GAZİ ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
AİLE EKONOMİSİ VE BESLENME ANABİLİM DALI
ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN BESİN TAMAMLAYICILARINI
KULLANMA DURUMLARININ BESİN TÜKETİMLERİNE
ETKİLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan
Kadriye AVCI
Ankara2007
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
AİLE EKONOMİSİ VE BESLENME ANABİLİM DALI
ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN BESİN TAMAMLAYICILARINI
KULLANMA DURUMLARININ BESİN TÜKETİMLERİNE
ETKİLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan
Kadriye AVCI
Tez Danışmanı
Yard. Doç. Dr. Fulya SARPER
Ankara2007
J ÜRİ VE ENSTİTÜ ONAY SAYFASI
Kadriye Avcı’nın Üniversite Öğrencilerinin Besin Tamamlayıcılarını Kullanma Durumlarının Besin Tüketimlerine Etkileri Üzerine Bir Araştırma başlıklı tezi 03/12/2007 tarihinde, jürimiz tarafından Aile Ekonomisi ve Beslenme Anabilim Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir. Adı Soyadı İmza Üye(Tez Danışmanı): Yard. Doç. Dr. Fulya SARPER ... Üye: Prof. Dr. Mine ARLI ... Üye: Prof Dr. Metin Saip SÜRÜCÜOĞLU ...
İÇİNDEKİLER SAYFA JÜRİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI...I İÇİNDEKİLER...II ÖNSÖZ...III TEŞEKKÜR...IV ÖZET...V ABSTRACT...VI TABLOLAR LİSTESİ...VIII 1. GİRİŞ...1 1.1. Problem...2 1.2. Amaç...2 1.3. Önem...3 1.4. Varsayımlar...4 1.5. Sınırlılıklar ...5 1.6. Tanımlar...5 2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE...5 2.1. Beslenme ve Sağlık İlişkisi...7 2.2.Tamamlayıcı Türleri...8 2.2.1. Vitamin ve Mineral Tamamlayıcıları...8 2.2.1.1. Vitaminler...9 2.2.1.2. Mineraller...14 2.2.2. Bitkisel Tamamlayıcılar...18 2.2.3. Prebiyotikler ve Probiyotikler...20 2.3. Tamamlayıcı Kullanımının Sağlık İçin Olumlu Sonuçları...20 2.4. Tamamlayıcıları Kullanmanın Sakıncalı Yönleri...22 3. KONUYLA İLGİLİ YAPILMIŞ ÇALIŞMALAR...24 4. YÖNTEM...41 4.1. Araştırmanın Modeli...41 4.2. Evren ve Örneklem...42 4.3. Veri Toplama Tekniği ve Aracı...42 4.4. Veri Değerlendirilmesi……...44 5. BULGULAR ve TARTIŞMA...45 6. SONUÇ ve ÖNERİLER ...106 KAYNAKÇA...111 EKLER………..122
ÖNSÖZ
Yeterli ve dengeli beslenme anne karnından başlayarak bireyin yaşamı boyunca sağlığın korunmasında ve sürdürülmesinde en önemli faktördür. Bireyin beslenmesindeki bozukluklar sağlığın bozulmasında doğrudan ya da dolaylı olarak etkili olup birçok hastalığın temelinde beslenme bozuklukları yatmaktadır. Yeterli ve dengeli beslenme sadece açlık hissinin giderilmesi değil bireyin ihtiyacı olan besin öğelerinin yeterli ve dengeli bir şekilde vücuda alınmasını kapsamaktadır.
Bireyin yaşamı süresince bebeklik, adölesan dönem, hastalık dönemi gibi belirli dönemlerinde belli başlı besin öğelerine olan ihtiyacı artmaktadır. Bu hassas dönemlerde karşılanamayan besin öğesi ihtiyacı bireyin bütün yaşamını etkilemektedir. Bu dönemlerde ihtiyaç duyulan besin öğesi gereksinimi besinlerle karşılanamadığı zaman ek besin tamamlayıcılarına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ek tamamlayıcılar vitamin ve mineraller olduğu gibi son yıllarda kullanımı hızla yaygınlaşan bitkisel kökenli tamamlayıcıları da kapsamaktadır.
Genellikle Batı toplumlarında kullanımı yaygın olan vitamin, mineral tamamlayıcılarının yanı sıra bitkisel kökenli besin tamamlayıcıları ile prebiyotiklerin kullanımı da ülkemizde hızla yaygınlaşmaktadır. Bu araştırmada gençlerin tamamlayıcı kullanımı, kullanım amaçları, sıklıkla kullanılan tamamlayıcı türleri ve gençlerin besin yeterlilikleri tespit edilmesi amaçlanarak bu alanda yapılacak çalışmalara ışık tutulmaya çalışılmıştır.
Kadriye AVCI Ankara, 2007
TEŞEKKÜR
Çalışmalarım süresince değerli yardım ve katkılarıyla beni yönlendiren ve hiçbir konuda yardımını esirgemeyen değerli Hocam ve Danışmanım Yard. Doç. Dr. Fulya SARPER’e yine kıymetli tecrübelerinden faydalandığım hocalarım Araş. Gör. Hüseyin GÜMÜŞ’e ve Araş. Gör. Nurcan YABANCI’ya, ayrıca araştırmamın istatistik çalışmalarında büyük katkıları olan değerli hocam Dr. Gürcü ERDAMAR’a tüm çalışma arkadaşlarıma, manevi destekleriyle beni hiçbir zaman yalnız bırakmayan çok değerli aileme en kalbi teşekkürümü sunarım.
ÖZET ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN BESİN TAMAMLAYICILARINI KULLANMA DURUMLARININ BESİN TÜKETİMLERİNE ETKİLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA AVCI, Kadriye Yüksek Lisans, Aile Ekonomisi ve Beslenme Anabilim Dalı Tez Danışmanı: Yard. Doç. Dr. Fulya SARPER Ağustos, 2007
Araştırma üniversite öğrencilerinin besin tamamlayıcılarını kullanma durumlarını, kullanım amaçlarını, sık kullanılan besin tamamlayıcılarını ve diyet yeterliliklerini tespit etmek amacıyla Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi’nde Şubat 2006Şubat 2007 tarihleri arasında yürütülmüştür. Öğrencilerin kişisel bilgileri, besin tamamlayıcılarını kullanım durumları hakkında bilgi toplamak amacıyla anket uygulanmıştır. Öğrencilerin besin tüketim durumlarını tespit etmek amacıyla ise 3 günlük besin tüketim kaydının yapılacağı besin tüketim çizelgesi kullanılmıştır. Anket formları aracılığıyla elde edilen veriler SPSS(Statistical Package for the Social Sciences) 13 for Windows paket programı kullanılarak değerlendirilmiş ve yorumlanmıştır. Besin bileşimlerinin ve diyet içeriklerinin değerlendirilmesinde BeBis(Beslenme Bilgi Sistemi) Programı kullanılmıştır. Enerji ve besin öğesi alımının değerlendirilmesinde cinsiyet ve yaşa göre günlük alımı önerilen RDA değerleri kullanılmıştır.
Öğrencilerin %52.1’i beslenme eğitimi almış, %47.9’u ise beslenme eğitimi almamıştır. Araştırmaya katılan öğrencilerin %68.8’inin besin tamamlayıcısı kullanmadığı tespit edilmiştir. Kullandıklarını belirtenlerin oranı %13.2, bazen kullananların oranı ise %18.5’dir. 13 ay süresince tamamlayıcı kullanan öğrencilerin oranı %38.9, 36 ay %23.1’dir. Araştırmaya katılan öğrencilerin %53.7’si besin tamamlayıcılarını soğuk algınlığı, nezle gibi hastalıklara karşı önlem almak amacıyla kullanmaktadır. Diğer kullanım amaçlarına bakıldığında ise enerji sağlamak amacıyla kullananların oranının %33.3, sindirimi kolaylaştırmak amacıyla kullananların oranının %31.4 olduğu belirlenmiştir. Öğrenciler tarafından en sık olarak kullanılan tamamlayıcılar sırasıyla bitkisel çaylar, C vitamini, multivitamin multimineraller ve enerji içeceğidir.
Enerji, D vitamini, tiamin, pantotenik asit, B6 vitamini, demir, potasyum ve
posa öğrencilerin çoğunluğu tarafından önerilen değerlere göre yetersiz tüketilen öğeleridir.
Öğrencilere erken yaşlarda verilecek beslenme eğitimi öğrenilenlerin alışkanlık haline getirilmesinde önemli olacaktır.
Anahtar Kelimeler: Beslenme, Besin Tamamlayıcısı, Besin Öğesi Yeterliliği, Beslenme Eğitimi, Beden Kütle İndeksi
ABSTRACT A RESEARCH CONDUCTED REGARDING THE IMPACTS OF THE CONSUMPTION OF THE DIETARY SUPPLEMENTS OF THE UNIVERSITY STUDENT’S ON THEIR NUTRITION CONSUMPTIONS AVCI, Kadriye Master Thesis, Family Economy and Nutrition Education Science Department Thesis Consultant: Assist. Prof. Fulya SARPER August, 2007 It has been conducted during the dates of February 2006 and February 2007 at the University of Gazi, The Faculty of Vocational Education to serve the purpose of determining the dietary sufficiency and frequently used dietary supplements, the conditions on the utilization of the dietary supplements and the utilization purposes of the University Students. A survey was also performed to gather information regarding the usage status of the dietary supplements as well as personal information on the students. For the determination of the status of the consumption of the nutritious food by the students, a nutrition consumption chart which was used to keep the records of the nutrition consumption of 3 days has been utilized. The data which was gathered by the survey forms, was evaluated and commented by utilizing SPSS (Statistical Package for the Social Sciences) 13 for Windows package program. The BeBis (Nutrition Information System) program was used to assess the components of the food and contents of the diet. The RDA values in terms of sex and age were used for the assessment of the nutrition intake and energy.
52.1 % of the students were received nutrition education, 47.9 % of them were not. The 68.8 % of the students who were participated in the research are to be determined not using dietary supplements. The ratio for the ones who mentioned that they have been using is 13.2 %, the ones sometimes using the dietary supplements are 18.5 % of the participants. The ratio of the students who have already used the dietary supplements for a period of 13 months is 38.9 % and it is 23.1 % who have already used the dietary supplements for a period of 36 months. The 53.7 % of the participant students reported that they have been using dietary supplements only when they have flu or when they catch cold as a preventative measure. When other purposes of usage are evaluated, it is seen that 33.3 % are using to gain energy, 31.4 % are using to assist the digestion process. The most frequently used dietary supplements are herbal teas, Vitamin C, multivitamin multi minerals and energy drinks. The energy, Vitamin D, tiamin, pantothenic acid, Vitamin B6, iron, potassium and fiber are the elements which are consumed by the students inadequately in term of the recommended values. The nutrition education which will be provided to the students from the early ages will play an important role in making a habit of the learned material.
Keywords: Nutrition, Dietary Supplements, Nutrition Sufficiency, Nutrition Education, Body Mass Index.
TABLOLAR LİSTESİ Tablo No Sayfa No 1. Araştırma Kapsamına Alınan Öğrencilerin Demografik Özelliklerine Göre Dağılımı...46 2. Öğrencilerin Kendi Beyanlarına Göre Vejetaryen Olma Durumları ve Vejetaryenlik Çeşitlerine Dağılımı………...………..…..…………48 3. Öğrencilerin Vejetaryen Olma Durumunun Besin Tamamlayıcısı Kullanımını Etkileme Durumuna Göre Dağılımı ………..….………...…...48 4. .Öğrencilerin Beslenme Eğitimi Alma Durumlarının Cinsiyetlere Göre Dağılımı ..……….………...….49 5. Öğrencilerin Beslenme Eğitimi Aldıkları Kaynaklarının Dağılımı………...…….50 6. Öğrencilerin Beslenme Eğitimi Alma Durumları İle Kahvaltı Yapma Durumlarına Göre Dağılımları ……….…………..…….…...50 7. Öğrencilerin Beslenme Eğitimi Alma Durumları İle Kendi Sağlıklarını Değerlendirme Durumlarına Göre Dağılımı ………....………....51 8. Öğrencilerin Kendi Sağlık Durumlarını Değerlendirmeleri İle Düzenli Olarak Kahvaltı Yapma Durumlarına Göre Dağılımı………..………..……...52 9. Beslenme Eğitimi Alan ve Almayan Öğrencilerin Beden Kütle İndeksine Göre Dağılımları……….…53 10. Öğrencilerin Beden Kütle İndeksinin Cinsiyetlere Göre Dağılımı……….…..…53 11. Öğrencilerin Günlük Tükettikleri Öğün Sayıları İle Beden Kütle İndekslerine Göre Dağılımı ………..….….……..54 12. Öğrencilerin Beden Kütle İndekslerinin Bireysel Gelir Düzeylerine Göre Dağılımları……….………...……55 13. Öğrencilerin Besin Tamamlayıcısı Kullanma Durumlarına Göre Dağılımı……….………..……….55 14. Öğrencilerin Besin Tamamlayıcısı Kullanım Sürelerine Göre Dağılımı...56 15. Öğrencilerin Besin Tamamlayıcılarını Kullanım Amaçları ve Sıklığına Göre Dağılımı……….………..……..……...57
16. Öğrencilerin Besin Tamamlayıcılarını Kullanmaya Başlamada Tavsiye Aldıkları Kaynakların Dağılımı………..…...………...59 17. Öğrencilerin Besin Tamamlayıcılarını Sık Kullandıkları Dönemlere Göre Dağılımı………..………..………60 18. Öğrencilerin Besin Tamamlayıcılarını Kullanım Şekillerine Göre Dağılımı………....…………....61 19. Öğrencilerin Besin Tamamlayıcılarını Kullanmanın Yararlılığına İnanma Durumlarına göre Dağılımı………....…………...61 20. Öğrencilerin Verilen Besin Gruplarını En Sık Tüketilenden En Az Tüketilene Doğru Sıralamalarının Dağılımı………..………...……63 21. Öğrencilerin Kullandıkları Tamamlayıcı Türleri ve Kullanım Sıklıklarına Göre Dağılımı………..……….………...66 22. Öğrencilerin Sağlıklı Yaşamak Amacıyla Göstermiş Oldukları Davranışlara Göre Dağılımı……….………..…………..…………..68 23. Öğrencilerin Bazı Demografik Özelliklerine ve Tamamlayıcı Kullanım Durumlarına göre Dağılımı………..………...…..69 24. Öğrencilerin Besin Tamamlayıcılarının Yararlılığına İnanma Durumlarının Cinsiyetlere Göre Dağılımları………..……….………..……..72 25. Öğrencilerin Düzenli Olarak Kahvaltı Yapma Durumunun Cinsiyetlere Göre Dağılımı…………...………...…………..………...73 26. Kahvaltı Yapan ve Yapmayan Öğrencilerin Besin Tamamlayıcılarını Kullanım Durumlarına Göre Dağılımları ………....…….73 27. Öğrencilerin Günlük Tükettikleri Öğün Sayılarına Göre Dağılımı………..……74 28. Öğrencilerin Günlük Tüketilen Öğün Sayısı İle Besin Tamamlayıcılarını Kullanım Durumlarının Karşılaştırılması………..………..……….75 29. Öğrencilerin Beslenme Eğitimi Alıp Almaması ile Besin Tamamlayıcılarını Kullanım Durumlarına Göre Dağılımları………...………..……...76 30. Öğrencilerin Beslenme Eğitimi Alıp Almaması İle Besin Tamamlayıcılarını Kullanmanın Yararlılığına İnanma Durumlarına Göre Dağılım...…….……....77 31. Öğrencilerin Kendi Sağlıklarını Değerlendirme Durumları İle Besin Tamamlayıcılarını Kullanma Durumlarına Göre Dağılımı………...…..…..78
32. Öğrencilerin Vejetaryen Olma Durumları İle Besin Tamamlayıcılarını Kullanma Durumlarına Göre Dağılımı……….………….….………….79 33. Öğrencilerin Besin Tamamlayıcılarını Kullanma Durumları İle Beden Kütle İndekslerine Göre Dağılımı………..……….79 34. Öğrencilerin Cinsiyetleri İle Sağlıklı Yaşamak Amacıyla Yapılan Uygulamalara Göre Dağılımı………..……….……80 35. Öğrencilerin Beslenme Eğitimi Alma Durumları ile Sağlıklı Yaşamak Amacıyla Yapılan Uygulamalar Arsındaki İlişkiye Göre Dağılımları……...….82 36. Öğrencilerin Sağlıklı Yaşamak Amacıyla Yaptıkları Uygulamalar İle Besin Tamamlayıcılarını Kullanma Durumlarına Göre Dağılımı…………...….……...83 37. Kullanılan Tamamlayıcı Türlerinin Cinsiyetlere Göre Dağılımı………...84 38. Besin Tamamlayıcılarını Kullanım Amaçlarının Cinsiyetlere Göre Dağılımları………..………..……....85 39. Vitamin ve Minerallerin Sağlık Üzerindeki Etkileri Hakkındaki Görüşlerine Verilen Puanların Ortalamaları………....………….87 40. Araştırma Kapsamına Alınan Öğrencilerin Günlük Besin Öğesi Alımlarının Yeterlilik Düzeyine Göre Dağılımları…………..……..…………...89 41. Öğrencilerin Günlük Besin Öğesi Tüketim Durumlarının Cinsiyetlere Göre Dağılımı ………..………...92 42. Öğrencilerin Günlük Besin Öğesi Alımının Beslenme Eğitimi Alma Durumlarına Göre Dağılımı………...…………..……...97 43. Öğrencilerin Günlük Besin Öğesi Alım Durumlarının Beden Kütle İndekslerine Göre Dağılımları………..………...………100 44. Öğrencilerin Besin Öğesi Alım Durumlarını Besin Tamamlayıcısı Kullanım Durumlarına Göre Dağılımları………..……..……103
1.GİRİŞ
Son yıllarda insanların beslenme bilgilerinin artmasına bağlı olarak daha sağlıklı yaşama çabaları da artmış insanlar daha sağlıklı yaşamak amacıyla çeşitli beslenme uygulamalarına yönelmişlerdir. Bu beslenme uygulamalarından bazıları sağlık için uygun olmakla birlikte bazıları da sağlığa yararlı olmaktan çok sağlık için risk oluşturmaktadır. Özellikle zayıflamak amacıyla bilinçsiz ve herhangi bir uzman görüşünden uzak olarak uygulanan diyetler, aşırı dozlarda alınan vitaminmineral tabletleri, yine uzman görüşü alınmadan uygulanan alternatif tıp uygulamaları bu risk faktörlerinin başında gelmektedir.
İyi beslenme insanların vücut ihtiyaçlarını karşılamak ve sağlıklı bir şekilde yaşamlarını sürdürmeleri için gerekli olan besin öğelerini yeterli ve dengeli bir şekilde vücutlarına almalarına denir. İnsanlar anne rahminden itibaren yaşamlarının her dönemlerinde iyi beslenmek zorundadırlar. Ancak bebeklik, ergenlik gibi yaşamın belirli dönemlerinde yeterli ve dengeli beslenme daha fazla önem kazanmaktadır. Bu dönemde bireyin iyi ya da kötü beslenmesi bütün yaşamı boyunca bireyin sağlık durumunda önemli etkiye sahiptir(Baysal, 2002).
Tam tahıllar, süt ürünleri, ideal miktarlarda balık, az yağlı et ve tavuk gibi besinlerden zengin bir diyet, çoğu insanın ihtiyacı olan vitamin ve mineralleri yaklaşık olarak karşılar(Anon, 2004). Ancak tamamlayıcılar ve alternatif tıp yaklaşımlarıyla süren hastalıkları önlemek ve tedavi etmek insanların geniş bir kısmı tarafından tercih edilen bir sektördür. Alternatif tıp uygulayıcılarını ziyaret eden insanların sayısı her geçen gün artmaktadır(Andrew, Fleshner, Klotz, 2002). Özellikle sporla ilişkili olan tamamlayıcıların satışı hızla artmaktadır(Herbold ve Ark. 2004). Bazı multivitaminler, besin öğelerinin günlük değerlerini karşılayacak kadar vitamin ve mineral içermektedirler(Stewart, 2006).
Diyet tamamlayıcıları sadece tek vitamin veya mineral içermenin yanında amino asitler, posa, bitkisel ürünler ve farklı birçok maddeleri içerirler. Bitkisel ürünler genellikle vitamin ve minerallerin çok küçük miktarlarını içerirler(Stanfield, Hui, 2003).
Bu araştırma gençlerin besin tamamlayıcılarını alma durumlarını, almaktaki amaçlarını, en çok hangi tamamlayıcı grubunu aldıklarını, gelir durumunun tamamlayıcı alımını etkileyip etkilemediğini ve besin tamamlayıcısı alan gençler ile almayan gençlerin diyet yeterlilikleri arasındaki ilişkiyi tespit etmek amacıyla yapılmıştır.
1.1. Problem
Bu çalışmanın konusunu Ankara ilinde bulunan ve Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesindeki öğrencilerin besin tamamlayıcılarını kullanma durumları, kullanmaktaki amaçları ve besin tamamlayıcılarını kullanan ve kullanmayan gençlerin diyet örüntüleri oluşturmaktadır.
1.2.Amaç
Bu çalışma; gençlerin besin tamamlayıcılarını alma durumlarını, almaktaki amaçlarını, en çok hangi tamamlayıcı grubunu aldıklarını, gelir durumunun tamamlayıcı alımını etkileyip etkilemediğini ve besin tamamlayıcısı alan gençler ile almayan gençlerin diyet yeterlilikleri arasındaki ilişkiyi tespit etmek amacıyla yapılmıştır. Alt Amaçlar: 1. Gençlerin besin tamamlayıcısı alımını etkileyen faktörler nelerdir? Bireylerin yaşları besin tamamlayıcısı kullanımını etkiler mi? Bireylerin gelir durumları besin tamamlayıcısı kullanımını etkiler mi? Bireylerin sosyal çevresi besin tamamlayıcısı kullanımını etkiler mi?
Bireylerin cinsiyeti besin tamamlayıcısı kullanımını etkiler mi? Bireylerin sağlık sorunları tamamlayıcıları kullanımını etkiler mi? 2. Vitamin ve mineral kullananlar ile kullanmayan gençlerin diyet yeterlilikleri arasında ilişki var mıdır?
Tamamlayıcıları kullanan ve kullanmayan gençlerin normal enerji ve besin öğesi alımları yeterli midir?
Tamamlayıcıları kullanan ve kullanmayan gençlerin günlük yeme alışkanlıkları arasında farklılık var mıdır?
Her iki grupta da besin öğeleri alma durumları yetersiz/ yeterli veya aşırı mıdır?
Bu gruplarda besinlerden sağlanan besin öğeleri oranı ne kadardır?
1.3. Araştır manın Önemi
Protein, enerji ve mikro besin öğeleri yetersizlikleri fiziksel çalışma kapasitesi, vücut yeteneğini ve mental fonksiyonu etkiler. Özellikle demir, A vitamini, çinko, iyot ve B kompleks vitaminleri gibi mikro besin öğelerinin yetersizliği büyüme, çalışma kapasitesi, mental fonksiyon ve görme fonksiyonu ile psikomotor fonksiyonu olumsuz etkilemektedir. Mineral ve vitamin takviyeleri mental fonksiyon, büyüme ve gelişme ile ilişkilidir( Briefel ve Ark. 2005).
Adölesanların diyetlerinde, gelecekte sağlıklı olmaları için gerekli bazı besin öğelerinin yetersizliğinden genellikle endişe edilmektedir. A, C, E vitaminleri, çinko vücut dokusunun oksidatif zararlardan korunmasında bilinen önemli antioksidantlardır.
Yetişkinlerde takviye olarak alınan besin öğeleri yeterli alımı sağlamakla birlikte kalp hastalıklarının insidansını ve bazı kanser hastalığı çeşitlerinin önlenmesinde etkili olduğu görülmektedir. Bu besin öğelerinden yeterli miktarlarda almayan adölesanlarda gelecekte bazı kanser çeşitlerinin ve kardiovasküler hastalıkların riski artabilmektedir. Yetersiz kalsiyum alınması kemik mineral
yoğunluğunun azalmasına ve osteoporoz riskinin artmasına neden olmaktadır. Adölesanların ve genç yetişkinlerin diyetlerinde yeterli kalsiyum alınması osteoporozun önlenmesinde önerilen yöntemlerden biridir(Stang ve Ark. 2000).
Patrick ve Walsh(2005), tarafından yapılan araştırmada prostat kanseri ile E vitamini arasındaki ilişki incelenmiş ve sonuç olarak düzenli E vitamini kullanımının, prostat kanseri riski veya teşhiste ilerlemiş prostat kanseri riski ile ilişkili olmadığı tespit edilmiştir.
1.4. Sayıltılar
1.Örneklem grubunun evreni temsil edecek nitelikte oldukları varsayılmıştır.
2. Araştırmada ölçme aracı olarak kullanılacak anketin geçerlilik ve güvenirlilik çalışması yapıldığından, anket sonucu elde edilen bulguların besin tamamlayıcılarını alanlar ile almayan gençlerin diyet yeterlilikleri arasındaki ilişkiyi yansıtacağı varsayılmaktadır.
3. Bireylerin yaşına, cinsiyetine, sosyal çevresine, gelir durumuna ve sağlık durumuna göre besin tamamlayıcısı alma durumları arasında farklılık olacağı varsayılmaktadır.
4. Vitamin/mineral desteği alan gençlerin kullanmayanlara oranla besin öğesi alımlarının daha yüksek olacağı varsayılmaktadır.
5. Besin tamamlayıcıları kullanan gençlerin besin öğeleri ihtiyaçlarının çoğunu vitamin ve/veya mineral desteklerinden karşıladıkları kabul edilmektedir.
6. Besin tamamlayıcılarını kullanmayan gençlerin kullananlara oranla daha düzenli beslendikleri varsayılmaktadır.
1.5. Kapsam ve Sınırlılıklar
1. Araştırma örneklemini, Ankara il merkezi sınırları içinde yer alan Gazi Üniversitesi, Mesleki Eğitim Fakültesinde farklı bölümlerde okuyan, beslenme eğitimi alan ve almayan, değişik yaş ve gelir düzeyine sahip gençlerden oluşmuştur.
2. Araştırma, ulaşım kolaylığı sağlamak ve geniş bir kitleye ulaşabilmek amacıyla üniversite öğrencileri ile sınırlandırılmıştır. 3. Araştırmanın diğer bir sınırlılığı ise, bireylerin besin alım durumların geri çağırım yöntemi ile kendilerini rapor etmelerine bağlı olarak hesaplanmış olmasıdır. 1.6.Kısaltmalar RDA: Recommended Dietary Allowance(Amerikan Diyet Öneri Komitesi ) DSHEA: Birleşik Devletler Diyet Tamamlayıcısı Sağlık ve Eğitim Yasası
2.KAVRAMSAL ÇERÇEVE
Bitkiseller veya bitkisel tamamlayıcılar yaygın olarak mevcutturlar ve sağlığın sürdürülmesi, uykusuzluktan menopoza birçok durumun iyileştirilmesinde ve hatta antidepresanlar ve sakinleştirici ilaçlar gibi reçete tedavilerine doğal alternatifler olarak kullanılmaktadır(Mc Kenna, 2002). Besin tamamlayıcılarının vitaminler, mineraller, enzimler, ekstraktlar, bitkisel karışımlar, bitkisel terapiler ve reçetesiz satın alınan preparatlar dâhil olmak üzere çok çeşitli formları bulunmaktadır. (Stanner, 2005). Birleşik Devletler Diyet Tamamlayıcısı Sağlık ve Eğitim Yasası(DSHEA), diyet tamamlayıcılarını, toplam diyete eklenen, vitamin, mineral, otlar veya bitkiseller, amino asit, metabolit, ekstrakt gibi maddelerin hepsinin karışımı veya bu sayılan maddelerin en az birini içeren besinsel ürün olarak tanımlamıştır. Diyet tamamlayıcıları essansiyel vitaminler, mineraller ve amino asitler gibi essansiyel besin öğelerini içerebileceği gibi ginseng, gingko ve diğer bitkisel ürünler gibi essansiyel olmayan başka maddeleri de içermektedir(Williams, 2005).
Yemek yerine geçenler, kilo düşürücüler, şifalı otlar, değişik bitkiler, vitamin ve mineral tabletlerini içeren besin tamamlayıcısı endüstrisi geniş ve çeşitlidir. Son yıllarda, insanlar besin tamamlayıcılarıyla hızlı bir şekilde tanıştırılmıştır. Bu tamamlayıcılar içerisinde en çok satılanlar vitamin ve mineral takviyeleridir(Briefel ve Ark. 2005). Alternatif tıp ve besin tamamlayıcılarının kullanıcısı genellikle kadınlar gibi görünse de prostat bozukluğu olan erkeklerde de sıklıkla kullanılmaktadır(Andrew, Fleshner, Klotz, 2002).
Vitamin ve mineral tamamlayıcıları yaygın olarak kullanılmasına karşın bu tamamlayıcıların sağlık için yararları zor anlaşılmaktadır. Çoğu araştırmada çelişkili sonuçlarla bulaşıcı hastalıklar ve bağışıklık sisteminde tamamlayıcıların etkileri ortaya konulmuştur(Sadovsky, 2003). Diyet tamamlayıcıları, geleneksel besinlerin yemeğin tek parçası gibi gösterilmesinin kabul edilemeyeceği DSHEA tarafından da vurgulanan önemli bir nottur(Williams, 2005).
Sağlıklı bir diyet, yapay takviyelerden daha önemlidir(Insel, Turner, Ross, 2003). Bitki kaynaklı besinler fito besin öğeleri, posa gibi yaşlanmayı ve hastalıkları önlemek için yaşamsal öneme sahip olan ve tamamlayıcılarda bulunmayan binlerce türde yaşamsal bileşimleri içermektedirler(James, 2003). Vitamin ve mineral tamamlayıcıları yaşamın belirli dönemlerinde yararlı olabilir ancak asla sağlıklı bir diyetin yerini almamalıdır. Vücut ihtiyaçlarının sürekli olarak tamamlayıcılarla karşılanması düşüncesi desteklenen bir fikir değildir. Çünkü besinler besin öğesi ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra posa ve sağlığın devamını sağlayan diğer fitokimyasallarında alımını sağlamaktadır(Insel, Turner, Ross, 2003). Diyet posası gibi bazı besin bileşimleri sağlık için oldukça önemlidir ancak bu bileşimlerin tamamlayıcılarla birleştirilmesi kolay değildir(Briefel ve Ark. 2005). Diyet tamamlayıcıları besinlerle sağlanan mikro besin öğelerinin alımının yetersiz olduğu durumlarda yeterli alıma katkıda bulunabilirler(Sadovsky, 2003).
2.1. Beslenme Ve Sağlık İlişkisi
İnsanlar arasında benzer besinleri hazırlama, tüketme durumlarında farklılıklar vardır. Kültür, aile geçmişi, dini inanışlar, alışkanlıklar, fiyat, besinlerin ulaşılabilirliği, yaşam deneyimleri ve alerjiler insanların besin seçimini etkiler(Stanfield ve Hui, 2003).
Birçok birey farklı besinlerin besleyici değeri, sağlığa uygun besinlerin neler olduğu ve uygulanan beslenme şekliyle sağlık arasındaki ilişkiler konusunda yetersiz veya eksik bilgiye sahiptir(Baysal ve Ark. 2002).
Süt ürünleri, protein, baklagiller, tam tahıllar, meyve ve sebzeler özellikle yeşil yapraklı sebzeler ve de çeşitli besin seçimini içeren bir diyetle beslenen bireyler ihtiyaçları olan bütün vitamin ve mineralleri karşılamaktadırlar(James, 2003).
Bütün besin grupları normal bir diyette bulunmasına rağmen net yararlılıkları belirli besin gruplarının alımının artmasıyla ilişkilidir(Jamison, 2003). Yetersiz ve dengesiz beslenme vücut direncini azaltarak enfeksiyonlara yakalanma riskini artırmakta, hastalıkların daha geç iyileşmesine veya ölümle sonuçlanmasına neden olmaktadır( Baysal ve Ark. 2002).
Mikro besin öğelerinin yetersizliğini kontrol etmek amacıyla önerilen stratejiler arasında, mikrobesin öğeleriyle besinlerin kuvvetlendirilmesi kolay ve etkili bir strateji olarak kabul edilmektedir(Sivakumar ve Ark. 2006).
Yaşamın bebeklik, ergenlik gibi belirli dönemlerinde besin öğeleri ve enerjiye olan gereksinim artmaktadır. Özellikle adölesanların diyet eğilimleri genellikle kalsiyum, demir, A ve C vitaminlerinde oldukça düşük düzeylerdedir. Yemek yeme alışkanlıklarına bakıldığında genellikle kahvaltı yapmamaktadırlar ve yemek yemekten daha çok dış görünümlerine zaman harcamaktadırlar. Ayrıca besin seçimleri sağlık için gereken ihtiyaçları karşılayacak şekilde değildir. Bütün bu nedenler de beraberinde anemi, obezite gibi bazı sağlık problemlerinin oluşmasına fırsat vermektedir(Stanfield, Hui, 2003).
2.2. Tamamlayıcı Tür leri
Besin tamamlayıcılarını, vitamin ve mineral tamamlayıcıları, bitkisel tamamlayıcılar ve prebiyotikler olarak sınıflandırmak mümkündür.
2.2.1.Vitamin Ve Mineral Tamamlayıcıları
Vitamin ve mineraller yaşamın devamı için dışardan alımı zorunlu olan, protein, karbonhidrat ve yağdan farklı olarak vücuda kalori vermeyen essansiyel öğelerdir(Aydın, 2003).
Bazı insanlar spesifik besin öğesi ihtiyaçlarını karşılamak için vitamin ve mineral tamamlayıcılarına ihtiyaç duymaktadırlar. Örneğin; gebe kadınlar bazı ciddi doğum defektleri riskini azaltmak için folik asit tamamlayıcıları kullanır veya folik asit ile kuvvetlendirilmiş besinleri tüketirler, ileri yaşlarda olan ve güneş ışınlarından yararlanamayan insanlar D vitamini tamamlayıcılarına ihtiyaç duyarlar. Nadir olarak süt ürünleri tüketen veya kalsiyumun diğer zengin kaynaklarını az tüketen insanlar kalsiyum tamamlayıcılarına, hayvansal besinleri tüketmeyenler B12
tamamlayıcılarına ihtiyaç duymaktadırlar(Stanfield, Hui, 2003).
2.2.1.1. Vitaminler
Vitaminler tamamlayıcı olarak, 1932–1948 yılları arasında etkinliklerinin ve özelliklerinin anlaşılmasıyla birlikte laboratuarlarda en fazla bulundukları besinlerden kimyasal olarak elde edilmeye başlanmıştır. Günümüzde vitaminler laboratuarlarda kimyasal olarak elde edilmekle birlikte vitaminlerin, vücut çalışmasındaki önemi, ilaçlarla etkileşimleri ve ne kadar alınacağı konularında araştırmalar devam etmektedir(Baysal, 1999).
Bazı klinik şartlar normal olarak alınması gereken miktarlardan daha fazla düzeylerde vitamin tamamlayıcılarının alımını gerektirmektedir(Combs, 1998).
Vitaminler ve mineraller yaygın olarak kullanılmasına karşın bu tamamlayıcıların sağlık için yararları zor anlaşılmaktadır. Çoğu araştırma çelişkili sonuçlarla, bulaşıcı hastalıklar ve bağışıklık sisteminde tamamlayıcıların etkisini göstermiştir(Sadovsky, 2003).
Vitaminler yağda çözünen ve suda çözünen vitaminler olarak iki gruba ayrılmıştır.
Yağda Çözünen Vitaminler
A Vitamini: A vitamini vücuda hayvansal ve bitkisel kaynaklarla alınır. Hayvansal kaynaklarda A vitamini retinol, hidroretinol, retinal ve retinoik asit olarak, bitkisel kaynaklarda ise sarıturuncu pigmentlerde bulunan karotenler, ince bağırsak mukozasında ve karaciğerde retinola dönüşerek A vitamini aktivitesi göstermektedir(Baysal, 1999). A vitamini yağda çözünen bir vitamindir ve antioksidant özelliğe sahiptir(Crandall, 2004). Bugün yapay A vitaminleri ucuz olarak ve suda çözünen türleri de kolaylıkla üretilebilmektedir(Baysal, 1999).
A vitamini yetersizliği, hem provitamin A hem de E vitamini ön maddesinin eksikliğinden veya bunların fizyolojik kullanımlarındaki bozukluktan dolayı görülmektedir(Combs, 1998).
D Vitamini: Bu vitamin bitki dokularındaki ergesterol ve hayvan dokularındaki 7dehidrokolesterol’ün ultraviyole ışınlarının etkisi ile D vitaminine dönüşmesi sonucu oluşur. Karaciğerde depo edilir. Yağlarla birlikte emilir ve taşınır. Yine D vitaminin emiliminde safra da önemli role sahiptir ve safra yokluğunda emilim bozulur. Böbrekler D vitamininin vücutta kullanılabilir hale dönüşmesinde etkili(Satele, Welch, 2004) olduğundan böbreklerde oluşabilecek rahatsızlıklar D vitamini yetersizliğine neden olmaktadır(Baysal, 1999).
D vitamini vücutta kalsiyum metabolizması için oldukça önemlidir(Satele, Welch, 2004). Yetersizliğinde en çok iskelet sistemi etkilenmekte ve raşitizm ile osteomalasia denilen hastalıklar ortaya çıkmaktadır. Ayrıca güneş ışınlarından yeterince faydalanamayan yaşlı bireylerde osteoporoz riski de artmaktadır(Baysal, 1999).
En iyi D vitamini kaynağı balık karaciğeri yağıdır. Balık ve balık yağı ayrıca essansiyel yağların önemli kaynaklarıdır(Jamison, 2003).
E Vitamini: E vitamininin emilimi için yağ ve safra salgısı önemli rol üstlenmektedir. Bu vitamin karaciğer ve vücut yağlarında depolanır. En iyi kaynakları yağlı tohumlardır. Vücuttaki en önemli görevi antioksidant olmasından kaynaklanmaktadır. Karaciğerde ve bağırsaklarda A vitamininin oksitlenmesini önleyerek etkinliliğini arttırır. Ayrıca organizmadaki serbest radikallerin atılmasını kolaylaştırarak kanser riskini azaltmaktadır. Üreme sistemi üzerinde etkili olduğu bilinmektedir(Baysal, 1999).
K Vitamini: K vitamini hayvansal ve bitkisel besinlerde bol miktarda bulunur ve bağırsaklarda bakteriler tarafından sentezlenir. İnce bağırsaklardan safra tuzlarının yardımıyla yağ içerisinde emilmektedir. Safra yetersizliği ve bağırsak bakterilerini olumsuz etkileyen ilaçlar K vitamini yetersizliği nedeni olabilmektedir(Baysal, 1999).
K vitamini karaciğerde protrombin yapımında görevlidir. Protrombin kanın pıhtılaşmasına yardım eden önemli bir etmendir çünkü protrombinden oluşan trombinin yardımı ile fibrinojen proteininde kanın pıhtılaşmasını sağlayan fibrin oluşmaktadır(Baysal, 1999).
Suda Çözünen Vitaminler
Tiamin(Vitamin B1): Bitkilerde serbest, havyalarda ise pirofosfat veya
proteine bağlı olarak bulunur. Tiamin bitkiler tarafından yapılan bir vitamindir, hayvanlarda ise bağırsaklarda bakteriler tarafından yapılmaktadır. Karbonhidrat metabolizmasında yardımcı enzim olarak görev yapmaktadır(Baysal, 1999).
Yetersizliğinde yardımcı enzim olarak görev almasına bağlı olarak rol aldığı tepkimeler durmaktadır. Genellikle sinir ve sindirim sistemi bozuklukları olarak kendini göstermektedir. Beri Beri hastalığı en önemli göstergesidir. Alkol kullanımı Tiamin emiliminin azalmasına neden olmaktadır. Ayrıca diyetteki karbonhidrat oranının protein ve yağ oranına göre fazla olduğu durumlarda, enerji
metabolizmasını hızlandıran hastalıklarda, gebelik, emziklilik, büyüme gibi durumlarda gereksinim artmaktadır(Baysal, 1999).
Tiaminin en iyi kaynakları bitki tohumları olmakla birlikte tohumun kabuk kısmında ve embriyoda daha fazla miktarlarda bulunmaktadır(Baysal,1999).
Riboflavin(Vitamin B2): Riboflavin turuncu sarı renkli, beş karbonlu
karbonhidrat olan riboz ve flavin pigmentinden oluşmuştur. Bitkiler, maya ve küflerin birçoğu riboflavin yapabilmelerine karşın hayvanlar yapamamaktadır. Hayvanların bağırsaklarında bakteriler tarafından yapılabilmektedir ancak bu durum insanlar için oldukça sınırlı kaynaktır. Riboflavin vücutta yardımcı enzim olarak rol alır ve genellikle bu rolü hücre içi oksidasyonredüksiyon süreçleri ile ilgilidir. Ayrıca bir molekülden başka bir moleküle hidrojen taşınmasında önemlidir(Baysal, 1999).
Riboflavin yetersizliğinde, deride özellikle dudak, burun ve göz kenarlarında yaralar, göz damarlarında şişme, genişleme, yanma, görme bozukluğu ve sinir sistemi bozuklukları oluşmaktadır. Riboflavin gereksinimi enerji alımıyla ilişkilidir.
En iyi riboflavin kaynakları et, süt, yumurta gibi hayvansal protein kaynağı besinlerle birlikte yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller ve mayadır(Şanlıer, 2002).
Niasin(Nikotinik asit, Nikotiamid): Besinlerdeki niasin serbest veya proteinlere bağlı olarak bulunur. Bitkilerde ise polisakkaritlere bağlı olarak bulunmaktadır. Elzem amino asit olan triptofandan niasin elde edilmektedir. İnsanlarda bu durum diyetin özelliğine göre değişmektedir. Vücuda alınan 60mg triptofandan 1mg niasin elde edilmektedir. Niasinin vücut çalışmasındaki işlevleri elektron taşınması ile ilişkilidir. Ayrıca son yıllarda kolesterol düşürücü olarak kullanılmaya başlanmıştır(Baysal, 1999).
Niasin yetersizliğinde sinir sistemi, sindirim sistemi bozuklukları ve deride yaralarla kendini gösteren Pellegra hastalığı oluşmaktadır(Baysal, 1999).
B6 Vitamini: Piridoksin, piridoksal ve piridoksamin vitamini özelliği
gösteren moleküllerdir. Aktif şekli Piridoksalfosfat'tır (PLF). Bu vitamin yardımcı enzim olarak metabolizmada, amino transferaz, dekorboksilaz, desülfüderozlar, deaminazyon gibi birçok tepkimede rol alır(Baysal, 1999). B6 vitamini, bir diğer
adıyla piridoksin, özellikle protein metabolizmasında çok önemli bir koenzimdir ve birçok nörotransmitterin sentezinde rol alır. Vücudun B12 emilimine ayrıca
magnezyum ve çinko gibi birçok mineralin vücut içindeki işlevlerine de pozitif etki eder. Hemoglobin sentezinde görevlidir. Kolaylıkla bozulur, bu yüzden güneş ışığından, bazik ortamlardan uzak tutulmalıdır. İşlenme ve pişirme sırasında da kolaylıkla bozulur.
Yetersizliğinde, aşırı stres, depresyon, ruhsal bozukluklar, sinir iltihabı, anemi, bağışıklıkta azalma, kaşıntı ve uykusuzluk gibi durumlar oluşabilmektedir(Combs, 1998).
Folik Asit(Folat): Folik asidin vücuttaki işlevleri, tek karbon metabolizmasında yardımcı enzim olarak görev alır(Baysal, 1999). Folatın yüksek miktarı, hamilelik döneminde ve hücre çoğalmasıyla alakalı olarak tavsiye edilir. Eksikliği sadece düşük alım miktarı ile değil, vitaminler için alışılmadık metabolik ihtiyaç durumunda ve sindirim bozukluğu durumuyla da ortaya çıkabilmektedir. Bu eksikliğin başlıca sebebi proteinkalori eksikliğine dayanmaktadır Fazla miktarda alkol ve kalorisiz maddeleri tüketen insanlar maruz kalmaktadırlar. Ayrıca, hamilelik gibi hücre bölünmesiyle; kanser ve deri hastalıkları folat alımı ihtiyacını arttırmaktadır. Gebelerde yeterli folat alınmaması sonucunda çeşitli doğum defektleri oluşmaktadır.
Ayrıca folat eksikliği anemiye sebep olabilir. Semptomları büyük, biçimsiz kırmızı kan hücreleri, yavaş DNA sentezidir. Bu sadece folat eksikliğinden değil, B12
vitamini eksikliğinden de olabilmektedir. Folat eksikliğinin diğer bulguları ise ishal, bağışıklık sisteminin etkilenmesinden dolayı görülen sık enfeksiyonlardır. Sinir
sistemini etkiler, depresyona, akıl karışıklığı, bitkinliğe ve bayılmaya yol açabilmektedir(Combs, 1998; Baysal, 2002).
B12Vitamini(Kobalamin): Yapısında kobalt bulunan bir vitamindir.
Hayvansal kaynaklarda bulunduğu için hayvansal protein de denilmektedir. Hayvansal dokularda proteine bağlı olarak bulunur ve ince bağırsaklarda serbest hale geldikten sonra mideden salgılanan intrensik etmene bağlanarak emilir(Şanlıer, 2002). Amino asitler ve nükleo protein metabolizmasında rol almakla birlikte böbrek kanamalarını ve karaciğer hastalıklarını önleyici etkiye de sahiptir. Yeterince hayvansal besin tüketilmemesi, mideden salgılanan intrensik faktörün eksikliği, sindirim sistemindeki bozukluklar gibi nedenlerle B12 vitamini yetersizliği
oluşabilmektedir. B12 vitamini yetersizliğinde ise pernisyöz anemi denilen anemi türü
meydana gelmektedir(Baysal, 2002).
İleri yaşlarda ki insanlar ve besinlerden yeterince B12 vitamini alamayan
insanların B12 yönünden kuvvetlendirilmiş besinlerden veya B12 tamamlayıcılarından
almaları gerekmektedir(Anon, 2004).
C Vitamini(Askorbik Asit): C vitamini doğada en çok bulunan ancak çabuk kayba uğrayan hassas bir vitamindir. Dokuların tutulmasını sağlayan kollejen sentezinde, bağ doku ve kıkırdak doku yapısında, demirin vücutta kullanılmasında, enfeksiyonlardan ve toksinlerden vücudun korunmasında, steroid hormonlarının sentezinde, kolesterol metabolizmasında, tiamin, riboflavin, folik asit, pantotenik asit, A, E vitaminleri ile kalsiyumun vücutta kullanılmasında önemli rolleri vardır. Ayrıca antioksidant bir vitamindir(Şanlıer, 2002; Baysal, 2002).
Yetersizliğinde yorgunluk, iştah azalması, anemi, enfeksiyonlara daha sık yakalanma, kemiklerde direnç azlığı, depresyon ve daha ileri aşamalarda skorbüt hastalığı oluşmaktadır(Şanlıer, 2002).
C vitamini, bütün sebze ve meyvelerde az çok bulunmakla birlikte kuşburnu, kırmızıbiber, yeşil sivri biber, koyu yeşil yapraklı sebzeler, turunçgiller, çilek,
kızılcık, böğürtlen, patates gibi besinler C vitamininden zengin kaynaklardır(Baysal, 2002).
2.2.1.2.Mineraller
Bu bölümde insan sağlığı için önemli yere sahip olan belli başlı minerallere yer verilmiştir.
Kalsiyum: Kalsiyum kemik mineral yoğunluğunu artırır ancak tek başına kırılma riskini azaltmaz. Aynı şekilde D vitamini de tek başına kırılma riskinin azalmasını sağlamamaktadır. Bununla birlikte diğerleriyle birlikte alındığında kalsiyum ve D vitamini kalça kırılmaları ve diğer spinal olmayan kırılmaların riskini azaltmaktadır. Fakat bu birleşim böbrek taşı oluşumu riskini artırabilmektedir(Napoli, 2006).
Kalsiyum tüketimini etkileyen faktörler ve kemik sağlığı, osteoporoz olasılığını ve osteoporoza bağlı kırılmaların riskini azaltmak açısından oldukça önemlidir(Beaudoin, Blum, 2005).
Kadınların kemik kaybını yavaşlatmak için günde 1000–1200 mg kalsiyum almaları gerekir. Multivitaminler bu miktar için uygun değildir. Kalsiyumun bu miktarı vücuda alınırken gün içerisindeki öğünlere bölünmüş olarak alınmasına dikkat edilmelidir. Vücut bir seferde sadece 500mg kalsiyum absorbe edebilmektedir(Mast, 2006).
İyi bir kalsiyum/magnezyum tamamlayıcısı yaklaşık olarak 333mg kalsiyum, 167 mg magnezyum ve kalsiyumun emilimine yardımcı olan 133mg D vitamini içermektedir(James, 2003).
Çinko: Çinko ve selenyum tamamlayıcılarının bazı kanser türlerinde azalmalar sağladığı yapılan bazı çalışmalarla ortaya konulmuştur. Ancak bu konularda daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır(Grant, 2006).
Çinko, kollejen ve kemik oluşumu için anahtar rol oynamaktadır. Akne oluşumunu engeller ve yağ salgılarını düzenler(James, 2003). Yaraların iyileşmesinden koku ve tat alma duyularının korunmasına kadar birçok göreve sahiptir(Anon, 2006).
Vejetaryen bireyler, bitkisel besinlerin çinko bakımından daha fakir olmalarına bağlı olarak daha düşük düzeylerde çinko almaktadırlar. Yine alkol kullanımı ve gastrointestinal sistem bozuklukları çinkonun emilimini olumsuz etkileyerek yetersizliğine neden olmaktadır(Anon, 2006).
Yetişkinlerde ve çocuklarda ihtiyaçları karşılamak için alınması gereken miktardan daha fazla çinko alımı immün sistem üzerinde olumsuz etkilere sahip olduğu gibi anemi, büyüme gecikmesi, bakır yetersizliği ve bağışıklık sisteminin çalışmaması gibi olumsuz sonuçları da görülmektedir(Reilly, 2004).
Demir: Demirin yetersizliğinde oluşan önemli problemlerden biri demir yetersizliği anemisidir. Demir yetersizliği anemisi ile ilişkili olarak yaşamın ilk yıllarında çocukların motor ve mental gelişimlerinde bozukluklar oluşur. Bu durum sonraki yıllarda öğrenme yeteneğini olumsuz etkilemektedir(Reilly, 2004).
Demirin tamamlayıcılarla fazla miktarlarda alımı, geçici de olsa kalp hastalıkları ve olası bazı nörolojik bozukluklarla ilişkilidir(Anon, 2006).
Demir tamamlayıcılarının hamile kadınlarda düzenli olarak kullanılması tavsiye edilse de, demir yetersizliğinin tıbbi teşhisi olmadan kullanılmamalıdır(Jamison, 2003).
İyot: Bazı tuz markaları tavsiye edilen iyot miktarını %100 oranında içermektedir. Fakat tuzun bazı olumsuz etkilerinden dolayı kullanımından kaçınılmasına bağlı olarak iyot alımı da azalmaktadır. Böylece tamamlayıcılarla alınan iyodun arttırılması guatrı önlemeye yardımcı olmaktadır(Anon, 2006). Birçok besinde iyot içeriği miktarı, besinin yetiştiği bölgedeki toprağın mineral içeriğine göre değişir. Deniz ürünleri iyot bakımından oldukça zengindir çünkü deniz hayvanları iyodu deniz suyundan vücutlarına alabilmektedirler. Bazı deniz otları iyot bakımından oldukça zengindir(Reilly, 2004).
Fosfor: Normal besin tüketimiyle fazlasıyla sağlanır ve kolay emilir. Böylece tamamlayıcılarla alınmasına gerek yoktur. Tamamlayıcılar genellikle tavsiye edilen dozun %5 kadarını içerirler(Anon, 2006).
Potasyum: Sodyumun etkilerinin yükseltilmesi ve kan basıncının dengelenmesine yardımcı bir mineraldir(Anon. 2006). Potasyum bakımından en zengin gıdalar sebze ve meyvelerdir. Değişik toprakların mineral içeriklerindeki çeşitlilikten dolayı bitkiler de mineral içerikleri bakımından farklılıklar gösterebilir(Baysal, 1999).
Plazmadaki potasyum derişiminin anormal miktarlarda az olmasında hipoklemi denilen durum oluşmaktadır, genellikle aşırı miktardaki potasyum kayıplarından dolayı meydana gelmektedir. Ayrıca uzun süre kusma, bazı diüretikleri kullanma, bazı böbrek hastalıklarında veya metabolizmanın bozulması gibi durumlarda da potasyum kaybı oluşmaktadır. Besinsel olarak potasyumun düşük seviyede alınması genellikle hipoklemiye yol açmaz fakat yapılan son araştırmalar potasyumun beslenmede yetersiz alınımının bazı kronik hastalıklara yakalanma riskini artırabileceğini göstermiştir(Reilly, 2004).
Bakır: Sağlıklı bireylerde vücuda alınan bakırın yaklaşık olarak %3060’ı emilmektedir. Besin maddelerinde yaygın olarak bulunmasından dolayı bakır yetersizliği insanlarda çok sık görülen bir durum değildir. Fakat bakır yetersizliği çok ciddi sonuçlar doğurabilir(Reilly, 2004). Bakır eksikliğinin en bilinen klinik
durumu anemidir ve bu aneminin demir eksikliğiyle bir ilgisi olmamakla birlikte bakır takviyesi alınarak tedavi edilebilmektedir. Bakır eksikliği aynı zamanda nötrofil(nötropeni) olarak bilinen beyaz kan hücrelerinin sayısının çok düşük değerlere düşmesi ile de sonuçlanabilmektedir. Bu durumda vücudun hastalıklara karşı direnci düşer. Bakır alımı eksik olan erken doğan bebeklerde ve küçük çocuklarda osteoporoz ve kemik gelişiminde bazı anormallikler riski bulunmaktadır.
İnek sütü bakır açısından fakirdir ve sadece inek sütüyle beslenen bebek ve çocuklarda bakır eksikliği daha sık gözlenmektedir(Baysal, 2002).
Selenyum: Selenyumun insan vücudunda anahtar role sahip olduğunun önemi son yıllarda anlaşılmıştır. Bitkisel besinlerdeki selenyum miktarı yetiştikleri toprak ve iklim özelliklerine göre değişmektedir. Tahılların yanı sıra fındık, fıstık gibi kabuklu yiyecekler de selenyum açısından iyi kaynaklardır. Selenyumun başlıca kaynakları tahıllar, et ve balıktır. Sebzemeyveler ve süt ürünleri selenyumun fakir kaynaklarındandır(Reilly, 2004). Selenyum, antioksidant olarak E vitamini ile birlikte hücrelerin oksidasyona karşı korunmasında, kanser, kalp hastalıkları ve diğer sağlık sorunlarının önlenmesinde yardımcıdır. Hücre çoğalmasına yardım eder. Göz, kalp, karaciğer, saç ve tırnak sağlığı için vazgeçilmez bir elementtir(Baysal, 1999).
Erkeklerin selenyuma kadınlardan daha çok ihtiyaç duydukları düşünülmektedir. Erkeklerde bulunan selenyumun yarısı üreme sisteminde bulunur ayrıca selenyum dokuların elastikiyetinin korunması için önemlidir(Baysal, 2002).
Selenyum besinlerden veya diğer kaynaklardan yüksek oranlar da alındığında vücutta toksik etkiler gösterebilmektedir. Hangi miktarlarda ne gibi kötü etkilerin ortaya çıkabileceği kesin olmamakla birlikte selenyum insan vücudunda diğer elementlerle de etkileşime girdiği için fazlalığından dolayı meydana gelenden farklı belirtiler ortaya çıkabilir. Görme, kas ve kalp ile ilgili sorunlar, diş çürümeleri, ağızda kötü bir tat ve koku oluşumu, deride, saçta ve tırnakta değişiklikler görülebilir. Fazla alımı sürdüğü takdirde ateş, iştahsızlık, sindirim sistemi
bozuklukları, karaciğer ve dalak hasarı, sinir sisteminde istem dışı hareketler gibi sorunlar yaşanabilir(Reilly, 2004).
2.2.2. Bitkisel Tamamlayıcılar
Botanikal tamamlayıcılar için temel kaynak olan bitkiler, binlerce organik bileşimin birleşmesinden oluşmuş kompleks organizmalardır(Mc Kenna, 2002). Doğa yüzyıllardan beri medikal ajanların kaynağı olmuştur. İnsanlar sağlıklarını korumak amacıyla tedavi edici bitkileri tarihin her döneminde kullanmışlardır. Bitkilerin geleneksel ilaçlarda kullanılması, modern ilaçların doğal kaynaklardan ayrılmasıyla modern ilaçların oluşmasında temel oluşturmuştur(Lewis, EvlinLewis, 2003).
Bitkisel veya diğer doğal ürünler ile tamamlayıcılara olan rağbet her geçen gün artmaktadır. Bitkisel ürünlerin kullanımını öngören araştırmaların sayısı da gün geçtikçe artmaktadır. Bitkisel terapi yeni değildir. Çoğu kültür, hastalık tedavisi veya sağlığın sürdürülmesi için bitki(bazı hayvansal ürünlerin de) kullanımında çok eski geleneklere sahiptirler. İnsanlar arsasındaki doğal ürünlerin kimyasal ve sentetik olanlardan daha iyi olduğuna olan inanç bitki endüstrisinin gelişmesinde etkili olmuştur(Insel, Turner, Ross, 2003).
Bitkisel tamamlayıcılar genellikle kapsül ve tablet, ekstre, toz, kurutulmuş bitkiler, hazır çay, takviye edilmiş yiyecek, bitkisel ürünlerin kombinasyonu, krem, merhem veya yağ şeklinde kullanılmaktadır. Bireylerin istenen sonuçları sağlamak için alması gereken tamamlayıcı türü ve doğru miktar bireyler arası farklılıklara bağlı olarak değişmektedir(Mindell, 2003).
İnsanlar bitkileri ilaç olarak kullandıklarında, bitkilerde bulunan bir veya daha fazla biyolojik aktif bileşimler tarafından terapik yararlılık sağlamasına ilgi duymuşlardır. Bitkilerin ilaç olarak kullanılması ilave besinsel destek sağlayabilir fakat onları tüketmek için genellikle bu bir neden değildir(Mc Kenna, 2002).
Bitkiler yapılarında vitamin, mineral, karbonhidrat, yağ ve proteinler gibi temel besin öğelerini bulundurmanın yanında tedavi amacıyla kullanılan eterli uçucu yağlar, alkaloitler, tanenler gibi etken maddeleri de içermektedirler. Bu maddeler savunma gücünü ve organların işlevlerini arttırarak veya iyileşme sağlayarak organizmadaki belirli bazı işlevlerin yerine getirilmesine katkıda bulunmaktadırlar(Eröztürk, 2001).
Bazı tamamlayıcı üreticileri, fiyat ve pazarlama oranını artırmak için popüler besin öğelerini ve bitkileri ürünlerine eklemektedirler. Bu durumda ilaçlar medikal olmayan karışımların az da olsa bir miktarını içermektedirler. Bu eklenen besin öğelerinin miktarlarını görmek için eklenebilecek olan standart miktarlarla karşılaştırılması gerekmektedir(Stewart, 2006). Önemli olan diğer bir konu da tedavi edici ilacın hangi yöntemle hazırlandığıdır. Doğru bitki seçimiyle birlikte iyi hazırlama yönteminin de seçilmesi gerekir(Eröztürk, 2001).
Posa: Posa besinlerin dış kısımlarında bulunur ve tam olarak tüketilen besinler posa açısından büyük avantaj sağlar. Soya posası tamamlayıcıları düşük glisemik indeksli olup diabet hastalarında olumlu etkilere sahiptir. Aynı şekilde kurubaklagiller de posa içeriklerinden dolayı benzer etkileri göstermektedirler(Jamison, 2003).
2.2.3. Prebiyotikler Ve Probiyotikler
Probiyotikler, intestinal mikrobiyal dengeyi geliştirerek düzenleyen ve protein olmayan mikroorganizmalardır. Prebiyotikler ise kolon bakterilerinin sayı ve etkililiklerini arttırmada önemli rol alan ve sindirilmeyen karbonhidratlardır. Yoğurt, ayran, peynir, kefir gibi besinler probiyotik içeren kaynaklardır. Laktuloz, inülin, fruktooligosakkaritler, galoktooligosakkaritler birer prebiyotik olmakla birlikte enginar, pırasa, kuşkonmaz, kereviz, muz, soğan gibi posalı besinler iyi kaynaklardandır. Anne sütü hem probiyotik hem de prebiyotik kaynağı olan
koruyucu özelliği yüksek bir besindir. Vücuda prebiyotiklerin alınması probiyotiklerin etkisini arttırmaktadır. Ayrıca probiyotiklerin etkili olabilmesi için bağırsak mukoza reseptörlerine tutunmaları gerekmektedir. Antibiyotikler, stres, diyet özellikleri gibi çevresel faktörler mikrofloranın yapısını değiştirebildiği gibi mikroflorayı olumsuz olarak da etkileyebilir. Bu nedenle probiyotikler düzenli olarak alınmalıdır(Akman, Yağcı, 2002).
2.3.Tamamlayıcı Kullanımının Sağlık İçin Olumlu Sonuçları
Hastalık riskini azaltmak ve sağlığı sürdürmek farklı besinlerden besin öğelerini sağlamakla olur. Vitamin ve mineral takviyelerinin alımı hastalık riskini azaltmaya yardımcı olabilir(Sadovsky, 2003).
Deneysel araştırmalarla, takviye olarak alınan kalsiyumun osteoporoz riskini, E vitamininin kolon kanseri riskini, folik asidin kardiovasküler hastalıkları, C vitamininin mesane kanseri riskini azaltmakla ilişkili olduğu ortaya konulmuştur(Neuhouser ve Ark. 1999). Kadınlar tarafından folik asit kullanımı nöral tüp defektini, E vitamini alımı prostat kanseri ve kardiovasküler hastalıkları, selenyum ise çeşitli kanserleri önleyebilmektedir(Sadovsky, 2003). Diğer taraftan A vitamininin aşırı dozlarda alımı, fetüste bilişsel bozukluk riskini arttırmaktadır(Neuhouser ve Ark. 1999). Ayrıca, beta karotenin farmakolojik dozları sigara kullanıcıları gibi yüksek risk gruplarında akciğer kanseri riskini arttırdığı ortaya çıkarılmıştır(Sadovsky, 2003). Bütün bu çalışmalar vitamin ve mineral tamamlayıcılarını kullanmanın sağlığı hem olumlu hem de olumsuz olarak etkilediğini göstermektedir(Neuhouser ve Ark. 1999).
B12 vitamini sadece hayvansal kaynaklarda bulunduğu için katı vejetaryen
olarak beslenen bireyler bu vitamini tamamlayıcılardan almak zorundadırlar. Yetersizlik anemi ve kaslar ile sinirlerde problemlere öncülük etmektedir. Bireyler bir multivitamin alıyorlarsa bu onların B12 vitamini ihtiyaçlarının bir kısmını karşılar.
ortalama birey için formüle edilmiştir ve ortalama birey vejetaryen olarak düşünülmemiştir. Ayrıca antibiyotik, laksatif ve diüretikleri kullanan bireylerde bu ilaçlar besin öğelerinin emilimini olumsuz etkilemektedir. Düzenli olarak bu ilaçları kullanan bireylerin diyetisyen veya sağlık uzmanı kontrolünde gerekli miktarları diyetlerine eklemeleri gerekmektedir(James, 2003).
Balık yağı; kalp, beyin, cilt, kemikler ve immün sistem için oldukça yararlıdır. Yetişkinler günde 2 kez en az 1.5g balık yağı almalıdır. Kadınların ağır menstrual kanama geçirdikleri dönemlerde demir tamamlayıcısı alımı kaybolan demiri tamamlar (Mast, 2006).
Sebze ve meyvelerde bulunan antioksidant vitamin ve mineraller ile fitobesin öğeleri katarakt ve yine gözde lekeli yıpranma riskini azaltmaya yardımcı olmaktadır. Antioksidan vitaminler ve çinko fazla miktarlarda alınırsa yaşla ilgili gözdeki lekesel yıpranmaların ilerlemesini ertelemektedir. Yapılan bazı araştırmalarda C ve E vitaminlerinin kataraktın ilerlemesine ve gelişmesine karşı koruyucu olduğu ortaya konulmuştur(Neville, 2004).
Ginko, ginseng gibi bitkiler çok sık kullanılmakla birlikte çok az miktarlarda terapik yararlılık göstermişlerdir(Mast, 2006).
2.4. Tamamlayıcıları Kullanmanın Sakıncalı Yönleri
Dünyada yaygın olarak bitkisel ilaçları içeren alternatif tıp ve tamamlayıcılar kullanılmaktadır. Bu bitkisel ilaçlar diğer ilaçlarla etkileşime girebileceği gibi yan etkilere de sahip olabilmektedir. Ancak birçok ülkede bitkisel ilaçlar denetim altına alınmamıştır. Bu nedenle insanlar içeriklerine göre ne aldıklarını, doz ve içeriğin etkisini tam olarak bilme yollarına sahip olmamaktadırlar(Ingersoll, 2005; Gagnier ve Ark, 2006). Bitkilerin terapik yararlılıkları hakkında araştırmalar yapılmıştır
ancak bitkiilaç etkileşimi hakkında bilimsel verilerin bulunmaması insanları farklı sorunlara maruz bırakmaktadır(Shan, 2005).
Benzer şekilde bazı hastalar, vitamin ve mineral takviyelerini hastalıkların önlenmesi veya sağlıklarını düzeltmek ümidiyle aşırı miktarlarda almaktadırlar. Diğer taraftan sağlıklı bireylerin günlük multivitamin alımları dengelenmiş diyet için tavsiye edilenden daha fazla olabilmektedir. Bazı vitaminlerin yüksek dozları özellikle düzenli olarak kullanıldığında toksik etki gösterebilmektedir. Aynı şekilde tamamlayıcılarla alınan minerallerinde yüksek dozları toksik etkiye sahip olabilmektedir(Wooltorton, 2003). Böylece yetersizliği önlemek için gereken düzey ile toksik etkinin oluşumu için gereken düzey arasında doz artışı ilişkisi vardır(Combs,1998). Bazı tamamlayıcıların yüksek dozlarını sağlık uzmanlarının tavsiyesini almadan veya reçetesiz olarak kullanmak belirli problemleri de beraberinde getirmektedir. Bir besin öğesi yüksek dozda olmasından dolayı ilaç gibi işlev görebilir(Insel, Turner, Ross, 2003).
Vitaminlerin toksik etki göstermelerini birkaç faktör etkileyebilir. Uzun süre kullanıma maruz kalma, dozların kullanım sıklığı, bireyin genel sağlık durumu ile besin ve ilaçların potansiyel etkileri bu faktörlerden bazılarıdır(Combs, 1998). Besin öğesibesin öğesi, Besin öğesiilaç ve diğer etkileşimler sağlığı etkilediği gibi bir besin öğesini veya besinin yoğunluğu diğerlerinin metabolizmasını veya emilimini de etkileyebilir(Anon, 2004). Bu durumda bazı besin öğelerinin aşırı alımı diğer besin öğelerinin yetersizliğini doğurabilmektedir. Özellikle demir, kalsiyum, çinko, bakır gibi tamamlayıcı minerallerin yüksek dozları diğerlerinin emilimine müdahale edebilir(Insel, Turner, Ross, 2003).
Yüksek beta karoten alımı, sigara içen bireylerde akciğer kanserine, çok fazla demir alımı konstipasyona, demir zehirlenmesine ve kalp hastalıkları riskinin artmasına neden olabilmektedir(Stewart, 2006). Yine yüksek dozlarda A vitamini alımı karaciğer anormallikleri riskini, kalça kırıkları ve doğum kusurları riskini arttırabilmektedir(Crandall, 2004).
Aşırı çinko alımı bakır emiliminin yavaşlamasına ve bağışıklık sisteminde azalmaya yol açabildiği gibi, çok fazla E vitamini alımı kanama problemleri riskini arttırabilmektedir. Yine aşırı K vitamini alımı coumadinin kan inceltici etkisini azaltabilmektedir(Stewart, 2006). Suda çözünen vitaminlerden B6 vitamininin fazla
alımı sinir hasarlarına neden olabilmektedir. C vitaminin yüksek dozları ishale neden olabilir(Insel, Turner, Ross, 2003). Aşırı dozlarda alınan selenyum da zararlı etkilere sahiptir(Stanfield, Hui, 2003).
Çoğu multi tamamlayıcılar bor ve vanadyum gibi iz mineral olmayan maddeleri; soya, istiridye gibi besin ekstraklarını hatta ginko, ginseng gibi bitkilerde dâhil olmak üzere diğer maddeleri de içermelerine karşın bu maddelerle ilgili açık bir şekilde yayınlanmış kaynaklar yoktur(Anon, 2004). Diyet tamamlayıcılarını tıbbın bir alternatif formu gibi kullanan bireyler etkili tıp tedavilerini araştırmaktan kaçınabilmektedirler(Williams, 2005).
Şifalı bitkilerin yalnızca doğal maddeler olmaları onların ayırım yapmadan kullanılabileceği anlamına gelmemektedir(Mindell, 2003). Bitkisel tamamlayıcılar, diğer sentetik ilaçlarla kıyaslandığında daha az yan etkiye sahip olsalar da sağlık için olumsuz etki gösterebilen maddelere sahiptirler. Özellikle uzun süreli kullanımda bu etkiler ortaya çıkar. Bilinçli kullanıldığında herhangi bir zararlı etkiye sahip olmayan şifalı bitkiler uzun süreli kullanımlarda mide, bağırsak ve idrar kesesi tahrişlerine neden olabilmektedir. Ayrıca bazı bitkilerin alerjik etki oluşturabildiği yapılan araştırmalarla ortaya konulmuş olsa da belirlenmemiş olan bitkiler de vardır ve insanlarda alerjik tepkilere yol açan bu bitkilerin saptanması oldukça zordur(Eröztürk, 2001).