• Sonuç bulunamadı

Farklı kuraklık tiplerinde ekmeklik buğday genotiplerinin fizyolojik, morfolojik, verim ve kalite özellikleri yönüyle ıslahta kullanılabilecek uygun parametrelerin belirlenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Farklı kuraklık tiplerinde ekmeklik buğday genotiplerinin fizyolojik, morfolojik, verim ve kalite özellikleri yönüyle ıslahta kullanılabilecek uygun parametrelerin belirlenmesi"

Copied!
326
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ FEN BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

FARKLI KURAKLIK TĠPLERĠNDE EKMEKLĠK BUĞDAY GENOTĠPLERĠNĠN FĠZYOLOJĠK, MORFOLOJĠK, VERĠM VE KALĠTE ÖZELLĠKLERĠ YÖNÜYLE ISLAHTA

KULLANILABĠLECEK UYGUN PARAMETRELERĠN

BELĠRLENMESĠ

Ramazan AYRANCI DOKTORA TEZĠ

Tarla Bitkileri Anabilim Dalını

Aralık-2012 KONYA Her Hakkı Saklıdır

(2)
(3)
(4)

iv

ÖZET

DOKTORA TEZĠ

FARKLI KURAKLIK TĠPLERĠNDE EKMEKLĠK BUĞDAY GENOTĠPLERĠNĠN FĠZYOLOJĠK, MORFOLOJĠK, VERĠM VE KALĠTE ÖZELLĠKLERĠ YÖNÜYLE

ISLAHTA KULLANILABĠLECEK UYGUN PARAMETRELERĠN BELĠRLENMESĠ

Ramazan AYRANCI

Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Tarla Bitkileri Anabilim Dalı

DanıĢman: Prof. Dr. Bayram SADE Prof. Dr. Süleyman SOYLU

2012, 326 Sayfa Jüri

Prof. Dr. Bayram SADE Prof. Dr. Süleyman SOYLU

Prof. Dr. Aydın AKKAYA Prof. Dr. Ali TOPAL

Yrd. Doç. Dr. Mehmet HAMURCU

Bu çalışmanın amacı, Orta Anadolu Bölgesi‟nde farklı bitki gelişme dönemlerinde görülebilen kuraklık tiplerinin modellendiği kontrollü tarla şartlarında, ekmeklik buğday genotiplerinin verim, fenolojik, morfolojik, fizyolojik ve kalite özellikleri yönüyle tepkilerinin değerlendirilerek, farklı kuraklık tiplerinde kullanılabilecek en etkili seleksiyon parametrelerinin belirlenmesidir.

Çalışma, Konya ilinde 2009-2010 ve 2010-2011 yetiştirme yıllarında yağmur korunakları altında, tesadüf blokları deneme planında bölünmüş parseller düzenlemesinde, dört tekerrürlü; ana parsellerde kuraklık uygulamaları (K1: Bölgenin uzun yıllar ortalamasını temsil eden genel kuraklığı, K2: Sapa kalkma başlangıcı - başaklanma başlangıcı dönem kuraklığı, K3: Başaklanma başlangıcı - çiçeklenme sonu dönemi kuraklığı, K4: Tane doldurma dönemi kuraklığı, K5: Tam sulu koşullar) ve alt parsellerde 10 adet ekmeklik buğday genotipi (Karahan 99, Bayraktar 2000, Gerek 79, Dağdaş 94, Bezostaja 1, Göksu 99, Konya 2002, BDME 09/1 K, BDME 09/2 K ve 08-09 KEBVD 24) kullanılarak yürütülmüştür. Araştırmada, genotiplerin verim ve verim unsurları, morfolojik, fenolojik, fizyolojik ve kalite özelliklerinin farklı dönemlerdeki kuraklığa tepkileri değerlendirilmiş; bu özelliklerin kuraklığa dayanıklılık parametreleri ile ilişkileri incelenmiştir.

Çalışmada tane verimi, kuraklık uygulamalarında 577.1 kg/da (K3) ile 811.1 kg/da (K5) arasında ve genotiplerde 568.6 kg/da (Göksu 99) ile 755.2 kg/da (Konya 2002) arasında değişmiştir. Kuraklık uygulamalarının ortalaması olarak, sulu uygulama ile karşılaştırıldığında K1, K2, K3 ve K4 uygulamalarında tane verimleri sırasıyla % 15.3, 16.6, 28.8 ve 23.7 oranında azalmıştır. Verim unsurları da kuraklık uygulamalarından farklı şekillerde etkilenmiştir. Kuraklık hassasiyet indeksi (KHİ) değerleri 0.674 (Dağdaş 94) -1.919 (Göksu 99) arasında değişmiştir. BDME 09/1K ve BDME 09/2K genel adaptasyon yeteneği en yüksek stabil genotipler olarak belirlenmiştir. Göksu 99 tüm kurak stresi konularında en düşük verim düzeyine sahip olmuştur. Morfolojik özellikler genel olarak kuraklık stres uygulamalarından negatif yönde etkilenmiştir. Kurak stresi altında, genotiplerin kurağa adaptasyonuna üst boğum uzunluğu, bitki boyu, bayrak yaprak boyu ve mumsuluk daha çok katkıda bulunmuştur. Fenolojik özelliklerden başaklanma süresi, çiçeklenme ve fizyolojik olum süresi kuraklık uygulamalarının hepsinde verimle negatif ilişkili bulunurken, erken dönemde toprak yüzeyini kapatma,

(5)

v

tane dolum süresinin uzunluğu ve verim arasında pozitif korelasyon katsayıları belirlenmiştir. Fizyolojik özelliklerden düşük bitki örtüsü sıcaklığı, bayrak yaprak klorofil içeriği, stoma iletkenliği, yüksek yaprak nispi su içeriği (YNSİ) ve düşük yaprak nispi su kaybı (YNSK) genotiplerin kurağa adaptasyonunu daha çok desteklemiştir. Translokasyon kapasitesi kuraklıkla pozitif, bayrak yaprağın yeşil kalma süresi ile negatif ilişkili bulunmuştur. Kalite özelliklerinden protein içeriği, kuru gluten oranı ve mini SDS sedimentasyon hacmi kurak stresi altındaki uygulamalarda artış gösterirken; bin tane ağırlığı ve hektolitre ağırlığı azalmıştır. Kuraklık genel olarak ekmeklik buğday genotiplerinin kalitesini artırıcı yönünde etkilemiştir.

Bu çalışmada, kurak stresi altında ekmeklik buğday genotiplerinde kuraklığa adaptasyonu desteklediği belirlenen bu özellikler, farklı gelişme dönemlerinde etkili olan kuraklık tipleri için toleranslı genotip geliştirmek amacıyla, seleksiyon parametresi olarak kullanılabilir nitelikte görülmüştür.

(6)

vi

ABSTRACT

Ph.D THESIS

DETERMINATION OF YIELD, PHYSIOLOGICAL, MORPHOLOGICAL AND QUALITY PARAMETERS IN BREAD WHEAT GENOTYPES

TO BE USED IN DIFFERENT DROUGHT TYPES

Ramazan AYRANCI

THE GRADUATE SCHOOL OF NATURAL AND APPLIED SCIENCE OF SELÇUK UNIVERSITY

THE DEGREE OF DOCTOR OF PHILOSOPHY IN DEPARTMENT OF FIELD CROPS

Advisor: Prof. Dr. Bayram SADE Prof. Dr. Süleyman SOYLU

2012, 326 Pages

Jury

Prof. Dr. Bayram SADE Prof. Dr. Süleyman SOYLU

Prof. Dr. Aydın AKKAYA Prof. Dr. Ali TOPAL

Assist. Prof. Dr. Mehmet HAMURCU

The aim of this study was to determine the most efficient selection parameters to be used for different drought types evaluating the yield, phenologic, morphologic, physiologic and quality responses of wheat genotypes under controlled field conditions which resembled drought types exist in different plant stages in the Central Anatolia Region.

This study was conducted using split-plot design in randomized complate block design with four replicates, five drouhgt treatments (D1: the general drought that represent the long term drought in region, D2: the initiation of stem elongation – the initiation of heading stage, D3: the initiation of heading – the finaly of flowering stage, D4: grain filling period, D5: full irrigation) as the main plots, and ten bread wheat genotypes (Karahan 99, Bayraktar 2000, Gerek 79, Dağdaş 94, Bezostaja 1, Göksu 99, Konya 2002, BDME 09/1 K, BDME 09/2 K ve 08-09 KEBVD 24) as the subplots under rain shelter in 2009-2010 and 2009-2010-2011 plant growing seasons in Konya. In this study, It was evaluated the responses to drought of the yield and yield component, phenologic, morphologic, physiologic and quality characteristics in different plant stages in bread wheat genotypes; otherwise, It was investigated the correlation with drought tolerance parameters between these characteristics.

Results showed that grain yield values varied from 577.1 (D3) to 811.1 kg/da (K5) under drought treatments, and from 568.6 (Göksu 99) to 755.2 kg/da (Konya 2002) among genotypes. If compared to the means of drought treatments with irrigated treatment, the grain yields of genotypes under D1, D2, D3 and D4 treatments were reduced in proportion as 15.3, 16.6, 28.8 and 23.7 % respectively. Yield components also were effected in different ways under drought stress treatments. DSI values which calculated for the grain yield of genotypes ranged between 0.674 (Dağdaş 94) – 1.919 (Göksu 99). BDME 09/1K and BDME 09/2K were varieties which has to wide adaptation and stability. Göksu 99 had at least grain yield levels in all drought stress conditions. Morphological characteristics generally were effected as negative under drought stres treatments. Under drought stress, some morpholojical parameters such as peduncle lenght, plant height, the length of flag leaf and the waxy of flag leaf stalk contributed to drought adaptation of genotypes more than the other. Phenological properties such as heading, flowering

(7)

vii

and physiological maturity time were negatively correlated with all of the drought treatments; whereas, there was a positive correlation between early ground cover, grain filling period with grain yield.It was found that physiological properties such as lower canopy temparature, the chlorophyll content of flag leaf, stomatal conductance, higher relative water content (RWC), lower relative water loss (RWL) and translocation capacity were positively, but negatively correlated flag leaf duration with grain yield under different drought conditions. Protein content, dry gluten content and mini SDS sedimentation volume showed increase in tratments under drought stress; but, thousand grain weight and hectoliter weight were reduced by drought stress according to irrigated conditions.

In this study, the selection parameters which determined that It was positively correlated with grain yield under drought conditions, DSİ, Stability coefficient, RWC and RWL can use for the selection of genetic material in wheat improvement programes for drought tolerance in different drought types. Key words: Drought, physiology, quality, selection parameter, wheat

(8)

viii

ÖNSÖZ

Buğday, dünyada gıda güvenliğinin sağlanmasındaki vazgeçilmez rolü, adaptasyon sınırlarının genişliği, kolay ve uzun süre muhafaza edilebilmesi ve taşıdığı birçok özellikleri nedeniyle stratejik bir serin iklim tahılıdır. Dünyada ve Ülkemizde genellikle yağmura bağımlı alanlarda yetiştirilen buğdayın verimini sınırlayan en önemli çevresel stres faktörü kuraklıktır. Buğday üretiminde kuraklığın etkisinin azaltılmasında uygun yetiştirme tekniklerinin kullanılması yanında, kuraklığa toleranslı çeşit geliştirmek de çok büyük öneme sahiptir.

Bu çalışma, kuraklığın buğdaya etkisini çeşitli yönleriyle daha detaylı ortaya koyabilmek, farklı dönemlerde görülebilen kuraklık tipleri için etkili seleksiyon parametrelerini belirlemeye çalışmak ve kurağa dayanıklı buğday geliştirmeye yönelik ülkesel ıslah programına katkıda bulunmak amacıyla, iki yıl süreli bir doktora tez çalışması olarak planlanmıştır. Bu araştırmanın konusunun belirlenmesinde ve çalışmalarımın her aşamasında teşvik ve yardımlarıyla beni yönlendiren çok değerli danışman hocalarım sayın Prof. Dr. Bayram SADE ve Prof. Dr. Süleyman

SOYLU‟ya, bu araştırmanın birinci yıl çalışmalarını 1002 Hızlı Destek Programı

çerçevesinde destekleyen TÜBĠTAK‟a, denemenin gerçekleştirildiği arazinin temini konusunda ve tarla çalışmalarının değişik safhalarında her türlü imkanı sağlayan Bahri

DağdaĢ Uluslararası Tarımsal AraĢtırma Enstitüsü Müdürlüğüne ve tüm emeği

geçenlere en içten teşekkürlerimi arz ederim.

Destekleyen KuruluĢ: Araştırmanın birinci yılını kapsayan “Orta Anadolu‟da

Farklı Kuraklık Tiplerinde Ekmeklik Buğday Genotiplerinin Verim, Fizyolojik, Morfolojik ve Kalite Özellikleri Yönüyle Tepkileri ile Islahta Kullanılabilecek Uygun Parametrelerin Belirlenmesi” başlıklı ve 109O822 nolu proje ile, 1002 Hızlı Destek

Programı kapsamında TÜBĠTAK tarafından desteklenmiştir.

Ramazan AYRANCI KONYA-2012

(9)

ix ĠÇĠNDEKĠLER ÖZET ... iv ABSTRACT ... vi ÖNSÖZ ... viii ĠÇĠNDEKĠLER ... ix SĠMGELER VE KISALTMALAR ... xi 1. GĠRĠġ ... 1 2. KAYNAK ARAġTIRMASI ... 3 3. MATERYAL VE YÖNTEM ... 26 3.1. Materyal ... 26 3.1.1. Bitkisel Materyal ... 26

3.1.2. Deneme Yeri ve Özellikleri ... 28

3.2. Yöntem ... 32

3.2.1. Deneme Deseni ... 32

3.2.2. Araştırmanın Yürütülmesinde Yapılan İşlemler ... 33

3.2.3. Araştırmada İncelenen Özellikler ... 37

4. ARAġTIRMA SONUÇLARI VE TARTIġMA ... 49

4.1. Tane Verimi ... 49

4.1.1. Kuraklık Hassasiyet İndeksi (KHİ) ... 58

4.1.2. Verim Stabilitesi ... 60

4.2. Verim Unsurları ... 64

4.2.1. Metrekaredeki sap sayısı ... 64

4.2.2. Metrekarede fertil başak sayısı ... 70

4.2.3. Fertil sap oranı ... 76

4.2.4. Başak uzunluğu ... 82

4.2.5. Başakta başakcık sayısı ... 87

4.2.6. Başakcıkta tane sayısı ... 93

4.2.7. Başakta tane sayısı ... 98

4.2.8. Başakta tane ağırlığı ... 104

4.2.9. Biyolojik verim ... 110

4.2.10. Hasat indeksi ... 115

4.3. Verim ve Verim Unsurlarının Kuraklık Parametreleri ile İlişkisi ... 121

4.4. Morfolojik Parametreler ... 130

4.4.1. Bitki boyu ... 130

4.4.2. Üst boğum uzunluğu ... 135

4.4.3. Bayrak yaprak boyu ... 140

4.4.4. Bayrak yaprak eni ... 143

4.4.5. Bayrak yaprak alanı ... 148

(10)

x

4.4.7. Bayrak yaprak kınında mumsuluk ... 154

4.4.8. Bayrak yaprak kıvrılması ... 156

4.4.9. Bayrak yaprak dikliği ... 157

4.4.10. Başakta kılçık uzunluğu ... 159

4.5. Morfolojik Özelliklerin Kuraklık Parametreleri ile İlişkisi ... 164

4.6. Fenolojik Parametreler ... 171

4.6.1. Erken dönemde toprak yüzeyini kapatma ... 171

4.6.2. Başaklanma süresi ... 173

4.6.3. Çiçeklenme süresi ... 179

4.6.4. Fizyolojik olum süresi ... 183

4.6.5. Tane doldurma süresi ... 189

4.7. Fenolojik Özelliklerin Kuraklık Parametreleri ile İlişkisi ... 194

4.8. Fizyolojik parametreler ... 200

4.8.1. Yaprak nispi su içeriği ... 200

4.8.2. Yaprak nispi su kaybı ... 210

4.8.3. Bitki örtüsü sıcaklığı ... 220

4.8.4. Bayrak yaprak klorofil içeriği ... 228

4.8.5. Bayrak yaprak yeşil kalma süresi ... 233

4.8.6. Translokasyon kapasitesi ... 238

4.8.7. Stoma iletkenliği ... 244

4.9. Fizyolojik Özelliklerin Kuraklık Parametreleri ile İlişkisi ... 250

4.10. Kalite parametreleri ... 259

4.10.1. Protein oranı ... 259

4.10.2. Kuru gluten oranı ... 265

4.10.3. Mini SDS sedimentasyon değeri ... 268

4.10.4. Bin tane ağırlığı ... 274

4.10.5. Hektolitre ağırlığı ... 280

4.11. Kalite Özelliklerinin Kuraklık Parametreleri ile İlişkisi ... 285

5. SONUÇLAR VE ÖNERĠLER ... 292

5.1. Sonuçlar ... 292

5.2. Öneriler ... 304

KAYNAKLAR ... 307

(11)

xi

SĠMGELER VE KISALTMALAR

Kısaltmalar

BB: Bitki Boyu

BBS: Başakta Başakcık Sayısı BCTS: Başakcıkta Tane Sayısı BKU: Başakta Kılçık Uzunluğu BS: Başaklanma Süresi

BTA: Başakta Tane Ağırlığı BTA: Bin Tane Ağırlığı BTS: Başakta Tane Sayısı BU: Başak Uzunluğu BV: Biyolojik Verim BYA: Bayrak Yaprak Alanı BYB: Bayrak Yaprak Boyu BYD: Bayrak Yaprak Dikliği BYE: Bayrak Yaprak Eni

BYK: Bayrak Yaprak Kıvrılması BYKİ: Bayrak Yaprak Klorofil İçeriği BYKM: Bayrak Yaprak Kınında Mumsuluk

B-YNSİ: Başaklanma dönemi Yaprak Nispi Su içeriği B-YNSK: Başaklanma dönemi Yaprak Nispi Su Kaybı BYR: Bayrak Yaprak Rengi

BYYKS: Bayrak Yaprak Yeşil Kalma Süresi ÇS: Çiçeklenme Süresi

EDTYK: Erken Dönem Toprak Yüzeyini Kapatma E-YNSİ: Erken dönem Yaprak Nispi Su İçeriği E-YNSK: Erken dönem Yaprak Nispi Su Kaybı FSO: Fertil Sap Oranı

Hİ: Hasat İndeksi

HLA: Hektolitre Ağırlığı

K1: Uzun yıllar ortalamasını temsil eden genel kuraklık

K2: Sapa kalkma başlangıcı – başaklanma başlangıcı dönem kuraklığı K3: Başaklanma başlangıcı – çiçeklenme sonu dönem kuraklığı K4: Tane doldurma dönemi kuraklığı

K5: Tam sulu koşullar KGO: Kuru Gluten Oranı

KHİ: Kuraklık Hassasiyet İndeksi BÖS: Bitki örtüsü Sıcaklığı LSD: Least Significant Difference MFBS: Metrekarede Fertil Başak Sayısı MSS: Metrekarede Sap Sayısı

NDVI: Normalized Difference Vegetation Index PO: Protein Oranı

Sİ: Stomal İletkenlik TDS: Tane Dolum Süresi TK: Translokasyon Kapasitesi ÜBU: Üst Boğum Uzunluğu ZD: Zadoks Skalası

(12)

1. GĠRĠġ

Çevresel stres faktörlerinden kuraklık, dünyada ve ülkemizde yağışa bağımlı tarım alanlarının büyük bir bölümünde bitkisel üretimi sınırlayan en önemli faktördür. Ülkemizde yetiştirilen buğdayın büyük bir kısmı (% 80) yağışa bağımlı (kuru tarım) tarım yapılan alanlarda yetiştirilmektedir. Bunun büyük bir bölümünü ise Orta Anadolu ve Geçit Bölgeleri oluşturmaktadır. Bu bölgede verimi etkileyen unsurların başında yetersiz yağış miktarı ve yağışın yetişme periyodu içindeki düzensiz dağılımı gelmektedir. Bu durum, kuraklığın şiddetine ve dağılımına bağlı olarak % 40-65‟lere varan verim kayıplarına neden olabilmektedir (Öztürk, 1999a).

Farklı gelişme dönemlerindeki kuraklığın, buğdayda verimi oluşturan unsurları nasıl ve ne ölçüde etkilediğinin daha iyi anlaşılması ve bunları değerlendirebilecek uygun parametrelerin belirlenmesi, ekolojik koşulları belli olan bir bölgeye, hakim kuraklık tipine göre, daha iyi adapte olabilecek ve daha yüksek verimli genotiplerin ıslahında ilerlemeler sağlamasına ve daha yüksek başarılara ulaşılmasına yardımcı olabilecektir. Ülkemizde yürütülmekte olan ülkesel ekmeklik buğday ıslah programlarında, kuraklığa toleranslı çeşit geliştirmede kullanılan tarla (tane verimi ve morfolojik karakterler gibi) ve laboratuar (kalite özellikleri gibi) kaynaklı parametrelerle belirli bir genetik ilerleme kaydedilmiştir. Fakat gelinen nokta, tatmin edici görülmemekte ve yeni yaklaşımların geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Üstelik son yıllarda kuraklık tipinde önemli değişkenlikler yaşanmakta, kuraklığa dayanıklılıkta yıllardır kullanıla gelen erkencilik, birçok yılda kurağa dayanıklılık mekanizması olarak yetersiz kalmakta ve bu sebeple yeni gelişmiş parametrelere olan ihtiyaç açıkça kendisini göstermektedir (Sade, 2008). Kuraklığa ve yüksek sıcaklığa toleranslı çeşit geliştirmede, erkencilik, tane verimi gibi birincil karakterlere dayalı yapılan seleksiyonların yeterince etkili olamayacağı, fizyolojik karakterler gibi ikincil karakterlere dayalı dolaylı seleksiyon kriterleri ile desteklenmesi gerektiği yönünde ıslahçılar arasında ortak bir kanaat oluşmuştur.

Bu çalışma, ekonomik ve stratejik bir öneme sahip olan buğday ıslahında, buğdayın kurak koşullara adaptasyonunu artıran ikincil karakterler üzerinden yapılan seleksiyon ve bu karakterlerin hedef bitkiye kazandırılması yoluyla birincil karakterlerde genetik ilerleme sağlayarak, ülkesel ekmeklik buğday ıslah programlarına yeni bir dinamizm kazandırmayı amaçlamaktadır. Bu amaçla, Orta Anadolu Bölgesinde farklı bitki gelişim dönemlerinde görülebilen kuraklık tiplerinin modellendiği bu

(13)

çalışmada; kontrollü tarla şartları altında 10 ekmeklik buğday genotipinin, farklı bitki gelişim dönemlerindeki kuraklık stresine, verim, fenolojik, morfolojik, fizyolojik ve kalite özellikleri yönüyle tepkileri değerlendirilmiş; bu özelliklerin kuraklığa dayanıklılık parametreleri ile ilişkileri incelenmiş ve farklı kuraklık tipleri için kullanılabilecek en etkin seleksiyon parametreleri belirlenmeye çalışılmıştır.

(14)

2. KAYNAK ARAġTIRMASI

Duwayri (1984) kurak şartlar altında yetiştirilen buğdayın tane verimi ve verim unsurları üzerine bayrak yaprak ve kılçığın etkisini belirlemek amacıyla yaptıkları bir çalışmada, bayrak yaprak ve kılçığın ayrı ayrı bitkiden uzaklaştırıldığı uygulama ile ikisinin birlikte bitkiden uzaklaştırıldığı uygulama kontrol olarak kullanılmıştır. Bu çalışmada elde edilen sonuçlara göre, Bayrak yaprağın uzaklaştırıldığı (% 10.7), kılçığın uzaklaştırıldığı (% 15.9) ve her ikisinin birlikte bitkiden uzaklaştırıldığı (% 21.9) uygulamalar tane verimini önemli bir şekilde azaltmıştır. Bitki başına tane sayısındaki azalma ise sırasıyla % 11.1, 11.3 ve 11.2 olmuştur. Tane ağırlığındaki azalma ise, kılçık uzaklaştırılmasında % 5.2 ve her ikisinin birlikte uzaklaştırılmasında % 11.3 oranında gerçekleşmiştir. Çalışılan özelliklerin hiç birisi için genotip x muamele interaksiyonu tespit edilmemesine rağmen, kurak şartlara adapte olan lokal çeşitlerin tane verimleri, kılçığın uzaklaştırılması ile diğer genotiplerden daha fazla etkilenmiştir.

Blum ve ark. (1989a) İsrail‟de kuzey Negev Çölü‟nden yerel buğdayların kurağa tepkilerini araştırmak amacıyla yürüttükleri araştırmada, 68 yerel çeşidi, iki farklı kuraklık rejimi, bir optimum koşullar ve bir de yağmur korunağı altında kontrollu çevre şartlarında; biyomas, tane verimi ve verim komponentleri, hasat indeksi, bitki fenolojisi, bitki örtüsü sıcaklıkları, kimyasal bitki kurutucularıyla tane ağırlığı kaybı, PEG ile uyarılmış kuraklık stresi ile büyüme azalması, ozmatik düzenleme gibi özellikleri çeşitli denemelerle değerlendirmişlerdir. Araştırma sonuçlarına göre, yerel çeşitler arasında tüm kurağa tepki parametreleri için önemli farklılıklar belirlenmiştir. Kardeşlenmeden sonraki artan kurak stresi altında yerel çeşitler arasında tane verimindeki varyasyon, birim alanda başak sayısı tarafından geniş bir şekilde etkilenmiştir. Tane ağırlığının stres altındaki yerel çeşitler arasında verim varyasyonuna çok az bir katkısı olmuştur. Araştırmacılar bunun, uzun boylu (131 cm) yerel çeşitlerin kurak stresi altında sap rezerv mobilizasyonu tarafından tanenin büyümesini mükemmel bir şekilde desteklemesinden kaynaklanmasına bağlamışlardır. Yerel çeşitlerde bitki örtüsü sıcaklığı ile verimin kurak koşullarda negatif korelasyon verdiğini, geç çiçeklenme özelliğinin verimde düşüşe neden olduğunu bildirmişlerdir.

Blum ve ark. (1989b) kuraklığa dayanıklılık için bir seleksiyon indeksi olarak, kurak stresi altında bitki örtüsü sıcaklığını kullanmanın yararı ve değişik nem koşulları altında bitki örtüsü sıcaklığı ile verim stabilitesi arasındaki ilişkiyi değerlendirmişlerdir.

(15)

Bu amaçla 1986/87 ve 1987/88 yıllarında sırasıyla 68 ekmeklik buğday ve 17 makarnalık buğday genotipi test edilmiştir. Bütün materyal, tam sulu veya sezonun ilerlemesi ile artan nem stresi uygulanan, bir yağmur korunağı altında yetiştirilmiştir. Çalışmada tane verim stabilitesi, stresli ve stressiz çevreler arasında verim farklılığından elde edilen kuraklığa hassasiyet indeksi (KHİ) her genotip için tahmin edilmiştir. Elde edilen bu stabilite değerleri, her genotip için nispi su stresini ifade eden kurak stresi altında öğle vakti ölçülen bitki örtüsü sıcaklıkları ile karşılaştırılmıştır. Her iki yılda KHİ ve bitki örtüsü sıcaklıkları arasında pozitif korelasyon (0.64, P<0,01) bulunmuştur. Bu çalışmada, stres altında oransal olarak daha fazla verim kaybeden, daha büyük su stresi altında da bu eğilimi sürdüren ve öğlen vaktinde orta yükseklikte bitki örtüsü sıcaklık değerleri veren genotiplerin “kurağa hassas” olduğu belirtilmiştir. Bu sonuçların, kurağa dayanıklılık için seleksiyonda bir parametre olarak bitki örtüsü sıcaklığını kullanmaya devam etmenin yanı sıra, kurak stresi altında verim stabilitesinin değerlendirilmesi için iki farklı ve iyi tanımlanmış su rejimlerinin kulanılması gerektiğini desteklediği ifade edilmiştir.

Ritchie ve ark. (1990) sera koşullarında, tane doldurma döneminde kuraklık stresi uygulanmış ve iyi sulanmış TAM W-101 (kurağa dayanıklı) ve Sturdy (kurağa hassas) çeşitlerinde oransal nem içeriği ve gaz değişim parametrelerini karşılaştırmak amacıyla yürüttükleri çalışmada; hem sulu hem de kuraklık stresi koşullarında TAM W-101 çeşidinin yüksek oransal nem içeriğine ve fotosentez aktivitesine sahip olduğunu ve bunların bu çeşidin kuraklığa dayanıklılığını sağlayan parametreler olabileceği belirtilmiştir.

Richards (1992) yarı bodur ve uzun boylu çeşitlerin kardeş hatları üzerinde bodurluk geninin kurak koşullarda verimde düşüşe neden olup olmadığını araştırmak amacıyla Avustralya‟da yürüttüğü çalışmada; Rht1 veya Rht2 geninin bitki boyunda % 23 oranında azalmaya neden olduğunu, en yüksek verimin 70–100 cm boyundaki hatlardan elde edildiğini, kısa boylu hatların uzun boylulara göre daha yüksek verim verdiğini, boydaki her 10 cm‟lik artışa karşılık hasat indeksinin % 3.7 azaldığını, bitki boyundan ziyade başaktaki tane sayısının kuraklığa daha hassas olduğunu, başaktaki tane sayısı ile bin tane ağırlığı arasındaki ilişkide telafi mekanizmasının etkili olduğunu, başaktaki tane sayısı ve bin tane ağırlığının verimle pozitif korelasyon verdiğini bildirmiştir.

Van Oosterom ve Acevedo (1993) Suriye‟de 1989 yılında iki farklı bölgede çevre ve fenolojinin arpanın gelişim ve verimi üzerine olan etkilerini araştırmak

(16)

amacıyla yaptıkları çalışmada; yaprakların yeşil kalma süreleri, özgül yaprak alanı ve bitki büyüme hızlarını erkenci, orta erkenci ve geççi çeşitlerde karşılaştırmışlardır. Çalışmada orta erkenci çeşitlerin erkenci çeşitlere göre daha uzun yaprak yeşil kalma süresine sahip olurken, en uzun yeşil kalma süresinin geççi çeşitlerde olduğunu ve bunun verimle zayıf korelasyon verdiğini, geççi çeşitlerin düşük bitki gelişme hızı ve düşük verim verdiğini, orta erkenci çeşitlerin geççi çeşitlere göre daha yüksek bitki gelişme oranı verdiğini ama erkenci çeşitlerden daha yüksek verim vermediğini, sonuç olarak yüksek bitki gelişme hızına ve yaprakların daha uzun yeşil kalma sürelerine sahip erkenci çeşitlerin bölge için uygun olacağını bildirmişlerdir.

Collaku (1994) Cezayir‟de 1989–1991 yılları arasında kurak koşullarda kurmuş olduğu tarla denemelerinde, F5 kademesindeki materyalde verim, verim komponentleri, bitki boyu ve hektolitre ağırlıklarının kalıtımını araştırmıştır. En yüksek kalıtımın bitki boyunda, tane ağırlığında ve başak boyunda olduğunu, kuraklık yüzünden başaktaki tane sayısında ise kalıtımın düşük olduğunu ve hiç birinin tek başına verimi açıklamaya yetmediğini bu nedenle verim indeksi hesabında hepsinin bulunması gerektiğini bildirmiştir.

Sadıq ve ark. (1994) Pakistan‟ın Tandojam bölgesinde 1988-89 yıllarında yürüttükleri araştırmada, tarla şartlarında çeşitli derecelerde kuraklık stresinin oluşturulduğu farklı toprak suyu seviyelerinde, kurak stresi altında buğdayın tane verimini detaylı şekilde ifade eden genotipik farklılıkları açıklamak için, 21 ticari çeşit ve ileri hat değerlendirilmiştir. Bu çalışmayla araştırmacılar, kurak toleransı ve kurağa hassasiyeti göstermek için, tane verimi ve verime dayalı indisler üzerine veriler ortaya koymuşlardır. AZS-4 genotipi kurağa toleranslı; AZS-17 ve “Pavon” kurağa hassas olarak tanımlanmıştır. Stres altında yüksek tane veriminin, yüksek verim potansiyeline göre ifade edilerek açıklanabileceğini belirten araştırmacılar çalışmalarında, tane veriminin kurağa toleransın en iyi göstergesi olduğunu ifade etmişlerdir.

Jamal ve ark. (1996) Pakistan‟da 1989-90 yıllarında iki yıl süreyle farklı gelişme dönemlerinde (kardeşlenme, sap uzaması, gebecik ve başaklanma dönemi) buğdayın su stresine tepkilerini araştırdıkları çalışmada, stres uygulanan parseller gerektiğinde demir kafesler üzerine yerleştirilen polietilen örtü ile korunmuştur. Tane verimi, sap verimi, hasat indeksi ve tanede protein oranının incelendiği bu araştırmada; tane veriminin bütün gelişme dönemlerinde su stresi ile önemli derecede azaldığı, ancak maksimum azalmanın başaklanma dönemi kuraklığında görüldüğü belirlenmiştir. Çeşitler ve su stresi konuları arasındaki interaksiyon önemli bulunmuş, Kohinoor, bilhassa

(17)

başaklanma dönemi stresinde, su stresine en hassas çeşit olarak belirlenmiştir. Sap verimi sadece sap uzaması dönemindeki su stresi tarafından azaltılmış; hasat indeksi tüm stres konularında önemli derecede azalmış; tane protein oranı ise tam tersine su stresi ile artmıştır.

Blum ve Pnuel (1998) 12 ekmeklik buğday çeşidini toplam yağış miktarının 230 ile 755 mm arasında değiştiği 16 değişik bölgede verim stabilitesi ve bazı parametreler açısından test amacıyla yetiştirmişlerdir. Düşük yağışların olduğu bölgelerde kuraklık stresinin sapa kalkma döneminde oluştuğunu, tane doldurma süresinde ise stres oluşmadığını, yağıştaki farklılığın verimdeki ve verim komponentlerindeki farklılıkların % 75‟ini açıkladığını, en fazla etkilenen komponentin başakta başakcık sayısı olduğunu, bunu kardeşlerin hayatlarını devam ettirme oranının takip ettiğini, başakcıktaki tane sayısının telafi edici özellik olarak önemli olduğunu, çeşitler arasındaki verim farklılıklarının oluşmasında ozmotik düzenleme, yüksek sıcaklık toleransı ve bitki örtüsü sıcaklığının etkili olduğunu, translokasyon kapasitesinin etkili olmadığını, 300 mm yağışın altındaki bölgelerde ve verimin 350 kg da-1‟ den az olduğu durumlarda

erkenciliğin verimle korelasyon verdiğini, erkencilik, ozmotik düzenleme ve yüksek sıcaklık toleransının bütün çeşitlerde korelasyon verdiğini, sonuç olarak ozmotik düzenlemenin sapa kalkma ve başaklanma döneminde yani daha erken dönemde ölçülmesi durumunda kurağa dayanıklılık için bir gösterge olabileceğini bildirmişlerdir. Fischer ve ark. (1998) Meksika‟da 1962 - 1982 yılları arasında ıslah edilmiş 8 adet yarı bodur ekmeklik buğday çeşidini sulanır ve optimum koşullarda 6 yıl süre ile yetiştirmişler, 3 yıl süre ile de fizyolojik parametreleri ölçmüşlerdir. Stoma iletkenliği, maksimum fotosentez hızının ve bitki örtüsü sıcaklığı ile atmosfer sıcaklığı arasındaki farkın 3 yıllık ortalamalarının 6 yıllık verim ortalaması ile istatistiki olarak anlamlı (r= 0.94) korelasyon verdiğini, C13 izotop farklılığının verim ilerlemesi ile pozitif olarak ilişkili olduğunu, buna karşın bayrak yaprak alanı, yaprak özgül ağırlığı, azot içeriği ve klorofil içeriği, tane doldurma dönemindeki bitki büyüme oranı gibi özelliklerin genetik verim ilerlemesiyle bir ilişki vermediğini, sonuç olarak bitki örtüsü sıcaklığının potansiyel seleksiyon parametresi olabileceğini bildirmişlerdir.

Hafid ve ark. (1998) Kuzey Afrika‟da 1995-1996 yetiştirme periyodlarında 6 adet yazlık makarnalık buğdayda dört farklı sulama rejiminde fotosentetik aktivite, CO2

değişim oranları, oransal nem içerikleri, stoma iletkenliği gibi fizyolojik parametrelerin kuraklıkla ilişkilerini araştırdıkları çalışmada; fotosentez etkinliğinde stoma iletkenliğinin azalmasından kaynaklanan bir düşüş olduğunu, kuraklığa dayanıklı çeşit

(18)

belirlemede etkili faktörlerin CO2 değişim oranına düşük hassasiyet, net CO2 alımının

bitki su kaybına oranı, oransal nem içeriği, stoma drenci ve kurak koşullardaki yüksek ozmotik düzenleme olabileceğini belirtmişlerdir.

Kalaycı ve ark. (1998) tarafından yürütülen Orta Anadolu koşullarında kurağa dayanıklı buğday genotiplerinin belirlenmesi ve morfolojik ve fizyolojik parametrelerin geliştirilmesi konulu bir araştırmada, kuraklığın meydana geliş zaman ve şiddetine göre farklı parametrelerin kurağa dayanıklılıkla farklı ilişki verdiğini belirlemişlerdir. Bu araştırma sonuçlarına göre; Orta Anadolu koşullarında en stabil verime sahip çeşitlerin Gerek 79, Bolal 2973 ve Dağdaş 94 olduğu, normal düzeydeki kuraklıklarda, morfolojik parametrelerin özellikle bitki boyu ve yaprak eninin dayanıklılığı belirleyici en önemli unsurlar olduğu (uzun boylu ve dar yapraklı çeşitler bu tür orta düzeyli kuraklıklara daha dayanıklı bulunmuştur); sıcaklık stresi ile birlikte gelen aşırı kuraklılık hallerinde, fizyolojik parametrelerin özellikle doku toleransı ve yüksek sıcaklıkta yaprak su tutma kapasitesi önemli olmuştur. Bunların yanında çimlenme devresindeki kurağa dayanıklılık testi, kuraklık nedeniyle turgor kapasitesinde daralma gibi parametrelerin de özellikle aşırı kuraklılık streslerinde önemli parametreler olduğu gözlenmiştir. Geç dönem kuraklık streslerinde, erkenciliğin (bir kaçış mekanizması olarak) etkili olduğu; verim unsurları arasında ise en önemlisinin birim alandaki fertil başak sayısı olduğu, dane doldurma süresinin dane doldurma hızından daha önemli olduğu belirlenmiştir.

Sımane ve ark. (1998) Etiyopya‟da makarnalık buğday çeşitleri ile kurak ve optimum koşullarda yürüttükleri tarla ve sera denemelerinde oransal büyüme hızı, verim ve verim komponentlerini karşılaştırmışlardır. Oransal büyüme hızlarının çeşitler arasında varyasyon gösterdiğini, kurağa dayanıklı çeşitlerin optimum koşullarda yüksek, stres koşullarında ise düşük büyüme hızına sahip olduğunu, uzun vejetasyon döneminin tane doldurma süresinin kısalması ile ilişki verdiğini, metrekarede başak sayısı ile verim arasında pozitif bir ilişki bulunmasına karşın başakta tane sayısı ve tane ağırlığı ile dolaylı olarak negatif korelasyon verdiği, tane doldurma süresinin çeşitler arasında farklılık gösterdiği ve verim üzerinde büyük etkisi olduğu, düşük oransal büyüme hızı, uzun tane doldurma süresi ile birlikte başaktaki yüksek tane sayısının kuraklığa dayanıklılık kriteri olarak kullanılabileceği sonucuna varmışlardır.

Frederick ve Bauer (1999) fizyolojik olgunlaşma süresinin, başaklanma tarihi, tane büyüme hızı ve tane doldurma süresi tarafından kontrol edildiğini; bunun yanında, tane doldurma süresi, bitki sağlığı ve besin durumu, asimilatlar için depolanacak yer ihtiyacı ve hava sıcaklığı gibi faktörler tarafından belirlendiğini ifade etmişlerdir.

(19)

Başaklanmadan sonraki koşullar tarafından belirlendiği için, tane doldurma süresi üzerine, endosperm hücreleri ve burada oluşan nişasta granüllerinin büyüklüğü, tanenin elde edilebilir asimilatlardan yararlanma kapasitesinin de etkili olduğu belirtilmiştir.

Öztürk (1999a) Erzurum‟da kuraklığın kışlık buğdayın gelişmesi ve verimine etkisini araştırmak amacıyla, 1996-97 ve 1997-98 yıllarında parsel örtüleri kullanarak yürüttüğü araştırmada, kuraklığın Doğu-88 kışlık buğday çeşidinin gelişmesi ve verimine etkisini incelemiştir. Sulu koşullar (SK), kuru koşullar (KK), fide tabanında 2. boğumun görüldüğü dönemden süt olum dönemi başlangıcına kadarki süreci kapsayan erken kuraklık (EK), süt olum dönemi başlangıcından hasat dönemini kapsayan geç kuraklık (GK) ve tam kuraklık (TK) uygulamalarını içeren bu araştırma sonuçlarına göre, EK uygulaması SK uygulamasına göre birim alandaki tane sayısının % 44.4, 1000 tane ağırlığının % 6.9, tane veriminin ise % 40.6 oranında azalmasına neden olmuştur. GK yeşil dokulardaki yaşlanmayı hızlandırmayla ilişkili olarak daha kısa yeşil alan süresi (27.5), daha düşük 1000 tane ağırlığı (3.8 g) ve tane veriminde azalma (% 24.0) ile sonuçlanmıştır. TK, SK‟a göre birim alandaki tane sayısını % 54.9, tane ağırlığını % 19.9, tane verimini ise % 65.6 oranında azaltmıştır. Tane verimindeki varyasyon esas olarak uygulamaların birim alandaki tane sayısı üzerindeki etkisinden kaynaklanmıştır. EK başlıca birim alandaki tane sayısını, GK ise tane ağırlığını sınırlamıştır. EK‟ın tane verimine olumsuz etkisi GK‟a göre daha fazla olmuştur.

Öztürk (1999b) tarafından Erzurum‟da ekmeklik buğday genotiplerinde kurağa dayanıklılığı araştırmak amacıyla 1995-96 ve 1996-97 yıllarında yürütülen bir çalışmada, 26 buğday genotipi yaprak nispi su içeriği (YNSİ), yaprak nispi su kaybı (YNSK) ve kurağa duyarlılık indeksi (KDİ) parametreleri temel alınarak, kurağa dayanıklılık yönünden değerlendirilmiştir. Kurağa dayanıklılık parametreleri yönünden buğday genotipleri arasında önemli farklar bulunmuştur. Genotiplerin kuru koşullardaki YNSİ % 74.0-81.6, YNSK 0.391-0.636 g/g/s, KDİ değerleri ise 0.59-1.59 arasında değişmiştir. Yüksek YNSİ, düşük YNSK ve KDİ değerleri nedeniyle, Dağdaş-94, Doğu-88, Haymana-79 ve Yayla-305 çeşitlerinin, öteki genotiplere kurağa daha dayanıklı oldukları saptanmıştır. Buna karşılık Bezostaja- 1, Karasu- 90, SXL/VEE “S”, Turkey-13 ve Tir buğdayı ise kurağa en duyarlı genotipler olarak tanımlanmıştır.

Rashid ve ark. (1999) Macaristan koşullarında 12 yazlık buğday çeşidinde sulu ve kuru koşullarda bitki örtüsü sıcaklıklarını ölçmüşler, kurak koşullarda ölçülen bitki örtüsü sıcaklığı ile verim ve kurak hassasiyet indeksi arasında istatistiki olarak önemli

(20)

korelasyonlar bulmuşlar ve bitki örtüsü sıcaklığının kurağa dayanıklı çeşit geliştirmede seleksiyon kriteri olabileceğini bildirmişlerdir.

Abayomi ve Wright (1999) yazlık ekmeklik buğday çeşitlerinin değişik dönemlerinde uyguladıkları kuraklık stresinin büyüme, verim ve verim komponentleri üzerine olan etkilerini araştırmışlardır. Bu çalışmada; erken dönemde oluşan kuraklık stresinin etkisinin az olduğunu, bitkinin yeniden toparlanmasının geç döneme göre daha iyi olduğunu, bu dönemde oluşan kuraklığın kardeşlenmeyi azalttığını ama sulama sonrası geç dönem kardeşlenmenin bunu telafi ettiğini, başaklanma öncesi oluşan kuraklığın fertil başak sayısını ve başakcıkta tane sayısını azalttığını ve bunun verimi önemli ölçüde düşürdüğünü, çeşitler arasında verim ve verim stabilitesi açısından farklılık olduğunu, en büyük verim düşüklüğünün ise tane doldurma döneminde oluşan kuraklık sonucunda olduğunu bildirmişlerdir.

Borrell ve ark. (2000) Avustralya‟da 8 adet hibrit sorgum çeşidi ile tane doldurma döneminde yaprakların yeşil kalma sürelerinin verime olan etkisini araştırmışlardır. Araştırıcılar sulu koşullarda yetişen bitkilerde yaprakların yeşil kalma sürelerinin verime herhangi bir etkisi olmazken, kurak koşullarda yaprakların uzun süre yeşil kalmasının toplam biyoması ve tane verimini olumlu yönde etkilediğini belirtmişlerdir.

Duggan ve ark. (2000) Kanada‟da verim komponentleri arasındaki ilişkilerin verim stabilitesinin ne kadarını açıkladığını belirlemek amacıyla, 5 kışlık kırmızı sert ekmeklik buğdayı 15 tarla denemesinde 1989–1991 yılları arasında test ettikleri araştırmada; kurak koşullarda çeşitler arasındaki verim farkının oldukça az olduğunu, başaktaki yüksek tane sayısı ile birlikte yüksek kardeşlenmenin düşük stres koşullarında adaptasyon için önemli olduğunu, erken dönemde fazla kardeşlenmenin geç dönemdeki kuraklıktan dolayı ölümler nedeniyle kurak koşullarda avantaj olmadığını, kardeş ölüm potansiyeli yüksek olan çeşitlerde besin deposu kapasitesinin sınırlandırılması nedeniyle verimde düşüşe neden olabileceğini, bu nedenle kardeşlerin hayatlarını devam ettirebilme kabiliyetlerinin kurak koşullarda verim stabilitesini belirlemede önemli bir faktör olduğunu belirtmişlerdir.

Dencic ve ark. (2000) Yugoslavya‟da 30 ekmeklik buğday çeşidi ve değişik ülkelerden topladıkları 21 yerel popülasyonu optimum ve kurak koşullarda bitki boyu, başaktaki steril başakcık sayısı, başakta başakcık sayısı, başakta tane sayısı, başakta tane ağırlığı, bin tane ağırlığı ve verim açısından karşılaştırdıkları çalışmada; başakta tane sayısı, başaktaki tane ağırlığı, bin tane ağırlığı ve verimin, kuraklığa bitki

(21)

boyundan ve başaktaki başakcık sayısından daha hassas olduğunu, çeşitlerin verimlerinin kuraklık ve optimum koşullarda yerel popülasyonlardan daha iyi olduğunu, analiz edilen parametrelerle verim arasında optimum koşullarda bir ilişki bulunamadığını, kurak koşullarda ise başaktaki tane sayısı ile pozitif ilişki verdiğini belirlemişlerdir.

Subhani ve Chowdhry (2000) kurak stresi ve normal şartlarda ekmeklik buğdayda korelasyon ve path katsayısı analizi üzerine yaptıkları araştırmada, sulu koşullarda, bitki başına tane verimi ve bayrak yaprak alanı, bayrak yaprak özgül ağırlığı, bitkide kardeş sayısı, üst boğum uzunluğu, başak boyu, başakta tane sayısı, 1000-tane ağırlığı, ana sap tane ağırlığı, bitki biyoması ve hasat indeksi arasında olumlu ve önemli korelasyonlar belirlenmiştir. Başaklanma süresi ve bitki başına verim arasında negatif ve önemli korelasyon tespit edilmiştir. Kurak stresi şartlarında ise, tane verimi ile bayrak yaprak alanı, bayrak yaprak özgül ağırlığı, bitki boyu, üst boğum uzunluğu, başak boyu, başakta tane sayısı, 1000-tane ağırlığı, ana sap tane ağırlığı, bitki biyoması ve hasat indeksi arasında pozitif ve önemli ilişkiler belirlenmiştir. Başaklanma süresi sulu şartlara benzer şekilde, tane verimi ile olumsuz ve önemli korelasyona sahip olmuştur.

Gupta ve ark. (2001) iki buğday çeşidi ile kuraklık stresinin değişik gelişme dönemlerinde etkilerini araştırmak amacıyla yaptıkları çalışmada, tane doldurma dönemi başlangıcında oluşan kuraklığın kuru madde ağırlığında, tane sayısında, hasat indeksinde ve verimde düşüşe neden olduğunu, buna karşın sapa kalkma döneminde oluşan kuraklığın bitki boyunda ve kardeş sayısında azalmaya neden olduğunu bildirmişlerdir.

Guttieri ve ark. (2001) ABD‟nin Idaho eyaletinde 1995 ve 1996 yıllarında, yazlık buğdayda tane verimi ve kalite parametrelerinin iki su stres rejiminde oransal hassasiyeti belirlemek amacıyla yürüttükleri araştırmada, su stresi altında yazlık buğday kalite parametrelerinin stabilitesi ile tane verimi ve verim unsurlarının stabilitesini karşılaştırmalı olarak değerlendirmişlerdir. Şiddetli kuraklığın etkisini belirlemek için on altı adet yazlık buğday çeşidinin kullanıldığı çalışmada, tane verimi ve verim unsurları, un proteini, un ekstraksiyonu, hamur özelliklerini incelemişlerdir. Araştırma sonuçlarına göre, su stresi çeşitlerin verimini farklı ve önemli şekilde etkilemiştir. Genel olarak nem eksikliği ile uyarılan verim azalması esas olarak tane ağırlığındaki azalma sebebiyle olup, özel çeşitlerin verimi üzerine nem eksikliğinin etkileri yaygın bir şekilde başakta tane sayısı üzerinden olmuştur. Verim için kuraklığa hassasiyet indeksleri çeşit

(22)

verim potansiyelleriyle ilişkili bulunmuştur. Orta düzeydeki nem seviyesi tarafından verim azalması ile şiddetli nem açığı tarafından oluşturulan verim azalmasının tahmininin yapılamayacağı belirtilmiştir. Un ekstraksiyonu ve miksograf pik zamanı üzerine kuraklık şiddetinin etkisi çeşitlere göre değişiklik göstermiştir. Kurak stresi başlangıçtaki noodle (şehriye) parlaklığını azaltmış ve sarılığını artırmıştır. Test ağırlığı ve un ekstraksiyonuna ait KHİ ile tane verimine ait KHİ ilişkili bulunmuştur. Bu yüzden, kurak stresi altında verim stabilitesine dayanarak kuraklığa toleranslı şeklinde tanımlanan genotipler, stabil test ağırlığı ve un ekstraksiyonuna sahip genotipler olarak tanımlanmıştır.

Güler (2001) tarafından Ankara‟da 1993-1995 yılları arasında ekmeklik buğdayın farklı gelişme dönemlerindeki su stresinin bazı kalite özelliklerine etkilerini belirlemek amacıyla yürütülen çalışmada, Bezostaja 1, Gün 91 ve Gerek 79 ekmeklik buğday çeşitleri kullanılmıştır. Çeşitlerin belirli gelişme dönemlerindeki su stresine ilişkin sulama uygulamaları; bitkilerin tüm gelişme dönemlerinde stressiz (S1), tane dolumu döneminde stresli (S2), başaklanma öncesinde stresli (S3), sapa kalkma döneminde stresli (S4) ve bitkilerin tüm gelişme dönemlerinde stresli (S5) olmak üzere yapılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, ele alınan kalite özellikleri bakımından çeşitler ve su stresi konuları arasında istatistiki farklılıklar belirlenmiştir. Kalite özelliklerine ilişkin en yüksek değerler genellikle bitkilerin tüm gelişme dönemlerinde stressiz olduğu uygulamalar ile tane dolumu döneminde stresli olduğu uygulamalarda elde edilmiştir. En düşük değerler ise, bitkilerin tüm gelişme dönemlerinde stresli olduğu uygulamalarda elde edilmiştir. Kalite özelliklerine ilişkin en yüksek değerler genellikle Bezostaja 1 çeşidinden elde edilmiştir.

Talbert ve ark. (2001) Amerika‟da 12 yazlık buğday melezinden elde edilen 50 adet F3 seviyesindeki ıslah materyalinde başaklanma tarihi ile fizyolojik olgunluk dönemi arasındaki süre açısından genetik varyasyonu belirlemek amacıyla yaptıkları çalışmada, tane protein kapsamının, başaklanma tarihinin ve bin tane ağırlığının kalıtımının yüksek olduğunu, erken başaklanma tarihi ile birlikte geç fizyolojik olumun uzun tane dolum süresi ile, dolayısıyla verimle alakalı olduğunu, kuru koşullarda erken başaklanma ile yüksek protein arasında pozitif bir ilişki bulunurken, bunun tane doldurmanın yağışlı ve serin olduğu koşullarda düşük protein içeriği ile ilişkili olduğunu bildirmişlerdir.

Merah (2001) Fransa‟da 1995-1997 yılları arasında Akdeniz bölgesinden toplanan 144 makarnalık buğday genotipinde kuraklık göstergesi olabilecek

(23)

parametrelerden oransal nem içeriği ve ozmotik potansiyel ile hasat indeksi ve verim arasındaki ilişkileri belirlemek amacıyla yürüttüğü araştırmada; oransal nem içeriği ile ozmotik potansiyelin Akdeniz bölgesinde kuraklığa dayanıklılık için seleksiyon kriteri olabileceğini bildirmiştir.

Dhanda ve Sethi (2002) Hindistan‟da iki yıl süre ile buğday genotiplerini tam sulanmış, tane doldurma dönemi başında kuraklık ve tane doldurma dönemi sonuna doğru kuraklık uygulanan koşullarda yaprak su tutma kapasitesi, membran stabilitesi, oransal nem içeriği, başaklanma tarihleri açısından inceledikleri çalışmada; genotip x çevre interaksiyonunun önemli olduğunu, parametreler açısından kurak koşullarda farklılıklar oluştuğunu, kuraklığa reaksiyon açısından her çeşit için farklı parametrenin öne çıktığını belirtmişlerdir.

Cseuz ve ark. (2002) Macaristan‟da buğday ıslah programında tarla koşullarında kuraklığa dayanıklı hatların seleksiyonunda kullanılabilecek olan translokasyon kapasitesi ve bayrak yaprağı oransal nem içeriklerini karşılaştırdıkları araştırmada, bayrak yaprağına tane doldurmanın 14. günü % 2‟lik NaClO3 uygulamışlar ve bu

yapraklarda karbonhidrat ölçümlerinin yanı sıra oransal nem içeriklerini belirlemişlerdir. Oransal nem içeriğinin daha çok kütikula dayanıklılığı ile alakalı olduğunu, bu nedenle diğer parametrelerle ilişki vermediğini, translokasyon kapasitesinin ise seleksiyon kriteri olarak kullanılabileceğini ama yine de morfololojik parametrelerin seleksiyonda hala önemli olduğunu bildirmişlerdir.

Motzo ve Giunta (2002) kılçıksızlığın makarnalık buğdayın yakın izogenik hatlarında tane verimi ve tane ağırlığına etkilerini belirlemek amacıyla yürüttükleri çalışmada, buğdayda kılçıkların uzunluğuna bağlı olarak başağın yüzey alanının % 36-59 oranında artış gösterdiğini, böylece kılçıkların tane verimine % 10-16‟lık bir katkı sağladığını vurgulamışlardır.

Royo ve ark. (2002) İspanya‟da 25 makarnalık buğday çeşidi ile iki farklı bölgede yürüttükleri çalışmada, regresyon analizi sonucunda karbon izotop tekniğinin genotopik varyasyonla en iyi ilişkiyi verdiğini, bunu bin tane ağırlığının takip ettiğini, bitki örtüsü sıcaklığının ise zayıf ilişki gösterdiğini bildirmişlerdir.

Koç ve ark. (2003) Çukurova Bölgesinde 6 adet eski ve 6 adet yeni makarnalık çeşidinin net fotosentez hızları arasındaki farklılıkları belirlemek amacıyla yürüttükleri araştırmada, tane doldurmadan önceki toplam biyomasın, bayrak yaprak fotosentez hızının ve yeşil kalma süresinin verimle ilişkili olduğunu belirlemişlerdir.

(24)

Garcia del Moral ve ark. (2003) İspanya‟da 8 değişik bölgede 2 yıl süre ile 10 makarnalık buğdayın kuraklık ve yüksek sıcaklık streslerinde verim stabilitesi üzerine yürüttükleri çalışmada; kurak koşullarda verime en büyük katkıyı başaktaki tane sayısının sağladığını, tane doldurma döneminin serin olduğu bölgelerde bu etkinin kaybolduğunu, buna karşın sıcak koşullarda m2‟de başak sayısının başaktaki tane sayısı

ve bin tane ağırlığı üzerine olumsuz etki yaptığını belirtmişlerdir.

Kazmi ve ark. (2003) Pakistan‟ın Rawalakot bölgesinde 2000-2001 yıllarında kontrollü şartlar altında yetiştirilen buğdayın verim ve verim unsurları üzerine su stresinin etkilerini araştırmak amacıyla, dört buğday çeşidi (Inqlab 91, Chakwal 97, Rawal 87 ve Kohsar 95) kullanarak, beş farklı sulama seviyesinde ve farklı gelişme dönemlerinde (kontrol, terminal kuraklık, çiçeklenme öncesi kuraklık ve üç farklı sulama seviyesinde çiçeklenme sonrası kuraklık) kuraklığın uygulandığı bir saksı denemesi yürütmüşlerdir. Çalışmada elde edilen sonuçlara göre; buğdayın bayrak yaprak alanı ve üst boğum uzunluğunda kurak altında % 36 ile 14 arasında değişen oranlarda önemli bir azalma belirlenmiştir. Verimde azalma, stresin şiddetine bağlı olarak, üçüncü sulama seviyesinde % 40‟a kadar ulaşmıştır. Buğdayda nem için kritik devrenin ekimden 60 gün sonra başladığı, başaklanma dönemini içine alan 90 günlük sürenin daha önemli olduğu sonucu çıkarılmıştır. Genotipler arasında Inqlab 91 kuraklığa daha toleranslı bulunmuş ve kurak alanlara önerilmiştir.

Kimurto ve ark. (2003) Kenya‟nın Njoro bölgesinde 1998 ve 1999 yıllarında yağmur korunağı altında yürüttükleri araştırmada, fide döneminde (70 mm), kardeşlenmede (82 mm), başaklanmada (94 mm) ve tane doldurmada (106 mm) damlama sulama uygulayarak oluşturdukları dört farklı kontrollü kuraklık uygulamasına, beş ekmeklik buğday çeşidinin (Duma, R748, R830, R831 ve R833) tepkilerini incelemişlerdir. Kontrol sulama rejimi olarak tüm dönemlerde 118 mm sulama uygulanan bu çalışmada, her sezonda verim ve verim unsurları arasındaki farklılık önemli bulunmuştur. Fide ve kardeşlenme dönemlerinde uygulanan erken kuraklık süreci bitki boyunda, kardeş ve fertil kardeş sayısında önemli azalmaya sebep olmuştur. Ancak, başaklanma ve tane doldurmadan olgunluğa kadar olan kuraklıklar, kontrolle karşılaştırıldığında başak uzunluğunda (% 16,9), başakta başakcık sayısında (% 14,3), bin tane ağırlığında (% 22,4) azalma ve başakta steril çiçek sayısında (% 28,3) artışa sebep olmuştur. En yüksek tane verim kaybı (% 25-67) fide ve generatif dönem (başaklanma ve tane dolum) kuraklıklarında görülmüştür. Çalışmada ön plana çıkan R 748 genotipinin tüm nem rejimleri için tarla denemelerinde şahit çeşit olarak

(25)

kullanılabileceğinin ifade edildiği bu çalışmada, mobil yağmur korunakları kullanılarak oluşturulan kuraklık modellemesiyle, kuraklığa toleranslı çeşitleri seçmenin mümkün olduğu ortaya koyulmuştur.

Yang ve ark. (2003) iki ekmeklik buğday çeşidiyle yaptıkları çalışmada, iki farklı N dozu uygulaması yanı sıra tam sulama ve başaklanmadan 9 gün sonra kuraklığa tabi tutulan bitkilerde bayrak yaprağında; fotosentez etkinliği, klorofil, ABA, Zeatin ve Zeatin riboside ölçümü yapmışlardır. Çalışma sonucunda; bayrak yaprağı fotosentez oranı ve klorofil miktarının kuraklık uygulanan bitkilerde hızlı bir düşüş gösterdiğini, bunun sonucunda kuraklık stresinin yapraklarda sararmayı artırdığını, kuraklığın gövdede bulunan karbonhidratların taneye taşınmasını artırdığını, tane doldurma süresini kısalttığını, bunun yanında tane doldurma oranını artırdığını, yapraklarda ve gövdede ABA konsantrasyonunu artırırken Zeatin ve Zeatin riboside konsantrasyonunu düşürdüğünü, ABA konsantrasyonunun bayrak yaprağı fotosentez oranı ve klorofil içeriği ile istatistiki olarak negatif korelasyon verirken, Zeatin ve Zeatin riboside ile pozitif korelasyon verdiğini, yüksek ABA miktarının trasnlokasyonu ve tane doldurma oranını artırdığını, yapraklara kinetin uygulanmasının ise tam tersi etki yaptığını, ABA ve sitokininin yapraklardaki sararmayı kontrol mekanizmasının içinde yer aldıklarını bildirmişlerdir.

Aydoğan ve ark. (2004) Orta Anadolu‟nun değişik ekolojilerinde ekmeklik ve makarnalık buğday çeşitlerinin tane verimi ve bazı kalite özelliklerini ele aldıkları araştırmada , ekmeklik buğdayda tane verimi çevreler üzerinden ortalama 170 – 394 kg/da arasında değişim gösterirken, kalite özelliklerinde bin tane ağırlığı 29.1 – 34.1 g, hektolitre ağırlığı 76.1 –77.8 kg/hl, protein oranı % 12.8 – 13.1 ve mini SDS sedimentasyon değeri 7.6 – 17.8 ml arasında değişim göstermiştir. Bu çalışmada Karahan 99 çeşidinin, Orta Anadolu bölgesinde yaygın bir şekilde yetiştirilen Gerek 79 çeşidine göre tane verimi ve bazı kalite özellikleri yönüyle daha yüksek performans gösterdiği tespit edilmiştir.

Zarea-Fizabady ve Ghodsi (2004) 20 buğday çeşidinin kurağa dayanıklılığını belirlemek için değişik sulama aralıklarında yaptıkları çalışmada; verimin, toplam biyomasın, m2‟ deki başak sayısının, hasat indeksinin ve bin tane ağırlığının kuraklıkla

negatif olarak korelasyon verdiğini bildirmişlerdir.

Öztürk ve Aydın (2004), Erzurum‟da 1995-96 ve 1996-97 yetiştirme sezonlarında iki yıl süreyle kışlık buğdayda farklı gelişme dönemlerinde (tam sulu (TS), yağmura dayalı (YD), erken su stresi (ESS), geç su stresi (GSS) ve sürekli su stresi

(26)

(SSS)) su stresinin etkisini değerlendirmek için yürüttükleri tarla denemesinde, su stresinin kalite karakterlerinin çoğu üzerinde önemli olarak etkili olduğunu ortaya koymuşlardır. Yetiştirme sezonlarının ortalaması olarak, sulu uygulamayla karşılaştırıldığında SSS, ESS, YD ve GSS uygulamalarında tane verimleri sırasıyla; % 65.5, 40.6, 30.5 ve 24.0 azalmıştır. SSS uygulaması TS uygulaması ile karşılaştırıldığında, tane protein miktarı % 18.1, sedimantasyon hacmi %16.5, yaş gluten miktarı % 21.9 artış göstermiş; fakat 1000 tane ağırlığı 7.5 g azalmıştır. GSS uygulaması TS uygulaması ile karşılaştırıldığında, tane protein miktarı % 8.3, sedimantasyon hacmi % 8.7, yaş gluten miktarı % 10.8 artış göstermiş; 1000 tane ağırlığında ise 3.8 g azalma görülmüştür. ESS ve YD uygulamaları TS uygulaması ile karşılaştırıldığında, sedimentasyon hacmi ve yaş gluten miktarı artmış, fakat 1000 tane ağırlığı azalmıştır. Tane kalitesi üzerine geç dönem stresinin etkisi, erken dönem stresinin etkisinden daha önemli olmuştur. Sonuçlar, nemli toprak şartlarının kışlık buğdayın tane verimi ve tane ağırlığını artırdığı, fakat kalitesini düşürdüğünü göstermiştir.

Verma ve ark. (2004) fotoperiyoda hassas Beaver çeşidi ile hassas olmayan Soissons çeşidinin melezlemesinden oluşan doubled haploid popülasyonda bayrak yaprak sararmasının kuraklıkla ve verimle ilişkisini araştırdıkları çalışmada; değişik çevre koşullarında bayrak yaprağı yeşil kalma süresi ile verim arasında pozitif bir korelasyon olduğunu bildirmişlerdir. Yaprakların yaşlanması (sararması) ile ilgili olarak, kurak stresi ve optimum koşullarda 2B ve 2D kromozomlarında QTL uyumluluğu görüldüğünü ve bu özelliğin yaşlanma esnasında fotosentetik organlardan depo organlarına depo maddelerinin taşınmasını kapsayan kompleks bir genetik mekanizmaya sahip olduğunu bildirmişlerdir.

Larbi ve Mekliche (2004) makarnalık ve ekmeklik buğday çeşitleri ile kurak ve optimum sulu koşullarda yaptıkları araştırmada, çeşitlerin her iki koşuldaki yaprak oransal nem içeriği ile yaprak alanı yeşil kalma süresinin verimle ilişkisini değerlendirmişlerdir. Çalışma sonucunda tam sulama yapılan koşullarda oransal nem içeriği açısından makarnalık ve ekmeklik buğday çeşitleri arasında fark bulunmazken, kuraklık stresinin oluşturulduğu koşullarda makarnalık buğdayın ekmeklik buğdaydan daha fazla su kaybına uğradığını, sulu koşullarda yaprakların yeşil kalma süreleri aynı olurken, kuraklık stresinin oluştuğu durumda sararmanın makarnalık buğdaylarda ekmekliklere oranla daha hızlı olduğunu bildirmişlerdir.

(27)

Taner ve ark. (2004) bazı ekmeklik buğday genotiplerinin Orta Anadolu Bölgesi kuru koşullarında tane verimi stabilitesini belirlemek için yürüttükleri çalışmada, 19 farklı çevrede 10 ekmeklik buğday genotipi kullanmışlar ve tane verimi üzerine genotip x çevre interaksiyonunun etkisini açıklamayı ve stabil genotipleri belirlemeyi amaçlamışlardır. Elde edilen sonuçlara göre, en stabil genotipler Karahan-99 ve Altay-2000 çeşitleri olarak belirlenmiştir. Çevre şartları kötüleştikçe Gerek-79 çeşidi, çevre şartları iyileştikçe ise 2 ve 3 nolu hatlar ön plana çıkmıştır. Araştırmacılar, bu genotipleri ıslah programlarında tane veriminin artırılmasında genetik materyal olarak kullanılması yanında, 2 ve 3 nolu hatları iyi çevreler için çeşit adayı olarak tescile sunmayı uygun bulmuşlardır.

Bahar ve ark. (2005) Çukurova koşullarında 2002-2003 yetiştirme mevsiminde, 6 ekmeklik ve 5 makarnalık buğday genotipi kullanarak, bitki topluluğu sıcaklığı düşüşü (BTSD) ile verim ve verim unsurları arasındaki ilişkileri incelemişlerdir. Bu çalışmada, BTSD, başaklanma başlangıcı - tam çiçeklenme arasındaki dönemde 3 kez ölçülmüş ve sadece son ölçümlerde hem ekmeklik ve hem de makarnalık buğday genotipleri arasında önemli farklılık bulunmuştur. Son ölçümlerde BTSD ekmekliklerde -0.22 ile 0.57, makarnalıklarda 0.63 ile 1.23 oC arasında değişmiş ve sıcak koşullarda makarnalıkların ekmekliklerden daha serin kaldıkları belirlenmiştir. Bu araştırmada, başaklanma döneminde BTSD ile verim arasında ortaya çıkan olumlu ilişki, BTSD‟nün ıslah programlarında seleksiyon kriteri olarak kullanılabileceğini ortaya koymuştur.

Baric ve ark. (2005) kışlık ekmeklik buğday genotiplerinde verim ve kalite üzerine su eksikliğinin etkisini belirlemek amacıyla, yirmi ekmeklik buğday genotipi ile sulu ve kuru şartlarda yürüttükleri araştırmada, bazı genotiplerin ham protein oranları kurak şartlar altında % 14.1 artarken, % 1.51 ile 33.3 arasında değişen oranlarda tane verimi kaybı göstermişlerdir. Tüm genotiplerin ortalaması olarak, kuraklığın özelliklere etkisi farklı şekillerde olmuştur. Buna göre, verim (1.6 t/ha), 1000 tane ağırlığı (5.2 g), ve gluten indeksi (% 4.6) azalmış; ham protein oranı (% 0.6), Zeleni sedimentasyon hacmi (1.2 ml), yaş gluten içeriği (% 2.2) ve Hagberg düşme sayısı (37) artmıştır. Araştırıcılar, stabil verime sahip olan genotiplerin, stres çevrelerinde yüksek protein içeriği ve tatmin edici diğer kalite parametreleri ile güvenli bir üretim için uygun olduğu sonucuna varmışlardır.

Başer ve ark. (2005) Trakya bölgesinde 1998-1999 ve 1999-2000 yıllarında, 8 ekmeklik buğday çeşidi ve 19 ileri ümitvar ekmeklik buğday hattı ile yürüttükleri çalışmada, korelasyon ve path analizine göre, Trakya Bölgesinin yarı kurak alanları için

(28)

her iki dönemde yaprak su tutma yeteneği, tane dolum süresi ve bitkide bayrak yaprağı alanının önemli seleksiyon ölçütleri olduğunu, mumsuluğun tane verimi üzerine olumlu bir etkisinin olmadığını, hatta yarı kurak bölgelerde verimi kısıtlayıcı bir özellik olduğunu bildirmişlerdir.

Kurak koşullarda yapılan seleksiyonda genetik olarak su kaybına karşı korunan bir mekanizmaya doğru kaçış oluşmaktadır. Böyle mekanizmaya sahip bitkide kuraklık stresinde, karakteristik olarak bitki su potansiyelini yüksek düzeyde devam ettirebilme kabiliyeti vardır. Ancak bu olay erken başaklanma, düşük bitki biyoması, dar yaprak alanı veya az kardeşlenme kapasitesini temsil edebilmektedir ki bunlar genelde yüksek verim potansiyelini engelleyen özelliklerdir. Kurağa dayanıklı çeşit geliştirmede teorik olarak yüksek verim potansiyeli ile kuraktan korunma mekanizmasını birleştirmek mümkün gözükmektedir. Bunu başarabilmek için yüksek verim potansiyelini engellemeyen kuraktan korunma özelliklerinin genotiplere aktarılması gerekmektedir. Örneğin yüksek ABA birikimi bölgede kuraklık açısından önemli ise ABA içeriği yüksek bitkide, kuraklığa dayanıklılıkla yüksek verim potansiyelini buluşturmak mümkün gözükmektedir. Diğer bir örnek ise ozmotik düzenlemedir ki yüksek verimi engellemeyen bir özelliktir. Ozmotik düzenleme bitkinin düşük su potansiyeline sahip olduğu koşullarda oransal nem içeriğinin yüksek olmasını sağlamaktadır (Blum 2005).

Gong ve ark. (2005) hibrit ve normal ekmeklik buğday çeşitlerinin tane doldurma döneminde fotosentez hızı ve translokasyonla taşınan karbonhidrat miktarlarını karşılaştırdıkları bir çalışmada, bitki beslenmesini takip etmek için işaretli

14

CO2 kullanmışlardır. Araştırma sonucunda hibrit çeşitte 14CO2‟ün bayrak yaprağına

taşınmasının normal çeşitten daha yavaş olduğunu, tane doldurma dönemindeki bayrak yaprağındaki fotosentez oranının ve klorofil içeriğinin hibrit çeşitte normal çeşide oranla çok daha yavaş düştüğünü, bunun sonucunda tane doldurma süresinin normal çeşide oranla 6 gün daha uzun sürdüğünü, hibrit çeşidin daha düşük hasat indeksine sahip olduğunu, sap kısmında kalan depo karbonhidrat miktarının hibrit çeşitte daha fazla olduğunu, hibrit çeşitte verim potansiyelini artırmak için hasat indeksinin yükseltilmesinin temel amaç olması gerektiğini bildirmişlerdir.

Kimurto ve ark. (2005) Njoro‟da 2001 ve 2002 yıllarında yağmur korunağı altında yürüttükleri araştırmada, modellenen üç nem seviyesinde (210 mm, 240 mm ve 270 mm), on iki ekmeklik buğday genotipini değerlendirmişlerdir. Çeşitler uygulamalara farklı tepkiler göstermiş olup, bunun çeşitlerin transprasyon oranı, hasat indeksi, başakta tane sayısı gibi özelliklerindeki farklılıklarından kaynaklandığı

(29)

belirtilmiştir. Erken fide gücü ve biyomas birikimi kuraklıktan kaçışı sağlamasına rağmen, daha sonra genotipler için gerekli suyun sağlanamaması nedeniyle erken fide dönemi kuraklığından etkilenmiştir. Seleksiyon için tanımlanan diğer özellikler daha uzun bayrak yaprak ve daha fazla vejetasyon süresi olmuştur. Ayrıca adaptif özelliklerin, nem stresi altında, üstün performansa ve seleksiyon sürecine önemli derecede katkı sağladığı, hiçbirinin tek başına üstün genetik materyali güvence altına almaya yeterli gelmeyeceği veya üstün performansı açıklayamayacağı için, verim potansiyeli ve adaptif özelliklerin birleştirilmesi gerektiği tezini kanıtlamaya çalışmışlardır. Seleksiyon aracı olarak kullanmak için, incelenen genotiplerin morfolojik özelliklerinde yeterli tür içi varyasyonun bulunduğu belirlenmiştir.

Zhang ve ark. (2006) tarla koşullarında yetiştirilen iki yazlık ekmeklik buğday çeşidinin bayrak yapraklarında fotosentetik özelliklerini inceledikleri çalışmada; bayrak yaprağın çıkışından 10 gün sonra her iki çeşitte de maksimum fotosentez oranının gözlendiğini ve bu noktanın sararmanın başlangıcı olduğunu, çıkıştan 27 gün sonra fotosentezde hızlı bir düşüş olduğunu, NM9 çeşidinin NM8 çeşidine oranla daha fazla klorofil içerdiğini ve daha yüksek klorofil a/b oranına sahip olduğunu, klorofildeki azalmanın diğer çeşide oranla daha yavaş olduğunu ve bunun sonucunda da bayrak yaprağının yeşil kalma süresinin daha uzun sürdüğünü ve bunun da yüksek verime neden olduğunu bildirmişlerdir.

Ehdaie ve ark. (2006a) sulu ve kurak koşullarda iki yıl süre ile 11 buğday çeşidinde boğumlararası uzunluk, ağırlık ve çeşitlerin sap özgül ağırlığının karbonhidrat birikimi ve translokasyona olan etkilerini araştırmışlardır. Çalışma sonucunda; boğumarası mesafelerin, ağırlığının ve özgül ağırlığının kurak koşullarda azaldığını, üst boğumdan taşınan depo besin maddelerinin sulu koşullarda kuru koşullardakine göre daha az olduğunu, buna karşın orta ve alt boğumdan taşınan maddelerin daha fazla olduğunu, kuraklığın translokasyon etkinliğini arttırdığını, taşınan toplam maddenin yüzdesi olarak ifade edildiğinde bunun üst boğumda % 65, orta boğumda % 11 ve alt boğumda ise % 5 olduğunu, sapın maksimum özgül ağırlığının translokasyona uğrayan madde miktarı ile alakalı olduğunu, buğdayda bitki boyunda üst boğum, orta boğum ve alt boğumda dengeli bir uzunluk dağılımının depo besin maddelerinin gövdede birikimi ve translokasyon açısından önemli olduğunu bildirmişlerdir.

Ehdaie ve ark. (2006b) sulu ve kurak koşullarda iki yıl süre ile yürüttükleri çalışmada, 11 buğday çeşidinde genetik farklılığı araştırmak amacıyla 10 gün arayla boğumlararasındaki suda çözünebilir karbonhidratların (SÇK) içeriği, özgül içeriği

(30)

(SÇK içeriği/boğumarası uzunluk) ve konsantrasyonunu (SÇK içeriği/boğumarası ağırlık) ölçmüşlerdir. Çalışma sonucunda; kuraklığın orta ve alt boğumda SÇK içeriğini, özgül içeriğini ve konsantrasyonunu azalttığını, sulu koşullarda orta ve alt boğumdan taşınan SÇK‟nın kurak koşullara oranla daha fazla olduğu, kurak koşulların SÇK translokasyon etkinliğini artırdığını ve bu artışın en fazla üst boğum aralığında olduğunu, tane doldurma sırasında ölçülen SÇK içeriğinin değişik boğum aralıklarından taşınan toplam SÇK ile yüksek korelasyon verdiğini ve sonuç olarak boğumların SÇK içeriğinin ölçülmesinin kuraklığa dayanıklı buğday geliştirmede seleksiyon kriteri olarak kullanılabileceğini belirtmişlerdir.

Tosun ve ark. (2006) kuru ve sulu koşullarda yetiştirilen buğdayın bazı agronomik ve kalite özelliklerinin doğrudan seleksiyona karşı dolaylı seleksiyon etkinliğini belirlemek amacıyla, 2004-2005 üretim yılında Aydın lokasyonunda sulu koşullarda ve Bornova lokasyonunda kuru koşullarda 24 ekmeklik buğday hat ve çeşitleriyle yürüttükleri çalışmada, sulu koşullarda yetiştirilecek buğday için; tane verimi, başakta tane sayısı, başakta tane ağırlığı, m2‟de başak sayısı, protein oranı,

sedimentasyon, düşme sayısı, kuru gluten ve gluten indeksi değerleri bakımından doğrudan seleksiyon yapılması gerektiği saptanmıştır. Ayrıca, bitki boyu, başak boyu, başakta başakcık sayısı, bir tane ağırlığı, hektolitre ağırlığı ve başaklanma gün sayısı özellikleri için kuru koşullardaki indirekt seleksiyonun yeterli olabileceği sonucuna varılmıştır.

Kumari ve ark. (2007) Hindistan‟da 2003-2005 yılları arasında değişik buğday ıslah programlarından temin ettikleri 963 adet ileri kademe hat üzerinde yaprakların yeşil kalma sürelerini karşılaştırdıkları çalışmada; tüm materyalin % 5.5‟inin yeşil kalma sürelerinin uzun olduğunu, %10.6‟sının orta düzeyde olduğunu bulmuşlardır. Daha sonra bu hatlar arasından seçtikleri 100 adet hatta yaprakların yeşil kalmasının ve yüksek sıcaklığa dayanıklılığın verime olan etkisini araştırmak amacıyla değişik ekim zamanlarında (zamanında, geç ve çok geç) ekim yapmışlar, yaprakların yeşil kalma sürelerinin bitki örtüsü sıcaklığı (BÖS), tane doldurma süresi ve verimle yüksek korelasyon verdiğini, ancak bin tane ağırlığı ile önemli bir ilişki bulunmadığını, BÖS‟nın tane doldurma süresi, verim ve biyomasla istatistiksel önemli düzeyde ilişkili olduğunu, tüm ekim zamanlarında tane doldurma süresi, verim ve biyomas arasındaki ilişkilerin önemli olduğunu, buğdayda yaprak alanının yeşil kalması açısından genetik olarak varyasyon bulunduğunu ve BÖS ile birlikte yüksek sıcaklığa dayanıklı çeşit geliştirmede seleksiyon kriteri olarak kullanılabileceğini bildirmişlerdir.

Şekil

Çizelge 4.7. Ekmeklik buğday genotiplerinde  farklı kuraklık uygulamalarında tespit edilen metrekarede  sap sayısına ait varyans analizi
Çizelge 4.9. Ekmeklik buğday genotiplerinde  farklı kuraklık uygulamalarında tespit edilen metrekarede  fertil başak sayısı (adet)
Çizelge 4.10. Ekmeklik buğday genotiplerinde farklı kuraklık uygulamalarında tespit edilen metrekarede  fertil başak sayısına ait varyans analizi
ġekil 4.5. Optimum koşullarda ekmeklik buğday genotiplerinin metrekarede fertil başak sayıları
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Overall, I suggest that the nanofibrous structure is able to be used as a new vaccine adjuvant that induces effective antigen specific adoptive immune response and thereby it could

Bu dönemde,ihracatın artmasıyla beraber ithalatın da artması cari işlem açıklarının 1990 ve sonraki yıllarda da devam etmesine neden olmuştur.Cari işlemler açığı ve

Güç faktörü düzeltmeli güç LED sürme devrelerinin giriş gerilimleri ve giriş akımlarının değişimleri ile çıkış gerilimleri ve çıkış akımlarının değişimleri

Gruplar arası TAS değerlerinin karşılaştırılmasına bakıldığında Chrysin verilen gruplarda (Grup 2 ve Grup 4) TAS değerlerinin Chrysin verilmeyen gruplara (Grup 1 ve

Eksojen kobalt ilave edilen veya edilmeyen rasyonların japon bıldırcınlarının yumurta verimleri üzerine etkileri. Deneme sonunda gruplar arasında yumurta verimleri

TÜSEV raporları, Türkiye’de sivil toplumun genel çerçevesini analiz eden, her yıl sivil toplumun farklı gelişmeler ışığında incelendiği Sivil Toplum İzleme

Toplumumuzun beslenmesinde çoğunlukla geleneksel yöntemlerle üretilen ve toplam karbonhidrat ve nişasta içerikleri oldukça yüksek olan kavrulmuş nohut (beyaz,

(2006) buğday ıslahında fenotipik ve moleküler seleksiyonu birlikte kullandıkları çalışma sonucunda geri melez ıslahında moleküler markörler ile