Attila Ilhan’ın son kitabı: Bir Sap Kırmızı Karanfil
Attilâ
Ilhan'ın
Cumhurivet söyleşileri
...m inili
t
i , - - - ... — — '— ^ —Attilâ îlhan, kendine özgü bir yöntemle, görüşlerini belgelere
de dayandırarak ortaya koyuyor. Kendine özgü yazı stilini bu ya
zılarda da görüyoruz ve gerçekleri net olarak algılıyoruz.
MUZAFFER UYGUNER
A
ttilâ îlhan Cumhuriyet gazetesin de yayımladığı yazılarından bir bölümünü Bir Sap Kırmızı Ka ranfil adlı kitabında topladı ve okura sundu. Kitap, Eylül 1996-Mart 1997 ay larında yayımlanan yazıları içermekte olup her ay ayn bir bölüm olarak düzen lenmiştir. îlhan, her aylık bölüme de ay rı bir başlık koymuştur. Sözgelimi, ilk bölümün başlığı “Kemalizm’le Sosya- lizm’in bileşkesi ”dir. Kitaptaki yazılar, genişçe bir zaman bölümünün toplum sal ve siyasal oluşumlarını, çatışmalarını ele alıp irdelemektedir.Attilâ îlhan, Atatürk’ün çevresindeki oluşumları da ele almış ve görüşlerini be lirtmiştir. Sözgelimi, Müdafaa-i Hukuk üzerinde durmuş, Atatürk’ün, “çizmele ri tozlu, kumral sakalları barut yanığı, gözleri kuvva-yi milliye mavisi” olduğu yıllarda konuya aydınlık getirdiğine de ğinmiştir. Atatürk’ün sözlerinden şu alıntıyı yapmış: “Türkiye azim ve mü him bir gayret sarfediyor. Çünkü müda faa ettiği bütün mazlum milletlerin, b ü tün Şark’ın davasıdır ve bunu nihayete
;etirinceye kadar, Türkiye kendisiyle eraber olan Şark milletlerinin beraber yürüyeceğinden em indir” (Temmuz, 1922). Ilhan’a göre, “Mustafa Kemal, ih tilâlden de geniş bir tahavvülü ima eden bir inkılâbın lideridir; o mevcut bir “ik tidarı’ devralmıyor, bir ‘hakimiyeti’ alı yor”. Başka biryerde de, egemenliğin, “- Gazi-nin tabiriyle- hakikî müstahsil olanlara, yani işçiye, köylüye vb. iade edilmesi; iktidar denkleminin tersyüz edilmesiyle mümkündür, zaten Kema- lizmin ruhu da budur” (s. 58). Çünkü, Atatürk’e göre önemli olan halk egemen liğidir. Yabancılar Türkiye’ye nasıl bakı yor? Ilhan’ın yazılarında bu konu da ele alınmıştır. Şansölyenin Başdanışmanı Ja- ahim Bitterlich, “Avrupa’nın ‘ayrı bir medeniyet, ayrı bir kültür olduğunu’ be lirttikten sonra, Türkiye’nin bu ‘mede niyet ve kültür çevresi içinde, yerinin ola mayacağını’ açıklamıştır”. Attilâ Ilhan bunu söyledikten sonra, “Hah şöyle, dü rüst olalım!” diyor (s. 280) ve Avrupa lInın görüşünü özetlemiş oluyor. Belçi-ka eski BaşbaBelçi-kanı Wilfried Martens’in de “Türkiye ile aramızda din değil, uy garlık farkı var. Uygarlık, bir kimlik so runudur. Biz Avrupa kimliğini korumak istiyoruz. O kimlikte Türkiye’ye yer yok ” dediğini anımsatıyor (s. 253).
Soğuk Savaş
Attilâ îlhan, yazılarının çoğunda ‘So ğuk Savaş’ üzerinde durmuştur Attilâ Il han’a göre, ülkemize yönelik soğuk sa vaşın amacı şudur: “Sevres Sözİeşme- si’nde aynen öngörüldüğü üzere “Fı rat’ın Doğusu’nu Türkiye’den kopar mak; Iran ve Irak’tan koparılacak öteki topraklarla birlikte, ‘sistem’in kontro lündeki Kürtlerin eline vermektir” (s. 116). Ben şunu eklemek istiyorum, ki Kürtlerin eıine verme olgusu 1925 yılın da da vardı ve bu olguvu Ingilizlerin ya şattığını, Memduh Şevket Esendal’ın he nüz yayımlanmamış Tahran G ünlü ğ ü n den anlamaktayız. Demek oluyor ki, soğuk savaş o yıllarda da varmış.
Ilhan’a göre, “Soğuk savaşla sıcak sa vaşın amaçları aşağı yukarı aynıdır da,
kullandıkları vasıtalar farklıdır/ .../ So ğuk savaşın silahlan ne tanktır, ne top, ne füze, ne uçak; onun silahları casusluk ve propaganda; karşı tarafı içerden çö kertebilmek için halkı ve kamuoyunu bölmek; ekonomik düzeyde ambargo ve benzeri tedbirlerle sıkıntıya sokmak; ge rek yönetimin üst kademesinde, gerek se aydınlar arasında kendisine yandaş edinmek”tir(s. 102). Ilhan, “Türkiye’ye Karşı Soğuk Savaş” başlıklı yazısında, ülkemize karşı soğuk savaşın O sm an lI’nın son döneminde Ermeniler sahne ye sürülerek başlatıldığına değinmiştir. Daha sonraları ASALA’nın diplomatla rımıza karşı giriştiği saldırılarda bu ara da anılmıştır. “Acı Bir Mukayese” baş lıklı, yazısında da Körfez Savaşı sırasın da Özal’ın “Fırat’ın ötesindeki Federas- yon’un sözünü” verdiğini de belirtmiş tir (s. 114).
Sistem ve küreselleşme
Attilâ îlhan, bu kitaptaki yazılarında “sistem” kavramını ve sözcüğünü de çok kullanmıştır. O na göre sistem, “Yeni dünya düzeni”dir/ .../yani, ABD, öteki ülkelerin sanayi gücü olmasını istemiyor, ekonomiyi ticaret burjuvazisiyle bir rant ekonomisine dönüştürmeyi hesabına da ha uygun buluyor” (s. 60). Sistemin iç çe lişkileri de var. Avrupa ile (Fransa, Al manya) ile ABD Türkiye’ye aynı gözle bakmıyorlar. Ama, sistem, bir bakıma bir tür mandacılıktır. Ilhan’a göre, “DP iktidarı, ‘Küçük Amerika’ olmak haya-bir ıştürecek bu telkinlere ; Menderes’in ‘Görülmemiş Kai liyle, ülkeyi ABD (‘sistem’) için kârlı pazara dönüştürecek bu telkinlere ka-pılmış
kınmatınması’, Türk pazarının bütünleşmesi, ithalatın iyi işleyebilmesi için limanlar ve karayollarının inşasına girişilmiştir. Ne tice malum: Yurt sathında onbinlerce it hal malı otomobil ve traktör, ulusal de
mir ve deniz yollarının devre dışına itil mesi, ekonomisinin iki seçim dönemi so nunda, iflası!” (s. 154).
Attilâ Ilhan, yazılarında küreselleşme konusuna da değinmiştir. Biliyorsunuz, O, bu konuyu Hangi Küreselleşme ad lı kitabında çok geniş olarak irdelemiş tir. Burada belirttiğine göre, “küreselleş me, aynı zamanda uluslararası bir kültür- süzleştirme sürecidir; ve Yeni Dünya Düzeni, onu “sömürgeleştirme”den (co lonialisme) devralmıştır; ikisi de emper- alizmin günümüzün koşullarına uyar anmış, yeni ve başka bir uygulanışından ibarettir” (s. 260).
I
E
İslâmlık
Attilâ Ilhan, bu azılannda İslâmlık ko nusuna da değinmektedir. Ona göre, “îs- lâmla demokrasiyi bağdaştırmış, ılımlı Islâm bir Türkiye” vardır. Bugün, din, si- asal amaçla ön planda bulunmaktadır, efah Partisi’nin ve liderinin tutumu, Erbakan’ın takiyyeci konularına değinil miştir. “Görevimiz Tehlike” başlıklı ya zısında bu konuya ağırlık vermiştir. Al man Yeşiller G rubu’ndan Claudia Roth’un şu sözlerini ben de alıntılamak istiyorum: “Gümrük Birliği oylamasın dan önce Çiller Türkiye’deki laikliğin garantisi olarak sunuldu. Gümrük Birli- ği’ni onaylayarak Çiller’e destek verdik; demokratik reformların garantisi olarak österilen bu kişi, Erbakan’ı ülkenin kra-
ı yaptı” (s. 46).
Avrupa devletlerinin, Arupa’da Islâm devleti Bırakmamak için büyük girişim ler yaptığını, savaşlar açtığını biliyoruz. Osmanlı imparatorluğu, Avrupa Hıris- tiyanlarına büyük korku salmıştı. Bu ne denle, köktendinci bir Hıristiyanlık söz konusudur. Bu gerçeği de gözden ırak tutmamak gerekir, “..bugün Müslüman dünyada kendisini terör, kadınlara bas kı, insan haklarını çiğneme şeklinde gös teren kör bağnazlık, dogmatizm, büyük ölçüde vardır; ancak, bu problemlerin gerçek nedenleri İslâm dini değildir.”
Yabancı ülkeler, din temeline dayandı
rarak da bir Kürt devleti kurulması yo lundadır. G ünüm üzde ABD, Kuzey Irak’ta bir Müslüman Kürt devleti kur ma görüşündedir. Vaktiyle bu işi Ingil tere yüklenmişti. Esendal’ın anılarında bu gerçeği okuyoruz. Bu konudaki “Ge- nelkurmay’ın G örüşü” başlıklı yazıda birçok temele yer verilmiştir.
Yabancı dille eğitim
Attilâ Ilhan, yabancı dille eğitim konu suna da eğilmiştir. “Onlar Dışardan, Biz içerden” başlılclı yazısının sonunda şu tümceyi okuyoruz: “Siz, hâlâ ecnebi dil le öğretimi savunarak, İstiklâl Harbi şe hitlerinin kemiklerini sızlatın!” (s. 74). “Yabancı Dille Öğretim’e Doğru Bak m ak” başlıklı yazısında bu öğretim ko nusu geniş olarak ele alınmıştır. Mümtaz Soysal’ın belirttiği gibi, “sömürge olma yan hiçbir ülkede böyle bir uygulama yok”.
“Lousanne Konferansı’nda Türkiye Osmanlı’nın dört bacağını hamambö cekleri gibi sarmış misyoner okullarını is temediğini açıkça söylemiş, hepsini sı nırları dışına atamadıysa da, ülkedeki varlıklarını önemsiz bir sayıya indirge mişti. Hal böyleyken, günün birinde cumhuriyet hükümetlerinin, hakimiyete ait böyle bir alanda, sadece iktidar ola rak tasarrufta bulunması, aslında haddi ni aşması demekti ya, bu had aşılmış, yal nız özel kolejlerde değil, devlet liselerin de de yabancı dille tedrisat uygulaması na geçilmişti” (s. 256). Bu, kendi dilini doğru dürüst öğrenemeyen öğrenciler bakımından hiç de olumlu bir sonuç ola mamaktadır.
Bu görüş, bugün bütün duyuruların ve dükkânların tabelalarının İngilizce ya zılması yolunu açmıştır. Bütün turizm bölgelerinde artık Türkçemiz ikinci plandadır diyebilirim. “Ayrıca, üçüncü ülkelerde ‘ecnebi dille’ öğretimi yaymak, ‘sistem’in kültürsüzleştirme politikası nın, önemli bir silahıdır ki, onun üzerin d e” durmak gerekiyor. “Şimdi ‘çağdaş lık’ diye ‘yabancı dille öğretimi savunan, özel öğretim ve eğitim sektörünü, başın dan beri özendiren, palazlandıran da, gerçekte aynı soğuk savaş iktidarları de ğil midir?” (s. 266). Attilâ Ilhan bu ko nuya böyle bakmaktadır. Ama, bir özel girişimci görevli alırken yabancı dil, hat ta iki yabancı dil bilmeyi şart koşmakta dır. Nereye gidiyoruz? Bunun yanıtı so ğuk savaş ve küreselleşme konularında bulunabilir.
Sonuç gibi
Attilâ Ilhan, bu yazılarında gerçekleri iyi saptayıp irdelemekte ve görüşlerini çekinmeden ortaya koymaktadır. Bu gö rüşleri ülkemiz gerçeklerine ışık tutmak tadır. “Atatürk’ün ölümüne kadar genel anlamda sol neşriyat ve çeviriler seroest- ti; 1930’larda, 1932-1936’larda her ki-tap çevrilebiliyor, her türlü kiki-tap yazıla biliyordu” saptaması bile bir gerçeği ay dınlatmaktadır.
Ufacık bir şeye değinmek istiyorum. 85. sayfada, Gazi’nin bizzat hazırladığı Medenî Bilgiler kitabı ders kitabı olarak liselerde değil, bizim öğrenciliğimizde ortaokullarda okutulurdu (1935-38)..
Attilâ Ilhan, kendine özgü bir yöntem le, görüşlerini belgelere de dayandırarak ortava koymuştur. Kendine özgü yazı sti lini bu yazılarda da görüyoruz ve ger çekleri net olarak algılıyoruz.
Bir Sap Kırmızı Karanfil - Cumhuri yet Söyleşileri / 1 / Attilâ İlhan/ Bilgi Ya yınevi/ 1998/295 s.
C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 4 4 5
Taha Toras Arşivi S A Y F A 1 0