KAPALIÇARŞI «II»
îstanbulun KapalıçarŞfeı,İmparatorluk hudutları için de başlıbaşma bir âlemdi. Ta rihî kubbeler altında, ipeğin dal dal, yol yol renkleri, al tının, gümüşün ışıl ışıl pa rıltıları, yakutun ve elmasın göz kamaştıran hâreleri hiç bir yerde Türk’ün san’atiyle böylesine sarmaş dolaş olma mıştır. Bugün, yolunuz düşer se, Kapalıçarşıyı değil,
Ata-I
türk Bulvarı üzerindeki büyük kemere yaslanmış biblo kadar nefis, bir san’at eseri olan «Belediye Müzesi» ne uğrayın. Rastlıyacağımz her eser, üzerinde göz nurunun sebil edildiği herşey eski Ka- ■ palıça. şı; ham madde ola-X
rak girmiş, şekil ve ru- ka- ■ zandıktan sonra bu müzeye veX
benzeri yüzlerce müzeye ec- ı dat yadigârı olarak girmeğe ve\ dikkatle muhafazaya hak ka-
■ i zanmıştır. Maddesi ne olursa
X olsun, Kapalıçarşı ustasının v? elinde şekillenen her şey
X «îyi» ve «Güzel» in tâ
kendi-Yazan: Ali Rıza ALP
si olmuştur. Kapalıçarşının Kuyumcular Çarşısı dediğimiz tarihî kısmında altının ve gümüşün potadan çıkıp had deden geçince maddî kıymeti nin on misli,, yüz misli manevî bir kıymet aldığı görülmüş tür. Kapalıçarşı kuyumcuları nın elinde altın; yüzük, bile zik, düğme, gerdanlık, ağız lık, tabaka, hülâsa hâtıra ge lebilen herşeyin en güzeli ol muştur. Altın ve gümüşün telkârî işleri Kapalıçarşı ku yumcularının ecdat mirası hünerleri arasındadır. Altına ve gümüşe şekil verenlere bugün sadece ku>.. ıcu deyip geçiyoruz. Halbuki, eski de virlerde, kuyumculuk da muhtelif kollara ayrılmıştı. Her ihtisas grubunun bir de piri vardı. Ramazanda bil hassa ziyaret edilen san’atkâr- lar arasında mücevher işle yen mücevherciler, altın veGünün vaizleri;
YENİCAMİ: (öğle) Meh
met Şahinoğîu (İkindi) Ali Sarımsak
EYÜPSULTAN Camii;
(öğle) Mehmet öğütçü, (İkindi) Hüseyin Kap lan
BEYAZIT Camii; (öğle)
M. Sadık Erzi, (İkindi)
•. A. Şeref Güzelyazıeı
SULTANAHMET Camü:
(öğle) Seyfettin Alkan,
FATİH Camii: (öğle)
Salih Şeref, (ikindi) Fuat Çamöibi
SÜLEYMANİYE Camii:
Ahmet İnce
RÜSTEMPASA Camii:
Feyzullah Değerli, il kindi) İsmail Yürügen
NURUOSMANİYE Camii:
(ikindi) Mustafa Sak gümüşten evani ı.. apkaçak) yapan kakmacılar bulunurdu. Eski üstadlann'hayrûlhalefi o larab bu san’atı bütün ince liği ile 'Kapalıçarşı bitişiğin deki mütevazi dükkânında devam ettiıen yalnız Ziya Oygan kalmıştır. İstanbul Efendiliğini, hoşsohbeti, mü tevazı tavırianyle muhafaza eden bu zatın göz nura ve çekiç darbeleri ile meydana getirdiği eserler, es üslûbun ve eşsiz Türk San’etının ör neklerini devam ettiriyoı.
Eski Ramazan sofralarının rengini teşkil eden altın ve gümüş sofra takımları, Ra mazan arefesinde mazg„lacı- lara götürülür, yaldızlatılıp parlatılırdı. Savatçılar, gümüş evani üzerine koyu lâcivertle siyah arası bir renkte şekil ve çiçekler re sm e d e rle r Bu çarşıda yapılan altın ve gü müş kaşıklar, Ramazanlarda ki, yiyecek ve içecek cinsleri kadar ueğişikti ve yenilip içi lecek şeylerin cinslerine gö- l re şekillendirilirdi. Burma saplı zarif çay kaşıkları, mü selles şeklinde muhallebi,
t
yarım yumurta şeklinde tat lı, kalp şeklinde, sivri tgrafı dışarı gelen pilâv, yarım por takal kabuğu şeklinde hoşaf kaşıkları Ramazan aretesinde en çok sürüm yapan eşya a- rasmda bulunurdu. Ayrıca küre şeklinde üstü kapaklı zarif ayaklar üzerinde hususî tabağına oturtulan, gümüşten mâmul, üzeri kakmalı hoşaf kâseleri zenginlerin sofrasını süslemek için Kapalıçarşıda imâl edilirdi.
- . i »
\ \ V
T T -
Ç 0 O İ 8 8Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi