EDEBİ SOHBETLER
/ -
9
j
0
Tr-5ab'+->^
Hâmid'in intihamı
Türk edebiyatında bizim “ Ve remle Savaş,, haftalarımızdan ev vel veremden intikam almayı dü şünmüş ve bunda muvaffak olmuş bir şair vardır: Abdülhak Hâmid.
Zamanımızda veremle savaş, yeni ve tesirli ilâçlarla oluyor. Fakat tıb dünyâsı, veremi yene cek en tesirli ilâcın hâlâ “ saâdet ve refah,, olduğunu söyler. Demek ki halkımızın “ ince hastalık,, de diği bu solgun illeti yenmek için önce yoksulluğu ve ıstırabı yen - mek lâzımdır. Bir cümleyle, in sanlığı bu hastalıktan yine insan lık kurtaracak..
İyi ama bu en son ve en tesirli ilâcı nereden bulacağız? Bir za manlar Mehmep Akif’in, Müslü - manlığı çok yanlış anlar hâle gel diğimize bakarak: “Müslümanlık nerde, bizden geçmiş insanlık bi le.,, dediğini hatırlıyorum. Bugün de aynı şeyi söylemek; Müslü - manlıktan geçtik, şu insanlığı ge ri çevirsek, herşey düzelecek, de mek, bilmem bir edebiyat mıdır? Fakat biz hâlen o kimseleriz ki mes’ud olmamız için kaybettikle rimizi bulmamız kâfidir. O kadar ki çok kere yanılarak "yeni,, de diğimiz nice saâdetler, bizim hep bu eskiden kaybettiklerimiz ara sında bulunuyor.
'k
Hâmid’in veremden intikam a- lışı sanat yoluyla, refah, saâdet, insanlık ve îman silâhlariyle ol muştu: Büyük şair 1883 te Hin distan’a giderken genç ve güzel karısı Fatma Hanımı da beraber götürmüştü. Fatma Hanım has - taydı ve bu “ ince hastalık,, Hâ- mid’i üzüyordu. Bombay’dan Na mık Kemal'e yazdığı mektupta Hâmid: “ Haremimin keyifsin oldu ğunu size söylemiştim.,, “ Biliyor musunuz ki Allahın bana arkadaş verdiği bu kadıncağız, benim hem refikam, hem annem, hem kızım dır. Onu kaybedersem, ebediyen harâb ve türâb olmak istiyorum,,, diye sızlattır.
Fakat Hindistan’da Fatma Ha nımın hastalığı artar. Genç kadın,
Nihad Sami
B A N A R L I
n
îstanbula dönerlerken, Beyrut’da ölür. Bu ölüm Hâmid’e:
Eyvah ne yer, ne yâr kaldı! Gönlüm dolu âh ü zâr kaldı. Şimdi buradaydı gitti elden, Gitti ebede gelip ezelden. Ben gittim o hâksâr kaldı; Bir kuşede târmâr kaldı: Bâkî o enis-i dilden eyvah Beyrût’da bir mezar kaldı. mısralarını söyletir. Hâmid peri - şandır, karısının ölümü karşısın daki ıstıraplarını âdeta mezarlık ta yazar. Genç kadın için, baştan sona şiirden, feryattan; ölüm kar şısındaki insan aczivle, insan is yanından örülmüş bir “ Makber,, inşâ eder.
Makber’in: “ Gitti, nazarımdan âh, gitti..,, ; "Aylarca olup tebâh, gitti!..,, gibi mısralarında tiirkçe - mizin “ gitti!,, kelimesi, çeşitli mâ nâlarının en acısıyle feryatlaşır. Bu mısraların İkincisinde sevilen bir kadını aylarca o soldurucu hastalığın pençesinde erir görüşün ıstırâbı vardır. O kadar ki şair, ölümden ziyâde veremden yara - lanmış bir ruhun buhranlarivle kıvranır, “ ölsün fakat etmesin te- verrüm,, feryadiyle mısralaşan ruh halleri geçirir.
★
Hem arkadaş, hem anne, hem de kız evlât gibi sevilen genç ve güzel bir sevgilinin veremden ö- lüşü karşısında şairin içine işle - yen acı, onun daha birçok eserle rinde yankılanır, Fakat Hâmid’in veremden intikam alışı, en bü - yük, en güzel eseri bildiğimiz “Finten,, indedir.
ö y le ki Tanrının yarattığı Fat ma Hanımı kader ve verem öldü rür. Hâmid’in yarattığı Blanche isimli riizel dram kız'nı ise, kem kaderin, hem veremin elin den Hâmid kurtarır ve sanki için deki acının öcünü alıyormuş gibi
bu ince ve solgun kıza mânâlı bir “ ölümsüzlük,, hazırlar.
• k
Blanche, aslında yalnız kaderin değil, insanlarm da elinde oyun caktı: Eserde, Finten isimli, Ka nadalI zengin ve müthiş güzel genç kadın, onu yaradılış garibesi bir çocuğa anne yapmak ister. Çocuk kendinindir ve Davalaciro adlı, insan azmanı bir Hindli u- şaktan olmuştur. Finten, bu ço cuğu, karısı olmak istediği bir İn giliz lorduna yamamış, sonra İn giliz lordunun annesiz bir çocuğu olamıyacağı için, aynı lorda Ve remler Hastahanesinden üçüncü derecede verem, kimsesiz bir kız bulmuş, bu kıza Blanche adiyle, asil bir Fransız âilesinin soyadını vermiştir. Blaıjche, lordla evlen - dikten sonra ölecek: Finten de o zamana kadar, Avustralya’da al tın madenleri işleten ihtiyar ko - casın-, öldiirterek serbest kalacak ve aldattığı lordla evlenecektir.
Hâmid’in Finten’deki veremli kızı, önce bir veremlinin bütün incelikleri, zekilikle», hassâsiye - tiyle yaşatılır. Eserin Veremler Hastahanesinde geçen sahnesi bi zim verem edebiyatımızın belki en ince ve mânâlı sahnesidir. O- kuyan derhal anlar ki yazar, ve remin insan ve topluluk hayatın daki bütün acılarını, bütün yara larını çok yakından tanımış..
Bunun içindir ki Hâmid, Fin - ten’de, veremin karşısına dikilir. Ingiliz lorduna veremli bir kız daki ruh inceliğini ve güzelliğini hissettirir. Lord, karısını çılgınca sevmeğe başlar. Onu veremden kurtarmak için refahın her vâsı tasını kullanır. Karısın: hususî yatıyle Akdeniz kıyılarına götü - rür. Yat gezisi, Akdeniz iklîmi, portakal bahçeleri Blanche’ı can landırır. Hele arkalarından Bey - rut’a koşan Finten’in, kocası ta rafından hakaretle kovulduğunu görünce büsbütün başkalaşır. Ko casının sevgisine inanır, "re fah,, :na “ saâdet,, karışır. Onun hastalıktan kurtulması için şim - di bir de mucize lâzımdır. Bu mucizeyi, Blanche’ı iyi etmek için birlikte gelen doktorun îmânı ha zırlar:
"Bir mûcize Allahım, bir mûci- ze! Yine elleri soğuk! Arzın orta sındaki bütün harâreti bu odaya getirsem, bu nâzik yaradılışın yi ne elleri soğuk! Nöbet kesildi, ök sürük bitti, gece terleri nihâyet buldu, ölümün soğukluğu bir tür lü geçmiyor! Bir mûcize, Allahım, Tanrılığının yüce göklerinden bir mûcize isterim senin!,,
Diye yalvaran doktora Tanın bu lûtfunu gönderir. Şimşekli, fır tınalı, yıldırımlı bir gece, Finten- den kaçmak için açıldıkları Bey - rut denizlerinde Blanche, içinin huzûru ve fırtınanın görülmemiş derecede elektrikli havası içinde, gerçekten iyi olur.
Hâmid, bu eserinde Blancho’ı veremden kurtarırken âdeta Fat ma Hanımı diriltiyormuş gibi bir haz duymuştur. Tıbbın yardımına refâhı, saadeti ve îmânı iştirâk ettirişi bundandır. Fakat bizim bugün kurtarmak için çalışmamız gereken veremli vatan çocukları bir roman veya tiyatro kahrama nı değildir. Biz, hakîkî Fatmalar- la, Ayşeleri ve Mehmetçikleri kur taracağız. Ama nasıl? İşte bu ya zı, biraz bu nasılın hikâyesidir.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi