• Sonuç bulunamadı

İki Sır İki Kahraman: Uşun Koca Oğlu Segrek ile Kozı Körpeş Prof. Dr. Mehmet Aça

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İki Sır İki Kahraman: Uşun Koca Oğlu Segrek ile Kozı Körpeş Prof. Dr. Mehmet Aça"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

0. Giriş

Alp, gazi ve âşık denilen ideal tip-ler etrafında gelişen olayları anlatan Türk kahramanlık destanlarıyla halk hikâyeleri konu, yapı, tip ve anlatım özellikleri bakımından gelenekselleşmiş ve kalıplaşmıştır. Anlatı türlerinin gele-neksel ve kalıplaşmış olması, doğrudan sözlü kültür ortamı ya da sözlü anlatıma

bağlı bir durumdur. Walter J. Ong’un (2007) ifadesiyle, sözlü kalıplarla düşü-nüp sözlü kalıplarla anlatan destancı ve hikâyeci âşık, anlatı kompozisyonunun iskeletini gelenekten, özellikle de usta anlatıcılardan hazır bir şekilde almış, anlatımı sözlü anlatı geleneğinin sundu-ğu imkânlar (kalıplar, biçimler, tipler, motifler, vd.) doğrultusunda

gerçekleş-İLE KOZI KÖRPEŞ

Two Secrets Two Heroes: Ushun Qoca Ogli Segrek and Qozi Korpesh

Prof. Dr. Mehmet AÇA*

ÖZ

Bazı Türk destan ve halk hikâyelerinde başkahramanlardan önemli sırlar gizlenir. Başkahramanlar, kendilerinden gizlenen sırları genellikle üçüncü şahıslardan öğrenirler. Bu kişiler, çoklukla kahramandan zarar gören kişilerdir. Bu sırlar, genellikle tutsak olan birinci dereceden akrabalar ile varlığından haberdar olunmayan sözlü ya da nişanlılar hakkındadır. Öğrenilen sırlar, başkahramanları harekete geçirir. Sırları öğrenen kahramanlar, yolculuğa çıkmak isterler fakat yakın akrabaları tarafından engellenmek istenirler. Başkahramanlar, bütün engelleme çabalarına karşın yola çıkma düşüncesinden vazgeçmezler. Onların amacı, tutsak olan akrabaları kurtarmak ya da kendilerinden kaçırılan sözlülerini bulup getirmektir. Sırlara neden olan olaylar, atılan düğümlerdir ve müstakbel kahramanlar bu düğümleri çözmek zorundadırlar. Bu yazıda, “Kitâb-ı Dede Korkud”un “bahadır”, “delü” ve “yahşı” yiğitlerinden Uşun Koca Oğlu Segrek ile “Kozı Kör-peş-Bayan Sulu” destanının Kozı Körpeş’i, kendilerinden gizlenen sırlar, bu sırların ortaya çıkış biçimleri ve kahramanların bu sırların açığa çıkması karşısında sergiledikleri tutumlar bağlamında ele alınıp karşılaştı-rılmıştır. Başka bir deyişle, kahramanların temel özellikleri, gizlenen sırların içeriği, sırların öğreniliş biçim-leri, yakın akrabaların engelleme çabaları gibi hususlar ön planda tutulmuştur. Uşun Koca Oğlu Segrek ve Kozı Körpeş adlı kahramanlar etrafında meydana gelen anlatılar arasındaki benzerlikler, destancı ve hikâyeci âşıkların benzer öğelerden (tema, konu, motif, vd.) yola çıkarak iki ayrı anlatıyı nasıl da ilgi çekici ve başarılı bir şekilde ortaya koyabildikleri gerçeğini bir kez daha ortaya koymuştur.

Anah tar Kelimeler

Kitâb-ı Dede Korkud, epik kahraman, Segrek, sır, Kozı Körpeş, tutsaklık, evlilik.

ABST RACT

Important secrets are hidden from heroes in some Turkish epics and folk romances. Heroes usually learn the hidden secrets from the third persons (elderly women, children, peers etc.). These persons who are often injured from heroes. These secrets are usually about the first degree relatives have been imprisoned and unknown engaged and fiancés. Learned secrets activate the heroes. After learning the secrets, heroes want to go a journey. But, hero’s close relatives (father, mother etc.) want prevent the hero. Despite all efforts to block out the road, heroes not give up the idea. Their aim is to recover the prisoner close relatives and to find their fiancés. Prisoners are usually their fathers and big brothers. Events that allow the formation of secrets are node and the future heroes have to solve these nodes. In this study, two heroes (Ushun Qoca Ogli Segrek from “The Book of Dede Qorqud” and Qozi Korpesh from epic of “Qozi Korpesh and Bayan Sulu”) compared the context of the secrets hidden from them, out coming of these secrets and the behavior of heroes after learning these secrets. In other words, the basic qualities of heroes, the content of hidden secrets, the out coming of these secrets and their close relatives’ prevention efforts detailed in this comparison. The similarities between the two separate narratives about Segrek and Qozi Korpesh has shown once again how was brought in two separate narratives of similar items (theme, subject, motif etc.) by narrators.

Key Words

The Book of Dede Qorqud, epic hero, Segrek, secret, Qozi Korpesh, captivity, marriage.

(2)

tirmiştir. Elbette bu durum, anlatıcının anlatı kompozisyonu üzerinde tasarruf hakkı olduğu gerçeğini ortadan kaldır-mamaktadır. Sözlü kültür ortamı ya da sözlü anlatımın doğal bir sonucu olan geleneksellik ve kalıplaşma, destancı ile hikâyeci âşığın yaratma ya da var olanı geliştirme yeteneğini zayıflatan ya da ortadan kaldıran bir özellik değildir. Ge-leneksellikle kalıplaşmanın böylesi bir olumsuz etkisinden söz etmek, anlatı-mın, anlatıcı ile dinleyicinin, zevk, este-tik ve beğeninin devreden çıktığı meka-nik bir yapıya dönüştüğü, bir aktarımdan ibaret olduğu anlamına gelecektir. Gele-neksellik ve kalıplaşma, uzun soluklu anlatım ustası olan destancı ile hikâyeci âşığın işini kolaylaştırmış, sözlü anlatı-nın akılda tutulmasına, ezberlenmesine de katkıda bulunmuştur. Sözlü kalıpla-rın yanı sıra, tekrarlarla da sağlanan bu ezber, anlatının ezberlenerek her defa-sında olduğu gibi tekrarlandığı anlamı-na gelmemektedir. Geleneksellik ve ka-lıplaşma, geleneksel anlatının olmazsa olmazı olan bir “tip” etrafında geleneksel tema ve konulara bağlı çok sayıda des-tan ve halk hikâyesinin oluşmasını da sağlamıştır. Kalıplaşmış düşünce biçim-lerine bağlı bir şekilde yaratan ve bu ya-ratımını yine kalıplaşmış anlatım biçim-leri ile sözlü olarak aktaran destancı ve hikâyeci âşıklardan tespit edilen çok sa-yıdaki destan ve halk hikâyesinin tema, konu, tip, epizot ve motifler bakımından benzerlikler taşıması da doğaldır. Söz-lü geleneğin doğasından kaynaklanan benzerliklere sahip olan çok sayıdaki anlatının birbirinin tekrarıymış gibi bir görünüme sahip olmasını engelleyen de anlatıcının sanat anlayışı, hayal gücü ve ustalığının yanı sıra, anlatının oluşumu-nu sağlayan sosyal ve kültürel zeminle anlatıcının yüz yüze geldiği dinleyicinin beklentileri ve beğenileridir. Destancı ve hikâyeci âşıkların kalıplaşmış düşünce biçimlerine başvurarak yarattıkları ve yine kalıplaşmış anlatım biçimleri vası-tasıyla aktardıkları anlatılar arasındaki

benzerlik ve paralellikler, usta anlatıcı-ların dilinde ve sanatında doğallık ka-zanmış; her bir anlatı kendi anlatıcısı-nın vurduğu damgayla yazılı anlatımın ağırlığını hepten hissettirmeye başladığı döneme kadar, sözlü kültür ortamında bütün işlevselliğiyle ağızdan ağza, ku-laktan kulağa yüzyıllar boyunca beğe-niyle aktarılmıştır.

Yukarıdaki ifadelerden, destan ve halk hikâyelerindeki olay, tema, kah-raman ve motif merkezli benzerlikleri, sadece kalıplaşmış düşünce ve anlatım biçimleri ile izah etmek gibi bir çaba içe-risinde olduğumuz düşünülmemelidir. Tercih ve beğeni sahibi sosyal bir tip olan destancı ve hikâyeci âşığın bir anla-tıyı meydana getirirken, mensubu oldu-ğu toplumun yaşadığı sosyal, kültürel, siyasi, iktisadi, tarihî ve coğrafî şartlara kayıtsız kalabildiğini, sadece kendi beğe-ni ve tercihleribeğe-ni ön planda tutabildiğibeğe-ni söylemek neredeyse imkânsızdır. Bilin-mektedir ki, sözlü kültür ortamının ge-leneksel anlatıcısı, hiçbir zaman modern çağların yazılı anlatım ustası romancı kadar özgür ve bağımsız olmamıştır. Destan ve halk hikâyesi türünden an-latılarını ideal tipler etrafında meydana getiren geleneksel anlatıcının kaygıları ile okuyucusuna mesaj iletme, değer ak-tarma ve model tip sunma kaygısı taşı-mayan günümüz romancısının kaygıları elbette bir olmayacaktır. Bu son cümle, destan ve halk hikâyelerindeki olay, mo-tif ve anlatım merkezli benzerliklerin temelinde “tip” kavramının yattığına da dikkat çekmektedir. Anlatıcının içinde yaşadığı toplumun değer yargıları, ka-bulleri, gerçekleri ve beklentilerinden yola çıkarak geliştirdiği ideal tipler etra-fında biçimlenen olaylar, toplumu oluş-turan bireylerin yaşadıklarından ba-ğımsız değildir. Benzer konu ve olayları alp, gazi ve âşık diye nitelendirdiğimiz tiplere dâhil edebileceğimiz kahraman-lar etrafında toplayarak anlatan anla-tıcı, gelenekten aldığı hazır kalıplara başvurmakla birlikte, anlatımına hayal

(3)

gücünü, zevkini, sanat anlayışını, usta-lığını da katarak çok sayıdaki değişik anlatının ortaya çıkmasını sağlamıştır.

Aşağıda biri kahramanlık, diğeri aşk konulu iki ayrı anlatı, kahraman-lardan gizlenen sırlar, bu sırların ortaya çıkış biçimleri, kahramanların sırların açığa çıkması karşısında sergiledikleri tutumlar ve birinci dereceden yakınların kahramanların yola çıkışlarını engel-leme çabaları esasında ele alınıp karşı-laştırılmıştır. Bu tür bir karşılaştırma, “destanî hikâye” ve “halk hikâyesi” diye nitelendirilen iki ayrı anlatıdaki kimi benzer öğeleri ortaya koymanın yanı sıra, anlatıcıların benzer tema, olay, kahraman ve motiflerden yola çıkarak iki ayrı metin oluşturmadaki yetenek ve başarılarını bir kez daha gözler önüne sermeyi de amaçlamıştır.

1. Uşun Koca Oğlu Segrek İle Kozı Körpeş Kimdir?

Sırrın harekete geçirdiği kahra-manlarımızdan ilki olan Uşun Koca Oğlu Segrek, “Kitâb-ı Dede Korkud”un Dresden nüshasındaki “Uşun Koca Oğlı Segrek Boyını Beyan İder” adlı 10. bo-yun başkahramanıdır (Gökyay 1973: 125-133, Ergin 1997: 225-233). Anılan kahraman etrafında anlatılan bu boy, ki-tabın Vatikan nüshasında yer almamak-tadır. Bu boyda Uşun Koca’nın iki oğlu bulunmaktadır. Bunlardan büyüğünün adı Egrek’tir. Boyda, tıpkı küçük kardeş Segrek gibi “bahadır”, “delü” ve “yahşı” bir yiğit olarak nitelendirilen Egrek, Ba-yındır Han’ın huzuruna ne zaman ister-se girip çıkan, beylerbeyi Salur Kazan’ın divanına teklifsizce giren, Salur Kazan divanındaki yerlerini baş kesip kan dö-kerek, aç doyurup çıplak donatarak elde eden Oğuz beylerini çiğneyerek Salur Kazan’ın önüne bağdaş kurup oturan, kimseye iltifat etmeyen birisidir (Ergin 1997: 225). Onun, saygınlıklarını baş kesip kan dökerek, aç doyurup çıplak donatarak kazanan Oğuz beyleri karşı-sındaki bu “pervasızlık” ve “densizliği”ne yönelik gelişen tepki, Oğuz beylerinin

şahsında Ters Uzamış tarafından dile getirilir: “Mere Uşun Koca oğlı bu otu-ran bigler her biri oturduğı yiri kılıcı-y-ile alupdur, mere sen baş mı kesdüñ kan-mı tökdüñ aç-mı toyurduñ yalınçak-mı tonatdıñ.” (Ergin 1997: 225) Ters Uzamış’ın bu sözleri üzerine Egrek, kan döküp baş keserek hüner sahibi olabil-mek, başka bir deyişle, Oğuz beyleri ara-sında orun ve saygınlık elde edebilmek için Salur Kazan’dan akın diler. Kazan Bey’den akın iznini alan Egrek, üç yüz akıncı ile birlikte Şirögüven ucundan Gökçe Denize kadar yağmaya girişir. Yolu Alınca kalesine uğrayan Egrek, yanındaki adamlarıyla birlikte Kara Tekür’ün Oğuz yiğitlerine tuzak olsun diye hazırladığı koruluğa girer. Burada avlanıp yiyip içtikleri sırada durumu casuslarından öğrenen Kara Tekür, altı yüz kara donlu kâfirini göndererek Oğuz yiğitlerini öldürtür, tutsak aldığı Egrek’i Alınca kalesindeki zindana attırır (Ergin 1997: 225-226).

Ağabey Egrek’in Kara Tekür tara-fından tutsak edilip Alınca kalesindeki zindana atılışı, küçük kardeş Segrek’in sahneye çıkıp kendisini göstermesi için gerekli olan ortam ve şartların hazırlan-ması anlamına gelmektedir. Boyda, ağa-beyi Egrek tutsak düşüp zindana atılana kadar bir kez bile anılmayan Segrek’in adı, ancak bu olaydan sonra anılma-ya başlanacaktır. Fakat Egrek gibi “eyü”, “bahadır”, “alp”, “delü” yiğit olan Segrek’in ağabeyinin başına gelenlerden henüz haberi yoktur. O, henüz dernek-lerde yiyip içerek hoşça vakit geçiren bir yiğittir. Onun harekete geçmesi ya da sahneye çıkıp kendisini gösterebilmesi için kendisinden gizlenen bir sırra erme-si gerekecektir.

Sırrın harekete geçirdiği ikinci kah-ramanımız Kozı Köpreş Altay, Uygur, Kazak, Tatar (Kazan, Sibirya, Kırım ve Dobruca) ve Başkurtlar arasından tespit edilen “Kozı Körpeş-Bayan Sulu” desta-nının erkek başkahramanıdır.1 Desta-nın varyantlarıDesta-nın çoğunda Kozı Körpeş

(4)

ve sözlüsü han, bay ve bey çocukları ola-rak takdim edilmektedir. Destanda, ge-nellikle, diğer pek çok aşk konulu halk hikâyesindeki gibi, daha doğmadan önce sözlenen erkek kahramanın, sözlüsünün babasının neden olduğu ayrılığa son ver-mek amacıyla verdiği mücadele anlatıl-maktadır.

“Kozı Körpeş-Bayan Sulu”nun var-yantlarının çoğunda, erkek ve kız baş-kahramanlar (kızın adı varyantlarda Bayan Sulu, Mayanhılıv, Bayan ya da Mayan biçimindedir), diğer pek çok aşk konulu destan ya da halk hikâyesinde olduğu gibi, daha doğmadan ya da do-ğumlarından hemen sonra babaları ta-rafından sözlenmektedirler. Bu hususa, destanın Altay (“Közüyke”2), Başkurt (“Kuzıykürpes”3 ile “Kuzıykürpes minen Mayanhılıv”4), Kazak (Şöce, Wilhelm Radloff ve Canak Akın varyantları5), Kazan ve Sibirya Tatarları (“Kuzı Kör-pe”6 ile “Kozıkörpeç”7) ile Kırım ve Dob-ruca Tatarlarından (“Kozukürpeç”8 ile “Kozıkürpeş men Bayansıluw”9) derle-nen bazı varyantlarında rastlanmakdır. Anılan varyantlardaki babalar ta-rafından doğum öncesi ya da sonrasında kesilen söz, genellikle erkek kahrama-nın babasıkahrama-nın ölmesi ve kızın babasıkahrama-nın sözünden dönerek yurdunu terk etmesi üzerine bozulmaktadır. Doğum öncesi ya da sonrasında kesilen sözün kızın babası tarafından bozulması ve kızın başka bir bölgeye kaçırılması, destan kahramanı-nın çözmek için uzun uğraşlar vereceği, hatta uğrunda canını bile feda edeceği bir düğümün atılmasına neden olmak-tadır.

Verilen sözden dönülüp yaşanılan yurdun terk edilmesinde, erkek kahra-manın yetim kalması ve babasız bir şe-kilde büyüyecek olmasının yanı sıra, sos-yal statüsü ile ekonomik durumundaki olumsuz değişiklik de bahane edilmekte-dir. Altay varyantlarından “Közüyke”de Karatı-Kaan’ın, Közüyke’nin babası Ak-Kaan’ın ölümünden sonra dul Erke-Tana’nın oğluyla birlikte sefil olacağını,

dul kadının Közüyke’yi terbiye edip bü-yütemeyeceğini söylemesi (Surazakov 1959: 160), yetişme şartları ile tarzına yönelik duyarlılığı, açık bir şekilde gös-termektedir.

2. Uşun Koca Oğlu Segrek İle Kozı Körpeş’ten Gizlenen Büyük Sır

“Kitâb-ı Dede Korkud”da, ağabeyi Egrek’in Kara Tekür tarafından tutsak edilip Alınca kalesindeki zindana atılı-şı, Uşun Koca Oğlı Segrek’ten gizlenir. Segrek’ten bu durumun gizlenmesi, anne ve babasının arzusudur. Segrek’i de tıpkı büyük oğulları Egrek gibi yitir-mek istemeyen anne ve babanın bu arzu-suna toplum da duyarlı kalmış, Segrek’e gizlenen bu sırla ilgili herhangi bir şey söylememiştir.

Kahramandan birinci dereceden bir akrabasının düşman elinde tutsak olduğunun gizlenmesi motifine “Kitâb-ı Dede Korkud”un “Salur Kazan Tutsak Olup Oğlı Uruz Çıkardugı Boy”unda da rastlanmaktadır (Gökyay 1973: 139-140, Ergin 1997: 239). Boyda, Uruz’dan babası Salur Kazan’ın Tomanın kalasın-da tutsak olduğu gizlenmektedir. Uruz, kendisini Bayındır Han’ın oğlu sanmak-tadır. Aynı kitabın bir başka boyu olan “Kazılık Koca Oğlı Yigenek Boyı”nda da Yigenek’e, babasının on altı yıl boyunca kâfir elinde tutsak olduğu söylenmemiş-tir (Gökyay 1973: 99, Ergin 1997: 200-201).

“Kozı Körpeş-Bayan Sulu” destanı-nın, söz kesme ve sözden dönme motif-lerinin yer aldığı varyantlarının çoğun-da, kahramandan, babası tarafından kaçırılan bir sözlüsünün varlığı gizlen-mektedir. Sırrın saklanmasında da kah-ramanın dul annesinin rolü büyüktür. Nitekim destanın Kazaklar arasından tespit edilen Canak Akın varyantında (Düysenbayev 1959: 204-273) kahrama-nın annesi, oba halkına, Kozı’ya sözlü-sünden bahsetmemelerini tembihlemek-tedir. Sırrın saklanması, kocasını yitiren annenin oğlunu da yitirmek istememe-sinden kaynaklanmaktadır. Dul

(5)

anne-nin, yetim oğlundan babası tarafından kaçırılan sözlüsünün varlığını gizlemesi, Altay (“Közüyke”), Başkurt (“Kuzıykür-pes minen Mayanhılıv”), Kazak (Radloff ve Şöce varyantları), Kazan (“Kuzı Kör-pe”) ve Sibirya Tatarları (“Kozıkörpeç”) varyantlarında da karşımıza çıkmakta-dır.

Destanın Altay varyantı “Közüyke”de Közüyke’nin babası Ak-Kaan, düzenlenen ad verme toyunda attan düşüp ölür. Yukarıda sözü edilen nedenlerden dolayı kızını Közüyke’ye vermek istemeyen Karatı-Kaan, karısı ve kızıyla birlikte obasını, mal-mülkünü alıp yaşadığı yeri terk eder. Karatı-Kaan’ın bu tutumuyla iki han arasında verilen söz bozulur ve küçük Közüyke, hiç bir şeyden habersiz bir şekilde dul annesiyle kalakalır (Surazakov 1959: 160).

Başkurt varyantı “Kuzıykürpes minen Mayanhılıv”da, erkek kahra-manın babasının hastalanarak ölmesi ve Kuzıykürpes’in daha çocukken kötü namının yayılmaya başlaması, kızın babası Küser Han’ın obasını terk edip sözlüleri ayırmasında etkili olmuştur. Babası ölen Kuzıykürpes, annesiyle baş başa kalır ve günlerini sokakta geçirme-ye başlar. Oyun sırasında kızdırılınca çocukların aşıklarını zorla alıp gittiği anlar olur. Mayanhılıv’ın müstakbel eşi Kuzıykürpes’in öncelikle yetim kalması ve daha sonra da huysuz, kavgacı bir oğlan olarak büyümesi, Küser Han’ın hoşuna gitmemeye başlar. Bir gün karı-sının da rızasını alarak sürü sürü malla-rıyla birlikte yaşadığı yeri terk eder. Ku-zıykürpes, babası tarafından kaçırılan bir sözlüsünün olduğundan habersiz bir hâlde kalakalır (Säğitov 1973: 125-126).

Destanın Kazaklar arasından tespit edilen Radloff varyantında Sarıbay, oğ-lunun doğum haberini alıp hızla obasına dönerken attan düşüp ölür ve Kozıke, daha doğar doğmaz yetim kalır. Doksan tulum kımız yüklenip Sarıbay’ın dul ka-rısının evine giden Karabay, Kozıke’nin

itin dişlediği kemiği kemirip durduğunu görünce, kızını yetim oğlana vermeyece-ğini söyleyip yaşadığı Muz Tav’dan oba-sıyla birlikte göçüp gider. Böylece yetim Kozı, babası tarafından kaçırılan sözlü-sünün varlığından habersiz bir şekilde annesinin yanında kalakalır (Düysenba-yev 1959: 179-180). Erkek kahramanın yetim kalması ve yetişme şartlarındaki olumsuzluklar, bu varyantta da iki söz-lüyü birbirinden ayırmak için bahane edilmiştir.

Destanın Kazaklar arasından tes-pit edilen Şöce varyantında da Kozı’nın yetim kalması, Sarıbay’ın sözünden dönmesine ve kızıyla obasını alıp baş-ka bir yere göçmesine neden olmuştur. Oğlunun doğum haberini alan Karabay (Kozı’nın babasının adı, diğer Kazak var-yantlarının aksine, Karabay’dır), obası-na dönerken attan düşüp ölür, henüz doğmuş olan Kozı da yetim kalır. Şey-tana uyup kızını yetim oğlana vermek istemeyen Sarıbay, karısı Karaköz’ün engelleme çabalarına rağmen obasıyla birlikte Öleñti boyuna göçüp gider. Kozı, babası tarafından kaçırılan bir sözlü-sünün varlığından habersiz bir şekilde annesiyle baş başa kalır (Düysenbayev 1959: 127-129) .

Hemen bütün varyantlarda olduğu gibi, Kozı’nın babası, Kazak varyantla-rından Canak Akın varyantında da ölür. Av sırasında gebe marala attığı okla vu-rulan Sarıbay, oğlu Kozı’nın doğumun-dan haberdar bile olamadoğumun-dan ölüp gider. Merhum Sarıbay ile Karabay arasında çocukların evlendirilmelerine dair veri-len söz, oba arasında yayılır. Karabay, Sarıbay’ın hanımı tarafından dünürlük meselesini görüşmek için yanına gelen elçilere hakaret edip başlarını yarar. Karabay’ın sözünden döndüğünü anla-yan Sarıbay’ın hanımı, oba halkına, bü-yüdüğünde Kozı’ya bir şey söylememe-lerini buyurur. Sözünden döndüğü için ileride başının ağrıyabileceğini düşünen Karabay, eşi ve kızlarıyla birlikte obası-nı terk eder. Kozı, tıpkı diğer

(6)

varyant-larda olduğu gibi, daha çok küçükken babası tarafından kaçırılan sözlüsünden habersiz bir şekilde annesiyle baş başa kalır (Düysenbayev 1959: 208-223).

Kazan Tatarları varyantı “Kuzı Körpe”de, Kuzı Körpe’nin babası Ak Han, daha oğlunun doğumundan haber-dar bile olamadan avdan dönerken attan düşüp ölür. Yetim kalan Ak Han’ın oğlu üç yaşına gelince Kara Han, güveyisini annesiyle birlikte davet eder. Eşikten girip gelirken Kara Han, eşiğin yanın-da yatan av etine yanın-dayanıp duran Kuzı Körpe’yi görür. Kızını eşikte yatan av etine dayanan han oğluna vermek iste-meyen Kara Han, bu davetten iki gün sonra halkıyla birlikte kaçıp gider. Kuzı Körpe, babası tarafından kaçırılan bir sözlüsünün varlığından habersizdir (Ähmätova 1984: 136).

Sibirya Tatarları varyantı “Kozıkörpeç”te de Kazan Tatarları var-yantındakine benzer bir durum söz ko-nusudur. Destanın diğer varyantlarının aksine, burada, kızını yetim oğlana ver-mek istemeyen ve yaşanılan yeri terk et-meyi öneren kişi, bizzat kızın annesidir. Kara-Kan, karısının önerisi üzerine oba-sıyla birlikte Kara derya yakasına göçüp gider (Dmitrieva 1967).

Kahramandan gizlenen sırra, diğer bazı destan ve halk hikâyelerinde de rastlanmaktadır. Anadolu, Azerbaycan ve İran sahasında yaygın olarak bilinen “Kerem ile Aslı” hikâyesinin bazı var-yantlarında da kahramandan, kendi-sinden kaçırılan bir sözlüsünün varlığı gizlenmektedir (Duymaz 2001: 50-51). “Tahir ile Zühre”nin Uygur varyantın-da Tahir’den yetim olduğu gizlenirken (İnayet 1995: 34), Özbek varyantında ise Kozı Körpeş örneğindeki gibi, bir sözlü-sünün olduğu saklanır (Saidov 1974: 15-19).

3. İfşa Olan Sır ve Yaylarından Fırlayan Oklar

“Kitâb-ı Dede Korkud”un Segrek’i, kardeşi Egrek’in Alınca kalesinde tut-sak olduğunu, kavga eden iki çocuğu

ayırırken attığı tokatlar neticesinde öğ-renir. Segrek’in yolu bir gün bir derneğe uğrar, yeme içme arasında sarhoş olur ve ayakyoluna çıktığı zaman da öksüz oğlanın bir kızanla çekiştiğini görür. “Mere nolduñuz” diyerek bir şaplak biri-ne, bir şaplak da öbürüne vurur. Bunu üzerine çocuklardan biri “Mere mizüm öksüzligümüz yetmez-mi, bizi niye urur-sın, hünerüñ var ise kartaşuñ Alınca Kal’asında esirdür, var anıt kurtar” der (Ergin 1997: 226-228). Çocuklardan kardeşinin adını da öğrenen Segrek, dernektekilerden destur alıp annesinin evine doğru yola koyulur. Eve gelen Seg-rek, durumdan habersizmiş gibi davra-narak düşman elinde tutsak olan Egrek adında bir yiğidin tutsaklıktan kurtulup Oğuz iline dönmekte olduğunu, herkesin onu karşılamaya gittiğini, kendisinin de gitmek istediğini söyleyerek annesinden ruhsat ister. Oğlunun sözlerine kanan annesi, hemen gitmesini, karşıladığında ak boz atından inmesini, el kavuşturup selam vermesini, elini öpüp boynuna sa-rılmasını, kara dağın yükseği kardeşim demesini söyler. Bu sözleriyle gizlenen sırrı bizzat kendi ağzıyla ifşa eden anne, Segrek’in ağır sözlerine maruz kalır (Er-gin 1997: 227).

Kendisinden gizlenen sırrı öğre-nen Segrek, ağabeyi Egrek’i kurtarmak için harekete geçer. Ellerinde kalan son oğullarını da kaybetmek istemeyen yaşlı anne ve baba, yayından fırlayan oku ye-niden yayına döndürmek için yoğun bir çaba içerisine girer. Yayından fırlayan oku, yayına döndürme çabalarına, biraz aşağıda değinilecektir.

Birinci dereceden akrabalarının, özellikle de babalarının düşman elinde tutsak olduğundan habersiz bulunan ve bundan bir şekilde haberdar olan kah-ramanlara, yukarıda da ifade edildiği üzere, “Kitâb-ı Dede Korkud”un diğer bazı boylarında da rastlanmaktadır.10 Örneğin, “Kazılık Koca Oğlı Yigenek” boyunda Yigenek’ten babasının on altı yıldır kâfir elinde tutsak olduğu

(7)

gizlen-miştir. Babasını öldü diye bilen Yigenek, babasının sağ olduğunu ve düşman elin-de on altı yıldır tutsak olduğunu Kara Göne oğlı Budağ ile söz atışırken öğre-nir. Söz atışırlarken Budağ, Yigenek’e “Bunda laf urup nidersin, çünki er di-lersin varup babañı kurtarsaña ne, on altı yıldur tutsakdur” der (Ergin 1997: 2000). “Salur Kazan Tutsak Olup Oğlı Uruz Çıkardığı” boyda ise Uruz, Bayın-dır Han’ın oğlu değil de Salur Kazan’ın oğlu olduğunu, Salur Kazan’ın da To-manın kalasında tutsak bulunduğunu atlanıp divana gelirken yolda rastla-dığı bir kimseden öğrenir: “Bir gün ata binüp divana gelür-iken bir kişi aydur: Meger sen Han Kazanuñ oğlı degülsin didi. Uruz kakıdı, aydur: Mere kavat me-nüm babam Bayındır Han degül-midür? Ayıtdı: Yok, ol anañun babasıdur, senüñ dedeñdür. Uruz mere ya benüm babam ölü-midür diri-midür didi. Ayıtdı: di-ridür. Tomanuñ Kal’asında tutsakdur didi.” (Ergin 1997: 239)

Kahramanlardan düşman eline düşen baba ve ağabeyleri hakkındaki sırrın saklanması ve kahramanın bu durundan üçüncü şahıslar vasıtasıyla haberdar olması, Altay ve Tatar saha-sından tespit edilen diğer bazı destan-larda da yer almıştır. Altay destanı “Kan Şentey”de Karıs Kara adlı alp, düşman-larının eline esir düşerek zindana atıl-maktadır. Evde kalan karısı bir oğlan çocuğu doğurur. Annesi oğluna babası-na dair bir malumat vermez. Oğlan bir gün yedi kocakarıdan babasının tutsak olduğunu öğrenir. Daha sonra düşmanın memleketine giden oğlan, babasını kur-tarmaktadır (İnan 1987: 190). “Kan Şen-tey”, Salur Kazan’ın tutsak düşüp oğlu tarafından kurtarılmasını anlatan boyla büyük benzerlikler göstermektedir. Ta-tarlar arasından derlenen ve “Kitâb-ı Dede Korkud”daki Bamsı Beyrek’le ilgili boyun bir benzeri olan “Alıp-Memşen”de Alıp-Memşen’in sonradan doğan karde-şi, ok atma yarışına gittiği sırada ok atı-şının Alıp-Memşen’e benzetilmesi

üze-rine annesine gelip bir ağabeyinin olup olmadığını sorarak düşman elinde esir olan ağabeyinin varlığından haberdar olur (Ergun 1997: 62).

“Kozı Körpeş-Bayan Sulu” destanı-nın yukarıda anılan varyantlarında, ba-bası tarafından kaçırılan bir sözlüsünün olduğundan habersiz olan kahraman, bu durumdan üçüncü şahıslar vasıtasıyla haberdar olmaktadır.

Kaçırılan bir sözlüsünün varlığı ya-kınları, özellikle de dul annesi tarafın-dan kendisinden bir sır olarak saklanan kahraman, gizlenen sırrı Altay (“Kö-züyke”), Başkurt (“Kuzıykürpes minen Mayanhlıv”), Kazak (Radloff ve Canak Akın varyantları), Kazan ve Sibirya Ta-tarları (“Kuzı Körpe” ile “Kozıkörpeç”) varyantlarında aşık oynadığı çocuklar-la bir şekilde zarar verdiği kocakarı ve gelinlerden öğrenmektedir. Birlikte aşık oynadığı çocukların kıskançlık ve başa kakmaları ile zarar verdiği kocakarı ile gelinlerin kargış ve başa kakmaları, kahramanın kendisinden gizlenen sırrı öğrenmesinde etkili olmaktadır.

Altay varyantlarından “Közüyke”de Karatı-Kaan tarafından sözlüsü daha küçükken kaçırılan Közüyke’ye, aşık-larını üttüğü çocuklardan birisi itiraz eder ve şayet güçlüyse gidip Bayan adlı eşini alıp gelmesini, boş yere yiğitlik tas-lamamasını söyler. Eve gelen Közüyke, pişirdiği sıcak yoğurtla annesinin elini yakarak kendisinden Bayan hakkındaki sırrı neden gizlediğini sorar. Elinin acısı-na dayaacısı-namayan Erke-Taacısı-na, olan biteni anlatır, yaşı küçük olduğu için bu sırrı kendisinden gizlediğini söyler (Suraza-kov 1959: 161-163).

Altay varyantındaki süzme yoğur-dun yerini Başkurt, Kazak, Kazan ve Sibirya Tatarları varyantlarında sıcak buğday almaktadır. Kahramanın, aşık oynadığı çocuklar vasıtasıyla baba-sı tarafından kaçırılan bir sözlüsünün varlığından haberdar olması, Kazak ve Kazan Tatarları varyantlarında da yer almaktadır. Sibirya Tatarları

(8)

varyantın-da kahraman, sözlüsünün varlığınvaryantın-dan, testisini okla vurmak istediği genç bir gelinle aşık oynadığı çocuklar vasıtasıy-la haberdar olmaktadır.

Başkurt varyantı “Kuzıykürpes mi-nen Mayanhlıv”da Kuzıykürpes, sözlü-sünün varlığından çocuğunu yanlışlıkla vurup düşürdüğü kocakarı vasıtasıyla haberdar olur. Kocakarı, zaten iyi bi-risi olsaydı Bayan’ın kendisini bırakıp gitmeyeceğini söyleyip kahırlanır. Ku-zıykürpes, kendisinden gizlenen sırrı, annesine, elini sıcak buğdayla yakarak itiraf ettirir. Kahramanın sırrı bu yolla itiraf ettirmesinde, kocakarının verdi-ği akıl etkili olmaktadır (Säverdi-ğitov 1973: 126).

Destanın Kazaklar arasından tespit edilen Radloff varyantında Kozı Körpeş, sözlüsü Bayan’ın varlığından aşık oyna-dığı çocuklarla kavga ederken kendisine arka çıkmayan Istı ağası ve örmeğini (dokuma tezgahını) bozduğu kocakarı vasıtasıyla haberdar olur. Bayan hak-kındaki ilk haberi Istı ağadan alan ve ko-cakarı vasıtasıyla daha ayrıntılı bilgilere sahip olan Kozı, eve gelerek annesinden buğday kavurmasını ister. Varyantta, buğday kavurtma isteği üzerinde durul-muş fakat kahramanın annesinin elini yakarak sırrı itiraf ettirdiğinden söz edilmemiştir. Kozı’nın durumdan haber-dar olduğunu öğrenen anne, denilenlerin yalan olduğunu söyler fakat sözleri işe yaramaz (Düysenbayev 1959: 185-187).

Şöce varyantında ise Sarıbay’ın oba-sından Bayan’la görüşüp Kozı’yı sözlüsü hakkında haberdar etmek için gelen Ay-bas kul, son anda Kozı’nın annesinin ri-casıyla bu işten vazgeçer. Ustaları topla-yıp kendisine demirden sadak yaptıran Kozı, ok atıp dururken örmek dokuyan bir kocakarının evini yıkıp alay eder. Kocakarı, kendi evini yıkana dek yârini arayıp bulmasını söyleyip çıkışır. Koca-karıdan işin aslını öğrenen Kozı’nın, giz-lenen gerçeği annesine itiraf ettirmesi, Radloff varyantındaki gibidir (Düysen-bayev 1959: 138-142).

Destanın Kazan Tatarları varyan-tında, kendisinden kaçırılan sözlüsünün varlığından habersiz olan Kuzı Körpe, sözlüsünün varlığını, ütse de ütmese de aşıklarını aldığı çocuklardan öğrenir. Kabadayılık taslamak yerine, Kara Han tarafından kaçırılan beşik kertmesini bulup getirmesi söylenen Kuzı, eve gelir ve annesine sıcak buğday vasıtasıyla giz-lediği sırrı itiraf ettirir (Ähmätova 1984: 136-137).

Sibirya Tatarları varyantında ise sözlüsü Payansılu’nun varlığından ve kendisinden kaçırıldığından habersiz bir şekilde on iki yaşına basan Kozıkörpeç, suyun kıyısında gördüğü güzel bir geli-ne güğümünü okuyla vurmak istediğini söyler. Gelin, güğümüne ok atana dek kendisinden kaçırılan adaklısını bulup getirmesini söyler. Eve gelerek duyduk-larını soran Kozıkörpeç, annesi tarafın-dan geçiştirilir. Güzel gelinin söylediği sözleri, aşıklarını üttüğü taz kulun ço-cuklarından da işiten Kozı, annesine kendisinden gizlediği sırrı Kazan Tatar-ları varyantında ifade edilen yolla itiraf ettirir (Dmitrieva 1967).

Kozı Körpeş’in annesine kendisin-den gizlenen sırrı itiraf ettirmek için başvurduğu hile ile Segrek’in annesine gerçeği itiraf ettirmek için başvurdu-ğu yalan arasında amaç, işlev ve sonuç bakımından benzerlikler vardır. Kozı Körpeş’in başvurduğu hile, Segrek’in söylediği yalana göre çok daha sert ve acımasızdır. Burada Segrek’in yalanına hemen kanan ve sırrı ifşa eden annenin yerini, oğlunun zorlama ve işkencesine maruz kalan bir anne almaktadır. Yeri gelmişken, Segrek’in itiraf sonrasında annesine söylediği sözlerin çok ağır ol-duğunu da belirtmekte yarar vardır. Söylenen acı ve ağır sözler, anneye, en az maruz kalınan işkence kadar acı ver-miş olmalıdır.

“Kozı Körpeş-Bayan Sulu” destanı-nın anılan varyantlardaki kendisinden gizlenen sırrı öğrenen kahraman da, tıp-kı “Kitâb-ı Dede Korkud”un Egrek’i gibi,

(9)

yayından fırlayan bir ok gibi harekete geçer. O da tıpkı Egrek gibi, birinci de-receden yakınlarınca engellenmeye ça-lışılır. Kozı Körpeş’in annesi tarafından engellenmek istemesi üzerinde biraz aşağıda durulacaktır.

Kahramandan gizlenen sırrın zarar verilen yaşlı bir kadından öğrenilmesi hususu, “Er Töstik” (ya da “Er Töştük”) ve “Tahir ile Zühre” gibi anlatılarda da görülmektedir. Kardeşlerini varlığından ve kayıp olduğundan habersiz olan Er Töstik (ya da Er Töştük), bir kocakarının örmeğini bozar ve kocakarı bunun üzeri-ne ona kızıp avarelik edeceğiüzeri-ne kaybolan kardeşlerini bulmasını söyler (Zakirov 1973: 398-399, Aydaşev vd. 1989: 5-6). “Tahir ile Zühre”nin Uygur varyantın-da Tahir, yetim olduğunu bir kocakarı-nın su kabağını kırınca öğrenir (İnayet 1995: 34). Yine “Tahir ile Zühre”nin Öz-bek varyantında Tahir, kendisinden giz-lenen bir sözlüsünün varlığını ip eğirme çarkını misketiyle kırdığı bir kocakarı-dan öğrenir. Kocakarı, ona sözlüsünün adının Zühre olduğunu ve gerisini de nesinden öğrenmesini söyler. Tahir, an-nesinden nasıl öğrenebileceğini sorunca da kocakarı, tıpkı “Kozı Körpeş-Bayan Sulu”da olduğu gibi, eve varıp buğday kavurtmasını ve çıplak eliyle verdirme-sini söyler. Tahir de tıpkı Kozı gibi, ko-cakarının öğrettiği hileyle annesine ken-disinden gizlenen gerçeği itiraf ettirir (Saidov 1974: 15-19).

4. Okları Yaylarına Döndürmek İçin Sarf Edilen Sonuçsuz Çabalar

“Kitâb-ı Dede Korkud”un, ağabeyi Egrek’in varlığını ve tutsaklığını öğrenip de onu kurtarmak için harekete geçmek isteyen Segrek’i, anne ve babası tara-fından engellenmeye çalışılır. Segrek’in engelleme çabaları karşısındaki cevabı, kararlılığını net bir şekilde ortaya koy-maktadır: “Meni yolumdan ayırmañ, ağam tutılan kal’aya varmayınça, ağa-mın ölüsin, dirisin bilmeyinçe, öldi-y-ise kanın almayınça kalın Oğuz iline gelme-güm yoh.” (Ergin 1997: 228)

Yaşlı anne ve baba, haberin yalan olduğunu, anne babayı ağlatmamak ge-rektiğini söylese de Segrek kararından dönmez. Bunun üzerine “ağ sakallu” baba ile “karıçuk olmış” anne, çareyi Salur Kazan’a danışmakta bulur. Salur Kazan’ın tavsiyesi üzerine “ayağına at tuşağı vurulması” yani yavuklusuyla evlendirilmesi bile Segrek’i yolundan alıkoyamaz. Evlenip gerdeğe girdiğinde karısıyla kendisi arasına kılıcını koyan, ağabeyi Egrek’i kurtarmadıkça murat alıp vermeyeceğini söyleyen Segrek’i kararından döndüremeyeceğini anlayan yaşlı anne ve baba, hayır duaları eşliğin-de ruhsat vermek zorunda kalır (Ergin 1997: 228-229).

Kazak ertegilik eposlarından “Celkildek”te de babası Nurmanbet’ten Äztemir’in düşman elinde esir olduğunu öğrenen Castülek, babasına ağlamama-sını ve gidip Äztemir’i düşman elinde kurtarması için kendisine izin vermesi-ni söyler. Babası, yaşı küçük olduğu için onu göndermek istemez fakat Castülek çok ısrar edince ruhsat vermek zorunda kalır (Aydaşev-vd. 1989: 113).

“Kozı Körpeş-Bayan Sulu” destanı-nın babası tarafından kendisinden kaçı-rılan bir sözlüsünün olduğunu öğrenip de aramak için yola çıkmak isteyen kah-ramanı, yukarıda anılan bazı varyant-larda annesi tarafından engellenmeye çalışılmaktadır. Altay (“Közüyke”), Baş-kurt (“Kuzıykürpes minen Mayanhılıv”), Kazak (Şöce ve Canak Akın varyantları), Kazan (“Kuzı Körpe”) ve Sibirya Tatar-ları (“Kozıkörpeç”), Kırım (“Kozıkürpeç”) ve Dobruca Tatarları (“Kozıkürpeç men Bayansıluw”) varyantlarında anne, oğ-lunu yolundan alıkoymak istemektedir. Çoklukla rızasız yola çıkan kahraman, Kazak ve Sibirya Tatarları varyantla-rında annesinin bedduasını almaktadır. Alınan beddua, kahramanın çıktığı yol-culuk sırasında zorluklar yaşamasına, hatta bu yolculuktan dönememesine ne-den olmaktadır.

(10)

en-gellenmeye çalışıldığı bazı varyantlarda (Altay, Başkurt, Kazan ve Sibirya Ta-tarları) kahramanın önüne, annesinin bazı unsurlarının şekil değiştirmesiyle oluşan engeller çıkmaktadır. Annenin saçları sık orman, gözyaşları engin de-niz, vücudu aşılmaz dağ şekline dönüşür ve oğlunun karşısına engel olarak çıkar. Kazak, Kırım ve Dobruca Tatarları var-yantlarında olduğu gibi, oğlunun yolcu-luğa çıkmasına izin vermek istemeyen anne, emzirdiği sütüyle geride kalacak olan malları da öne sürmektedir. Anne-nin oğlunu, rüyaya yatmak gibi bahane-leri ibahane-leri sürerek oyalamaya çalıştığı da görülmektedir.

Altay varyantı “Közüyke”de kahra-manın annesi, zengin bir hanın kızını alamayacağını, kendisine uygun bir kızı kendi halkı arasından seçip almasını söyleyerek Karatı-Kaan tarafından öl-dürülmesinden korktuğu oğluna karşı çıkar. Yolculuğu sırasında kahramanın karşısına sık ormandan çıkan ayı ve kurtla birlikte yılan geçmez, sinek aş-maz sık orman, aşılamayan dağla geçi-lemeyen deniz çıkar. Kahramanın karşı-sına çıkan bu engeller, annenin çıkardığı engellerdir (Surazakov 1959: 172-183). Kahraman, annesi tarafından çıkarılan engelleri aşarak Karatı-Kaan’ın yurdu-na ulaşır.

Başkurt varyantı “Kuzıykürpes mi-nen Mayanhılıv”da kahramanın karşısı-na çıkan koyu sık orman, uçsuz bucaksız deniz, yedi kapıp bir yutan kurt engel-leri, Altay varyantı “Közüyke”de oldu-ğu gibi, annenin şekil değiştirmesinden oluşmaktadır. Annenin saçları sık orma-na, gözyaşları uçsuz bucaksız denize dö-nüşürken, yedi pire de anne tarafından yedi kurda dönüştürülmektedir. Karşı-sına çıkarılan engellere rağmen yoluna devam ettiğini gören anne, oğluna ruh-sat vermek zorunda kalır (Säğitov 1973: 127-129).

Destanın Sibirya Tatarları varyan-tında da kahramanın annesi, oğlunun karşısına aşılmaz deniz, geçilmez çalılık,

kırk kurt ve ayı olarak çıkar. Anne, tıpkı Başkurt varyantı “Kuzıykürpes minen Mayanhlıv”da olduğu gibi, ayı ve kurt kılığındayken kendisini vurmak isteyen oğluna kimliğini açıklamaktadır (Dmit-rieva 1967).

Destanın Kazaklar arasından tespit edilen Şöce varyantında annesi, oğlunu yolundan alıkoymak için önce yalnız kal-dığında içine düşeceği durumu, ardın-dan da babasınardın-dan kalan hayvan sürüle-rini (yılkı, koyun, deve) öne sürer, fakat sonuç alamaz (Düysenbayev 1959: 141-144). Geride kalacak olan malların öne sürülmesi, destanın Canak Akın varyan-tında da görülmektedir (Düysenbayev 1959: 240-241). Şöce varyantında anne, “gittiğin yoldan dönme” diyerek oğluna beddua ederken, Canak Akın varyantın-da ruhsat vermektedir.

“Kerem ile Aslı” hikâyesinde de söz-lüsü Aslı’yı aramak için gurbete çıkmak isteyen Kerem, anne ve babası tarafın-dan engellenmeye çalışılır. Tıpkı “Kozı Körpeş-Bayan Sulu” destanının Sibirya Tatarları varyantında olduğu gibi, kah-ramana kendisine bulunacak bir kızla evlenmesi söylenir, fakat kararından dönmeyen Kerem, anne ve babasıyla vedalaşarak yoldaşı Sofu ile birlikte yola koyulur (Duymaz 2001: 150). “Ta-hir ile Zühre”nin Özbek varyantında da Tahir’in annesi, gizlediği sırrı itiraf ettikten sonra oğluna, Zöhre’nin babası Karahan’ın zengin, kendilerinin ise yok-sul olduklarını, Karahan’ın kendilerini umursamayacağını söyler. Anne, oğluna, Zöhre’nin adını anmamasını, onu unut-masını tavsiye edip zamanla kendilerine denk bir kızın ortaya çıkacağını söyler. Fakat bu sözler Tahir’i durduramaz (Sa-idov 1974: 18-19).

5. Sonuç

“Kitâb-ı Dede Korkud”un, varlığı ve tutsaklığı kendisinden gizlenen ağabeyi Egrek’i kurtarmak için atlanıp yola çı-kan Segrek’i, kurtarmak istediği ağabe-yi ile karşı karşıya getirilmesine rağmen amacına ulaşıp obasına geri dönerken,

(11)

“Kozı Körpeş-Bayan Sulu”nun varlığı kendisinden gizlenen sözlüsünün peşine düşen Kozı Körpeş’i, varyantların çoğun-da, diğer pek çok aşk konulu hikâyede olduğu gibi, muradına eremeden ölüp gitmektedir.

İki ayrı anlatının biri düşman elinde tutsak olan ağabeyi, diğeri ise kendisinden kaçırılan sözlüsü için yola koyulan iki ayrı kahramanı arasında-ki benzerlikler, kendilerinden gizlenen büyük sırdan başlayarak, sırrı öğreniş biçimlerine, ortaya çıkan sır karşısında sergiledikleri tutumlara ve engellenme girişimlerine kadar sürmektedir.

Biri kahramanlık, diğeri aşk temalı iki ayrı anlatıdaki benzerlikler, destancı ve hikâyeci âşıkların benzer öğelerden (tema, konu, motif, vd.) yola çıkarak iki ayrı anlatıyı nasıl da ilgi çekici ve başa-rılı bir şekilde ortaya koyabildiklerini göstermesi bakımından önemlidir. Bu durum da dikkatleri, bir kez daha söz-lü kalıpların yanı sıra, anlatıcı üzerine çekmektedir. Yukarıda da ifade edildiği üzere, anlatılar arasındaki benzerlik ve paralellikler, usta anlatıcıların dilin-de ve sanatında doğallık kazanmış, her bir anlatı, kendi anlatıcısının vurduğu damgayla ağızdan ağza, kulaktan kula-ğa yüzyıllar boyunca beğeniyle aktarıla gelmiştir.

KAYNAKLAR

Aça, Mehmet. Kozı Körpeş-Bayan Sulu Destanı

Üze-rinde Mukayeseli Bir Araştırma, 3 c., Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1998. (Basılmamış doktora tezi)

Ähmätova, F. V. Tatar Halık İcatı. Dastannar, Ka-zan: Tatarstan Kitap Näşriyatı, 1984. Aydaşev, A.-vd. Kazak Halık Ädebiyeti Ertegiler, 4.

c., Cazuvşı: Almatı, 1989.

Bekirov, Cafer. Destanlar, Taşkent: Gafur Gulam Adına Edebiyat ve Sanat Neşriyatı, 1980. Dmitrieva, L. V. “Textes du Folklore des Tatars de

Barabinsk”, Studia et Acta Orientala, V-VI, Bu-carest, 1967, s. 205-220.

Dmitrieva, L. V. Yazık Barabinskih Tatar, Lening-rad, 1981.

Duymaz, Ali. “Dede Korkut Kitabı’nda Alpların Eğitim ve Geçiş Törenleri”, Uluslararası Dede

Korkut Bilgi Şöleni, Ankara: Atatürk Kültür

Merkezi Başkanlığı Yayınları, 2000, s. 109-122. Duymaz, Ali. Kerem ile Aslı Hikâyesi Üzerinde

Mu-kayeseli Bir Araştırma, Ankara: Kültür Bakan-lığı Yayınları, 2001.

Düysenbayev, Iskak. Kozı Körpeş-Bayan Sulu, Al-matı: Kazak SSR Ğılım Akademiyasınıñ Bas-pası, 1959.

Ergin, Muharrem. Dede Korkut Kitabı I

(Giriş-Me-tin-Faksimile), 4. b., Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1997.

Ergun, Metin. Altay Türkleri’nin Kahramanlık

Des-tanı Alıp Manaş, Konya: Cemre Yayınevi, 1997. Gökyay, Orhan Şaik. Dedem Korkudun Kitabı, İs-tanbul: Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı Ya-yınları, 1973.

İnan, Abdülkadir. “Dede Korkut Kitabındaki Bazı Motifler ve Kelimelere Ait Notlar”, Makaleler ve

İncelemeler, 2. b., Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1987, s. 185-190.

İnayet, Alimcan, Uygur Halk Hikâyeleri Üzerinde

İncelemeler, İzmir: Ege Üniversitesi Sosyal Bi-limler Enstitüsü, 1995. (Basılmamış doktora tezi)

Mahmut Nedret-Enver Mahmut. Bozcigit Dobruca

Tatar Masalları, 1. c., Bucureşti: Kriterion Ki-tap Üyi, 1988.

Ong, Walter J. (çev. Sema Postacıoğlu Banon). Sözlü

ve Yazılı Kültür Sözün Teknolojileşmesi, 4. b., İstanbul: Metis Yayınları, 2007.

Saidov, M. (hzl.). Özbek Halık İcadi-Dastanlar, Taş-kent, 1974.

Säğitov, Möhtär. Başkort Halık İcadı-Epos, 2. c., Öfö, 1973.

Surazakov, S. S. Altay Baatırlar, 2. c., Tuulu Altay: Tuulu Altaydıñ Biçikter Çıgarar İzdatelstvozı, 1959.

Zakirov, S. “Er Töştük”, Kırgız Elinin Oozeki

Çıgar-maçılık Tarihının Oçerki, İlim Basması: Frun-ze, 1973, s. 391-418.

NOTLAR

1 Destanın varyantları üzerine Türkiye’de yapıl-mış kapsamlı bir doktora çalışması için bk. Aça 1998.

2 Varyant için bk Surazakov 1959: 152-194. 3 Varyant için bk. Säğitov 1973: 60-123. 4 Varyant için bk. Säğitov 1973: 125-140. 5 Varyant için bk. Düysenbayev 1959: 125-175,

176-203, 204-273,

6 Varyant için bk. Ähmätova 1984: 136-146. 7 Varyant için bk. Dmitrieva 1967: 205-220;

Dmitrieva 1981: 32-40.

8 Varyant için bk. Bekirov 1980: 64-73. 9 Varyant için bk. Mahmut-Mahmut 1988:

227-236.

10 “Kitâb-ı Dede Korkud”daki alpların, kendilerin-den gizlenen baba ya da ağabeylerinin tutsaklı-ğıyla ilgili sırları öğrenerek harekete geçişlerini de ele alan bir çalışma için bk. Duymaz 2000.

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

Araştırma yönteminin geliştirilmesi Veri toplama ve analiz. Karar

Grup üyelerinin muhtemel nedenleri ve sonuçlarını belirlemek için farklı deneyimleri olan belli grupları karşılaştırmayı içerir.. “Sosyal ekonomik düzeyi farklı

Nicel Nitel Sürekli Süreksiz Bağımlı

– Araştırmada kullanılacak verilerin belli hedefler doğrultusunda çıplak gözle ya da bir

Grup üyelerinin muhtemel nedenleri ve sonuçlarını belirlemek için farklı deneyimleri olan belli grupları karşılaştırmayı içerir.. “Sosyal ekonomik düzeyi farklı

özetlenir; nitel, sonuçlar sözel olarak ifade edilir.... • Nicel Araştırmalarda Geçerlik ve

Sınıf Matematik Konu