• Sonuç bulunamadı

Ahmet Haşim'i anarken

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ahmet Haşim'i anarken"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

t L (

j

AHM ET H ÂŞİM ’İ ANARKEN

■ €5>3S0J»:IÎ1«L Car Ö Ç G ÎLJ' ■

U

stâd şâir Hâşim'i, 4 Haziran 1933'de kaybet­ tik. Aradan geçen 41 sene, O'nıın her vesilede birinci sırada anılan şâirlerden olduğunu gös­ terdi. 49 yaş gibi, bir sanatkâr için en verimli çağda vefâtı, muhakkak Türk Edebiyatı açısından telâfisi güç şanssızlıklardan birisidir.

Bütün bir Fecr-i Âti Edebiyatı'nı, her birisi ayrı lezzetteki eserleri ile temsil kudretine sahip bulunan Hâşim; hayattan, hayâle geçişin en mCıstesnâ örnek­ lerini vermiştir. O, Batı'nın devrine göre yeni diyebi­ leceğimiz Sembolist şiir anlayışını, tamamen kendi­ sine has bir edâ ve üslup içerisinde vermeyi başarmış bir istikbaldir. İstikbaldir; çiinki, gerek o günün genç nesli, gerekse daha sonra gelenler Hâşim'den şâir olarak çok istifâde etmişlerdir. O kadar ki, Nurullah A taç. «İstikbalin sanat tarihinde bu devrin adı, Hâ­ şim Devri'dir.» diyerek şâirimizin büyüklüğünü ifâ­ deden kendini alamamıştır.

Nitekim, Hâşim'in Dergâh Mecmuâsı’nda çıkan «Piyale Mukaddimesi», edebiyat târihimiz açısından ayrı bir önem taşır. Zirâ O, burada:

«(...)Şâir, ne bir hakikat habercisi, ne bir belâ- gatli insan, ne de bir vaz-ı. kanundur. Şâirin lisânı, nesir gibi anlaşılmak için değil, fakat duyulmak üzere vücud bulmuş, mûsikî ile söz arasında, sözden ziyâde mûsikîye yakın, mutavassıt bir lisândır. Nesirde üs­ lûbun teşekkülü için zaırûri olan anasırın hiçbiri şiir için mevzubahis olamaz. Şiir ile nesir bu itibarla yek- diğeriyle nisbet ve alakası olmayan, ayrı ‘nizamlara tâbi, ayrı sâhalarda, ayrı eb'ad ve eşkâl üzere yük­ selen ayrı iki mimârîdir. (...) Şiir bir hikâye değil, sessiz bir şarkıdır.

Mânâ allaştırmak için şiiri deşmek, terennümü yaz gecelerinin yıldızlarını râşe içinde bırakan hakir kuşu, eti için öldürmekten farklı olmasa gerek. Et zerresi, susturulan o sihrengiz sesi telâfiye kâfi midir?

Şiirde herşeyden evvel ehemmiyeti hâiz olan, ke­ limenin manâsı değil, cümledeki telaffuz kıymetidir. (...) Şiirde mevzu, şâir için ancak terennüm ve ta­ hayyüle bir vesiledir.

Büyük şiirlerin medhalleri, tunç kanatlı müstah­ kem şehir kapıları gibi sımsıkı kapalıdır. (...) Ne şâir şiiıi, ne sanatkar sanatı tefsir ve izâh edemez. (...) Şiir, anlaşılmak için, rııh ve zekâ istidâdından başka, çetin bir hazırlanma ve hattâ ziyâ, hava ve zaman şaırtları gibi müşkül bir takım hârici avâmilin de yar­ dımını ister. (...) En güzel şiirler, mânâlarını

okuyu-cıınun rûhundan alan şiirlerdir.»

diyerek, hem şiirini anlamsız bulanlara cevap veriyor ve hem de şiir, nesir ve umûmî olarak sanat anlayı­ şını ortaya koyuyordu.

Şiire, 1908'den sonra başlayan nesle dâhil olan şâirimiz, Verlaine, Rimbaud, Mallarmé gibi, Baude- laire'in kuvvetli tesiri ile Sembolizm'in doğuşuna ve­ sile olan sanatkârlara büyük hayranlık beslemişti.

Verlaine'in, «Les Poètes Maudits» adlı eserinin 1884'de çıktığını, ve Hâşim'in de ayni târihte doğdu­ ğunu söylersek, Sembolizm'in; Türkiye'deki bu büyük mümessili ile, aşağı yukarı ayni yaşta olduğu ortaya çıkar.

Melâl duygusu, Hâşim'in ayrılmaz bir parçası, şiirinin hareket noktası olmuştu. O, Batı'dan aldığı ve büyük bir vukufla temsilciliğini yaptığı Sembolizm anlayışı içersinde, melâli âdeta idealize etmişti.

Melali anlamayan nesle âşinâ değiliz.

mısraı, dillerden düşmeyen «O Belde» şiirini ayakta tutan haşmetli bir sütun ve Hâşim'in ruhunun sesi oluyordu. Bu melâl duygusu, neticede realiteden kaç­ mayı, uzaklaşmayı doğuruyordu. Fecr-i Âti’ciler gibi Servet-i Fünûn'cular da realiteden nefreti ve ondan uzaklaşmayı idealize etmişlerdi. Şiirde olsun, nesirde olsun, giriştikleri hayâl - hakikat (mâi - siyah) müca­ delesi, bunun güzel ve değişik bir ifâdesi idi. Bir Fecr-i Âti şâiri olan Hâşim de realiteden ürküyor, hattâ nefret ediyor; kaçmak, uzaklaşmak istiyordu.

Realiteden kaçmanın, insanı hayâle götürdüğü psi­ kolojik bir gerçektir. Fikret'in, Öntr-i Muhayyel; Hâ- şim'in, Göl Saatleri, Hayâl-i Aşkım, O Belde, Yollar v.s. gibi eserlerinde bu hususu açıkça görmek müm­ kündür. Hâşim de, Fikret gibi son derece mükemmel hayâller yaratmasına rağmen, büyük psikolojik buh­ ranlar atlatmıştır. «Göl Saatleri» nin önsöz'ünde :

Seyreyledim eşkâl-i hayâtı Ben havz-ı hayâlin sularında Bir aks-i mülevvendir anınçün Arzın bana ahçâr ü nebâtı

1) Prof. Dr. Mclıınct Kaplan. Şiir Tahlilleri. İstanbul, 1969 c. I s : 129

2) Yakııp Kadri Karaosmauoğhı. Gençlik ve Edebiyat Hatıraları. Ankara, 1969 s: 109

(2)

diyerek, hayatın şekillerini, hayâl havuzunda seyret­ tiğini söylemiş olmakla beraber, hayâl ettiği âlemin neresi olduğunu, nerede bulunduğunu veya buluna­ bileceğini kendisi de bilemiyordu.

«O Belde» şiirinde :

O Belde

Hangi bir kıt’a-i muhayyelde, Hangi bir nehr-i dûr ile mahdûd? Bir yalan yer midir veyâ mevcûd

Fakat, bulunmayacak bir melâz-ı hülyâ mı? Bilmem... Yalnız,

Bildiğim sen ve ben ve mâi deniz; Ve bu akşam ki eyliyor tehzîz, Bende evtâr-ı hüzn ü ilhamı.

şeklinde, hayâlindeki «O Belde» nin yalan veya mev- cud bir yer olup, olmadığım «Bilmem» diyerek iti- rafdan çekinmemişti.

Hâşim'in üslubu, realitenin dışına çıkmak arzu­ sunun bir ifâdesidir. Umumî olarak Hâşim'de herşey realiteyi silmek, eritmek, yumuşatmak gâyesi ile ilgi­ lidir. Sembolleri, benzetmeleri, sıfatları, zarfları, fiil­ leri hep bu mânâyı ifâdeye koşarlar. (1)

Güneş, aydınlık, gündüz gibi kelimeler Hâşim'in şiirlerinde en az kullandığı kelimelerdir. Çünki bunlar realiteyi; olanı, olduğu gibi aksettirirler. O ise, gö­ rünenden, görünmeyene; hakikatten, hayâle geçmek ister. Bu itibarla da, Ay, yıldızlar, rnehtâb, akşam, gece, gölge, karanlık v.s. gibi hayâle zemin hazırla­ yan kelimelere daha çok yer verdiği dikkati çeker.

E

Hâşim'in, realiteden, insandan kaçma duygusuna rûhî durumunun da tesiri muhakkaktır. Kanaatimce, çok hassas olması, ruhunun tatminsizliğini kolaylaş­ tırıyordu. O'nu en fazla üzen şeylerden birisi de, —her hassas insanda görüldüğü gibi— anlaşılamamış olmak idi.

O kendini cemiyet kadar, tabiatın da gadrına uğ­ ramış sanıyordu. Kafasını biçimsiz, yüzünü çirkin ve bünyesini vaktinden evvel ihtiyarlamış buluyordu. Bu hâli ile O'nu hangi kadın beğenebilirdi? Kimin sem­ patisini kazanmak ihtimâli vardı? İşte bu kuruntu, bu kuşkudur ki, Hâşim'i insandan kaçar bir kimse du­ rumuna sokmuştu. (2)

Şiiri, «sözle mûsikî arasında, sözden ziyâde mû­ sikîye yakın bir lisân» olarak tarif eden Hâşim'in, şiirlerindeki başarıyı, —aşağı yukarı— nesirlerinde de sağladığını söyleyebiliriz. Hattâ, bazı yazıları, sus­ mayı tercih ettiği şiirlerinin, açıklığa kavuşmuş deva­ mı gibidirler. «Bir Ecnebi İle Mülâkât», «Müslüman Saati» gibi ilk yazıları, bile, kuvvetli bir nâsir oklu­ ğunu göstermeye kâfi delil idiler. Bu itibarla, şâiri­ mizin sağlığında nesirlerini, şiirlerine tercih edenler dahi çıkmıştır. Fakat, herşeye rağmen şâir Hâşim'in, nâsir Hâşim'den önce geldiği muhakkaktır.

Akşam, yine akşam, yine akşam, Bir sırma kemerdir suya baksam. Akşam, yine akşam, yine akşam, Göllerde bu dem bir kamış olsam.

diyen şâirimizin, ufkumuzda akşam güneşi misâli kay­ boluşunun üzerinden 41 sene geçmesine rağmen, O hâlâ her akşam, gönül ufuklarında yeniden doğmak­ tadır.

D İ Y E C E K S İ N K İ

«— ETİ NE GARİBİN — BUDU NE»

<— İSTER TÜTÜNDE IRGAT — İSTER GÜNDELİKÇİ KIZILAY'DA» — AMA TAVŞANA NAL TOPLATAN KAPLUMBAĞAYI DÜŞÜNSENE HEM — SIÇAN SİDİĞİ BİLE DENİZE FAYDA

YA HARMAN TOZU ORTALIK — YA SİLME KAR (TUT Kİ BADEM ÇİÇEKLERİNDEKİ İNUECİK ZAR) ANADOLU'NUN TEVATÜR ANAÇLIĞI YATAR

HER DAVULLU ZURNALI DÜĞÜN — DERNEK — ALAYDA

ÖNCE — VARMAK İÇİN DAĞLARI DEVİR KİTAP OL SONRA — DAMLARINA GİR

VE SEYREYLE SONRA — TOSBAĞALAR NASIL KIRLANGIÇ KESİLİR

— TOKLUĞA DOĞRU ARTIK — SAĞLIĞA VE AYDINLIĞA DOĞRU — HAYDAAA

N Ü Z H E T E R M A N

9

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Kaç lira para üstü

Pretreatment of A549 cells with Ro-32-4032 and the dominant-negative mutant of c-Src DN inhibited thrombin-induced IKK alphabeta activity, kappaB-Luc activity, and NF-kappaB-

Please list the surgical techniques used for root coverage in key features and clinical effectiveness.. Please list the types of maxilla sinus lifting procedure and their

Result(s): Of 342 women with pathology-confirmed fibroids who were included in the study, 108 received myomectomy only (group I), and 234 underwent the uterine depletion

Güven (2013) ilkokul öğretmenlerinin okul müdürlerini öğretimsel lider olarak algılama düzeyleri ile mesleki tükenmişlikleri arasındaki ilişkiyi incelediği

Attilâ İlhan ve Savaş Ay’ın şiir kasetleri arasında ne fark var.. Bir yanda “Ben Sana Mecburum” diyen

[r]

Özel ve acil ürünler, standart ürünlerde beklenmeyen talep fazlası veya müşterinin daha önce istediği üründen fazla miktarda ürün istemesi gibi durumlarda firmalar bu