-
t7
butyfcQ
Geçmiş Zaman Olur ki / ÖNCE UPON A TIME
^
By N E C D E T S A K A O Ğ L UBoğaziçi tarihinde ka yıkların ve sandalların ayrıcalıklı yeri vardır. Padişahlara özgü salta nat kayıklarından pa zar kayıklarına, piyade denilen sade kayıkla ra, inceliklerinden do layı hanım iğnesi adı
verilen tek çiftelere, daha yakın zamanların bir modası olan alafranga kiklere, iki yaka arasında yolcu taşıyan dolmuşlara kadar özgün bir meslek düzeninde İstan bul’un ulaşımına hizmet ederdi.
Gondolları kıskandıracak güzellik ve konforları olan İs tanbul kayıkları, Abdülhak Şinasi Hisar’ın yorumuyla “Bo ğaziçi medeniyetinin birer icmali, birer nüshası gibiydi ler... Boğaziçililer, Boğaz’ın binbir inceliğini birden sezen gözleriyle bir bakışta, bunların, yalnız kimin olduklarını değil; hem de hangi ustanın yapısı olduklarını keşfeder di.” Kayıklar ve sandallar, kayıkhanelerinden çıktıkları ya lıların birer yavrularıymış gibi, onların üsluplarını, sahip lerinin yaşamlarını, huylarını Boğazın yumuşak sularına taşırlardı.
Şık giyimli, edepli, işlerinin ustası hamlacıların ahenkle çektikleri küreklerin, yüzen bir beşik gibi şıpırtılı sularda kaydırdığı teşrifat kayıklarının sırma işli kadife ihramları na oturanlar ise, gökyüzünü, mehtabı, kıyılan, suların ma viliğini seyrederler, bazen gözleriyle gönül avlarlardı. Üç, beş, yedi çifte olarak beyaz boyalı veya sarı, tahinî, maun vernikli, kenarları lacivert, mor, siyah, yeşil, som yaldız şeritli, ince uzun teşrifat kayıklarının, rical ve se faret yalılarından binen maşlahlı, Avrupai giyimli bayan ları gezintiye çıkarması ise başlı başına bir olaydı.
The caiques o f Istanbul were n arrow elegant rowing boats o f various sizes which fo r centuries ferried passengers along the Golden Horn and the B osphorus. The larges an d most splendid were the richly decorated royal barges which carried the Ottoman sultans in state. Smaller caiques earned passengers fo r a fee, sewing as the buses and taxis o f their day. Wealthy families kept their own caiques in boathouses on the waterfront at the bottom o f their gardens. Parties o f colourfully dressed ladies would glide down the Golden Horn on the way to spend the day picnicking in the shady meadows during fin e weather. Seated on cushions spread with gold embroidered velvet cloths, passengers would dream ly watch the scenery, the moon, or exchange flirtatious glances with the occupants o f other caiques.
The ceremonial caiques had three, five or seven pairs o f oats, and were varnished in white, yellow, cinnamon or mahogany, with blue, purple, black, green or gilt decoration. Istanbul’s boatmen were a class o f their own, picturesquely dressed, and with a repu tation fo r reliability and reticence.
In 1835 the R everend Robert Walsh write in his “Constantinople and the Scenery o f the Seven Churches o f Asia Minor”: “The vessel which gives the Golden Horn its most din- stinctive character and striking featu re is the light caique. They project to a considerable elongation at the stem and stern, and, gracefully ascending from below, seem to touch the water only at a point... Each caique-gee pulls a pair o f oars, and their skiffs glide along the surface with the speed, silence, and flexibility o f a flight o f swallows.
C E R E M O N I A L C A I Q U E
IP
0
y
I
le s r ıitat 1 .ayığı
222
S K Y L I F E H A Z İ R A N J U N E 1997
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi