• Sonuç bulunamadı

Ebeveynlerin okul öncesi eğitim ile ilgili görüşleri ve bu eğitimden beklentileri (Devrek ilçesi örneği)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ebeveynlerin okul öncesi eğitim ile ilgili görüşleri ve bu eğitimden beklentileri (Devrek ilçesi örneği)"

Copied!
108
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

İLKÖĞRETİM ANA BİLİM DALI

OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

EBEVEYNLERİN OKUL ÖNCESİ EĞİTİM İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ

VE BU EĞİTİMDEN BEKLENTİLERİ (DEVREK İLÇESİ ÖRNEĞİ)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan

Nurhan ÇAKIROĞLU

Ankara Ocak, 2013

(2)

T.C.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

İLKÖĞRETİM ANA BİLİM DALI

OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

EBEVEYNLERİN OKUL ÖNCESİ EĞİTİM İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ

VE BU EĞİTİMDEN BEKLENTİLERİ (DEVREK İLÇESİ ÖRNEĞİ)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Nurhan ÇAKIROĞLU

Danışman: Yrd. Doç. Dr. Aysel TÜFEKCİ

Ankara Ocak, 2013

(3)

i

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ’NE

Nurhan ÇAKIROĞLU’nun “Ebeveynlerin Okul Öncesi Eğitim İle İlgili Görüşleri ve Bu Eğitimden Beklentileri (Devrek İlçesi Örneği)” başlıklı tezi 18.01.2013 tarihinde, jürimiz tarafından Okul Öncesi Öğretmenliği Bilim Dalı’nda Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.

Adı-Soyadı İmza

Üye (Tez Danışmanı): Yrd. Doç. Dr. Aysel TÜFEKCİ ………

Üye (Başkan): Prof. Dr. Fatma ALİSİNANOĞLU ………

Üye: Doç. Dr. Tülin GÜLER ………

Üye (Yedek): Yrd. Doç. Dr. H. Elif DAĞLIOĞLU ………

(4)

ii

ÖN SÖZ

Yüksek lisans eğitimimin tez süreci boyunca benden desteğini esirgemeyen, bilgisini ve deneyimini paylaşan, her zaman yol gösteren danışmanın Sayın Yrd. Doç. Dr. Aysel TÜFEKCİ’ye sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Araştırmamın istatistiksel analizleri konusundaki yardımları için Arş. Gör. Hasan Hüseyin GÜL’e çok teşekkür ederim.

Görüş ve önerileriyle, manevi desteğiyle her zaman yanımda olan sevgili arkadaşım Fatime Sabahat IŞIKTEKİNER’e çok teşekkür ederim.

İngilizce kaynakları araştırmamda ve çevirilerinde yardımcı olan ve hiçbir zaman desteğini esirgemeyen, her konuda yanımda olan sevgili arkadaşım Halime GÜNGÖR’e çok teşekkür ederim.

Yüksek lisans eğitimim boyunca çalışmalarımda bana yardımcı olan, beni yüreklendiren, her konuda destekleyen, hayattaki en değerli varlığım sevgili ablam Nuran ÇAKIROĞLU’na çok çok teşekkür ederim.

Yüksek lisans eğitimimi tamamladığımı göremeyen, hayatta olmayan en değerli varlıklarım sevgili annem Günay ÇAKIROĞLU’na ve sevgili babam Satı ÇAKIROĞLU’na sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Nurhan ÇAKIROĞLU Ocak-2013

(5)

iii

ÖZET

EBEVEYNLERİN OKUL ÖNCESİ EĞİTİM İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ VE BU EĞİTİMDEN BEKLENTİLERİ (DEVREK İLÇESİ ÖRNEĞİ)

ÇAKIROĞLU, Nurhan

Yüksek Lisans, Okul Öncesi Öğretmenliği Bilim Dalı Tez Danışmanı: Yrd. Doç. Dr. Aysel TÜFEKCİ

Ocak-2013, 97 sayfa

Araştırmanın amacı ebeveynlerin okul öncesi eğitime ilişkin görüş ve beklentilerini çeşitli değişkenler açısından incelemektir. Araştırmanın örneklemini 2011-2012 öğretim yılında Zonguldak ili Devrek ilçesindeki 7 resmi ilköğretim okulu bünyesinde bulunan 12 anasınıfına (5-6 yaş) devam eden 231 çocuğun ebeveyni oluşturmuştur. Ebeveynlerin okul öncesi eğitim hakkındaki görüş ve beklentilerine ait veriler, araştırmacı tarafından geliştirilen anket ile toplanmıştır. Ankette ebeveynlerin demografik bilgileri ile onların okul öncesi eğitime ilişkin görüş ve beklentilerine yönelik sorular yer almıştır. Araştırma verilerinin yüzde ve frekanslarına bakılmış, değişkenler arası ilişki için de ki-kare analizi yapılmıştır.

Örneklemi oluşturan ebeveynlerin çoğunluğu ev hanımı annelerdir. Ebeveynlerin büyük çoğunluğu, okul öncesi eğitimin gerekli olduğunu, bu eğitimin devlet tarafından ücretsiz olarak sunulması ve zorunlu olması gerektiğini düşünmektedir. Çoğunluğu, çalışsalar da çalışmasalar da çocuklarını anasınıfına göndereceklerini belirtmiştir. Okul öncesi eğitimin önemine ve gereğine inanan ebeveynler, çocuğu ilkokula hazırlamasını ve sosyal beceriler kazandırmasını beklemektedir.

Eğitim kurumundan okul binasının ve anasınıfının fiziksel ve donanımsal özelliklerine ilişkin beklentileri yüksektir. Ebeveynler, öğretmen ile ilgili yüksek beklentilere sahiptir. Çocuğa ve kendilerine karşı tutumunu ve öğretmenlik ile ilgili

(6)

iv

eğitim ve deneyimini önemsemektedirler. Uygulanan eğitim programından çocuğun eğitimine yönelik konularda beklentileri daha yüksek iken özellikle okul ve sınıf içi aile katılımı gerektiren konularda biraz daha düşüktür. Çocuktan beklentilerin çok yüksek olduğu, ebeveynlerin en çok okul öncesi eğitimin çocuklarına kazandırdıklarını önemsediği görülmektedir.

Araştırma sonuçlarına göre ebeveynlerin görüş ve beklentileri, bütün değişkenlerden bağımsız olarak okul öncesi eğitimin önemli ve gerekli bulunduğunu; kurumdan, öğretmenden, programdan ve çocuktan beklentilerin yüksek olduğunu ortaya koymaktadır.

Anahtar Kelimeler: okul öncesi eğitim, ebeveynlerin okul öncesi eğitim görüşleri, ebeveynlerin okul öncesi eğitimden beklentileri, anasınıfı

(7)

v

ABSTRACT

PARENTS’ WIEVS ABOUT PRESCHOOL EDUCATION AND THEIR EXPECTATIONS FROM THIS EDUCATION (THE EXAMPLE OF DEVREK

DISTRICT)

ÇAKIROĞLU, Nurhan

Master’s Degree, Department of Preschool Education Thesis Advisor: Assistant Professor Aysel TÜFEKCİ

January-2013, 97 pages

The aim of this study was to examine parents' views of and expectations from preschool education according to several variables. The sample of the study was consisted of 231 parents whose (5-6 years of age) children has been attending to 12 kindergartens within 7 public elementary school in the district of Devrek, Zonguldak during 2011-2012 academic year. The data for parents’ views and expectations about preschool education were collected using a questionnaire developed by the researcher. The questionnaire included questions aimed to collect demographic information of the parents and information about parents' views of and expectations from preschool education. The data were analyzed by frequency and percentage calculations. In addition, chi-square analysis was conducted to examine weather parents' views of and expectations from preschool education differed according to the above mentioned variables.

The great deal of the parents was housewife mothers. The vast majority of parents indicated that preschool education was necessary and it needed to be part of the mandatory education system. Besides, the parents responses indicates that they believe preschool education needed to be offered free of charge by the state. The parents’ responses also indicate that chose preschool education for their children regardless of their work status. Parents who believe in the importance and the necessity of pre-school

(8)

vi

education expect preschool to prepare their children for the primary school and to teach social skills.

Parents' response indicates high expectations regarding physical characteristics and equipments of the school buildings and kindergarten classrooms. They also showed high expectations from teachers. Teachers’ education level and job experience were important for the parents. As for the preschool education programs, parents' has high expectations regarding child education but has lower expectations regarding parents’ participation issues. Furthermore the result indicates that parents pay more attention to what their children might gain as a result of preschool education and high expectations in this regard.

According to research results; regardless of all the variables, parents' views and expectations indicate importance and necessity of preschool education and they have high expectations from the school, teacher, the program and their children.

Key Words: Preschool education, parents’ views of preschool education, parents’ expectations from preschool education, kindergarten.

(9)

vii

İÇİNDEKİLER

Sayfa

JÜRİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI ... i

ÖN SÖZ ... ii ÖZET ... iii ABSTRACT ... v İÇİNDEKİLER ... vii TABLOLAR LİSTESİ ... ix 1. GİRİŞ ... 1 1.1. Problem Durumu ... 1 1.2. Araştırmanın Amacı ... 3 1.3. Araştırmanın Önemi ... 4 1.4. Araştırmanın Varsayımları ... 4 1.5. Araştırmanın Sınırlılıkları ... 4 2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE ... 5

2.1. Okul Öncesi Eğitimin Tarihsel Gelişimi ve Önemi ... 5

2.2. İlgili Araştırmalar ... 13

2.2.1. Ebeveynlerin Okul Öncesi Eğitime Katılımı ve İşbirliği Konusunda Yapılan Çalışmalar ... 13

2.2.2. Ebeveynlerin Okul Öncesi Eğitime İlişkin Görüşleri Konusunda Yapılan Çalışmalar ... 17

2.2.3. Ebeveynlerin Okul Öncesi Eğitim Kurumu Seçimi Konusunda Yapılan Çalışmalar ... 23

2.2.4. Ebeveynlerin Okul Öncesi Eğitimden Beklentileri ve Okul Öncesi Eğitim Kurumlarının Ebeveynlerden Beklentileri Konusunda Yapılan Çalışmalar ... 26 3. YÖNTEM ... 37 3.1. Araştırmanın Modeli ... 37 3.2. Evren ve Örneklem ... 37 3.3. Verilerin Toplanması ... 39 3.4. Verilerin Analizi ... 41 4. BULGULAR ... 43

Ebeveynlerin Demografik Özelliklerine İlişkin Bulgular ... 43

Ebeveynlerin Okul Öncesi Eğitime Yönelik Görüşlerine İlişkin Bulgular ... 46

Ebeveynlerin Okul Öncesi Eğitim Kurumlarından Beklentilerine İlişkin Bulgular ... 51

Ebeveynlerin Okul Öncesi Öğretmenlerinden Beklentilerine İlişkin Bulgular ... 52

Ebeveynlerin Okul Öncesi Eğitim Programından Beklentilerine İlişkin Bulgular ... 54

Ebeveynlerin Okul Öncesi Eğitim Süreci Sonucunda Çocuklarından Beklentilerine İlişkin Bulgular ... 56

(10)

viii 5. TARTIŞMA ... 59 6. SONUÇ ve ÖNERİLER ... 71 6.1. Sonuç ... 71 6.2. Öneriler ... 75 KAYNAKÇA ... 78 EKLER ... 88

Ek-1 Anket Formu ... 88

(11)

ix

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 3.2.1. Örneklemi oluşturan ebeveynlerin okullara göre dağılımı ... 39

Tablo 4.1. Örneklemi oluşturan ebeveynlerin demografik özelliklerine

göre dağılımı ... 43

Tablo 4.2. Örneklemi oluşturan ebeveynlerin okul öncesi eğitime ilişkin görüşleri ... 46

Tablo 4.3. Örneklemi oluşturan ebeveynlerin okul öncesi eğitimin gerekliliği ve

çocuğu anasınıfına vermedeki sebeplere ilişkin görüşleri ... 48

Tablo 4.4. Örneklemi oluşturan ebeveynlerin anasınıfı seçimini etkileyen faktörler ... 50

Tablo 4.5. Örneklemi oluşturan ebeveynlerin kuruma ilişkin beklentilere

verdikleri cevapların dağılımı ... 51

Tablo 4.6. Örneklemi oluşturan ebeveynlerin öğretmene ilişkin beklentilere

verdikleri cevapların dağılımı ... 52

Tablo 4.7. Örneklemi oluşturan ebeveynlerin eğitim programına ilişkin

beklentilere verdikleri cevapların dağılımı ... 54

Tablo 4.8. Örneklemi oluşturan ebeveynlerin çocuğa ilişkin beklentilere

(12)

BÖLÜM 1. GİRİŞ

1.1. Problem Durumu

Okul öncesi eğitimin çocukların gelişimine katkısının olup olmadığı tartışmaları oldukça geride kalmıştır. İnsan gelişiminin temellerinin okul öncesi dönemde atıldığı gerçeğinin keşfedilmiş olması ile birlikte okul öncesi eğitim kurumları birer bakım yeri olarak düşünülmekten çıkmıştır (Metin vd., 1993). Günümüzde, bütün dünyada okul öncesi eğitimin gerekliliğinden çok, daha iyi bir okul öncesi eğitimin nasıl olması gerektiği üzerinde durulmaktadır (Kıldan, 2012a). Bunların bir sonucu olarak, okul öncesi eğitim kurumlarının eğitimsel nitelikleri ve kalitesi ön plana çıkmaktadır.

Okul öncesi eğitimi; 0-72 ay arasındaki çocukların gelişim düzeylerine ve bireysel özelliklerine uygun, zengin uyarıcı çevre olanakları sağlayan, onların bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönden gelişmelerini destekleyen, kendilerini toplumun kültürel değerleri doğrultusunda en iyi biçimde yönlendiren ve ilköğretime hazırlayan, temel eğitim bütünlüğü içerisinde yer alan bir eğitim sürecidir. (Komisyon, 1993, s. 233)

Okul öncesi eğitimi isteğe bağlıdır, zorunlu ilköğretim çağına gelmemiş çocukların eğitimini kapsar ve bu kurumlar Devlet tarafından açılan, yönetilen, denetlenen veya Devlet tarafından açılmasına izin verilen kurumlardır (Komisyon, 1999). Okul Öncesi Eğitim Kurumları Yönetmeliği’nde de (Komisyon, 2004, s. 604), bu eğitim hizmetlerinin verildiği kurumlar “Okul öncesi çağı çocuklarına eğitim veren resmî ve özel okul öncesi eğitim kurumunu ifade eder” olarak tanımlanmıştır. Tekiner (1996), okul öncesi eğitim kurumlarının, çocuğun bir üst öğrenim için gerekli zihinsel olgunluğa ulaştırıldığı, aile ve okul yaşamı için gerekli karşılıklı sevgi, paylaşma, işbirliği gibi sosyal becerilerin en iyi şekilde kazandırıldığı kurumlar olduğunu belirterek önemine vurgu yapmıştır.

(13)

Yine Okul Öncesi Eğitim Kurumları Yönetmeliği’nde (Komisyon, 2004, s. 605), okul öncesi eğitimin amaçları Türk Millî Eğitiminin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak şu şekilde sıralanmıştır:

1. Çocukların; Atatürk, vatan, millet, bayrak, aile ve insan sevgisini benimseyen, millî ve manevî değerlere bağlı, kendine güvenen, çevresiyle iyi iletişim kurabilen, dürüst, ilkeli, çağdaş düşünceli, hak ve sorumluluklarını bilen, saygılı ve kültürel çeşitlilik içinde hoşgörülü bireyler olarak yetişmelerine temel hazırlamak amacıyla çaba göstermek,

2. Çocukların beden, zihin ve duygu gelişmesini ve iyi alışkanlıklar kazanmasını sağlamak,

3. Çocukların Türkçe’yi doğru ve güzel konuşmalarını sağlamak,

4. Çocuklara sevgi, saygı, işbirliği, sorumluluk, hoşgörü, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma gibi davranışları kazandırmak,

5. Çocuklara hayal güçlerini, yaratıcı ve eleştirel düşünme becerilerini, iletişim kurma ve duygularını anlatabilme davranışlarını kazandırmak,

6. Çocukları ilköğretime hazırlamaktır.

Bu kurumların amaçları, kişiliğin şekillendiği bu dönemi çocukların fiziksel, sosyal, duygusal ve bilişsel gelişimleri açısından en sağlıklı şekilde geçirmesini sağlamak, onları hayata hazırlamak ve aileyi okul öncesi eğitimi konusunda bilgilendirmek olarak da özetlenebilir (Kandır, 2001, s. 102). Çünkü ailesi, sosyal ve kültürel açıdan yeterli olsa bile çocuğunun okul öncesi eğitim gereksinimlerini yalnız başına karşılamakta yetersiz kalabilir (Başal, 2005, s. 16). Kulaksızoğlu (1995) da okul öncesi eğitimin çocuğun toplumsallaşmasını, temel kavramları öğrenmesini, paylaşma ve işbirliği yapmayı öğrenmesini kolaylaştırdığını belirterek önemine vurgu yapmıştır.

Günümüzde okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması çabalarının yanı sıra okul öncesi eğitim kurumlarının kalitesinin artırılması da amaçlanmakta ve bu konuda çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalara yön verecek önemli bir kaynak ise anne babaların okul öncesi eğitimden beklentilerinin neler olduğunun tespit edilmesidir. Anne babalar, çocuklarının iyi bir eğitim alabilmesi için kendi beklentilerine cevap verecek ilkelere ve niteliklere sahip okulları seçme eğilimindedir. Anne babaların beklentilerinin tespit edilmesiyle elde edilecek bulgular, okul öncesi eğitim

(14)

kurumlarının bunları ne derecede karşılayıp karşılamadıklarını ortaya koyacaktır (Sevinç, 2006).

Anne babalar günün koşullarının gereği olarak çocuklarını yetiştirmedeki sorumluluklarını, okul öncesi eğitim kurumları ve dolayısıyla eğitimcilerle paylaşmak istemektedirler. Bunun yanı sıra çağın teknolojisinin getirdiği imkânlardan da çocuklarının en iyi şekilde yararlanmasını istemekte ve eğitim almada yapılan yarışta çocuklarını ön saflarda görmeyi beklemektedirler. Ailelerin bu beklentileri, okul öncesi eğitim kurumlarının eğitimsel kalitelerini artırmaya zorlayıcı bir güç teşkil etmektedir. Sağlıklı ve çağdaş nesiller yetiştirebilmek için okul öncesi eğitim kurumu ve ana babaların yoğun bir iletişim içine girerek birbirlerinin beklentilerinden haberdar olmaları ve ortak bir çizgiye varabilmeleri gerekmektedir. (Metin vd., 1993, s. 96)

Anne ve babaların okul öncesi eğitimden beklentilerinin belirlenmesi okul öncesi eğitim kurumlarının, personelin ve eğitim programlarının geliştirilerek yenilenmesine ve artan ve değişen ihtiyaçlara daha iyi cevap verebilmesine katkı sağlayacaktır (Büyükkaragöz, 1993; Metin vd., 1993; Sevinç, 2006). Bunun için de anne babaların okul öncesi eğitimden beklentilerinin tespitine yönelik çalışmalara ihtiyaç vardır.

1.2. Araştırmanın Amacı

Bu araştırmanın amacı, ebeveynlerin okul öncesi eğitime ilişkin görüşlerini ve okul öncesi eğitimden beklentilerini araştırmaktır. Bu amaç doğrultusunda şu araştırma sorularına cevap aranmıştır:

1. Ebeveynlerin okul öncesi eğitime yönelik görüşleri nelerdir?

2. Ebeveynlerin okul öncesi eğitim kurumlarından beklentileri nelerdir? 3. Ebeveynlerin okul öncesi öğretmenlerinden beklentileri nelerdir? 4. Ebeveynlerin okul öncesi eğitim programından beklentileri nelerdir?

5. Ebeveynlerin okul öncesi eğitim süreci sonucunda çocuklarından beklentileri nelerdir?

(15)

6. Ebeveynlerin okul öncesi eğitime ilişkin görüşleri ve okul öncesi eğitimden beklentileri, araştırmaya katılanın çocuğa yakınlık derecesi, yaşı, cinsiyeti, öğrenim durumu, mesleği; ailedeki çocuk sayısı ve ailenin gelir düzeyi ve çocuğun cinsiyeti ve doğum sırası değişkenlerine göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir?

1.3. Araştırmanın Önemi

Yapılan çalışmalar anne babaların okul öncesi eğitimin önemini kavradıklarını göstermektedir (Metin vd., 1993; Üstünova, 1998; Koç, 2003; Tokuç, 2007; Özen, 2008). Çocuklarının her şeyin en iyisine layık olduğunu düşünen ve çağımızın yarattığı rekabet ortamında kendi çocuklarını her alanda en önlerde görmek isteyen anne babaların beklentileri, okul öncesi eğitim kurumlarının kalitesini artırmasını, gelişmelere ayak uyduran bir yapıya bürünmesini teşvik edecektir. Bu sebeplerle, ebeveynlerin beklentilerinin tespiti amaçlanan çalışmalar sayesinde elde edilen verilerle okul öncesi eğitim alanında gelişme ve kalite artacak, yeni eğitim programlarına yön verilebilecektir.

1.4. Araştırmanın Varsayımları

1. Bu araştırma için geliştirilen ve ebeveynlere uygulanan anketin

araştırmanın amacına uygun olduğu kabul edilmiştir.

2. Ebeveynlerin anketi hassasiyetle doldurdukları kabul edilmiştir.

1.5. Araştırmanın Sınırlılıkları

1. Araştırma Zonguldak ili Devrek ilçe merkezindeki Millî Eğitim

Bakanlığı’na bağlı resmi ilköğretim okulları bünyesindeki anasınıflarına devam eden 5-6 yaş grubu çocukların ebeveynleri ile sınırlandırılmıştır.

(16)

BÖLÜM 2.

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Bugüne kadar Türkiye’de yapılmış çalışmalara bakıldığında, ebeveynlerin okul öncesi eğitimden beklentilerinin kurumdan beklentiler, öğretmenden beklentiler, uygulanan eğitim programından beklentiler, verilen eğitim sonrası çocuktan beklentiler gibi farklı boyutlar açısından incelendiği görülmektedir. Yine bazı çalışmalarda beklentilere ek olarak anne babaların genel olarak okul öncesi eğitime ilişkin bakış açıları da inceleme konusu olmuştur. Kurum seçimini etkileyen etmenler ve ebeveynlerin okul öncesi eğitime katılımı ve işbirliği de diğer araştırma konularıdır.

Yapılan çalışmalar; okul öncesi eğitimin tarihsel gelişimi ve önemi, ebeveynlerin okul öncesi eğitime katılımı ve işbirliği, ebeveynlerin okul öncesi eğitime ilişkin görüşleri, ebeveynlerin okul öncesi eğitim kurumu seçimi, ebeveynlerin okul öncesi eğitimden beklentileri ve okul öncesi eğitim kurumlarının ebeveynlerden beklentileri başlıkları altında ele alınmıştır.

2.1. Okul Öncesi Eğitimin Tarihsel Gelişimi ve Önemi

Eğitimle ilgili ilk teorik görüşler Plato ve Aristo’ya aittir ve ilk çağa dayanmaktadır. Eğitimin olabildiğince erken, evin dışındaki kurumlarda ve çocuğun bireysel özellikleri de dikkate alınarak eğitilmeleri gerektiğini savunan görüşleri tarih boyunca hem destek bulmuş hem de geliştirilmiştir. Altı yaşından küçük çocukların evde anneleri ile bulunmalarının ve ailenin çocuk eğitimi üzerindeki rolünün önemi üzerinde duran Comenius, çocuğa erken yaşlarda somut bir şekilde ve nesneler gösterilerek öğretim yapılmasını önermektedir. Rousseau, çocuğun yetişkinden farklı gelişim özellikleri olduğunu ve bu devreleri belirleyerek, her dönemdeki eğitimin, o dönemin özelliğine uygun olarak yapılması gereğini ortaya koymuş ve böylece, okul öncesi eğitimde günümüzde yaygın bir şekilde kabul gören, çocuğun ihtiyaçlarına uygun, çocuk merkezli yaklaşımın öncülerinden biri olmuştur. Froebel, çocuk gelişimi

(17)

hakkındaki görüşleri ile hem teoriyi ortaya koyan hem de bunun okul öncesi dönemdeki çocuğa nasıl uygulanabileceğini belirleyen kişi olarak çağdaş okul öncesi eğitimin babası sayılmaktadır. Görüşleri kısaca; birey olarak, çocuğun ihtiyaçlarına ve haklarına saygı gösterilmelidir, çocuk oyunu onun öğrenme tecrübesi kazanması ve gelişmesinde çok önemli rol oynar şeklinde özetlenebilir. Comenius’a ait çocuğun bütünlüğü konusu yani çocuğun hem doğuştan getirdiği özellikler hem de sürekli çevreden öğrenmesi görüşü doğrultusunda Montessori ve Piaget’in de oluşturdukları teorileri ve hazırlamış oldukları eğitim uygulamalarındaki ortak görüşleri, çocuğun iyi düzenlenmiş bir çevre ile etkileşim içinde, yetişkin rehberliğinde, kendi başlattığı hareketler yoluyla, ihtiyaçlarını karşılayabileceği bir eğitim fırsatına sahip olmasının onun gelişimi yönünden son derece yararlı sonuçlarının olacağı yönündedir (Oktay, 1993).

Kadınların, sanayileşme süreci ile birlikte iş hayatında daha aktif hale gelerek iş gücüne katılması okul öncesi eğitimin önemini de ona duyulan ihtiyacı da artırmıştır (Kağıtçıbaşı, 1989; Büyükkaragöz, 1993). Gülender (1993), Türkiye’de ilk yıllarda kreş, yuva ya da anaokulu olsun bütün okul öncesi eğitim kurumlarının sadece çalışan annelerin çocuklarını bırakabileceği bir bakımevi olarak açıldığını ve dolayısıyla sadece çalışan annelere hizmet veren kurumlar gözüyle bakıldığı için ev hanımı annelerin çocuklarını yuvaya vermek istediklerinde eşleri ve çevrelerinden çalışmadıkları için eleştiriler aldıklarını belirtmiştir. Yine bu kurumlar, ilk yıllarda sadece çocuğa iyi vakit geçirtmek ve gün boyu bakımını üstlenmek amacıyla kurulmakta idi. Günümüzde ise çocukların kişilik özelliklerinin temelinin atıldığı bu yılları fiziksel ve ruhsal olarak en sağlıklı şekilde geçirmesini, yeteneklerinin geliştirilmesine yardımcı olunmasını, ailenin okul öncesi eğitim konusunda bilgilendirilmesini amaçlayarak açılmaktadır.

Okul öncesi eğitimin ülkemizdeki tarihçesine bakıldığında Cumhuriyetin ilk yıllarında ilköğretime ağırlık verilmek üzere anaokullarının kapatıldığı hatta yasaklandığı görülmektedir. Yıllar içinde gelinen son noktada ise okul öncesi eğitimin gelişmiş ülkelerdeki kadar yaygınlaşması ve toplumun her kesimini kapsaması hedeflenmektedir (Oktay, 1999).

Avrupa Birliği ülkelerinde okul öncesi eğitim genel olarak zorunlu olmamasına rağmen okullaşma oranları oldukça yüksektir (Yıldırım, 2008). Arslan (2005), Avrupa Birliği ülkelerinde okul öncesi eğitimin gelişimini ve mevcut durumunu incelediği

(18)

çalışmasında, birlik ülkelerinin çoğunda, okul öncesi eğitimde okullaşma oranlarının bazı yaş gruplarında yüzde yüzlere ulaştığını belirtmiştir. Avrupa ülkelerinde bu eğitim kademesinin yüzde yüzlere yakın oranlarda okullaşması, ekonomik yönden gelişmişliğin bir göstergesi olarak kabul edilmektedir (Koçyiğit, 2007). Türkiye’de okul öncesi eğitim sistemi Avrupa Birliği ülkeleriyle yapı bakımından benzerlik göstermesine rağmen (Yıldırım, 2008), Türkiye’de okul öncesi eğitimdeki katılım ya da okullaşma oranı, Avrupa Birliği ülkeleriyle karşılaştırılamayacak derecede düşüktür (Kargı, 2011).

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (2005) tarafından yapılan çalışmanın tamamında “erken çocukluk eğitimi (EÇE)” üzerine odaklanılmaktadır. Raporda, erken çocukluk eğitimi için politika önerileri konusunda, 0-8 yaşın erken çocukluk eğitimi kapsamına alınması ve 6 yaş için erken çocukluk eğitimi hizmetlerinin kamu tarafından zorunlu hale getirilerek, %100 oranına ulaşması ve yine kamu tarafından bu hizmetin ücretsiz verilmesi, ayrıca orta ve uzun vadede ise sırası ile 5 ve 4 yaş için aynı hedeflerin benimsenmesi önerisi sunulmuştur.

Kıldan’a (2011) göre, nasıl ilköğretim mecburi ise ve devletin ilgili kurumları, her çocuğun ilköğretime zorunlu olarak gitmesini sağlıyorsa, okul öncesi eğitim de bu kapsamda değerlendirilmeli ve çocukların bu eğitimi almalarının önü açılmalıdır. Bu görüşü destekleyen çalışmasında Yeşil (2008), okul öncesi eğitim almış ve almamış çocukların okula uyumlarını öğretmen görüşlerine göre karşılaştırmıştır ve okul öncesi eğitimi alanlar lehine fark olduğu yönünde görüş ortaya çıkmıştır. Bu nedenle okul öncesi eğitime gereken önemin verilmesini ve her çocuğun bu hizmetten faydalanması için herkesin üzerine düşen görevi yapması gerektiğini belirtmiştir.

Kıldan (2011), gelişmiş toplumlarda en kazançlı yatırımın, okul öncesi eğitime yapılan yatırım olarak algılandığını çünkü bu dönemdeki kaliteli bir eğitimin ileriki dönemlerdeki eğitim ve öğretimin maliyetini düşüreceğini belirtmektedir. Ayrıca, çocuğa okul öncesi dönemde kazandırılan birçok yeterlik, ileriki dönemlerin çok daha güzel geçirilmesine de olanak sağlayacaktır. Kuru Turaşlı (2009) da yetişmesine katkı sağladığı nesiller sayesinde, ekonomik ve sosyal kalkınmada okul öncesi eğitimin etkileri olduğunu ve geleceğin dünyasına bu eğitimin değerini anlayan ve gerekli politikalar üreten toplumların yön verebileceğini belirtmektedir.

(19)

Kağıtçıbaşı (1979), Türkiye’de çocuğun değeri üzerine yaptığı araştırmada çocuğa verilen değerin, doğrudan çocuktan beklentilerle ilgili olduğunu ve bu beklentilerin de çocuğun kişiliği ve maddi yardım olarak iki grupta toplanabileceğini belirtmiştir. Çocuğun maddi olarak aileye hizmet etmesi beklenmektedir. Kişilik beklentisi olarak anne babalarının sözünü dinleyen, kendilerinden çok ailelerine karşı sorumlu olan bireyler olarak yetiştirme eğilimi ise çocukların bağımsız kişilik geliştirmelerini engelleyecektir. Burada okul öncesi eğitim devreye girmektedir çünkü okul öncesi eğitim, aile eğitimini tamamlayıcı çok önemli bir kurumdur.

Kağıtçıbaşı (1979), zihinsel gelişimin çevrenin etkisi altında olduğunu, yaşamın ilk yıllarında yetersiz çevrenin zihinsel gelişimi olumsuz etkilediğini, böyle bir çevrede yetişen çocukların zihinsel gelişimlerinin düşük düzeyde olduğunun bilindiğini belirtmiştir. Türkiye’de çocuğun daha sağlıklı bir ortamda büyüyüp kişisel, zihinsel, sosyal gelişiminin ve eğitiminin sağlanabilmesi için aileleri eğitmek, eğitimcileri eğitmek, eğitim araçları geliştirmek ve üretmek, okul öncesi eğitim kurumlarının sayısını artırmak ve bu kurumlar için programlar hazırlayıp uygulamak gibi alınması gereken önlemlerden bahsetmiştir. Bunlar başarılırsa, Türkiye’de çocuğun aile ve toplum içindeki yeri ve değeri yükseltilebilecektir.

Arı ve Tuğrul (1996), en iyi eğitimcilere, programa ve malzemelere rağmen aile katılımı ve işbirliği sağlanamamışsa çocuk eğitiminde kalıcı başarılar elde edilemeyeceğini belirtmiştir. Okulun kendi anlayışı ile ebeveynlerin beklentileri arasında bir denge kurması, bunun için de öncelikle ailelerin okul öncesi eğitim konusunda bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi, sonrasında ise aktif katılımın sürdürülebileceği organizasyonlar yapılması gerektiği öne sürülmüştür.

Çeşitli araştırmalar okul öncesi eğitimin çocuğa katkılarını açıkça ortaya koymaktadır. Demiriz ve Dinçer (2001) tarafından yapılan araştırma, okul öncesi eğitim alamayan çocuklar ile karşılaştırıldığında 5-6 yaş grubu çocukların özbakım becerilerini kazanmasında okul öncesi eğitim almanın ne kadar etkili olduğunu ve okul öncesi eğitim kurumlarında verilecek olan bu eğitimden tüm çocukların yararlanmasının sağlanması gerektiğini göstermektedir. Diğer bir çalışmada Unutkan (2007), hazırlık eğitimi alan çocukların alamayanlara göre matematik becerilerinde daha yeterli

(20)

olduğunu ve bunun ilköğretime hazır bulunuşluğu etkilediğini belirtmiştir. Yazıcı’nın (2002), okul öncesi eğiminin okul olgunluğu üzerine etkisini incelediği çalışmasında, çocukların okul olgunluğu düzeylerini okul öncesi eğitiminin etkilediği görülmüştür ve sonuç olarak erken çocukluk döneminde çocuklara okul öncesi eğitim alma fırsatı verilerek çocukların tüm gelişim alanları desteklenmelidir. Çünkü erken çocukluk döneminde verilecek olan destek, onların ilkokul yaşantısına daha kolay uyum sağlamalarına yardımcı olacaktır ve böylece çocuklar okulun kendisinden beklentilerini başarılı bir şekilde yerine getirebilecektir.

Kurumsal eğitimin ilk kademesi okul öncesi eğitimdir ancak çocuğun ilk eğitimini aldığı ailesi, eğitime katılmadan programların gerçekleştirilmesi zordur. Aile katılımı sayesinde ailenin okulla ilişkisi ve işbirliği artar ve eğitimde ailenin desteğini alan okul ve öğretmenler, çocuklarda istendik yönde davranış kazandırmada ve kurum hedeflerine ulaşmada daha başarılıdırlar. Ailesi okul programına katılan çocukta akademik başarı artar, uyumsuz ve istenmedik davranışlar azalır (Yazar vd., 2008). Kıldan (2012b), öğretmen-çocuk ilişkisi kadar ebeveynlerle öğretmenler arasında kurulacak olan iletişim ve ilişkinin de çocukların okula uyumlarını, akademik ve sosyal başarılarını etkileyen önemli öğelerden biri olduğunu belirterek bu görüşü desteklemektedir.

Üstün (1993) de çocuk, aile ve okul işbirliğinin önemine değinerek başarılı bir okul öncesi eğitimi amaçlanıyorsa, içine anne babanın da alındığı, aile eğitimini kapsayan, önem veren hedefler oluşturulmak zorunda olunduğunu belirtmiştir. Bu hedeflere ulaşmak için de çocuk-aile-okul işbirliği kurulması ve olumlu iletişim içinde olunması gerekmektedir. Birçok anne baba çocuk yetiştirme konusunda deneyimsizdir ve eğitim görmemiştir. Eğitimciler ise anne babaların beklentilerini bilmeye gerek olmaksızın çocuk eğitimi konusunda aileleri eğitme görevini üstlenmeli, okulla işbirliğine çekmelidir. Eğitimcilerin anne babayı eğitime katmak için yapabilecekleri ise çeşitli konularda bilgilendirici toplantılar ve seminerler düzenlenmesi, kaynak kitaplar önerilmesi, yine çeşitli konularda bilgilendirici bülten ve notlar hazırlanması, diğer ailelerle etkileşime geçebilecekleri çeşitli okul içi aile katılımı gerektiren etkinlikler düzenlenmesi ve çocukları hakkında bilgilendirilmek üzere sürekli iletişim halinde olunması şeklinde sıralanmıştır.

(21)

Aksoy ve Turla (1999), okul-aile işbirliğine ek olarak çevre işbirliğine değinmiştir. Okul programını ve havasını geliştirmek, aile desteği ve hizmetini sağlamak, ebeveyn liderliğini ve becerilerini artırmak, çevrede ve okulda diğer ailelerle iletişim sağlamak ve öğretmenlere çalışmalarında yardım etmek için okul-aile ve çevre işbirliğini geliştirmenin gerektiğini belirtmiştir.

Okulun da, anne babanın da amacı, çocuklara daha iyi bir eğitim ortamı yaratmak olduğuna göre; okul ve aileler arasında sağlanacak işbirliği, okulun, çevrenin imkânlarından da yararlanarak, daha iyi, daha zengin bir eğitim ortamı haline gelmesinde büyük katkı sağlayacaktır. (Oktay, 1999, s. 205)

Eryorulmaz (1993), aile katılımının çocuğun gelişimini ve okul başarısını, ailenin eğitime karşı genel tutumunu ve okul-aile ilişkilerini olumlu etkilediğini, öğretmenlerin de aile katılımına daha ilgili bakmasını sağladığını ve aile katılımını gerçekleştiren okul öncesi programlarının daha etkili ve kalıcı olduğu bulgularının ortaya çıktığını belirtmiştir. Bu görüşe destek olarak Ömeroğlu ve Can Yaşar (2005), okul öncesi eğitim kurumlarında, verilen eğitimin sürekliliğinin ve kalıcılığının sağlanmasının, aile katılımını destekleyen iyi hazırlanmış eğitim programları ile mümkün olduğunu; okul yöneticileri ve öğretmenlerin, çocukların eğitiminin yalnızca okuldaki bölümü ile ilgilenmekle yetinmemesi, aileleri okulun ve eğitim sürecinin bir parçası olarak görmesi gerektiğini belirtmiştir. Aile katılımı ile varılmak istenen noktanın eğitimde devamlılığı ve bütünlüğü sağlamak olduğunu belirten Güler’e (2009) göre, okul öncesi eğitimde aile katılımı sayesinde okulda ve evde verilen eğitimlerin birbirini desteklemesi ve devamlılığının sağlanması ile çocukta daha güvenli ve kontrollü bir şekilde davranış değişiklikleri olacaktır, ayrıca bu işbirliği çocukların başarısını artırırken, katılım, güdülenme, kendine güven ve olumlu davranış gelişimine de etki edecektir.

Arlı ve Nazik (1993), önemi giderek daha iyi anlaşılan okul öncesi eğitim sisteminde gelişme kaydetmek için araştırmalar yapılması gerektiğini, bunun için de bilim adamlarının ulaşamayacağı durumlarda öğretmenlerin araştırma becerilerinin geliştirilmesine yönelik eğitimler verilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Çocuğa yönelik ve aileye yönelik yapılan araştırma sonuçlarına göre hem okuldaki eğitim faaliyetleri hem de ailenin okul dışında çocuğa verdiği eğitiminin kalitesi artırılabilir. Çocuğun

(22)

bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönden eğitiminde ailenin sosyo ekonomik statüsü, anne babanın eğitim düzeyi, anne baba ve çocuk ilişkisi gibi faktörler de önemli rol oynar. Çocukları tanıma çalışmaları ile belirlenen bu özellikler genellenerek elde edilen bulgular uygun bir eğitim ortamı hazırlamak için kullanılabilir. Çocuk eğitiminde okul ve aile işbirliği de önemlidir. Aile eğitimi de öğretmenin görevleri arasındadır. Anne babalar üzerinde yapılan tanıtıcı araştırmalar sayesinde öğretmen çocuğun ev hayatını, evdeki davranışlarını ve bu davranışlara karşı anne babanın tutumunu öğrenerek çocukların normal gelişimlerini sağlamak için anne babaya eğitim verebilecektir. Tekrar vurgulamak gerekir ki anne ve babaların olumlu istek, eğilim ve değer hükümlerini araştırmalarla saptamak, çocuklara verilecek eğitime de yol gösterecektir.

Hızlı gelişmelerin yaşandığı çağımızda, anne babalar çocuklarının eğitiminin erken yaşlarda başlaması gerektiğini düşünmektedirler. Yapılan araştırmalara göre anne babaların büyük bir çoğunluğu evde çocuğa bakma ve eğitme olanağı olsa bile bir okul öncesi eğitim kurumunu seçme eğilimindedirler (Metin vd., 1993; Üstünova, 1998; Koç, 2003; Sevinç, 2006; Tokuç, 2007). Bu eğilim okul öncesi eğitim kurumlarının ebeveynler tarafından birer eğitim kurumu olarak görüldüğünün ve çocuklarının iyi bir eğitim almasında okul öncesi eğitim kurumlarına verdikleri önemin bir göstergesidir.

Ana-babalar evde çocuklarının gelişimi için gerekli eğitsel ortam ve materyalleri sağlayabilseler bile; çocukların toplumsallaşması ve akranları ile sosyal ilişkiler yoluyla birtakım kazançlar edinebilmesi için bilinçli ve sistemli olarak düzenlenmiş ortamların gereğini hissetmektedirler. Diğer taraftan bazı aileler ekonomik koşullardan dolayı evde çocuklarına zengin uyarıcı bir çevre sağlama fırsatından da yoksundurlar. Burada çözüm için çıkış yolu okul öncesi eğitim kurumları olmaktadır. (Metin vd., 1993, s. 96)

Aksoy ve Turla (1999), okul öncesi kurumda eğitim gördükten sonra ilkokula başlayan çocukların daha katılımcı, girişken ve uyumlu olduğunu, bu sebeple de annesi çalışsın çalışmasın her çocuğun okul öncesi eğitime ihtiyacı olduğunu belirtmiştir.

Erken yaşlarda eğitilmezlerse ilkokula gittikten sonra çocuklar için çok geç kalındığını belirten Kağıtçıbaşı (1989), çocuk eğitiminin okul öncesi eğitim

(23)

kurumlarında verilmesinin yanında başka modellerle de geliştirilebileceğini savunmaktadır. Ebeveyn eğitimini esas alan “Anne Eğitim Programı” uygulaması sonucunda anneleri eğitimden geçen çocuklar büyük bir gelişme göstermiştir ve zihinsel, duygusal, sosyal gelişimlerinde ve okul başarılarında anneleri eğitimden geçmemiş çocuklardan çok daha üstün bir konuma gelmiştir. Benzer bir çalışma Kartal (2007) tarafından yapılmış, erken çocukluk eğitimi programlarından “Anne-Çocuk Eğitim Programı”nın altı yaş grubundaki çocukların bilişsel gelişimlerine etkisi araştırılmış ve sonuçlar programın çocukların bilişsel gelişimlerini destekleyerek onları okula hazır hale getirdiğini göstermiştir. Bu tür eğitimler doğrudan çocuğa sunulmayan, ev ortamını hazırlayarak çocuğun tüm gelişimini etkileyecek kişilere yönelik eğitimlerdir (Koçak, 2001). Ailelerin aktif katılımını sağlayacak evde eğitim programları sadece okul öncesi eğitimin desteklemesinde değil, yaygınlaşmasında da rol oynayacaktır (Arı ve Tuğrul, 1996).

Büyükkaragöz’e (1993) göre öğretmen dışında, ana-babaları da tanımak, onları eğitmek ve onlarla iyi ilişkiler kurmak okul öncesi eğitim programının en önemli yönüdür. Okul öncesi eğitim kurumlarının amacına ulaşabilmesi, çocukta meydana gelebilecek, istenilen yönde davranış değişikliklerinin sağlanabilmesi için de öğretmen ile ana-baba işbirliği şarttır. Okul öncesi çağı çocuğu ile ilgili olan eğitimin bu kadar önem taşıması karşısında uygulanan eğitim programının da öğretmen ve ailelerin beklentilerine uygun olması kaçınılmazdır. Sonuç olarak okul öncesi eğitim programları hazırlanırken anne babaların beklentileri göz önünde bulundurulmalıdır.

Anne babalar eğitimin vazgeçilmez bir parçasıdır. Eğitimin kalitesini ve kalıcılığını artıran aile katılımı ve işbirliği çalışmaları, anne babaların görüş ve beklentilerini tespit etmeden yürütülemez. Çünkü ailelerin beklentilerinin tespit edilmesi ile okul öncesi eğitim kurumları eğitimsel kalitelerini artırmaya zorlanacak, okul öncesi eğitim programları geliştirilebilecek ve bu da okul-aile-öğretmen işbirliğine katkıda bulunacaktır (Metin vd, 1993).

Yeşilyurt da (2011) ebeveynlerin nitelikli bir okul öncesi eğitim sürecinin ayrılmaz parçası olduğunu ve okul öncesi dönem çocuğuna verilecek kaliteli bir eğitimde eğitimciler kadar ebeveynlere de önemli sorumluluklar düştüğünü belirtmektedir. Çocuklarının etkili bir eğitim almalarını isteyen ailelerin beklentileri bu

(24)

eğitimsel çerçevede yapılandırılmalı ve kaliteli bir okul öncesi eğitim kurumu da bu beklentileri karşılayacak şekilde donanımlı olmalıdır. Ebeveynlerin beklentileri ne ölçüde karşılanırsa, ebeveynlerin okul öncesi eğitime karşı içinde bulundukları tutum ve aktif aile katılımına olan istekleri de o ölçüde artacak ve ebeveynlerin eğitimin bir parçası olması kolaylaşacaktır.

Tokuç da (2007) okul öncesi eğitim konusunda ailelerin her geçen gün giderek daha fazla bilinçlenmesi sayesinde eğitim sürecinin kalitesinin artırılabileceğini, bunun için de okul öncesi eğitim programları hazırlanırken çocuğun gelişimini olduğu kadar, ailelerin ve toplumun beklentilerini de dikkate almak gerektiğini belirtmiştir. Bu sayede hazırlanmış okul öncesi eğitim programları aile okul iletişimine ve etkileşimine katkı sağlayacak, yapılacak diğer çalışmalara da ışık tutacaktır.

2.2. İlgili Araştırmalar

2.2.1. Ebeveynlerin Okul Öncesi Eğitime Katılımı ve İşbirliği Konusunda Yapılan Çalışmalar

Ebeveynlerin okul öncesi eğitime katılımı ve işbirliği, üzerinde önemle durulan konulardan biridir. Örneğin Ünüvar (2010) tarafından yapılan araştırmada, ebeveynlerin ve öğretmenlerin, okul öncesi eğitim kurumlarında yapılan aile katılımı çalışmaları hakkında görüşleri belirlenmiş ve karşılaştırılmıştır. Araştırmaya Burdur il merkezinde bulunan 3 bağımsız anaokulu ve 8 ilköğretim okulu anasınıfına devam eden çocukların ebeveynlerinden 114 kişi ve 30 öğretmen katılmıştır. Çağdaş ve arkadaşları tarafından geliştirilen “Aile Katılım Çalışmaları” adlı anketin öğretmen ve ebeveyn için düzenlenmiş formları ile toplanan verilerin bulgularına göre öğretmen ve ebeveynlerin aile katılımına yönelik görüşleri arasında anlamlı farklılıklar bulunmuştur. Ebeveynlerin büyük çoğunluğu öğretmenlerin; makale ve dilek kutusu hazırlamadığını, ailelerle birlikte dergi ya da gazete çıkarmadığını belirtmiştir. Ayrıca ebeveynlerin yarıya yakını; öğretmenlerin ailelerle resmi kanaldan yazışmadığını, aileler için afiş hazırlamadığını, sergi ya da çay düzenlemediğini, okulda yapılan çalışmaların fotoğraflarını CD’ye aktararak ailelere göndermediğini, anne-babalar için kitaplıklar oluşturmadığını

(25)

belirtmiştir. Bu çalışmaları hiç yapmadım diyen öğretmenlerin oranı ise ebeveynlerin oranından oldukça düşüktür.

Ünüvar’ın (2010) araştırmasının sonuçları, okullarda yapılan aile katılımı çalışmalarının amaçlanan düzeyi karşılamadığını göstermektedir. Öğretmenlerin çabaları kağıt üzerinde, dosyalarda kalmakta ya da ebeveyne fark ettirilememektedir. Öğretmenlerin, aile katılımı çalışmalarını, ebeveynlerin fark etmesini sağlayacak önlemleri almaları gerekmektedir. Aile katılımı çalışmalarının, çocukların tüm gelişimlerini olumlu yönde etkilediği düşünülecek olursa, bu çalışmalara gereken önemin verilmesi sağlıklı toplum, etkili okul aile işbirliği için gereklidir.

Arslan ve Nural (2004) tarafından yürütülen bir çalışmada, okul-aile işbirliğini geliştirmek ve aile katılımı sağlamak adına olumlu sonuçları olan bir uygulama yapılmıştır. Arslan ve Nural, okul-aile işbirliğini geliştirmek ve ailelere bu konuda rehberlik yapması amacıyla planlanan programın yararlılık düzeyini saptamak üzere, Trabzon il merkezindeki 5 okuldan, 135 çocuğun velisi ile “Aileler İçin Etkinlik Takvimi” uygulaması yapmıştır. Takvimde yer alan etkinlikler okul öncesi eğitim programının 5-6 yaş grubu dikkate alınarak planlanmıştır ve bu takvimde basit, zaman almayan, pahalı malzemelere ihtiyaç duymadan aileyle çocuğun birlikte yapabilecekleri etkinlikler yer almaktadır. Takvim uygulamasının aileye kazandırdıkları ile ilgili olarak veliler; okul dışındaki bilgi kaynaklarıyla tanıştırması, çocukların okul öncesi eğitimi ile ilgili bilgi vermesi, çocukla aralarındaki ilişkinin kuvvetlenmesi, çocuğun eksik yönlerini tanımada fırsat vermesi, uygulaması kolay etkinlikler sunması gibi maddelere olumlu cevaplar vererek, bu takvimi aileye eğitimsel rehberlik yapması konusunda yararlı bulmuşlardır. Çocuğa kazandırdıkları ile ilgili olarak da etkinliklerde başarıyı daha kolay yakalamada yardımcı olması, sorumluluk duygusu kazandırması, kitap sevgisini aşılaması, anlatım becerisini geliştirmesi, çocuğun seviyesine uygun etkinliklerle öğrenmeyi kolaylaştırması konusunda yararlı olduğu sonucu çıkmıştır. Aileler aynı zamanda takvimin uygulama aşamasında; zaman bulamama, malzemelerin pahalı olması ve temin edilememesi, yorgunluk, etkinliklerin anlaşılamaması gibi konularda zorluk çekmediklerini de belirtmişlerdir. Araştırma bulgularına göre, velilerin büyük çoğunluğunun okul ile işbirliğine girmeye hazır oldukları ancak bu işbirliğinin nasıl başlatılarak sürdürüleceğine ilişkin neler yapılabileceği konusunda önemli bir

(26)

rehberlik ihtiyacı içinde oldukları görülmektedir. Bu nedenle de okul-aile işbirliğine okul öncesi dönemde başlanılması gerektiği belirtilmektedir.

Kaya (2002), araştırmasında anne-babaların okul öncesi eğitim kurumlarında uygulanan programlara karşı ilgi ve katılımları ile okul öncesi eğitim kurumlarının ailelerin eğitimine katkısı konusundaki görüşlerini belirlemeyi amaçlamıştır. Tarama modelinde olup nitel yöntem kullanılan araştırmanın verileri yarı yapılandırılmış görüşme tekniği ile toplanmış, betimsel analiz ile çözümlenmiştir. Araştırmaya Eskişehir'de, 1'i özel olan Millî Eğitim Müdürlüğü'ne bağlı 4 anaokulu, biri Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü, biri de Üniversiteye bağlı yuva olmak üzere toplam 6 okul öncesi eğitim kurumuna çocukları devam eden ve araştırmaya katılmaya gönüllü olan 24 anne-baba katılmıştır. Bulgular, anne-babaların okul öncesi eğitim uygulanan programlara karşı ilgili ve işbirliğine açık olduklarını göstermektedir. Ayrıca anne ve babaların çoğunun istekli olmalarına karşın, eğitim programı ve etkinliklere katılımlarının gerçekleşmediği ancak anne babaların eğitimine yönelik çalışmalar yapılırsa, ailelerin bu konuda da istekli ve işbirliğine hazır oldukları görülmüştür.

Kaya’nın (2002) araştırması, anne ve babaların çocuklarını okul öncesi eğitim kurumlarına farklı amaçlarla gönderdiklerini göstermiştir. Çocuğun sosyalleşmesi ve okul öncesi eğitim alması en önemli amaçtır. Bunları çocuğun okul kurallarına alışması, ilköğretime hazırlanması takip ederken; çalışan ebeveynlerin zaman ayıramayıp bakıcının da yetersizliği sebebiyle çocuklarını okul öncesi kuruma gönderdikleri görülmüştür.

Okul öncesi eğitim sürecinde aile katılımının önemini ve sağladığı yararları ortaya koyan araştırmalar, ebeveynin okul öncesi eğitim programına dâhil edilmesinin gerekliliğine vurgu yapmıştır. Bu sayede okulda ve evde verilen eğitimin birbirini destekleyerek pekiştirilmesi sağlanabilir, ebeveynlerin çocuk eğitimi konusundaki bilgi ve becerileri artırılabilir.

Çocuğun ailesi ile bir bütün olduğunu ve başarılı bir okul öncesi eğitim amaçlanıyorsa, eğitimcilerin anne babayı da kapsayan eğitim hedefleri saptaması gerektiğini belirten Cömert ve Güleç (2004), okul-aile işbirliğinin çocuk, aile, öğretmen ve kurum açısından yararlarını ayrı ayrı değerlendirmiştir. Çocuk açısından yararları;

(27)

mutlu ve başarılı bir kişi olarak hayata hazırlama, okul ile ev arasında çocuğa gösterilebilecek farklı eğitim tutumlarını ortadan kaldırma, evin devamı olan güvenli bir ortamda daha iyi bir öğrenme fırsatı yaratabilmedir. Aile açısından; çocuklarının eğitimlerinde kendi rollerinin öneminin farkına varabilme, çocuğun gelişimine çok yönlü olarak katkıda bulunabilme, kendi ilgi, yetenek ve becerilerinin farkına varabilme, çocuklarına daha fazla saygı duyma ve onu birey olarak görebilme, çocukla sağlıklı bir iletişim kurabilme bazı yararlarındandır. Öğretmen açısından; programını daha kolay gerçekleştirebilme, sağlıklı bir sonuca ulaşabilme, sağlıklı iletişim sonucu kolayca tanıyabilme ve problemleri çözebilme, sorumluluklarını paylaşabilme, hedeflere ulaşabilme yararları ön plana çıkmaktadır. Son olarak kurum açısından; eğitimin sürekliliğini sağlayabilme, çocuğun çok yönlü gelişimine katkıda bulunabilme, amaçlarına daha kolay ulaşabilme, eğitimde fırsat eşitliğini sağlayabilme, eğitimin kalitesini arttırabilme, sorumluluklarını paylaşabilme, iş tatminindeki artışı sağlayabilme yararları sıralanmıştır.

Tezel Şahin ve Ünver (2005) de okul öncesi eğitim programlarında aile katılımı sayesinde okul ve ev arasındaki devamlılığın sağlanacağına vurgu yapmıştır. Bu sayede ebeveynler okulda, öğretmenler de evde neler olduğu konusunda bilgi sahibi olacaktır ve okul ve ev arasındaki süreklilik eğitimdeki başarıyı arttıracaktır. Ayrıca ebeveynler, programa katılarak çocuk yetiştirme konusundaki bilgi ve becerilerini artırarak daha etkili ebeveynler olabileceklerdir.

Zakarian (2009), doktora çalışmasında ebeveynlerin ilk defa okula başlayan çocukları için birincil kaygılarının belirlenmesini amaçlamıştır. Çalışmada nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır, araştırmanın verileri 10 ebeveyn odak grup seansından oluşmaktadır. Veriler 4 ayda tamamlanan toplamı 24 saat süren 10 odak grup seansında toplanmıştır. Grubun daimi üyeleri 4-5 yaş grubu çocuğu olan 4 ebeveyn, bir gönüllü ve araştırmacıdır. Çalışma sonucunda ebeveynlerin kaygılarının üç grupta toplandığı görülmüştür. Ebeveynlerin kaygılarından biri, öğretmenin okulda öğrettiklerini evde en iyi şekilde nasıl destekleyeceğini bilmemelerinin oluşturduğu kaygıdır. Bir diğeri, davranış konusundadır. Ebeveynler çocukları dersi takip edemediklerinde problemi öğretmenleri ile tartışarak çözmeleri gerektiğini düşünmektedir, sorunu öğretmeni ile birlikte çözmemesi durumunda ebeveynlerin endişeleri artmaktadır. Şöyle ki çalışmaya katılan ebeveynlerden biri “Ders sırasında oğlumun bir sorunu olduğunda öğretmenin

(28)

ona problemin ne olduğunu, ne hissettiğini sormasını, problemin çözümünde oğluma yardımcı olmasını isterim… Bu olmadığı takdirde çocuğumla ilgili endişelerim artar” şeklinde düşüncelerini dile getirmiştir. Ebeveynlerin üçüncü kaygıları ise planlama ile ilgilidir. Öğretmenlerin yöneticilerle planlar üzerinde çalışmak için zaman bulmasının zor olması ebeveynlerin endişelerinin artmasına yol açmaktadır. Ebeveynler çocukları ile ilgili beklentilerinin gerçekleşmesi için planlamada öğretmenlerle işbirliği içerisinde çalışmanın verimli olacağını dile getirmiştir.

Kısaca özetlenecek olursa ebeveynlerin okul öncesi eğitime katılımı ve işbirliği, üzerinde önemle durulan konulardan biridir. Eğitim sürecinde ebeveynin yer alması çocuğun bütün gelişim alanlarına katkı sağlamakta, ebeveynin hem çocuğuyla hem de okulla iletişimini geliştirmekte ve çocuğun eğitiminin kalitesini ve kalıcılığını artırmaktadır. Bu sebeple okullardaki aile katılımı çalışmalarına daha fazla önem verilmelidir. Ebeveynler de işbirliği ve katılım konusunda isteklidir. Kendilerine eğitim verilmesine ve rehberlik edilmesine ihtiyaçları vardır. Öncelikle eğitim programlarının aile katılımı çalışmalarını da içerecek şekilde düzenlenmesi gerekmektedir ve bununla birlikte bu konuda kurumlara ve öğretmenlere de büyük görev düşmektedir.

2.2.2. Ebeveynlerin Okul Öncesi Eğitime İlişkin Görüşleri Konusunda Yapılan Çalışmalar

Büyükkaragöz (1993), öğretmen ve anne babaların okul öncesi eğitim programı hakkındaki görüşlerini tespit edip, birbirleriyle karşılaştırmak üzere yaptığı çalışmasının, okul-aile-öğretmen işbirliğine katkıda bulunmasını amaçlamıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre hem öğretmenler hem de anne-babalar okul öncesi eğitimi, çocukların doğumdan ilkokula kadar tüm gelişimlerine yardım eden sistemli bir eğitim olarak değerlendirmektedir. Okul öncesi eğitim kurumlarının, amaçlarını gerçekleştirdiği ve kuruma başladıktan sonra çocuklarda olumlu değişimler görüldüğü konusunda da aynı olumlu görüşte birleşmektedirler.

Bulut (1995), ailelerin okul öncesi eğitim hakkındaki bilgileri, okul öncesi eğitimin önemi, okul öncesi eğitim kurumlarındaki uygulamalara ilişkin görüşleri ve bu görüşler ile sosyo ekonomik düzey, anne babanın cinsiyeti, eğitim durumları ve

(29)

çocukların okul öncesi eğitim almış olup olmaması arasındaki ilişkileri incelemiştir. Araştırmaya, 60 anne ve 60 baba olmak üzere 120 kişi katılmıştır. Araştırma verileri, “Ailelerin Okulöncesi Eğitime Bakış Ölçeği” ile toplanmıştır. Okul öncesi eğitim hakkındaki bilgileri bakımından sosyo ekonomik düzeyi ve eğitim durumları farklı olan, çocuğu okul öncesi eğitim alan ve almayan aileler arasında görüş farkı varken, ebeveyn cinsiyetinde farklılık yoktur. Okul öncesi eğitimin önemi konusunda aileler arasında bütün değişkenler açısından bakıldığında görüş farkı olduğu görülmektedir. Ailelerin okul öncesi eğitim kurumlarındaki uygulamalara ilişkin görüşleri arasında ise fark yoktur. Sosyo-ekonomik düzeyi düşük olan ailelerde okul öncesi eğitimi almış olan çocukların çok az olması, sosyo-ekonomik düzeyi düşük olan ailelerin çocuklarının okul öncesi eğitiminden yararlanamadıklarını göstermektedir. Her ne kadar ailelerin sosyo ekonomik düzeyi yükseldikçe okul öncesi eğitime verdikleri önem artsa da düşük sosyo ekonomik seviyedeki ailelerin de bu konunun önemine çok uzak olmadıkları anlaşılmaktadır.

Argon ve Akkaya (2008), çocukları devlet ve özel okullardaki okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden ebeveynlerin, okul öncesi eğitim ve bu eğitimi veren kurumlara yönelik görüşlerini incelemiştir. Betimsel bir nitelik taşıyan araştırmaya, Bolu il merkezindeki özel ve devlet ilköğretim okulları bünyesinde bulunan okul öncesi eğitim kurumlarına çocukları devam eden 91 ebeveyn katılmış, veri toplama aracı olarak görüşme formu kullanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre ebeveynlerin bakış açısından okul öncesi eğitim kurumlarının en önemli görevleri çocukları ilkokula hazırlamak, özbakım becerilerini kazandırmak ve onlara paylaşma ve işbirliği gibi sosyal davranışları öğretmektir. Ebeveynlerin yarısının, çocuklarını okul öncesi eğitim kurumuna vermeden önce kurumlar hakkında araştırma yapma nedenleri olarak “uygulanan eğitim programları ve öğretmen araştırmaları” ilk sırada yer almaktadır. Okulda uygulanan program hakkında bilgi sahibi olma nedenleri olarak, “okulda uygulanan programın evde pekiştirilmesi ve öğretmenlerle işbirliği sağlanması” ilk sırada yer almıştır. Çocuklarını verdikleri kurumda dikkat ettikleri özellikler; uygulanan eğitim programının içeriği, sınıfın temiz ve düzenli olması ile yönetici ve öğretmenlerin kendilerine karşı tutumlarıdır. Eğitimcilerle görüşme sebepleri; çocukta problem olduğunda çözüm bulmak, çocuk gelişimi ve eğitimi hakkında bilgi edinmek ve okulda yapılan eğitsel çalışmaları takip etmektir. Ebeveynlerin çoğunluğuna göre okul öncesi eğitim kurumlarında çocuklarla yapılan sosyal etkinlikler gereklidir ve yeterlidir.

(30)

Araştırma sonucunda devlet ve özel okulların okul öncesi eğitim kurumlarına çocukları devam eden ebeveyn görüşlerinin birbirine benzer olduğu görülmüştür.

Kıldan (2012a) tarafından yapılan araştırmanın amacı, öğretmen ve velilerin okul öncesi eğitimin amacına ilişkin algı ve görüşlerini ortaya çıkarmaktır. Araştırmaya Kastamonu il merkezinde bulunan 23 ilköğretim okulu ve 3 anaokulundaki öğretmen ve bu okullardaki okul öncesi eğitim alan çocukların velileri katılmıştır. 302 öğretmen ve 347 veli olmak üzere toplam 649 kişi araştırmada yer almıştır. Araştırmacı tarafından geliştirilen “okula hazırlık” ve “hayata hazırlık” değerlendirmeleri yapılan 57 soruluk “okul öncesi eğitimin amacına ilişkin algı ve görüşler anketi” kullanılmıştır. Araştırmadan elden edilen verilerin analizi sonucunda, velilerin çocuklarını okula hazırlık boyutunda ve hayata hazırlama sürecinde okul öncesi eğitimden öğretmenlere göre daha yüksek bir beklenti içerisinde oldukları söylenebilir. Okula ve hayata hazırlık boyutunda anne ve babalara göre okul öncesi eğitimin amacında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır ancak öğretmenlerin branşına göre bulunmuştur. Okul öncesi öğretmenlerinin puanlarının, sınıf öğretmenlerinden, sosyal bilgiler öğretmenlerinden, fen bilgisi öğretmenlerinden, matematik öğretmenlerinden ve Türkçe öğretmenlerinden istatistiksel olarak anlamlı olduğu ve daha yüksek olduğu görülmüştür. Bu beklenen bir sonuçtur çünkü okul öncesi öğretmenlerinin branşları gereği, hem okul uygulamaları hem program olarak okul öncesi eğitime ilişkin farkındalık ve bilinç düzeylerinin diğer branşlardaki öğretmenlere göre daha yüksek olması gerektiği düşünülmektedir. Velilerin aylık toplam gelirlerine göre gelir düzeyi yüksek olan velilerin okul öncesi eğitimden özellikle okula hazırlama boyutunda gelir düzeyi düşük olan velilere göre beklenti düzeylerinin yüksek olduğu söylenebilir.

Yurt dışında da ebeveynlerin okul öncesi eğitim hakkındaki görüşlerini çok çeşitli açılardan inceleyen araştırmalar yapılmıştır. Örneğin Einarsdóttir’in (2010), İzlandalı ebeveynlerin ulusal okul öncesi eğitim politikasına ilişkin görüşlerini incelediği çalışmasının amacı, İzlandalı ebeveynlerin okul öncesine devam eden çocuklarının gittiği okullarla ilgili görüşlerini araştırmak ve ulusal okul öncesi politikası ile karşılaştırarak birbirine uyup uymadığını görmektir. Çalışmanın katılımcıları, çocukları İzlanda’nın başkenti Reykjavík Bölgesi’ndeki 3 okula devam eden, 43 tane 5-6 yaş çocuğunun ebeveynidir. Çalışmaya sadece 3 baba katılmıştır. Ebeveynlerle okul öncesi müfredatı üzerine 4-5 kişiden oluşan odak grup görüşmeleri yapılmıştır. Yarı

(31)

yapılandırılmış görüşme formu kullanılan çalışmada veriler nitel araştırma tekniklerine göre analiz edilmiştir. Görüşmelerde anaokulunun rolü, anaokulundaki pedagoji ve anaokulunun amacı, çocuklarının okulda zamanı nasıl geçirdikleri ile ilgili ebeveyn görüşleri alınmıştır. Ayrıca, çocukların okuldaki öğrenmeleri, ebeveynlerin okulda yapılan aktivitelerden önemli buldukları etkinlikler, ebeveynlerin çocuklarının okul öncesi deneyiminde en çok memnun olduğu ve en az memnun olduğu deneyimler üzerine de konuşulmuştur. Bulgulara göre, ebeveynlerin okul öncesinden asıl beklentilerinin çocuklarının sosyal gelişimini desteklemesi olduğu öte yandan; okul öncesinde gününü nasıl geçirdiğinin ve müfredatın içeriğinin ise daha az önemli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ebeveynler sadece çocuklarının bireysel olarak eğlenceli zaman geçirmesi fırsatını elde etmesinden ziyade, özgüvenlerinin gelişmesini ve diğer insanlara saygı duymayı öğrenmesini istemektedirler. Ebeveynler okul personelinin bilgi ve becerisinden daha çok çocuklarına ilgisi ve bakımının iyi olmasını önemsemektedirler. Bu sonuçlar da ulusal okul öncesi politikası ile uyumludur.

Einarsdóttir (2008) tarafından yapılmış bir başka çalışmada diğer pek çok çalışmadan farklı olarak anaokulunun amaçları üzerine ebeveynlerle birlikte çocukların görüşleri de araştırılmıştır. İzlanda’nın başkenti Reykjavik’teki bir anaokulunda okuyan 22 tane 5–6 yaş grubu çocuğun ve onların ebeveynlerinin katıldığı bu çalışma, çocukların ve ebeveynlerinin okul öncesi programı ile ilgili görüşlerine ışık tutmak için tasarlanmıştır. Çalışmada grup mülakatları, çocukların fotoğrafları, çocukların çizimleri ve resimleri, ayrıca çocukların oyun gibi düşündükleri onların görüş ve düşüncelerini almak amacıyla hazırlanan bir anket kullanılmıştır. Bulgular ebeveynlerin ve çocukların anaokulunun güvenli bir yer olduğu ve yaşam boyu öğrenme ve anaokulunda eğitimle ilgili görüşleri arasında uyum olduğunu göstermektedir. Her iki grup da anaokulunda davranış, iletişim ve oyun kurallarını öğrenmenin önemini vurgulamıştır. Çocuklar en çok yaşıtları ile arkadaşlık, yapmak istediğini seçme özgürlüğü ve oyun konusunu önemsemektedir. Ebeveynlerin ise en çok önemsediği konular çocuklarının başkalarıyla iyi geçinmeyi öğrenmesi, saygı, sevgi ve dürüstlük konularında davranış kazanması, özgüvenli olması ve olumlu benlik algısı geliştirmesidir. Çocuklar ve ebeveynler oyunu ve ders dışı etkinlikleri okul yaşamının önemli bir parçası olarak görmektedirler.

Da Silva ve Wise (2006) tarafından, Avustralya’da katılımcılarının 84’ü İngiliz (Anglo), 67’si Somalili, 66’sı Vietnamlı olan ve diğer 24’ü ise İngiliz (Anglo) olmayan

(32)

238 ebeveyn ile bir araştırma yapılmıştır. Farklı kültürlerden ebeveynlerin bakış açısından çocuk bakımının kalitesine ilişkin görüşleri inceledikleri bu çalışmanın sonuçlarına göre, ebeveynlerin en çok önem verdikleri özellik beslenmedir, bunu güvenlik ve sağlık izlemektedir. Kültürel geçmişten bağımsız olarak tüm anneler çocuk bakımını önemli görmektedir.

Sharma ve diğerleri (2004), ebeveynlerin okul öncesi eğitimi hakkındaki bakış açılarını araştırmış, ebeveynlerin okul öncesi eğitiminin içeriği ile ilgili anlayışları ve ebeveynlerin çocukların okul öncesi gelişiminde kendi rolleri üzerinde durmuştur. Çalışmaya Hindistan’ın Jammu şehrinde yaşayan ve anaokulunda 3-6 yaş grubunda en az bir çocuğu olan 65 ebeveyn katılmıştır. Ebeveynlerin sosyo ekonomik düzeyi ortadır, tamamı eğitimli ebeveynlerdir; babalar orta düzey işlerde çalışmakta anneler ise ev hanımıdır. Araştırmacılar tarafından hazırlanan, açık uçlu ve kapalı uçlu sorulardan oluşan görüşme formu kullanılmıştır. Ebeveynlerin okul öncesi eğitimi önemsediği, kurumdan, öğretmenlerden ve programdan yana yüksek beklentilere sahip olduğu ve seçimlerinde çok hassas davrandığı söylenebilir.

Sharma ve diğerlerinin (2004) araştırma sonuçlarına göre ebeveynlerin çoğu 3,5 yaşın çocukların okul öncesine başlaması için doğru yaş olduğunu ve çocukların o yaşta algılarının iyi olduğunu düşünmektedir. Yine çoğunluğu çocukların okul öncesi eğitime başlamadan önce alfabeyi, rakamları, meyveleri, renkleri, vücudun bölümlerini öğrenebilme, düzgün konuşma, duyarlı ve düzgün davranabilme kapasitesine sahip olduklarını ifade etmiştir. Anne babalar bir okulun “iyi bir okul” olabilmesi için okulun bulunduğu yer, okula ulaşım olanakları, okulda en yeni eğitim materyallerinin ve metotlarının kullanılması özelliklerini önemli görmektedir. Okul seçiminde okulun itibarının o okulu çocukları için seçmelerindeki önemli faktörlerden biri olduğunu söylemişlerdir. Ebeveynlerin okuldan ve öğretmenden pek çok beklentisi vardır. Okulun ve öğretmenin çocuklarının gelişimini ve kişiliğini geliştirmesi gerektiğini söylemişlerdir. Öğretmenlerin ilgili ve cana yakın olması çocukların sınıfta kendisini rahat hissetmesi için önemlidir. Öğretmen başına düşen çocuk sayısının en fazla 15 olması gerektiğini çünkü ancak o zaman öğretmeninin her çocukla gerektiği gibi ilgilenebileceğini ifade etmişlerdir. Ebeveyn-öğretmen iletişimi de önemlidir. Ebeveynlerin tamamı eğer beklentileri karşılanmazsa çocuklarının okulunu değiştirebileceklerini söylemiştir. Yine çoğunluğu, eğitici kitapları oyun içerikli

(33)

kitaplara tercih etmişlerdir. Çocukların öğrenmesini pekiştirmek için görsel ve işitsel öğretim materyalleri ve oyuncakları kullanmak önemlidir. Anne babaların çoğu oyun temelli eğitimi tercih ederken babaların tamamı ödül ceza yöntemi kullanılması gerektiğini ifade etmiştir. Annelerin tamamı ve babaların çoğu çocuklarının ev ödevlerine yardım ettiklerini belirtmiştir. Yine annelerin çoğu ve babaların tamamı çocuğu doğru yönlendirme ve disipline etmede okulun yardımcı faktör olduğunu ifade etmiştir. Araştırmacı, ebeveynlerin okul öncesinde çocukları için uygun olan okulları seçme, okul öncesi eğitimin amaçları, ebeveyn öğretmen iletişiminin önemi konusunda farkındalığının artmasının önemli olduğunu; yetkililerin sadece müfredat, okullar ve öğretmenler üzerine yoğunlaşmak yerine çocukların gelişim dönemleri ve aşamaları, okul öncesinde oyunun önemi ile ilgili ebeveynlerin gelişimine de önem vermesi gerektiğini vurgulamaktadır.

Carlson (1993), İsveç, İngiltere ve Amerika’da yürüttüğü çalışmalarda okul öncesi programlarının sosyal oryantasyona etkisi üzerine ebeveynlerin ve profesyonellerin görüşlerini incelemiştir. Ülkeler arası karşılaştırma yaptığı araştırmasının sonuçlarına göre İsveçli katılımcıların çoğunluğu toplumun okul öncesi eğitimi programlarını desteklediğini ve hükümetin erken çocukluk ihtiyaçlarına katkıda bulunduğunu ifade etmiştir. Ebeveyn katılımı konusunda Amerika’da ebeveynler çocukların gelişimi ile ilgili raporların yüksek düzeyde önemli olduğunu, yine Amerika ve İngiltere katılımcıları ebeveyn seminerlerine ve diğer programlara çocuklarıyla birlikte katılmanın önemli olduğunu ifade etmiştir. Okulda materyal kullanımı konusunda farklı görüşler öne çıksa da katılımcılar kitap seçimi, teknolojik cihaz kullanımı, sportif faaliyetlerde kullanılacak materyallere kadar pek çok fikir öne sürmekte bu konuya da önem vererek üstünde hassasiyetle durmaktadırlar. Okulda uygulanacak etkinliklerle ilgili sonuçlarda sosyalleşme, araştırma becerilerinin gelişimi, alan gezileri yaparak yeteneklerinin gelişimi konularından, yaratıcılıklarını geliştirecek hikâye ve dramalara, ezberleme yöntemiyle sayı saymaya ve alfabe öğrenmeye kadar pek çok farklı görüş öne çıkmaktadır. Çocuklarının eğitimci ile etkileşiminde, yönerge vererek yardımcı olma, çatışma çözme, çocuklara nasıl davranacakları konusunda rehberlik etme, ortamı hazırlama ve düzenleme katılımcıların önemsediği konulardır ancak aralarında farklılık olan görüşlerdir. Katılımcıların görüşleri değerlendirildiğinde İngiliz ve Amerikalı katılımcıların görüşlerinin daha rekabetçi ve bireyselken, İsveçli katılımcıların görüşlerinin daha işbirliğine dayalı olduğu görülmüştür.

Şekil

Tablo 3.2.1. Örneklemi Oluşturan Ebeveynlerin Okullara Göre Dağılımı
Tablo  4.1.  Örneklemi  Oluşturan  Ebeveynlerin  Demografik  Özelliklerine  Göre Dağılımı  n  %  Ebeveynin cinsiyeti  Kadın Erkek  Toplam  178 39 217  82 18  100
Tablo  4.1.  Örneklemi  Oluşturan  Ebeveynlerin  Demografik  Özelliklerine  Göre Dağılımı (Devamı)
Tablo  4.2. Örneklemi  Oluşturan  Ebeveynlerin Okul  Öncesi  Eğitime İlişkin  Görüşleri
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu bilimsel kanıtlar ışığın- da, çağdaş okul öncesi eğitim programlarının, oyun temelli, çocuğun bireysel gereksinim- lerini, ilgilerini merkeze alan, gerek

Yapılan çalışma sonucunda, devlete bağlı okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden çocukları olan ebeveynlerin, okul öncesi eğitim kurumlarının seçiminde kurumun

 Okul öncesi öğretmenlerinin çoğunluğunun, 2016 MEB Okul Öncesi Eğitim Programının dil, iletişim ve okuma -yazmaya hazırlık öğrenme alanının çocukların yaş

Hastalarımızın hiçbirindeNKX2.5 mutasyonunun görülmemiş olması; çalışmamızda aile öyküsü pozitifliğinin az olmasına bağlı olabileceği gibi bu genin konjenital kalp

2021 年第一期北醫生醫加速器新創團隊招募計畫開訓典禮 本校 2021 年第一期生醫加速器新創團隊招募計畫,於 2 月 25 日在君蔚樓 1

5.有效的控制方法及注意事項: 5.1 以藥皂或香皂洗澡並配合熱水浴浸泡 10 分鐘,然後塗抹醫師所開立的抗疥劑,一 般治療三天即可見效。

Varlıer ve Vuran (2006) tarafından yapılan çalışmada, okul ön- cesi eğitimi öğretmenlerinin özel gereksinimli çocukların kaynaştırma yoluyla eğitilmelerine

Bu başlıklar sırasıyla ebe- veynlerin; çocukları okul öncesi eğitim kurumlarına ilk başladıklarında uyum sorunu yaşayıp yaşamadıkları; bu süreçte çocuklarında