• Sonuç bulunamadı

Ali Sami Boyar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ali Sami Boyar"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sanat Bahisleri

Ali

Sami Boyar

ÎBKAÇ eserini görmekle bir sanatkârın hakiki değe­ rini ölçmek kâfi gelmiyor. Sami Boyarın eserlerini ilk defa, yirmi bes sene evvel Galatasaray ser­ gilerinde görmüştüm. Plâstik ve piktüral unsurlardan mahrum, o devrin birdeki empresyonizm an­ layışı içinde kalan islerdi. O ta­ rihte bizler de, yeni bir anlayışla memlekete henüz gelmiş bulunu­ yorduk. Sanat eserlerinde jeo- metri, kontrüksiyon, hilesiz ve sağlam renklerin ahengini arıyor­ duk. Şairane diyebileceğimiz tas­ virler, insai değer taşımayan ih­ malci bir desen, karakteri belir­ siz renkler bizi doyurmuyordu. O zaman bizden yaşlı olan sanatkâr­ lar bize karsı müsamahasızdı. Biz de onlarda aradığımızı bulamadı­ ğımız için ümitsizdik ve bu duy­ gumuzu gizliyemezdik. Bu hava içinde çatışmamak mümkün de­ ğildi.

Bugün her nedense, Akşam ga­ zetesinde ressam Sami Boyarın gençliğe ateş püsküren bir yazısı çıktı. Durup dururken, bizlere ho çalık yapmış olan bir Fransız res­ samını gülnüç bir duruma soku­ yor ve bu vesile ile bizlere de ak­ la gelmez ithamlarda bulunuyor­ du.

Bu ithamlardan ve aslı olmayan isnadlardan üzüntü duymamak mümkün değildi. Bu sırada, o zaman kendisini tanımadığımız bir gazeteci imdadımıza yetişti. Hik­ met Feridun Es. bu mevzu üze­ rinde. arkadaşımız Zeki Faik tzer ' ile ve benimle ayrı ayrı birer

ko-Yazan:

Cemal TOLLU

nusma yaptı. Boylece Sami Boya­ rın yanlış iddialarına ve ithamları na cevap vermek fırsatını bulduk.

Bu eski ve tatsız hâtırayı, sanat hayatımızın küçük bir sayfasını aydınlatmak ümidi ile kaydettik­ ten sonra. Sami Boyarın sergisine girelim:

Fransız konsolosluğunun salonu nu dolduran 81 adet sulu boya, yağlı boya, ofort ve desenler ara­ sında gezerken, hayatını san'ata vakfetmiş bir insanın elli yıl için­ de meydana getirdiği eserleri: me ziyetleri ve kusurları ile birlikte görmek mümkün oluyor. Elli yı­ lın bilançosunu tetkik edince, is­ ter istemez bu devamlı yorgunlu­ ğa katlanan insana karşı bir say­ gı duyuyor ve telâkki farkın­ dan doğan kusurları müsamaha ile karşılıyoruz. Zaten Sami Boyar da bu sergiyi sanki hesaplaşmak için açmıştır. Yetmiş altı yaşında bulunan bir ressamın, gençlikteki heyecanını kaybetmeden çalıştığı­ nı görmekle zevk duyuyoruz. Ser gisini gezdirir ve izahat verirken, yaptığı islerden duyduğu gururu ve kusurlarının farkında olmadı­ ğını gösteren pervasızlığı sanat­ kârlara mahsus bir bahtiyarlıktır. Realist bir görüşle ve pek usta­ lıkla yaptığı sulu boyalar, bilhas­ sa Ayasofya etüdleri. bu tarzın şimdiye kadar yapılmış planları­ nın en iyisi kanaatini uyandırı­ yor.

Bizce. Sami B oyinn en güzel e- serleri, Pariste yaptığı eski etüd- lerdir. Bu etüdler sanatkârın isti­ dat ve hassasiyetini isbat eden gü zel vesikalardır.

Zamanının içinde olan, 1910-19H Parisinin havasını aksettiren bu kadar güzel resimleri yapmış ol*n bir sanatkâr, nasıl oluyor da bir müddet sonra (Rumelihisâr kalesi) gibi, parlak olmaktan ziyade, cır­ lak o'ıan renkler» düşüyor? Çün­ kü Galatasaray sergilerinde. Pa- risten ve müzelerden uzakta kal­ manın bozucu tesiri hâkimdir. A r­ tık ressamlarımız, yenilik iddia- siyle. fırça oyunları göstermek hu susunda birbirleri ile yarış ede­ ceklerdir. En gösterişli zannedi­ len resmin en iyi eser olduğuna inanılmıştır. Bir evvelki neslin paşa ressamları bcğenümemekte- dir.

Bu bozuk hava içine giren Sami Boyar. Sen nehri kenarlarında, Parisin cennet gibi parklarında güzel köseleri seçmesini bilen Bah riyeli Ali Sami değildir.

Bu sergi ile bir defa daha göıü- yoruz ki, bir sanatkârın . değeri, başlamak ile bitirmek arasındaki farkla ölçülebiliyor. Yalnız isti­ dat ve çok çalışmak kâfi gelmiyor. Yolunu iyi seçmis olmak lâzım.

Klâsik bir sanat anlayışında Cormon’un eserleri. îngres’in sa­ natı ile bir tutuluyorsa, aradaki büyük fark anlaşılmamış ise. Mo- net'nin renk telâkkisi ile mukal- lidleri arasındaki fark sezilmemiş ise. bu farkları sezdirecek bir sa­ nat terbiyesi alınmamış ise. ilk gençliğin verdiği heyecan ve Paris gibi bir sanat dünyasının içinde kazanılan kuvvet ve cesaret, za­ man geçtikçe istikametini değiş­ tirecek. çıkmaz yolların içinde he lâk olacaktır. Fakat sunu da iti­ raf etmemiz lâzımdır ki. Sami Bo­ yar için olduğu gibi, diğer nesil- dasları için de. hepimiz için de bu mukadderdi. Çoğumuz, nasüsa beğendirdiğimiz bir tama sıkı sıkı ya bağlanıp kâr peşinde koşa­ cak. kimimiz de idealist olduğu halde, sanat dünvası ile temastan mahrum, kendi küçük dünyası için de kaybolacaktır.

Ne de olsa: Sami Bovar da. Meş rutiyet devri sanatkârları arasın­ da yer alan Nazmi Ziya. Ruhî. Çallı İbrahim. Feyhaman Du­ ran. Hikmet Onat. Sami Yetik gi bi. sanat tarihimizin bu devresini temsil eden değerlerdendir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu tez çalı¸smasında, Einstein’ın kütleçekim teorisi olan genel görelilik teorisinin yazıldı˘gı pseudo-Riemansal geometriden farklı olarak burulmanın sıfır,

olduğu Ankara şehrinin yedi ayrı semtinden toplanan hava nümunelerinde, enstrümental nötron aktivasyon analizi yön­ temi ve atomik absorpsiyon spektrometresi ile eser

Ben de bir perdelik bir piyes yazıp kendisine takdim e ttim... İçimizden on kişi

Söz konumuz olan beyitte de aynı tema sürdürülmektedir: “ insan, yuvası yırtıcı doğan’m yanında kurulmuş bir kuş gibidir; her an ölüm pen­ çesiyle

Çetinkaya’yı yalancılıkla suçlayan Yavuz, İlhan Selçuk’la ilgili olumsuz görüşlerini ilk olarak 1992 yılında kaleme aldı­ ğını belirtirken şöyle

makam ve usûllerinden çok etkilenen Akses, 1934’ten sonra kuşağının diğer bestecileri gibi geleneksel Türk Müziği ve Halk Müziği etksinde çok çizgili bir yöntem

İster sinema olsun, ister atletizm, yıldızlann tercüme-halini ezbere bilmem, anacığım. Bütün bu işlerin cahiliyim ama, bu son günlerde kanım biraz Fenerlilere

ken Türkiye Yazarlar Sendika­ sı Yönetim Kurulu'nun yazıla­ rından ötürü Zekeriya Sertel'i Nûzıın Hikmet Kurulu'ııdan çı­ karmış olmasını yazar