• Sonuç bulunamadı

Batı Anadolu beylikler dönemi te'lif ve tercüme eserleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Batı Anadolu beylikler dönemi te'lif ve tercüme eserleri"

Copied!
116
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TARİH ANABİLİM DALI

TARİH BİLİM DALI

BATI ANADOLU BEYLİKLER DÖNEMİ

TE'LİF VE TERCÜME ESERLERİ

Neriman TONGUR

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Prof. Dr. Bekir BİÇER

(2)
(3)

Bilimsel Etik Sayfası

Bu tezin hazırlanmasında bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Neriman TONGUR

T.C.

NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö

ğre

ncini

n

Adı Soyadı Neriman TONGUR

Numarası 17810501044

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih / Tarih Bilim Dalı

Programı Tezli Yüksek Lisans X

Doktora

(4)

ÖN SÖZ

Batı Anadolu Türk beylikleri birçok alanda Türk kültür ve medeniyetine önemli katkılar sağlamıştır. Batı Anadolu beylikleri devrinde özellikle de tezimizin kapsamı içinde olan Aydınoğulları, Germiyanoğulları, Menteşeoğlulları ve Sarıhanoğlulları döneminde yoğun olarak Türkçe eserler yazılmış, Fars ve Arap lisanıyla yazılmış olan birçok eser Türkçe’ye tercüme edilmiş ve Türk dili ve edebiyatı daha zengin hale gelmiştir. Bu çalışmamız Batı Anadolu’da hüküm süren dört Türk beyliğinin kültürel ve edebi faaliyetlerini konu almıştır. Bu beylikler edebi ve külürel yönden daha fazla ürün verdiği için tercih edilmiştir. Bahsi geçen beyliklerin ilme ve ilim adamlarına verdiği değer, beylerin kültürel çalışmalara verdiği destek ana hatları ile ele alınmaya çalışılmıştır. Çalışmamızın asıl konusu beylikler döneminde yapılmış olan te’lif ve tercüme eserleri, yazarlarını, mütercimlerini, eserlerin muhtevasını, kimlerin desteği ile eserlerin hazırlandığını, kitap yazımında ve basımında bey ve devlet adamlarının katkıları araştırlmıştır.

Tezimizde adı geçen dört beylik döneminde yapılmış olan te’lif ve tercüme eserler bir bütün olarak ele alınmıştır. Batı Anadolu bölgesinde ilmî ve edebî eserler üreten beyliklerin önce kısa siyasi tarihleri üzerinde durulmuştur. Bu beylikler döneminin şair, âlim ve tıp adamlarının te’lif ve tercüme eserleri ana hatlarıyla tanıtılmıştır. Amacımız, adı geçen beyliklerin ve bu beyliklerin yöneticilerinin ilme ve ilim adamlarına verdiği değeri gösterebilmek ve o dönemin kültürel hayatına ışık tutabilmektir. Batı Anadolu Beyliklerinden Aydın, Germiyan, Menteşe ve Saruhanoğlulları beyliklerinin kültür tarihimize yaptıkları katkılar ortaya konulmuştur. Batı Anadolu Beylikleri dönemi ilmî ve edebî faaliyetlerini esas alan tezimiz üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde; Türklerin Anadolu’ya geliş süreci, Anadolu’da kurulan ilk beyliklerden olan Artuklular, Saltuklular, Dânişmendliler ve Mengücekler kısaca tanıtılmış, kültür tarihimize olan katkılarına değinilmiştir. Bu bölümde ayrıca Batı Anadolu coğrafyasında tezimizin konusu olan dört beylik de siyasî ve kültürel açılardan özet olarak ele alınmıştır.

İkinci bölümde; Batı Anadolu Beylikleri döneminde yazılan te’lif eserlere, bu eserlerin müelliflerine, muhtevasına ve eserler hakkında yapılmış bir çalışma varsa o çalışmalar hakkında bilgilere yer verilmiştir.

(5)

Üçüncü bölümde, bahsi geçen beylikler döneminde yazılmış eserlerin müelliflerine, muhtevasına ve eserler hakkında yapılmış bir çalışma varsa o çalışmalar ele alınmıştır.

Selçuklular ve beylikler dönemine ait temel kaynaklar varsa da bu çalışmamızda bir kısmına ulaşılamıştır. Bu sebeple te’lif ve tercüme eserleri çalışırken bazı eserler hakındaki yeterli bilgi verilememiştir. Bu nedenle başvurduğumuz kaynaklardaki bazı bilgiler birbirinin tekrar niteliğinde olmuştur.

Beni böyle bir çalışmaya yönlendiren ve bu süreçte katkı ve desteğini esirgemeyen, değerli görüşlerini aldığım danışman hocam, Sayın Prof. Dr. Bekir Biçer’e şükranlarımı sunarım. Ayrıca değerli görüşleri ve değerlendirmeleriyle beni yönlendiren Doç. Dr. Mustafa Akkuş’a, Doç. Dr. Sefer Solmaz’a ve kaynak önerileri ve edebiyat kısmındaki değerlendirmelerinden dolayı da Doç. Dr. Mehmet Gürbüz’e teşekkürü borç bilirim. Özellikle eşim Halil İbrahim Tongur’a tez aşamasında ve eğitim hayatım boyunca, maddi ve manevi desteğiyle hep yanımda olduğu için minettarım.

(6)

ÖZET

Türkler, Orta Asya’dan Anadolu coğrafyasına geliş sürecinde birçok kültür ve medeniyetle karşılaşmışlardır. Türkler, Göktürklerden Uygurlara, Karahanlılardan Büyük Selçuklulara, Türkiye Selçuklularından Anadolu’da kurulan beyliklere kadar bünyelerinde barındırdıkları sosyal, siyasal ve kültürel birikimlerini birbirlerine aktararak ilerlemişlerdir. Bu kültür kazanımı Osmanlı Devleti’nden günümüz Türkiye’sine kadar ulaşabilmiştir. Türkler kendi millî birikimlerine Arap ve Fars kültürlerini de katarak Türk millî kültürüyle sentezleyip üst seviyede bir medeniyet oluşturmuşlardır. Özellikle Batı Anadolu Beylikleri döneminde millî bir duruş sergilenmiş, Fars ve Arap dilindeki birçok eser Türkçeye tercüme edilmiştir. Bununla birlikte o dönem ilim adamları te’lif eserler de meydana getirmişlerdir.

Ayrıca, bilhassa ilim adamları saraylarda ağırlanarak hürmet görmüştür. Tezimizin konusu olan Germiyan, Aydın, Saruhan ve Menteşe beylikleri döneminde yapılmış te’lif ve tercüme eserlerin birçoğu günümüze kadar gelmiştir. Bu çalışmamızda Türklerin Anadolu’ya geliş sürecine, söz konusu beyliklere, Türklerin ilme ve ilim adamlarına verdikleri değere ve bu beylikler döneminde yapılan te’lif ve tercüme eserlere yer verilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Batı Anadolu, Beylikler, Tercüme Eserler, Te’lif Eserler.

T.C.

NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö

ğre

ncini

n

Adı Soyadı Neriman TONGUR

Numarası 17810501044

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih / Tarih Bilim Dalı Programı

Tezli Yüksek Lisans X Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Bekir BİÇER

(7)

ABSTRACT

The Turks, come across with many cultures and civilizations on their way from Central Asia to Anatolia. Turks have progressed by transferring their social, political and cultural heritage; from Gokturks to Uyghurs, from Karahanlıs to Great Seljuks, from Turkey Seljuks to the principalities (Beyliks) established in Anatolia. This cultural transfer and enhancement reach up to present-day Turkey from the Ottoman Empire. Turks have added Arab and Persian cultures to their national richness and synthesized them with Turkish national culture and formed a high level civilization. Especially in the period of Western Anatolian Principalities, a national stance was displayed, and many works in Persian and Arabic languages were translated into Turkish. In the meantime, scientists at that time also brought original works. In addition to the scientific studies in Anatolia, reconstruction activities were also carried out and Anatolia was revived in terms of architecture. We see that many of the original and translated works made during the Germiyan, Aydın, Saruhan and Menteşe principalities, which are the subject of our thesis, have survived to the present day. In this thesis, the value that Turks gave to scholars and scientists during the period of their migration from Central Asia to Anatolia, and the original and translated studies carried out during the era of Anatolian Principalities were studied.

Keywords: West Anatolia, Principalities, Translation Works, Original Works.

T.C.

NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Aut

ho

r’

s

Name and Surname Neriman TONGUR

Student Number 17810501044

Department Tarih / Tarih Bilim Dalı

Study Programme Master’s Degree (M.A.) X Doctoral Degree (Ph.D.)

Supervisor Prof. Dr. Bekir BİÇER

Title of the

(8)

KISALTMALAR

a.g.e : adı geçen eser a.g.m : adı geçen makale a.g.t. : adı geçen tez

AÜDTC : Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi b. : bin

C. : Cilt çev. : çeviren

DİA : Diyanet İslam Ansiklopedisi Türkiye Diyanet Vakfı ed. : editör

haz. : Hazırlayan Ktp. : kütüphane M.Ö. : Milattan önce M.S. : Milattan Sonra

MEB : Milli Eğitim Bakanlığı nr. : numara ö. : ölüm Sad. : Sadeleştiren S : Sayı s. : sayfa TDV : Türk Diyanet Vakfı Terc. : Tercüme eden TTK : Türk Tarih Kurumu yay. : yayını, yayınlayan

(9)

İÇİNDEKİLER

Bilimsel Etik Sayfası ... ii

Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu ... iii

ÖN SÖZ ... iv ÖZET ... vi ABSTRACT ... vii KISALTMALAR ... viii İÇİNDEKİLER ... ix GİRİŞ ... 1

I. KONUNUN ÖNEMİ VE SINIRLANDIRILMASI ... 1

II. ARAŞTIRMADA TAKİP EDİLEN TEKNİK VE METODLAR ... 1

III. KAYNAKLAR VE ARAŞTIRMALAR ... 2

A- Kaynaklar ... 2

B- Araştırmalar ... 7

BİRİNCİ BÖLÜM I. ANADOLU’DA SİYASİ VE KÜLTÜREL DURUM ... 18

1.1.Anadolu’da Kurulan İlk Türk Beylikleri ... 18

1.1.1. Dânişmendliler (1071-1178) ... 19

1.1.2. Mengücekler (1071-1252) ... 20

1.1.3. Saltuklular (1071-1202) ... 22

1.1.4. Artuklular (1102-1409) ... 23

1.2.Türkiye Selçuklu Devleti (1075- 1308) ... 24

1.3. Batı Anadolu Coğrafyası ... 28

1.3.1. Batı Anadolu’da Siyasi ve Kültürel Durum ... 28

1.3.2. Batı Anadolu’daki Beylikler ... 32

1.3.2.1. Aydınoğulları Beyliği ... 32

1.3.2.2. Germiyanoğulları Beyliği ... 37

1.3.2.3. Menteşeoğulları Beyliği ... 41

(10)

İKİNCİ BÖLÜM

II.BEYLİKLER DÖNEMİ TE’LİF ÇALIŞMALARI ... 51

2.1. TE’LİF ESERLER ... 52

2.1.1. Edebî Alandaki Eserler ... 52

2.1.1.1. Beday’u’s-Sihr fî Sanayi’i’ş-Şîr ... 52 2.1.1.2. Dîvan ... 53 2.1.1.3. Farsça Dîvan ... 54 2.1.1.4. Hurşid-nâme ... 55 2.1.1.5. Kenzü’l-Küberâ ve Mehekkü’l-Ulemâ ... 56 2.1.1.6. Süheyl ü Nevbahar ... 57 2.1.1.7. Şerhu’l-Misbâh ... 58 2.1.1.8. Teressül ... 58 2.1.1.9. Türkçe Dîvan ... 59

2.1.2. Pozitif İlimler Alanındaki Eserler ... 59

2.1.2.1. el-Ferîde fî zikri’l Agziyeti’l-Müfîde ... 59

2.1.2.2. el Usûlü’l-Hamse ... 60

2.1.2.3. et-Te’âlîm fî ‘ilmi’t-Tıp ... 60

2.1.2.4. Kitabü’s-Saâde ve’l-İkbâl ... 61

2.1.2.5. Müntehab-ı Şifâ ... 61

2.1.2.6. Şifaü’l Eskâm ve Devâü’l-âlâm ... 62

2.1.2.7. Tervihü’l Ervah ... 63

2.1.2.8. Teshîl ... 63

2.1.2.9. Ya’kûbiyye ... 64

2.1.3. Dinî Alandaki Eserler ... 64

2.1.3.1. Bedrü’l-Vâ’izî ve Zuhru’l-Âbidîn ... 64

2.1.3.2. Cezzâbü’l Kulûb İlâ Tarîkı’l -Mahbûb ... 65

2.1.3.3. Çengnâme ... 65

2.1.3.4. El-ferâ’izü’s-Sirâciyye ... 66

2.1.3.5. Mebarîku’l-Ezhâr fî Şerhi Meşârikı’l-Envâr ... 66

2.1.3.6. Mecm’u’l-Envâr fî Cemî’i’l-Esrâr ... 66

2.1.3.7. Risaletü’n-Necât min Şerri’ş-Sıfât ... 67

2.1.3.8. Sûre-i Kehf Tefsîri ... 67

(11)

2.1.3.10. Şerhu Menâri’l-Envâr ... 68

2.1.3.11. Şerhu Tuhfeti’l-Mülûk ... 68

2.1.3.12. Şerhu’l Tevâli’il-Envâr fî İlmi’l-Kelâm ... 69

2.1.3.13. Şerhu’l Vikâye ... 69

2.1.3.14. Uyûtü’t-Tefâsîr li’l-Fuzalâ’i’s-Semâsîr ... 69

2.1.3.15. Vesîletü’l-Mülük fî Ehli’s-Sülük ... 70

2.1.4. Sözlükler ... 70

2.1.4.1. Firişteoğlu Lugatı ... 70

2.1.4.2. Mirkatü’l Edeb, Mizanü’l Edeb, Mi’yârü’l Edeb ... 71

2.1.4.3. Ukûdü’l-Cevâhir ... 71

2.1.5. Diğer Eserler ... 72

2.1.5.1. İskendernâme ... 72

2.1.5.2. Şerhu Levâmi’i’l -Esrâr fî Şerhi Metâlî’i’l-Envâr ... 73

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM III. BEYLİKLER DÖNEMİ TERCÜME ÇALIŞMALARI ... 74

3.1. TERCÜME ESERLER ... 74

3.1.1. Edebî Alandaki Eserler ... 74

3.1.1.1. Cemşid ü Hurşid ... 74

3.1.1.2. Dede Korkut Hikâyeleri ... 75

3.1.1.3. Esrarnâme ... 76

3.1.1.4. Gül ü Hüsrev... 76

3.1.1.5. Kelile ve Dimne ... 78

3.1.1.6. Merzubannâme ve Kâbusnâme ... 79

3.1.1.7. Vasiyyet-i Nûşirevân-ı Âdil... 80

3.1.2. Pozitif İlimler Alanındaki Eserler ... 80

3.1.2.1. Bahnâme ... 80 3.1.2.2. Baznâme ... 82 3.1.2.3. İlyasîyye ... 83 3.1.2.4. Kâmilü’s Sınâ’a ... 83 3.1.2.5. Tabiatnâme ... 84 3.1.2.6. Tıbb-ı Nebevî Tercümesi... 84

(12)

3.1.3. Dinî ve Tasavvufî Eserler ... 85

3.1.3.1. Arâ’isü’l-Mecâlis ... 85

3.1.3.2. Miftahü’l Cenne ... 85

3.1.3.3. Tercüme-i Tefsîr-i Ebü’l-Leys es-Semerkandî ... 86

3.1.3.4. Tezkiretü’l-Evliyâ ... 86 3.1.4. Diğer Eserler ... 87 3.1.4.1. Câmasb-nâme ... 87 3.1.4.2. Eşgal-i Nasîr-i Tûsî ... 87 3.1.4.3. Tabirnâme Tercümesi ... 88 SONUÇ ... 89 KAYNAKÇA ... 90 ÖZGEÇMİŞ ... 104

(13)

GİRİŞ

Türklere vatan olan Anadolu sadece fetihlerle değil, fetihlerden sonra başlayan dinî, iktisadî, coğrafi, edebî ve kültürel yönden de vatan olmuştur. Anadolu coğrafyası bu faaliyet ve değişimden sonra Türkiye olmuştur. Türkiye’nin vatan olması bu coğrafyanın yeni bir medeniyete dâhil olmasına sebep olmuştur. Bu değişimde en önemli unsur coğrafyanın vatan olmasıdır.

I. KONUNUN ÖNEMİ VE SINIRLANDIRILMASI

Batı Anadolu’da kurulan beyliklerin siyasi olarak varolma çabalarının yanında ilmî olarak da azımsanmayacak kadar önemli çalışmalar yaptıkları görülmektedir. Özellikle de te’lif ve tercüme çalışmalarında millî bir duruş sergilemeleri büyük önem arzetmektedir.

Yaptığımız çalışma Batı Anadolu coğrafyasında hüküm sürmüş dört beyliği kapsamaktadır. Bu beylikler döneminde yapılan ilmî çalışmaların yoğunluğu göz önünde bulundurulmuş ve en çok eser meydana getiren beylikler dikkate alınarak kapsam belirlenmiştir. Beylikler döneminde Batı Anadolu coğrafyasında yazılan te’lif ve tercüme eserler muhakkak ki daha fazladır. Biz bu çalışmamızda bahsi geçen beyliklerin dışına çıkmamaya çalıştık.

Beylikler dönemiyle ilgili ortaya konan çalışmalar ya tek tek beylikler üzerinden siyasi ve dinî yönleri ele alınarak yapılmış, ya da bizim tezimizdeki bazı eserlerin kapsamlı incelemesi yapılmıştır.

Biz bu tezde Batı Anadolu coğrafyasında bulunan, Aydın, Menteşe, Saruhan ve Germiyanoğulları beyliklerinde yapılan te’lif ve tercüme çalışmalarını bir arada ele almayı amaçladık. Bu beylikler döneminde hangi eserler tercüme edilmiş, hangi eserler te’lif edilmiş, bu eserlerin muhtevası, müellifleri, dili ve önemi hakkındaki bilgiler nelerdir, bunları ortaya koymak istedik. Ayrıca bahsi geçen beyliklerin siyasî olarak var olma çabası içindeyken, beylerin kültürel çalışmalara, ilim adamlarına, ilme gösterdikleri ilgiyi ve önemi ortaya koymayı amaçladık.

II. ARAŞTIRMADA TAKİP EDİLEN TEKNİK VE METODLAR

Tezimizi hazırlarken öncelikle dönemin temel kaynaklara başvurduk. Hem siyasi hem de kültürel konular bakımından Türk İslâm devletlrine kısaca değinerek,

(14)

Büyük Selçuklular’dan itibaren Batı Anadolu Beylikler dönemine kadar genel bir değerlendirme yaparak ilerledik. Başvuru kaynakları olarak; araştırma eserleri, sempozyum bildirileri, tezler, makaleler, ansiklopediler ve DİA maddelerine başvurulmuştur. Özellikle tezimizin konusu olan te’lif ve tercüme eserker hakkında yapılmış çalışmalar dikkate alımış; edebiyat ve tıp alanında çalışan akademisyenlerin çalışmalarına başvurulmuştur.

III. KAYNAKLAR VE ARAŞTIRMALAR A- Kaynaklar

1. İbn Bîbî, el-Evâmirü’l-Alâ’iyye fî l-Umûri’l-Alâ’iyye

İbn Bîbî’nin 1281 yılında Farsça kaleme aldığı bilinen en ünlü eseridir. Eser, Türkiye Selçukluları tarihi için birinci derecede kaynak mahiyetinde olup dönemin olaylarının aydınlatılması açısından önemlidir. İbn Bîbî eserini, İlhanlı vezirlerinden Şemseddin Ata Melik Cüveynî’nin isteği üzerine 1186 ve 1280 yılları arasında geçen olaylar hakkında yazmıştır. Eser, ünlü bir tarihçi ve devlet adamı olan Ata Melik Cüveynî’ye sunulmuştur. II. Kılıçarslan’ın ölümünden itibaren 1280 yılına kadarki Anadolu tarihi anlatan eser iki ciltten oluşmaktadır. Birinci cildi, II. Kılıçarslan’ın oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev’in 1192 yılında veliaht tayin etmesiyle başlayıp, I. Alaaddin Keykubad’ın ölümüne kadar olan 1237 yılı olayları anlatmaktadır. II. cilt, Gıyaseddin Keyhüsrev’in 1237 yılında Selçuklu tahtına oturuşundan II. Gıyaseddin Musud’un 1280 yılında Abaka Han’ın huzuruna gitmesine kadarki olayları içerir.

İbn Bîbî’nin annesi, Sultan Celaleddin Harezmşah’ın müneccimi, babası ise divan kâtiplerindendir. Yassı Çemen Savaşı’nın ardından ailesiyle birlikte Alaaddin Keykubad’ın isteğiyle Konya’ya gelmişler ve sultanın hizmetine girmişlerdir. İbn Bîbî’nin 1285 yılından sonra öldüğü ifade edilmektedir.1 Bu eserin, Selçuklu sultanlarından II. Kılıçarslan’ın oğlu Rükneddin Süleyman Şah’ın ilme ve ilim adamlarına verdiği değerin anlatıldığı bölümünden faydalandık.

1 İbn Bibi, el-Evâmirü’l-Alâ’iye fi’l-Umûri’l-Ala’iyye (Selçukname-I), haz. Mürsel Öztürk, Kültür Bakanlığı yay., Ankara 1996, s. 1-2.

(15)

2. Kerimüddîn Mahmud-i Aksarâyî, Müsameretü’l-Ahbâr

Kerimüddîn Aksarayî, Aksarayî nisbesinden anlaşıldığı üzere Aksaraylı bir aileden gelmektedir. Eserlerinde iyi eğitimli olduğu, İslâmi ilimlere, Arap ve Fars dilerine vâkıf olduğu anlaşılmaktadır. Yazmış olduğu Musameretü’l Ahbâr adlı eser İbn Bibi’nin el-Avâmirü’l Âlâ’iyye adlı eserinden sonra Anadolu Selçuklu Tarihine kaynaklık edebilecek en önemli eserdir. Eser dört bölümden meydana gelmekte olup, İlhanlıların Anadolu valisi Timurtaş’a ithaf edilmiştir. Birinci bölümü; rumî, hicrî, celâlî takvimlerinin bilgilerini içerir. İkinci bölümde Hz. Peygamber, Hurefâ-yi Râşidîn Emevi ve Abbasiler hakında bilgi verir. Üçüncü bölüm Büyük Selçuklu Devleti’nin kuruluşundan yıkılışına kadarki olayları ve II. Gıyaseddin Keyhüsrev’e kadarki Anadolu Selçuklu tarihini içerir. Son bölümde ise XII. yüzyılın ikinci yarısından XIV. yüzyılın sonuna kadar müşahade ettiği olayları aktarır ki bu en uzun olan bölümdür. Eserin Türkiye Selçuklularına ait bölümü Hasan Fehmi Turgay tarafından 1937 yılında yayınlanmıştır. Eserin tamamı ise 1943 yılında Nuri Gençosman tarafından “Selçukî Devletleri Tarihi” adıyla yayınlanmıştır.2 Biz, Mürsel Öztürk’ün çevirisini yaptığı 2000 yılı basımı olan “Müsamertü’l Ahbâr” isimli kitaptan Alaaddin Keykubat hakkındaki görüşlerini belirten kısmından yararlandık.

3. Enverî, Düsturnâme-i Enverî

1465 yılında müellifi Enverî tarafından kaleme alınan eser 22 bab ve 3730 beyitten meydana gelmiş bir Osmanlı kroniğidir.3 Düsturnâme’nin en önemli özelliği Aydınoğulları hakkında ayrıntılı bilgi veren tek eser olmasıdır. Eser Anadolu için önemli olmakla beraber Akdeniz dünyası açısından da mühimdir. Eserin günümüze kadar ulaşmış iki nüshası bulunmaktadır. Mükrimin Halil Yinanç, Selçuklular, Moğollar, Aydınoğulları ve Osmanlılarla ilgili bölümlerini 1928 yılında yayınlamıştır. Yinanç, 1930 yılında Aydınoğullarıyla ilgili bölümünü de tarihi önemine dair “Medhal” adı altında yayınlamıştır. Diğer nüshası da Himmet Akın tarafından ilim

2 İsmail Aka, “Aksârâyi Kerîmüddin”, DİA, TDV yay., C. 2, İstanbul 1989, s. 293.

3 Murat Çelep, “Düstürnâme-i Enverî’nin Transkripti ve Türk Kültür Tarihi Bakımından

Değerlendirilmesi (XVIII. Kitap-Aydınoğulları), Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler

(16)

dünyasına tanıtılmıştır.4 Eserden, Umur Bey’in vefat ettiği İzmir kuşatması bölümünden faydalanılmıştır.

4. Gregory Abû’l Farac, Abû’l Farac Tarihi

1225 yılında Malatya’da doğan Gregory Abû’l Farac aslen Yahudi olması dolayısıyla İbnü’l-İbrî lakabıyla tanınır. Süryaniler kendisine Bar İbrayâ, Batılılar da Barhebraeus diye adlandırırlar. Babası Ehrûn din değiştirmiş ve Hıristiyanlığı seçmiş itibar gören bir hekimdir. Babası, Abû’l Farac’ın iyi bir tahsil görmesine imkân sağlamış ve İbrânîce, Süryânîce, Grekçe ve Arapça öğrenmesini sağlamıştır. Abû’l Farac Moğolların 1243 senesinde Kayseri’ye gelişiyle Antakya’ya, oradan da Trablusşam’a göç etmiştir. Burada ilâhiyat ve tıp tahsili görmüş 1246 yılında Malatya civarında Cûbâs Yâkûbî piskoposluğuna tayin edilmiştir. Abû’l Farac 30 Temmuz 1286 yılında Meraga’da ölmüştür. Abû’l Farac Tarihi, Hz. Adem’den itibaren 1286 yılına kadarki olayların anlatıldığı bir eserdir.5 Eserden, Tuğrul ve Çağrı Beylerin Horasan ve Rey şehrine gelişleriyle Araplar ve İranlılarla karşılaşması konusundan faydalanılmıştır.

5. Süryani Patrik Mikhail, Vakayinâme

Süryani Patrik Mikhail hakkında yeteri kadar ayrıntılı bilgi günümüze kadar gelememiştir. Ancak Mikhail’in 1126 senesinde günümüzde Malatya olan ve o dönem Süryani nüfusun yoğun olarak bulunduğu Melitene’de doğduğu bilinmektedir. Doğu kilisesinde önemli görevlerde bulunan ve din adamları yetiştiren Qindasi ailesine mensuptur. Bar-Sauna manastırında teoloji eğitimi almış ve 1156 yılına kadar da başrahip konumuna yükselmiştir.6 Bu eserden, Süryani Patrik Mihail’in Türkler’in dünyaya yayılışı ve nasıl bir dağılım gösterdikleri üzerine gözlemlerine dayanan bilgilerinden faydalandık.

6. Ahmedî, İskendernâme

İskendernâme, 14. yüzyıl şairlerinden Ahmedî’ye ait olan, onun en çok bilinen eseridir. Ahmedî, hayatı hakkında çok şey bilinmemekle beraber yazdığı eserlerden

4 Abdülkadir Özcan, “Düsturnâme-i Enverî”, DİA, C. 10, TDV yay., İstanbul 1994, s. 49-50. 5 Abdükerim Özaydın, “İbnü’l-İbrî”, DİA, C.21, TDV yay., İstanbul 2000, s.92-94.

6 Umut Var, “Süryani Mikhail Kroniği’nde Eski Türk Dini ve Türklerin İslâmiyet’e Geçiş Sebepleri”,

(17)

dolayı unutulmamış bir şairdir. İskendernâme, Kral İskender’in hayatını anlatan mesnevî tarzında yazılmış bir eserdir. Eserde sadece İskender’in hayatı anlatılmamış, o dönem hakkında bilgiler verilerek ansiklopedi tarzında kaleme alınmıştır. İskendernâme ayrıca Eski Anadolu Türkçesi dil bilgisini gösteren çalışmalardan biridir. 8754 beyitten meydana gelmiştir. Deyim ve kelime içeriği açısından zengin bir eserdir.7 Kaynaklarda Ahmedî’nin adı üzerinde ihtilafa düşülmüştür. Doğum yeri hakkında da bir kesinlik olmamakla birlikte Sivas, Germiyan ve Amasya şehirlerinin isimleri geçmektedir. Mısır’da eğitim almış olan şair, oradan dönüşünde Anadolu’ya geçmiş, Germiyan ve Aydınoğulları’nın saraylarında bulunmuştur. Daha sonra Osmanlılara katıldığı bilinen Ahmedî’nin buraya ne zaman ve nasıl katıldığı konusunda net bir bilgi yoktur.8 İskendernâme’nin içinden bir beyit seçilerek eser hakkında bilgi verilen kısımda kullanılmıştır.

7. İbn Battuta, Seyahatnâme

Tam adı Ebû Abdullah Muhammed b. Abdulah el-Levâti et-Tancî olan müellif 1304 yılında Fas’ın Tanca şehrinde doğdu. Kudüs, Akka, Sur, Sayda, Antakya gibi şehirleri dolaşıp Dımaşk’a vardı. Buradan Hicaz’a gitti. Ortadoğu ve Anadolu’da birçok yeri gezdikten sonra Kırım’a gitti ve Altın Orda Devleti’ni gezdi. İstanbul ziyaretinden sonra Harezm, Horasan, Afganistan, Hindistan’ı dolaştı. Delhi’ye hatta elçi olarak Çin’e gitti. Maldiv Adalarına da giden İbn Battuta, Türklerin, Moğolların hükümdarlarıyla tanıştı. 1368-1369 yılında vefat etti. Yazar tarafından Tuhfetü’n-Nüzzâr fî Garâ’ibi’l Emsâr ve Acâ’ibi’l-Esfâr diye adlandırılan eser, yirmi sekiz yıllık bir seyahat gözlemlerini kapsar. Eser A. Sait Aykut tarafından Türkçe’ye tercüme edilip iki cilt şeklinde yayınlanmıştır. Eserden, Milas Sultanı Şücaaddin Orhan Bey’in ilme ve ilim adamlarına verdiği değeri anlattığı kısımdan faydalanılmıştır.

8. Evliyâ Çelebi, Seyahatnâme

Evliyâ Çelebi’nin Seyhatnamesi on ciltten oluşan muazzam bir eserdir. Evliyâ Çelebi’nin asıl adı belli değildir. Kırk yıldan fazla bir sürede bütün Osmanlı ülkelerini

7 Salih Demirbilek, Ahmedî’nin İskendernâme Adlı Eseri Üzerine İnceleme (Ses Şekil

Bilgisi-Cümle Bilgisi), Metin Transkripsiyonu Sözlük Çalışması, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,

Yayınlanmamış Doktora Tezi, Edirne 2000, s. xıv. 8 Demirbilek, a.g.e., s.18-20.

(18)

gezmiş ve büyük bir seyahatname kaleme almıştır. Kendisi hakkındaki bilgilere eserinde anlattıklarıyla tespit edilmiştir. 25 Mart 1611’de İstanbul Unkapanı’nda dünyaya gelmiştir. Babası sarayın kuyumcubaşısı Derviş Zıllî Efendi’dir. Eserinde mübağalalı bir dil kullanmasına rağmen güzel üsluba sahiptir. Ataları hakkında karışık bilgiler veren Evliyâ Çelebi ailesinin Germiyanoğulları’ndan olduklarını belirterek soyunu Hoca Ahmet Yesevi’ye bağlar. Verdiği bilgilerden önce Kütahya’da oturan ataları daha sonra gelip İstanbul’a yerleşmişlerdir. İyi bir eğitim almıştır. Hacca gitmek niyetiyle küçük bir grupla yola çıkmış, farklı bir yol izleyerek Batı Anadolu’da gezmiş ve daha sonra Rodos Adalarını dolaşmıştır.9 Eserin, Germiyanoğlu Yakup Bey’in kabriyle ilgili aktardığı bilgiler kullanılmıştır.

9. Nizâmülmülk, Siyasetnâme

Siyasetnâme; Arapça (Siyaset), Farsça (Nâme) kelimelerinin bir araya gelmesinden oluşan bir kelimedir. Siyasetnâmeler, devlet adamlarına devlet idaresi, bu konu hakkında dikkat edilmesi gereken hususlar ve siyaset sanatı üzerine yazılış eserlerdir.10 Nizâmülmülk’ün kaleme aldığı Siyasetnâme, türünün en güzel örneklerinden biridir. Eser 1092 yılında tamamlanmış olup, Sultan Melikşah tarafından beğenilmiş ve takdir görmüştür. Eser devlet teşkilatı ve idaresiyle ilgili bilgiler içermektedir. Elli fasıl halinde kaleme alınmış olan eserde bulunan örnekler ve hikâyelerin bir kısmı İslâm öcesine, büyük bir kısmı Selçuklu öncesine, bir bölümü de Selçuklular dönemine aittir. Bu eserde İslâm kültür ve medeniyeti, birçok İslâm devleti ve özellikle de Büyük Selçuklu devlet teşkilatı hakkında bilgiler bulunmaktadır.11 Eserden, padişahların memleket işleri için âlimlerle meşveret yapması konusudaki bölümden faydalanılmış, Büyük Selçuklularla ilgili olan bölümün Nizâmülmülk ile ilgili kısmına yazılmıştır.

10. Ferîdüddîn Attâr, Tezkiretü’l-Evliyâ

Asıl adı, Ferîdüddîn Ebû Hâmid (veya Ebû Talib) Muhammed b. İbrahim olan Ferîdüddîn Attâr’ın doğum ve ölüm tarihleri tam olarak bilinmemektedir. Attâr, ıtriyat alış verişi yapan, attarlık yapan kişi anlamındadır. Bu mesleği yaptığı için kendisine

9 Mücteba İlgürel, “Evliyâ Çelebi”, DİA, C. 11, TDV yay., İstanbul 1995, s. 529-533.

10 Hasan Hüseyin Adalıoğlu, “Siyasetnâme”, DİA, C. 33, TDV yay., İstanbul 2009, s. 304-306. 11 Abdülkerim Özaydın, “Nizâmülmülk”, DİA, C. 33, TDV yay., İstanbul 2007, s. 194-196.

(19)

“Attâr” denilmiştir. Doğuda âlim ve şairlerin birçoğu bu meslekle uğraşmaktaydı. Kaynaklarda, “Attâr” lâkabıyla anılan kırktan fazla âlimin, şair ve sûfinin adı geçmektedir. Babasının yanında attarlık mesleğini öğrenmiş olan müellif, aynı zamanda ilim de tahsil etmiştir. Attâr’ın tasavvufa ve sûfilere karşı ilgisi çok küçük yaşlarda başlamıştı. Çocuk denecek yaşlarda sûfilerin meclislerinde bulunmuş ve o sohbetlerden feyz almış olmalıdır. Attâr’ın yaşadığı dönem tasavvuf bakımından oldukça mühimdir. Geniş bir düşünce dünyasına, derin bir bilgi hazinesine, önemli hayat tecrübesine, işlek bir zekâ ve güçlü bir muhakeme kabiliyetine sahip olan Attâr, doğuştan hassas, şair ruhlu bir insandır.

Tezkiretü’l-Evliyâ, Ferîdüddîn Attâr’ın tek mensur eseridir ve ölümünden bir yıl sonra telif edilmiştir. Tezkirenin mânâsı, iyi şeyleri anma ve güzel şeyleri yâd etmeye vesile olan şey demektir. Velîlerin güzel ve irşad edici sözleri, örnek teşkil eden hâl ve hareketlerinin yâd edilmesine tezkire denmiştir.12

Ferîdüddîn Attâr, Tezkiretü’l-Evliyâ adlı eserinde büyük sûfilerin hâl ve tecrübelerinin anlatıldığı ve bazı sözlerinin nakledildiği mensur bir eserdir. Birçok dile çevrilmiş olan esere, sonradan istinsah edilen bazı nüshalarına yirmi beş sûfinin daha hâl tercümesi ilave edilmiştir.13 Eserden, bazı örnekler alınarak eser başlığının altında kullanılarak faydalanılmıştır.

B- Araştırmalar

Tez çalışmamızda birçok eserden faydalanılmıştır. Tetkik eserler, tez çalışmaları, makaleler, ansiklopedi maddeleri ve sempozyum bildirileri yararlandığımız araştırmalar çalışmaları arasındadır. Ansiklopediler arasında DİA’dan faydalanılmış, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, Büyük Türkiye Tarihi ve Türkler eserleri de başvurduğumuz eserler arasında yer almıştır.

Büyük Selçuklular, Türkiye Selçukluları ve Anadolu’da kurulan beylikler üzerine birçok çalışma mevcuttur. Bu çalışmalardan mümkün olduğunca faydalanılmıştır. Bazı çalışmalara yer verecek olursak; Sefer Solmaz’ın Dânişmenliler

12 Ferîdüddîn Attâr, Tezkiretü’l Evliyâ, haz. Süleyman Uludağ, İlim ve Kültür yay., Bursa 1984, s. 20. 13 M. Nazif Şahinoğlu, “Attâr-Ferîdüddîn”, DİA, C. 4, TDV yay., İstanbul 1991, s. 95-98.

(20)

hakkında yapmış olduğu Danişmendliler Tarihi ve Kültürel Mirasları14 adıyla kapsamlı bir doktora çalışması mevcuttur. Fatih Sarıkaya’nın Batı Anadolu beyliklerinden olan Aydın, Menteşe ve Saruhanoğullarının ele alındığı Anadolu Beyliklerinde Dini Hayat (Aydınoğulları, Menteşeoğulları, Saruhanoğulları)15 başlıklı bir doktora çalışması vardır. Ayrıca Mehmet Şeker’in de editörlüğünü yaptığı bir sempozyum çalışmasının ürünü olan Aydınoğulları Tarihi: Uluslararası Batı Anadolu Beylikleri Tarih Kültür ve Medeniyeti Sempozyumu I16 bildiriler kitabı da kullandığımız çalışmalardandır.

Siyasi ve kültürel tarih alanında faydalandığımız bazı tarihçilerimiz ve eserleri şunlardır: İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu ve Karakoyunlu Devletleri17 eserinden beyliklerin siyasi oluşumları ve kültürel çalışmaları hakkındaki kısmından faydalanılmıştır. Osman Turan’ın Selçuklular ve İslamiyet18 adlı eseri, Zeki Velidi Togan’ın Umumi Türk Tarihine Giriş19 eseri, Mehmet Altay Köymen’in Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi20 ile Tuğrul Bey ve

Zamanı21 kitapları çalışmamıza kaynak olmuştur. Ayrıca İbrahim Kafesoğlu’nun

Selçuklu Tarihi, Türk İslam Sentezi,22 Türk Millî Kültürü23 eserleri de çalışmamızda başvurduğumuz kitaplar arasındadır.

Edebiyat alanında ise; Vasfi Mahir Kocatürk24 ve Fuat Köprülü’nün Edebiyat Tarihi25 adlı eserlerine başvurulmuş, Mine Mengi’nin Eski Türk Edebiyatı Tarihi 26 adlı eserinden de te’lif ve tercüme eserlerin içerikleri konusunda faydalanılmıştır.

14 Sefer Solmaz, Dânişmendliler ve Kültürel Mirasları, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi, Konya 2001.

15 Fatih Sarıkaya, Anadolu Beyliklerinde Dini Hayat (Aydınoğulları, Menteşeoğulları,

Saruhanoğulları), Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi,

Manisa 2016.

16 Uluslararası Batı Anadolu Beylikleri Tarih Kültür ve Medeniyeti Sempozyumu-1, Aydınoğulları Tarihi, ed. Mehmet Şeker, Cüneyt Kanat, TTK yay., Ankara 2013.

17 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu ve Karakoyunlu Devletleri, TTK yay., Ankara 2011.

18 Osman Turan, Selçuklular ve İslâmiyet, Ötüken yay., İstanbul 2012.

19 A. Zeki Velidi Togan, Umumi Türk tarihine Giriş, C.1, Enderun Kitabevi, İstanbul 1981. 20 Mehmet Altay Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, C. 3, TTK yay., Ankara 2016. 21 Mehmet Altay Köymen, Tuğrul Bey ve Zamanı, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1976. 22 İbrahim Kafesoğlu, Türk İslam Sentezi,Ötüken yay., İstanbul 2017.

23 İbrahim Kafesoğlu, Türk Millî Kültürü, Ötüken yay., İstanbul 1997. 24 Vasfi Mahir Kocatürk, Türk Edebiyatı Tarihi, Edebiyat yay., Ankara 1964. 25 M. Fuat Köprülü, Edebiyat Tarihi, Ötüken yay., İstanbul 1980.

(21)

Agâh Sırrı Levent’in Tutmacı’nın Gül ü Hüsrev’ Mesnevisi27 adlı makalesinden, Zeynep Korkmaz ve Zehra Toska gibi akademisyenlerin makale ve tez çalışmalarından dönemin kültürel yapısını ve o dönemde yazılmış eserler hakkındaki bilgilerden faydalanılmıştır. Beylikler döneminde tıpla ilgili birçok te’lif ve tercüme kitap yazılmıştır. Bu eserlere tıp kaynaklarındaki bilgilerin farklı bir bakış açısı katacağını düşünerek, Ali Haydar Bayat’ın Tıp Tarihi28 adlı eserine başvurulmuştur.

Yaptığımız çalışmada bazı eserlerin adı geçmektedir ancak bu eserler günümüze kadar ulaşamamıştır. Süheyl Ünver’in bir çalışmasında bahsettiği, Hacı Paşa’ya ait olan “İhtilaç ve Besaviri” adlı eseri buna örnektir. Ayrıca “Kitabü’t-talim ve Kitabü’l-feride”nin de adı geçmekte ancak bu eser de günümüze kadar ulaşamamıştır. Bazı eserlerin muhtevası kısa tutulmuştur. Bunun sebebi, eserle ilgili yeteri kadar bilgi veren herhangi bir kaynağa ulaşılamamış ve o eser hakkında kapsamlı bir çalışma yapılmamış olmasıdır.

Coğrafyayı vatan yapan etken ise üzerinde yaşayan insanların canlarını, mallarını vermesinin yanında bir ömür biriktirdikleri maddi ve manevi bütün değerlerini buraya katmaları, burada biriktirmeleri ve miras olarak yeni kuşaklara aktarmalarıdır.

Türklerin ilmî konulardaki hassasiyetinin tarihsel bir arka planı vardır. Ortalama dört bin yıllık tarihleri süresince Asya, Avrupa ve Afrika kıt’alarına yayılmış, tarihin en eski milletlerinden biri de Türklerdir. Sürekli göç halinde olmaları, nüfusça çok kalabalık ve aktif olduklarını gösterir. Nüfus yoğunlukları ve aktif durumları, onların dünya tarihinde önemli rol oynadıklarının da bir göstergesidir.29

Batı Anadolu Türk Beyliklerinin edebî, ilmî ve kültürel hayatını anlatacağımız bu tezde, kültürel birikimin arka planına, tarihsel boyutuna temas etmek ve dikkat çekmek zorundayız. Bu sebeple kısaca Türklerin Müslüman olduktan sonra oluşturdukları zengin kültürel mirasa kronolojik olarak yer vermemiz uygun olacaktır.

27 Agâh Sırrı Levent, “Tutmacı’nın Gül ü Hüsrev Mesnevîsi” Bilimsel Bildiriler, TTK yay., Ankara 1957.

28 Ali Haydar Bayat, Tıp Tarihi, Zeytinburnu Belediyesi yay., İstanbul 2016. 29 İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, Ötüken yay., İstanbul 1997, s. 41.

(22)

İslâm dinini kabul etmeleriyle birlikte Türkler, İslâm’a sıkı sıkı bağlanmışlar, büyük bir gayretle İslâm davası için çalışmışlardır. Bununla birlikte kendi idealleri olan cihan hâkimiyetini kuvvetli bir şekilde harekete geçirmişlerdir.30 İslâm dininin kabul edilmesinden sonra kültürel alanda daha verimli olmuşlardır. Mesela Karahanlılar döneminde Yusuf Has Hacip tarafından kaleme alınan Kutadgubilig, Edip Ahmed Yükneki’nin eseri olan Atabetü’l Hakayık, Kaşgarlı Mahmud’un Dîvânü Lugati’t-Türk ve Hoca Ahmed Yesevi’nin Divan-ı Hikmet’i bunlar arasındadır.31

Şüphesiz bu eserler arasında dil ve edebiyatımız için en kıymetli eser Kaşgarlı Mahmud’un Dîvânü Lugati’t-Türk adlı eseridir. Karahanlılar zamanında Kaşgarlı Mahmud’un kaleme aldığı Dîvânü Lugati’t-Türk, Arapça kaleme alınmıştır. Bu da Türk dilinin o dönemin Orta Asya’sında kazandığı büyük değeri ortaya koymaktadır. Çünkü bu eserle Kaşgarlı Mahmud, Türk milletinin yüceliğini anlatmak ve Araplara Türkçe’yi öğretmek amacıyla Türkçe edebî bir eser kaleme almıştır. Bu eser günümüze tek nüsha şeklinde ulaşmıştır.32

Dîvânü Lûgat’it-Türk, üç cilt halinde meydana getirilmiş zengin bir Türkçe lûgat olarak, özellikle Kaşgar Hakanî Türkçesini, Çiğilce ve Oğuzca’yı önümüze sermiştir. Kitapta eski Türk atasözleri günümüze kadar ulaşamayan edebî eserlerden, kadim destanlardan, halk edebiyatından, hatta Arap edebiyatını taklit eden şiirlerden örnekler sunulmuştur.

XII. yüzyılda başlayarak İslâmiyeti tebliğ edenler, Türkler arasında bu dini güçlendirmek için Türk dilinde bazı manzûm ve mensûr dinî eserler kaleme almaya başlamışlardır. Bu tür eserlerden olan Hoca Ahmed Yesevî’nin nazımları, günümüze değin halk şairleri için örnek teşkil etmiştir. Tahsil görmüş zümre de sultanların sarayında himaye ve itibar görmüş olan Fars edebiyatıyla yetinmişlerdir.33

Aynı dönemde Harezm’de doğmuş olan diğer bir Türk âlimi ve İslâm âleminin büyük fakîhi Mahmud Zemahşerî (ö.1134) Mukaddemetü’l Edeb adlı eserini kendi vatandaşlarına Arap dilini ve edebiyatını öğretmek amacıyla yazmıştır. Kitaba Türk

30 Osman Turan, Selçuklular ve İslâmiyet, Ötüken yay., İstanbul 2012, s. 32.

31 A. Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, Enderun Kitabevi, C.I, İstanbul 1981, s. 84. 32 Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, Ötüken yay., İstanbul 1983, s. 149-150.

33 W. Barthold, M. Fuat Köprülü, İslam Medeniyeti Tarihi, Diyanet İşleri Başkanlığı yay., Ankara 1984, s. 66.

(23)

devlet adamları, sultan ve çocukları için olduğu kadar, Türkçeyle birlikte Moğolca açıklayıcı sözlük de ilave edilmiştir. Bundan dolayı Zemahşerî’nin eseri Türk, Harezm ve Moğol lisanı tarihini öğrenmek için çok önemli bir hazinedir.34

Karahanlılardan sonra kurulan Gazneliler, Büyük Selçuklular ve Harzemşahlar Fars kültür havzasında kurulmuştur. Bu sebeple Türk devletleri İran’ın ilim, sanat ve edebiyat alanında Fars dilinin etkisi altında kalmıştır ve yaygın olarak Farsça kullanmışlardır. Hatta Müslüman Türkler erken dönemlerden itibaren Farsça eserler vermeye başlamıştır. XI. yüzyıl Fars edebiyatı ürünlerinden Kâbusnâme bu dönemde yazılmıştır. Hazar Denizi kıyısındaki emirlerden birinin oğluna nasihat şeklinde kaleme alınmış ve daha sonra büyük bir ün kazanarak Türk diline de tercüme edilmiştir. Türklerde İslâm’dan evvel yazı olmasına rağmen İslâm’ın ve Fars edebiyatının etkisi çok kuvvetli olmuştur.35

Harezm bölgesi bilim, kültür, fikir ve edebiyat hayatı açısından çok önemli bir yere sahipti. Bölge, Türklerin hâkimiyetinden önce de önemli bir ilim ve bilim merkezidir. O bölgenin Türk hâkimiyetine geçmesinden sonra bu özelliği daha da zenginleşmiştir. Bölgede kurulan yüksek seviyedeki medreselerde yapılan eğitim ve öğretim bu bölgenin bilim ve düşünce merkezi olmasını sağlamıştır. Harezm bölgesinde farklı din ve mezheplerin bulunması bir kavşak noktası oluşturmuş ve Horasan bölgesini çok etkilemiştir.36

İlk Müslüman Türk devletleri döneminde çok önemli ilim adamları yetişmiştir. Bunlardan kısaca bahsedecek olursak; felsefe alanında Ebu Nasr-Fârabî; lûgat ve edebiyat alanında Kaşgarlı Mahmud, İbrahim es Sûlî’dir. Dinî ilimlerde; Ebu Bekr el Kaffâl, Muhammed Şehristânî, Mahmud Zemahşerî, tarih alanında; Mahmud b. Arslan el Harezmî, Şemseddin Dhahabi’dir. Ayrıca sadece İslâm âleminde değil, Ortaçağda yetişmiş en önemli ilim adamlarından biri de el-Birûnî’dir. Özellikle riyazât ve tabiat

34 Togan, a.g.e., s. 85-86

35 Fuad Köprülü, Türk Edebiyatı Tarihi, Ötüken yay., İstanbul 1980, s. 64-65.

36 Hüseyin Yaşar, “Selçuklular Devrinde Akılcı Bir Müfessir Zemahşerî ve Düşünce Dünyamıza Etkisi”

Selçuklularda Bilim ve Düşünce, II. Uluslararası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Sempozyumu Bildiriler, (Konya, 19-21 Ekim 2011), C. 1, Selçuklu Belediyesi yay., Konya 2013, s. 5.

(24)

ilimleriyle meşgul olmuştur. Bununla birlikte en büyük keşfi ise coğrafya ve kültür tarihine ait olmuştur.37

Büyük Selçuklu Devleti, Türk İslâm devletlerinin en önemlilerindendir. Adını Selçuk Bey’den alan devlet on birinci yüz yılın başlarında İslâmiyet’i kabul etmiştir. Selçuklular’ın 1035 ve 1038 yılında Gazneliler’e yaptıkları savaşlardaki galibiyetlerinden sonra Gazneliler hem siyasi hem de askeri açıdan büyük bir sarsıntıya uğramıştır. 1040 yılında Gaznelilerle Selçuklular arasında yapılan Dandanakan Savaşı’nda yine Selçuklular galip gelmiş ve Selçuklular bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Bu zaferden sonra Türkler’in batıya doğru ilerleyişi hızlanmıştır. 1043 yılında Kazvin’e gelen Tuğrul Bey, Oğuzlar’a itaat teklifinde bulunmuş ancak Oğuzlar bunu reddetmiştir. Fakat ertesi yıl yeni göçlerle güçlenen Selçuklular, büyük topluluklar halinde Doğu Anadolu’ya girmişlerdir. 38

Süryani Patrik Mihail Vakayinâme’sinde Türklerin yeryüzünü kapladığını ve kendilerinden önce göç edenleri batıya doğru sürdüklerinden bahsetmektedir.39 Abû’l Farac Tarihi’nde Tuğrul ve Çağrı Beylerin Horasan ve Rey şehrine gelişleri, İranlılar ve Araplarla mücadeleleri anlatılmaktadır.40

Selçuklularla Bizans arasında yapılan ilk önemli savaş Pasinler Savaşı’dır. Bu savaştan sonra Anadolu sistemli olarak fethedilmeye başlamıştır. Bizans’ı mağlup eden Selçuklular bir anlaşma yapmış, Bizans, İstanbul’daki caminin onarılması ve Abbasi halifesi ve Tuğrul Bey adına hutbe okutulmasını kabul etmiştir. 1063 yılında Tuğrul Bey vefat etmiş ve yerine Alparslan geçmiştir. 41

Tuğrul Bey’in Selçuklu tahtında kaldığı süre içinde âlim ve din adamlarına sevgi ve saygı onun tabiatı haline gelmişti. İslâm medeniyeti ve kavimlerinin kurtuluşu ve yükselmesinde Tuğrul Bey’in çalışma ve etkisi büyük olmuştur.42 “Kendime bir

37 Togan, a.g.e., s. 90.

38 Coşkun Alptekin, “Anadolu’nun Türkler Tarafından Fethi”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C. 8, Çağ yay., İstanbul 1992, s. 112.

39 Süryani Patrik Vakainamesi, II. Kısım (1042-1195), çev. Hrant D. Andreasyan, Türkiye Diyanet Vakfı

İslâm Ansiklopedisi Kütüphanesi (1944), s. 9.

40 Gregory Abû’l Farac, (Bar Hebraeus), Abû’l Farac Tarihi, C. I, çev. Ömer Rıza Doğrul, TTK yay., Ankara 1987. s. 293.

41 Derya Coşkun, “Tuğrul Bey’in Hâkimiyet Mefkûresi Bağlamında Kafkasya’daki Faaliyetleri”

Bayburt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dergisi, S. 6, Mart 2020, s. 14.

(25)

köşk yapıp da yanında bir camii inşa etmezsem Allah’tan utanırım” diyen Tuğrul Bey’in fethettiği şehirlere girerken ilk işi âlimleri ve din adamlarını tevâzuyla ziyaret veya onları davet etmek olmuştur.43

Tuğrul Bey Hanefî âlimlere oldukça güvenmiş ve onları sadece kadılık ve imamlık gibi dinî ve ilmî mahiyete sahip görevlere getirmemiş, aynı zamanda siyasî nitelikli vazifelere de atamıştır. Hatta Tuğrul Bey 1047 yılında Hanefî fakihi Ebu Muhammed el-Buhârî’yi, Büveyhî sultanı ile arasındaki sulhun yapılmasında görevlendirmiştir. 44

Tuğrul Bey’in vefatından sonra tahta geçen Sultan Alparslan, tahta geçmek iddiasındaki rakiplerini bertaraf ettikten sonra devlet kademelerini düzenledi ve ardından fetih hareketlerine başladı.45 Alparslan’ın 1064 yılında Doğu Anadolu’da Ani Kalesi’ni fethetmesi üzerine Halife Kâim-Biemrillâh kendisine “Ebu’l-Feth” lakabını vermiştir. Selçukluların Anadolu’ya yaptığı fetih hareketlerinin hızla devam ettiği sıralarda Bizans imparatoru Romanos Diogenes bu fetihleri durdurmak için 1068 yılında Anadolu’da Selçuklu kuvvetlerine karşı bir hareket başlatmış ve büyük bir orduyla Malagirt’e girmiştir.46

Sultan Alparslan iki devlet arasında barış ve dostluğun tesisini teklif etmiş, ancak Bizans İmparatoru bu teklifi reddetmiştir. 26 Ağustos Cuma günü Malazgirt Meydan Muharebesi yapılmıştır. Bizans ordusu bu savaşta mağlup edilmiş, Sultan Alparslan’ın bu zaferi hem İslâm dünyasında hem de Batı dünyasında büyük yankılar uyandırmıştır. Malazgirt zaferinden sonra Anadolu Türk yurdu haline gelmeye başlamıştır.47

43 Mahmut Yeşil, Selçuklular Döneminde Hadisi Anlama Çabaları-İbnü’l-esir Örneği” Selçuklularda

Bilim ve Düşünce, II. Uluslararası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Sempozyumu Bildiriler, (Konya, 19-21 Ekim 2011), C.1, Selçuklu Belediyesi yay., Konya 2013, s. 19-210.

44 Seyfullah Kara, Büyük Selçuklular ve Mezhep Kavgaları, İz yay., İstanbul 2009, s.170. 45 Erdoğan Merçil, Büyük Selçuklu Devleti, Bilge Kültür Sanat yay., İstanbul 2016, s. 53. 46 Ali Sevim, “Malazgirt Muharebesi”, DİA, C. 27, TDV yay., Ankara 2003, ss. 482-483.

47 Coşkun Alptekin, “Sultan Alparslan Dönemi”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C.7, Çağ yay., İstanbul 1992, s. 124.

(26)

Selçuklular dönemi özellikle de Alparslan zamanı önemli yenilikler dönemi olmuştur. Kültür alanında en önemli yenilik, yükseköğretim ve eğitim kurumu olan Nizamiye Medreseleri, bugünkü ismiyle üniversiteler kurulmuştur.48

Alparslan’ın vefatından sonra tahta oğlu Melikşah geçmiştir. Melikşah’ın döneminde Büyük Selçuklu Devleti’nin sınırları Orta Asya’dan İstanbul Boğazı’na; Umman Denizi’nden Aral Gölü’nün kuzeyine kadar genişlemiştir. Melikşah’ın vefatından sonra Büyük Selçuklular taht kavgalarının ve karışıklıkların olduğu bir dönem olmuştur. Bu kavgalar devletin gücünün azalmasına ve parçalanmasına sebep olmuştur. Bu dönemde Haçlı Seferlerinin de başlamış olması İslâm dünyasının büyük kayıplara uğramasına neden olmuştur.49

Selçuklular dönemi sadece sûfîlere değil ulemaya da büyük değer verilen zamandır. Sultan Melikşah, âlim Ali b. Hasan es-Sandalî’yi Nişabur camiinde görmüş ve kendisini görmeye niçin gelmediğini sorduğunda Es-Sandalî cevaben: “Meliklerin hayırlısı, ulemânın ayağına gidendir, ulemânın şerlisi ise, meliklerin ayağına gidendir. Böyle olmak istemediğim için gelmedim” demiştir.50

Büyük Selçuklular döneminin en önemli şahsiyetlerinden biri de şüphesiz vezir Nizâmülmülk’tür. Sultan Alparslan ve Melikşah döneminde vezirlik yapan Nizâmülmülk vezir olarak devlet kademesinde önemli bir yere sahip olmuştur. Yazmış olduğu “Siyasetnâme” adlı eseriyle Selçuklu siyaset ve düşünce hayatında büyük etkiler bırakmıştır. Nizâmülmülk, öncelikle Bağdat olmak üzere belli başlı şehirlerde kurmuş olduğu Nizamiye Medreseleri ile bilim hayatına önemli katkılar sağlamıştır.51

Nizâmülmülk’ün açtığı bu çığır, birçok sultan ve devlet adamının kendi adına medreseler inşa ettirmesiyle sürmüştür. Nizamiye Medreselerinde başlatılan yüksek düzeyde eğitim-öğretim bütün ülke genelinde yaygınlaştırılması siyaseti yaygınlık

48 Mehmet Altay Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, C. III, TTK yay. Ankara 2016, s. 347. 49 Osman Turan, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi, Ötüken yay., İstanbul 2014, s. 210.

50 Ahmet Ocak, Selçukluların Dinî Siyaseti, Tarih ve Tabiat Vakfı yay., İstanbul 2002, s. 122-123. 51 İbrahim Kafesoğlu, Selçuklu Tarihi, MEB yay., İstanbul 1992, s. 194.

(27)

kazanmıştır. Bu büyük vezir, İslâm bilim ve eğitim tarihinde çok önemli bir yere sahiptir.52

Nizâmülmülk’ün Siyasetnâme’sinden yönetim ilkelerine örnek verecek olursak, büyük vezir eserinde padişahların âlimlerle meşveret etmesi hakkında özetle şunları söyler; “Meşveret yapılacak kişi kuvvetli bir görüşe sahip olmalıdır. İhtisas sahibi olduğu alanda hem bilgisi, hem tecrübesi hem de pratiği bulunmalıdır.”53

Melikşah’tan sonra tahta, kardeşi Muhammed Tapar’la mücadele ederek Berkyaruk geçti. Ancak Berkyaruk, 1104 yılında yirmi altı yaşında hastalanarak öldü. Bekyaruk’un ölüm haberini alan Muammed Tapar Bağdat’a gelerek yeğenleriyle mücadele ederek devletin başına geçti.54 Muhammed Tapar’ın hükümdarlığı sırasında en çok uğraştığı mesleler, Batınîler’in faaliyetleri ve Haçlı saldırıları oldu.1118 yılında vefat eden Tapar’ın cenazesi İsfahan’da kendisinin yaptırdığı medresenin haziresine gömüldü.55 Tapar’ın ölümünden sonra Horosan’da melik olarak oturan kardeşi Sencer, hemen sultanlığını ilan etti.56

Büyük Selçuklu Sultanı Sultan Sencer, kendi döneminde sanatkârlara ve âlimlere destek vermiş, daha melik olduğu dönemde başkent Merv’i şair, âlim ve bilginlerin merkezi haline getirmiştir. İki büyük şahsiyet olan Ömer Hayyam ve İmam Gazali’yi sarayına davet etmiş, bu iki değerli şahsiyet Sencer’in sarayını onurlandırmışlardır. Aynı zamanda Ketnam b. Mansur da Sencer zamanının önemli şahsiyetlerindendir. Ketnam b. Mansur “Kavsnâme” adlı bir hikâyeyi nazma çevirmiştir. Önemli biri olan Enverî de önceleri ilimle uğraşırken saray şairlerinin gördüğü hürmet ve ihtişamlı hayatları dolayısıyla şair olmaya karar vermiş ve bu alanda en üst seviyeye ulaşmıştır. Melikşah zamanında da görev yapmış olan âlim ve

52 Ahmet Turan Yüksel, “Nizamülmülk ve Selçuklu Bilim ve Düşünce Hayatındaki Yeri”, Selçuklularda

Bilim ve Düşünce. Uluslararası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Sempozyumu Bildiriler, (Konya, 19-21 Ekim 2011), C. 4, Selçuklu Belediyesi yay., Konya 2013, s. 197.

53 Nizamülmülk, Siyasetnâme, terc. Nurettin Bayburtlugil, Dergâh yay., İstanbul 1995, s. 133. 54 Turan, Türk-İslam Medeniyeti, s. 230.

55 Abdülkadir Özaydın, “Muhammed Tapar”, DİA, C. 30, TDV yay., İstanbul 200, s. 579-581. 56 Turan, Türk-İslam Medeniyeti, s. 234.

(28)

düşünür Şerefü’l- Mülk Ebu Tahir Mervezî’nin, daha sonra Sultan Sencer’in hizmetine geçtiği görülmektedir.57

Sultan Sencer, Mefâhir ul-Etrâk (Türklerin Mefâhiri) adlı bir kitap yazdırmış ancak bu eser günümüze kadar ulaşamamıştır. İlme, edebiyata ve sanata âşık bir sultan Sencer, yarım asırdan fazla süren devrinde şair, âlim, riyazetçi, hukukçu ve felsefeci şahsiyetleri himaye etmiş veya onları kendisi yetiştirmiştir.58

Selçuklular zamanı, tarihçilik alanında da özellikle Arap siyer ve megâzi kitaplarında farklı hamlelerin yapıldığı bir dönemolmuştur. Bütün Türk sultanları gibi Selçuklu sultanları da tarih sevgisi taşıyordu. Bu alanın gelişmesi için bu konuda çalışma yapan kişileri teşvik etmişlerdir. Selçukluların menşei hakkında bilgi veren Meliknâme, şair Muizzî’nin; Siyer-i Fütûh-i Sultan Sencer’i, Ravendî’nin eserleri, İbn Fındık Beyhâki’nin Meşârib’üt-Tecârib’i, Sultan Sencer adına kaleme alınan Ali Kaainî’nin Mefâhir’ül-Etrâk’, Selçuklu döneminin eserlerinden bazılarıdır.59

Selçuklular döneminde tercüme edilen bazı eserler şunlardır:

Tecüme-yi Hutbetu’l-Gurrâ: Ömer Hayyam tarafından 1080 yılında İsfahan’da tercüme edilmiştir. Eser, Allah’ın birliği konusunu ele alan Arapça bir hutbedir. Eserin aslı ise İbn Sina’nındır.

Keşfu’l Esrar ve Uhdetu’l-Ebrar: Bir Kur’an-ı Kerim tefsiridir. Bu eser dönemin Farsçasıyla yazılmış olması ve ilk tasavvufî eserlerden olması açısından önemlidir.

Tabakatu’s Sufiyye: Eser, büyük mutasavvıfların hayat hikâyeleri ve sözleri hakkında Arapça olarak Muhammed b. Süleyman Sülemî tarafından yazılmıştır.

Merzubânnâme: Eser, ahlâkla ilgili, siyasî öğüt veren bir kitaptır. X. yüzyılda Taberistan hükümdarı Şervin’in oğlu Merzubân tarafından Taberîce60 yazılmıştır. Bu

57 İlhan Erdem, “Şerefü’l-Mülk Ebû Tahir Mervezî ve Sultan Sencer”, Selçuklularda Bilim ve Düşünce,

Uluslararası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Sempozyumu Bildiriler, (Konya 19-21 Ekim 2011), C. 4,

Selçuklu Belediyesi yay., Konya 2013, s. 3. 58 Turan, Mefkûre, s. 215.

59 Kafesoğlu, Selçuklu Tarihi, s. 116-117.

60 Taberi dili veya Mazenderani: İran’ın Kuzey batı eyaletlerindeki eski Taberistan bölgesi dillerinden biridir. Günümüzde İran’ın Mazenderan, Gülistan, Kuzey Tahran ve Simnan gibi bazı bölgelerinde yaklaşık 3,5 milyon insan tarafından kullanılmaktadır.

(29)

eser daha sonra Arapça, Türkçe ve Batı dillerine de çevrilmiştir. Türkiye’de bu eser hakkında bazı çalışmalar yapılmıştır.

Fütûru Zamâni’s-Sudûr ve Sudûru Zamâni’l Fütûr (Vezirler zamanının fetret devri ve fetret devrinin vezirleri): Bir hatırat olarak kaleme alınan bu eser, Şerefü’d Dîn Ebû Nasr Enûşirvan b. Hâlid-i Kâşâni tarafından kaleme alınmıştır. Dört ciltten meydana gelen bu eserin tek nüshası Paris Bibliothêgue Nationale Kütühanesi’ndedir. Eser, Sultan Melikşah döneminin başından, Selçuklu Sultanı Tuğrul b. Muhammed’in ölümüne kadar Selçuklu vezirlerinden ve dönemin siyasal yaşamını konu almaktadır. Tezkiretü’l Evliyâ Tercümesi: Ferîdüddîn Attâr tarafından Farsça kaleme alınmış olan eser, evliyâ menkıbelerini içermektedir. Türkçe, Arapça, Urduca, Fransızca, İsveççe gibi birçok Doğu ve Batı diline çevrilen eser, dünyanın birçok yerinde bilimsel çalışmalara konu olmuştur. Eserin bir nüshası da Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Koğuşlar Kitaplığı’nda yer almaktadır.61 Bu eserin Batı Anadolu beylikler döneminde de tercüme edilmiş olduğunu göreceğiz.

Yukarıdaki bilgilerden anlaşılıyor ki, Büyük Selçuklu Devleti hükümdarları ilme ve ilim adamlarına değer vermişler, hürmette kusur etmemişlerdir. Önemli devlet kademelerinde de görev alan ilim adamları, Selçuklu kültür hayatına büyük katkılar sağlamışlardır. Selçuklular zamanında büyük bir ivme kazanan kültürel faaliyetler Anadolu coğrafyasında yayılmış ve kendilerinden sonra kurulan Türk devletlerinin çalışmalarına temel oluşturmuştur.

Orta Asya’dan Anadolu coğrafyasına gelen Türkler, bu süreçte var olma mücadelesi vererek Anadolu’yu vatan olarak seçmişler, geçtikleri coğrafyaların kültürlerini kendi kültürleriyle sentezleyerek ilerlemişlerdir. Bu ilerleyiş Türklerin, siyasi, dinî, mimari ve ilmî konularda var olan kültürlerini gelişmesine katkı sağlamış, siyasi olarak gösterdikleri mücadeleyle birlikte ilmî ve kültürel alanlarda da gayretli olmuşlardır.

61 Ali Temizel, “Selçuklu Dönemi Tercüme Çalışmaları”, Selçuklularda Bilim ve Düşünce,

Uluslararası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Sempozyumu Bildiriler, (Konya, 19-21 Ekim 2011), C. 2,

(30)

BİRİNCİ BÖLÜM

I. ANADOLU’DA SİYASİ VE KÜLTÜREL DURUM

1018’de Çağrı Bey’le başlayan ve Büyük Selçuklu devleti’nin Kuruluş yılı olan 1040 yılına kadar akınlar ve keşifler yapan Oğuzlar’ın bu hareketleri tarihî bir mânâ taşımamaktadır. Ancak Selçuklu Devleti’nin kuruluşundan Malazgirt Savaşı’na kadar süren 30 yıllık dönemde Türk gaza ve savaşları Anadolu’da Bizans direncini kırma ve yurt tutma mücadeleleri büyük önem arz etmektedir. Tuğrul Bey, Alparslan ve Melikşah gibi ilk büyük sultanlar, hem Türkleri Anadolu’ya sevk etmişler hem de devleti asayişsizlikten kurtarmışlardır. Türkmenler, Malazgirt Savaşı’na kadar Anadolu’da güvenle oturamamışlardır. Malazgirt Zaferi’nden sonra Bizans’ın direnci kırılmış, Anadolu’da sürekli bir yayılma ve yerleşme başlamıştır.62

Malazgirt Zaferi’nin ardından birçok Türkmen beyi, Alparslan tarafından Anadolu’nun fethi için görevlendirilmiş ve Anadolu bu beyler tarafından fethedilmeye başlanmıştır. Saltuklular, Dânişmendliler, Mengücekliler ve Artuklular başta olmak üzere Anadolu’da çok sayıda beyliğin temelleri atılmıştır. Bu beylikler sayesinde Anadolu Türk yurdu haline gelirken sosyal, kültürel, iktisadî ve mimarî açıdan önemli başarılar elde edilmiştir. Bu beylikler, Anadolu’da Türk-İslâm medeniyetinin gelişmesine de önemli katkılar sağlamışlardır. Türkiye Selçukluları’nın Anadolu’da siyasi hâkimiyeti sağlamasıyla birlikte bu beyliklere de son verilmiştir.63

1.1. Anadolu’da Kurulan İlk Türk Beylikleri

1071 Malazgirt Meydan Zaferinden sonra, Türkler Anadolu topraklarına akınlar yapmış ve bu yeni coğrafyaya yerleşmeye başlamıştır. Sultan Alparslan savaşa katılan önemli komutanlarına Anadolu’yu fethetme ve yönetme görevi verdi. Böylece Anadolu’da ilk Türk beylikleri kurulmuş oldu. İlk beylikleri Alparslan’ın kumandanları Emir Dânişmend, Mengücek Gazi, Saltuk Gazi ve Artuk Gazi tarafından kurulmuştur. Malazgirt Savaşı’ndan sonra kurulan bir diğer beylik de Çaka Beyliği’dir. Çaka Bey de Anadolu’nun fethinde görevlendirilmiş, Sultan Turasan’la

62 Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm Medeniyeti, Ötüken yay., İstanbul 2015, s. 277 63 Haşim Şahin, Anadolu Beylikleri El Kitabı, Grafiker yay.,ed. Haşim Şahin, Ankara 2017, s. 11.

(31)

birlikte 20.000 kişilik bir kuvvetle Dânişmend Gazi’den ayrılarak Kayseri’den İstanbul’a kadar akınlar düzenleyerek ilerlemiştir.64

Bu Türkmen beyliklerinden; 1101-1409 yılları arasında hüküm süren Artuklu Beyliği Mardin bölgesinde; 1071-1178 yıllarında Sakaya Nehri’nden Fırat Nehri’ne Danişmendliler; 1118-1250 yılları arasında Mengücek Beyliği Erzincan ve çevresinde; 1092-1202 yıllarında Saltuklular olarak anılan beylik ise Erzurum-Trabzon arasında yerleşmişlerdir. Ayrıca Ahlat-Şahlar Beyliği (1106-1207) Ahlat-Kars arası; İnal Beyliği (1103-1181) Diyarbakır’da; Erbil Beyliği (1146-1233) Erbil ve Urfa arasında teşekkül etmişlerdir. Batıda ise İzmir Beyliği (1081-1097) İzmir ve Ege adalarında hüküm sürmüşlerdir.65

1.1.1. Dânişmendliler (1071-1178)

Malazgirt zaferinden sonra Anadolu’da kurulan ilk Türk devleti Dânişmendlilerdir.66 Beyliğin kurucusu Dânişmend Ali Taylu’nun oğlu Dânişmend Gazi’dir.67 Dânişmendliler Türkiye Selçuklularına bağlı olarak varlıklarını sürdürmüşler, merkezi Sivas olmak üzere Tokat, Amasya, Yozgat, Çankırı, Sivas ve Kayseri’ye de hâkim olmuşlardır.68

Anadolu’da başlayan ilk ilmî faaliyetler Dânişmendliler döneminde olmuştur. Eğitimde önemli bir yere sahip olan medreseler, Danişmendli Beyliği zamanında yaygınlaştırılmış ve buralarda önemli ilim adamları yetişmiştir.69 Dânişmendliler’in Türk kültürüne bağlı, sağlam bir devlet oldukları anlaşılmaktadır. Sahip oldukları topraklarda bu kültürel karakteri hâkim kılmayı başarmışlardır.70

Fuat Köprülü, Dânişmendliler döneminin ilk eser te’lif edenleri olarak; Huşeyb b. İbrahim et-Tiflisî ile Şihabü’d-din Sühreverdî el-Maktûl’u gösterir. Mikail Bayram’ın ortaya koyduğu şu anki bilgilere göre ise ilk te’lif eser, ibnü’l-Kemal İlyas

64 Muharrem Kesik, Anadolu Türk Beylikleri, Bilge Kültür-Sanat, İstanbul 2017, s. 56. 65 İbrahim Kafesoğlu, Türk İslam Sentezi, Ötüken yay., İstanbul 2017, s. 125.

66 Sefer Solmaz, Dânişmendliler Devleti ve Kültürel Mirasları, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi, Konya 2001, s. 61.

67 Solmaz, a.g.t., s. 7.

68 Yılmaz Öztuna, Büyük TürkiyeTarihi, C. 1, Ötüken yay., İstanbul 1983, s. 171.

69 Havva Gönüler, “Doğu Anadolu Türk Devletleri’nde Eğitim ve Eğitim Müesseseleri”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, , Konya 2008, s. 31.

(32)

b. Ahmed tarafından yazılmış olan Keşfu’l-Akabe’dir. İlk yazılan Türkçe eserin ise hangisi olduğuna yönelik Fuat Köprülü’nün yaptığı çalışmada, bu eserin Fakih Ahmed’in Çerh-nâme adlı eseri olduğu yönündedir. İlk Türkçe eserin hangisi olduğuna dair birçok görüş vardır. Buna rağmen Anadolu’da yazıldığı düşünülen ilk Türkçe eser Hekim Bereket’in Tuhfe-i Mübarizi adlı tıp alanındaki eseridir. Anadolu’da te’lif edilen ilk eserler Dânişmendliler zamanında yazılmaya başlanmakla beraber Türkçe yazma geleneği de Dânişmendliler’le başlamıştır. Anadolu’ya, felsefe ve pozitif bilimi de getiren yine Dânişmendliler olmuştur. İbn Bibi’nin verdiği bilgilere göre İşrakî filozof Şihabü’d-din Sühreverdi el Maktul ”Pertev-nâme” adlı felsefî eserini Tokat’ta Rüknü’d-din Süleyman Şah’a sunmuştur.71

Dânişmendliler’in kültürel politikalarının bir ayağını da imar faaliyetleri oluşturmaktadır. Mimarî açıdan daha çok dinî yapılar ortaya koyan Dânişmendlilerin bu yapıların başında “camii kebir” diye de adlandırılan ulu camiler yaptırdıkları görülmektedir. Bu camiler şehrin merkezine yaptırılmıştır. Bilhassa hâkim oldukları, Tokat, Sivas, Amasya, Çorum, Yozgat, Çankırı, Kayseri Kastamonu, Malatya ve Elbistan şehirlerinin tamamında ulu cami yaptırmışlardır. Dânişmendlilerin Tokat ve Niksar’da bulunan Yağıbasan Medresesi önemli kültür miraslarından biridir. 72

Danişmendliler’in yaptırdıkları ulu camilerden birkaç örnek verecek olursak; Melik Gazi adıyla anılan Niksar Ulucamii, Nizamettin Yağıbasan tarafından 1143-1164 yılları arasında yaptırıldığı tahmin edilen Kayseri’deki Kölük Camii ve medresesi, Tokat’ın Pazarcık Mahallesi’nde bulunan Garipler Camii, Sivas Ulu camii, Kayseri’de bulunan Kayseri Ulu Camii de bu eserler arasındadır.73

1.1.2. Mengücekler (1071-1252)

1071 yılına doğru kurulan Mengücekler, 1252 yılına kadar hüküm sürmüş ve Türkiye Selçuklu devletine tâbî olmuşlardır. İlk dönem beylikler arasında geçen Mengücekler döneminde de ilmî ve kültürel çalışmalara önem verilmiştir. 74

71 Solmaz, a.g.t., s. 242-247. 72 Solmaz, a.g.t., s. 272-274.

73 Baha Tanman, DİA, TDV yay., İstanbul 1993, s. 474-477.

(33)

Mengücekler döneminde şehirler eğitim yapılarıyla donatılmıştı. Özellikle de medreseler önemli bir yer tutmaktaydı. Medreselere bağlı olan vakfiyeler sayesinde müderrislerin ve öğrencilerin her türlü ihtiyaçları karşılanmakta ve bu medreselerde; matematik, astronomi, geometri, fizik tıp ve felsefe gibi ilimlerle birlikte dinî ilimlerden; usûl, fıkıh ve kelâm dersleri de verilmekteydi. Medreselerde sayıları gittikçe artan Türk aydınları Farsça bilmeyen halka dinî ve tasavvufî ilimleri Türkçe öğretme gereği duymuşlardır. Bu sebeple Anadolu’da, Türkçe yazılan bir din ve tasavvuf edebiyatı doğmuştur.75

Erzincan şehri, Behremşah zamanında Anaolu’nun ilim ve kültür merkezi haline gelmiştir. Meşhur mutasavvıf Mevlâna Celaleddin-i Rûmi’nin babası Bahaddin Veled burada dört yıl ağırlanmış, buradaki medreselerde dersler vermiştir. Diğer Mengücek sultanlarından Muzafferüddin Muhammed, Kırşehir’e gelip yerleşince ilme olan sevgisinden dolayı Melik Gazi Türbesi’nin karşısına büyük bir medrese yaptırmıştır.76

Mengücek Sultanı Fahreddin Behremşah (1164-1225) zamanı yükselen refahın ve imarın görüldüğü dönemdir. Behramşah ilme ve ilim adamlarına önem vermiş hatta o dönem şairi Nizamî-i Gencevî’nin, Mahzenü’l-esrâr adlı eserini Fahreddin Behramşah adına kaleme almıştır. Ardından onun yerini alan oğlu Alaaddin Dâvudşah da ilme önem vermiş, dinî, tabîiyat, matematik ve astroloji ilmi hakkında dersler almıştır. Mengüceklerden günümüze kalan mimarî eserler de önem arzetmektedir. O dönemden günümüze kalan en eski cami 1180 ve 1181 yılı arasında Şahinşah Süleyman tarafından yaptırılan Divriği Kale Camii’dir. Mengücekler’den günümüze kadar gelebilmiş olan bir diğer önemli eser ise 1229 yılında inşa edilmiş olan Divriği Ulu Camii’dir.77

75 Abdullah Kaya, Mengücekoğulları Beyliği Tarihi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlamamış Doktora Tezi, Konya 2006, s. 158-159.

76 Abdülkerim Özaydın, “Mengücüklüler”, Anadolu Beylikleri El Kitabı, ed. Haşim Şahin, Grafiker yay., Ankara 2017, s. 112.

Referanslar

Benzer Belgeler

After the 'republican ideology' lost its power over the country, there were even fewer women involved in politics, and those who were active had almost no

Sezer’in ve diğerlerinin “yerli sosyoloji” kavramıyla vurguladıkları en temel nokta gerek yerel gerekse küresel konu ve sorunların kendi bakış açımızla

Yardıma muhtaç temsili ‘zengin’ ve ‘fakirler’ olarak görünen sınıflar arasında barışçıl bir yardım ilişkisi kurarken ucuz emek temsilinde ‘işçi’

Figure 5a ; Low pass filtered map (Sanver, 1974) Buraya değin bu çalışmadan elde edilen bulgular ise Batı Anadolu'da D-B doğrultulu çöküntü alanlarının oluşumu için

臺北醫學大學生物統計研究中心 eNews 第 27 期 2018/10  獨立多樣本中位數差異檢定( Kruskal-Wallis

myomectomy 122.6 minutes; laparoscopic myomectomy requires an average of 3.2 days of hospital stay, and open myomectomy 5.5 days; and finally, laparoscopic myomectomy causes

CASREACT contains reactions from CAS and from: ZIC/VINITI database (1974-1999) provided by InfoChem; INPI data prior to 1986;.. Biotransformations database compiled under the

the achievement rate of prophylactic antibiotic used within 24 hours after beginning of operation; and (c) to compare the changes made by shortening the duration of