• Sonuç bulunamadı

Basının siyasal süreçlerdeki önemi: 16 nisan 2017 anayasa referandumunun gazete köşe yazıları üzerinden analizi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Basının siyasal süreçlerdeki önemi: 16 nisan 2017 anayasa referandumunun gazete köşe yazıları üzerinden analizi"

Copied!
120
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ GAZETECĠLĠK ANABĠLĠM DALI

BASININ SĠYASAL SÜREÇLERDEKĠ ÖNEMĠ: 16 NĠSAN 2017

ANAYASA REFERANDUMUNUN GAZETE KÖġE YAZILARI

ÜZERĠNDEN ANALĠZĠ

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

DANIġMAN

Dr. Öğr. Üyesi. ABDÜLKADĠR GÖLCÜ

HAZIRLAYAN GÖKMEN YÜKSEL

(2)

i T. C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BĠLĠMSEL ETĠK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Öğrencinin İmzası Ö Ğ R E N C ĠNĠN

Adı Soyadı GÖKMEN YÜKSEL Numarası 174 222 001 016 Anabilim/ Bilim

Dalı GAZETECİLİK ABD

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tezin Adı

BASININ SİYASAL SÜREÇLERDEKİ ÖNEMİ: 16 NİSAN 2017 ANAYASA REFERANDUMUNUN GAZETE KÖŞE YAZILARI ÜZERİNDEN ANALİZİ

(3)

ii TEZ KABUL FORMU

(4)

iii T. C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

ÖZET

Demokratik toplumlarda basın; siyasal süreçlerde kamuoyunu doğru bilgilendirmek, tartışma ortamı oluşturmak, toplumsal siyasal bilincin oluşmasına katkı sağlamak gibi çeşitli misyonları yerine getirmek zorundadır. Bu misyonun gerçekleştirilmesinde basın çalışanlarına birbirinden farklı görevler düşmektedir. Köşe yazarları da bu siyasal süreçlerde toplumu oluşturan bireylerin sadece haber ihtiyacını gidermekten öte onları aydınlatacak, onlara kılavuzluk yapacak ve doğru kararlar alarak siyasal tercihlerinin belirlenmesine katkı sağlayacaktır. Özellikle seçim dönemlerinde toplum kendi geleceğine yön verecek önemli kararları verme arifesindedir ve bu nedenle bu dönemde daha çok bilgilendirilmeye ihtiyaç duymaktadır. Bu nedenle köşe yazarları da haberleri yorumlayarak siyasal konuları detaylandırma, kamuoyunun gözden kaçırdığı ayrıntıları irdeleme, siyasal aktörlerin projeleri ve partilerin politikaları hakkında topluma doğru bilgileri aktarma gibi işlevleri yerine getirirken toplumun siyasal tutumlarına çeşitli şekillerde etki etmektedir. Bu siyasal süreçte köşe yazıları arasındaki en belirgin ayrım ise siyasal aktörler ve siyasal partilerin temsili aşamasında kullanılan dil ve söylemlerde ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada; özellikle seçim dönemlerinde basının önemini ortaya koymak amacıyla gazeteciliğin bir alt alanı olan köşe yazarlarının siyasal eğilimleri de dikkate alınarak siyasal aktörler ve siyasal partiler için yazılarında kullanmış oldukları dil, söylem ve temsillerden yola çıkarak toplumu oluşturan bireylerin siyasal tutumları üzerindeki etkisi incelenmiştir. Çalışma kapsamında içerik analizi yöntemi kullanılarak farklı siyasal eğilimlere sahip Cumhuriyet, Hürriyet, Ortadoğu, Sabah, Sözcü, Star, Yeniçağ ve Yeni Şafak gazetelerinin köşe yazarlarının yazmış oldukları köşe yazıları incelenmiştir. Çalışmanın örneklemini 16 Nisan 2017 Anayasa Referandumu kapsamında 1Nisan - 16Nisan 2017 tarihleri arasındaki 15 (on beş) günlük süre içinde yayınlanan ilgili köşe yazıları oluşturmuş ve kültürel çalışmalar yaklaşımı çerçevesinde irdelenmiştir. Elde edilen bulgular ışığında Türkiye özelinde siyasal süreçlerde köşe yazarlarının kamusal işlevlerinden uzak olduğu ve dolayısıyla toplumsal siyasal bilince yeterli katkıyı sağlayamadığı görülmüştür. Bununla birlikte farklı düşüncelerin seslerini kamuya duyurabilmesi için bir platform olan köşe yazılarında siyasal parti ve aktörlere eşit oranda yer verilmediği, siyasal parti ve siyasal aktörler için kullanılan dil, söylem ve temsillerin tartışma kültüründen yoksun, ayrıştırıcı ve ötekileştirici bir üslupla inşa edildiği, olumsuz davranışları pekiştirip normalleştirdiği tespit edilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Basın, Köşe Yazarları, Köşe Yazıları, İçerik Analizi

Ö Ğ R E N C ĠNĠN

Adı Soyadı GÖKMEN YÜKSEL

Numarası 174 222 001 016 Anabilim/ Bilim Dalı GAZETECİLİK ABD

Programı

Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı

Dr.Öğr.Üyesi. Abdülkadir GÖLCÜ

Tezin Adı ANAYASA REFERANDUMUNUN GAZETE KÖŞE YAZILARI BASININ SİYASAL SÜREÇLERDEKİ ÖNEMİ: 16 NİSAN 2017 ÜZERİNDEN ANALİZİ

(5)

iv

T. C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö Ğ R E N C ĠNĠN

Adı Soyadı GÖKMEN YÜKSEL

Numarası 174 222 001 016 Anabilim/ Bilim Dalı GAZETECİLİK ABD

Programı

Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Dr.Öğr.Üyesi. Abdülkadir GÖLCÜ

Tezin Adı THE PRESENTATION OF POLITICAL PARTIES AND LEADERS IN COLUMNS: THE EXAMPLE OF CONSTITUTION

REFERENDUM ON 16 APRIL 2017 Summary

In democratic societies, the press must perform various tasks such as informing the public throughout political processes, setting the stage for debate and contributing to the constitution of socio-political consciousness. All press employees have different parts to play while carrying out these tasks. During these political processes, columnists have an obligation to the individuals of the society which is beyond just satisfying their need of news and includes enlightening and guiding them, contributing to right decision making and determining their political choices. Especially during election periods, the society is about to make important decisions which will shape its future and thus needs to be informed more than ever. While the columnists carry out their duties such as interpreting the news and giving details about political issues, researching the details which the public has missed or conveying the right information about political actors' projects and party politics, they also influence the political attitudes of the society in various ways. The most obvious distinction between columns during this time of political process is seen in the language and expressions with reference to the representation of political actors and political parties. Throughout this study; in order to set forth the importance of journalism especially during election times and taking into consideration the political tendencies of the columnists who belong to a sub branch of journalism; the aim is to look into the influence of columnists‟ over the political attitudes of individuals based on language, expressions and representations used in their columns. Within the scope of this study, columns written by columnists of newspapers that represent different political tendencies such as Cumhuriyet, Hürriyet, Ortadoğu, Sabah, Sözcü, Star, Yeniçağ and Yenişafak were examined using content analysis method. Columns published during the 15 (fifteen) day period between 1st and 16th of April regarding the Constitutional Referendum on April 16th, 2017 constitute the sampling of the research and have been discussed with respect to cultural studies approach. In the light of these findings it is concluded that specifically in Turkey, columnists do not perform their public duties properly during political processes and so, cannot contribute enough to socio-political consciousness. In addition to this, political parties and actors are not allocated equal mention in newspaper columns which should in fact be the platform to voice different opinions for the public. Also it is determined that the language, expressions and representations intended for political parties and actors lack the politeness of a discussion atmosphere, are written in a discriminating and ailenating fashion and intensify and even normalize negative behaviors.

Key words: Press, Columnists, Columns, Content Analysis.

(6)

v ÖNSÖZ

Basının siyasal süreçlerdeki önemini ortaya koymaya yönelik olarak gazete köşe yazılarının ele alındığı bu çalışma Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Anabilim Dalı‟nda yüksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır.

Bu çalışmanın ortaya çıkmasında bana yol gösteren ve bu yolculuk boyunca değerli fikirlerini benimle paylaşarak dostane yaklaşımını esirgemeden desteğini her an yanımda hissettiren danışmanım Dr. Öğr. Üyesi Abdülkadir Gölcü‟ ye sonsuz şükranlarımı sunarım. Ayrıca eğitim hayatıma adım attığım ilk günden bu yana maddi ve manevi her türlü imkânı bana sağlayarak destekleyen, hayır dualarını hiç esirgemeyen başta annem ve babam olmak üzere tüm aileme ne kadar teşekkür etsem haklarını ödeyemem. Bununla birlikte çalışma süresince hep yanımda olup beni destekleyen, sabır ve anlayışını esirgemeyen eşime ve bu süreci zorlaştırmadan hayatıma yeni bir soluk ve yeni bir renk olarak giren kızım „Zeynep Sare‟ me teşekkürü borç bilirim.

(7)

vi ĠÇĠNDEKĠLER

BĠLĠMSEL ETĠK SAYFASI ... i

TEZ KABUL FORMU ... ii

ÖZET ... iii Summary ... iv ÖNSÖZ ...v ĠÇĠNDEKĠLER ... vi KISALTMALAR ... viii TABLOLAR ... ix GRAFĠKLER ... ix GĠRĠġ ...1 BĠRĠNCĠ BÖLÜM BASIN VE TOPLUMSAL SĠYASAL BĠLĠNÇ 1. Basının Toplumsal Hayattaki Önemi: ... 6

1.1.Basının Demokratik Toplumlardaki İşlevleri: ... 8

1.2. Basın ve Kamuoyunun Oluşumu: ... 11

1.3.Basının Kamuoyunun Düşünsel Yapısına Etkisi ... 14

1.4.Basın ve Toplumsal Siyasal Bilinç ... 17

1.5.Basının Toplumsal Siyasal Bilinç Oluşmasına Etkisi ... 19

ĠKĠNCĠ BÖLÜM BASIN VE KÖġE YAZARLIĞI 2. Basında Köşe Yazısının Önemi ... 22

2.1. Gazete Yazı Türü Olarak Köşe Yazısı ... 23

2.2. Bir Siyasal Aktör Olarak Köşe Yazarı ... 26

2.3. Köşe Yazılarının Siyasal Bilince Etkisi ... 29

2.4.Köşe Yazısı ve Toplumsal Siyasal Gündem ... 31

2.5. Köşe Yazılarında Siyasal Düşüncenin Temsili ... 33

(8)

vii

2.7. Basına Yönelik Temel Yaklaşımlar... 40

2.8. Liberal Çoğulcu Yaklaşım ... 43

2.9. Eleştirel Yaklaşım ... 45

2.9.1. Eleştirel Eko-Politik Yaklaşım ... 47

2.10. Kültürel Çalışmalar Yaklaşımı ... 49

2.11. Kavram Olarak Referandum... 51

2.11.1. Türk Siyasi Tarihinde Referandum Tartışmaları ... 54

2.11.2. 16 Nisan 2017 Anayasa Referandumu Öncesi Türkiye‟de Siyasi Ortam ... 59

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ARAġTIRMANIN YÖNTEMĠ 3.1.Araştırmanın Amacı ve Önemi ... 61

3.2.Araştırmanın Kapsamı ve Sınırlılıkları ... 61

3.3. Araştırmanın Objesi ... 62

3.4. Yöntem ve Veri Toplama ... 62

3.4.1.Yöntem ... 62

3.4.2.Veri Toplama ve Kodlama Cetvelinin Oluşturulması ... 63

3.4.3. Kodlama Cetvelini Sınama ve Güvenilirlik ... 63

3.4.4. Bulgular ve Yorumlar ... 65

3.4.4.1. Köşe Yazarları ve Siyasal Partiler ... 67

3.4.4.2. Köşe Yazarları ve Siyasal Aktörler ... 81

SONUÇ ...95

KAYNAKÇA ...98

Ekler ...109

(9)

viii KISALTMALAR

AB : Avrupa Birliği AP : Adalet Partisi

ABD : Amerika Birleşik Devletleri AKP : Adalet ve Kalkınma Partisi ANAP : Anavatan Partisi

BBP : Büyük Birlik Partisi BDP : Barış ve Demokrasi Partisi CHP : Cumhuriyet Halk Partisi DİA : Devletin İdeolojik Aygıtları DYP : Doğru Yol Partisi

ESA : Eleştirel Söylem Analizi HDP : Halkların Demokratik Partisi KİA : Kitle İletişim Araçları MÇP : Milliyetçi Çalışma Partisi MGK : Milli Güvenlik Konseyi MHP : Milliyetçi Hareket Partisi MSP : Milli Selamet Partisi RP : Refah Partisi SP : Saadet Partisi

SHP : Sosyal Demokrat Halkçı Parti

(10)

ix TABLOLAR

Tablo- 1: Analiz Edilen Gazeteler Ve Köşe Yazarları ... 66

Tablo- 2: Gazeteler/Köşe Yazarı Sayısı/Köşe Yazısı Sayısı/Siyasi Partilerin Temsil Ediliş Sayıları ... 67

Tablo- 3: Adalet ve Kalkınma Partisinin gazete köşe yazılarındaki temsilleri ... 70

Tablo- 4: Cumhuriyet Halk Partisinin gazete köşe yazılarındaki temsilleri ... 73

Tablo- 5: Milliyetçi Hareket Partisinin gazete köşe yazılarındaki temsilleri ... 76

Tablo- 6: Halkların Demokratik Partisinin gazete köşe yazılarındaki temsilleri ... 79

Tablo- 7: Gazete Köşe Yazılarında Siyasal Aktörlerin Temsil Sayıları ... 81

Tablo- 8: Recep Tayyip Erdoğan‟ ın gazete köşe yazılarındaki temsilleri ... 85

Tablo- 9: Kemal Kılıçdaroğlu‟ nun gazete köşe yazılarındaki temsilleri ... 88

Tablo- 10: Devlet Bahçeli‟ nin gazete köşe yazılarındaki temsilleri ... 92

GRAFĠKLER Grafik- 1: Gazete köşe yazılarında siyasi partilerin temsil oranları ... 69

Grafik- 2: Adalet ve Kalkınma Partisinin Köşe yazılarındaki temsilleri ve oranları . 72 Grafik- 3: Cumhuriyet Halk Partisinin köşe yazılarında temsilleri ve oranları ... 75

Grafik- 4: Milliyetçi Hareket Partisinin köşe yazılarında temsilleri ve oranları ... 78

Grafik- 5: Halkların Demokratik Partisinin köşe yazılarındaki temsilleri ve oranları81 Grafik- 6: Gazete Köşe Yazılarında Siyasal Aktörlere Ayrılan Yer Oranları ... 84

Grafik- 7: Recep Tayyip Erdoğan‟ ın köşe yazılarında temsilleri ve oranları ... 87

Grafik- 8: Kemal Kılıçdaroğlu‟ nun köşe yazılarında temsilleri ve oranları ... 91

(11)

1 GĠRĠġ

İnsan yaşadığı toplum hayatıyla birlikte ve toplumun bir parçası olarak tarihsel süreçte dış dünyada gelişen olaylar ve olgular hakkında bilgi sahibi olmak, öğrenmek, yaşadıklarını duyurmak ve düşüncelerini paylaşmak istemiştir. Bu ihtiyacın getirisi olarak haberleşme eylemi ortaya çıkmıştır. Yazının icadıyla birlikte önceleri haber mektupları ve daha sonrasındaki periyodik gelişmelere bağlı olarak gazeteler haberleşme aracı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Haber mektupları olarak temelleri atılan gazetelerin günümüze kadar tarihsel süreç içerisinde yaşanan ve tüm insanlığı ilgilendiren olaylara tanıklık etmesiyle birlikte bu yaşanan süreçlerden etkilenerek büyük dönüşümler geçirdiği görülmektedir. Özellikle 19. ve 20. yüzyıllarda yaşanan teknolojik gelişmelerin getirilerinden faydalanan gazeteler de gelişim göstermiş ve teknolojilerin kullanımıyla önemli bir kitle iletişim aracı haline gelmiştir. İnsanların günlük yaşam akışı içinde oldukça geniş bir yer almaya başlayan, bununla birlikte toplum içinde yaşayan bireylerin yaşam pratiklerini düzenlemeye ve yönlendirmeye katkı sağlayan bu araçların özellikle demokratik toplumlarda yerine getirmesi gereken önemli işlevleri ve büyük sorumlulukları vardır. Kitle iletişim araçlarının içinde bulunduğu toplumun doğru olarak haber almasını sağlamak, toplumu bilgilendirmek, eğitmek ve kültürel olarak gelişimine katkı sağlanmak gibi işlevleri yanında, toplumda oluşan görüşleri siyasal yönetimlere aktarmak, siyasal yönetimlerin faaliyetlerini toplum adına denetlemek gibi kamusal bir görev üstlendiği görülmektedir.Özellikle demokratik toplumlarda mevcut siyasal rejimin sağlıklı bir şekilde işlemesi ve bu işleyişin düzenli bir şekilde sürdürülebilir kılınması ayrıca toplumun ve demokratik düzeyin gelişiminin sağlanması amacıyla özgür, etkin, kapsamlı ve çoğulcu bir bilgilendirme süreci önemli bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu bağlamda demokratik sürecin vazgeçilmez bir unsuru ve önemli bir güç olarak kabul edilen medya özellikle seçim dönemlerinde siyasal tercihlerin belirlenmesinde, oluşmasında ve pekişmesinde önem arz etmektedir. Zira bu dönemde toplumu oluşturan bireyler geleceğine yön verecek önemli kararları alma aşamasındadırlar ve bu dönemler seçmenlerin bilgilenmeye dolayısıyla da siyasal tercihlerini belirlemeye en çok ihtiyaç duydukları süreçlerdir. Halkın demokratik

(12)

2 haklarını kullandığı dönemler olan seçim ve referandum süreçlerinde basın kuruluşlarının da siyasal aktörlere ve siyasal partilere yer verme oranları da artmakta olup, onlara yer verme biçimleri ve onları tanımlama şekillerine bağlı olarak seçmeni bir tercihe doğru yönlendirme etkisine sahip oldukları görülmektedir (Şimşek,2009: 125). Medyanın bu gücüne duyarsız kalamayan siyasal aktörler ve siyasal partiler de medya aracılığı ile topluma düşüncelerini aktarma olanağı bulurlar. Bu sayede iktidarı ele geçirmek veya mevcut iktidarını korumak adına toplumun desteğini alarak ve bu desteği sürekli kılabilmek için toplumun tercihini ve rızasını kazanma yoluna giderler. Bu kapsamda da basın siyasal iktidarlar için vazgeçilmez araçlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Günümüzde siyaset kurumunun medya ile olan bu ilişkisi genellikle karşılıklı çıkara dayanmakta ve bu nedenle siyasal iktidar ile yakın ilişki içinde olan basın kuruluşları bu siyasal iktidarın yayın organı gibi işlev görmektedir. Bu sayede de iktidarın nimetlerinden faydalanabilme olanağına sahip olurlar. Muhalif basın kuruluşları da siyasal iktidarların faaliyetlerine yer vermeyerek ya da bu faaliyetleri olumsuz göstererek toplumu kendi düşünce, ideoloji ve çıkarları doğrultusunda bilgilendirme yoluna giderler. Lakin siyasal iktidarın da kendisini desteklemeyen muhalif basın kuruluşlarına ekonomik ve hukuki olarak yaptırım uygulayabilme ihtimalleri de söz konusudur. Dolayısıyla gazetecilik alanın siyaset alanı gibi ekonomik alan gibi bir güç ilişkisi alanı olduğu görülmektedir (Bourdieu,2008: 46).

Demokratik toplumlarda medyanın çıkarlarından sıyrılmış, ideolojik tutum ve ön yargılarından arınmış olarak demokrasinin gelişmesine katkı sağlayarak onun daha iyi bir zeminde yürümesine katkı sağlaması ve toplum içindeki hemen her kesime yer vererek her türlü konunun tartışılıp ve çözüme kavuşturulmasında başat rol oynaması beklenmektedir. Bununla birlikte siyasal iktidarların da medyanın topluma karşı işlevlerini daha etkin bir şekilde yerine getirmesi için gerekli hukuki ve idari koşulları oluşturarak medya için uygun bir zemin sağlaması beklenmektedir. Basın kuruluşları bünyesinde gerçekleştirilen gazetecilik faaliyetlerinin en üst noktası ve aynı zamanda gazeteciğin bir alt alanı olarak kabul edilen gazete köşe yazarlığı kavramı ise toplumu oluşturan bireylerin sadece haber ile yetinmemesi ve

(13)

3 haberi detaylandıran ilgili yorumlara da ihtiyaç duyması ile ortaya çıkmıştır. Yoruma dayalı habercilik anlayışı ile gelişen gazete köşe yazıları sayesinde bireylerin habere bağlı olarak düşünmesine, değerlendirmesine ve kendisine yol gösterilmesine yardımcı olunmaktadır. Köşe yazıları yoruma dayalı olarak üretilen yazılar olmakla birlikte kullanılan dil, söylem ve temsillerde yazarın düşünceleri ve ideolojisi yer almaktadır. Bu bağlamda teoride kamu çıkarlarını göz önünde bulundurarak kamu adına üretim sergilemesi beklenen köşe yazarlarının günümüzde kendisine tahsis edilen köşelerin sahipleri ve onların ideolojisi ile belirlenmiş kırmızı çizgileri içerisindeki kısıtlanmış özgürlüğü kadar üretim gerçekleştirdikleri görülmektedir. Bununla birlikte basındaki üretim araçlarına sahip olan kişilerin siyasal yönetimler ile olan karşılıklı çıkar ilişkileri, gazetelerin ideolojilerini aktarabildikleri en önemli mecra olan köşe yazılarını kaleme alan kültürel seçkinlerin de siyasal iktidar sahipleri ile yakın ilişkiler kurmasını sağlamıştır. Bu noktada siyasal iktidar ile kurulan ilişkilerin aynı zamanda kendilerine tahsis edilen köşelerin sahiplerinin çıkarları ile paralellik gösterdiği ve dolayısıyla çalışanı oldukları gazetenin konumuna bağlı olarak ya siyasal iktidarı destekleyen ya da siyasal iktidara muhalif bir tutum sergileyen üretimler gerçekleştirmektedirler. Dolayısıyla siyasal süreçlerde gazetelerin politik ve siyasal bir mecraya dönüştüğü ve gazete köşe yazarlarının da bu duruma kayıtsız kalamadığı görülmektedir. Bununla birlikte politika ve siyaset de medyatik koşullardan uzak kalamayarak karşılıklı bir etkileşim içinde bulunarak bunu sürekli kılma çabası içindedir. Oysa normatif olarak gazete köşe yazarları, ellerindeki köşelerin kendilerine tanınmış bir imtiyaz olmadığının bilincinde olan ve bu köşeleri toplumun refahına ve gelişmesine katkı sağlayacak üretimleri gerçekleştiren kişiler olarak görülmektedir (Tekinalp,2008: 121).

Araştırmamız kapsamında basının siyasal süreçlerdeki önemini ortaya koymak amacıyla Türkiye‟ de gerçekleştirilen 16 Nisan 2017 Anayasa Referandumu örneği ele alınarak Türk basının önemli temsilcisi olan farklı ideolojik yapılardaki Cumhuriyet, Hürriyet, Ortadoğu, Sabah, Sözcü, Star, Yeniçağ ve Yeni Şafak gazetelerinin köşe yazarları tarafından kaleme alınan yazıları analiz edilmiştir. Gazete köşe yazarlarının toplumun farklı kesimlerinin temsilcileri olan siyasal partilere ve siyasal aktörlere ne kadar yer verdiği, siyasi partilerin ve siyasi aktörlerin

(14)

4 köşe yazarları tarafından nasıl temsil edildiği, nasıl yorumlandığı ve köşe yazarlarının yazılarında en çok hangi konular üzerinde yoğunlaştığı tespit edilmeye çalışılmıştır. Bununla birlikte gazetelerin sahiplik yapısı ve ideolojik yaklaşımlarına bağlı olarak gazete köşe yazarlarının sergiledikleri tutumlar makaleleri üzerinden analiz edilmeye çalışılmıştır. Dolayısıyla Türkiye‟de basının ve köşe yazarlarının siyasetle olan ilişkilerinin irdelenmesi, kamuoyu oluşturma gücünün tespit edilmesi, toplumsal siyasal bilinç oluşumuna etkileri ve basının siyasal süreçlerdeki öneminin ortaya konması açısından çalışma önem arz etmektedir.

Üç bölümden oluşan bu çalışmanın ilk bölümünde basının toplumsal hayattaki önemini ortaya koyabilmek amacıyla öncelikle basının demokratik toplumlarda yerine getirmesi beklenen işlevleri, bu işlevlerini yerine getirirken kamuoyu üzerindeki etkisi irdelenmiştir. Buna bağlı olarak basının kamuoyu oluşturabilme gücü ve dolayısıyla bu güç sayesinde kamuoyunun düşünsel yapısı üzerinde doğrudan ya da dolaylı etkisi açıklanmaya çalışılmıştır. Ayrıca demokratik rejimler içinde basının toplumsal siyasal bilinç oluşumuna sağladığı katkılar irdelenmiştir.

İkinci bölümde çalışmamızın ana materyallerini oluşturan ve basın kuruluşları bünyesinde özgün bir alan olarak kabul edilen köşe yazarlarının üretimleri ele alınmıştır. Demokratik toplumlar için gazete yazı türü olan köşe yazılarına neden ihtiyaç duyulduğu ve önem arz ettiği aktarılmaya çalışılmıştır. Bu yazıları kaleme alan köşe yazarlarının bir siyasal aktör konumunda yer alarak toplumdaki fertlerin siyasal bilinci üzerindeki etkisi, toplumsal siyasal gündemin köşelerindeki yansıması ve bu köşelerde siyasal düşüncelerin temsili değerlendirilmiştir. Ayrıca iletişim disiplini bünyesinde literatürde köşe yazarları ve onların üretimleri olan köşe yazıları üzerine yapılmış olan araştırmalar incelenmiş ve bu araştırmaların sonuçları paylaşılmıştır. Ayrıca çalışmamızın bu bölümünde basına yönelik kuramsal yaklaşımlar ele alınmış ve aynı zamanda çalışmanın kuramsal çerçevesini oluşturan kültürel çalışmalar yaklaşımı detaylandırılmıştır.

Çalışmamızın ikinci bölümünde siyasal süreçlerin önemli dönüm noktalarından olan referandum kavramı irdelenerek Türk Siyasi Tarihi‟ nde yaşanan

(15)

5 referandum tartışmaları tarihsel akışı içinde dönemin özelliklerini de yansıtacak şekilde kısaca aktarılmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte araştırmamızın örnek olayı olarak 16 Nisan 2017 Anayasa Referandumu öncesi Türkiye‟ deki mevcut siyasi atmosfer hakkında bilgiler paylaşılmıştır.

Araştırmamızın uygulama kısmını oluşturan üçüncü bölümde 1 Nisan - 16 Nisan 2017 tarihleri arasındaki 15 (on beş) gün içinde Cumhuriyet, Hürriyet, Ortadoğu, Sabah, Sözcü, Star, Yeniçağ ve Yeni Şafak gazetelerinin köşe yazarları tarafından referanduma yönelik üretilen metinlerinin analizi ile elde edilen bulgular ve bunlara bağlı olarak gerçekleştirilen yorumlar yer almıştır.

Araştırma kapsamında yöntem olarak içerik analizi kullanılmış olmakla birlikte gazetelerin sahiplik yapısı, ideolojik tutumları ve yayın çizgilerine bağlı olarak köşe yazarları tarafından gerçekleştirilen üretimlerdeki sosyal gerçekliğin ortaya çıkarılması, ölçümlenebilmesi ve daha anlamlı verilere ulaşılabilmesi için söylem analizi ve tematik analiz yöntemlerinden de faydalanılmıştır.

(16)

6 BĠRĠNCĠ BÖLÜM

BASIN VE TOPLUMSAL SĠYASAL BĠLĠNÇ

1. Basının Toplumsal Hayattaki Önemi:

Günümüz dünyasında teknolojilerin gelişimine bağlı olarak kitle iletişim araçları teknolojisinin de hızla gelişmesi ile „insanlar dünyanın her bir tarafındaki olaylardan anında haberdar olabilme, her türlü konu hakkında daha kolay ve daha düşük maliyetle bilgi sahibi olabilme (Kalender,2000: 113) imkânına kavuşmuştur. Bu süreçle birlikte bireylerin ve toplumların temel bilgi kaynaklarından olan kitle iletişim araçları yerel, ulusal ve uluslararası boyutta meydana gelen–gelişen olay ve olgularla ilgili topluma haber ve bilgi sunarak, söz konusu olay ve olguların algılanmasında ve bunlara verilen tepki biçimleri üzerinde etkili olmaktadır. Halkın olay ve olguları doğrudan gözlemlemesi çoğu kez mümkün olmadığından, halk adına bunları gözlemleyen medya, yeniden kurguladığı bu olay ve olguları halka aktarır. Halk da bu olay ve olguları büyük ölçüde medyanın kendilerine yansıttığı biçimde kavradığından, bireylerin maddi varoluşlarının imgesel ilişkileri de medya tarafından belirlenmektedir (Kaya, 2001: 63). Kitle iletişim araçlarının bu özellikleri nedeniyle McLuhan‟ ın da ifade ettiği gibi „insanoğlu dünyayı kitle iletişim araçları ile algılayabilmektedir‟. Kitle iletişim araçları, insana çevresine yönelik bilgiler sunarak kendine karşı güven duymasına, güçlü olmasına, toplum içinde kendine yer sağlamasına olanak tanıyarak (Tokgöz,2010:149-150) bireylerin toplumsallaşmasına katkıda bulunur.

Demokratik sürecin vazgeçilmez bir unsuru olan kitle iletişim araçları halkın vatandaş olarak haklarını kullanabilmesi için gerekli olan enformasyonu sağlanmasından dolayı yurttaşlar, bu araçlar sayesinde olayları yorumlayıp tartışmalara katılabilirler, toplumun gelişimini ve siyasal tercihlerini etkileyen tutumlar edinebilirler ve eylemlerde bulunabilirler. Bu da kitle iletişim araçlarına ve kamusal tartışmalara erişimi gerektirir. Dahası bu demokratik sürecin gerçekleşmesi için yurttaşların kitle iletişim araçlarında karşılaştıkları haber ve bilginin doğruluğundan emin olması ve bununla birlikte medyada her türlü düşüncenin yer

(17)

7 alabilmesi gerekmektedir (Demir,2007: 17). Zira toplumdaki farklı görüş ve düşüncelerin kendini ifade edebilmesi günümüzde ancak kitle iletişim araçları sayesinde gerçekleşmekte ve bu sayede özgür bir platform olarak kitle iletişim araçları sayesinde toplumdaki farklı kesimler seslerini duyurabilmektedirler. Bu düzlemde kitle iletişim araçları katılımcı demokrasinin gelişimine katkı sağlayabilmektedir. Kısaca değerlendirecek olursak demokratik bir siyasal rejimin sağlıklı biçimde işleyebilmesi ve bu işleyişi sürdürebilmesi için „etkin, özgür, çoğulcu ve kapsamlı‟ bir bilgilendirme sürecine ihtiyaç duyulmakta (Şaylan, 2008: 324), kitle iletişim araçları da bu ihtiyaca yönelik üretimler sergilemek için var olmaktadır.

Kitle iletişim araçları arasında önemli bir yere sahip olan basın dar anlamıyla „gazete ve dergileri‟ (İnuğur,2005: 19) içermekle birlikte aynı zamanda „Türkiye‟de kitle iletişim araçlarının geleneksel ifade ediliş biçimi‟ (Vural,2000: 117) olarak da karşımıza çıkmaktadır. Basın genel tanımıyla; „haberleri ve fikirleri toplama, değerlendirme, işleme ve bunları başkalarına ileterek kamuoyu oluşturma sanatını mümkün hale getiren yazılı kitle iletişim aracıdır‟ (İnuğur,2005: 20). Bu tanımlamaya bağlı olarak basın ve yayın araçları;

 Okuyucuya bilgi verme, okuyucuyu eğitme ve dünyadaki olaylardan haberdar ederek tarih için de esaslı bir kaynak teşkil etme

 Sadece günlük olayları tespit etmekle yetinmeyip reformları ve devrimleri hazırlama

 Düşünce ve fikirlerin yayılması için eşsiz bir propaganda aracı olduklarından kamuoyu oluşturma ve kamuoyuna yön verme gücüne sahiptirler (İnuğur,2005: 16).

Toplumsal yapı içerisinde kitlesel mesajlar üreterek toplumu oluşturan bireylerin haber edinmesine, bilgilenmesine, öğrenmesine, kanaat oluşturmasına, tercihler belirlemesine yönelik ihtiyaçlarını karşılayan kitle iletişim araçları aynı zamanda bireylerin sosyalleşmesine ve dolayısıyla da sosyal yapının gelişmesinde önemli bir yer edinmektedir. Bu bağlamda toplumun eğitilmesi, kalkındırılması, modernleştirilmesi ve yüksek kültüre kavuşturulmasında toplumu yönlendirme etkisi

(18)

8 bulunan kitle iletişim araçları, insani değerlerin önemsendiği erdemli bir toplum oluşturulmasına katkı sağlayabileceği gibi insani değerlerden yoksun, çağ dışı ve ahlak dışı bir toplum oluşumuna da neden olabilmektedir.

1.1.Basının Demokratik Toplumlardaki ĠĢlevleri:

Modern demokratik sistemler içinde basının öncelikle haberlerini yansıttığı topluma karşı ve kamu organlarına karşı yasalarla belirlenmiş sorumlulukları vardır. Basının içinde bulunduğu topluma ve onu oluşturan bireylere karşı sorumluluğu tüm sorumluluklarından önce gelmektedir. Bu nedenle halkı aydınlatmak, dürüst ve doğru habercilik yapmak, objektif olmak, haber kaynaklarına karşı duyarlı olmak, devleti ve içinde bulunduğu toplumu korumak, desteklemek, anarşi ve kaosa yol açmamak gibi temel görev ve sorumlulukları bulunmaktadır. Bununla birlikte bir basın organının öncelikli görevi kuşkusuz özgür bir şekilde kamuoyunun oluşabilmesine katkı sağlamak ve oluşan kamuoyunu yansıtmaktır. Demokratik rejimlerde kamuoyu oluşum sürecinde özellikle dikkat edilmesi gereken husus basının kamuoyu oluşturması değil kamuoyunun serbestçe oluşabilmesine imkân sağlamasıdır. Basının kamuoyu oluşum sürecindeki bu görevini haber ve bilgi aktararak gerçekleştirdiği görülmektedir (Işık,2005: 116). Tokgöz‟ e göre medya haber verme rolüyle toplumu oluşturan bireylerin ve dolayısıyla kamusal aklın ve mantığın gelişimine önemli, ölçüde katkı sağlamaktadır (Tokgöz,2008: 273). Medyanın kamuoyunun serbestçe oluşmasına olanak tanıması toplumsal aydınlanmanın, sosyal kalkınmanın gerçekleşmesine ve dolayısıyla demokrasinin gelişmesine olanak tanımaktadır. Özellikle demokratik rejimlerde yönetenler ile yönetilenler arasında bir köprü işlevi gören basın, bu işlevi sayesinde siyasal iktidarların almış olduğu kararlara ve siyasal iktidarların faaliyetlerine yönelik olarak toplumu bilgilendirir. Aynı zamanda toplumda bu konulara ilişkin oluşan görüşleri siyasal iktidarlara yansıtarak kamuoyunun oluşmasında önemli bir işlevi yerine getirir (Öksüz,2004: 67). Medyanın toplumsal çerçevede sahip olduğu bu misyon ve işlevi „kamusal gözcülük‟ olarak ifade eden Tokgöz liberal düşünce çerçevesinde medyanın birincil görevinin kamusal gözcülük olduğunu belirterek yasama, yürütme ve yargı yanında dördüncü bir güç olarak kabul edildiğini dile getirmekte ve bu sayede kamunun çıkarlarının gözetilebileceğini kabul etmektedir.

(19)

9 Demokratik toplumlarda basının görev ve sorumluluklarını; haber vermek, bilgilendirmek, eğitmek, denetlemek, eleştirmek, eğlendirmek, dinlendirmek, yönetimle yönetilenler arasında köprü olmak, ilan ve reklamlarıyla ekonomik yaşama yardımcı olmak, uluslararası iletişimi sağlamak şeklinde sıralamak mümkündür.

Demokratik siyasal sistem içinde medyanın bir dizi hizmet ve işlevi yerine getirmesi gerektiğini ifade eden İrvan ise bunları şu şekilde sıralamıştır;

 Toplumsal ve siyasal çevreyi gözetim altında tutmak ve yurttaşların refahını etkileyecek konuların topluma haber verilmesini sağlamak  Günün önemli sorunlarını çözümleri ile birlikte gündeme getirmek  Siyasetçilerin ve sözcülerinin görüşlerini aktaran bir platform

oluşturmak

 İktidar ile kitleler arasında ve farklı görüş açılarını paylaşanlar arasında diyalog kurmak

 Resmi görevlilerden gücü nasıl kullandıkları ile ilgili hesap sorabilecek mekanizmalar kurmak

 Yurttaşları siyasal süreçleri öğrenmeleri, tercih yapmaları ve siyasal sürece katılımları konusunda teşvik etmek

 Medyanın bağımsızlığına zarar verecek çabalara karşı koymak

 İzleyicileri siyasal çevreye duyarlı olarak görmek ve onlara saygı göstermek (İrvan, 2002: 265).

Bu tespitler ışığında demokratik rejimlerde medyanın yerine getirmesi gereken pek çok görev ve işleve sahip olduğu görülmektedir. Medya kendisine biçilen bu görev ve sorumlulukları yerine getirebilmek için bazı şartlara ve özgür bir çalışma ortamına ihtiyaç duyar. Bu sebeple de özellikle demokratik rejimlerde bu zeminin sağlanabilmesi için gerekli siyasal, hukuki, idari ve ekonomik düzenlemelerin mevcut demokratik yönetimler tarafından kendilerine sağlanması kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.

Demokratik toplumlarda basının görev ve sorumluluklarını ortaya koymaya yönelik pek çok araştırma yapıldığı görülmektedir. Bu kapsamda literatürde kitle iletişim araçlarının işlevleri üzerine yapılmış önemli çalışmalardan biri UNESCO

(20)

10 Komisyonunca hazırlanmış ve kısaca Mc Bride Raporu olarak yayınlanmıştır. Bu araştırmaya göre kitle iletişim araçlarının topluma sağladığı sekiz işlevinden bahsedilmektedir (Yüksel, 2001:7-8-9-10). Bu raporda ele alınan sekiz işlev ve açıklamaları aşağıdaki gibidir.

Kitle İletişim Araçlarının İşlevleri:  Haber ve bilgi sağlama işlevi:

Medya temelde olaylar ve koşullar hakkında haber ve bilgi aktararak, ulusal ve uluslararası koşulların anlaşılmasını, bireylerin ve toplumların bilerek tepkide bulunmasını sağlamaktadır.

 Toplumsallaştırma İşlevi:

İnsanların toplum içinde varlığını sürdürebilmesi için gerekli olan toplumsallaşmanın sağlanması, toplumun maddi ve manevi temellerinin topluluk üyelerine aktarılması ve aktarılanların onlar tarafından öğrenilmesi, medyanın toplumsallaştırma işlevi olarak anılmaktadır.

 Güdüleme İşlevi:

Toplumların kendilerine belirledikleri amaçları açıklayıp, özendirerek, bireyin toplumun yaşamında olduğu gibi, bu toplumsal amaçlar için gösterilen çabalara da katılmasını sağlamaya çalışarak güdüleme işlevini yerine getirmektedir.

 Tartışma ortamı hazırlama işlevi:

Medya, hazırlayabileceği tartışma ortamı ile bireylere aktarılan toplumsal değer ve toplumsal amaçlara açıklık kazandırmakta ve dolayısıyla toplumların gelişmelerine katkıda bulunmaktadır.

 Eğitim işlevi:

Medya bilgi aktarırken, toplumların bilgi düzeylerini, yetenek ve becerilerini daha üst düzeye çıkarmalarına yardımcı olmaktadır.

(21)

11 Kültürün gerek tanımının geliştirilmesinde, gerekse de kültür mirasının korunmasında medyanın önemli görevleri vardır.

 Eğlendirme işlevi:

Medya toplumsal yaşamın baskısına ve hayatın temposuna kapılmış bulunan bireylere hoşça zaman geçirme, onları dinlendirme olanaklarını daha ucuz ve daha fazla çeşitlilik içinde sunabilmektedir.

 Bütünleştirme işlevi:

Medyanın işlevlerini yerine getirmesiyle toplumdaki bireylerin, grupların arasındaki ilişkileri geliştirip onların toplumlarını olduğu kadar, birbirlerini de tanıması ve anlaması için ortam sağlamaktadır.

Medyaya atfedilen bu işlevler göz önüne alındığında özellikle medyanın toplumdaki siyasi, ekonomik ve kültürel alanlarda önemli bir yere ve etkiye sahip olduğu görülmektedir. Dolayısıyla toplum içinde bir araya gelemeyen farklı kesimlerin bu platformda bir araya gelebilmesi ancak bu işlevler sayesinde mümkün olabilmektedir. Bununla birlikte medyanın bu işlevleri aracılığıyla topluma fikir sağlama, toplumda etki oluşturma ve topluma yön gösterme gibi temel unsurları da barındırdığı söylenebilir.

1.2. Basın ve Kamuoyunun OluĢumu:

Kamuoyu kavramı siyaset, iletişim, sosyoloji, sosyal psikoloji vs… gibi birçok disiplin tarafından incelenmekle birlikte her disiplin kendi ilgi alanı içine giren unsurları ön plana çıkarmak suretiyle kavramı tanımlamaya çalışmış olduğundan tüm disiplinlerin üzerinde birleştiği bir kamuoyu tanımı oluşturmaları mümkün olmamıştır.

Kamuoyu kavramından ilk kez 1750 yılında sanat ve bilim alanında yaptığı bir konuşmada Jean Jacques Rousseau söz etmiştir. Kavramı o zamana kadar yapılan değerlendirmelerden oldukça farklı bir biçimde ele alan Rousseau kamuoyunu; „en genel irade, aynı zamanda en doğru ve adil olan‟ (Aslan,1962: 67) diye tanımlamıştır.

(22)

12 Meyer‟e göre kamuoyu, „önce, her tür zıt fikir, inanış, teamül, kararlar ve arzular yığınıdır. Bu karışıklık içinde her sorunda vatandaşlar tarafından açıkça benimsenen ve müdafaa edilen belirli görüş oluşuncaya kadar, bir araya gelme ve aydınlanma işlemi gerçekleşir. İşte halkın çoğunluğu tarafından kabul edilecek, tutulacak olan görüş kamuoyudur (Meray,1954:263). Nitekim aynı düzlemde Champagne (1995:160) de kamuoyunun hiçbir zaman top yekün bütün halkın kanaati‟ olamayacağını, kamuoyunu „çoğunluğun kanaati‟ olarak algılamanın mümkün olacağını ifade etmiştir. Lakin kamuoyuna hakim olan kanaatin her zaman çoğunluğun kanaatinin olmasının gerekmediğini ifade eden Öksüz; „bazen pasif bir çoğunluğun yanında, kendinden emin ve inandığı görüşü etkin bir şekilde savunan aktif azınlığın kanaatinin de kamuoyu olarak karşımıza çıkabileceğini belirtmiştir‟ (2007: 69). Kapani‟ de „kamuoyu denilince, toplumun hemen bütün yetişkin üyeleri(kamu) tarafından paylaşılan bir ortak düşünce, bir kanaatin (oy) akla gelmemesi gerektiğini çünkü toplumun tümünü kapsayan ve oy birliğini ifade eden böyle bir „kanaat bloku‟ nun sosyolojik olarak gerçeklere aykırı düşeceğini (Kapani,1998: 146) ifade etmekle birlikte kamuoyunun oluşum sürecinde tartışma unsuruna vurgu yaparak „belli bir zamanda, belli bir tartışmalı sorun karşısında bu sorunla ilgilenen kişiler grubuna veya gruplarına hakim olan kanaatler (Kapani,1998: 147)‟ in anlatımları olduğunu, bu anlatımların hem çoğunluk hem de azınlık kanaatlerini de içinde barındırdığını (Sezer,1972: 5) dile getirmektedir. Kamuoyu halkın kamuyu ilgilendiren konulara ilişkin kanılarının toplamı, genel kamunun üyelerinin siyasal konular ya da güncel olaylar hakkındaki tutumlarının anlatımlarıdır (Mutlu,2008: 164). Dolayısıyla kişileri ve çevrelerini yakından ilgilendiren konularda, ortak kararları paylaşması böylelikle sosyal yapı ile bütünleşmesi, böylece var olan yalnızlığını paylaşması „„kamuoyu‟‟ oluşturma ya da var olan kamuoyunun parçası olma olgusunun izlerini taşımaktadır (Vural,1999: 2).

Kamuoyu kavramına yönelik tanımlamalara bakıldığında „kamuoyu görüşünün ortaya çıkabilmesi için öncelikli olarak kamuoyunun bir sorun hakkında haberdar edilmesi ya da bilgilendirilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır ve bu işlevi büyük ölçüde kitle iletişim araçları yerine getirmektedir (Atabek,2002: 235). Nitekim Vural‟ın da ifade ettiği gibi „kamuoyu süreci iletişim olgusundan geçmektedir

(23)

13 (Vural,1999: 2). Bununla birlikte güçlü bir kamuoyu oluşabilmesi için özgür bir iletişim ortamına ve bu bağlamda da medyanın özgürlüğüne ihtiyaç vardır. Çünkü kamuoyu, özünde demokrasi ile birlikte vardır ve demokrasinin sağladığı ortamdan beslenmektedir (Vural,1999: 53). Kamuoyunun oluşum sürecinde genellikle demokratik rejimlerde serbestçe „oluşan‟ kamuoyu ile demokratik olmayan rejimlerde „oluşturulan‟ kamuoyu arasında bir ayrım yapmak da gereklidir. Serbest bir kamuoyu, haberlerin ve fikirlerin özgürce yayılabildiği, tartışılabildiği bir ortamın ürünüdür ve ancak haberleşme ve fikir özgürlükleri başta olmak üzere tüm temel hak ve özgürlüklerin sağlandığı bir hukuk düzeninde gerçekleşebilir (Bektaş,1996: 9-10). Bu kapsamda demokratik toplumlarda „haber verme, bilgilendirme ve enformasyon sağlama‟ işlevlerini yerine getirmesi beklenen medyanın; günlük olaylar hakkında kamuda oluşan tartışma ortamına bir forum sağlaması ve tartışmalardan sonra da serbestçe oluşan kamuoyunun ifadesine yardımcı olması gerekmektedir. Bu sayede medya hükümet ve siyasileri halkın ne düşündüğünü anlama ve hesaba katma konusunda zorlayarak, bireyler adına gayri resmi gözetim ve denetim gerçekleştirir (Işık, 2005: 117). Bu noktadan hareketle kamu adına siyasal iktidarı denetleyen, siyasal iktidarın almış olduğu kararları ve siyasal iktidarın uygulamalarını halka bildiren medya ile medyanın özgür bir biçimde görevini sürdürebilmesi için gerekli hukuki ve idari düzenlemeleri yerine getirmesi beklenen siyasal iktidar arasında karşılıklı bir ilişki mevcuttur. Bu ilişki çerçevesinde halk üzerinde etki yaratmak için oluşturulan hâkimiyet mücadelesinde halka ulaşabilmenin en etkili ve kolay yolu kitle iletişim araçlarıdır ki bu nedenle Öksüz (2004: 67)‟ün de ifade ettiği gibi „basın her zaman siyasal aktörlerin ilgi odağı olmuştur.‟ Siyasal iktidarı ele geçirme mücadelesi kapsamında siyasal aktörler kendi kamuoyunu oluşturabilmek için medyanın bu gücünden faydalanmak ister. Zira medya ile kamuoyu arasındaki ilişkide iki temel görüş dikkat çekmektedir. Birincisi; medya kamuoyunun sesi, bir başka deyişle ortaya çıkan kamuoyunun yansıtıcısıdır. İkinci görüşe göre medya kamuoyunun düzenleyicisi, hatta yaratıcısı durumundadır. Ancak bu süreçlerin kesin çizgilerle birbirinden ayrılamadığı gibi ve çoğu zaman birbirinin içine geçtiği görülür (Atabek ve Dağtaş, 1998: 227-228). Kuşkusuz her iki görüşün de haklılık payı olmasıyla birlikte genel olarak kamuoyu oluşum sürecinde basının aktif rol üstlendiği ve bireylerin kanaatlerinin ve tutumlarının şekillenmesinde etkin olduğu görüşü

(24)

14 kabul görmektedir. İşte bu nedenle basın; yönetim biçimi ne olursa olsun her toplumsal yapıda siyasal iktidarı ele geçirmek ya da elinde tutmak isteyen siyasal aktörlerin kendi görüşlerini halka mal etmesinde ve kamuoyunun desteğini sağlamasında önemli bir enstrüman olarak kabul edilmektedir.

1.3.Basının Kamuoyunun DüĢünsel Yapısına Etkisi

Kamuoyu oluşum sürecinin temelinde iletişim yer almaktadır. Schram‟ a göre; „gönderici açısından iletişimin amacı enformasyon verme, öğretme, memnun etme, teklif etme veya ikna etmedir. Alıcı açısından iletişimin amacı ise, verilen enformasyonu anlama, öğretileni öğrenme, zevk alma, teklif veya ikna üzerinde karar vermedir (Erdoğan, 2001: 120-121). Buradan hareketle kitle iletişim araçları öncelikle toplumdaki çeşitli olayları durumları kitlelere ileterek haber verme işlevini yerine getirmektedir. Böylelikle iletişim araçları önemli toplumsal, siyasal ve ekonomik olayların konu ile ilgilenen bireylere iletilmesinde yardımcı olurlar. Bir başka ifade ile bu araçlar haber verme işlevi sayesinde halkın dikkatini bazı noktalara çekerek toplumun bilgilendirilmesine ve dolayısıyla da kamuoyunun oluşmasına katkıda bulunmaktadırlar (Truman,1951: 220). Zira kamuoyu ancak bilgiye dayalı olarak oluşabilir. Kamuoyunun oluşumunda, bilgi iletme işlevini yerine getiren araçlar olan kitle iletişim araçları ve bu araçları kullananlar, bilgilerin alınması ve algılanması aşamasında kullandıkları yöntem ve teknikler nedeniyle kamuoyunu yönlendirmek isteyenler için önem arz etmektedir. Belli çıkarları olan birey ve gruplar, kişi ve grupların düşüncelerini ve davranışlarını etkilemek amacıyla kitle iletişim araçları aracılığı ile ikna ve telkin tekniklerini kullanarak toplumu etkilemeye çalışırlar (Gezgin,2002: 17). Kitle iletişim araçları, haber verme işleviyle aynı zamanda bazı fikirlerin savunuculuğunu yaparak, topluma belirli yönde fikir değişikliği getirerek yeni tutumların yerleştirilmesini istemektedir. Bu işlevi görürken, zaman zaman siyasal karar alma yönünde ikna etmeye yönelerek, bazı fikirlerin değiştirilmesinde, şekillendirilmesinde rol oynar (Tokgöz, 2012: 39). Dolayısıyla yeni olaylar hakkında kanaat oluşturma ya da eski kanaatleri değiştirme gücüne sahip olan iletişim araçları kamuoyunun biçimlenmesine etkide bulunmaktadırlar (Yüksel,2001: 82).

(25)

15 Etki kavramına yönelik en temel tanımlama Piatila‟ nın „iletişim sürecinin bir önemliliği olarak iletişim etkisi, bireyin zihninde daha önce olan ya da olmayan bir şeyin; iletişim olmasaydı olması ya da olmaması söz konusudur‟‟ ifadesinde anlam bulmaktadır (Yüksel,2001: 9-10). Bu bağlamda kitle iletişim araçlarının etki gücünün toplumun her alanında(siyasi, ekonomik, kültürel, sosyal ve Vs…) ve ayrıca insanı insan yapan en önemli özelliği olan düşüncelerinde var olması söz konusudur. Bu iki alandaki etki unsurlarını göz önüne alarak kitle iletişim araçlarının insanların dünya görüşünün şekillenmesinde, düşünce ve kanaatlerinin temelinin oluşturulmasında, bunlara bağlı olarak geliştirdikleri tutum ve davranışlarında meydana gelen değişimlerin incelendiği araştırmalarda belli düzeylerden bahsedilmektedir. Literatürde yer alan bu düzeylerden ilki, „farkında olma‟ ya da „farkına varma-vardırma‟ düzeyidir. Ardından ikinci düzey olan „bilgi edinme‟ düzeyine geçilir. Üçüncü aşamada ise „tutum geliştirme‟ düzeyine ulaşılır. İletişimin en çok sözü edilen etkilerine yönelik düzeyi ise dördüncü aşamadaki „davranış değişikliği‟ düzeyidir (McCombs ve Shaw,1980: 74). Literatürde bu düzeyler „bilişsel‟, „duygusal‟, „davranışsal‟ düzeyler şeklinde de açıklanmıştır (Severin ve Tankard,1994: 6).

Kitle iletişim araçlarının toplumu oluşturan bireylerin üzerindeki etkilerine yönelik araştırmalarda günümüzde kitle iletişim araçları tarafından öncelik tanınan konuların kamuoyunda da önceliğe sahip olduğu görüşü geniş oranda kabul görmektedir. İletişim araçları bireylere belli konularda hangi düşüncelere sahip olmalarını söylememesine rağmen hangi konularda düşünce sahibi olmaları gerektiğini belirtmektedir (Sezer,1972: 47). Bu noktada iletişim araçlarında yer verilen konuların toplumsal tartışmayı iki biçimde etkilemesi söz konusudur. Öncelikle bireyler iletişim araçlarında tartışılan konular ve sonrasında bu konuların boyutları hakkında konuşmaktadırlar. Böylece kitle iletişim araçları bireylerin, grupların ve örgütlerin düşüncelerini meşgul eden konular hakkında bilgi ileterek konuların hangi boyutlarının öne çıkarılması gerektiğini vurgular (Sezer,1972: 49). Bu kapsamda kitle iletişim araçları tarafından tartışılan konuların aynı zamanda toplumu oluşturan bireyler tarafından da tartışıldığı söylenebilir. Bununla birlikte kitle iletişim araçlarının toplumu bilgilendirme işlevinin de ötesine geçerek toplum

(26)

16 adına düşünen ve onun adına fikir oluşturarak hazır bilgileri ve ürünleri sunan bir merkez haline dönüşmesi, tartışılan konuları ele alırken aktif ve pasif tutumlar sergilemesi söz konusu olabilmektedir. Kitle iletişim araçlarının sergilemiş olduğu bu tutumlara bağlı olarak, medya ve kamuoyu ilişkisi üzerine yapılan etki araştırmalarında „gündem belirleme‟ ve „suskunluk sarmalı‟ olarak nitelendirilen çalışmalar öne çıkmaktadır.

Gündem Belirleme yaklaşımına yönelik literatürdeki ilk çalışma Walter Lippmann tarafından yapılan ve 1922 yılında yayınlanan „Public Opinion‟ (Kamuoyu) adlı çalışmadır. Lippmann‟a göre „medya görüntüsünde baskın olan unsurlar, medyayı izleyenlerin zihinlerindeki görüntüde de baskın ya da öncelikli hale gelir‟ (Yüksel,2007: 577). Başka bir ifadeyle medyanın önem ve öncelik vermiş olduğu konular kamunun zihninde de önemli ve öncelikli konuları oluşturur. Bu noktada medyanın ve kamuoyunun önemli ve öncelikli gördüğü konulara karşı siyasal aktörlerin ve grupların da kayıtsız kalması düşünülemeyeceği gibi kendi siyasal gündemlerini belirleme aşamasında bundan etkilenmesi kaçınılmaz olacaktır. Zira gündem belirleme yaklaşımı bir süreç olarak ele alındığında medya-kamuoyu ve siyasetin birbirleri ile etkileşim halinde oldukları görülmektedir.

Kitle iletişim araçlarının belirli konu başlıklarını kamunun görüş ve tartışma alanından uzaklaştırma yeteneği üzerinde duran „suskunluk sarmalı‟ kuramı Alman sosyolog Elisabeth Noelle-Neumann tarafından geliştirilmiştir. Bu kurama göre; insanlar kendi fikirlerinin kamuoyundaki uzlaşma içinde yer aldığına inanırsa, özel ve kamusal tartışmalarda yüksek sesle konuşma cesaretine sahip olurlar. Eğer insanlar azınlıkta olduklarını hissederlerse, suskun ve temkinli davranırlar. Böylece kamu önünde taraflarının zayıflığı hakkındaki izlenim daha da pekişir. Bu durum geçmişten gelen değerlere sıkı sıkıya sarılan kararlı bir azınlık dışında zayıf tarafın fikirleri tümüyle ortadan kaybolana kadar ya da tabu haline gelene kadar sürer… (Neumann, 2000: 226). Başka bir deyişle insanlar; toplum içinde yalnız kalmak istemedikleri için toplumun genelinin kabul ettiği fikirleri kabul etmiş gibi görünürler ve onlarla birlikte hareket ederler (McQuuail ve Windal, 2005: 146).

(27)

17 Bu iki yaklaşımdan hareketle medyanın, oluşturduğu gündemlerde belli başlı konuların önem ve öncelik sahibi olması ya da bazı konuların göz ardı edilerek kamuoyunu oluşturan bireylerin bu konular hakkında bilgilenmesine, düşünmesine ve tartışmasına engel bir tutum sergilediği görülmektedir. Dolayısıyla da medyanın kamuoyunun düşünsel yapısına, kanaatlerine, tutumlarına ve davranışlarına yön verme çabası içinde olduğu görülür.

1.4.Basın ve Toplumsal Siyasal Bilinç

Kitle iletişim araçları toplumu oluşturan bireylerin; sosyalleşmesinde, siyasal, ekonomik ve sosyal kararlar almasında bireylerin günlük bilgi ihtiyacını karşılayarak önemli bir işlevi yerine getirmektedir. Kitle iletişim araçlarının sunduğu bu bilgilerin bir kısmını oluşturan siyasal içerikli bilgiler toplum üyelerinin ilgisini siyasete çekmektedir. Bu araçlar sayesinde her türlü siyasal akımın mesajları sürekli olarak bireylere aktarılmaktadır. Bu sayede „dünyanın farklı bölgelerinde farklı zamanlarda meydana gelen siyasal olayları takip edebilme ve bu olaylar hakkında bilgi edinebilme ihtiyacı kitle iletişim araçları sayesinde karşılanmaktadır‟ (Sarıbay ve Öğün,1999: 66-67; Meyer,2004: 15). Bu bilgilendirme sürecinde „birey elde ettiği kazanımlarla birlikte bilinçlenmekte, siyasi konular hakkında kendi kanaatlerini oluşturmakta veya var olan kanaatlerini şekillendirmektedir‟ (Dursunoğlu ve Kömür,2018: 413). Dolayısıyla kitle iletişim araçları, bireylerin siyasal açıdan olgunlaşmasında, siyasal süreçleri kendi bünyesinde içselleştirerek karar almasında önemli bir katkı sağlamaktadır.

Bireylerin „siyasal değer, inanç ve tutumları zaman içinde oluşmakta ve kendisi de bu süreçte önemli rol oynamaktadır. Birey doğuştan sahip olmadığı siyasal değer yargılarını, inançlarını ve tutumlarını bir öğrenme süreci içerisinde zamanla geliştirmektedir‟ (Bektaş,1996: 69). Başka bir ifadeyle bireylerin „siyasal hayata ait düşünce ve yargılarının oluşturduğu siyasal inanç sistemi, bireyin siyasal fikir ve davranışlarının çeşitli faktörlerle birlikte şekillendiği ve bireyin hayatını kapsayan bir etkileşim süreci sonunda ortaya çıkan ve hayat boyu devam eden bir sosyalizasyon sürecidir (Türköz,2016: 98). Bu sürece bağlı olarak „toplumda oluşacak olan siyasal kültür ve siyasal bilinç sayesinde bireyler meydana gelen herhangi bir siyasal olaya daha çok ilgi duyacak, daha duyarlı davranacaktır. Ayrıca

(28)

18 birey, kendisinin ve içinde yaşadığı toplumun sorunlarına sahip çıkarak kendilerini yönetenlerin hatalı uygulamalarına karşı kitlesel olarak tavır sergileyip tepki verebilecek ve bu sayede onları toplumun istekleri doğrultusundaki uygulamaları hayata geçirmelerine katkı sağlayacaktır‟ (Öztekin,2011: 215-216). Bu noktada kitle iletişim araçları, toplumun sorunlarının siyasiler tarafından farkına varılmasına ve kamuoyunda oluşan düşünce ve kanaatlerin yöneticilere aktarılmasında haber verme ve yansıtma işlevini yerine getirerek iletişimin iki yönlü olarak gerçekleşmesini sağlar. Bu nedenle „yurttaşlar istedikleri an siyasal sürece müdahale edebilmek için siyasal iletişimdeki gelişmeleri dikkatle izlemelidirler (Meyer,2004: 15). Özellikle seçim dönemlerinde kendilerinin ve ülkelerinin geleceğine yönelik olarak bir karar vermek zorunda kalan bireyler, bu kararın verilebilmesinde adaylar ve siyasi partilerle ilgili belli sayıda kaynaktan bilgi almaya yönelirler. Bu bilgi kaynaklarının başında medyanın verdiği haber, yorum ve eleştiriler gelir (Güz,2005: 52). Çünkü bireyler kitle iletişim araçlarında yer alan „haberlerdeki kişi, konu ve olay ile ilgili olumlu ya da olumsuz fikirlerinin farkına vararak kendi zihinlerindeki değer yargılarını medya yardımıyla pekiştirebilmektedirler‟ (Bal, 2011: 72). Medyanın özellikle seçim dönemlerinde siyasal süreci tüm farklı boyutlarıyla ve görünümüyle betimlemesi, yurttaşların kendilerini ilgilendiren politikalarla ilgili gerekli bilgilere ulaşarak oylarını doğru kullanmasına ve kendisini temsil edecek kişileri doğru seçebilmesine katkı sağlayacaktır. „Bu sayede yurttaşlar seçimler aracılığıyla kendilerini yönetecek olanları seçerek yönetime katılmış olurlar. Demokrasilerde seçmenin oy verme sırasında en akılcı ve rasyonel kararları verebilmeleri, seçtiği yöneticileri denetleyebilmeleri, onların uyguladığı politikalardan ve yaptıkları işlerden haberdar olabilmeleri ancak medya sayesinde mümkündür‟ (İrvan,1995: 76).

Modern demokratik toplumlarda bireylerin belli bir siyasal kültüre sahip olmasında ve siyasal bilince erişmesinde kitle iletişim araçlarının gerçekleştirdiği işlevlerin önemi yadsınamaz. Çünkü bireylerin „en basit siyasal davranış biçimi olan siyasal ilgiden ileri düzey siyasal davranış biçimi olarak tanımlanan aday olma‟ (Dursunoğlu ve Kömür,2018: 413) aşamasına kadar elde ettiği siyasal kazanımları medya aracılığı ile sağladığı görülmektedir. Sonuç olarak medya, bir süreç olarak karşımıza çıkan ve hayat boyu devam edecek olan siyasal bilincin ve siyasal kültürün

(29)

19 oluşumunda ve gelişmesinde toplum için vazgeçilmez bir unsur olarak değerlendirilmektedir.

1.5.Basının Toplumsal Siyasal Bilinç OluĢmasına Etkisi

Günümüzde kitle iletişim araçlarında yaşanan teknolojik gelişmeler ve buna bağlı olarak bu araçların toplumun hemen her kesimine ulaşacak kadar yaygınlaşmış olması, bu araçların sahip olduğu işlevlerin çeşitliliği ve etkinliği hem toplumdaki bireyler için hem de iktidar mücadelesi veren siyasal çevreler için büyük önem arz etmektedir. Özellikle „siyasal açıdan bakıldığında, siyasal sistemlerin içinde bulundukları ortamda varlıklarını sürdürebilmek ve etkin bir davranışa sahip olabilmek için; kendi düşünce, değer yargıları ve tutumları yaymak ve bunları benimsetmek zorunda oldukları görülmektedir. Bunu gerçekleştirebilmek için de genellikle yaygın bir şekilde kitle iletişim araçları kullanılmaktadır (Fidan,2000: 37-68). Dolayısıyla kitle iletişim araçları iktidarı ele geçirmek, eldeki iktidarı korumak veya siyasal rızayı sağlamak için mücadele eden siyasal aktörler ve partiler tarafından „siyasal bilincin yönlendirilmesinde kullanılan etkin bir araç‟ (Akın,2013: 126) olarak karşımıza çıkar. Nitekim 27 Mart 1997 yerel seçimlerinde Güz (1995: 113-126-324) tarafından kitle iletişim araçlarının seçmenlerin siyasi kanaatleri üzerinde oynadığı rolü tespit etmek amaçlı yapılan çalışmada insanların yarıdan fazlasının (%75) siyasi parti tercihlerini belirlerken bu araçlardan etkilendikleri sonucu ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla siyasal bilincin yönlendirilmesinde „bireylerin etkin olarak siyasal sisteme ilişkin inanç, değer ve bilgileri öğrenmesi ve benimsemesi ile siyasal-ideolojik kimliğinin biçimlenmesi‟ (Çebi,2002:1) medya aracılığıyla sağlanır. Bu sebeple „kitle iletişim araçları siyasal düşüncenin, algılama biçimlerinin, siyasal ilişkilerin, siyasal aktörlerin ve siyasal kurumların değişime uğramasına neden olmakla birlikte siyasal aktörlerin teşhir edildiği, sunulduğu, yaşadığı, sığındığı, mücadele ettiği ve korunduğu arenalara dönüşmüştür (Çebi,2002: 2). Bu nedenle Türköz‟ e (2016: 108) göre kitle iletişim araçları „herkesin kendi siyasal fikirlerini topluma tek taraflı olarak sunmaya çalıştığı bir alan olarak‟ kabul edilmekte ve bu araçların tek yönlü bir toplumsal siyasal bilinç oluşturmaya yönelik bir yönlendirme ve değiştirme çabası içine girdikleri görülmektedir. Bu noktadan

(30)

20 hareketle Klapper; kitle iletişim araçlarının toplumu değiştirme doğrultusunda üç etkisinden bahsetmektedir; (Arslan,2004: 4). Buna göre;

 Değiştirip dönüştürme: bireylerin siyasal düşüncelerini kökten değiştirebilen,

 Önemsiz değişiklikler yapma: siyasal fikirleri aynı kalmakla birlikte bazı bakış açıları kazandıran,

 Kuvvetlendirme: var olan siyasal alt yapıyı daha da güçlendiren niteliklere sahiptir.

Bunlardan hangisinin geçerli olacağı bireyin siyasal yönüyle ilgili olduğu kadar bu araçların niteliksel amaçları ile de ilgili olabilir.

Kitle iletişim araçlarının siyasal davranış üzerindeki etkilerini ortaya koyan Okutan (1995: 46-47) bunları şu şekilde sıralamıştır;

 Kitle iletişim araçlarından daha fazla yararlanmak, siyasal tartışmayı artırır ve bunun sonucunda toplumun kitle haberleşmeye olan ilgisi artar.

 Kitle iletişim araçlarından yararlanma, geçmişten beri süregelen ve artık kökleşmiş olan siyasi kanaati değiştirmekten çok, onun daha da kökleşmesine hizmet eder.

 Siyasi haberlere duyulan ilgi zamanla kişiyi siyasi eyleme hazırlar. Bu bilgiler ışığında medyanın, „toplumu değiştirmeye ve toplumun siyasal davranışlarını etkilemeye yönelik yapılan çalışmalarda; özellikle seçim dönemlerinde büyük ölçüde bilgi kaynağı olarak kullanıldığı, kısa vadede çok etkili olmasa da uzun vadede farkına varmadan seçmenlerin kararlarını değiştirebileceği ortaya çıkarılmıştır. Bununla birlikte seçmenin yapısına, parti ve lidere bağlılığına, eğitim düzeyine, hangi bilgi kaynaklarını daha çok kullandığına ve kitle iletişim araçlarına güven derecesine bağlı olarak kitle iletişim araçlarının seçmen davranışı üzerinde etkisinin değişmekte olduğu sonucuna da ulaşılmıştır (Kalender,2005: 122). Balcı ve Akar (2010: 301) tarafından 29 Mart 2009 yerel seçimleri sürecinde Konya‟da yapılan çalışmanın sonuçlarına göre kitle iletişim araçları içinde siyasal bilgilenme

(31)

21 aracı olarak televizyon ve gazetelerin diğer araçlara göre çok daha fazla önemsendiği sonucuna ulaşılmıştır. Temel (2013: 250) tarafından yapılan çalışmaların sonuçlarına göre ise özellikle diğer kitle iletişim araçlarından farklı olarak basının (gazetenin) siyasal ve sosyal anlamda bireylere bir kimlik atfettiği ve bununla birlikte gazetenin kitle iletişim araçlarının siyasal tercihlerle ilişkisini siyasal anlamda ortaya koyan en önemli araç olarak görüldüğü tespit edilmiştir. Ayrıca çalışma sonuçlarına göre gazete ile oy verme arasında güçlü bir bağ olduğu, seçmenin okuduğu gazete ile oy kullandığı siyasal partinin siyasal fikir açısından paralellik gösterdiği ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda da basın ve siyasi partiler arasındaki ilişkinin varlığı da ortaya konmuştur. Zira basın „bir yandan siyasal ve ekonomik gibi sosyal sistemler tarafından yönlendirilmeye çalışılırken diğer taraftan, karşılıklı çıkar ilişkileri nedeniyle yönlendirmeyi kendi rızası ile kabul edebilmekte ya da kendisi muhalif bir yaklaşım içine girerek siyasal sistem gibi diğer sosyal sistemler üzerinde etki ve yönlendirme yaratmayı amaçlayabilmektedir (Alver, 2011: 399).

Dolayısıyla siyasal bilgilenme sürecinin vazgeçilmez unsuru olan kitle iletişim araçlarının toplumsal siyasal bilincin oluşmasında en önemli etkenlerden birisi olarak destekleyici bir role sahip olduğu ve bununla birlikte bu araçların siyasal tercihleri güçlendirici ve pekiştirici bir etkiye sahip olduğu görülmektedir. Özellikle demokratik toplumlarda bireylerin ülkelerinin geleceğini belirleyecekleri seçim dönemlerinde kitle iletişim araçlarının bu rolü onların hem toplum tarafından hem de iktidar mücadelesi veren siyasal çevreler tarafından ilgi odağı olmasına neden olmaktadır. Bu kapsamda kitle iletişim araçları hem siyasal bilincin oluşmasına katkı sağlamakta hem de buna bağlı olarak toplumu oluşturan bireylerin siyasal iktidarı belirleme sürecinde tercihlerini yönlendirme, değiştirme, pekiştirme veya güçlendirmeye çalışmaktadır.

(32)

22 ĠKĠNCĠ BÖLÜM

BASIN VE KÖġE YAZARLIĞI

2. Basında KöĢe Yazısının Önemi

Günümüz basınında yer alan köşe yazısı kavramının temelini, okuyucular tarafından gazetelere gönderilen mektupların oluşturduğu düşünülmektedir. „A Brief History of Column Writing‟ adlı yazısında Psutka 19. Yüzyılda köşe yazılarının okuyuculardan gelen mektuplardan oluştuğu bilgisini vermektedir. 19. Yüzyıl boyunca ve 20. Yüzyılın ilk yıllarında, editöre gönderilen mektuplar köşe yazısı olarak değerlendirilmiş ve böylece ilk köşe yazısı örnekleri ortaya çıkmıştır (Psutka‟dan Aktaran Sandıkçıoğlu,2015: 60). Köşe yazıları „gazeteciliğin temelini oluşturan haber olgusunun belli bir noktadan sonra doyuruculuğunu yitirmesi, okuyucuların haberin arkasındaki ve ilerisindeki konular hakkında aydınlanma gereksinimi duyması‟ sorununu ortadan kaldırmak amacıyla „okurların düşünme ve değerlendirmesine yardımcı olacak onlara yol gösterecek bir çözüm olarak ortaya çıkan „yorum‟‟ olarak doğmuştur (Turhan,1996: 2-3). Sonrasında haberi yorumlayarak yazma eğilimi tarihsel süreçte geleneksel bir nitelik kazanmış ve gazete sayfalarının dünyanın hemen her yerinde yorum içerikli sütunlara bölünerek değerlendirildiği görülmüştür (Dursun,2012: 216). Gazetelerdeki bu sütunlarda, gündelik siyasi, sosyal ve kültürel olaylar başta olmak üzere ülkenin ve toplumun temel sorunlarını belli bir görüş ve düşünce etrafında, kamuoyu oluşturmak amacıyla yazarın kişisel görüşlerini sade ve akıcı bir dille ifade ettiği kısa ve özlü köşe yazıları yer almaktadır (Gürel ve Yakın,2007: 192). Dolaysıyla gazete köşe yazıları toplumun güncel olaylarına göre yazarın belli bir konuda oluşturduğu düşünce dizisidir ve okuyucuların dünyada olup bitenlerle ilgili fikir sahibi olmasına yardım eder (Vandijk,1998).

Gazetecilerin fikir ifade etme yetkisine sahip oldukları tek yer (Wahl-Jorgensen,2004: 59) olan bu sütunlarda dış dünyada ve toplumda olup bitenlerin ideolojik olarak yapılandırılarak sunulması, okuyucu kitlelerin bu yolla kendi dünya görüşleri doğrultusunda yönlendirilerek en güvenilir sesin kendileri olduğuna ikna

(33)

23 edilmesi işlevi en çok köşe yazıları sayesinde gerçekleşme imkanı bulur (Kress,1983; Yağcıoğlu,2002: 21). Çünkü köşe yazarı „gazete yazısının bulunduğu sütundan okuyucuya seslenerek argüman üretmeyi, böylece okuyucuyu etkilemeyi veya kendi kişisel pozisyonu üzerinden ikna etmeyi amaçlar. Bu süreç okuyucu için taraf belirleme sürecidir, çünkü okuyucu düşüncelerini paylaştığı yazarı okur, hatta köşe yazarına göre gazete bile değiştirebilir‟ (Charaudea,2009: 83). Bu kapsamda köşe yazısı iki bakımdan önemlidir. Birincisi „habercilik pazarındaki gazete satışlarını dahi etkileme gücüne sahip bir yorum türü olduğu için, ikincisi ise, okuyucunun kendisini bağdaştırabileceği ve düşüncelerine ortak bulabileceği bir yazınsal tür olduğu içindir‟ (Şenay Altınoluklu,2016: 111). Basında gazeteciliğin bir alt alanı olarak değerlendirilen köşe yazarlığının ilişki ağı içerisinde gazete sahipleri, gazete çalışanları, devlet, cemiyet ve sendikalar gibi çeşitli kurum ve kuruluşlar ile gazete okurları yer almaktadır. Bu ilişkiler ağı içinde köşe yazarlığı pratiği „tarafsız haber özgür yorum‟ anlayışı üzerinden güç kazanarak günümüzde gazeteler için vazgeçilmez bir unsur olarak görülmektedir. İlk gazeteler ile birlikte şekillenmeye başlayan ve kamuoyunun belirlenmesinde işlev kazanan gazeteler için köşe yazıları ve köşe yazarlığı o günden bugüne varlığını sürdürmektedir.

2.1. Gazete Yazı Türü Olarak KöĢe Yazısı

Köşe yazısı gazete yazı türleri arasında öne çıkan bir tür (Dubied ve Lits,1997) olmakla birlikte „en iyisinden‟ bir düşünce yazısı „article d‟opinion par excellence‟ (Lagardette,1994) olarak ifade edilebilir. Köşe yazısı, yaklaşık 750-850 kelimeden oluşan, günlük veya haftalık gibi düzenli periyodlar aralığında yazılan, yazarları genelde belli olan, kısa ve kompozisyon özelliği taşımayan, gazetelerin belirli köşelerinde yayımlanan yazı türü olarak kavramlaştırılmaktadır (Riley,1998: 11). Türk Dil Kurumu sözlüklerinde „gazete ve dergilerin belirli sütunlarında genel başlık altında gündelik konuları bir görüş ve düşünceye bağlayarak yorumlayan ciddi veya eğlendirici yazı türü‟ olarak tanımlanan bu yazı türü özellikle öznel yorum ağırlıklıdır. Köşe yazıları öncelikli olarak yazarın kişisel düşünceleri üzerine temellenmekte ve yazara kişisel bir tarzda konular hakkında yazı üretmeye izin vermektedir (Sandıkçıoğlu,2015: 60). Dolayısıyla köşe yazıları, temeli yoruma dayanan fikir yazılarıdır. Köşe yazarları fikirlerini açıklarken değişik yöntem ve

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu tez çalışmasında, BİT’ler ve siyasal partiler arasındaki ilişkiye odaklanılarak, Türkiye’de 1 Kasım 2015 Genel Seçimlerine katılan 16 siyasi partinin resmi web sitesi,

1 Ayrıntılar için, Ergun Özbudun ve Ömer Faruk Gençkaya, Democratization and the Politics of Cons- titution-Making in Turkey, Central Eurpean University Press, Budapeşte ve

Referandum sonrası (17.04.2017-24.04.2017) yayınlanan haberlerin aktörlerine bakıldığında Sözcü’de siyasi partiler ve liderler ile siyaset dışı

Geometrik Şekiller Köşe-Kenar-1.

16 Nisan 2017 referandumu halk tarafından çok ciddiye alınan ve oldukça yoğun katılımın olduğu önemli bir referandumdur. Referanduma katılım oranı yüzde

Çünkü bu meydan, Eski Mısır, Yunan, Doğu Roma; Osmanlı Türk ve Alman medeniyeti gibi tam beş medeniyet eserinin bir arada teş­ hir edildiği bir «Sanat

gençliğe vatan muhabbeti, ana şefka­ ti ve millî haysiyet gibi en büyük fa­ ziletleri aşılamak hizmetini fabn-.cn gördü ve buna binaendir ki, Saffeti Ziya,

Hamburglu Doktor Ona, a¤z›n temizlenmesi için gayet ince toz edilmifl potasyum klorit ve bir f›rça ile o¤ulmas›n› tavsiye ediyor ve a¤›z için en iyi antiseptik