İsta n b u l O o ffo o Housos
H y NEVİN SUNGUR£4
u
4M*Güneşli günlerin devri bitip, yağmurlu havalar saltanatını ilan edince, bu koca şehrin insanları da kendilerine sığınacak yer aramaya başlar. Ar tık m evsim lerden kış, duyg u 1 a rda n h ü z ii n d ti r yaşanan. Masmavi gök yüzünün kanı kaynatan özgürlük duygusu, yeri ni gri havaların melan kolik ruh haline bırak mıştır. Şimdi açık hava m ekanlarını terk ed ip buğulu camların ardına çekilmenin vaktidir. Sa dece soğuktan kaçmak için değil, vakit geçir mek, kafa dinlemek, ki mi zaman da bir iki dos tun muhabbetine kulak vermek üzere mekan de ğiştirmek gerekir. İşte o zaman, bir köşe başında, çıkmaz sokakta ya da bir caminin hemen yanında
İstanbul'da 16. yüzyılda başlayan kahvehane geleneği, OsmanlI’nın çe şitli dönemlerinde yasaklanmış olmasına rağmen, günümüze kadar ulaş tı. Eyüp Sultan’daki Şark Kahvesi (en üstte) uzun yılların güngörmüş yorgunluğunu taşıyor. Üstte, Fabius Brest’ in, tuval üzerine yağlıboya çalışmasında 19. yüzyıldan b ir Osmanlı kahvesi. / The first coffee houses opened in Istanbul in the 16th century. Although they were banned from time to time, they survived to become a firm ly rooted institution. Şark Kahvesi in Eyüp Sultan (top) carries the weary weight of the years. Above is an oil painting of a 19th century Ottoman cof fee house by Fabius Brest.
W hen the sunny days o f s u m m e r pass a n d the w eather tu rns c o ld a n d rainy, the inhabitants o f Is ta n b u l look, f o r som e where to take refuge. The w inter season has come, a n d with it m ela n ch oly prevails. The sense o f free
dom w hich len t v ita lity under blue skies is super seded by gloom y lethargy u n d e r lo w e rin g g re y clouds. Now it is tim e to leave the open a i r to retreat behind steamed up w indow s, n o t ju s t to escape the cold but to past the time, relax, and enjoy a spot o f conversation. The coffee house on a street comer, up a quiet alley or next to the local mosque, is ju s t the pla ce. A lth ou g h open in summer too, it is in winter that these really respond to psychological
2 8
yer tutan kahveler bu arayışa hitap eden en uy gun sığınaklar haline geliverir. Gerçi onlar yazın da hizmet verirler ancak mevsime paralel değişen psikolojik ihtiyaçlara ayak uydurmak üzere, du manı tüten demli çayların, fokurdayan nargilelerin dekorunda kışlık ortamlarını hazırlarlar müdavim leri için.
En keyifli muhabbetlerin, en gizli buluşmaların kaçamak yerleri kahveler, İstanbul’un karmaşık dokusunu yansıtan aynalar gibidir. Ülkenin siyasi durumuna ilişkin değerlendirmeler, futbol karşı laşmaları için ateşli kritikler, okuldaki, işteki du rumlara ilişkin son dedikodular kahvelerde konu şulur. Aşklar başlar, sona erer, sırlar dile gelir... Yani genelde memleketin, özeld e müşterilerin günlüğü kahvelerde yazılır.
Salah Birsel, bir kitabında, “Kahveler günün 24 saati soluk alır, soluk verir” der. “Çünkü onlar da canlı varlıklar gibi doğar, büyür, sevdalanır, mut- lu-mutsuz günler geçirir ve ölürler.”
İstanbul’daki ilk kahvehanenin açılış tarihi, geç mişin naftalin kokulu kayıtlarında, kahvenin geli şinden tam 30 sene sonrasına düşülmüştür. Bur çak Evren, “İstanbul'daki İlk Kahvehaneler” isimli kitabında bunun nedenini şöyle açıklar: “Tarihçi Solakzade’ye göre kahve, I. Selim zamanında
needs, with steaming glasses o f hot strong tea doing the rounds, a n d the soothing sound o f bubbling nargiles.
Coffee houses are perfect f o r enjoyable conversations and clandestine meetings. They are also mirrors o f Istanbul 's complex social texture, the place f o r heat ed discussions o f politics, the latest fo otb a ll results, - a n d the latest gossip fr o m sch ool o r work. Love affairs begin and end here, and secrets are disclosed. In short the diaries o f the country and individuals are written in the coffee houses.
In one o f his books Salah Birsel has written, ‘Coffee houses breathe 24 hours o f the day. Because they, like living organisms, grow, fa ll in love, experience happiness and unhappiness, and die. ’
According to musty archive records the first coffee house opened in Istanbul 3 0 years after the arrival o f coffee itself. In her book about Istanbul’s first coffee houses, Burçak Evren writes, According to the histo rian Solakzade coffee was introduced to Istanbul in
1519 after the Egyptian campaign o f Selim I (1512- 1520), and the first coffee houses opened in the city in 1551. This time gap between the arrival o f coffee a n d the establishm ent o f coffee houses ca n be accounted f o r by the time it took f o r consumption o f this new beverage to spread to the p oin t where it
İstanbul’un merkezî yerlerindeki kahvehaneler “ turistik’’ özellikler kazanırken, eski sokakların kuytu çıkmazlarındaki mahalle kahvehaneleri, dost muhabbeti arayan müdavimlerin başlıca uğrak yeri olmayı sürdürüyor. / Coffee houses in downtown Istanbul have tended to adapt to the tourist trade, leaving those on quiet side streets to keep their oldfashioned atmosphere as places where local people gather to chat.
Kahvehaneler, gencinden yakısına, toplumun her kesiminden insan için ülke sorunlarından futbol tartılm alarına uzanan sohbetlerin vazgeçilmez mekanı,. Tabii, demli çaylar ejliğinde... / Coffee houses are the place where young and old, and people from all walks of life discuss everything from politics to football, accompanied of course by a glass of strong tea.
(1512-1520) Mısır seferinden sonra 1519’da İstan bul’a getirilmiştir. İstanbul’da ilk kahvehaneler ise 1551'de açılmıştır. Kahvenin İstanbul’a gelişi ile kahvehanelerin açılışı arasın
daki bu zaman farkı, bu içe ceğin tanındığı halde yaygın laşma sürecini tamamlamadığı ya da geniş ölçekli tüketim alışkanlığı yaratıp kendi me kanlarını oluşturma durumu na g e lm e d iğ i n ed en lerin e bağlanabilir.”
Hikayenin sonrası ise, giderek ün kazanıp zirveye oturan bir hanendenin öyküsüne ben zer. Müslüman tüccarlar tara fından Yemen, Cidde, Kahire ve İskenderiye kentlerinden geçerek buralara ulaştırılan kahvenin İstanbul günleri her y erd ek in d en daha şaşaa olur. Zamanla daha fazla ta nınmaya başlar ve vazgeçile meyen baş içecek haline
ge-required special places to drink it.'
The rest o f the story resembles that o f a dynasty which steadily climbs the h ill o f pow er and fa m e until it settles on the summit to ru le u n c h a lle n g e d . C offee im p o rte d by M u s lim m e r chants fro m Yemen via Jed dah. Cairo and Alexandria to Istanbul, enjoyed a career in this latter city which outdid any o th er in splendour. Its p o p u la r ity q u ic k ly spread until no one could live with out it.
This refreshing dark brown liq u id w ith its d is tin c tiv e arom a deserved equally dis tinctive places where it could he sa vou red to the f u ll . Av
Burçak. Evren explains, Plea sure seekers a n d above a ll well-known intellectuals and writers began to congregate together in the coffee houses.
30
lir. Bu keskin kokulu, içene ferahlık veren, koyu renkli mayi için özel mekanların açıl ması da aynı döneme rastlar. Yine Burçak Evren’in kitabın da bu dönem şöyle anlatıl maktadır: “Keyiflerine düşkün bazı kişiler, özellikle okur-ya- zar takımından bir çok büyük kimse biraraya gelmeye ve ka labalık toplantılar düzenleme ye başladılar. Kimisi kitap ve güzel yazılar okur, kimisi tavla ya da satranç oynardı. Bazen de şiir ve edebiyattan söz edi lirdi. İş o dereceye vardı ki, iş lerinden çıkarılarak yeniden görev almak için belli bir süre
Some read books a n d essays, others played backgammon or chess. Others discussed poetry a n d litera tu re. E ventua lly it reached the p o in t where any one with nothing better to do headed f o r the nearest coffee house: c iv il servants w aiting f o r a new posting, judges, col
lege professors, and the unem p lo y e d c a m e here to e n jo y
them selves a n d f o r g e t th e ir troubles. Sometimes the coffee houses were so f u ll that there was nowhere to stand, never
m ind sit down. ’
The popularity o f coffee houses soon began to d is tu rb the a u th o ritie s , who re g a rd e d them as potential beds o f pub lic insurgence, and clerics and preachers pressed f o r coffee to be banned. The firs t p ro h ib i tion on coffee houses came just a fe w years a fte r they cam e in to ex is te n ce , d u r in g the reign o f Sultan Süleyman the M ag n i f ic e tu ( 1 5 2 0 -1 5 6 6 ), im p osed by Ş ey h ü lisla m Ebusuud Efendi. AU the coffee houses were closed down and people caught drinking coffee were punished. As i f that were not enough, a ll the merchant
beklemek zorunda olan me mur adayları, kadılar, müder risler, işsiz güçsüz takımı böyle eğlenecek ve gönül avutacak yer bulunmaz diye kahvehane ler dolup taşmaya başladı ve oturacak hatta ayakta duracak yer bulunmaz oldu.”
Kahvehaneler böylesine ilgi görünce toplumun bazı kesim leri de bundan huzursuz olur. Özellikle din bilginleri, vaizler yasak edilmesi için çok çaba harcarlar. Kahvehanelere, ta rihteki ilk yasak Kanunî Sultan Süleyman Dönem i’nin (1520- 1566) önde gelen isimlerinden biri olan Şeyhülislam Ebusuud Efendi tarafından konur. Bu yasaklama sonucunda bütün kahvehaneler kapatılıp, kahve
Kış aylarını kahvehanelerin kapalı mekanlarında geçiren müdavimler, havaların ısınması ile birlikte kah vehane keyfini açık mekanlara taşırlar. Ortadaki çizim, Hoca Ali Rıza’nın kaleminden b ir açık hava kahvehanesini betimliyor. Üstteki fotoğraf ise, 50’li yıllardan bir anı. / Habituées of the coffee house during winter take their custom to openair establishments when the weather becomes warmer. The drawing in the centre by Hoca Ali Rıza shows a 19th century openair coffee house, and the photo graph (above) dates from the 1950s.
içenler cezalandırılır. Bu da yet mez. İstanbul’a Mısır üzerinden deniz yoluyla kahve getiren, li manda demirlemiş tüm gemile rin dipleri delinerek batırılır. Ancak ne yapılırsa yapılsın, sohbetlerin baş köşesinde yeri ni tutmuş kahvenin ve mekanı kahvehanelerin, günümüze dek uzanan macerası engellenemez. Sahipleri, bir yolunu bulur, kâh dükkanların arka kapısından kâh özel izinlerle, müşterilerini memnun etmeye devam eder ler.
O günlerin kahvehane çeşitleri, zamanın sosyo-kültüıel yapısı na uygun bir yelpaze oluştur maktadır. Herkes, kendi sınıfına ya da mahallesine göre belirler müdavimi olacağı meclisi. Önce esnaf ve mahalle kahveleri çıkar ortaya. Ardından zevkler ayrışır; çalgılı, imaret, tiryaki, meddah, yeniçeri, seyyar derken Osman lI’nın gündelik yaşam içindeki yeri iyice belirginleşir. Böylece, kahve içmenin keyfi, geniş halk kitlesinden bizzat yasaklayanla rın hanelerine dek hiç çıkmamak üzere yerleşir.
Aradan geçen zaman içinde, Selır-i İstanbul'un kahvehanele rinden günümüze kalan o geniş yelpazenin bir kaç parçası o l muştur yalnızca. Önce renkleri, sonra hayalleri, en son da koku ları karışıp gitmiştir hayatın
akı.şı-vessels lad en w ith coffee ly in g in Istanbul harbour were sunk. But even the severest o f measures could not top ple coffee fro m its place o f honour at
c o n v iv ia l gatherings o r destroy an institution which was becom ing so m uch a p a r t o f s o c ia l life. Coffee house proprietors fo u n d ways to c ir cumvent the ban, either by admitting customers through the back, door, o r by obtaining special waivers fro m the authorities.
The varieties o f coffee house in past centuries reflected the socio-cultural spectrum. Every class, every group o f tradesmen and every neighbourhood
had its own coffee houses. In time the categories becam e s till m ore diverse, with coffee houses to suit every taste a n d p ro fe s s io n , f o r opium eaters and janissaries, those where musicians played, and those . where meddahs told stories. As well as those with perm anent premises there were coffee stalls set up in any pleasant o r busy spot. Before long coffee had become an intrinsic part o f life, not just am on g o rd in a ry p eople but even in the homes o f those who h a d been so keen to stamp out the habit.
The coffee houses o f Istanbul today a re hut a f a in t shadow o f th e ir counterparts in ea rlie r centuries.
'The music has fallen silent and the story tellers have g on e their way.
Geçmişin nostaljik atmosferini en çok yaşatan mekanların başında nargile kahveleri geliyor. / Those few remaining coffee houses which still provide their customers with nargiles (water pipes) retain the atmosphere of the past to the greatest degree.
34
na. Sazlar .suskun, meddahlar küskündür artık. Bir zamanlar kahkaha sesleriyle çınlayan salonların kapıları, bir daha hiç açılmamak üzere kapanmış, seyyar olanlar ise geri dönmemek üzere terket- miştir bu diyarları. Bir tek nargile kahveleri yaşatır o dönemin nostaljik atmosferini şimdilerde. Onlar da, kendi akrep ve yelkovanlarının hızında tüke tirler ömürlerini. Turistik süslemelerin görkemin den kaçanlar eski sokakların kuytu çıkmazlarına, bildik tanıdık yüzlerin arasına kaçıp saklanmışlar dır. Buraların havasında, sadece tiryakilerin, mü davimlerin üflediği du
manlara izin vardır. Yine o zamanların hatı rası, bugüne kadar yaşa mayı becerebilm iş bir kaç eski kahvenin orta mında çıkar karşımıza. Mesela B ebek’te, Çen g e lk ö y ’de, E yü p’te, Em irgan’da, Kasım pa şa’da.. Kimi yerde Bo- ğ a z ’ın
doğru konumlanmış, ki mi yerde bir çınarın altı na onunla beraber kök salmış, direnirler. Bunla rın dışındakiler ise yeni den düzenlenmiş, müş terilerinin tercihlerine göre kabuk değiştirmiş şimdinin kahveleridir. Yine de, üzerine düşeni yapar, geçmişte olduğu gibi devrinin insanlarına ait mesajlar taşırlar. Ba zılarında pişti, okey ma salarının yerini bilgisa yarla oynanan oyunlar almıştır. Kimilerinde ise çay bardaklarının altın daki raflara, kutu meşru
batlar sıralanmıştır ama üniversitelisinden mahalle kabadayılarına kadar herkesin beğenisine uygun değişik tatlar, sedalar taşırlar üzerlerinde.
Kahveler, her ne kadar, modern zamanların yirmi milyonluk metropolü içinde tarz ve şekil değiştir- seler de, bu ihtiyar kent, tarihini paylaşmış, ona tanıklık etmiş bu mekanları, elinden geldiğince korur kollar. Sonradan ithal Fransız cafe’lerinin eg e m e n liğ in e inat, onları sokak aralarında, Boğaz’ın kıyısında eski bir dostun hatırası gibi
özenle saklar. •
* Nevin Sungur, gazeteci.
Doors onto rooms which once rang with laughter have closed, never to open again, and the coffee stalls have disappeared never to return. Today the handful o f coffee houses which still serve water pipes preserve some o f the nostalgic atmosphere o f the past,
hut their tim e is ru n n in g out as the hands o f the clock slowly turn.
Those which have declined to cater f o r the tourist trade and bedeck their walls with souvenirs have instead removed to quiet backstreets where they can hide amidst fa m ilia r faces. Here the atmosphere can f i l l w ith the sm oke o f
n a rg ile to b a cco w ithout a n y o n e c o m p la in in g . A fe w o th e r coffee houses have managed to survive with little change, particu larly along the Bosphorus, in Bebek., Çengelköy, and E m irg a n , a n d a t Eyüp a n d K a sım pa şa on the Golden Horn. A n attrac tive position is the key to survival, perhaps looking out over the sea, or tucked u n d e r the sp re a d in g branches o f a n a n c ie n t plane tree. The remainder have changed in step with the tim es to s u it a new type o f customer, but as in the past th e ir fu n c tio n s have messages f o r th e ir contemporaries. In some, c o m p u te r ga m es have taken the place o f packs o f ca rd s a n d g in ru m m y boards, a n d in others cans o f soft drinks stand on the sh elf beneath the tea glasses. A ll have some thing to offer their particu lar category o f clients, whether university students o r swaggering local toughs.
So however coffee houses might change form and shape in this modern metropolis with a population heading rapidly fo r the 20 million mark, the elderly city does its best to protect institutions which have shared and witnessed its history. Snapping its fingers at the newfangled cafés’ which have mushroomed in fashionable districts, it obstinately protects its old friends which hold their ground on sidestreets and
quiet waterfronts. •
' Nevin Sungur is a journalist. g ü z e llik le rin e
Haliç sırtlarındaki Piyer Loti Kahvesi, müşterilerine demli çayların yanında muhteşem bir İstanbul panoraması da sunuyor. / Pierre Loti Coffee House on the hills above the Golden Horn offers customers a superb view of Istanbul.
35
S K Y L I F E Ş U B A T F E B R U A R Y 1 9 9 9