• Sonuç bulunamadı

Kuzey Afrika'da çatışma, güvenlik ve toplumsal dönüşüm süreçleri: "Arap Baharı" örneği, 2010-2012

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kuzey Afrika'da çatışma, güvenlik ve toplumsal dönüşüm süreçleri: "Arap Baharı" örneği, 2010-2012"

Copied!
152
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

İSTANBUL GELİŞİM ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KUZEY AFRİKA'DA ÇATIŞMA, GÜVENLİK VE TOPLUMSAL

DÖNÜŞÜM SÜREÇLERİ / "ARAP BAHARI" ÖRNEĞİ,

2010-2012

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI

GÜVENLİK ÇALIŞMALARI BİLİM DALI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan

Hakan EVCAN

Tez Danışmanı

Dr. Öğr. Üyesi Alihan LİMONCUOĞLU

İkinci Tez Danışmanı

Prof. Dr. Mahmut Kubilay AKMAN

(2)
(3)

TEZ TANITIM FORMU

YAZAR ADI SOYADI : Hakan EVCAN

TEZİN DİLİ : Türkçe

TEZİN ADI : Kuzey Afrika’da Çatışma, Güvenlik ve Toplumsal Dönüşüm

Süreçleri / “Arap Baharı” Örneği, 2010-2012

ENSTİTÜ : İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ANABİLİM DALI

BİLİM DALI

:

:

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler

Güvenlik Çalışmaları

TEZİN TÜRÜ : Yüksek Lisans

TEZİN TARİHİ : 17.01.2020

SAYFA SAYISI : 152

TEZ DANIŞMANLARI : 1. Dr. Öğr. Üyesi Alihan LİMONCUOĞLU

2. Prof. Dr. Mahmut Kubilay AKMAN

DİZİN TERİMLERİ : Arap Baharı, Bölgesel Güvenlik Kompleksi Teorisi, Çatışma

Yönetimi, Güvenlik Çalışmaları, Güvenlikleştirme, Kopenhag Okulu, Afrika Çalışmaları, Uluslararası Güvenlik.

TÜRKÇE ÖZET : Arap Baharı kapsamı bakımından tarihsel sahnede önemli bir

yere sahiptir. Arap Baharı’nın başlaması ile gerekliliği daha da anlaşılan Güvenlik Çalışmaları’nın kavramları ile konunun tartışılarak farklı yönleriyle ele alınması sağlanacaktır. Kuzey Afrika ülkelerinin Arap Baharı öncesi ve sonrasında toplum yapısı ve güvenlik açısından uğradığı değişimler Kolonyalizm sonrasından başlayarak 2012 yılına kadar geçen süreyi kapsayacak şekilde anlatılmaya çalışılmıştır. Arap Baharı’nı geniş bir analiz süzgecinden geçirerek süreç hakkında bilgi sahibi olmak mümkündür. Sürecin demokratik mi,

(4)

manipülasyon mu olduğunu anlamak için yapılan analizde kullanılan demokrasi indeksleri Kuzey Afrika ülkelerinin durumu hakkında ayrıntılı bilgiler verecektir. Görsel Sosyoloji ’den yararlanarak analize yenilik ve farklı bir perspektif kazandırılması amaçlanmıştır. Soğuk Savaş sonrası değişen güvenlik algısının anlaşılması açısından önemli bir yer tutan Kopenhag Okulu çerçevesinde Arap Baharı’nın Güvenlikleştirme ve Bölgesel Güvenlik Kompleksi Teorisi ile açıklanması düşünülmektedir. Johan Galtung’un barış ve çatışma alanındaki çalışmaları ve Barry Buzan’ın kavramsal çerçevesi konunun anlaşılmasına yarar sağlayacaktır. İşletme literatüründe sıkça karşımıza çıkan SWOT analizinin Güvenlik Çalışmaları alanındaki uygulanabilirliği denenmiştir. Uluslararası İlişkiler ’de önemli bir konuma sahip olan Arap Baharı ayrıntılı bir şekilde Güvenlik Çalışmaları literatürü ve diğer sosyal bilimler literatürleri kullanılarak anlatılacaktır.

DAĞITIM LİSTESİ : 1. İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsüne

2. YÖK Ulusal Tez Merkezine

(5)

T.C.

İSTANBUL GELİŞİM ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KUZEY AFRİKA'DA ÇATIŞMA, GÜVENLİK VE TOPLUMSAL DÖNÜŞÜM

SÜREÇLERİ / "ARAP BAHARI" ÖRNEĞİ,

2010-2012

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI

GÜVENLİK ÇALIŞMALARI BİLİM DALI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan

Hakan EVCAN

Tez Danışmanı

Dr. Öğr. Üyesi Alihan LİMONCUOĞLU

İkinci Tez Danışmanı

Prof. Dr. Mahmut Kubilay AKMAN

(6)

BEYAN

Bu tezin hazırlanmasında bilimsel ahlak kurallarına uyulduğu, başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel normlara uygun olarak atıfta bulunulduğu, kullanılan verilerde herhangi tahrifat yapılmadığını, tezin herhangi bir kısmının bu üniversite veya başka bir üniversitedeki başka bir tez olarak sunulmadığını beyan ederim.

Hakan EVCAN

… /… / 2020

(7)

T.C.

İSTANBUL GELİŞİM ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE

Hakan EVCAN ’ın “Kuzey Afrika’da Çatışma, Güvenlik ve Toplumsal

Dönüşüm Süreçleri / Arap Baharı Örneği, 2010-2012” adlı tez çalışması, jürimiz

tarafından Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Güvenlik Çalışmaları Bilim Dalı YÜKSEK LİSANS tezi olarak kabul edilmiştir.

Başkan

Dr. Öğr. Üyesi Alihan LİMONCUOĞLU (Danışman)

Üye

Dr. Öğr. Üyesi Fatih Fuat TUNCER

Üye

Dr. Öğr. Üyesi İskender GÜMÜŞ

ONAY

Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım. .... / .... / 2020

Prof. Dr. İzzet GÜMÜŞ Enstitü Müdürü

(8)

I

ÖZET

Arap Baharı kapsamı ve güvenlik kavramının değişimine etkisi açısından tarihsel sahnede önemli bir yere sahiptir. Arap Baharı’nın başlaması ile gerekliliği daha da anlaşılan Güvenlik Çalışmaları’nın kavramlarıyla konunun tartışılması ve farklı yönleri ile araştırılması düşünülmektedir. Kuzey Afrika ülkelerinin Arap Baharı öncesi ve sonrasında toplum yapısı ve güvenlik açısından uğradığı değişimler Kolonyalizm sonrasından başlayarak 2012 yılına kadar geçen süreyi kapsayacak şekilde anlatılmaya çalışılmıştır. Arap Baharı’nı geniş bir analiz süzgecinden geçirerek süreç hakkında bilgi sahibi olmak mümkündür. Sürecin demokratik mi, manipülasyon mu olduğunu anlamak için yapılan analizde kullanılan demokrasi indeksleri Kuzey Afrika ülkelerinin durumu hakkında ayrıntılı bilgiler verecektir. Görsel Sosyoloji ’den yararlanarak analize yenilik ve farklı bir perspektif kazandırılması amaçlanmıştır. Soğuk Savaş sonrası değişen güvenlik algısının anlaşılması açısından önemli yere sahip olan Kopenhag Okulu çerçevesinde Arap Baharı’nın Güvenlikleştirme ve Bölgesel Güvenlik Kompleksi Teorisi ile açıklanması düşünülmektedir. Johan Galtung’un barış ve çatışma alanındaki çalışmaları ile Barry Buzan’ın kavramsal çerçevesinin konunun daha iyi anlaşılmasına yarar sağlayacağı düşünülmektedir. İşletme literatüründe sıkça karşımıza çıkan SWOT analizinin Güvenlik Çalışmaları alanındaki uygulanabilirliği denenmiştir. Kuzey Afrika’nın çağdaş döneminin Arap Baharı sonrası geçirdiği dönüşüm Güvenlik Çalışmaları bağlamında analiz edilmiştir. Yaşanan dönüşümün daha belirgin görülmesini sağlamak düşüncesiyle Arap Baharı sonrası yıllar (2014-2019) seçilmiş ve bu yıllara ait küresel terörizm-küresel barış indeksleri kullanılmıştır. İndekslerdeki veriler ve elde edilen sonuçlar ile Kuzey Afrika’nın günümüzdeki güvenlik durumuna bakılmıştır. Uluslararası İlişkiler ‘de önemli bir konuma sahip olan Arap Baharı ayrıntılı bir şekilde Güvenlik Çalışmaları literatürü ve diğer sosyal bilimler literatürleri kullanılarak anlatılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Arap Baharı, Kopenhag Okulu, Güvenlikleştirme,

Bölgesel Güvenlik Kompleksi Teorisi, Güvenlik Çalışmaları, Çatışma Yönetimi, Afrika Çalışmaları, Uluslararası Güvenlik.

(9)

II

SUMMARY

With its impact on the change in the concept of security, the Arab Spring has an important place in history. With the advent of the Arab Spring, the main aim has been centered around investigating the different aspects of the topic. The focus has also been on discussing the topic in terms of the theories of Security Studies, the importance of which has been further understood. The main objective of the present study is to discuss the community structure of North African countries and the changes that took place before and after the Arab Spring in terms of security. The study focuses on the period from prior to Colonialism until 2012. It is possible to gain knowledge about the process by extensively analyzing the topic. The democracy indexes that are used to analyze whether the process was democratic or manipulative, will provide some detailed information on the condition of North African countries. By employing visual sociology, it is also aimed to bring in a new and different perspective to the analysis. Within the framework of the Copenhagen School, which has an important place in allowing a better understanding of the growing perception of security after the Cold War, the study also aimed to discuss the Arab Spring in terms of the Securitization and Regional Security Complex Theory. The peace and conflict studies of Johan Galtung and the theoretical framework of Barry Buzan will provide a better understanding of the topic under study. The SWOT analysis, which is often covered in business studies, is applied in the field of Security Studies. Transformation of North Africa’s contemporary period after the Arab Spring, is investigated in the context of Security Studies. To make this transformation clear, the focus of this study is on the time period after the Arab Spring (2014-2019), and the global terrorism-global peace indexes of this time period are used. With the data retrieved from the indexes and the obtained results, the current security condition of North Africa is examined. The Arab Spring, which has a significant place in international relations, will be discussed in detail by covering the literature of Security Studies and the other social sciences disciplines.

Keywords: Arab Spring, Copenhagen School, Securitization, Regional

Security Complex Theory, Security Studies, Conflict Management, African Studies, International Security.

(10)

III İÇİNDEKİLER SAYFA ÖZET ... I SUMMARY ... II İÇİNDEKİLER ...III KISALTMALAR LİSTESİ ... V TABLOLAR LİSTESİ ... VI HARİTALAR LİSTESİ ... VIII EKLER LİSTESİ ... IX ÖNSÖZ ... X

GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM ... 8

METODOLOJİK VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE ... 8

1.1. Güvenlik Çalışmaları Metodolojisi ... 8

1.2. Kopenhag Okulu’nun Kavramsal Perspektifi ...10

1.3. Güvenlikleştirme ve Bölgesel Güvenlik Kompleksi Teorisi (BGKT) ...11

1.4. Johan Galtung’un Kavramsal Çerçevesi ...19

İKİNCİ BÖLÜM ...26

KUZEY AFRİKA'DA YÖNETİM, GÜVENLİK VE TOPLUMSAL DÖNÜŞÜM ...26

SÜREÇLERİ ...26

2.1. Kolonyalizm Sonrası Dönem ...26

2.2. Batı Kolonyalizm’nin Oluşturduğu Gelişmeler ...30

2.3. Kuzey Afrika Toplumlarının Özgürlük Arayışları ...34

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ...40

ARAP BAHARI’NIN ANALİZİ ...40

3.1. Arap Baharı’nın Tanımı ve Analizi ...40

3.1.1. Arap Baharı’nın Fotoğraflı Analizi Görsel Sosyoloji Çalışması ...41

3.1.2. Arap Baharı’nın Demokrasi İndeksi Bağlamında Analizi (2010-2012 / Fas, Tunus, Cezayir, Libya ve Mısır) ...49

3.1.3. Arap Baharı Bir Demokrasi Süreci midir? ...71

3.1.4. Arap Baharı’nın SWOT Analizi ...76

3.2. Arap Baharı’nın Güvenlik Çalışmaları Bağlamında Dönüşümü ...81

3.2.1. Yaşanan Dönüşümün Boyutları...83

3.2.2. Yaşanan Dönüşümün Çıkmazları ...84

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ...86

(11)

IV

GÜVENLİK ÇALIŞMALARI BAĞLAMINDA İNDEKS VE VERİLER İLE ANALİZİ .86

4.1. Arap Baharı Sonrası Analizleri ...86 4.2. Güvenlikleştirme Kavramı ve Bölgesel Güvenlik Kompleksi Teorisi ile

Çözümlemeler (Küresel Terörizm İndeksi-Küresel Barış İndeksi) ...89 4.2.1. Küresel Terörizm İndeksi Bağlamında Kuzey Afrika’nın Güvenlik

Çalışmaları Açısından Analizi ...89 4.2.2. Küresel Barış İndeksi Bağlamında Kuzey Afrika’nın Güvenlik Çalışmaları Açısından Analizi ...99

SONUÇ ... 110 KAYNAKÇA ... 115

(12)

V

KISALTMALAR LİSTESİ

A.G.E. : ADI GEÇEN ESER

STK : SİVİL TOPLUM KURULUŞU

BKZ : BAKINIZ

ZKÜ : ZONGULDAK KARAELMAS ÜNİVERSİTESİ

NATO : NORTH ATLANTİC TREATY ORGANIZATION

BGKT : BÖLGESEL GÜVENLİK KOMPLEKSİ TEORİSİ

SWOT : STRENGTHS WEAKNESSES OPPORTUNITIES THREATS

AB : AVRUPA BİRLİĞİ

BM : BİRLEŞMİŞ MİLLETLER

ABD : AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ

BMGK : BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GÜVENLİK KONSEYİ

TDK : TÜRK DİL KURUMU

ÇAVSAM : ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ AVRASYA STRATEJİK

UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

TÜSES : TÜRKİYE SOSYAL EKONOMİK SİYASAL ARAŞTIRMALAR

VAKFI

TÜDAV : TÜRK DENİZ ARAŞTIRMALARI VAKFI AfB : AFRİKA BİRLİĞİ

(13)

VI

TABLOLAR LİSTESİ

SAYFA TABLO-1 2019 YILI FAS, TUNUS, CEZAYİR, LİBYA ve MISIR 38 ÖZGÜRLÜK DURUMU

TABLO-2 FAS/2010 YILI(ARAP BAHARI BAŞLANGICI) 51

TABLO-3 FAS/2011 YILI 52

TABLO-4 FAS/2012 YILI 53

TABLO-5 TUNUS/2010 YILI(ARAP BAHARI BAŞLANGICI) 55

TABLO-6 TUNUS/2011 YILI 56

TABLO-7 TUNUS/2012 YILI 57

TABLO-8 CEZAYİR/2010 YILI(ARAP BAHARI BAŞLANGICI) 59

TABLO-9 CEZAYİR/2011 YILI 60

TABLO-10 CEZAYİR/2012 YILI 61

TABLO-11 LİBYA/2010 YILI(ARAP BAHARI BAŞLANGICI) 63

TABLO-12 LİBYA/2011 YILI 65

TABLO-13 LİBYA/2012 YILI 66

TABLO-14 MISIR/2010 YILI(ARAP BAHARI BAŞLANGICI) 68

TABLO-15 MISIR/2011 YILI 69

TABLO-16 MISIR/2012 YILI 70

TABLO-17 ARAP BAHARI VE SWOT 77

TABLO-18 KÜRESEL TERÖRİZM İNDEKSİ ve AFRİKA(2014) 91

TABLO-19 KÜRESEL TERÖRİZM İNDEKSİ/FAS-2014 92

TABLO-20 KÜRESEL TERÖRİZM İNDEKSİ/TUNUS-2014 93

TABLO-21 KÜRESEL TERÖRİZM İNDEKSİ/MISIR, LİBYA, 94

CEZAYİR-2014

TABLO-22 KÜRESEL TERÖRİZM İNDEKSİ ve AFRİKA(2018) 95

TABLO-23 KÜRESEL TERÖRİZM İNDEKSİ/FAS-2018 96

TABLO-24 KÜRESEL TERÖRİZM İNDEKSİ/TUNUS ve CEZAYİR-2018 97

TABLO-25 KÜRESEL TERÖRİZM İNDEKSİ/MISIR ve LİBYA-2018 98

TABLO-26 KÜRESEL BARIŞ İNDEKSİ ve AFRİKA(2014) 100

TABLO-27 KÜRESEL BARIŞ İNDEKSİ/FAS-2014 101

TABLO-28 KÜRESEL BARIŞ İNDEKSİ/TUNUS-2014 102

TABLO-29 KÜRESEL BARIŞ İNDEKSİ/CEZAYİR-2014 103

TABLO-30 KÜRESEL BARIŞ İNDEKSİ/LİBYA-2014 103

(14)

VII

TABLO-32 KÜRESEL BARIŞ İNDEKSİ ve AFRİKA(2019) 105

TABLO-33 KÜRESEL BARIŞ İNDEKSİ/FAS ve CEZAYİR-2019 106

TABLO-34 KÜRESEL BARIŞ İNDEKSİ/TUNUS-2019 107

TABLO-35 KÜRESEL BARIŞ İNDEKSİ/MISIR-2019 108

(15)

VIII

HARİTALAR LİSTESİ

SAYFA

HARİTA-1 2005-2006 YILLARI AFRİKA VE KUZEY AFRİKA’NIN 36

ÖZGÜRLÜK DURUMU

HARİTA-2 2018 YILI AFRİKA VE KUZEY AFRİKA’NIN 36

ÖZGÜRLÜK DURUMU

HARİTA-3 2019 YILI AFRİKA VE KUZEY AFRİKA’NIN 37

ÖZGÜRLÜK DURUMU

(16)

IX

EKLER LİSTESİ

(17)

X

ÖNSÖZ

Bu tez çalışmasında Kuzey Afrika’da gerçekleşen çatışma, güvenlik ve toplumsal dönüşüm süreçlerinin Arap Baharı ile oluşan izlerine değinilmiştir. Teorik bir perspektiften ele alınan Arap Baharı verilerle de analiz edilmeye çalışılmıştır. Yapılan bu tez çalışmasının Güvenlik Çalışmaları alanına ve Afrika Çalışmaları alanına yeni bir soluk getireceği düşünülmektedir.

Öncelikle tez konusunu belirlemede bana yol gösteren, isteklerimi göz önünde bulundurup bana yardımcı olan ve tezin ortaya çıkmasındaki değerli katkılarından dolayı danışmanlarım Dr. Öğr. Üyesi Alihan Limoncuoğlu’na ve Prof. Dr. M. Kubilay Akman’a teşekkürlerimi sunarım. Kaynak tarama ve temini için yardımcı olarak kapılarını açan Uşak Üniversitesi Kütüphanesi personeline teşekkür ederim. Tüm eğitim hayatım boyunca benden maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen her zaman yanımda olan sevgili aileme teşekkürü bir borç bilirim.

(18)

1

GİRİŞ

Arap Baharı, Kuzey Afrika’da başlayıp daha sonra büyük bir yangına dönüşen çatışmanın sonucudur. Bu çatışmanın temelinde halkın güvenlik ihtiyacını karşılama isteği yer almaktadır. Temel neden güvenlik ihtiyacı olsa da asıl nedenler özgürlük ve demokrasi olarak sıralanabilir. Özgürlük ve demokrasi isteğini karşılamak isteyen halkın Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde bulunan temel ihtiyaçların en önemlisi güvenliği sağlama ihtiyacı Arap Baharı sürecinde ortaya çıkmaktadır. Güvenlik ihtiyacı her bireyin doğumundan itibaren hayatının bir parçası olmuş ve vazgeçilmezi konumuna gelmiştir. Güvenlik, bireyin kendini rahat hissettiği, huzurlu ve sorunsuz ortamda ortaya çıkan bir olgudur. Eksikliği büyük sorunlar açan güvenliğin kişinin hayatında da büyük sorunlara yol açtığını söylemek mümkündür. İnsanın temel ihtiyaçlar hiyerarşisini oluştururken Maslow ihtiyaçlar piramidinde güvenlik ihtiyacını kişinin temel ihtiyacı olarak göstermiştir. Bu çalışmanın ele alınış amacını kişinin ortaya çıkan güvenlik eksikliğinde nasıl hamleler yaptığını ve bu hamlelerin ülkelerin hatta tüm dünyanın güvenliğini nasıl etkilediğini ortaya çıkarmak oluşturmaktadır.

İnsan hayatının devam edebilmesi için gerekli olan ihtiyaçların yer aldığı fizyolojik ihtiyaçlar temelde yer almaktadır. Piramidin en alt basamağında yer alan fizyolojik ihtiyaçlar; nefes alma, yeme-içme, uyuma vb. olarak sıralanmıştır. Bu çalışmanın önemi açısından hemen fizyolojik ihtiyaçların üstünde yer alan güvenlik ihtiyacına ayrıntılı şekilde bakmak gerekir. “Maslow ihtiyaçlar teorisinde fizyolojik ihtiyaçlardan sonraki basamak olarak güvenlik ihtiyacını belirtmekte ve bireylerin güvenlik ihtiyacı giderilmeden bir üst basamağa geçilemeyeceğinden bahsetmektedir.”1 İnsan eski çağlardan beri karnı doyduğunda sığınacak güvenli bir

yer bulma arayışı içerisine girmiştir. Mülkiyet güvenliği bağlamında aldığı bu önlemler; iş, ahlak ve kaynak güvenliği olarak devam etmektedir. Tezin ele alınışı gereği bireyden yola çıkılarak ortaya çıkan güvenlik eksiklikleri ve güvenliği bozan unsurlar açıklanacaktır. Can ve mal güvenliğinin olmadığı bir ortamda kişi sağlığını ve ailesini korumak için ya da güvende hissetmek ve güvenli bir ortamda yaşamak için bazı yollara başvurabilmektedir. Böyle bir durumda fizyolojik ihtiyaçlardan önce gelen güvenlik ihtiyacı Maslow’un ihtiyaçlar piramidinde birinci basamağa geçebilir. “Çünkü güvenlik kaygısı yaşayan bir insanın en önemli gündemi o kaygının ortadan

1 Sedat Kula ve Bekir Çakar, “Maslow İhtiyaçlar Hiyerarşisi Bağlamında Toplumda Bireylerin Güvenlik

Algısı ve Yaşam Doyumu Arasındaki İlişki”, Bartın Üniversitesi İ.İ.B.F Dergisi, 2015, cilt: 6 sayı:12, 191-210, s. 193.

(19)

2

kalkması ve normal bir yaşam sürdürebilmesidir.”2 İnsanın nefes almaması,

yemeyip-içmemesi mümkün olmayacağı gibi güvenlik ihtiyacının da olmaması mümkün değildir.

Kuzey Afrika ülkesi Tunus’ta bir gencin 2010 yılı Aralık ayında kendini yakması ve 4 Ocak 2011’de ölmesi üzerine yakınlarının başlattığı eylemlerin yayılması ile başladığı kabul edilen Arap Baharı öncelikle fizyolojik ihtiyaçlar sonucu ortaya çıkmıştır.3 Ancak daha sonra yaşanan gelişmeler insanın fizyolojik

ihtiyaçlarını bir kenara bıraktığını ve güvenli ortam oluşturma çabası içerisinde olduğunu göstermektedir. Bu yüzden Maslow’un temel ihtiyaçlar piramidi ilk paragraflarda açıklanmış güvenlik ihtiyacının önemine dikkat çekilmeye çalışılmıştır. Tunuslu gencin 2010 yılında kendini yakması ve 2011’de ölmesi ile başladığı kabul edilen Arap Baharı’nın nedenleri Güvenlik Çalışmaları’nın temel yaklaşımları ile analiz edilecektir. Olayların başlamasının Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi ile doğrudan bağlantılı olduğunun ortaya koyulduğu giriş açıklamasından sonra çalışmanın kavramsal çerçevesi oluşturulacaktır. Kavramsal çerçeveye bakmadan önce Arap Baharı’nın Kuzey Afrika üzerinden okumasının Güvenlik Çalışmaları alanında yetersiz yapıldığı düşünülmektedir. Bu nedenle bu çalışmanın bilimsel sorununu Arap Baharı’nı Kuzey Afrika üzerinden Güvenlik Çalışmaları bağlamında analiz etmek ve bunun sonucunda yaşanan dönüşümlerin çatışma, güvenlik ve toplumsal yönlerini ele almak oluşturmaktadır. Bilimsel açıdan Güvenlik Çalışmaları ve Uluslararası İlişkiler alanında ciddi bir konu olarak görülen Arap Baharı’nın bu çalışma ile Güvenlik Çalışmaları literatüründeki bazı boşlukları dolduracağı düşünülmektedir. Araştırma konu bakımından temelde Arap Baharı olarak belirlenmiştir. Ancak Arap Baharı kapsamı bakımından çok fazla ülkeyi ve bölgeyi etkilediği için Kuzey Afrika ülkeleri (Mısır, Libya, Cezayir, Tunus, Fas) ile sınırlandırılmıştır. Araştırmanın konusu açıklanmaya çalışılarak güvenlik, çatışma ve toplumsal yönden Kuzey Afrika ülkelerinin Arap Baharı ile nasıl bir dönüşüm yaşadığı aktarılacaktır.

Arap Baharı’nın sağlıklı bir şekilde anlaşılabilmesi için önemli görülen kavramlar birinci bölümde açıklanacaktır. Öncelikle Güvenlik Çalışmaları’nın kavramları açıklanmaya çalışılacak bu bağlamda çalışmanın temelini oluşturacak

2Sedat Kula ve Bekir Çakar, “Maslow İhtiyaçlar Hiyerarşisi Bağlamında Toplumda Bireylerin Güvenlik

Algısı ve Yaşam Doyumu Arasındaki İlişki”, Bartın Üniversitesi İ.İ.B.F Dergisi, 2015, cilt: 6 sayı:12, 191-210, s. 197.

3 Ahmet Hüsrev Çelik, “Buazizi’den Rabia’ya, Trablus’tan Şam’a Arap Baharının Sonuçları Üzerine Bir

(20)

3

Kopenhag Okulu ve Johan Galtung’un temel yaklaşımları kullanılacaktır. Arap Baharı’nda yaşanan süreci doğru açıklayacağı düşünülerek Kopenhag Okulu’nun Güvenlikleştirme kavramı ve Bölgesel Güvenlik Kompleksi teorisi kullanılacaktır. Arap Baharı başlangıcı itibarıyla fizyolojik ihtiyaç ve güvenlik ihtiyacı ile ortaya çıksa da bir çatışmanın sonucudur. Çatışmanın nedenlerinin daha doğru anlaşılması adına Galtung’un barış ve çatışma üzerine yaptığı çalışmalar üzerinde durulacaktır. Çatışmanın bitmesi sonucu barışın doğallığıyla geleceğini savunan Galtung, barış çalışmaları alanında önemli bir düşünürdür. Bu önemine de kısaca değinilecek Galtung’un barışı ortaya çıkarmak için çatışmayı ortadan kaldırma önerisi de kapsamlı bir şekilde anlatılmaya çalışılacaktır. Kopenhag Okulu’nun ortaya çıkışı ve Güvenlik Çalışmaları alanındaki önemine dikkat çekilecektir. İki önemli kavramı Güvenlikleştirme ve Bölgesel Güvenlik Kompleksi ayrıntılı şekilde açıklanarak Arap Baharı açısından önemine dikkat çekilecektir. Çatışmanın olduğu ortamda şiddet doğal bir sonuç olarak ortaya çıkmaktadır. Arap Baharı’nın başlaması ile ortaya çıkan şiddetin uluslararası kuruluşlar tarafından nasıl bastırıldığına da değinilecek ve NATO, AB, BM gibi üç önemli kuruluşun rolleri kısaca açıklanacaktır. BM’nin önemli bir organı olan Güvenlik Konseyi’nin Arap Baharı hakkında almış olduğu kararların Kuzey Afrika ülkeleri üzerinde nasıl bir etkisi olduğu anlatılacaktır. İkinci bölümde ise Kuzey Afrika kıtasına Arap Baharı ile gelen dönüşümün güvenlik ve yönetim üzerindeki izdüşümleri aktarılacaktır. Kolonyalizm yani sömürgecilik olarak açıklanan kavramın ortaya çıkışı ile Kuzey Afrika’nın geçirdiği dönüşümün nasıl olduğu anlatılacaktır. Arap Baharı ile beraber yaşanan bu dönüşümün sömürgecilik faaliyeti olup olmadığının anlaşılması açısından böyle bir gereklilik önemlidir. Daha sonra Batı Kolonyalizm’in (Batı Sömürgeciliği) Kuzey Afrika ülkelerini hangi açılardan etkilediği özellikle toplumsal, yönetimsel ve güvenlik temelli aktarılmaya çalışılacaktır. Sömürgeciliğin Kuzey Afrika ülkeleri üzerindeki etkisi Arap Baharı ile bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bu etkinin sömürgeciliğin bitmesi ile mi yoksa özgürlük gelmesi ile mi sonuçlanacağı zaman içerisinde görülecektir. Bu bağlamda temelde demokrasi arayışı ve özgürlük isteği ile başlayan Arap Baharı’nın sömürgecilik faaliyetleri ile birlikte Kuzey Afrika ülkelerini özgürlük açısından nasıl etkilediği önce 2005-2006 dönemindeki durumlarına bakılarak daha sonra Arap Baharı sonrası yıllar (2018 ve 2019 yılları) ele alınarak aktarılacaktır.

Üçüncü bölümde Arap Baharı’nın kapsamlı analizi yapılacak ve analiz yapılmadan önce Arap Baharı nedir, nasıl başlamıştır, nasıl yayılmıştır, Arap Baharı isimlendirmesinin yapılma nedeni nedir? gibi sorulara cevap verilmeye çalışılacaktır. Arap Baharı’nın analizine farklı bir bakış açısı getireceği düşüncesiyle Görsel

(21)

4

Sosyoloji ’den yararlanarak Arap Baharı’nın fotoğraf analizi yapılacaktır. Görsel hafızada yer edinmiş fotoğrafların kullanılması planlanmaktadır. Filmlerin insanlar üzerindeki etkisi de film sosyolojisi bağlamında aktarılmaya çalışılacaktır. Demokrasi isteğinin hâkim olduğu Arap Baharı sürecinin demokratik mi yoksa manipülasyon mu olduğu Kuzey Afrika ülkeleri (Fas, Tunus, Cezayir, Mısır ve Libya) temel alınarak analiz edilecektir. Tezi kapsayan 2010-2012 yılları arasındaki demokrasi indekslerine bakılacak ve Kuzey Afrika ülkelerinin Arap Baharı’nın ilk yıllarında demokrasiden payına düşeni alıp almadığı anlatılmaya çalışılacaktır. Arap Baharı ile beraber Kuzey Afrika ülkelerinin güvenlik perspektifi açısından yaşadığı dönüşüm ve bu dönüşümün boyutları-çıkmazları aktarılacaktır. Üçüncü bölümde son olarak Arap Baharı’nın analizine farklılık ve yenilik kazandırmak amacıyla işletme literatüründe sıkça kullanılan SWOT analizi Arap Baharı’na uyarlanmaya çalışılacaktır. Çalışmanın son bölümünde Kuzey Afrika’nın ‘çağdaş’ diye nitelendirebileceğimiz döneminin Arap Baharı sonrası nasıl etkilendiği Güvenlik Çalışmaları bağlamında analiz edilecektir. Yapılan bu analizde güvenlikleştirme ve bölgesel güvenlik kompleksi teorisi (BGKT) kullanılarak Arap Baharı sonrası Kuzey Afrika coğrafyası bir analiz süzgecinden geçirilecektir. Güvenlik Çalışmaları gerek ülkelerin sayısının artması gerekse küreselleşmenin etkisiyle oluşan küresel tehditleri de çalışma konularının arasına dâhil etmeye başlamıştır. Özellikle güvenliğe olumsuz yönde etki eden küresel terörizmin Kuzey Afrika ülkeleri üzerindeki etkisinin Arap Baharı ile nasıl gerçekleştiğinin görülebilmesi için Arap Baharı sonrası 2014 yılı ve günümüzdeki etkisini görebilme adına da 2018 yılı seçilmiştir. Galtung’un çatışmaların çözülmesi veya asılması ile barışın geleceği fikrinden hareketle Kuzey Afrika ülkelerinin ‘çağdaş’ döneminde Arap Baharı sonrası barış sağlanıp sağlanamadığı 2014 yılı seçilerek ve günümüz tarihi olan 2019 yılı temel alınarak aktarılacaktır. 2014 yılının hem küresel terörizm indeksinde hem de küresel barış indeksinde kullanılmasının bir başka nedeni de küresel terörizm ve küresel barış arasındaki ilişkiyi göstermek içindir. 2018 yılı ve 2019 yılı da kıyaslanarak küresel terörizm ve küresel barış arasındaki ilişki açıklanmaya çalışılacaktır. Kuzey Afrika ülkelerinin barış indeksindeki durumları ile küresel terörizm indeksindeki durumları arasında bağlantı olup olmadığı çözümlenmeye çalışılacaktır. Küresel terörizm indeksi, küresel barış indeksi ve ilgili veriler dikkate alınarak günümüzde (2019 yılı) Kuzey Afrika ülkelerinin güvenlik durumlarının nasıl olduğu anlatılmaya ve aktarılmaya çalışılacaktır.

Bu tezin genel amacını Arap Baharı’nın etkilerini Güvenlik Çalışmaları bağlamında analiz etmek oluşturmaktadır. Bu bağlamda Kuzey Afrika ülkelerinin

(22)

5

Arap Baharı’nın ilk yıllarında geçirmiş olduğu dönüşümler niceliksel ve niteliksel olarak anlatılmaya çalışılacaktır. Güvenlik insan hayatında her zaman önemli bir yere sahiptir. İnsanın kendi güvenliğinin ortadan kalkması içinde bulunduğu toplumu ve ülkesini de etkilemektedir. Ortaya çıkan bu etkinin boyutunun ne kadar kapsamlı olabileceğinin görülmesini sağlamak amaç edinilmiştir. Ülkeler içerisinde güvenliğin bozulmasının diğer ülkeleri nasıl etkileyebileceği Güvenlik Çalışmaları metodolojisi ile kapsamlı şekilde aktarılmaya çalışılacaktır. Bu çalışma ile amaçlanan Güvenlik Çalışmaları’nda önemli bir konu olan Arap Baharı’nın Kuzey Afrika ülkelerine etkilerini ve bu ülkelerde yaşanan güvenlik, çatışma ve toplumsal dönüşüm süreçlerini aktarmaya çalışmaktır. Araştırmanın hipotezleri şu şekilde oluşturulmuştur:

H-1: Arap Baharı sürecinin anlaşılması için Kopenhag Okulu ve Johan Galtung üzerinden okunmalıdır.

H-2: Arap Baharı’nın ortaya çıkışı ile Kolonyalizm ve Batı Kolonyalizm arasında anlamlı bir ilişki vardır.

H-3: Arap Baharı ve sömürgecilik arasında doğru orantı vardır.

H-4: Arap Baharı sonrası ülkelerin özgürlük durumları ve siyasal haklarını kullanma arasında ters orantı vardır.

H-5: Arap Baharı sürecinin demokratik olmaması ile ülkelerdeki halkın seçimlere katılma düzeyi arasında anlamlı bir ilişki vardır.

H-6: Arap Baharı’nın etkilediği ülkelere bakıldığında sürecin küresel olduğunu söylemek mümkündür.

H-7: Küresel terörizm etkisiyle küresel barış etkisi arasında anlamlı bir ilişki vardır.

Yapılan bu çalışmanın Güvenlik Çalışmaları alanına yenilik katacağı düşünülmektedir. Arap Baharı’nın ilk başladığı ülkelerden hareket edilmesi ile sorunun köküne inilmiş ve eylemlerin ilk sebepleri ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Yani Kuzey Afrika ülkeleri ve Arap Baharı temel alınarak yapılan araştırma Güvenlik Çalışmaları alanının kavramlarına ve farklı sosyal bilimler alanındaki görüşlere de yer vermesi açısından önemini göstermektedir. Arap Baharı’na farklı bir perspektif getirilmesi düşüncesiyle araştırmanın önemi pekiştirilmiştir. Araştırmanın bir başka önemi ise Türkiye’de çalışmaların az olduğu Afrika Çalışmaları alanına da hitap etmesidir. Spesifik bir konudan hareketle Afrika üzerinde durulması konunun Afrika Çalışmaları içerisinde değerlendirilmesine ve tartışılmasına olanak sağlayacaktır. Araştırma sonucu Arap Baharı’nın Güvenlik Çalışmaları bakımından anlaşılmasının

(23)

6

kolaylaşacağı varsayılmaktadır. Arap Baharı sürecinin anlaşılması adına kullanılan demokrasi indekslerinin Kuzey Afrika ülkelerinin yönetim şekilleri hakkında fikir sahibi olmamızı sağlayacağı öngörülmektedir. Sömürgecilik faaliyetlerinin Arap Baharı üzerinden okunmasını ve bu faaliyetlerin neler olduğu hakkında fikir sahibi olmamızı sağlaması varsayılmaktadır. Kopenhag Okulu ve Galtung’un kavramsal çerçevesinin Arap Baharı’nı açıklayabileceği düşünülmektedir. Soğuk Savaş sonrası küresel boyuta ulaşan güvenlik tehditlerinin Arap Baharı üzerinden açıklanabileceği öngörülmekte ve küresel terörizmin küresel barışa olan etkisinin aktarılması varsayılmaktadır. Araştırma yapılırken literatür konusunda herhangi bir sınırlılık olmamakta gerekli sayıda yazılı kitap, makale, tez ve diğer kaynaklara ulaşılmaktadır. Çalışmayı nitel yöntemler yoluyla geliştirmek amacıyla bölge halkının görüşleri de dâhil edilmek istenmiş ancak olayın birinci elden tanıkları olan Kuzey Afrika ülke vatandaşlarına ulaşılmasının maliyet ve zaman açısından zor olacağı düşünülerek vazgeçilmiştir. Çalışmanın 2010-2012 yılları arasına daraltılması kaynak ve veri açısından yetersiz kalınmasını beraberinde getirmiştir. Konunun geniş bir tarih aralığında ele alınması düşünülse de belirli ölçütler dışında 2010-2012 yılları dışına çıkılamamış ve zaman konusunda sorun teşkil edeceği düşünülerek geniş tarih aralığı seçilmekten vazgeçilmiştir.

“Kuzey Afrika’da Çatışma, Güvenlik ve Toplumsal Dönüşüm Süreçleri / “Arap

Baharı” Örneği, 2010-2012” konulu araştırma kavramsal bir çalışma olarak planlanmıştır. Bu çerçevede öncelikle literatür taraması yapılarak konunun kavramsal boyutu belirlenmiştir. Literatür taraması sonucu birtakım veriler elde edilmiş elde edilen veriler tasnif edilerek teori kısmı oluşturulmuştur. Daha sonra konunun teori çerçevesinin yetersiz kalacağı düşünülerek bir takım veriler araştırılmıştır. Demokrasi indeksi, küresel terörizm indeksi, küresel barış indeksi vb. veriler ışığında nitel araştırma yöntemlerinden doküman analizi kullanılmıştır. Özellikle nicel araştırma yöntemlerinin kullanıldığı bu çalışma nitel araştırma yöntemleri kullanma konusunda yetersiz kalmıştır. Araştırmanın sınırları gereği ülkelere gitmenin maliyet ve zaman açısından sorun oluşturacağı düşünülerek anket, gözlem, görüşme gibi nitel yöntemler kullanılamamıştır. Bu çalışma Kopenhag Okulu ve Galtung’un kavramları üzerine oluşturulmuştur. Kopenhag Okulu’nun ‘güvenlikleştirme ve bölgesel güvenlik kompleksi teorisi’ kavramları Buzan üzerinden anlatılmıştır. Galtung’un çatışmaları aşma üzerine oluşturduğu transcend kavramı da çalışmanın temel kavramları arasındadır. Çalışmayı bu üç kavram üzerinden yürütürken çeşitli kavramlarda tez içerisinde kullanılmıştır. Kısa kısa bu üç kavramı açıklamak gerekirse;

(24)

7

Güvenlikleştirme: Buzan’a göre; “Güvenlikleştirme, bir şeyin değerli kabul edilen bir öznenin varlığına yönelik bir tehdit olarak inşa edilmesi ve buna mukabil alınan istisnai tedbirleri desteklemek için kullanılmasıdır.”4

Bölgesel Güvenlik Kompleksi Teorisi (BGKT) : “2003 yılında yayınlanan Regions and Powers: The Structure for International Security” konulu çalışma ile teori halini alan kavram ilk defa Barry Buzan tarafından kullanılsa da daha sonra okulun ana teorisi haline gelmiştir.5 BGKT Buzan’a göre “bir grup ülkenin temel güvenlik

kaygılarının, gerçekçi bir şekilde birbirinden ayrı düşünülemeyecek kadar birbirine bağlanması” olarak tanımlanmıştır.6

Transcend (Çatışmaları Aşma) : Transcend fikri her iki tarafında isteklerini barındıran üst bir çözüm yoludur.7 Galtung çatışmaların ancak aşılarak çözüme

kavuşabileceğini söylemektedir. Çatışmayı yönetmek ya da yönlendirmenin mümkün olmadığını söyleyen Galtung, transcend kavramını bu yüzden ortaya atmıştır.

4 Barry Buzan, “Askeri Güvenliğin Değişen Gündemi”, Uluslararası İlişkiler, 2008, Cilt:5 Sayı:18,

107-123, s. 1-2.

5 Nebi Miş, Güvenlikleştirme Teorisi ve Türkiye’de Güvenlikleştirme Siyaseti 1923-2003, Sosyal

Bilimler Enstitüsü, Sakarya Üniversitesi, Sakarya, 2012, s. 29 (Yayımlanmamış Doktora Tezi)

6Barry Buzan, People, States and Fear: An Agenda For International Security Studies in the Post Cold War Era, 1991; aktaran Björn Hettne, “Teori ve Pratikte Güvenliğin Bölgeselleşmesi”,

Uluslararası İlişkiler, 2008, Cilt:5 Sayı:18, 87-106, s. 90-91.

7 Murat Cihangir, “Çatışmaları Aşarak Dönüştürmek: Çatışma Çözümüne Giriş”, International Journal of Economics Politics Humanities and Social Sciences, Vol:1 Issue:1, 2018, 54-56, s. 54.

(25)

8

BİRİNCİ BÖLÜM

METODOLOJİK VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE

1.1. Güvenlik Çalışmaları Metodolojisi

Güvenlik Çalışmaları alanı kendisine Uluslararası İlişkiler literatürü içinde yer bulmuştur. Güvenlik Çalışmaları’nı anlamak için öncelikle güvenlik kavramının ne olduğunu bilmek gerekir. “ ‘Herhangi bir çatışma durumunda, aktörlerin kendi öz kazanımlarını diğer aktörlerin tehditlerine rağmen devam ettirebilmeleri ve koruyabilmeleri olarak tanımladığımız’ kavramı Buzan şu şekilde tanımlamıştır: Asıl güvenlik, tehditten özgür kalabilme gayretidir”8 Güvenlik Çalışmaları’nın değişime

uğradığı dönem Soğuk Savaş ile başlayıp sonrasında da devam etmiştir. Bu çalışmada Soğuk Savaş sonrası değişen güvenlik algısının uğradığı değişim anlatılacak ve Arap Baharı ile olan bağlantıları aktarılmaya çalışılacaktır. Soğuk Savaş sonrası Güvenlik Çalışmaları’nı “geleneksel güvenlik, eleştirel teori ve güvenlik, post-modernizm ve güvenlik, feminist teori ve güvenlik”9 başlıkları ile

sınırlandırmak mümkündür. Güvenlik kavramının yıllar içerisinde konunun uzmanları tarafından net bir tanımı yapılamamıştır. “Güvenlik, tanımı itibariyle hayli tartışmalıdır. Konuyla ilgili birçok farklı yaklaşımın yanı sıra, aynı görüş içerisinde dahi benzer tanımlara ulaşmak güçlük arz etmektedir.”10 Bir oyun hamuru gibi kolay

şekil değiştirmeye müsait olan güvenlik kavramı ve güvenlik algısı yıllar içerisinde yeni boyutlar kazanmıştır. Güvenlik farklı yönlerden toplumların çağdaş yaşamlarını belirleyici konumdadır. Her devlet uluslararası düzeyde halkını korumak ister.11

Özellikle bu değişimin ve korumacı politikanın nasıl olduğu Kopenhag Okulu perspektifi, bölgesel güvenlik kompleksi teorisi ve güvenlikleştirme kavramı ile açıklanmaya çalışılacaktır. Galler Ekolü ve Frankfurt Okulu gibi yaklaşımlarla da açıklanan güvenlik kavramı nasıl bir değişim geçirmiştir, Kopenhag Okulu’nun kavramları ile Güvenlik Çalışmaları’nın bulunduğu konumu anlamak mümkün müdür, Arap Baharı’nın Güvenlik Çalışmaları açısından önemi nedir, Arap

8 Bülent Sarper Ağır, Güvenlik Çalışmaları Alanında Kopenhag Okulunun Toplumsal Güvenlik Kavramsallaştırılması Çerçevesinde Bir Etnik Çatışma Örneği Olarak Kosova Sorunu, Sosyal

Bilimler Enstitüsü, Ankara Üniversitesi, Ankara, 2013, s. 16 (Yayımlanmamış Doktora Tezi) 9 Çiğdem Şahin, Güvenlikleştirme: Soğuk Savaş Sonrasında Türkiye Örneğinde Yeni Bir Güvenlik Analizi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ege Üniversitesi, İzmir, 2004, s. 47-70 (Yayımlanmamış

Yüksek Lisans Tezi)

10 Nasıh Sarp Ergüven, “Uluslararası Hukuk Açısından Güvenlik Kavramının Teorik Temelleri”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, sayı: 65(3), 2016, 771-835, s. 774.

11 M. Kubilay Akman, “Sociology of Security in the Insecure World”, Security Dımensıons, 2017, sayı:

(26)

9

Baharı’nın etkisi değişen güvenlik algısında hangi boyuttadır? gibi sorulara cevap bulunmaya çaba gösterilecektir.

Güvenlik Çalışmaları uluslararası arenada kendine çok önceleri yer bulmaya başlasa da Türkiye’de günümüz çağında yeni yeni yer bulmaya başlamıştır. Uluslararası İlişkiler alt başlığı olmaktan çıkarak üniversitelerin yüksek lisans programlarına girmeye başlamıştır. Yüksek lisans programları ile gelişme gösterdiği düşünülse de doktora programı olarak az sayıda bulunmaktadır. Güvenlik Çalışmaları ile ilgili farklı alanlardan akademisyenler çalışmalarını sıklaştırmışlardır. Çeşitli makaleler ve yürütülen tezler ile Güvenlik Çalışmaları alanında çalışmaların yapıldığı görülmektedir. Türkiye’de durum bu şekildeyken Avrupa’da Kopenhag Okulu tartışmaları çerçevesinde Güvenlik Çalışmaları hızla büyümeye devam etmektedir. “Kopenhag Ekolü realist güvenlik anlayışının eleştirisi üzerinden güvenlik anlayışı geliştiren bir yaklaşım olarak ortaya çıkmıştır.”12 Özellikle Barry

Buzan’ın kavramlarına bakıldığında iki kavram ön plana çıkmaktadır: Güvenlikleştirme ve Bölgesel Güvenlik Kompleksi Teorisi. Sosyal bilimler literatüründe barış çalışmaları alanının önemli bir ismi olan Johan Galtung’un çatışmalardan yola çıkarak yapmış olduğu yorumlar ve oluşturmuş olduğu model de güvenlik çalışmalarının metodolojisinin anlaşılması açısından önemlidir.

Daha sonraki başlıklarda ayrıntılı bir şekilde açıklanacak kavramların Güvenlik Çalışmaları içerisindeki yeri önemlidir. Özellikle Arap Baharı’nın anlaşılması açısından Barry Buzan perspektifi yol gösterici niteliktedir. Güvenlik Çalışmaları’nın Türkiye açısından önemine yer verirken bir eksiklikten de söz etmek gerekir. Özellikle oluşturulan yüksek lisans programlarının spesifik güvenlik konulu dersler açısından yetersiz kalması alanın kabuğunu kıramamasına ve Uluslararası İlişkiler içerisinde eriyip gitmesine neden olmuştur. Tüm bu gelişmeler ışığında Güvenlik Çalışmaları’nın metoduna bakmakta ve kavramlarını açıklamakta fayda görülmektedir. Metot bir işi nasıl yapacağınızı ve hangi yöntemi kullanacağınızı öğrenme konusunda önemli bir yol göstericidir. Sosyal bilimlerde konunun anlaşılması ve sağlam temellere oturması ancak doğru metot ile mümkün olur. Güvenlik Çalışmaları metodolojisinin her ekol ve düşünce tarafından açıklanması farklılıklar gösterebilir. Bu farklılıklar yeni bir düşünceyi doğurarak yeni ufuklar açmaktadır. Güvenlik Çalışmaları’nda önemli bir kavram olan Bölgesel Güvenlik Kompleksi Teorisi Arap Baharı’nın geniş bir bölgeye yayılmasının nedenlerini açıklar

(27)

10

niteliktedir. Güvenlikleştirme kavramından ayrı düşünemeyeceğimiz Arap Baharı aslında yaşandığı toplumların güvenliğinin dış aktörler tarafından yeniden tahsisi amacı ile ortaya çıkmıştır diyebiliriz. Bir olgunun olumlusunu yapmak için önce o olgunun olumsuz olması beklenilmeli ya da olumsuz hale getirilmelidir.

Arap Baharı’nda olumsuzluk önce o toplumları güvenliksizleştirerek yapılmaya çalışılmıştır. Toplumların güvenli olmadığı bir durumda güvenlikleştirme kavramının karşılığını bulabiliriz. Demokrasi getirileceği düşünülen toplumlar önce güvensiz bir ortama sürüklenerek demokratikleşme getirme çabaları ile değişime sokulmaya başlanmıştır. Ancak demokratikleşme süreci demokrasiden çok güvenliğe ihtiyacı olan bireyin kendi güvenliğini sağlama almak için harekete geçmesini beraberinde getirmiştir. Toplumlar tam bir çatışmanın içine atılmış işte burada da Galtung’un kavramlarının açıklanması ihtiyacı duyulmuştur. Güvenlik Çalışmaları’nın metodolojisinin su gibi akarak yola devam ettiğini ve bulunduğu ortamın durumuna göre şekil aldığını söyleyebiliriz. Metodu sağlam olan bir iş başarılı olabileceği gibi Güvenlik Çalışmaları metodolojik açıdan güncel olayları açıklamakta başarılıdır. Genel olarak bazı kavramların ışığında metodu açıklanmaya çalışılan Güvenlik Çalışmaları her geçen yıl önemini artırmaktadır. Yapılan akademik çalışmalar ve ülkelerin konu ile ilgili politikalarına bakıldığında bu önem insanın var olduğu her zaman diliminde kendisine karşılık bulacaktır.

1.2. Kopenhag Okulu’nun Kavramsal Perspektifi

Güvenlik Çalışmaları’nda önemli bir yaklaşım olan okul 19.yy sonlarında ve 20.yy başlarında oluşmaya başlamıştır. “Kopenhag Okulu 1980’lerin sonunda COPRI (Copenhagen Peace Research Institute-Kopenhag Barış Araştırmaları Enstitüsü) çerçevesinde oluşmuş”13 bir okuldur. 20. yüzyılın son yıllarında hızla

gelişim gösteren Kopenhag Okulu özellikle Güvenlik Çalışmaları açısından yol gösterici olmuştur. Farklı kökenler, düşünceler ve teoriler açısından çeşitliliği olan okul ortak bir Güvenlik Çalışmaları üzerinde fikir birliği sağlamıştır. Soğuk Savaş sonrası değişen toplum yapısı ile meydana gelen güvenlik algısının yeniden oluşumunun anlaşılması açısından önemli bir yer tutar. Soğuk Savaş dönemi yıkıcı olduğu gibi Güvenlik Çalışmaları alanında yeni bir dönemin başlangıcı olarak kabul edilebilir. Bu yeni dönemde kurulmaya başlayan okul öncelikle gelenekçi güvenlik yapısını sorgulamaya başlamıştır. 2. Dünya Savaşı’nı kazanan iki büyük devlet ve 13 Kadir Zora, “Güvenlikleştirme: Hukuksal Meşruiyetten Siyasal Meşruiyete Evrilme ve Kopenhag

(28)

11

diğer küçük devletler arasında devam eden doğrudan silah kullanmama olarak tanımlanan bir çatışma halidir. Soğuk Savaş sırasında oluşan bu çatışma hali kendi içerisinde silahlı çatışmaya dönme tehlikesi taşıyan küçük ölçekli istikrarsızlıklar ve uzun süreli devam eden bir düşmanlık barındırmaktadır.14 Silah kullanılmaması

olarak açıklanabilecek Soğuk Savaş’ta iki büyük ülke olan Sovyetler Birliği ve ABD büyük bir savaşın içine girmemiş ama nükleer silahlar geliştirmişlerdir.15 Nükleer

silahlarla beraber nükleer stratejisi de oluşan bu ülkelerin savaş stratejilerinin de değiştiğini söylemek mümkündür. Artık sadece cephelerde savaşarak kazanılan savaşların yerini uluslararası arenadaki politikalar ile kazanılan savaşlar almıştır. Silahlar önemini kaybederek bir araç olmuş güvenlik politikaları soğuk savaşta kimin kazanacağının resmini çizmiştir. Ülkeler artık doğrudan savaş karmaşasına girmekten kendilerini çekmişlerdir. Ancak güvenlik ikilemi (security dilemma) kavramı gereği taraflar savaşmasa da iki büyük ülkenin nükleer silahlanma hamleleri diğer ülkeler tarafından güvenlik tehdidi olarak görülmüştür. Kendi güvenliğini sağlama isteğiyle yaptıkları bu silahlanma süreci diğer ülkeler tarafından karşı politikalar üretmeyi beraberinde getirmiştir. Karşılıklı bir şekilde devam eden bu politika üretim süreci sonunda güvensizlik oluşmaktadır.16 Bu bağlamda ülkelerin

oluşturduğu politikaların temelinde Kopenhag Okulu’nun etkilerini görmek mümkündür. Güvenlikleştirme kavramı okulun en önemli kavramı ve Güvenlik Çalışmaları açısından en önemlisidir. Özelikle en çok kullanılan kavramı güvenlikleştirmenin dışında Bölgesel Güvenlik Kompleksi teorisi de önemli çalışma alanlarındandır. Özellikle Arap Baharı açısından bu iki kavram temel alınacak ve kavramların ayrıntılı açıklaması yapılacaktır. Metodolojik olarak Kopenhag Okulu ile bir kavramsal perspektif oluşturulacaktır.

1.3. Güvenlikleştirme ve Bölgesel Güvenlik Kompleksi Teorisi (BGKT)

Güvenlikleştirme çok geniş çalışma alanlarının yararına olan bir kavramdır. Kopenhag Okulu’nun Güvenlik Çalışmaları alanına kazandırdığı önemli kazanımlardan olan güvenlikleştirme kavramını insan topluluklarının güvenliğinin etkilendiği beş ana sektöre uyarlaması önemli bir hamledir.17 Neorealizm ve

14 Şenol Sevim, Soğuk Savaş Sonrası Avrupa Güvenlik Yapılanması ve Türkiye, Sosyal Bilimler

Enstitüsü, Ankara Üniversitesi, Ankara, 2006, s. 1-10. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi)

15 Milliyet Gazetesi, “Soğuk Savaş nedir? Soğuk Savaş dönemi ve nedenleri nedir?”,

http://www.milliyet.com.tr/soguk-savas-nedir--soguk-savas-donemi-ve-nedenleri-nedir--molatik-7609/ (Erişim Tarihi: 23.11.2019)

16 Ali Bilgiç, “Güvenlik İkilemi”ni Yeniden Düşünmek Güvenlik Çalışmalarında Yeni Bir Perspektif”, Uluslararası İlişkiler, 2011, Cilt:8, Sayı:29, 123-142, s. 129.

(29)

12

pozitivizm akımlarından güç alarak kavram üzerinde önemli katkısı olan isim Barry Buzan’dır. Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi’nde çok fazla kullanılan kavram Güvenlik Çalışmaları açısından da göz ardı edilmeden kullanılması gerekir.

“Güvenlikleştirme kavramı, ilk olarak 1995 yılında Ole Waever tarafından ortaya atılmış; daha sonra Kopenhag Okulu yazarlarının diğer çalışmalarına da temel oluşturan bir teori hâline gelmiştir.”18 Buzan’a göre; “Güvenlikleştirme, bir

şeyin değerli kabul edilen bir öznenin varlığına yönelik bir tehdit olarak inşa edilmesi ve buna mukabil alınan istisnai tedbirleri desteklemek için kullanılmasıdır.”19 Bir

yapıyı önce bozmak sonra yapmak yeni yapılan yapının doğru yapıldığını göstermez. Bozulma sürecinde neye başvurulduğu önemlidir. Şiddet kullanarak bozulan yapıyı tekrar yapmak yapılanı meşru gösterme çabasıdır. Security Dilemma Türkçe ’ye güvenlik ikilemi olarak çevrilmiştir. Bir ülkenin güvenliğini artırmak için yapmış olduğu hamleler karşı tarafta tedirginlik yaratmaktadır. Tedirginlik sonucu oluşan güvensizlikle beraber ülkeler karşılıklı politika üretme yarışı içerisine girmişlerdir.20 Karşı aktörlerin diğer ülkeleri sebep göstererek silahlanması güvenlik

kavramının temelinde bir ikilik oluşturmaktadır. Bu da yukarıda söylenen cümlede yapıyı tekrar yapma sürecinde kullanılan malzemenin meşrulaştırılması çabasıdır. Yıkılanı eski göstererek yerine yapılacak olanı meşrulaştırmaya çalışmaktır. Yani yıkılan cam bir binayı tekrar dayanıklı bir cam ile yapma düşüncesi kullanılan malzeme aynı olsa da eski ile aynı özellikleri taşımaz. Sadece eskinin değişmediğini göstermek ve yeniyi etkin kılmak için yapılan bir kelime oyunudur. Dış aktörler Güvenlikleştirme kavramını kullanarak Afrika topraklarının değerli yapısına karşılık Arap Baharı’nı bir tehdit olarak inşa etmiş ve eylemleri bastırmak için yapılan hamleleri de destekleyerek Kuzey Afrika topraklarını güvenlikleştirmeye çalışmıştır. Güvenlikleştirme yaygın bir başarı sağlayarak sürekli devam edebilir, sınırlı sayıda başarı sağlayabilir veya başarısız olabilir.21 Arap Baharı’nda güvenlikleştirme

çabalarının başarısız olduğunu söylemek güçtür. Öyle ki ülkelerdeki mevcut liderleri devletin geleceği için bir tehdit olarak inşa eden dış aktörler liderlerin devrilmesi ile başarılı olmuşlardır. Günümüzde Kuzey Afrika’da hala etkisini devam ettiren güvenlikleştirmenin sınırlı mı kalacağını yoksa sürekli devam mı edeceğini zaman gösterecektir. Devletler yapacağı hamleleri meşru hale getirmek için öncelikle eskiyi

18 Başar Baysal ve Çağla Lüleci, “Kopenhag Okulu ve Güvenlikleştirme Teorisi”, Güvenlik Stratejileri Dergisi, 2011, sayı:22, 61-96, s. 63.

19 Buzan, a.g.e., s. 1-2.

20 Ali Bilgiç, “Güvenlik İkilemi”ni Yeniden Düşünmek Güvenlik Çalışmalarında Yeni Bir Perspektif”, Uluslararası İlişkiler, 2011, Cilt:8, Sayı:29, 123-142, s. 129.

(30)

13

karalamaya başlarlar. Yerine getirilecek olanın yasadışılığını örtbas etme yoluna giderler. Oluşan yeniliğe yapılacak ya da eskiye yapılacak müdahaleler olağanüstü bile olsa buna tepki çekmek istemezler. Örneğin, bir devlet toplumsal bir hareket tehdidi ile karşılaştığında ve bu toplumsal hareketin geniş kesimler tarafından kabul görmesi durumunda yaptığı müdahaleyi meşru hale getirmek için tepki çekeceği kesimlere bunun yeniden bir inşa süreci olduğunu söyler. Bu tehdidi ortadan kaldırmak için güvenlikleştirme kavramının temelinde yatan boz ve yap düşüncesini kullanırlar. Bu durumda yapılanların yeni görünmesi için elinden geleni yapmaktadırlar. Arap Baharı’nda halk ayaklanmasının temeli yeni bir rejim arayışı yani demokrasi idi. Bu bağlamda söz konusu liderler devrilerek değişime gidilmiş ancak yapılan bu değişim yenilik değil eskiye dönüşün habercisi olmuştur. Eskiye dönüş ile kastedilen ülkelerin rejimleridir öyle ki ilerleyen bölümlerde ele alınacak demokrasi indekslerinde ülkelerin mevcut rejimlerinde yönetildiğini görmek mümkündür. Yıkılan bir binadan kalan parçalar ile yapılan bu hamleler yine eskinin birebir aynısı olacaktır. Yenilik getirmediği gibi Kuzey Afrika ülkelerini otoriter rejimin derecesinin arttığı bir sürece sürüklemiştir. Bakıldığında güvenlikleştirme kavramının Arap Baharı’nda kullanıldığını söylemek mümkündür. Ancak kullanan tarafın devlet olduğunu söylemek çelişkili bir ifade olacaktır. Zira devlet kullanmış olsa rejimi yönetenler görevinin başında olur ve daha da güçlenirlerdi ama liderlerin tek tek devrilmesi bu durumu mümkün kılmamıştır. Güvenlikleştirme kavramının uygulanışı ve içeriği hakkında birtakım tartışmalar devam etmektedir. Güvenli olmayanı güvenli hale getirme olarak kavramı açıklayacak olursak güvenlik sadece tek taraflı olarak inşa edilmektedir. Güvenlikleştirme kavramının tam karşısında güvenliksizleştirme ya da güvenlik dışılaştırma kavramı akıllara gelmektedir. Bir yeri güvenli hale getirmediği savunulan güvenlikleştirme teorisi o bölgeyi güvenliksizleştirmektedir görüşü kabul görmektedir. Güvenliksizleştirme ya da güvenlik dışılaştırma Buzan’a göre önceden tehdit olarak algılanan bir şeyin artık tehdit olarak algılanmamasıdır.22

Soğuk Savaşın bitişiyle örneklendirdiği güvenlik dışılaştırma kavramını Arap Baharı üzerinde örneklendirmek kolay değildir. Çünkü Arap Baharı’nda tehdit olarak algılanan mevcut rejimlerin değişmesi Arap Baharı tehdidinin ortadan kalktığını göstermemektedir. Özellikler Mısır ve Suriye gibi ülkelerde devam eden eylemler ve terör o bölgedeki tehditlerin hala taze olduğunu göstermektedir. Arap Baharı tüm bu bilgiler ışığında güvenlik dışılaştırma süreci değil güvenlikleştirme sürecidir.

(31)

14

Okulun bir diğer önemli kavramı da Bölgesel Güvenlik Kompleksi Teorisi (BGKT)’dir. “2003 yılında yayınlanan Regions and Powers: The Structure for International Security” konulu çalışma ile teori halini alan kavram ilk defa Barry Buzan tarafından kullanılsa da daha sonra okulun ana kavramı haline gelmiştir.23

BGKT’nin tanımını yapmak kavramın ne olduğu hakkında fikir sahibi olmayı sağlayacağı gibi Arap Baharı’nın işleyişindeki kullanım alanlarını da görmede yardımcı olacaktır. BGKT Buzan’a göre “bir grup ülkenin temel güvenlik kaygılarının, gerçekçi bir şekilde birbirinden ayrı düşünülemeyecek kadar birbirine bağlanması”24

olarak tanımlanmıştır. Bölge olarak düşünüldüğünde Kuzey Afrika’da başlayan Arap Baharı sonucu oluşan temel güvenlik kaygıları o bölgenin ülkelerini kaygıya sürüklese de bu kaygılar birbirine bağlanmış bir şekildedir. Ortak güvenlik kaygıları sonucu Buzan’a göre birbirinden ayrı bir şekilde düşünülemeyecek sorunların ülkeler aralarındaki algılanışları farklılık gösterdiğinden bir kenetlenme söz konusu değildir. Bölgesel Güvenlik Kompleksi tipleri Afrika Çalışmaları alanında yüksek lisans tezi olarak ele alınmıştır. BGKT tipleri standart, merkez, büyük güç ve süper kompleks başlıkları altında sınıflandırılmıştır. Tablo eşliğinde bu tiplerin anahtar özelliklerini ve örnek ülkelerini ele alan araştırmacı şöyle bir sonuca varmıştır:25

Standart olan tipin bölgesel güç olma isteğiyle kutuplaşma göstereceğini ve bu kutuplaşmanın Ortadoğu, Güney Amerika, Güneydoğu Asya, Güney Afrika gibi ülkelerde görüldüğünü söylemiştir. Merkez tipi kendi içinde dört alt başlığa ayırmış ve anahtar özelliklerini her bir tipe özgü tanımlamalarla anlatmıştır.

Sırasıyla süper güç, bölgesel güç ve büyük gücün merkezi olarak tep kutuplu bir özellik sergilediğini söylemiştir. Tek kutuplu bir ayrımda kümeleşmenin fazla olmadığı görülebilir. Süper güç (Kuzey Amerika) ve Büyük güç (Bağımsız Devletler Topluluğu ve Güney Asya) örnekleri ile anlatılmıştır. Bölgesel güce örnek verilmediği görülen tabloda Arap Baharı sonrası isteği ve önemi daha da artan ‘Arap Birliği’ örnek gösterilebilir. ‘Arap Birliği’ bölgesel olarak güç gösterisi yapmak isteyen ülkelerin oluşturduğu birlik olarak tanımlanabilir. Kurumsal güce verilen örnek (Avrupa Birliği) aslında gücün diğer devletlerle oluşturulduğu anlamına gelmekte kurumların birer aracı olduğu belirtilmektedir. Üye devletlerin gücünü Avrupa Birliği mevcut birimleri ve ülkelerin kurumları ile artırmaktadır. Diğer tiplerden farklı olarak büyük güçte tek kutupluluk değil iki ya da daha fazla bir kutupluluk olduğu görülmektedir. Günümüzden örnek verecek olursak Çin, ABD ve Rusya bu tip 23 Miş, a.g.e., s. 29.

24Hettne, a.g.e., s. 90-91.

25 Agung Nurwıjoyo, Bölgesel Güvenlik Kompleksi Teorisi: Arap Baharı Örneği, Sosyal Bilimler

(32)

15

ülkelerden sayılabilir. Büyük gücün diğer bölgelere doğru büyümesi ve gücünü bölgeler arası bir konuma getirmesi süper kompleks tipi ortaya çıkarmaktadır. Güney Asya ve Doğu Asya izlemiş olduğu politikalar ile süper güç haline gelmeye çalışmaktadır. Güvenlik Kompleksi tiplerinden tezin ana konusu olan Kuzey Afrika ülkeleri standart tip olarak kabul edilebilir. Arap Baharı’nın başlama nedenleri de göz önünde bulundurularak bölgesel güç olma isteği ile kutuplaşan ülkeleri görebiliriz. Ancak ilerleyen süreçte kurumsal tipe de kaymalar mevcuttur. Özellikle diğer aktörlerinde devreye girmesi ile Kuzey Afrika ülkeleri birer kurumsal tip kalıbına dönüştürülmeye çalışılmıştır.

“Buzan, bölgesel güvenlik bağımlılığının iki temel unsuru olduğunu ifade etmiştir:

1. Belirli bir coğrafi bölgedeki devletlerarasında güç dengesi 2. Tarihsel dostluk-düşmanlık algılamaları “26

İki temel unsuru bu şekilde açıklamasının nedenlerinden en önemlisi yaşanan güvenlik dönüşümü sırasında oluşan aktörlerin bu unsurlar tarafından belirlenmesinden kaynaklıdır. Devletlerarası ya da diğer aktörler arasındaki güç dengesi ülkeler arasındaki ilişkilerin zayıflaması veya güçlenmesi açısından önemlidir. Devletlerarası güç dengelerinin oluşmasındaki temel unsur güvenlik politikalarının varlığıdır. Güvenlik politikaları askeri alan, toplumsal yapı, siyasal alan ve çevresel faktörler alanında yapılmaktadır. Bölgesel güvenliğin sağlanması sayılan alanların güç dengesi bağlamında eşit olması ile alakalıdır. Birinin ya da birden fazlasının bir ülkede fazla olması veya az olması güç dengesinin bozulmasına dolayısıyla güvenlik yapısının tahrip olmasına neden olur. Ülkeler asırlar boyunca en önemli ekonomik yatırımlarını askeri harcamalara yapmışlardır. Diğer ülkelerden daha fazla silah daha kaliteli silah veya daha etkili silah alma yarışı içerisine girmişlerdir.

Aslında bir güç dengesi kurma çabası bu açıdan yok gibi görünmektedir. Ülkelerin elinde bulundurduğu silahları diğer ülkelere satması bir güç dengesi isteği ile mi yoksa bir ticari çıkar uğruna mı yapılmaktadır? Rusya ve ABD gibi silah ticaretinde başrolde olan ülkeler elindeki silahları sattıkları ülkeler ile dengeye gelmesi söz konusu olmamıştır. Sadece dışa bağımlı bir şekilde silah alan ülkeler silah aldığı ülkelerin gücünü paylaşmaktadır. Bir denge değil aksine bir dengesizlik meydana gelmektedir. Toplumsal yapıda bir denge ülkeler bazında düşünülemez. 26 Aslan Yavuz Şir, “Bölgesel Güvenlik Kompleksi Teorisi, Enerji Güvenliği ve Rusya”, II. Uluslararası Sosyal Bilimciler Kongresi, Bildiriler, 22-24 Ekim 2008, BİLGESAM Yayını, Bişkek, 2008, s.346.

(33)

16

Ekonomik yapısı, dini, dili, gelenekleri vb. birçok nedenlerden kaynaklı ülkeler farklı toplumsal yapılara sahiptirler. Ülkelerin bulunduğu jeopolitik konum toplumu şekillendirir. Türkiye gibi ülkeler sınırlarında süren savaşlara kayıtsız kalmayarak ülkelerine kabul ettikleri göçmenlerle toplumuna dışarıdan müdahale edilmesinin yolunu açmış bulunmaktadır. Toplumların geçirdiği dönüşümün anlaşılması Sosyoloji ile mümkündür. Sosyoloji kısa tanımıyla “toplumu ve toplumsal olayları inceler.”27 Toplumu incelerken kullanılan kavramlar aynı olsa da karşılıkları her

topluma göre farklılık gösterebilir. Bu durum gösteriyor ki dünya üzerinde toplumsal yapı bağlamında bir güç dengesizliği mevcuttur. Kuzey Afrika ülkeleri ile Rusya’nın eşit olduğunu söylemek güç bir yorumdur.

Çevresel alandaki güç ayrılıklarını Türkiye üzerinden anlatmaya ve görmeye çalışalım. Bulunduğu konum itibarıyla güneyinde Arap Baharı etkisi ile çatışmanın devam ettiği Suriye batısında da yıllar boyunca çatışma içerisinde olduğu Yunanistan ile komşu olan Türkiye’nin Ortadoğu üzerinde bulunması çevresel nedenlerden dolayı diğer ülkelerle arasındaki güç dengesizliğini oluşturmuştur. Güç dengesizliğin giderilmesi için doğru stratejinin belirlenmesi gerekir ancak “strateji ile şiddeti bir araya getirdiğimiz zaman konular daha da girift hale gelmektedir çünkü şiddet diğer toplumsal olayların hiç değilse bir kısmından daha fazla karmaşıklaşıyor gibi görünmektedir.”28 Şiddet kişileri düşünmekten ve mantığı ile hareket etmekten

alıkoyan bir olgudur. Şiddetin olduğu Arap Baharı olaylarında kişiler ve yöneticiler sağlıklı karar vermekte zorlanmışlardır. Her toplumsal olay bünyesinde şiddet barındıracak diye bir şart yoktur. Örneğin, üniversite yemek fiyatlarını protesto etmek için toplanan öğrenciler şiddet olgusu olmadan basın açıklaması yaparak veya yemekhane önünde evden getirdikleri yemeği yiyerek dağılabilirler. Küçük bir toplumsal olay olarak görülen bu eylem şiddeti içermese de büyük ölçekli eylemlere dönüştüğünde içinde siyasi şiddeti barındırmaktadır. Siyasi gücü kullanarak toplumsal olaylara şiddet ile karşılık verilebilir. Siyasi yapı açısından ele alındığında ülkelerin yönetim şekillerinin birbirinden farklı olduğunu görebiliriz. 2010-2012 yılları Arap Baharı’nın başladığı dönemde otoriter rejim ile yönetilen bir Kuzey Afrika ülkesi ile demokrasi indeksinin en yüksek derecesi on üzerinden 9.80-9.93 arasında bir değere sahip olan ve tam demokrasi ile yönetilen Norveç29 arasında siyasal bir güç

dengesi kurmak kibritten yapılan bir kuleye benzemektedir. En küçük alev ya da

27 Mehmet Taplamacıoğlu, Genel Sosyoloji Üzerine Bir Değerlendirme, Ankara Üniversitesi

Basımevi, Ankara, 1969, s. 9.

28Mehmet Tanju Akad, Strateji Üzerine, Kastaş Yayınları, İstanbul, 2001, s. 2-3.

29 “The Economist Intelligence Unit's Democracy

(34)

17

rüzgârda yıkılmaya mahkûm olan bu kule nitekim Kuzey Afrika’da başlayan yangın ile Arap Bahar’ında yıkılmıştır. Başlayan bu yangın büyüyerek savaşa dönüşmüştür. Strateji ve savaş alanında önemli bir eseri kaleme alan Sun Tzu savaş konusunda “Savaş bir ölüm-kalım meselesidir, güvenlik içinde yaşamaya ya da yok olmaya giden bir yoldur. Bu yüzden, asla her ne olursa olsun ihmal edilemeyecek bir inceleme konusudur.”30 diyerek savaşın ciddi sonuçlarının olmaması adına güvenlik

içinde yaşamak için ihmal edilmemesini ve ölüm-kalım meselesi kadar önemli bir konu olduğu üzerinde durmuştur. Savaşta önemli olan karşı taraf ile kendi elinde bulunan imkânları eşitlik içinde tutabilmektir. Arap Baharı’nda imkânları eşitlemek ve güç dengesi kurma fikri ile bu ülkelere etki eden aktörler demokrasi vaadiyle halkı yönlendirmişlerdir. Denge kurulması amacıyla ayaklanan halk dengenin kurulduğunu mu yoksa ülkeler arası makas boyunun daha fazla açıldığını mı görüyor? bu sorunun cevabını vermek güç değildir. Siyasal alanda böylesi bir dalgalanma olan dünya arenasında herkes aynı güçte ringe çıkmamaktadır. Pastanın dilimi herkese adil bir şekilde dağıtılmadığından her alanda bir dengesizlik söz konusudur. Kuzey Afrika ülkelerinin siyasal açıdan güç dengesi kurma çabalarının başarısız olduğunu oy kullanma özgürlük ölçütü ve demokrasi indeksi ölçütünde görmek mümkündür. Arap Baharı’ndan etkilenen ülkeler bölgesel güvenliğindeki açıkların kapatılması kaygısı ile baş başa kalmıştır.

İşte burada Barry Buzan’ın BGKT unsurlarını ayırmada kullandığı ölçütlerin hayati önem taşıdığını görebiliriz. Askeri, toplumsal, çevresel ve siyasi açıdan güç dengesi olması bölgesel güvenliğin sağlanması açısından temel niteliktedir. Buzan’ın bir diğer temel unsuru olan tarihsel süreçteki dostluk ve düşmanlık algıları da ülkeleri ciddi anlamda güvenlik kaygısı üzerine düşünmeye itmektedir. Tarih ülkelerin içinde bulunduğu şu an ki konuma nasıl geldiğini kronolojik bir şekilde ortaya çıkarmaktadır. Tarihsel süreçte ülkelerin aralarında yaşanan siyasi ve askeri anlaşmazlıkların hala çözüme kavuşturulamayanları ülkelerin başına ciddi dertler aşmaktadır. Yıllarca Türkiye-Yunanistan arasında adalar konusundaki anlaşmazlıkları medyadan takip etmekteyiz. İlk olarak Osmanlı zamanında başlayan adalar sorunu Yunanistan’ın Osmanlı’ya karşı Ege denizinde üstünlük kurmasıyla “20 Ekim 1912'de Bozcaada'yı, 21 Ekim'de Limni'yi, 30 Ekim'de Taşoz ve Gökçeada'yı, 31 Ekim'de Bozbaba (Efstradios) Adası'nı, 1 Kasım'da Semadirek, 4

Referanslar

Benzer Belgeler

Bölge ülkelerinin siyasi, sosyal ve ekonomik geçmişi, ülkeleri bu geçmiş temelinde Arap Baharı’na götüren süreç ve Arap Baharı sonrası bölgede yaşanan kaos

Gerek Tunus’ta gerekse Mısır’da meydana gelen halk isyan hareketi, kitleselliğini korumasından ve zorba rejim karşısında ölüm pahasına bile olsa değişim

Arap Baharı sürecinde BM’nin uluslararası barış ve güvenliğin temininde en yetkili örgüt sıfatıyla yönetimin değiştiği ülkeler olan Tunus, Libya, Mısır, Yemen

Araştırmada gerekli bilgileri toplamak amacı ile kullanılmış olan “Öğrenci Kişisel Bilgi Formu”nda, cinsiyet, akademik başarı düzeyi, okul psikolojik

Payaam-e Noor students did significantly better on multiple choice questions, while the traditional students did significantly better on analytic problems.. Comparison of

Özgeçmiflinde otuz y›ld›r saat tamircili¤i ve son üç y›ld›r da cep telefonu tamircili¤i yapt›¤› özellikle cep telefonu elektrik bask› devrelerinin

Hatay’ın doğal ve tarihsel kimliği ile ülkemiz kadar dünya için de örnek bir kültür coğrafyası olduğu dikkate alınarak, kentte bir ağırlık noktası olan

︻ 醫療奉獻獎 北 醫 人 得主 專 輯 】 78 第 十九屆醫療奉獻獎的得獎名單才剛剛