• Sonuç bulunamadı

View of A Turkish cultural circle: Bektashi Alevism

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "View of A Turkish cultural circle: Bektashi Alevism"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Cilt: 2 Sayı: 2 Yıl: 2005 Yayın Tarihi: 14 Kasım 2005

BùR TÜRKÇE KÜLTÜR ÇEVRESù:

BEKTAúù ALEVùLù÷ù

A.Yılmaz Soyyer

Özet

Bektaûi Aleviliøi, Anadolu’da doømuû, Balkanlarda yaygın ve etkin bir oluûum olarak var olmuû bulunan sosyolojik yapılanma için gerekli bir tanımlamadır. Bektaûi Aleviliøi var olduøu sürece Türkçe kültür çevresi dahilinde varlıøını sürdürmüûtür. Osmanlı Devleti’nin daøılması sonucunda, özellikle de 20. yüzyılda Arnavutluk Bektaûiliøi Türkçe Kültür çevresinde yer alma vasfını önemli ölçüde kaybetse de Makedonya, Kosova ve Bulgaristan Bektaûiliøi hala bu çevrenin dahilinde ve etkisindedir. Ama asıl geliûme Almanya ve Belçika gibi Avrupa ülkelerine yerleûmiû Bektaûi Alevilerinin faaliyetlerinde göze çarpmaktadır. Bu Bektaûi Alevileri yani “diaspora” kavramıyla nitelendirilebilecek olan (Türkiye dıûında yaûayan Türk Bektaûileri), özellikle de internet üzerinden Türkçe kültür çevresi merkezli yeni bir yapılanmaya giriûmiûlerdir.

A TURKISH CULTURAL CIRCLE: BEKTASHI ALEVISM

Abstract

The “Bektashi Alevism” is a necessary definition for common and effective social construction along spreading from Anatolia to Balkans. The Turkish Language made its existence to continue in cultural environment as long as Bektashi Alevism continued. Macedonian, Kosovo and Bulgarian Bektashism are still in this circle and effect, especially in 20 Century after dispersion of Ottoman Empire. But more progress is seen on Bektashies activities living in European countries such as Germany and Belgium. They, namely “diaspora”, have entered a new and Turkish cultural environment centered structure especially using internet.

(2)

GùRùú

Bektaûilik ve Bektaûi Aleviliøi**, Türkçenin kültür çevresi olarak nitelendirilebilecek bir

bölgede yatay ve dikey kültürel hareketlilikte bulunan bir toplumsal yapı olarak düûünülebilir. Arnavutluøun en uç bölgelerinden Türkiye’nin en doøu kısmına kadar yaygın oluûu bir yatay hareketi, kültürel yapısının bölgelere göre arzettiøi nitelik farkları bir dikey hareketi ortaya koymaktadır. Yatay hareketlilik yayılıû biçiminde Anadoludan Balkanlara doøru olmuûtur. Nitelik bakımından farklılıklar barındıran dikey hareketlilik ise ùstanbul ve Balkan Bektaûiliøinde daha fazla görülmüûtür. Bektaûi kültürel çevresi, Osmanlı Devleti toprakları diyebileceøimiz bölgeyle kısmi farklılıklar arzetmekle beraber büyük ölçüde örtüûmektedir. Bektaûiliøi “Türkçenin kültür çevresi” olarak kabulümüz biraz da onu bir Türk kültür çevresi ûeklinde görmemizle, bu da “Türk” kavramının muhtevasıyla ilintilidir. Kültür kelimesi bize göre belli bir coørafyada oluûmuû yazılı, sözlü ve davranıûa yönelik faaliyetlerin içini doldurduøu bir kavramdır. Baølamadan tambura, kahveden kurban tıølamaya, mersiyelerden nefeslere kadar geniû bir kültürel birlikteliøin oluûturduøu bir nitelendirmedir. Bu günkü “Türk” ibaresi, Bektaûilik baølamında, büyük ölçüde “Osmanlı” demektir. Bektaûi olmak söz konusu kültürel çevreye de intisabı gerektirdiøinden, bir bakıma, Türk olmakla eû anlamlıdır. Ancak bunun bir Yörük-Türkmen yapılanması olmayıp kapsamlı ve nitelikli bir kültürel birlik tanımlamasının kavramlaûmıû hali olduøunu bilmek gereklidir. Bu tanımlama, kabileci ve aûiretimsi yapıların çok üstünde oluûmuû bir kimlik ifadesidir. Türkçe sayesinde Türklükle aynileûen Bektaûilik yalnız Yörük-Türkmen oluûumunun deøil, aynı zamanda Arnavutlukta bugün hala geçerli olan Geg-Tosk kabileciliøinin de üzerindedir ve onları da kapsayıcıdır. Osmanlı Devleti’nin hakimiyet döneminde bu sınırların içerisinde olup bugün Türkçeyi, dolayısıyla da Bektaûi kültürel etkilerini barındırmayan tek coørafya Arap ülkelerinin bulunduøu bölgelerdir. Yetmiû yıl öncesine kadar, Mısır, Irak gibi yerlerde kısmi bir Bektaûi nüfus ve Bektaûi tekkeleri bulunmaktaydı. Bugün Bektaûi etkisi bu bölgelerden hemen hemen silinmiû durumdadır. Fakat ûurası ısrarla belirtilmelidir ki Bektaûilik ırk baølamda ne Arnavutçuluøun ne de Türkçülüøün kapsamındadır. Bektaûilik, ancak ve ancak Bektaûiliktir. Tek tek kimi Bektaûiler, Türkiye’de Türkçülerin, Arnavutluk’ta Arnavutçuların safında yer almıûlardır 1, lakin bir dini-kültürel yapı olarak Bektaûilik, bu iki dar anlamlı yapının da

üzerinde bulunan kültürel “Türk” kavramının kapsayıcılıøı altındadır. Bu kavram “Türkî” biçiminde kullanılıp bir sıfat olarak anlaûılırsa daha da anlamlı olabilir.

ÇEVRENùN OLUúUMU

Bektaûilik çevresinin oluûumu, Anadolu’da Hacı Bektaû Veli ve Balım Sultan dönemi yapılanmalarıyla, Rumeli’de Osmanlı ordularının Balkanlar ve Arnavutluøu ele geçirmesiyle baûlayan bir süreçtir. Arnavutluk ve Balkanların ùslamlaûması bir bakıma Türkleûmesi ya da Türkileûmesidir. Buralardaki etnik gruplar, gündelik hayatlarını idame ettirmek için kendi “anadillerini” konuûmakta, lakin bir kültür çevresi dahilinde faaliyet gösterip ürünler ortaya koyarken Türkçeyi kullanmaktadırlar. Yöresel etnik gruplara mensup Bektaûiler de girmiû bulundukları yeni kültürel çevreyi, özgün diliyle beraber kabul etmiûlerdir. Bir Arnavut Bektaûi, gündelik hayatında kendi anadilini kullanırken, Tekkede ayinini Türkçe yapmakta, Yunus Emre’nin ilahileriyle muhabbet sofrasına oturmaktadır.

** Bektaûi Aleviliøi: Bektaûi Aleviliøi ile ûu iki tür oluûum kastedilmektedir: 1.Gerek Bektaûi Çelebisine, gerekse

Dedebabaya kendilerini manevi baølarla baølı hisseden ve onlardan birinden icazet almıû ya da almakta bulunan Alevi gruplardır. 2.Her iki karizmatik otoriteye de baølı olmadıøı halde kendileri ya da kurucu Pirlerini ûu veya bu ûekilde Hacı Bektaû Veli’yle iliûkilendiren gruplardır.

(3)

Bu kültür çevresine girme olayının, Osmanlı Devleti’nin bilinçli bir Türkleûtirme faaliyetinin sonucu olduøunu söylemek imkansızdır. Her ûeyden önce bir imparatorluk olan Osmanlı Devleti, etnik unsurlardan birine dayanarak egemenlik meûruiyetini temin edemezdi. ùkinci ve belki de en önemli olan faktör ise, ancak 1789 Fransız ihtilalinden sonra ortaya çıkıp dünyaya yayılacak olan milliyetçiliøin, o dönemde var olamayacaøıdır. ùslamın Arnavutluk ve Balkanlara giriû dönemi, bırakın Türkçülüøü Osmanlıcılık fikrinin bile oluûmadıøı bir zaman dilimidir. Bu dönemde Bektaûilik, doøduøu toprakların doøal dilini ve kültürünü kendi inancını ifade etmek amacıyla kullanmıû, bu arada yeni müntesiplerinin katkılarıyla da bu yeni dil ve kültürü geliûtirmiûtir.

Bu arada Anadolu ûehir ve köylerinde yaûayan Bektaûilik kendi dil ve kültürünü, belli oranlarda ilerletmiûse de Rumeli’de hüküm süren Bektaûilikle kültürel öøeler bakımından belirgin oranda farklılaûmıûtır. ùleriki dönemlerde “çelebiler” ve “babagan” olarak kesin çizgilerle ayrıûacak olan bu yapı bize göre iki farklı kültür renginin kaçınılmaz farklılaûmasıdır. ùstanbul, Edirne, Selanik, Manastır gibi Osmanlı Devleti’nin batısında kalan ûehirlerde geliûen “Babagan Bektaûiliøi”, ayin-i cemlerde ud, tanbur, ney, rebap gibi klasik Türk musıkisi aletlerini kullanıp, aruz vezni ûiirlerle nefesler söylerken, Hacıbektaû (Osmanlı Döneminde Ankara Vilayeti’ne baølı) merkezli “Çelebiler Bektaûiliøi” cemlerde baølama kullanmıû, nefesleri hece vezni ve basit bir Türkçeyle söylemiûtir.

Bu ayrıûımın kökenlerini Balım Sultan ya da Sersem Ali Baba dönemlerinde aramak, özel bir araûtırmayı gerektirir ve bu makalenin amaçlarını gerçekleûtirmeye hizmet etmemektedir. Kendilerini Hacı Bektaû Veli’nin soyu olarak görerek yapılanan “Çelebiler” ile Hacı Bektaû Veli’nin çocuøu olmadıøı görüûüyle farklı bir kümelenmeye giden “Babagan” Bektaûiliøin iki farklı tonu olarak yaûayagelmiûlerdir.

O dönemlerde Anadolu ve Rumeli’nin muhtelif yerlerinde Hacı Bektaû Dergahı’ndan icazet alan “dedegan” ya da “ocaklar” dediøimiz gruplar mevcuttur. Bunların kökenleri konusunda hemen hemen hiçbir ciddi araûtırma bulunmamaktadır. Ancak, Anadolu’da Türk kültürünün dikey hareketliliøine yani nitelik olarak geliûmesine önemli katkılar saøladıkları bir gerçekliktir.

1826 yılında Bütün Bektaûi tekkeleri kapatılıncaya kadar Hacı Bektaû Hankahı’ndaki Çelebi, Osmanlı Devleti tarafından Bektaûiliøin tek otoritesi olarak kabul edilmiûtir. Bu tarih, Bektaûilik içinde daha önceden de var olan kırılmanın ortaya çıktıøı önemli bir farklılaûma noktasıdır. Kapalılık döneminde zaman, kapatılmayıp Nakûibendi ûeyhler vasıtasıyla devletin kontrolünde tutulan Hacı Bektaû Veli Hankahı ve dolayısıyla da Çelebiler kolunun aleyhine iûlemiûtir. Çelebilerden baøımsızlıklarını ilan etmiû bulunan Babagan kolu ise bürokrasideki taraftarlarının sayesinde, bir yeniden yapılanma süreci içerisine girebilmiûlerdir. Özellikle 19. yüzyılın son çeyreøi ùstanbul ve Rumeli’deki Babagan Bektaûiliøinin kültürel zirveye ulaûtıøı bir dönemdir.

20. yüzyıla girerken Babagan Bektaûiliøi mensuplarının önemli ölçüde siyaset sahnesinde yer almıûlardır. Baûta, Babagan Bektaûilerinin “dedebaba” kabul ettikleri Feyzullah Baba olmak üzere, pek çok Bektaûi ùttihat ve Terakki saflarında kendilerine yer bulmuûlardır. Osmanlı Devletinin daøılma sürecine girdiøi bu yüzyıl, milliyetçilik rüzgarıyla Bektaûileri de etkilemeye baûlamıûtır. Bir kısım Arnavut kökenli Bektaûiler, Arnavutluk ve Kosova’da Arnavutçuluk akımının etkileriyle Osmanlı Devleti’nden ayrılma fikrine kapılmıûlardır. Ancak bu siyasi ayrılıû düûüncesi onları “dini-kültürel” bir yapılanmaya götürmemiûtir. Arnavutluk ve Kosova’daki Bektaûi dergahlarında Osmanlı Devleti oralardan çekildikten sonra da Yunus

(4)

Emre’nin, úah Hatayi’nin, Fuzuli’nin ilahileri okunmuû, Bektaûi cemi ve “muhabbet sofrası” sohbetleri Türkçe yapılmaya devam edilmiûtir.2

Bu fiziki ayrılıû Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında kalan Bektaûilerin Türkçülük akımının içerisinde yer almasıyla sonuçlanmıûtır. Ancak bu Arnavut Bektaûilere bir tepki olarak yapılmamıûtır. Bu durum daha ziyade toplumsal ortamın gerektirdiøi bir yöneliûtir. Çünkü 1930 yılına kadar Bütün Babagan Bektaûileri Türkiye’de ikamet eden Arnavut kökenli Salih Niyazi Baba’yı “dedebaba” olarak tanımaktadırlar.

ùkinci dünya savaûından sonra Arnavutluk’ta yönetimi ele geçiren komünistler, Bektaûilerin Bektaûiliklerini muhafaza etmek için direnmelerine sebep olmuûtur. Bu planlı bir direniû deøilse de bir olgu olarak mevcuttur. Kızıl Tanrı lakaplı Enver Hoca’ya karûı en müthiû mücadeleyi Bektaûiler vermiûlerdir. úu an yaûı 80’i aûmıû bulunan Reûad Bardi Dedebaba yıllarca toplama kamplarında ve zorunlu yol yapım iûinde çalıûtırıldıøı halde Enver Hoca’nın rejimiyle iûbirliøini kabul etmemiûtir.3 Arnavutlukta bugün, Türkçeden çevrilmiû4ûiirlerin yanı

sıra kuvvetli bir Arnavutça Bektaûi edebiyatı da oluûmuûtur.5

Makedonya’da ise durum daha farklıdır. Makedon Bektaûileri büyük oranda Türkçeyi konuûabilmektedirler. Örneøin, Bektaûiliøinin önemli liderlerinden Tahir Emini Baba Türkçeyi tatlı bir Rumeli aksanıyla konuûmaktadır. Tahir Emini Baba’nın tekkesi olan Harabati Baba tekkesinin sekreteri Leyla hanım ve derviû Abdulmuttalib de Türkçe bilmektedir. Makedon Bektaûileri, çoøunlukla Arnavutluktaki “Dedebabalık”6 “Kryegjyshata”***’a baølı oldukları halde Türkçe’nin kültür

çevresinde yer almayı sürdürmektedirler.

Arnavut Bektaûiliøinin Türk kültür çevresinin dıûında yeniden yapılanma süreci Enver Hoca’nın iktidardan uzaklaûmasıyla baûlamıûtır. Bektaûi tekkelerinin Türkiye’de diøer tekkelerle birlikte yasaklı oluûu, Arnavut Bektaûilerinin, Arnavut dil, edebiyat ve kültürünü temel alan Bir Bektaûilik oluûturmaya baûlamasına sebep olmuûtur. Günümüzde Arnavut Bektaûiler, asırlarca Türkçe ifade edilmiû bulunan Mersiye ve nefesleri artık Arnavutça’ya çevirmekte ya da Arnavutça mersiye ve nefesler söylemektedirler.7 Dıû görüntü olarak her ne kadar Türkiye’de Bedri Noyan Dedebaba ve takipçilerinin, Arnavutluk’ta Reûad Bardi Dedebaba’nın Bektaûilik postunda oturuûunu ayrılıøın sebebi olarak görseler de8 bu tam

anlamıyla realiteyle uyuûmamaktadır. Mesela bugün Amerika’daki Bektaûilerin bir kısmının mürûidi olan Flamur Shkalla –ki Arnavut kökenlidir- Bedri Noyan Dedebaba’nın halifelerinden Mustafa Eke Dedebaba’ya baølıdır.9

Enver Hoca iktidarının yıkılmasından sonra, Arnavutluøa çeûitli sebeplerle giden Türk Bektaûi ve Aleviler, yeniden buradaki Bektaûilerle iliûki içerisine girmiûlerdir. Reûad Bardi Baba da bu iliûkilere sıcak bakmakta ve ayrılmıû kitlenin birbirini tanıyıp anlamasını

2 Demons, Discourses of a Bektashi Baba, http://www.bektashi.net/beliefs-baba_salih.html eriûim: 07.09.2005;

Turkey's "national poet", Yunus Emre, http://www.beyond-the-pale.co.uk/albanian4.htm#albania

3 Thomas Schmid, “Europe's Last Dervishes” Berliner Zeitung, August 14th, 1999, Translated by Ashik Huso,

http://www.bektashi.net/bio-babareshat.html, eriûim:13.10.2005

4http://www.bektashi.net/shqip-poezi.html eriûim:13.10.2005 5http://geocities.com/lazarati2/teqe.html eriûim:13.10.2005

6 Türk Babagan Bektaûiler, “Dedebabalık, Hacıbaktaû Veli’nin yattıøı topraklardadır” demekte ve Arnavutluk

dedebabsı Reûad Bardi’yi “dedebaba” olarak kabul etmemektedirler. Reûad Bardi de Türkiye Bektaûileri Dedebabası Bedri Noyan’ın saølıøında kendi dedebabalıøını ilan etmiûtir. Koca ú,1999 Es-Seyyid Halife Koca Turgut Baba Divanı, Nazenin/Kültür Yayınları,ùstanbul:1999, s.357

*** Arnavutça Dedebabalık demektir.

7 Özellikle Baba Ali Tomori Bektaûi ayinleri için Arnavutça mersiye ve nefes türü eserler vermektedir. Bkz. Clayer

N,2001, Tasavvuf, Music and Social Change in Balkans (ed: Anders Hammarlund, Tord Olsson, Elisabeth Ozdalga, Sufism, Music and Society in Turkey and the Middle East, Routledge (UK), p.145)

8 Koca, a.g.e, s.357

(5)

desteklemektedir. Bu Bektaûiliøin birbirini tanıma ve anlama döneminde Türk kültürü merkezli Bektaûilik yeniden gündeme gelmektedir. Çünkü bütün bu grupların, aralarındaki her türlü ayrılıøa raømen ortak pirleri, yani kaynak noktaları, bu inanç kaynaklı sosyal yapıyı Türk dili ve kültürü üzerinde kuran Hacı Bektaû Veli’dir.

Türk dili ve kültürü etki alanında geliûen Türkiye dıûı Bektaûi yapılanmalardan biri de Bulgaristan’da bulunmaktadır. Bektaûiliøin Kızıldeli Sultan kolunun aøırlıklı olarak yaygın olduøu Bulgaristan’da çok sayıda Bektaûi bulunmaktadır. Merkezi Razgrat’ta olan Cem derneøi, Veysel Bayram baûkanlıøında faaliyet göstermektedir. Özellikle komünist rejimin yıkılmasıyla, demokratik bir yönetime kavuûan Bulgaristan Bektaûileri, dilleri olan Türkçeyi artık rahatlıkla konuûabilmektedirler. 11 Komünist rejim döneminde Bulgaristan hükümetinin

Türkçe konuûmaya ve Türkçe isimler kullanmaya karûı giriûtiøi uygulamaya en sert direnc gösteren gruplardan biri de Bulgaristan Bektaûileri olmuûtur.12

KIRILMA NOKTASI

Bektaûi Alevilerinin sosyal deøiûiminde temel kırılma noltası göç olmuû; köyden ûehre özellikle de ùstanbul’a göçün sonucunda deøerlerini ve inançlarını kaybetmemek için örgütlenmeye giden bu “dedegan” ve “ocakzadeler” Hacı Bektaû Veli ya da bir Bektaûi Ulusu’nun ismin taûıyan dernekler altında toplanmıûlardır.13

Dergahların kapalı olması ve dergah adıyla bir örgütlenmeye gidilememesinden dolayı bir zorunluluk olarak ibadethanelerine “cemevi” ismi vermiûlerdir. Yılların ihmaliyle yıkılmaya yüz tutan Bektaûi dergahlarından úahkulu Sultan ve Eryek Baba Bektaûi Dergahları, bu gün yeniden restore edilerek, cemevi olarak kullanılmaktadır. Cemevleri Türk kültürüne, özellikle de Türk folkloruna büyük bir canlılık getirmiû bulunmaktadır. Adeta Türklerin “baølama” isimli bir sazlarının olduøu yeniden hatırlanmıûtır.

29-30 ekim 2005 tarihinde “Karacaahmet Dergahı” olarak adlandırılan ve klasik baølamda bir tür külliye iûlevi gören yapıda 1. Dedeler Kurultayı yapılmıûtır. Karacaahmet Dergahı ya da cemevi olarak isimlendirilen bu mekan, Karacaahmet mezarlıøının yan tarafındadır ve Aleviler tarafından yaptırılmıûtır. Bu cemevinin yapılması da göç olgusunun önemli bir sonucudur. 1. Dedeler Kurultayı adeta Anadolu’nun bütün Bektaûi merkezli Alevi inanç önderlerinin toplandıøı bir “tayflar geçidi”ne dönüûmüûtür.

Bektaûi Aleviliøinin çekim merkezi Hacı Bektaû Veli Ocaøı olarak bilinen Çelebiler ve Babagan kolundan bu yeni merkezlere kaymıû bulunmaktadır. 19. yüzyılın ikinci ve 20. yüzyılın ilk dönemlerinde nicelik bakımından çok yaygın bulunan “Babagan Bektaûiliøi” bu üstün konumlarını artık kaybetmiû bulunmaktadır. Dedegan kökenli bu yeni sosyal yapılar deøiûmeye de açık bir tavır sergilemektedirler. Örneøin Babagan kolunun Balım Sultan Erkannamesini mehaz göstererek Bektaûi olmayanları ceme almama prensibini onlar kendi cemlerinde kaldırmıûlardır. Bu prensibi Çelebiler kolu da artık uygulamamaktadır. Böylece Bektaûi ceminin hiç deøilse birkaç uygulanıûı bir “sır” olmaktan çıkmıûtır.14 Gerek ikrar

ayininde gerekse diøer ritüellerde, yayınlanan Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi Bektaûi

10 Huseyin Abiva’nin tarafımıza yolladıøı 10 mart 2004 tarihli e-mektup 11 Veysel Bayram’ın tarafımız gönderdiøi 2 Kasım 2005 tarihli e-posta

12 Aydın A, Ahmet Hezarfenle Söyleûiler VII, (hiçbir yerde yayınlanmamıû olan bu bölüm tarafımıza A.Aydın

tarafından özel olarak gönderilmiûtir)

13 Ehl-i Beyt Vakfı, Hacı Bektaû Veli Anadolu Kültür Vakfı, Kırûehir Hacı Bektaû Veli Anadolu Kültür Vakfı,

Balım Sultan Kültür ve Hizmet Vakfı, Hacı Bektaû Derneøi, Pir Sultan Canlar Derneøi, vb. Geniû bilgi için bkz. H.N, 2001 úahhüseyinoølu, Alevi Örgütlerinin Tarihsel Süreci, ùtalik Yayınları, Ankara

14 Tarafımızdan, úanlıurfa’nın Kısas Beldesi’ndeki Çelebi Bektaûi topluluk üzerine yapılan doktora tezi bu durumu

ortaya koymaktadır. Bkz. Soyyer, Y.,1996, Sosyolojik Açıdan Alevi Bektaúi Gelene÷i, Seyran Yayınları, østanbul

(6)

belgeleri sayesinde “sır” olarak nitelendirilebilecek bir ûey kalmamakla beraber Babagan Bektaûilerinin cemi dıûarıya hala kapalıdır.

ùNTERNETùN KEúFù VE YENùDEN YAPILANMA

Bektaûiler ve Hacı Bektaû Veli’yi kendilerine çıkıû noktası kabul eden Bektaûi Aleviliøi 21. yüzyılda yeniden yapılanma içerisine girmiû bulunmaktadır. “Diaspora” tabiriyle nitelendiren ana ülke dıûında yaûayan insanların, Bektaûi-Alevi yapılanmasında çok önemli rol oynadıkları görülmektedir.

Bektaûi-Alevi diasporasının faaliyetleri, A.B.D, Almanya, Avusturya, Belçika gibi ülkelerde dernekler halinde yürütülmektedir. Bunun yanı sıra 20. yüzyılın en önemli buluûlarından olarak kabul edilen internet de bu faaliyetlere zemin temin etmektedir. A.B.D’de Recep Ferdi Baba’nın derviûlerinden Hüseyin Abiva kurmuû bulunduøu www.bektashi.net

“The Bektashi Sufi Order” isimli site ve bektashi group isimli e-posta grubuyla bütün dünya Bektaûilerine seslenmektedir. Hüseyin Abiva, mürûidi Recep Ferdi Baba gibi bir Arnavut olmayıp, Katolik kökenli bir Amerikalıdır. 14 yaûındayken Müslüman 30’lu yaûlarda ise Bektaûi olmuûtur.15 Abiva tarafından kurulmuû bulunan internet e-posta grubunda Bektaûi kültürünü,

ve inancını konuûup tartıûan üyelerin çoøu da Abiva gibi Amerikalı Bektaûilerdir. Gerek Abiva ve gerekse bu yapılanmada yer alan Bektaûiler, çeûitli derecelerde Türkçe eøitimden geçmiûlerdir. Abiva Hacı Bektaû Veli’nin “Vilayetname”sini ùngilizce’ye çevirmiûtir. E-mail grup yazıûmalarından anlaûıldıøı üzere “kadıncık” takma adlı Saliha Allen de bu kategorideki kiûilerdendir, yazıûma yapabilecek kadar Türkçe bilmektedir. Sitenin Boûnakça bölümünün yöneticisi konumundaki Emin Lelic ise 2005 haziranında Türkçe öørenmek için Türkiye’ye gelmiû bulunmaktadır. úu anda Bilkent Üniversitesinde, hem Türkçesini geliûtirmekte, hem de derslere devam etmektedir.

www.bektashi.net ùngilizce, Arnavutça, Boûnakça ve Türkçe yayın yapan bir sitedir. Site, Bektaûi inancı, gelenekleri, sanatı ve Bektaûilik tarihi konusunda son derece ciddi ùngilizce makalelerden oluûmaktadır.

Bu siteyle baølantılı çalıûan e-mail grubuna üye olmak ise hiç de kolay olmamaktadır. Grup üyeleri genellikle Bektaûilik konusunda uzmanlaûmıû kiûilerden seçilmektedir.

Bir diøer Bektaûi-Alevi kültür çevresini oluûturan internet topluluøu Almanya’da faaliyet göstermektedir. Bu gruplar topluluøu, (www.alewiten.com) adresinden yayınlanan Alevi Belleøi ve bu sayfadan üye olunabilen alewiten grup; (www.aleviyol.com) adresinden yayınlanan “Güncel ve Tarafsız Haber” gazetesi, bu sayfadan üye olunulan aleviyol grup ve ayrıca moderatör Dr.ùsmail Engin’e müracaat edilerek üye olunulabilen tahtacilar grup olmak üzere dört farklı gruptan oluûmaktadır. Bunların dıûında bir de yine Aleviyol sayfasından yalnızca Bektaûi-Alevi dede, baba ve Anabacılarının üye olabildiøi Dedeler-Analar grubu mevcuttur.

Dr.ùsmail Engin ve Rıza úahin Dede tarafından yönetilen bu internet çevresi ûüphesiz ki Bektaûi Alevilerini temsil eden tek yapı deøildir ancak konuyu entelektüel düzeyde ele alan en önemli portaldir. Bu bilgi çevresinin en önemli özelliøi ise Bektaûi Aleviliøini bir sır olmaktan çıkararak herkese açık bir alanda yeniden yapılandırma çabalarına açmaya giriûmiû olmasıdır. Dedeler-Babalar-Anabacılar e-posta gurubu dıûındaki portallere üye olarak Müslüman ve Hıristiyan din adamları, Bektaûilik-Alevilik üzerine uzmanlaûmıû Sünni ve Alevi bilim adamları, dedeler, babalar, talipler, kısacası her kesimden insanlar bulunmaktadır. Bütün faaliyetlerin nirengi noktası “Alevilik” temellidir. Gurup, “Alevilik” dıûındaki –özellikle ideolojik merkezli- konuları tartıûmamaya özen göstermektedir.

(7)

SONUÇ

Türkçe merkezli bir kültür çevresi olarak doøan Bektaûi Aleviliøi, yeniden yapılanmasını da aynı eksen üzerinde gerçekleûtirmektedir. Anadolu dıûında Bulgaristan, Makedonya, Kosova ve Avrupa (Almanya Belçika vs) Aleviliøi bu durmu devam ettirmekte ve geliûtirmektedirler. Türk dili çerçevesinde gerçekleûiyor oluûun dıûında, Hacı Bektaû Veli merkezli olarak yapılanıyor oluûu da bu teûekkülün en önemli hususiyetlerindendir. Ama en önemli husus, Aleviliøin, belki de ùslam tarihi boyunca ilk defa özgürce ele alınarak yapılanıyor oluûudur. ùnternet, bu önemli faaliyete uygun bir zemin oluûturmuûtur.

Buradaki en önemli sorun, Türkçe merkezli Bektaûi Aleviliøinin yeniden yapılanırken Balkanlarda ana dili Türkçe olmayan Bektaûi unsurları da kapsayacak ûekilde yapılanamıyor oluûudur. Özellikle, Arnavut milliyetçiliøinin çeûitli sebeplerle çok diri ve aûırı oluûu, böyle bir yapılanmaya engel oluûturmaktadır. Halbuki Bektaûiliøin Babagan kolunun Türkiye kanadı böyle bir yeni oluûumda öncü rolü yeterince oynayamamaktadır. Babagan Bektaûiliøi, vahdet-i vücut temelli tasavvufu temsil bakımından tarihsel arkaplana sahip olmakla birlikte, günümüzde eski etkinliklerini kaybetmiû bulunmaktadırlar. Amerikalı Bektaûiler, özellikle internet üzerinden bulundukları faaliyetlerle, ise bu yapılanmada sınırlı da olsa yer alabilecek görünmektedirler.

En nihai nokta olarak Bektaûilik merkezli Aleviliøin tıpkı 13. yüzyılda olduøu gibi Türkçe kültür çevresi halinde yeniden ortaya çıkıûı gözlemlenmeye baûlanılmıû bulunmaktadır.

Kaynakça

Demons, Discourses of a Bektashi Baba, http://www.bektashi.net/beliefs-baba_salih.html

eriûim: 07.09.2005; Turkey's "national poet", Yunus Emre, http://www.beyond-the-pale.co.uk/albanian4.htm#albania

Thomas Schmid, “Europe's Last Dervishes” Berliner Zeitung, August 14th, 1999, Translated by Ashik Huso, http://www.bektashi.net/bio-babareshat.html, eriûim:13.10.2005

http://www.bektashi.net/shqip-poezi.html eriûim:13.10.2005

http://geocities.com/lazarati2/teqe.html eriûim:13.10.2005

úevki Koca, Es-Seyyid Halife Koca Turgut Baba Divanı, Nazenin/Kültür Yayınları, ùstanbul:1999, s.357

Nathalie Clayer, Tasavvuf, Music and Social Change in Balkans (ed: Anders Hammarlund, Tord Olsson, Elisabeth Ozdalga, Sufism, Music and Society in Turkey and the Middle East, Routledge (UK), 2001, p.145)

Amerikalı Bektaûilerden Huseyin Abiva’nin tarafımıza yolladıøı e-mektup Huseyin Abiva’nin tarafımıza yolladıøı 10 mart 2004 tarihli e-mektup

H.Nedim úahhüseyinoølu, 2001, Alevi Örgütlerinin Tarihsel Süreci, ùtalik Yayınları, Ankara Yılmaz Soyyer, 1996, Sosyolojik Açıdan Alevi-Bektaûi Geleneøi, Seyran Yayınları, ùstanbul Yılmaz Soyyer, 2005, 19.Yüzyılda Bektaûilik, Akademi Kitabevi Yayınları, ùzmir

Referanslar

Benzer Belgeler

Gereç ve Yöntem: Hastanemiz çocuk polikliniğine başvuran 6 ay ile 24 ay arası 138 sağlam çocuk, yaş ve cinsiyeti, doğum hikâyesi (Anne yaşı, anne mesleği, kaçıncı

bu insanı nelerin, hangi özlem lerin, hangi yoksunlukların, han­ gi yoksullukların, hangi sevgilerin ve hangi etkilerin oluşturdu­ ğunu görüyorsunuz..

Ancak, avangard, fantastik bazı projelerin Türk film piyasa­ sında güçlüklerle karşılaştığım söylüyor Kaygun Ama bütün zorluklara karşın, Kaygun’un

Radyolojik bulgulara gore kranial olgulann 3'u hemisferik (2 frontal, 1 parietal) ($ekil-1) l'i kafatasl ($ekil-2), orbital olgular, konus arkasmda veya lateralde ($ekil-3),

“Tüm insanların yaşam kalitesi, diğer ekonomik, sosyal, çevresel ve kültürel faktörlerin yanı sıra, köy, kasaba ve kentlerimizin fizik koşullarına ve mekansal

[64] Dönmez’in (2012) diyaliz hastalarının ve nefroloji hemşi- relerinin ölüme ilişkin görüşlerine ilişkin yaptıkları araştır- ma sonuçlarına göre ise,

Çalışmanın amacı, Özege’nin 1961 yılında sahip olduğu kütüphanesini Atatürk Üniversitesi’ne bazı koşullar çerçevesinde bağışlamak istemesi ve bu

Bilimler Enstitüsü, Konya 2013; Selahattin Satılmış, Aydın Vilâyetinde Doğal Afetler (1850-1900), (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Celal Bayar Üniversitesi Sosyal