilmi Yücebaş» Ömer Seyfeddin «T.D.K. Yayını» Ömer Seyfeddin
Ferit Ragıp Tuncor ve Selâhaddin Arıkan» Ömer Seyfeddin, Ülkücü Bir Yaza rın Romanı. «Tahir Alangu» Ömer Seyfeddin «Yaşar Nabl» Ömer Seyfeddin ve Hayatı
«Ali Canalp» Turistik Gönen ve Ömer Seyfed din.
ÖMER SEYFETTİN’DEN
BİR HİKAYE
FORSA
Akdeniz’in esâtir yuvası nihayet siz ufuklarına bakan küçük tepe, mini mini bir çiçek ormanı gibiy di. Beyaz taşlardan yapılmış kısa larının alaca gölgeleri sahile inen keçi yoluna düşüyor, ilkbaharın tat lı rüzgârıyle sarhoş olan martılar, çılgın nâralarla havayı çınlatıyorlar- d. Beyaz taşlardan yapılmış kısa bir duvarın ötesindeki zeytinlik, tâ vâdiye kadar iniyordu. Bağın orta sındaki vîrân kulübenin kapısız medhalinden bir ihtiyar çıktı. Sa çı, sakalı bembeyazdı. Kanburunu düzeltmek istiyormuş gibi gerindi. Elleri, ayakları titriyordu. Gök ka dar boş, gök kadar sâkin duran de nize baktı. Baktı.
— Hayırdır inşallah!
Dedi. Duvarın dibindeki taş yı ğınlarına çöktü. Başım iki ellerinin arasına aldı. Sırtındaki yırtık bir çu val vardı. Çıplak ayakları topraktan yoğurulmuş sanılacaktı. Zayıf kol ları kirli tunç rengindeydi. Tekrar başını kaldırdı. Gökle denizin bir leştiği dumandan çizgiye dikkatle baktı. Fakat görünürde birşey yok tu.
* * *
Bu, her gece uykusunda kendini kurtarmak için birçok gemilerin pu pa yelken geldiğini gören zavallı, eski bir Türk forsasıydı. Esir ola lı kırk seneden ziyâde geçmişti. O- tuz yaşında dinç, levent, kuvvetli bir kahramanken Malta korsanları nın eline düşmüştü. Yirmi sene on ların kadırgalarında kürek çekti. Yirm i sene, iki zincirle iki ayağın dan rutûbetli bir geminin dibine bağlanmış yaşadı. Yirmi senenin yazları, kışları, rüzgârları, fırtınala
rı, güneşleri, onun granit vücûdu nu eritemedi. Zincirleri küflendi, çürüdü, kırıldı. Yirmi sene içinde birkaç defa halkalarını, çivilerini değiştirdiler. Fakat onun çelikten daha sert adeleli bacaklarına bir şey olmadı. Yalnız apdest alama dığı için üzülürdü. Dâimâ güneşin doğduğu tarafı sol ilerisine alır, gözlerini kıbleye çevirir, beş vak tini gizli gizli, işâretle edâ ederdi. Elli yaşına gelince korsanlar onu «artık iyi kürek çekemez» diye çı karıp bir adada satmışlardı. Efen disi bir çiftçiydi On sene kuru ek mekle onun yanında çalıştı. Allah’a çok şükrediyordu. Çünkü artık ba caklarından mıhlı değildi. Abdest alabiliyor, tam kıblenin karşısına geçiyor, unutmadığı âyetlerle na maz kılıyor, duâ edebiliyordu. Bü tün ümidi memleketine, Edremîd’e kavuşmaktı. Otuz sene içinde hiç bir an ümidini kesmedi. «Öldük ten sonra dirileceğime nasıl ina nıyorsam, elli yıl esirlikten sonra da memleketime kavuşacağıma öy le inanırım!» derdi. En şanlı en meşhur Türk gemicilerindendi. Da ha yirm i yaşındayken Tarık Boğa- zı’nı geçmiş, poyraza doğru hafta larca, aylarca kenar, kıyı görme den gitmiş, ratgeldiği hucrâ ada lardan cizyeler almış, irili ufaklı do nanmaları tek başına hafif gemisiy le berbâd etm iştir. O vakitler Türk- e li’nde nâmı dillere destandı. Pâ dişâh bile kendisini saraya çağırt mış, mâceralarını dinlemişti. Çün kü Hızır Aleyhisselâm'ın g ittiğ i di yarları dolaşmıştı. Öyle denizlere gitm işti ki, üzerinde dağlardan, adalardan büyük buz parçaları yü züyordu.
Oraları tamamiyie başka bir ci handı. Altı ay gündüz, altı ay gece olurdu! Karısını, işte bu, senesi bir büyük günle bir büyük geceden ibaret olan başka cihandan al mıştı. Gemisi altın, gümüş, inci, elmas, esir dolu vatana dönerken, kenarsız denizin ortasında evlen miş, oğlu Turgut, Çanakkale'yi ge çerken doğmuştu. Şimdi kırkbeş yaşında olmalıydı. Acaba yaşıyor muydu? Hayâlini unuttuğu karlar dan beyaz karısı acaba hâlâ sağ mıydı? Kırk senedir, yalnız taht şehrinin, İstanbul’un minâreli uf ku hayâlinden hiç silinmemişti. «Bir gemim olsa gözümü kapar, Kabataş’ın önüne demir atarım» di ye düşünürdü. Altmış yaşını geç tikten sonra efendisi, onu sözde âzâd etti. Bu âzâdetme değil, so kağa, açlığa, perişanlığa atmaktı. İhtiyar esir, bu virân bağın içinde ki harap kulübeyi buldu. İçine gir di. Kimse birşey demedi. Arasıra kasabaya iniyor, ihtiyarlığına acı yanların verdiği ekmek parçalarını toplayıp dönüyordu. On sene da ha geçti. A rtık hiç kuvveti kalma mıştı. Hem bağ sahibi de artık ken disini istemiyordu. Nereye gide cekti?
Fakat işte, eskiden beri gördüğü rü'yaları yine görmeğe başlamış tı. Kırk senelik bir rüya... Türkler'- in, Türk gemilerinin gelişi...
Gözlerini kadîd elleriyle iyice oğdu. Denizin gökle birleştiği yere yine baktı. Evet, mutlaka gelecek lerdi. Buna o kadar emindi ki...
— Kırk sene görülen bir rü’yâ yalan olamaz!
Diyordu. Kulübe duvarının dibi ne uzandı. Yavaş yavaş gözlerini kapadı. İlkbahar bir ümit tufanı gi bi her tarafı parlatıyordu. Martıla rın:
— Geliyorlar, geliyorlar, seni kurtarmağa geliyorlar!
Gibi iş ittiğ i tatlı seslerini din leye dinleye daldı. Duvar taşları nın arasından çıkan kertenkeleler üzerinde geziniyorlar, çuvaldan es vabının içine kaçıyorlar, gür beyaz sakalının üstünde oynaşıyorlardı. İhtiyar esir, rüyasında ağır bir Türk donanmasının limana gerdiğini gö rüyordu. Kasabaya giden yola bir kaç bölük asker çıkarmışlardı. Al bayrağı uzaktan tamdı. Yatağanlar kalkanlar güneşin aksiyle parlıyor du.
* * *
— Bizimkiler! Bizimkiler!
Diye bağırarak uyandı. Doğrul du. Üstündeki kertenkeleler kaçış tılar. Limana baktı. Hakîkaten kale nin karşısına bir donanma gelmiş ti. Kadırgaların, yelkenlerin, kürek lerin biçimine dikkat etti. Sarardı. Gözlerini açtı, kalbi hızla çarpma ğa başladı. Ellerini göğsüne koy du. Bunlar Türk gemileriydi. Kena ra yanaşıyorlardı.. Gözlerine İnana madı-. «Acaba rü’yâm devam mı edi yor?» şüphesine düştü. Fakat uya- nıkker rü’yâ görülür müydi? Ka naat getirmek için elini ısırdı. Yer den sivri bir taş parçası aldı. A l nına vurdu. Evet, İşte hissediyor du. Uyanıktı. Gördüğü rü’yâ değil di. O uyurken, donanma, burnun arkasından birdenbire zuhur etmiş olacaktı. Sevinçten, hayretten diz lerinin bağı çözüldü. Hemen çök tü. Kenara çıkan bölükler, ellerin de al bayrak, kalenin etrafına doğ ru ilerliyorlardı. Kırk senelik bir beklemenin son azmiyle davrandı. Birden kemikleri çatırdadı. Badem ağaçlarının çiçekli gölgeleriyle ör tülen yoldan yürüdü. Kenara doğ ru koştu. Koştu. Karaya çıkan as ker, ak sakallı bir ihtiyarın kendi lerine doğru koştuğunu görünce^
— Dur!N
Diye bağırdılar. İhtiyar durmadı; bağırdı;
— Ben Türküm, oğullar, ben Tür küm!
Askerler onun yaklaşmasını bek lediler. ihtiyar, Türkler’in yanına yaklaşınca önüne ilk geleni tutup öpmeğe başladı. Gözlerinden yaş lar akıyordu. Hâline bakanların hepsi müteessir olmuştu. Biraz he- yecâm sükûn bulunca ona sordu lar:
— Kaç yıldır esirsin? — Kırk! — Nerelisin? — Edremitli. — Adın ne? — Kara Memîş. — Kaptan miydin? — Evet.
ihtiyarın etrafındaki askerler bir birine karıştı. Bir çığlıktır koptu. «Beye haber verin! Beye haber ve rin!» diye bağrışıyorlardı. İhtiyarın kollarına girdiler. Kuş gibi deniz kenarına uçurdular. Bir sandala koy dular. Büyük bir kadırgaya çıkardı lar. Askerin içinde onun menkıbe lerini bilmeyen, şöhretini duyma yan yoktu. Biraz güvertede durdu. Sevinçten kırk senedir hasret kal dığı millettaşlarını görmekten, şa şırmış, aptallaşmıştı. Ayağına bir çakşır geçirdiler. Sırtına bir kaftan attılar. Başına bir kavuk koydular. — Haydi, Bey’in yanına!
Dediler. Kendini kadırgaya geti ren askerlerle berâber, büyük ge minin kıçına doğru yürüdü... Kara bıyıklı, sırmalı esvabının üzerine demir, çelik zırhlar giymiş, iri bîr adamın karşısında durdu.
— Sen kaptan Kara Memîş mi sin?
— Evet, dedi.
— Hızır Aleyhisselâmın geçtiği yerlerden geçen sen misin?
— Benim.
— Doğru mu söylüyorsun? — Ne yalan söyleyeceğim? — Aç bakayım sağ kolunu! ihtiyar, kaftanının altından kolu nu çıkardı. Sıvadı. Bey’e uzattı. Ba- zusunda haç şeklinde derin bir ya ra izi vardı. Bu yarayı gecesi altı ay süren bir adadan karısını kaçı rırken almıştı. Bey ellerine sarıl dı. Öpmeğe başladı.
— Ben senin oğlunum! Dedi.
— Turgut musun? — Evet.
4c 4c 4e
ihtiyar esir sevincinden bayılmış tı. Kendine gelince oğlu ona:
— Ben karaya cenk için çıkıyo rum. Sen gemide rahat kal.
Dedi. Eski kahraman kabul etme di:
— Hayır. Ben de berâber cen ge çıkacağım.
— Çok ihtiyarsın baba. — Fakat kalbim kuvvetlidir. — Rahat et! Bizi seyret!
— Kırk senedir dövüşe hasre tim.
Oğlu:
— Vurulursun! Vatana hasret gi dersin!
Diye onu gemide bırakmak iste di. Kara Memiş, o vakit birdenbire gençleşmiş bir kaplan gibi doğrul du. Duramıyordu. Kalkan, kılıç, is tedi. Sonra geminin kıçında salla nan sancağı göstererek:
— Şehit olursam bunu üzerime örtün! Vatan, al bayrağın dalgalan dığı yer değil midir?
Türk’e Aşık Türk
Yazan:Ömer Seyfettin
BURHANŞENERTürk fik ir ve edebiyat tarihinin önemli şahsiyetlerinden biri olan ÖMER SEYFEDDİN (1884-1917), (PEMBE İNCİL ¡KAFTAN) hikâyesi nin kahramanını şu satırlarla anla tır:
«Namusuyla yaşar, kimseye ey vallah etmezdi. Yegâne mefkuresi Allahtan başka kimseye secde et memek, kula kul olmamaktı... İn sanlık onun nazarında çok yüksek, çok büyüktü. İnsan arz üzerinde Al lahın bir halefiydi. Allah insana kendi ahlâkını vermek istemişti. İnsan her mevcudun fevkindeydi. Kuyruğunu sallaya sallaya efendi sinin papuçlarını yakalayan köpe ğe tabasbus pek yakışırdı; ama in sana...»
Yakın arkadaşlarının ifadesine göre, bu satırlar, aynı zamanda hi- kâyecimizin karekterini gösteren sözlerdir. Ancak hayatta sadece Allaha secde etmek istiyen bu Türk oğlunun, önünde secde ettiği bir büyük varlık daha vardı ki o da Türklüktür.
Türk'e âşk her Türk gibi, her şeyin üstünde ve her şeyden çok Türklüğü düşünen ÖMER SEYFED DİN, gerek hikâyelerinde ve gerek se diğer yazılarında kendi çağını aşan bir fikri olgunlukla m illetim i zin meselelerini ele almış ve bun ları büyük hakikatler olarak orta ya koymuştur.
ÖMER SEYFEDDİN'in eserlerin de en çok ehemmiyet verdiği me selelerden birisi (m illiyet) tir. Dev
rinin Osmanlılık zihniyetine karşı O, daima Türklüğü ve Türkçülüğü müdafaa etm iştir. İmparatorluğu muzun sınırları içinde yaşayan bü tün m illetlerin kaynaştırm asıyla meydana geldiği vahmedilen (Os manlI m illeti)nin nasıl boş bir ham hayal olduğunu, tarih en kör göz lere bile sokmadan çok önce, O, bir büyük hikâyesinin önsözünde, bu gerçeği şu satırlarla ifade et m iştir:
«.... Meşrutiyetten sonra büyük adamlarımızın çoğu ile görüşmüş tüm. Hepsinin fikri aşağı yukarı şu neticede toplanıyordu: Osmanlılık müşterek milliyettir. Osmanlılık ne yalnız Türklük, ne de yalnız müs- lümanlık demektir. OsmanlI Dev letinin idaresinde yaşayan her fert (bilâ tefrik i cins ü mezhep) Os manlI milletine mensuptur.
Halbuki bu fikir, gayri millî Tan zimat maarifinin yetiştirdiği dimağ larda doğmuş bir vehimden, bir ham hayalden ibarettir. Dini, lisanı, tarihi, hasrı, mefahiri ayrı olan fert lerin mecmuundan (müşterek bir milliyet) teşkil etmek imkânı yok tu...»
ÖMER SEYFEDDİN, Osmanlılık fikrini reddederken, m illetin ne ol duğunu, ne olabileceğini de anlat maktan geri kalmamıştır. Ona gö re Türk, Türk ana ve babadan dün yaya gelen, Türkçe konuşan insan dı ve Türk nerede yaşarsa yine Türktü. (Piç) isim li hikâyesindeki şu satırlar onun Türkten anladığı
nın örneklerinden biridir:
(Lâkin İstanbul'da doğan, anası Türk, babası Türk olan, Türkçe ko nuşan bir aileden çıkan, damarla rında Türk kanı akan bîr Ahmet Nihat milliyetini değiştiremez.)
ÖMER SEYFEDDİN, ancak Türk- lerin Türk olabileceği gerçeğini ilk okul çocuklarının dahi acıyabilece ği bir şekilde HÜRRİYET BAYRAK LARI hikâyesindeki şu sözlerle an latmıştır:
(Bir cinsten olmayan şeyler cem- edilemez. Meselâ on kestâne, se kiz armut, dokuz elma.. Nasıl cem- edeceksiniz? Bu imkânsızlık nasıl riyazi bozulmaz bir kaide ise; bir birlerinden Tarihleri, an’aneleri, meyilleri, müesseseleri, lisanları, mefkureleri ayrı m illetleri cemedip hepsinden bir m illet yapmak da o kadar imkânsızdır. Bu m illetleri cemedip Osmanlı derseniz yanıl mış olursunuz..)
M illiye t meselesindeki fikirle ri bu derece kuvvetli olan ÖMER SEY FEDDİN, Türk dilinin sadeleşmesi işinde de öncülük etmiş, kuvvetli kalemini Türkçenin yabancı kelime lerden ve kaidelerden arınması sa vaşında keskin bir kılıç gibi kul lanmıştır. Onun, Türk edebiyatının en güzel küçük hikâyeleri olan eser leri sade dille yazılmasıydı, Türk çenin sadeleştirilmesi akımı bu de rece çabuk gerçekleşmezdi.
Büyük hikâyecimiz, Türkçenin mükemmel bir dil olduğuna inan-
mışlardandı. Bir yazısında şöyle de mektedir:
(Dünyanın en mükemmel, en ba sit, en sade ve tabiî bir sarfı oldu ğu bütün lisan âlimlerince iddia ve beyan olunan Türkçe sarfımızı tanımalı, onun üzerine ifsat edici bir leke gibi düşen cenebi kaide leri atmalıyız. Arab ve Farisi edat ları asla kullanmamalıyız. Hele ter kipleri mutlaka, mutlaka Türkçe ka ide ile yapmalıyız.)
Fikir bakımından bu derece kuv vetli ve çağından ileri olan ÖMER
SEYFEDDİN, hikâyecilik sanatı iti bariyle de Türk edebiyatının bir nu maralı adamıdır. Hikâyeleri gerek konu gerekse hikâye etme sanatı bakımından hem ilgi çekici, hem de mükemmel eserlerdir. Hele yük sek fik irle ri ihtiva eden veya Türk kahramanlığını dile getiren hikâ yeleri bütün Türk gençlerinin mut laka okuması gereken eserlerdir.
ÖMER SEYFEDDİN, devrindeki kozmopolitlere karşı: (Lânet milli yetini, tarihini, mazisini, ecdadını inkâr edenlere...) demişti. Yine bir yazısında (Türkier hiç bir vakit, hiç bir yerde, hiç bir şeyden korkmaz lar) sözünü söylemişti.
Rahmetlinin hâtırasını anarken, bu iki güzel sözünü de özellikle hatırlatmak isterim.
— .— ---
---ŞEMSETTİN KUTLU’nun Toker'de Yayınlanan Eserleri: TANZİMAT EDEBİYATI ANTOLOJİSİ ... 10.— SERVETİFÜNUN EDEBİ YATI ANTOLOJİSİ ... 10.— TÜRK ROMANLARI ... 20.— Dağıtım: Anda ve M illî Eğitim
Bakanlığı Yayınevleri
I
VERSİN
ALLAH
CEZASINI
Hele taşa hele taşa Atın onu lâyık başa
Parti «mezhep» diyenin Sofuca kep giyenin Dinime «hap» diyenin
Versin Allah cezâsını! Hep bâtılı övenin
Tek gerçeğe şovenin Doğruluktan dönenin
Versin Allah cezâsını! Sahte evrak düzenin Halkı soyup üzenin Rüşvete göz süzenin
Versin Allah cezâsını! Hak önünde susanın Yurt ve okul basanın Halka zulüm yasa’nm
Versin Allah cezâsını! Şifa sunmaz hekimin Taraf tutan hâkimin Deveyi aşan kinin
Versin Allah cezâsını! ilim satan hocanın
Haram tüten bacanın Kadın satan kocanın
Versin Allah cezâsını! Türk’e kuyu kazanın Birlik, dirlik bozanın Yalan-yanlış yazanın
Versin Allah cezâsını! Milliyetsiz basının
Zıkkım dolu tasının Hem de şürekâsının
Versin Allah cezâsını!
Tiirk-lslâmdan kaçanın Dili nifak saçanın Safta gedik açanın
Versin Allah cezâsını! Şişirilip azanın
Doğru söze kızanın Ak’ı kara yazanın
Versin Allah cezâsını!
♦ *
Ülkümüze üren îtin Faşistin ve komünistin Dişini kırmayan Mit’in
Versin Allah cezâsını! Türk katına ermeyenin Çizgimize girmeyenin Yurda huzur vermeyenin
Versin Allah cezâsını! Allah’ından korkmayanın Yoksullara bakmayanın Helâl lokma yutmayanın
Versin Allah cezâsını! Vardı eller gökte ay’a Biziz kalan yerde yaya Gericinin doya doya
Versin Allah cezâsını! Daha başka neler diyem Bitsin kavga, dursun eylem Birliğime vuranın gem
Versin Allah cezâsını! Gerçek ozan aldı sazın Vurdu mızrap nazın nazın Anlamayan yaban kazın
Versin Allah cezâsın?!
Asker Türküleri
(Baştarafı 14. sayfada)
Tuna nehri akmam diyor Etrafımı yıkmam diyor Şanlı Gazi Osman Paşa Plevneden çıkmam diyor. Plevnenin ardı bayır Bizlerde kalmadı hayır Yok olası Damat Paşa Yaktı bizi cayır cayır.
Şimdi bizlerden çok uzaklarda kalan ve bir za manlar vilayetimiz olan Yemen’e kadar ta Anadolunun içinden savaşa gidip de dönmeyen binlerce Türk ev ladının arkasından söylenmiş şu türkü, bilmem han gi bağrıyanık ananın yüreğinden kopmuş feryattır.
Kışlanın ardını duman bağladı Analar babalar kara bağladı Yemene gidene herkes ağladı
Eli yemendir, gülü çemendir Giden gelmiyor acep nedendir. Kışlanın ardında bir kırık testi Askerin üstüne sam yeli esti Gelinlik tazeler ümidi kesti
Eli yemendir, gülü çemendir Giden gelmiyor acep nedendir.
Yemen faciasına Anadolu’nun her yerinde ayrı ayrı türküler yakılmıştır. Bunlardan başka biri de şöy-
ledir.
j
Ne çok imiş şu Yemenin devesi Pek ağırdır Hudeybe’nin havası Yemen’e gelenin ağlar anası Yemen çöllerinde kaldım ağlarım. Dertli anam benim için ağlasın Oğul hasretiyle ciğer dağlasın Körpe kuzum ile gönül eğlesin Yemen çöllerinde kaldım ağlarım
Şimdi insanın sorası geliyor: Yemen bizim de ğildi de, kurtarılmış vatan Filistinlilerin, çöller Arap- larındı da ve bu topraklarda yaşayanların duyuş ve düşünceleri bizden değildi de, bu topraklar için yüz-^ binlerce Anadolu yiğidi neden kırılmıştı? Neden Ye mene gidenler bir daha geri dönmediler. Neden şan lı Cemal Paşa bir Kanal Seferinde ve bir gecede bine yakın Türk evladını Süveyş'in sularında boğuverdi. Evet neden? İşte Türk tarihinin acı bir yaprağı, bu türkülerde böyle yaşıyor...
Huzur Çağrısı
(Başterafı 3. sayfada)
YA SİZ, SAYIN SİYASACiLAR, YA SİZ!. Çağlarca gerilerde, Kûh-i Kaf’ın ardında mı, yok sa dipsiz kuyuların dibinde misiniz?!..
Değil ise, huzur kaatilleri ile, ömür törpüleri ile, aynı çatı altında oturacak; kısır parti kavgala rınız yüzünden, bu millete birazcık huzuru, birazcık güveni hâlâ çok mu göreceksiniz?!..
Fuzuli, gelip dikeldi başıma. Son sözü o söyle yecek:
«Güle gûş ittiremez, yok yere bülbül inler; Varak-ı mîbr-i vefayı kim okur, kim dinler.»
TirMwıaııaııı.»OT»aaga!a^t(-ırw'^ii»ıw> mmmmrmarmmBmmaszmmasnuuamamaammmm’
Ömer Seyfettinin
İki Şiiri
Ömer Seyfettin’in,, hikâyeleri kadar olma makla birlikte, oldukça başarılı şiirleri vardır. Aşağıda bunlardan iki örnek veriyoruz: KIZI UR MAĞA
Ah, ey Kızılırmak! Ağlıyor musun? Dalgaların coşmuş, bilm iyor durmak, Çöktü yüz bin ocak, anlıyor musun? Ben geldim başına, isterim sormak. DOĞDUĞUM YER
Buralardan çok uzakta bir köydü! Beyaz, billûr bir derecik, içinden Hıçkırırdı, sevinerek geçerken. Kenarında vardı birçok söğüdü... Ben işte bu söğütlerin susmayan Gölgesinde büyümüştüm. Evimiz Tenhaydı; ne yabancı ne bir iz... Bahçemizdi yakındaki o orman. Bir ses: «sevin» derdi gülen rüzgârda, Sevinçlere yoktu orda nihayet.
Sanılırdı bu ses gümüş dallarda Görünmiyen bülbüllerin öğüdü!
Doğduğum yer, doğduğum yer... O cennet Buralardan çok uzakta bir köydü!
DENİZCİLİK BANKASI T. A. O. GEMİ KURTARMA İŞLETMESİ'
Gemi Kurtarm a İşletmesi, denizlerim izde gemi kurtarma yardım işlerini yapmaya yetkili bir işletme olup, kıyılarımızın muayyen kısımla rında deniz kazasına uğrayan yabancı ve Türk gem ilerinin kurtarılması için kanunen tekel hak kına sahiptir.
Kazazede gemi ve yüklerini kurtarma işle rinin hacmi bugünkü yük ve yolcu gem ilerinin modern, mütenevvi seyir ve cihazlarına m alik bulunmaları sebebiyle her zaman değişmekte dir.
Halen işletmede tonaj toplamı 2066 gros ton ve yaş ortalaması 13,5 olan ALEMDAR II ve İMROZ II kurtarma gem ileri mevcuttur.
İstanbul Lim anı’nda ve Boğaz’daki muhte mel gemi yangınlarına karşı daha tesirli olabil mek için Gemi Kurtarma İşletmesi 1971 yılında Camialtı Tersanesi’nde yaptırılan (SÖNDÜREN I) adlı yeni bir yangın söndürme gem isiyle de takviye olunmuştur.
(TOKER — İLAN — )
TOKER YAYINLARI SUNAR
TAHİR KUTSİ MAKAL’m yayınlanan eserleri: KARACAOĞLAN (2. baskı — 10 TL.)
DADALOĞLU (2. baskı — 10 TL.) KÖROĞLU (10 Lira)
TÜRK HALK ŞİİRİ (Antoloji — 10 TL.) KÖYLÜ GÖZÜYLE AVRUPA (2. baskı — 15 TL.) ANADOLU’DA TÜRK MÜHRÜ (2. baskı - 10 TL.)
Genel Dağıtım: ANDA — İstanbul TOKER YAYINLARI SUNAR KÖYLÜ GÖZÜYLE AVRUPA
Tahir Kutsi MAKAL
(Ver Elini Afrika ve Tuna’dan Karpatlar’a ilavesiyle 2. baskı — 15 TL.)
Genel Dağıtım: ANDA — İstanbul
TOKER YAYINLARI SUNAR TÜRK
HALK ŞİİRİ
Hazırlayan: Tahir Kutsi 10 TL. Genel Dağıtım: ANDA — İstanbul
İlk okul öğrencileri için en geniş kelime hazinel], iplik dikişli ve plâstik muhafazalı,
Türkiye’de şim diye ’kadar b ir benzeri yapılmamış b ir sözlük
Fiatı: 15 Lira
Satış Merkezi: ANDA-lstanbul ve M illî Eği tim Bakanlığı Yayınevleri
Ünlü Edebiyat Tarihçisi
AHMET KABAKLI’ NİN
Toker Yayınları’nda çıkan eserleri MEHMET AKİF — 3. baskı 15 TL. YUNUS EMRE — 3. baskı 15 TL MEVLÂNA — 3. baskı 15 TL.
KÜLTÜR EMPERYALİZMİ — 2. baskı 20 TL. MÜSLÜMAN TÜRKİYE — 2. baskı 20 TL. MABET VE MİLLET — 12,5 TL.
Dağıtım: ANDA - İstanbul
TOKER’in «100 Büyük Edip 100 Büyük Şâir Dizisi»nin 11 No.lu kitabı
Ziya Gökalp
Hayatı, sanatı, eserlerinden açıklamalı örnekler Yazan: Haşan Tuncay
2. Baskı çıktı Fiatı: 10 Lira
Satış Merkezi:
1 — ANDA - İstanbul
RAMAZANOGULLARI
(Bakır Levha Sanayii)
Hasköy
KOLAYLIK OTO
(Bütün Hizmetlerinizde)
SİRKECİ - İstanbul ¡i
S
MİLANGAZ
Türk Ekonomisinde Yeni bir
Çığır Açıyor.
1) MEHMET AKİF, Ahmet Kabaklı ... 15.— 2) YUNUS EMRE, Ahmet KaDaklı ... A... 15.— 3) MEVLÂNA, Ahmet Kabaklı ... 15.— 4) SÜLEYMAN ÇELEBİ, Ahmet Kahraman 10.— 5) DEDE KORKUT, M. Necati Sepetçioğlu 10.— 6) TÜRK DESTANLARI, M. N. Sepetçioğlu 10.— 7) FUZÜLÎ, Doç. N. Hacıeminoğlu 1... 10.— 8) KARACAOĞLAN, Tahir Kutsi ... 10.— 9) ÖMER SEYFETTİN, Yalçın Toker ... 10.— 10) M. EMİN YURDAKUL, Yüksel Yazıcı ... 10.— 11) ZİYA GÖKALP, Haşan Tuncay ... 10.— 12) H. RAHMİ GÜRPINAR, A. Tanrıkulu ... 10.— 13) DADALOĞLU, T. Kutsi Makal ... 10.— 14) NEDİM, Attilâ Özkırımlı ... 10.— 15) TÜRK TİYATROSU, Hilmi Kurtuluş ... 10.— 16) ABDÜLHÂK HAMİD TARHAN, S. Öner 10.— 17) HALİT ZİYA UŞAKLIGİL, Cemil Yener 10.— 18) MUALLİM NACİ, Abdullah Uçman ... 10.— 19) SAİT FAİK, Mahmut Alptekin ... 10.— 20) TÜRK HALK ŞİİRİ ANTOLOJİSİ,
Tahir Kutsi Makal ... 10.— 21) AHMET HAŞİM, Attilâ Özkırımlı ... 10.— 22) KEM ALETTİN KAMU, Necmettin Esin ... 10.— 23) HALİDE EDİP ADI VAR,
Doç. Dr. İnci Enginün ... 10.— 24) CENAP ŞAHABETTİN, Ahmet Özdenıir ... 10.— 25) KÖROĞLU, Tahir Kutsi ... 10.— 26) TANZİMAT EDEBİYATI ANTOLOJİSİ,
Şemsettin Kutlu ... 10.— 27) BEŞ HECECİLER, O. S. Kocahanoğlu ... 10.— 28) REMZİ OĞUZ ARIK, H. E. Sezer ... 15.— 29) SERVET-İ FÜNÜN, Ş. Kutlu ... 10.— 30) MEHMET RAUF, Erdoğan Coşkun ... 10.— 31) TÜRK ROMANLARI, Şemsettin Kutlu ... 20.— 32) NİHAL ATSIZ, Sakin Öner ... 15.—
2 — TEZ KİTAPLAR DİZİSİ:
1976 yılında Türkiye’de en çok satış yapan ki taplar, Toker’in Tez Kitaplar dizisindeki eserler ol muştur. Yalnızca Rauf Tamer’in Solun Namusu kitabının bir yılda 6. Baskısmı yapmış olması id diamızı ispata kâfidir sanırız. Dizide yer alan Kavgam’m 7. baskı, Türkiye’de Komünist Hare ketlerinin 4. baskıya ulaşmış olmaları da Toker Yayınlarına gurur vermektedir.
FEVZİ ÇAKMAK, A. Rahim Balcıoğlu ... 15.— TÜRKİYE’DE MİLLİYETÇİLİK HAREKETLERİ,
(2. baskı) İlhan Darendelioğlu ... 25.— YARINLAR KİMİN, Rauf Tamer ... 20.— TÜRKİYE’DE KOMÜNİST HAREKETLERİ,
(4. baskı) İlhan Darendelioğlu ... 35.— TÜRKİYE’DEKİ RUSYA, Ahmet Güner ... 20.— DÜZEN KAVGASI, (4. baskı) Rauf Tamer ... 15.— SOLUN NAMUSU, (6. baskı) Rauf Tamer ... 20.— SÖZÜN KISASI, (2. baskı) Rauf Tamer ... 15.— KÜLTÜR EMPERYALİZMİ,
(2. baskı) Ahmet Kabaklı ... 20.— MÜSLÜMAN TÜRKİYE,
(2. baskı) Ahmet Kabaklı ... 15.— MABED ve MİLLET, Ahmet Kabaklı ... 12.50 KAVGAM, (7. baskı) Adolf Hitler ... 40.—
2. SULTAN ABDÛLHAMİD VE OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA KOMİTACILAR,
N. Nazif Tepedelenlioğlu ... 30.— TARİHİMİZDE MOSKOF,
Necip Fazıl Kısakürek ... 20.— ANADOLU’NUN TÜRKLEŞTİRİLMESİ
İSLAM LAŞTIRILMASI,
Kemal Vehbi Gül ... . 15.— RUSLARIN ASYA SİYASETİ,
George Crell ... 15.— ANADOLUDA TÜRK MÜHRÜ,
Tahir Kutsi Makal (ikinci baskı) ... 10.— 3 — İHTİYAÇ KİTAPLAR DİZİSİ:
Türk gencinin, olgun bir cemiyet adamı olarak yetişmesine yardımcı olacak nitelikteki kitapları mız da bu dizide yayınlanmaktadır. (Bu dizide yer alan kitaplarımızın bazıları ile ilgili karar, 1 Mart 1976 tarihli Tebliğler Dergisinin 1875 sayılı nüshasında yayınlanmıştır.)
İNSANLARI İDARE ETME SANATI,
Herbert Casson, Çev.: Ö. R. Doğrul ... 10.— PARA KAZANMA VE KULLANMA SANATI,
Herbert Casson, Çev.: Ö. R. Doğrul ... 10.— İLERLE VE İLERLET,
Herbert Casson, Çev.: Ö. R. Doğrul ... 10.— PARLAK BİR İSTİKBAL NASIL KAZANILIR?
Herbert Casson, Çev.: Ö. R. Doğrul ... 10.— EVLİLİKTE MUTLULUĞUN YOLLARI,
W. E. Sargent, Çev.: Ö. R. D oğru l... 10.— ÇOCUK EĞİTİM REHBERİ,
Ped. Doktor Nuran Şener ... 15.— SÖZ SÖYLEMEK SANATI, D. Cernagie ... 20.— 4 — DOĞUDAN BATIDAN SEÇMELER DİZİSİ: Bu dizide, Türk ve dünya edebiyatmdan, isim leri Okul Kitaplarına girmiş şahsiyetlerin eserle ri yayınlanmaktadır. (Bu dizide yayınlanan kitap larımızla ilgili duyuru kararları, Tebliğler Dergisi nin 20 Ocak 1975 tarih ve 1823 sayılı nüshası ile, 1 Mart 1976 tarih ve 1875 sayılı nüshalarında ya yınlanmıştır.)
TİPİ DİNDİ, Mahmut Yesari ... 15.— İKİ SÜNGÜ ARASINDA, Aka Gündüz ... 10.— ÜVEY ANA, Aka Gündüz ... 15.— DİKMEN YILDIZI,
(4. baskı) Aka Gündüz ... 15.— BU TOPRAĞIN KIZLARI,
(5. baskı) Aka Gündüz ... 15.— SU SİNEKLERİ, Mahmut Yesari ... 20.— BAHÇEMDE BİR GÜL AÇTI,
(2. baskı) Mahmut Yesari ... 20.— KELİLE VE DİMNE,
Beydabâ’dan Ömer Rıza Doğrul ... 20.— POL VE VİRJİNİ,
B. d. Saint Pierre ... 10.— KÖYLÜ GÖZÜYLE AVRUPA,
Tahir Kutsi Makal (ikinci baskı) ... 15.— EZOP MASALLARI,
Çev.: Orhan Vedat Sevinçli ... 15.— MENEVŞELER ÖLMEMELİ,
(Hikâyeler) Necati Sepetçioğlu ...10.— (Devamı 27. sayfada)
5 — OKUL DİZİSİ:
Bu dizide, İlk, Orta, Lise öğrencileri için fay dalı, yardımcı nitelikteki kitaplar neşredilmekte dir. Basmayı düşündüğümüz Alfabemiz hazırdır. Kompozisyon kitabımız ise basılmaktadır. Bu di ziden çıkmış olan kitaplarımız şimdilik şunlardır: BÜYÜK İLKOKUL SÖZLÜĞÜ,
Hazırlayanlar: H. Tuncay - Y. Toker 15.—
TESTLİ DÜŞÜN YAP, (İlkokul 2) Kemal Köktürk ... 15.—
TESTLİ DÜŞÜN YAP, (İlkokul 3) Kemal Köktürk ... 15—
A COMPLETE ENGLİSH GRAMMAK AND İDİOMS (Lise öğrencileri için Yardımcı İngilizce) Orhan Sunar ... 30.—
EĞİTİM ENSTİTÜLFT.ERI REHBERİ, Vahap Kabahasanoğlu ... . 10.—
6 — ÇOCUK KİTAPLARI DİZİSİ: Kalite, ucuzluk, öğreticilik bu dizimizdeki he defimizdir. 1 — KUŞ OLMAK İSTEYEN AYI ... 1—
2 — ÖKSÜZ CİVCİV ...
t —
3 — BONCUĞUN ÖYKÜSÜ ... 1—4 — KAZ TEYZENİN PİKNİĞİ ... 1—
5 — YAVRU PİL «BOBO» ve MAVİ HIRKASI 1— 6 — KANGURUNUN GÖZ YAŞLARI ... 1—
7 — RAYINDAN ÇIKAN TREN ... 1—
8 — VAKLAMAYAN ÖRDEK ... 1—
9 — ŞİLİ BİLİ «KOMİK TAVŞAN» ... 1 —
1« — MIRNAVIN MUTLU SONU ... 1—
11 — HAYVANLAR ALEMİ ... 1— 12 — ALTIN PATEN ... ... ... 1— 13 — RÜZGÂRIN ŞAKASI ... 1— 14 — KÜÇÜK HANIM BÖCEĞİ ... 1— 15 — CİCİ BEBEĞİN HAYALLERİ ... 1— 16 — BOBİ PİKNİKTE ... 1— 17 — MUTLU HAYVANLAR ÇİFTLİĞİ ... 1—
19 — YARAMAZ FATOŞ İŞ BAŞARDI ... 1—
20 — DÜLDÜLÜN GARAJI ... 1—
21 — YEŞİL ÖRDEĞİN DÖNÜŞÜ ... 1—
22 — SINIF BİRİNCİSİ ... 1—
23 — ÇOCUKLARIN KURDUĞU SİRK . ... 1—
24 — FUARDA GEZİNTİ ... 1—
1 — NASREDDİN HOCA FIKRALARI ... 3—
2 — BÜYÜLÜ YÜZÜK ... 3—
3 — AY’KARANFİL 3— (Cem ile Ceymis’in Serüvenleri): 4 — ÜÇ AYAKLI AT ... 3—
5 — ŞARKI SÖYLEYEN HEYKEL ... 3—
6 — DENİZ ALTINDAKİ HAZİNE ... 3—
7 — MERYEM ANAYI KURTARAN KURT ... 3—
8 — PEVGAMBER MAĞARALARI ... 3— 9 — ALTIN BALIK ... 3 ._ İkizler Serisi: 1 — İLK ÇAĞ İKİZLERİ ... 4 _ 2 — ASYALI İKİZLER ... 4 _ 3 — JAEON İKİZLERİ ... 5 — İSVİÇRELİ İKİZLER ... 4— 6 — İNGİLİZ İKİZLERİ ... 4— 7 — MEKSİKALI İKİZLER ... 4— 8 — MEKSİKALI İKİZLER (Toro’nun Sonu) ... 4.— ESERLERİMİZDEN SEÇMELER: PEYGAMBER ÜALKASI, Necip Fazıl Kısakürek ... 15.—
TANRI KULUNDAN DİNLEDİKLERİM, (2 cilt) Necip Fazıl Kısakürek ... 17.50 MÜDAFAALARIM, Necip Fazıl Kısakürek ... ... 7.50 SENARYO ROMANLARI, Necip Fazıl Kısakürek ... 20.—
HİKÂYELERİM, Necip Fazıl Kısakürek ... 10.—
PİYESLERİM, Necip Fazıl Kısakürek ... 6.—
BİR ADAM YARATMAK, Necip Fazıl Kısakürek ... 10.—
BİNBİR ÇERÇEVE, (3,4,5 ciltler) Necip Fazıl Kısakürek ... 15.—
TABAKAT-ÜL KÜBRA, (4 cilt) İmam Şarani ... 120.—
VATANSIZ CASUSLAR, N. Ahmet Banoğlu ... 7.50 İSLÂM YAYILIŞ TARİHİ, (3 cilt) Mevlânâ Muhammed ... 50.—
HAZRETİ PEYGAMBERİN SAVAŞLARI, Ahmet Cemil Akıncı ... ... . 15.—
HAZRETİ İBRAHİM, Ahmet Cemil Akıncı ... 15.—
KADIN SAHABİLER, Mevlânâ Niyaz ... ... 10.—
İSLÂM ÂLEMİ, Prof. Ali Genceli ... 6.—
YAHUDİLERİ TANIYALIM, M. Şahap Tan ... ... 6.— BEKLEYİŞ, Orhan Kiverlioğlu ... 5.— YARATILIŞ VE TÜREYİŞ, M. Necati Sepetçioğlu ... ... 10.—
EHL-İ KIBLE SAVAŞLARI, (3. cilt) Yakup Özdemir ... 22.50 ESMAÜL HÜSNA ŞERHİ, A. Osman Tatlısu ... 15.—
TUNA KURBANLARI ... 10—
SATIŞ MERKEZİ: Toker Yayınlan - Yereba- tan Cami Çıkmazı 40/10 - İSTANBUL - Tel.: 22 11 23 - 27 70 46
DİĞER SATIŞ YERLERİ:
Bu kitaplan kitapçınızda bulamazsınız, lütfen aşağıdaki adreslerden isteyiniz:
TOKER, her abonesine
30 liralık kitap veriyor
Bütün fikir dergileri gibi «TOKER»in de en büyük problemi şüphesiz dağıtım meselesidir.
Toker, Ötügen, İrfan, Kutluğ, Damla gibi Mil liyetçi Yayınevlerinin bastığı kitaplar, bilindiği ü- zere ANDA Dağıtım Şirketi tarafından satışa çı karılmaktadır. ANDA gerçekten milliyetçi bir ku ruluştur ve Milliyetçi Türk okuyucusuna bir hiz met sunmaktadır.
Toker Yayınlan’nm kitaplarını olduğu gibi, dergisini de ANDA’nm dağıtması en tabiî hâdise dir. Ancak ANDA, teşkilâtlanmasını yalnızca ki tap dağıtımının gerektirdiği bir doğrultuda geliş tirmiştir. Bu bakımdan dergi dağıtımı şimdilik ANDA’ya biraz ters düşmektedir. İşte bunun için dir ki, Toker Dergisinin en büyük problemi dağı tımdır. dedik Ama, ümit ediyoruz ki, ANDA pek yakında milliyetçi kitapların dağıtım problemlerini çözümlediği gibi, Milliyetçi Dergilerin dertlerine ae çare bulacaktıı.
O halde... TOKER Dergisi, Anadolu'nun her yanında istenildiği gibi pazarlanamayacaktır. İm kân ölçüsünde, Milliyetçi Kitabevlerine sevketme- nin çarelerini arayacağız. Milliyetçi kitap satan ba yilerin ANDA Merkezine veya Ankara, Samsun, Erzurum, Adana ve İzmir şubelerine istek yapma larını rica ediyoruz. Hatta doğrudan doğruya To ker Yayınları - Yerebatan/İstanbul adresine baş vurmak da, size dergi ulaşmasını sağlayabilir
Okuyucularımızın, Toker Dergisini beğenmele ri ve müteakip sayılarımızı da almayı arzu etme leri hâlinde, dağıtım konusunu halledecek en iyi yoı, «abone olmalamdır. Dergimizin yıllık abonesi
60 liradır.
Toker yayınevinin Türk kültürüne ve Türk Mil liyetçiliğine hizmet amacı ile çıkardığı kitapları hepiniz az çok tanıyorsunuz.
Zaten sîzlerle olan tanışıklığımız da bu müş terek kitap sevgimizaen ileri geliyor. İçinizde, To- ker’in bütün kitaplarına sahip olmayanlarınız pek çoktur ‘tabiî...
İşte Toker Yayınları, dergimize abone olacak her okuyucumuza, 30 liralık bedava kitap vermeyi de kararlaştırmıştır.
Aşağıda liste halinde sunacağımız kitaplarımız arasından 30 lira tutarında dilediğiniz kitabı biz
den isteyebileceksiniz. Biz sizden hiç bir ücret ve ya posta parası almadan, hediyenizi aerhal size postalayacağız.
Bunun için, 68861 numaralı POSTA ÇEKİMİ ZE, ayrıca hiç bir ücret ödemeden 60 lira yatıra rak abone olmanız gereklidir. 30 lira tutarındaki istediğiniz kitapları bize bir mektupla veya posta çeki kuponunun arkasına yazarak bildiriniz. (Not: Posta çekini bulunduğunuz yerdeki herhangi bir postahaneden hiç bir havale masrafı ödemeden gön derebilirsiniz.) Dilerseniz, Posta çeki dışında posta havalesi ile abone bedelini «Teker Y a y ın la n
Yerebatan Cami Çıkmazı 40/10 - İstanbul» adre sine de göndereoilirsiniz.
KİTAPLARIMIZIN LİSTESİ
Toker Yayınları kitapları, 6 ana dizide toplan mıştır. Bunlar:
1 — 100 Büyük Edip ve Şâir Dizisi, 2 — Tez Kitaplar Dizisi,
3 — İhtiyaç Kitaplar Dizisi,
4 — Doğudan-Batıdan Seçmeler Dizisi, 5 — Okul Dizisi,
6 — Çocuk Kitapları Dizisidir.
Şimdi müsaadenizle, içinden hediye olarak se çebileceğiniz bu dizilerdeki kitaplarımızın listesin de takdim edelim:
1 — 100 BÜYÜK EDİP VE ŞAİR DİZİSİ: Bu dizinin, isminden de anlaşılacağı üzere,
1
urk kültür hazînesinin en değerli mücevherleri olan Şâir ve Ediplerimizi kapsamaktadır ve 100 kitapta tamamlanacaktır. Dizimiz, 30’uncu kitabına ulaşmıştır. Her Türk’ün bu diziye sahip olması icap ediyor kanaatindeyiz. Çünkü bu dizi tamamlandığı zaman, tam bir Türk Edebiyatı tarihi, tam bir Edebî Bilgiler Ansiklopedisine de sahip olmuş sa yılacaksınız. Muhtelif Antolojilerin de yer aldığı budizinin bir kültür hâzinesi olacağından asla şüphe etmemelisiniz. Bu diziyi temin etmeğe hemen baş lamanız menfaatiniz icabıdır. Şimdilik pek çoğu 10 lira fiatla satılmaktadır. Halbuki bu eserlerin maliyetleri bu meblâğı bulmaktadır ve aynı ka lınlıktaki başka kitaplara 15/ hatta 20 lira bile ko nulmaktadır. İleride biz de mecburen bu dizinin fiatlarını arttıracağız.