• Sonuç bulunamadı

Türkiye’deki illerin insani gelişme endeksi değerlerinin kümeleme analizi ile incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkiye’deki illerin insani gelişme endeksi değerlerinin kümeleme analizi ile incelenmesi"

Copied!
73
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

TRAKYA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İŞLETME ANABİLİM DALI

TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

TÜRKİYE’DEKİ İLLERİN İNSANİ

GELİŞME ENDEKSİ DEĞERLERİNİN

KÜMELEME

ANALİZİ İLE İNCELENMESİ

MELİKE ŞİMŞEK

1118223155

DANIŞMAN

DOÇ. DR. FATMA LORCU

(2)
(3)

Projenin Adı: Türkiye’deki İllerin İnsani Gelişme Endeksi Değerlerinin Kümeleme

Analizi İle İncelenmesi

Hazırlayan: Melike ŞİMŞEK

ÖZET

İnsani Gelişme Endeksi (İGE); insani gelişmeyi gelir, eğitim ve sağlık göstergelerini dikkate alarak ölçmeyi hedefleyen bir endekstir. Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde oluşturulan Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), 1990 yılından günümüze “İnsani Gelişme Raporu” adı altında bir yıllık araştırma yayınlamaktadır.

Bu rapor da yer alan İGE, uzun bir yaşam sürmek, bilgi sahibi olmak ve onurlu bir yaşam standardına sahip olmak gibi en basit insani özellikleri yansıtmaktadır. İGE değerinin hesaplanmasında; yaşam beklentisi endeksi, eğitim endeksi ve gelir endeksi olmak üzere üç alt endeks kullanılmaktadır.

Bu çalışmada; kalkınma ve gelişme kavramlarından yola çıkılıp ülkeler için geliştirilen İGE ele alınmış ve bu indeks Türkiye’deki iller için uygulanarak endekse göre illerin genel sıralaması elde edilmiştir. Ayrıca illerin endeks değerlerine göre farklı alt gruplara ayrıldığı kümeleme analizi yardımıyla gösterilmiştir. Elde edilen sonuçlar ile Türkiye’deki illerin insani gelişmede farklılık ve benzerlikleri ortaya koyularak, gelişme ve kalkınmalarında benzerlik ve özellikler belirlenmiştir. Endeks değerleri düşük olan iller de, gelişimi sağlayacak yatırım ve faaliyetlere öncelik verilerek bölgesel stratejiler geliştirilmesinin önemi vurgulanmıştır.

(4)

Name of the Project: Cluster Analysis Examined by The Human Development

Index ValueThe Provinces in Turkey

Prepared by: Melike ŞİMŞEK

ABSTRACT

Human Development İndex (HDI) is an index that aims to measure the human development by taking into account the income, education and health indicators. United Nations Development Programme(UNDP) created in the United Nations system publishes an annual report with name of "Human Development Report" since 1990.

In this report HDI, reflects the most basic human characteristics like lifelong rides, having knowledge and a dignified standard of living.Life Expectancy Index, Education Index and Income Index are three sub-indices which are used to calculate the value of human development index.

In this study, human development index has been discussed based on the concept of development and progress and this index has been employed for the provinces of Turkey and thus, the overall ranking of the provinces were obtained. Province of index values are shown with the help of cluster analysis is divided into different sub-groups according to this index. Based on the results of this analysis;the differences and similarities of the provinces of Turkey in terms of human development index has been put forward to determine the similarities and characteristics in the progress and development. The importance of the development of regional strategies has been emphasized in the provinces having low index values by giving priority to the investments which allows the development of regional strategies and activities.

(5)

İÇİNDEKİLER

ÖZET ... I ABSTRACT ... II İÇİNDEKİLER ... III TABLOLAR LİSTESİ ... V ŞEKİLLER LİSTESİ ... VI

KISALTMALAR LİSTESİ ... VII

GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM: İNSANİ GELİŞME ENDEKSİ ... 3

1.1. KALKINMA KAVRAMI ... 3

1.2. GELİŞME KAVRAMI ... 5

1.3. KALKINMA VE GELİŞME İLİŞKİSİ ... 7

1.4. İNSANİ GELİŞME ENDEKSİ ... 10

1.5. İNSANİ GELİŞME ENDEKSİNİN ÖNEMİ ... 13

1.6. İNSANİ GELİŞME ENDEKSİNİN BİLEŞENLERİ ... 15

1.6.1. Doğumda Yaşam Beklentisi ... 16

1.6.2. Okur-yazarlık ve Okullaşma Oranı ... 17

1.6.3. Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya Göre Kişi Başına Düşen Gelir ... 19

1.7. İNSANİ GELİŞME ENDEKSİNİN HESAPLANMASI ... 20

1.8. İNSANİ GELİŞME ENDEKSİNİN GELİŞİMİ ... 24

İKİNCİ BÖLÜM: TÜRKİYE’DEKİ İLLERİN İNSANİ GELİŞMİŞLİK DÜZEYLERİNİN BELİRLENMESİ ... 30

2.1. ARAŞTIRMANIN AMACI ... 30

2.2. ARAŞTIRMANIN SINIRLILIKLARI ... 30

2.3. ARAŞTIRMANIN DEĞİŞKENLERİ ... 31

2.4. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ ... 31

2.4.1. Türkiye’deki İllerin İnsani Gelişme Endeksi Değerlerinin Hesaplanması ... 31

(6)

2.4.2. Kümeleme Analizi ... 34

2.5. ARAŞTIRMANIN BULGULARI... 39

SONUÇ ... 53

(7)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1: İGE’nin Hesaplanmasında Kullanılan Değişkenlerin Maksimum ve

Minimum Değerleri ... 21

Tablo 2: İGE’ye İlişkin Alt Endekslerin Hesaplanmasında Kullanılan Maksimum ve Minimum Değerler ... 27

Tablo 3: 2010 İGE ile Önceki Yıllardaki İGE Arasındaki Farklar ... 28

Tablo 4: Türkiye’nin İller İtibariyle İnsani Gelişme Endeksi Değerleri ... 32

Tablo 5: Marmara Bölgesi’nin İller İtibariyle İnsani Gelişme Endeksi Değerleri... 40

Tablo 6: Doğu Anadolu Bölgesi İller İtibariyle İnsani Gelişme Endeksi ... 42

Tablo 7: Endeks Değerlerinin Bölgesel Ortalamaları ... 44

Tablo 8: Kümeleme Analizi Sonucu Oluşan Kümelere Göre Değişkenlerin Ortalamaları... 50

Tablo 9: Küme Merkezleri Arasındaki Uzaklık ... 50

Tablo 10: Anova Analizi ... 51

Tablo 11: Kümeler Tablosu ... 51

(8)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1: İnsani Gelişme Endeksinin Hesaplanması ... 22

Şekil 2: Marmara Bölgesi’nin İller İtibariyle İnsani Gelişme Endeksi Değerleri ... 41

Şekil 3: Doğu Anadolu Bölgesi’nin İller İtibariyle İnsani Gelişme Endeksi Değerleri ... 43

Şekil 4: Bölgeler İtibariyle Doğumda Yaşam Beklentisi Endeksi ... 45

Şekil 5. Bölgeler İtibariyle Eğitim Endeksi ... 45

Şekil 6. Bölgeler İtibariyle Gelir Endeksi ... 46

Şekil 7. Bölgeler İtibariyle İnsani Gelişme Endeksi ... 47

(9)

KISALTMALAR LİSTESİ

TDK : Türk Dil Kurumu

UNDP : Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı

TÜİK : Türkiye İstatistik Kurumu

GSYİH : Gayri Safi Yurtiçi Hasıla

GSMH : Gayri Safi Milli Hasıla

SGP : Satın Alma Gücü Paritesi

İGE : İnsani Gelişme Endeksi

(10)

GİRİŞ

1990 yılından itibaren resmi bir kavram olarak hayata giren insani gelişme kavramı, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından her yıl yayınlanan İnsani Gelişme Raporları (İGR)’nın çıkış noktasıdır. 1990 yılından günümüze her yıl açıklanan ve UNDP tarafından geliştirilen İnsani Gelişme Endeksi (İGE) değerleri; gelir, sağlık ve eğitim endekslerinden elde edilmekte ve toplumların insani gelişme düzeylerini İnsani Gelişme Raporları ile göstermektedir. Bu raporların yarattığı farkındalıkla toplumlar, eksik yönlerini belirleyip gelişme için çözümler yaratabilmek ve sürdürülebilir kalkınma ve yatırım planlarında çıkış noktasını oluşturabilmektedir. İGE sadece ülke bazında değil aynı ülkenin bölgeleri ve illeri içinde ele alınarak bölgesel stratejiler içinde kullanılabilmektedir. Bu düşünceden yola çıkan çalışmada; Türkiye’deki illerin insani gelişmişlik düzeyleri İGE yardımıyla belirlenmiştir.

Toplum oluşumunun en temel parçası olan bireylerin, daha iyi ve mutlu bir yaşam sürdürebilme hakları vardır. Her bir birey eğitim, sağlık, politik, ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan kendini yansıtmak ve eşit insani yaşam koşullarında yaşamak istemektedir. Mevcut sosyo-ekonomik koşulların iyileştirilmesinde de hem bireylerin kendisine hem de ülke yönetimine görevler düşmektedir. Sistemdeki eksikliklerin belirlenebilmesi için de insani gelişme düzeyi, İGE ile ölçülebilmektedir.

İnsani gelişme; UNDP tarafından 1990 yılında yayınlanan ve insani gelişme konusunu kurumsal açıdan da ele alan İnsani Gelişme Raporu’nda, “bireylerin seçeneklerini genişletme süreci” olarak yer almış, en kritik ve insan hayatında çekirdek bir alana sahip seçeneklerinde; sağlıklı ve uzun bir ömür sürme, eğitimli olma ve makul bir yaşam standardında hayat sürme olduğu açıklanmıştır (UNDP, 1990: 10). İnsani gelişmenin ölçüm aracı olan İGE’nin geliştirilmesinde katkıda bulunan Mahbub ul Haq’da, insani gelişmeyi; “bireylerin yaşam koşullarını iyileştirilmesi ve daha uzun, sağlıklı ve yaratıcı bir yaşam sürmeleri” olarak tanımlamaktadır (Gökoğlan, 2011: 12). İnsani gelişmenin ölçülebilir olması, toplumların ekonomik koşullarının, sosyal imkânlarının, hak ve özgürlüklerinin

(11)

karşılaştırılabilir olmasını sağlamaktadır. Ülkelerin, bölgelerin ve illerin gelişmişlik düzeylerinin sınıflandırılıp, eksik noktalarının belirlenmesine imkân tanımaktadır.

Çalışmanın birinci bölümünde insani gelişmenin temelini oluşturan kalkınma ve gelişme kavramları ele alınmıştır. Bu iki kavram arasındaki benzerlik ve farklar ortaya koyulmuştur.

Çalışmanın ikinci bölümünde de, asıl kavramı olan İnsani Gelişme ve İGE’ye yer verilmiş, endeksin önemi, unsurları ve hesaplanma yöntemleri üzerinde durulmuştur.

Çalışmanın analiz aşamasında ise Türkiye İstatistik Kurumu’nun elektronik veri tabanından elde edilen verilerden yola çıkarak Türkiye’deki illerin insani gelişmişlik düzeylerini belirleyebilmek için illere ait İGE’leri hesaplanmıştır. Yapılan hesaplamalar sonucunda da Türkiye’deki illerin insani gelişmişlik düzeyleri karşılaştırılmış ve illerin bu konuda eksiklikleri belirlenmeye çalışılmıştır.

(12)

BİRİNCİ BÖLÜM: İNSANİ GELİŞME ENDEKSİ

1.1. KALKINMA KAVRAMI

Kalkınma, bir ekonomide halkın değer yargıları, dünya görüşü ile tüketim ve davranış kalıplarındaki değişmeleri içerecek biçimde, toplumsal ve kurumsal yapıda dönüşüme yol açan büyüme olarak tanımlanabilir (http://www.tdk.gov.tr).

Kalkınma kavramı ekonomik açıdan ele alındığında; bireylerin ekonomik şartlarının zamanla nasıl değiştiğini ve bu şartlarını değiştirebilmek için neler yapabildiğini gösteren bir terim olarak görülebilir. Ancak, bireylerin daha sağlıklı ve mutlu bir yaşama olan ihtiyaçları, sadece ekonomik olarak ele alınmamalıdır. Bireylerin karşılaşmış oldukları sıkıntılar, acılar, sağlık ve eğitim problemleri, kültürel etkiler ve sorumluluklar, sosyal hak ve özgürlükler açısından da bireylerin mutluluğu göz önünde bulundurulmalıdır (Gönel, 2010: 5). Bu yaklaşım; kalkınmayı, sadece iktisadi olan kalkınma çerçevesinin dışına, insani kalkınma anlayışına yönlendirmektedir.

Bir başka ifade ile kalkınma; niceliği de dikkate alan; ancak ağırlıklı olarak niteliği öne çıkaran ilerleme ve gelişme durumunu ifade eden bir kavram olarak tanımlanabilir (Ceritli, 2010: 7). İktisat literatüründe kalkınma; bir ekonomide ekonomik yatırımların fazlalaşması ve ekonomik refahın iyiye gitmesinin yanı sıra sosyo-kültürel, politik, apolitik ve çevresel etmenlerin de yapısında olumlu bir gelişmenin yaşanması olarak tanımlanmaktadır (Gümüş, 2005: 17). Kalkınma bireye, birey olduğu için değer vermek ve ona hak ettiği sosyal, siyasal ve kültürel özgürlükleri sunarken beraberinde ekonomik refahı da sağlayabilmeyi içermektedir.

Günümüzde ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin sınıflandırılmasında önemli bir kriter olarak kullanılan kalkınma kavramı, iktisat literatürüne sistematik bir bütünlük içerisinde, II. Dünya Savaşı’ndan sonra girmiştir (Gümüş, 2005: 18). Bu dönemde tarıma dayalı geleneksel toplumlar, büyük ölçüde geride bırakılmış, bir dizi teknolojik yeniliğin, ekonomik alanda artan oranda kullanıldığı sanayi toplumuna geçişle birlikte kendi toplumunun yarattığı üretim sürecine bağlı olarak, dünya

(13)

ekonomisinin sürekli bağımsızlıklarını elde etmesi ile birlikte gelişme gereksinimlerini ortaya çıkararak kalkınma bilincinin oluşmasını ve ülkeler arası gelir farklılıklarının belirgin hale gelmesi kalkınma konusunu ön plana çıkarmıştır (Gümüş, 2005: 18). Savaş sırasında Amerika’nın devletler üzerinde uygulamış olduğu siyasi baskı ve üstünlüğün getirmiş olduğu iyimserlikle birlikte soğuk savaşın devam etmesi, ekonomik kalkınmayı ve sosyo-kültürel açıdan modernleşmeyi toplumların en önemli hedefi durumuna getirmiştir (Keyder, 2004: 9). Kalkınma kavramı göz önünde tutularak ülkeler; gelişmiş, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkeler olarak sınıflandırılmıştır. Ekonomik kalkınma literatürü, gelişmekte olan ülkelerin ekonomik sorunlarına odaklanmış ve gelişmiş ülkelerle, gelişmekte olan ülkeler arasındaki gelişmişlik farklarını vurgulamak için kullanılmıştır. Gelişmekte olan ülkeler için kalkınma, toplumun eğitim ve sağlık düzeyi tarafından belirlenen beşeri sermaye ve tasarrufları tarafından beslenen, fiziki sermaye stoğuna bağlıdır (Dağdemir, 2009: 76-77). Gelişmiş ülkelerde ise ulaşılan kalkınma düzeyinin yeniliklerle korunması ve geliştirilmesi esastır (Gümüş, 2005: 18). Bu nedenle kalkınma konusu öncelikle “bir azgelişmişlik sorunu” olarak algılanmakta ve gelişmekte olan ülkeler için kullanılmaktadır.

Kalkınma sürecinde, az gelişmişlik sorunun temelini oluşturan ve ülkelerin ekonomik analizi açısından önemli olan birtakım özellikleri mevcuttur. Bunlardan bazıları; hızlı nüfus artışı, okur/yazarlık ve okula kayıt yaptırma oranlarının düşük olması, işgücünün yüksek oranda vasıfsız olması, ekonomik açıdan dışa bağımlılığın ileri düzeyde olması, tasarruf ve yatırım oranlarının düşük olması, geleneksel (tarım) ve modern kesimin (sermaye yoğun faaliyetler) bir arada bulunduğu ikili ekonomik yapının varlığı ve gelir dağılımının dengeli olmamasıdır (Gümüş, 2005: 18-19). Belirtilen özelliklerde yapılacak olan iyileştirmeler, gelişmekte olan ülkelerin hedefledikleri gelişmişlik düzeyine ulaşmalarını sağlayabilir. Bir döngü olarak düşünüldüğünde, nüfus artış oranı hızlı olmayan ülkelerde, eğitim ve sağlık imkânlarının kaliteli olarak sağlayabilme olasılığı yüksektir. Eğitilmiş ve sağlıklı bir nesil, vasıflı bir işgücü ve dolayısıyla bilgili ebeveynler anlamı taşımaktadır. Bilgili ebeveyn ise çocuk ölümlerinin azalması, okur-yazarlığın artması ve daha çok nitelikli

(14)

birey anlamına gelmektedir. Bu da istenilen insani kalkınmayı sağlayacak bir sürecin aşamalarıdır.

1.2. GELİŞME KAVRAMI

Gelişme; gelir ve servetin ötesinde, bireylerin yaşam kalitesindeki iyileşme süreci olarak tanımlanabilir. Söz konusu iyileşmede de ekonomik, sosyal, sağlık, eğitim, bilişim, kültürel ve politik yapı ile ifade özgürlükleri birlikte orantılı olarak gerçekleşeceklerdir.

Başka bir ifadeyle gelişme; bireylerin yaşamları boyunca karşılaşacakları fırsatların ve algı düzeylerinin arttırılmasını sağlayarak, yaşamlarını daha değerli hissederek geçirmelerini ve temel insani haklarını kullanmayı sürdürebilmelerine imkân sağlayan bir süreç olarak tanımlanabilir (Uygur ve Yıldırım, 2011: 31). İktisadi gelişme, bireylerin memnuniyetini ve huzurunu artırma gücüne sahip olmakla birlikte bireyleri bazen mutlu etmeye yeterli değildir. Çünkü bireylerin gelir düzeylerindeki artış, karşılaşabilecekleri bazı sosyal sorunları çözememektedir (Doğan ve Tatlı, 2014: 100). Sosyo-kültürel ve iktisadi yönleri ile ayrılmaz bir bütün olan gelişmenin iktisadı tarafı; gelir artışı, sosyo-kültürel yönleri ise yaşam koşulları ile ilgilidir (Albayrak, 2005: 155). Kısacası gelişme; huzur, güven, refah ve eşitlik kavramlarını toplumsal olarak içinde barındırırken ekonomik büyümeyi de beraberinde getirmektedir. Bu kapsamda eşitlik, önemli bir etkendir. Bireylerin eşitliği kavramı, bireylerin yetenek, zeka, güzellik gibi kavramlarının aksine diğer temel ihtiyaçlarının ve ampirik gerçeklerin üzerinde durmaktadır (Hicks, 1997: 1284) aksi durumda ise eşitlikten ve dolayısıyla gelişmeden bahsedilemeyecektir.

Gelişme kavramı, sosyo-ekonomik etmenlerin arasında bir bağ olduğunu göstermektedir. Gelişme kavramı anlam olarak hem maddi hem de manevi faktörleri birlikte içermektedir (Albayrak, 2005: 20). Gelişmenin görünümünde üç eşit öneme sahip durum söz konusudur. Bunlardan ilki; ekonomik göstergelerdir ve imalat sanayi, tarım ve hayvancılık, dış ticaret, enerji, konut, altyapı ve diğer refah göstergeleri içine almaktadır. İkinci durum; sosyal göstergeler başlığı altında demografik, eğitim, istihdam ve sağlıkla ilgili göstergelerini içine almaktadır. Sosyal,

(15)

kültürel, politik kurumlar, ekonomik sistemler ve enstitülerin yapılması ile birlikte insanların kendine güveninin artması aynı şekilde insana verilen değerin artması amaçlanmaktadır. Son durum ise coğrafi durum göstergeleri olarak bir ülkenin veya yörenin coğrafi konumu, denizlere olan mesafesi, iklim şartları, bitki örtüsü, arazisinin rölyefi ve yapısı, topraklarının kalitesi, yer altı ve yer üstü doğal kaynakları ve zenginlikleri gibi tamamen doğaya atfedilebilecek olanaklar ve özellikleri içermektedir (Albayrak, 2005: 25). Gelişme için önemli olan bu üç durumdan da anlaşılacağı gibi gelişmeyi tek bir açıdan gerçekleştirebilmek mümkün değildir. Bütün durumlarıyla birlikte yaşanan bir gelişme, kalkınmışlığın bir göstergesi olarak kabul edilmektedir.

Gelişme ile ilgili yapılan araştırmaların merkezine bu unsurlarla birlikte “insan kavramı” da koyulmuştur. Benzeri araştırmaları yapan UNDP, yaptığı çalışmalar ile ulusal ve uluslar arası düzeyde, bireylerin onurlu, kadın ve erkeklerin eşit sosyal ve siyasal haklara sahip olduğu, insan hakları ve saygının yaygınlaştığı insani gelişmeyi hedeflemektedir (Doğan ve Tatlı, 2014: 100-101). UNDP’nin hazırlamış olduğu raporlarda; gelişme göstergeleri ile eğitim hedefleri bağlantılıdır. Bu hedefler sırasıyla; eğitim kalitesini her seviyede iyileştirmek, eğitimin hem niteliğini hem de niceliğini arttırmak, herkese eşit eğitim imkânı fırsatları sunabilmek, erken yaşta eğitime odaklanmak, eğitim sektörüne kamu yatırımlarının eşit biçimde dağılmasını sağlamak, sosyoekonomik düzeyleri farklı olan çocukların okul öncesi eğitime ulaşmalarını sağlamaktır (UNDP Türkiye, 2008: 5).

Eğitim; bireylerin başarılarını, özgürlüklerini ve kapasitelerini arttıran en etkili araçlardan biridir. Eğitimle birlikte çocukların sosyal yaşama aktif katılımı teşvik edilmektedir. Çünkü sosyal yaşamında aktif olan bir birey, yurttaşlık haklarının ve sorumluluklarının bilincinde olur ve yüksek ihtimalle yetişkin olduğunda demokratik sistemi destekleyerek kendi çevresinin ve toplumunun gelişmesine aktif olarak katkı sağlayacaktır (UNDP Türkiye, 2008: 77).

Eğitimle birlikte başlayan gelişme için genç bireylerin teknik vasıflarının arttırılması da gerekmektedir. Eğitim ve öğrenim hayatı biten genç bireyler, dış çevreden destek almaya ihtiyaç duyarlar. Genç bireylerin eğitim hayatından çalışma

(16)

hayatına geçiş sorunları gençliğin gelişmesi hedeflerinin önemli bir bölümünü oluşturmalıdır. Genç bireylerin işsizlik sorunu, olumsuz çalışma koşulları, düşük maaş ile mücadele edilmesi ve işin niteliği istihdam kadar önemlidir (UNDP Türkiye, 2008: 12). Doğru istihdam da başarmayı ve gelişmeyi isteyen bir neslin yetişmesine olanak tanımaktadır.

Tüm bunları göz önüne alındığında gelişme kısaca; ekonomi, çevre ve sosyal eşitlik arasındaki denge olarak tanımlanabilir. Fakat bireye verilen önemin düzeyini gösteren çalışmaların olması aslında hala bir yerlerde bir şeylerin eksik olduğunun göstergesidir. Gelişme insanlık için varılması gereken bir sonuç olmaktan çıktığında ancak o zaman gerçek gelişmeden söz edilebilecektir.

1.3. KALKINMA VE GELİŞME İLİŞKİSİ

Küreselleşme sonucu gelişme ve kalkınma kavramlarının önemi daha da artmıştır. Kalkınma, birey endeksli olarak ele alındığında bireylerin seçeneklerinde bir genişleme süreci olarak tanımlanabilir. Bu seçeneklerin en önemlileri, sağlıklı ve uzun bir ömür sürmek, eğitimli olmak ve istenen hayat koşullarına sahip olmaktır. Ayrıca bu seçeneklere siyasal özgürlükler, garanti altına alınmış insan hakları ve kendine güven kaynakları da dahil edilebilir. Kalkınma, birey eksenli olarak tanımlandığında, kavramın merkezine bireyin kendisi koyulmaktadır. Kalkınmanın asıl amacı; bireylerin daha sağlıklı, uzun ve yaratıcı bir ömür sürdürebilmeleri için gerekli olan çevrenin oluşturulmasıdır (Balcı, 2007: 18).

Gelişme ise ülkenin ekonomik ve sosyo-kültürel yapısındaki ilerlemeleri kapsamaktadır. Gelişme için yatırımlardaki artış, eğitim düzeyinin yükselmesinin yanında, sosyoekonomik sistemin de geliştirilmesi gerekmektedir. Coğrafi bir birimin tüm ihtiyaçlarının karşılanabilmesi, o birimdeki üretim olanaklarına ve sosyal kurumlarına bağlıdır. Sosyal yapıdaki iyileşme, bireyler arasındaki gelir dağılımı farklarını en aza indirmektedir (Albayrak, 2005: 21-22). Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda kalkınma ve gelişme sürecinin paralel ilerlemesi ve birbirinden ayrı düşünülmemesi gerekmektedir.

(17)

Kalkınma kavramının açıklanmasında üzerinde durulması gereken diğer bir kavram, “gelişme” olup sorun; kalkınma ile gelişme kavramları arasındaki farklılığın belirlenmesidir. Kalkınma ekonomisi literatürün de gelişme ve kalkınma kavramlarının genellikle aynı anlamda kullanıldığı görülmektedir. Ancak, gelişme kavramı kalkınmayı da içeren daha geniş kapsama sahiptir. Sosyo-ekonomik gelişme; büyüme ile birlikte ekonomide meydana gelen tüm nicel ve nitel yapısal değişimleri ifade etmekte; kalkınma, büyüme ile birlikte nicel ve nitel yapısal değişimleri kapsamaktadır. Ancak kalkınma kavramı çoğunlukla gelişmekte olan ülkeler ve bölgeler için kullanılmaktadır. Gelişme süreci açısından konu değerlendirildiğinde ise gelişme kavramı, gelişmiş, az gelişmiş her ülke veya bölge için söz konusu olmakta ve bu ülkelerdeki büyüme ile birlikte nicel ve nitel yapısal değişimleri içermektedir. Gelişme, büyüme ve kalkınma kavramlarından daha kapsamlı olarak uluslararası bir boyut içermektedir. Gelişme kavramının uluslararası veya bölge-üstü kalkınma anlamına geldiği söylenebilir. Kalkınma, ulusal politikalara, gelişme ise ulusal, bölgesel ve uluslar arası politikalara bağlı bir olgu olarak şekillenmektedir (Koyuncu, 2006: 3-4).

İnsani gelişme kavramı, gayri safi yurtiçi hasıla ile kişi başına düşen gelir oranının dışına çıkarak, bireylerin özgürlük, kişilik ve temel insani gereksinimlerine ulaşmayı hedefleyen, kalkınma kavramında insanın önemine dikkat çekmeye çalışmaktadır (Doğan ve Tatlı, 2014: 100).

Kalkınmanın asıl amacı, bireylerin seçeneklerini ve fırsatlarını çeşitlendirerek daha fazla imkâna ulaşmasını sağlamaktır. Bireylerin karşılaşacabileceği tercihlerin fazlalığı ile tanımlanan insani gelişme, kalkınma kavramının merkezine bireyi koyarak bireylerin yaşam standartlarının iyileştirilmesine odaklanmaktadır. 1990 yılında, İGR’de insani kalkınma şu şekilde tanımlamıştır:

“İnsani gelişme, bireylerin seçeneklerini artırma sürecidir. Bu seçeneklerden en önemli olanları; uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmek, eğitilmiş olmak ve iyi bir yaşam standardına sahip olabilmektir. İlave seçenekler, siyasal özgürlük, koruma

(18)

altındaki insan hakları ve Smith’in toplumda “diğerlerine utanmadan karışabilme yeteneği” olarak açıkladığı özsaygıyı içerir” (UNDP, 1990: 10).

UNDP’nin 1990 yılında yapmış olduğu tanım; insani gelişme kavramının, iktisadi kalkınmanın ilerisine giden bir içeriği olduğunu göstermektedir. Toplumların yaşam koşullarının, çağdaş dünyanın yaşam düzeylerine erişmesini amaç edinen insani gelişme kavramı; bireylerin önlerindeki fırsatların zenginleştirilmesine ve kapasitelerin artırılması yoluyla hayatlarını değer verdikleri biçimde yaşayabilmesini ve temel insan haklarını kullanabilmesine olanak sağlayan süreç olarak tanımlanmaktadır (Uygur ve Yıldırım, 2011: 31).

İGE; bireylerin kişisel, sosyal, toplumsal, iktisadi ve politik gelişme olanaklarına erişimini kalkınma için ön koşullar olarak belirlemektedir. Bireylerin sağlıklı ve uzun bir ömür sürdürebilmeleri için yaşadıkları ülkelerde toplumsal alana çıkabilmelerinin yolu; asgari bir maaşın yanı sıra, eğitime ve sağlığa sahip olabilmelerine bağlıdır. Diğer bir ifade ile bireyin gelişmesi, yalnızca ulusal iktisadi büyüme ile mümkün değildir. Önemli olan, ulusal iktisadi varlığın, bireyler için gerekli gelişme olanakları yaratıp yaratmadığı sorusudur (Karabulut ve diğerleri, 2006: 2). Bu yüzden de gelir artışı tek başına insani gelişmişlik açısından yeterli olmayan bir etkendir. Kalkınmanın ve gelişmenin merkezine bireyi koyarak bireylerin kabul edilebilir bir yaşam kalitesine erişmeleri sağlanabilir.

Gelişmenin odağına bireyin yerleştirilmesinin ardından, insan yaşamının en önemli boyutları olan sağlık, eğitim ve gelir ile ilgili göstergelerin bileşimi ile elde edilen İGE, bireylerin yaşam kalitesini ölçmek için kullanılan oldukça geçerli bir ölçüm aracıdır (Gürsoy, 2005: 49). Böylelikle ülkeler, bölgeler ve iller arasındaki gelişme farklılıkları daha bilimsel bir yöntemle değerlendirilebilecektir.

Mantıksal açıdan, daha fazla özgürlük ve kapasite, iktisadi performansı arttırır, böylece insani gelişme, büyümeye önemli bir etki sağlar. Benzer şekilde; daha fazla gelir, hane halkı ve devletin tercih ve kapasitelerinin sınırlarını genişletir, böylece büyüme, insani gelişmeyi arttırmış olur (Uğur, 2011: 37).

(19)

Avcı (2009), yaptığı çalışmada ekonomik büyüme ve insani gelişme arasında var olduğuna inanılan ilişkiyi kuran mekanizmalardan gelir dağılımı ve beşeri sermaye yatırımlarının birbirleri üzerindeki etkileri üzerinde durmuştur. Yoksulluk, insani gelişme kalemlerine yapılabilecek harcamaların kısıtlı olmasına sebep olduğundan, gelir dağılımının iyileştirilmesi ve yoksulluğun azaltılması için yapılan çalışmalar yetersiz gelir sebebiyle alınamayan eğitim, sağlık gibi hizmetlerin alınmasını sağlamakta ve ekonomik büyüme için birer yatırım niteliği taşımaktadır. Çalışmada; büyüme teorilerinde gelinen son noktada, içsel büyüme teorileri ekonomik büyümenin ve gelişmenin önemli bir kaynağı olarak beşeri sermaye yatırımlarını işaret ettiği belirlenmiştir.

1.4. İNSANİ GELİŞME ENDEKSİ

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra sosyal içerikler eklenene kadar kalkınma kavramı, sadece iktisadi değerler ile açıklanmış ve genellikle iktisatçılar gelir ve üretim büyümesi üzerinde durmuşlardır. Dolayısıyla ekonomik büyüme, ülkeler için kalkınma düzeylerinin belirlenmesinde temel bir gösterge olarak kabul edilmiştir. Bu durum, kişi başına gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH), göreli ekonomik performansın, karşılaştırılabilir ve güvenilebilir bir hesaplama sağladığı hatta eğitim, sağlık, yaşam standartları ve kültürel yapı gibi kalkınmanın sosyal unsurlarını da içinde barındıran bir gösterge özelliği taşıdığı anlamına gelmiştir. Ancak, 1980’li yıllardan sonra bazı iktisatçılar kalkınma kavramının hesaplanmasında kullanılan GSYİH’nin içeriğinde yer aldığını düşündükleri eksiklikleri ileri sürmüşler, GSYİH’nin beslenme, okur/yazarlık, temel hak ve özgürlükler, ekonomik dağılım, bireysel ve toplumsal güvenlik konuları bakımından yetersiz olduğuna dikkat çekmişlerdir. Bu eksikliklerin ortaya koyulmasıyla son yıllarda kalkınmanın sosyal yönleriyle birlikte anlaşılabilmesi için gelir dışında birçok sosyal göstergeye yer verilmesi gerektiğini ileri süren fikirler ve bunların hesaplanması için teknikler geliştirilmiştir (Tüylüoğlu ve Karalı, 2005: 54-55). Geliştirilen endekslerde, gelirin yanında bireyin sosyal hayatını temsil eden değişkenler ele alınmaya başlanmıştır. Bireylerin sağlıklı bir ömür sürdürmesi fikrini barındıran kalkınma kavramı

(20)

hakkında, bu yeni sosyal göstergelerle birlikte iyi bir yaşamın standartlarının ölçülmesi için gerekli yeni araştırmalar yapılmaya başlanmıştır.

Günümüze kadar şekil değiştirerek gelen ve anlamca zenginleşen gelişme kavramı, bu zaman içinde kalkınma kavramı gibi insan ve çevre faktörlerini de içine alan bir kavram haline gelmiştir. Günümüzde ise ekonomik ve sosyal göstergeler, yoksulluk ölçüm ve gelir dağılımı yöntemleri, yoksulluğun ortaya koyulmasında yeterli olmamakta ve bunun dışında farklı ölçülere ihtiyaç duyulmaktadır. Son yıllarda bu konu üzerinde durulan ve giderek kullanımı yaygınlaşan kavram ise insani gelişme kavramıdır (Tomruk, 2006: 87). İnsani gelişme kavramı, 1990’lı yıllarda, gelişmişlik düzeyinin belirlenmesinde farklı değerlendirilmelere gidilmesi ile gelişmiş ülke olmanın boyutlarının ve ölçütlerinin değişmesi sonucu ortaya koyulmuştur. İnsani gelişme, iktisadi kalkınma kavramının yapısına göre toplumların yaşam standartlarının geliştirilmesini dikkate almaktadır. Gelirin yanında, bireylerin huzurlu ve mutlu, yaşam kalitesini, iyi bir eğitim sürecini, uzun ve sağlıklı bir ömür sürmesini hedef alması ile çok yönlü bir kavram haline gelen insani gelişme, bireylerin her alanda yaratıcılığını kullanmasına olanak veren bir ortamı da güvence altına almaktadır (Avcı, 2009: 63). Bu koşulları göz önünde bulunduran UNDP, gelişme kavramının, büyümenin miktarı ile değil, büyümenin şekli ile dikkate alınması gereği ile İGE’yi geliştirmiştir (Avcı, 2009: 65). Birleşmiş Milletler tarafından oluşturulan İGE, 1990 yılından günümüze “İnsani Gelişme Raporu” adıyla yayınladıkları yıllık araştırmayı bize sunmaktadır. İGR’de, yer alan İGE, uzun bir ömür sürmek, bilgi sahibi olmak ve onurlu bir yaşam standardına sahip olmak gibi en temel insani özelliklerdeki kazanımları yansıtmaktadır (Türkoğlu, 2009: 1). İnsani gelişme endeksi, refah için ekonomik seçenekten farklı bir boyutu ele almakta ve her biri sosyo-ekonomik hayatın üç önemli alanını kapsayacak şekilde oluşturulmaktadır. Bu üç alan; gelir, eğitim ve sağlıktır (Hicks, 1997: 1285). Bu etkenler göz önüne alındığında İGE, kavramının sadece parasal bir içeriğe dayandırılması engellenmiş (Tomruk, 2006: 10) ve bireyler, sosyo-ekonomik hayatıyla değerlendirmeye alınmıştır.

(21)

İGE günümüzde, yaygın olarak akademik çalışmalarda, medyada ve ülkeler arasındaki insani gelişme ilerlemesinin ölçülmesi ve karşılaştırılması amacıyla kullanılmaktadır (Grimm ve diğerleri, 2008:2527). 1990 yılından beri İGE, Birleşmiş Milletler Gelişme Programı İnsani Gelişme Rapor Ofisi (United Nations Development Programme Human Development Report Office ) tarafından her yıl yayınlanmaktadır. İGE, milli gelir dışında bireylerin refah düzeyini gösteren bir tanımı içermektedir. İGE; insani gelişmeyi, üç boyutu birleştirerek ölçmeyi sağlamaktadır. Bu boyutlar, sağlıklı ve uzun ömür (yaşam ömrü ile ölçülür), eğitimli olmak (yetişkin okur-yazarlığı ve ilk, orta ve liseye kayıt) ve saygın/iyi hayat koşullarına sahip olmaktır (satın alma gücü paritesi ve kişi başına düşen gelirle ölçülür). Endeks; insani gelişmenin kesin ve doğru ölçümünü yapamadığı ve bazı sosyal değerleri içeremediği gibi temel insan hak ve özgürlükleri ve politik serbestliği ölçüsünü de gösteremez. Fakat gelir ile iyi bir yaşamın ve insani gelişme kavramının karmaşık ilişkisi hakkında bilgi vermektedir.

İGE, en önemli insani değerlerin ortalama bir ölçümü ve aynı zamanda üç temel boyut üzerinde duran insani kalkınma kavramının özet bir ölçümüdür. İnsani kalkınma kavramında yer alan bu üç temel boyut; UNDP’nin 2005 yılında yayınladığı İnsani Gelişme Raporu (İGR)’da şu şekilde tanımlanmaktadır (Tüylüoğlu ve Karalı, 2005: 57):

 Doğumda yaşam beklentisi olarak ölçülen sağlıklı ve uzun bir ömür,

 Yetişkin okur/yazar oranı ve okula kayıt oranı olarak ölçülen bilgi,

 Satın alma gücü paritesine (SGP) göre hesaplanan kişi başına GSYİH olarak ölçülen arzulanan bir yaşam standardıdır.

İnsani gelişme endeksinin hesaplanmasında kullanılan değişkenlere ait veriler, ülkelerin yapmış oldukları anket çalışmaları ile elde edilmektedir. 1990’lı yılların başından bu yana, tüm gelişmiş ülkelerde iki tür anket yapılmaktadır. İlk olarak, yaşam standardını ölçme araştırması (living standard measurement surveys) ya da daha küçük bir benzeri olan öncelikli araştırmasıdır (priority surveys) (Grimm ve diğerleri, 2008: 2529). Bazı ülkelerde bu iki anketin hiçbiri uygulanmamakta ancak benzer şekilde kullanılan anketler uygulanmaktadır. Bu araştırmalar, hane

(22)

halkı bireylerinin, eğitim, okula kayıt olma durumları, hane halkı gelir ve giderleri ile ilgili verileri sağlamaktadır. Bu araştırmaya kısaca, “hanehalkı gelir anketi” denilmektedir. İkinci anket ise nüfus ve sağlık araştırmalarıdır. Bu araştırmalar, Macro International Inc. (genellikle Amerika Uluslararası Kalkınma Ajansının finanse ettiği yerel makamlarla işbirliğinde) tarafından sağlık, doğurganlık ve çocuk ölümleri hakkında bilgi vermek amacıyla yapılmaktadır. 1988’den bu yana (ikinci tur Nüfus ve Sağlık Araştırması) ulusal ve bölgesel düzeyde hanehalkını ve anneleriyle yaşayan 15 ile 49 yaş arası tüm çocukları temsilen yapılmaktadır (genellikle bu çocukların %90’ı için geçerli). Bu nedenle; hane halkı gelir anketi, GSYİH ve eğitim endekslerini ve nüfus ve sağlık araştırması anketi de yaşam beklentisi endeksini hesaplamak için kullanılmaktadır. Değişkenler sınıflandırıldığında hane halkı geliri, yaşam beklentisi ve eğitim verilerinin farklı zamanlara ait değerleri elde edilmektedir (Grimm ve diğerleri, 2008: 2538-2539).

İnsani gelişme endeksinin hesaplanmasında bazı veri eksiklikleri ya da verilerin en son elde edildiği tarih ile ilgili sorunlar yaşanabilmektedir. Verilerde, eksikliğin ya da gerçeği yansıtmama sorunu, sanayileşmiş bazı ülkelerde eğitim ve temel sağlık hizmetlerinin ücretsiz olması ya da sağlık ve eğitimin çok pahalı olması ile ilgilidir. Çok yoksul ülkeler için insani gelişme endeksini kesin tahmin etmek mümkün değildir. Fakir ülkelerde bir yandan verilerin genel kalitesindeki düşüklük bir yandan da yaşam beklentisi ile ilgili güvenilir bir tahminde bulunmanın zorluğu, endeksin tahmin edilmesine engel olmaktadır (Grimm ve diğerleri, 2008: 2538).

1.5. İNSANİ GELİŞME ENDEKSİNİN ÖNEMİ

Nobel Ekonomi ödülünün 1998 yılı sahibi olan Sen, yapabilirlik yaklaşımı ile yoksulluk ve kalkınma anlayışlarına yeni bir bakış açısı getirmiştir (Gürses, 2009: 341). Sen’in geliştirmiş olduğu kapasite yaklaşımı, son yıllarda yoksulluk, eşitsizlik ve genel olarak insanı gelişim konuları ele alınırken standart, iktisadi çerçevelere bir alternatif olarak görülmeye başlanmıştır (Sam, 2008: 63). İnsani gelişme kavramının felsefi alt yapısını oluşturan ve geliştirilmesinde de çok büyük katkıları olan Hintli bilim insani Sen, klasik kalkınma kuramlarının insanoğlunu bir üretim aracı olarak gören yaklaşımını ve ekonomik büyümenin başarılı bir kalkınma olarak görülmesini

(23)

reddetmiş ve insanoğlunun sağlıklı ve refah içerisinde yaşaması için kalkınmada amaç olarak ele alınması gerektiğini işaret etmiştir (Gökoğlan, 2011: 10).

Sen, “insani gelişme, bir insanı değer verdiği bazı şeyleri yapma veya olma yeteneğine sahip kılan bir alan açar” (UNDP Türkiye, 2008: 12) diyerek bireylerin yaşamı için insani gelişmenin ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir.

İGE, bireylerin hak ettikleri onurlu yaşam standardına ulaşmaları yolunda karşılaştıkları zorlukları ve bu zorlukların incelenmesine olanak sunmaktadır. Bireylerin doğdukları andan ölümlerine kadar yaşadıkları sosyal, siyasal ve ekonomik sorunları işaret etmekte ve çözüm yolu bulunması gereken noktalar için uyarmaktadır. Bu yüzden İGE, toplumlar için gelişme konusunda önemli bir farkındalık mekanizması ve eksiklerin saptanarak düzeltilmesi için gerekli bir araçtır.

Bir farkındalık mekanizması olarak İGE, insan gelişmesindeki en basit kazanımları ya da kayıpları yansıtmaktadır. Gelişme sürecinde yaşanan en büyük engelin bilgiye ulaşmak ve onu doğru bir şekilde kullanamamak olduğunu göstermektedir. Eğitim, sağlık ve ekonomi değişkenlerine bağlı birçok konudaki eksikliklere ve eşitsizliklere değinmekte, bu eksiklikler ve eşitsizlikler aynı ülke içinde bölgeler, iller, gelir grupları, bilgi, cinsiyet, yaş grupları ile kır-kent yerleşimi arasında ve hatta hane halkı içinde bile gözlemlenebilmektedir (UNDP Türkiye, 2001: 3).

İGE, toplumların eksikliklerini işaret ettiğinde amacı, İGE’yi matematiksel olarak iyileştirmek değildir. İnsani gelişme, okur-yazarlık ve okullaşma oranından çok bilgi üzerinde durmaktadır. Doğumda yaşam beklentisini arttırmak için anne ve çocuk sağlığı, çevre, güvenli su kaynakları, gelir, eğitim ve pek çok diğer konuyu hedefleyen politikaları benimsemektedir (UNDP Türkiye, 2001: 14). Bu politikalar aracılığıyla İGE, yoksulluğun ve açlığın engellenmesine, okur-yazar oranının artmasına, cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılmasına, çocuk ölüm oranlarının azaltılmasına, sağlık hizmetlerinin geliştirilmesine, kalkınma-gelişme ve küreselleşme ilişkisinin önemine dikkat çekmektedir.

(24)

Bireylerin yaşamlarındaki sorunları göstermek dışında İGE, bireylerin gelir düzeylerine, bilgi ve yaşam sürelerine eşit ağırlık veren istatistiksel bir endekstir. Bu endeks, bir ülke, bir bölge ya da ilde yaşayan bireylerin refah düzeylerini ölçmeyi amaçlayan istatistiksel bir araçtır (UNDP Türkiye, 2001: 1). Uluslararası alanda ülkelerin birbirleriyle karşılaştırılmasını sağlayan bir değerdir. Bu karşılaştırmalar sonucunda ülke çapında, bölgesel ya da il bazında yapılabilecek gelişme politikalarının çıkış noktası olarak ele alınmalıdır. Ülkeler, ancak bu şekilde yüksek gelişme düzeyine geçiş süreçlerini hızlandırılabilirler.

1.6. İNSANİ GELİŞME ENDEKSİNİN BİLEŞENLERİ

İnsani gelişme endeksi, çok kullanılan bir yöntem olmasına rağmen değişkenlerinin sadeliği nedeniyle eleştirilmektedir. İlk olarak, bireyin refahını ilgilendiren insan hakları, güvenlik ve siyasi katılım gibi bazı konularını ihmal etmektedir. İkinci olarak, üç boyutlu endeks arasındaki ikame olanakları rakamlarla telafi edilebilmektedir. Örneğin, yaşam beklentisinde bir düşüş bulan bazı araştırmacıların bunun ikamesi olarak yüksek GSYİH ile telafi edebildiğini bulunmuştur. Ayrıca, İGE’nin üç bileşenine keyfi bir ağırlık yöntemi kullanılarak belirlediği eleştirisini getirilmiştir. Son olarak İGE, sadece ortalama başarıları ele aldığında ve ülke içindeki insan gelişimini dikkate almadığı için sık sık eleştirilmektedir (Grimm ve diğerleri, 2008: 2527).

Fakat insani gelişme kavramı, benzeri amaçla oluşturulan bir endeksten veya göstergelerden daha ayrıntılı ve sınırsız bir yapıya sahiptir. İGE’nin sadece üç gösterge üzerinde durmasının nedeni, bir bireyin hayatı için önemli olan temel kapasitelerin başarılmasının diğer fırsatlara da olanak tanıması gerçeğidir. (Tüylüoğlu ve Karalı, 2005: 59).

İnsani gelişmenin sağlanabilmesi için duyarlı önlemler alınırken, İGE’nin hesaplanabilmesi için sınırlı veri kullanılabilirliği analizin yapılmasını kısıtlamaktadır. Hane halkı gelir anketleri yaygın olarak yapıldığından dolayı gelir dağılımı hakkında bilgi sağlamak kolaylaşmaktadır. Fakat yaşam beklentisi, eğitim başarıları ve okuma-yazma eşitsizlikleri ile ilgili verileri elde etmek çok daha zordur

(25)

(Grimm ve diğerleri, 2008: 2528). Elde edilen veriler aracılığıyla İGE’nin hesaplanabilmesi için gerekli olan değişkenler; doğumda yaşam beklentisi, okur-yazarlık ve okullaşma oranı ve satın alma gücü paritesine göre kişi başına düşen gelirdir. Bu değişkenler sırasıyla açıklanacaktır.

1.6.1. Doğumda Yaşam Beklentisi

Doğumda beklenen yaşam süresi, yeni doğmuş bir bireyin hayatı boyunca belirli bir dönemdeki yaşa özel ölümlülük hızlarına maruz kalması durumunda yaşaması beklenen ortalama yıl sayısıdır. Doğumda beklenen yaşam süresinin hesaplanması için, belirli bir takvim yılına ait, yaşa özel ölüm sayılarının bilinmesine ihtiyaç duyulur. Buradan hesaplanan yaşa özel ölüm hızlarından faydalanarak doğuşta beklenen yaşam süresinin hesaplanması için yaşam tablosu oluşturmaya yönelik gerekli birçok işlem yapılır (Hoşgör ve Tansal, 2010: 20). Sağlık-uzun ömürlü yaşam değişkeni, doğumda yaşam beklentisi, bir ülkedeki bireylerin ne kadar sağlıklı ve uzun bir hayat yaşayabileceklerini göstermektedir.

Endeksteki ilk unsur olan yaşam beklentisinin önemi sağlıklı, düzenli ve yeterli beslenme gibi doğrudan ve dolaylı faydalarının yüksek olmasından kaynaklanmaktadır. Yaşam beklentisi, toplumu oluşturan her sınıf, cinsiyet ve kategoriler için ölçülebilmekte ve toplumun bu konudaki durumu hakkına bilgi vermektedir. Bununla birlikte yaşam beklentisi ile ilgili elde edilebilir verilerin niteliği, çoğunlukla iyi değildir ve bu durum İGE’yi kullanırken ve yorumlarken ciddi sorunlara neden olabilmektedir (Tüylüoğlu ve Karalı, 2005: 57). Yaşam süresi sağlıkla yakından ilişkilidir. İlaç, doktorlar ve hastaneler sağlık açısından önemli unsurlardır. Ayrıca, gıda ve çevre de en az bu unsurlar kadar önemlidir. Ayrıca annenin sağlık bilgisi düzeyinin uzun yaşam süresi için en önemli koşullardan biri olduğu giderek daha fazla ortaya çıkmaktadır (Türkoğlu, 2009: 5).

Yaşam beklentisi, bir bütün olarak bir nüfusun sağlık düzeyinin göstergesidir ve ortalama ve yüksek yaşam beklentileri olan toplumlarda yaşayan kişiler, daha sağlıklı olma eğilimindedirler. Aslında uzun ömürleri gösteren değerlerin doğrudan bir ömürdeki sağlık kalitesi ile bağlantısı yoktur. Bazı

(26)

beklenmedik ölümlerden önce kötü sağlıkla 80 yıl yaşamak ya da mükemmel sağlıkla 20 yıl veya daha az yaşamak mümkündür (Hicks, 1997: 1285).

Uzun ve sağlıklı bir yaşam için sağlıklı beslenmenin önemi büyüktür. Glewwe ve Jacoby (1995) çalışmalarında; çocukların, yetersiz beslenmelerinin yaşamı boyunca refah düzeyini nasıl etkileyeceğini ele almış ve özellikle düşük gelirli ülkelerdeki yetersiz beslenmenin, okul çağı gelmiş çocukların kayıtlarının gecikmesinde ve okula başlama yaşının yükselmesinde önemli bir etken olduğu sonucuna varmışlardır. Bu süreçteki gecikmeyle birlikte sağlık ve beslenme olanakları yetersiz olan çocukların hayatları boyunca refah düzeylerinin olumsuz etkileyeceğini belirtmişlerdir.

1.6.2. Okur-yazarlık ve Okullaşma Oranı

İnsani gelişmede yaşam beklentisinden sonra gelen temel unsur, bilgidir. Bilgi düzeyinin belirlenebilmesindeki ölçüler; okur-yazarlık ve okullaşma oranıdır. yazarlık; bireyin öğrenme ve bilgiyi inşa etmesindeki ilk adımdır. Okur-yazarlık göstergeleri, modern toplumda üretken bir yaşam için son derece önemli olan kaliteli eğitime erişmenin kaba bir yansımasıdır. Bu yüzden okur-yazarlık göstergeleri insani kalkınmayı ölçen her yöntemin zorunlu unsurudur. Çoğu ülkede okur-yazarlık anlayışı farklı ele alınmaktadır. Okula kayıt olma düzeyini gösteren veriler, uluslar arası düzeyde değildir. Bundan dolayı da ülkeler arasında ya da ülke içinde karşılaştırma yapılırken sorunlar yaşanmaktadır. Çünkü ulusların eğitim kaliteleri, okula devam etme süreleri ve öğretim süreleri gibi etmenler, ülkeler arasında ve ülkelerin bölgeleri ile illeri arasında dikkat çekecek oranda farklılık gösterebilmektedir. Bundan dolayı da endeksler yorumlanırken bu farklılıklar zorluk yaratmaktadır (Tüylüoğlu ve Karalı, 2005: 58).

Eğitim düzeyi, kişisel hak ve özgürlükler ve sağlık ile tüm insani kalkınma anlayışının merkezine koyulan refah olgusunun en temel şartlarından biridir. Eğitim endeksi, insani gelişmenin temellerinin kurulduğu önemli değişkenlerden biridir. Yetişkin okur-yazarlık oranı ve okullaşma oranı olmak üzere iki değişken ile ölçülmektedir. Endekste yer alan okullaşma oranı, belli bir eğitim düzeyinde, yaşı

(27)

dikkate almaksızın okula kayıt olan öğrencilerin o düzeydeki resmi okul yaşındaki nüfusa oranıdır. Birleşik ilk, orta ve yüksek kayıt oranları, bu okullara kayıt yaptırmış öğrencilerin söz konusu düzeylerdeki resmi okul yaşında bulunan nüfusa oranını göstermektedir (Türkoğlu, 2009: 5-6). Eğitim endeksinin hesaplanması için hane halkı gelir endeksi tarafından sağlanan okuma-yazma oranı ve okullaşma oranı ile ilgili bilgiler kullanılmaktadır (Grimm ve diğerleri, 2008: 2531).

Yetişkin okur-yazarlığı, yetişkinlerin mevcut eğitimlerinin minimum düzeyde ne oranda olduğunu belirten (eğitim okuldan ya da okul dışı alınsın) bir stok kavramıdır. Okullaşma oranı ise nüfusun yüzde kaçının okulda olduğunu gösteren, teknik akış kavramıdır. Bu iki ölçüt birlikte, eğitim boyutunu genişletmek için önemli olan etkenleri göstermektedir. Okul; yaşanmış hayatta, ulaşılan bilginin ve toplumsal katılımın bir parçasıdır. Aynı zamanda toplumsal bakışı ve mesleki seçimi de oluşturmaktadır (Hicks, 1997: 1285).

Ünal (1996), genel olarak eğitim talebini etkileyen etkenleri şu şekilde belirlemiştir:

1. Kişisel etkenler (yaş, biyolojik özellikler, bilişsel yetenekler, ilgiler, gelecek ile ilgili beklentiler),

2. Ekonomik etkenler (eğitim maliyeti, gelir düzeyi, gelir beklentileri, meslek seçimi, piyasa ile ilgili bilgiler),

3. Sosyo-kültürel etkenler (aile kökeni, toplumsal cinsiyet), 4. Kurumsal etkenler (eğitim sistemi, diğer kurumlar),

Eğitim değişkeninin, insani gelişme düzeyini diğer değişkenlere göre daha çok etkilediği söylenebilir. Çünkü eğitim seviyesindeki artış İGE’nin hesaplanmasında kullanılan Eğitim Endeksi değerinin yükselmesini sağlamaktadır. Ayrıca eğitim düzeyi yüksek olan bireylerin hem yaşam koşullarının hem de gelir seviyesinin iyileşmesine olanak sağlamaktadır. Bu iyileşmelerde, İGE’nin hesaplanmasında kullanılan diğer endekslerin değerlerinde artışa sebep olacaktır (Karabulut ve diğerleri, 2009: 12).

(28)

Psacharopoulos (1994) yaptığı çalışmada, ülkelerin gelir düzeylerine göre sağladığı eğitimin, insanların refah düzeyini nasıl etkilediğini belirlemeye çalışmıştır. Analiz aşamasında düşük gelirli ülkelerin yapmış olduğu eğitim yatırımlarının diğer ülkelerdeki yatırımlardan daha verimli olduğunu fark etmiş ve düşük gelirli ülkelerdeki ilköğretimin, toplumsal ve kişisel bazda kazancının diğer ülkelere göre fazla olduğunu ve eğitim düzeyi arttıkça toplumsal ve kişisel kazançların arttığını göstermiştir.

Hou ve diğerleri (2014) yaptıkları çalışmada, İGE’yi ölçmek ve gelir, sağlık ve eğitim alanlarında insani gelişimin saf akışını yakalayabilmek için, İGE’yi oluşturan değişkenler arasındaki farklılıklar ve benzerlikleri ele almışlardır. Yapılan çalışmada, zengin ülkelerde değişkenler arasında bir uyum söz konusu iken fakir ülkeler için değişkenler arasında ayırt edici farklılıklar gözlemlenmiştir.

1.6.3. Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya Göre Kişi Başına Düşen

Gelir

Gelir, insani gelişmenin üçüncü temel unsurudur. Gelir, insanca bir yaşam ve kişilerin temel mal ve hizmet ihtiyaçlarını elde edebilmek için gerekli bir araçtır. Gelir verisi için kişi başına düşen Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) kullanılmaktadır (Hicks, 1997: 1285).

Gelir göstergesi olarak kişi başına düşen gelir kolay elde edilebildiğinden ülkelerin gelir düzeyi hakkında kesin bilgiler verebilmektedir. Fakat ticarete konu olmayan mal ve hizmetlerden, vergilerden, döviz kurlarında yaşanan değişimlerden kaynaklanan bozulmalar dikkate alındığında kişi başına düşen gelir verileri karşılaştırmalar için uygun olmamaktadır. Bu yüzden de kaynakların kontrolünü sağlayabilmek için Satın alma gücü paritesine (SGP) göre kişi başına düşen reel GSYİH değerleri kullanılmaktadır (Tüylüoğlu ve Karalı, 2005: 58-59).

Dünya Bankası’na göre, ailenin geliri, çocuğun okula kayıt olma yaşını, daha ileri öğrenim düzeylerine devam edebilmesini ve eğitimin sağlayacağı faydayı etkilemektedir (Tomul, 2000: 39).

(29)

1.7. İNSANİ GELİŞME ENDEKSİNİN HESAPLANMASI

İnsani gelişme endeksinin hesaplamasında önce insani kalkınma kavramının unsurlarına ait göstergelerden endeksler oluşturulmaktadır. Doğumda yaşam beklentisi, yetişkin okur-yazarlık oranı ile brüt okullaşma oranı ve “yaşam pahalılığını bölgesel olarak yansıtan” SGP’ye göre kişi başına reel GSYİH göstergeleri; sırasıyla yaşam beklentisi endeksi, eğitim endeksi ve gelir endeksine dönüştürülmektedir. Bu endekslerden de İGE elde edilmektedir (Tüylüoğlu ve Karalı, 2005: 62).

İGE oluşturulurken ölçeklendirme yöntemiyle değişkenler sayı haline getirilmektedir. Bu aşamada değişkenler için en büyük ve en küçük değerler belirlenir ve bu değerlerin arasındaki fark ölçekleri oluşturmaktadır. Değişkenler sayı haline dönüştürülürken, gözlemlenen değer ile en küçük değer arasındaki fark belirlenir, daha sonra da bu fark en büyük ve en küçük değerler arasındaki farklılığın oranı olarak gösterilmektedir. Bu şekilde endeksler 0 ile 1 arasında değerler almaktadır.

Ölçekleme ve değişkenleri sayısal veri haline getirme aşamasının iki önemli nedeni bulunmaktadır. İlki, İGE’yi oluşturan değişkenlerin farklı birimlere sahip olmasıdır. Bu işlem birimler arasındaki farklılığı ortadan kaldırabilmek ve saf sayılara ulaşabilmek için gereklidir. İkincisi, ise elde edilen sayısal değerlerin uluslar arası düzeyde karşılaştırılmasına olanak tanımasıdır (Tüylüoğlu ve Karalı, 2005: 62-63). İGE’yi oluşturan endeksler oluşturulurken minimum ve maksimum değerler 0 ile 1 arasında bir değer alacak şekle dönüştürülürler ( UNDP Technical Notes, 2013: 2).

İnsani Gelişme Endeksi üç boyutta incelenmektedir: Doğumda yaşam beklentisi ile hesaplanan sağlıklı ve uzun bir ömür; yetişkin okuryazarlık oranı ve ilköğretim, lise, yüksek okul okullaşma oranları ile ölçülen bilgi ve eğitim düzeyi; SGP’ye göre hesaplanan kişi başına reel GSYİH ile ölçülen yaşam standardıdır (Türkoğlu, 2009: 6).

(30)

2005 yılı İnsani Gelişme Endeksi hesaplanmasında ölçütler, göstergeler ve endeksler Tablo 1’de gösterilmiştir;

Tablo 1: İGE’nin Hesaplanmasında Kullanılan Değişkenlerin Maksimum ve Minimum Değerleri

Kaynak:UNDP İnsani Gelişme Raporu, 2005: 341, UNDP Technical Notes, 2013: 1. İGE’nin hesaplanmasında kullanılan doğumda yaşam beklentisi değişkenin birimi, yıl cinsinden ele alınmaktadır. Doğumda yaşam beklentisi değişkeninin değer aralığı en küçük 25 yıl, en fazla 85 yıldır. Yetişkin okur-yazar oranı ve toplam okullaşma oranı değişkenleri, yüzde cinsinden hesaplandığından 0 ile 100 arasında değerler alabilmektedir. GSYİH değişkenin aralığı ise en az 100 $, en fazla 40.000 $ şeklindedir (UNDP, 2005: 341).

İnsani gelişme endeksinin hesaplanmasında kullanılan değişkenlerin, İGE’ye etkileri Şekil 1’de açıklanmıştır:

Ölçütler, Göstergeler ve Endeksler Maksimum Değer Minimum Değer

Ölçüt: Uzun ve sağlıklı yaşam

Gösterge: Doğumdaki yaşam beklentisi (yıl) Endeks: Yaşam beklentisi endeksi

85

25

Ölçüt: Bilgi birikimi

Gösterge: Yetişkin okur-yazar oranı (%) Endeks: Yetişkin okur-yazar endeksi Gösterge: Toplam okullaşma oranı (%) Endeks: Toplam okullaşma endeksi Endeks: Eğitim Endeksi

100 0

Ölçüt: İyi bir yaşam standardı Gösterge: Kişi başı GSYİH ($) Endeks: Gelir endeksi

40.000

100

(31)

Boyut Sağlıklı ve uzun bir ömür Eğitim Standardı Yaşam standardı Gösterge Doğumda yaşam beklentisi Yetişkin Birleşik

okur/yazarlık okullaşma oranı oranı

Kişi başına düşen gelir (SGP $)

Boyutun endeksi

Yaşam beklentisi endeksi Yetişkin Okullaşma endeksi okur/yazarlık endeksi

Gelir endeksi

Eğitim endeksi

İnsani Gelişme Endeksi (İGE)

Şekil 1: İnsani Gelişme Endeksinin Hesaplanması Kaynak: UNDP Technical Notes, 2013: 1.

İGE’nin hesaplanmasında üç endeks eşit ağırlığa sahiptir. Yaşam beklentisi endeksi, doğumda yaşam beklentisi verilerinden elde edilerek oluşturulmaktadır. Gelir endeksi de kişi başına düşen gelir dikkate alınarak hesaplanmaktadır. Eğitim endeksi ise yetişkin okur-yazarlık oranı ve birleşik okullaşma oranı göstergelerinden oluşmaktadır. Eğitim endeksi hesaplanmasında göstergeler eşit ağırlığa sahip değildir. Yetişkin okur-yazarlık endeksi 2/3, okullaşma endeksi ise 1/3 oranında eğitim endeksini etkilemektedir.

Yaşam Beklentisi Endeksinin Hesaplanması: En yüksek ve en düşük yaş

sınırları sırasıyla 85 ve 25 olarak belirlenmiş ve bu aralık dikkate alınarak yaşam beklentisi endeksi 0 ile 1 arasında değer alacak şekilde hesaplanmıştır. Yaşam beklentisi endeksi (UNDP, 2006: 393);

(32)

𝐘𝐚ş𝐚𝐦 𝐁𝐞𝐤𝐥𝐞𝐧𝐭𝐢𝐬𝐢 𝑬𝐧𝐝𝐞𝐤𝐬𝐢 = 𝐺𝑒𝑟ç𝑒𝑘 𝐷𝑒ğ𝑒𝑟 − 𝑀𝑖𝑛𝑖𝑚𝑢𝑚 𝐷𝑒ğ𝑒𝑟 𝑀𝑎𝑘𝑠𝑖𝑚𝑢𝑚 𝐷𝑒ğ𝑒𝑟 − 𝑀𝑖𝑛𝑖𝑚𝑢𝑚 𝐷𝑒ğ𝑒𝑟 = 𝐷𝑜ğ𝑢𝑚𝑑𝑎 𝑌𝑎ş𝑎𝑚 𝐵𝑒𝑘𝑙𝑒𝑛𝑡𝑖𝑠𝑖 − 25 85 − 25 şeklinde hesaplanmaktadır.

Eğitim Endeksinin Hesaplanması: Eğitim endeksine ulaşmak için yetişkin

okur/yazar endeksi (15 ve 15 yaş üstü) ve okullaşma endeksi için 0-100 aralığı kullanılarak, 0 ile 1 arasında bir değer verilmiştir. Eğitim endeksi (UNDP, 2006: 393);

Yetişkin Okur-yazar Oranı: % m, Okullaşma Oranı: % r ise,

𝐘𝐞𝐭𝐢ş𝐤𝐢𝐧 𝐎𝐤𝐮𝐫 − 𝐲𝐚𝐳𝐚𝐫 𝐄𝐧𝐝𝐞𝐤𝐬𝐢 = 𝑚 − 0 100 − 0

𝐎𝐤𝐮𝐥𝐥𝐚ş𝐦𝐚 𝐄𝐧𝐝𝐞𝐤𝐬𝐢 = 𝑟 − 0 100 − 0

𝐄ğ𝐢𝐭𝐢𝐦 𝐄𝐧𝐝𝐞𝐤𝐬𝐢 = 2

3∗ Yetişkin Okur − yazar Endeksi + 1

3∗ Okullaşma Endeksi şeklinde hesaplanmaktadır.

Gelir Endeksinin Hesaplanması: Gelir Endeksi, SGP’ye göre düzenlenmiş

kişi başı GSYİH değerleriyle ölçülür. Endeksin kullanılmasında 100 dolar alt düzey kişi başında gelir olarak alınırken üst düzey olarak 40.000 dolar kullanılmaktadır. Gelir endeksinde, logaritma fonksiyonu kullanılmıştır. Bu kullanımdan hareketle gelir endeksi 0 ile 1 arasında bir değer alarak almaktadır. Gelir endeksi (UNDP, 2006: 393);

y: Kişi başına GSYİH

𝐆𝐞𝐥𝐢𝐫 𝐄𝐧𝐝𝐞𝐤𝐬𝐢 = log(𝑦) − log (100) log(40000) − log (100)

(33)

şeklinde hesaplanmaktadır.

İnsani Gelişme Endeksinin Hesaplanması: İnsani Gelişme Endeksi

hesaplanırken Yaşam Beklentisi İndeksi, Eğitim İndeksi ve Gelir İndeksi’nin aritmetik ortalaması alınarak hesaplanmaktadır (UNDP Technical Notes, 2013: 1);

İ𝐆𝐄 =1 3∗ 𝑌𝑎ş𝑎𝑚 𝐵𝑒𝑘𝑙𝑒𝑛𝑡𝑖𝑠𝑖 𝐸𝑛𝑑𝑒𝑘𝑠𝑖 + 1 3∗ 𝐸ğ𝑖𝑡𝑖𝑚 𝐸𝑛𝑑𝑒𝑘𝑠𝑖 + 1 3𝐺𝑆𝑌İ𝐻 𝐸𝑛𝑑𝑒𝑘𝑠𝑖

Hesaplanan İGE endeks değeri 0 ile 1 arasında bir değer alır. 0’a yakın değerler insani açıdan daha düşük gelişmişlik seviyesini gösterirken, değerin 1’e yaklaşması insani gelişmişlik seviyesinin yüksekliğini ifade etmektedir.

0 < İGE < 0,499 arasındaki iller “düşük insani gelişmişlik”, 0,500 < İGE < 0,799 arasındaki iller “orta insani gelişmişlik”,

0,800 < İGE <1,000 arasındaki iller “yüksek insani gelişmişlik”, kategorisindedir (UNDP Türkiye, 2001: 7).

Morse (2014) yaptığı çalışmada, insani gelişme endeksinin hesaplanması sırasında kullanılan modifikasyonların, ülkelerin insani gelişme endeksi sıralamalarının değişimindeki etkisi üzerinde durmuştur. Bazı ülkelerin insani gelişim tablo sıralamasındaki kaymalarının, diferansiyel türbülans olarak tanımlanan bazı kaymalardan kaynaklandığı söyleyebiliriz.

1.8. İNSANİ GELİŞME ENDEKSİNİN GELİŞİMİ

İGE’nin hesaplanmasında kullanılan değişkenler değişmemekle birlikte 1990 yılından 2010 yılına kadar yöntemlerde dönemsel olarak değişiklikler yapılmıştır (Şeker, 2011: 4).

1990 yılında ilk İGR’yi yayınlandığında İGE, bir kaç temel özelliğe sahipti. İGE’nin hesaplamasında temel değişkenler okur-yazarlık, kişi başına reel GSYİH ve yaşam beklentisi olarak belirlenmiştir. Kişi başına reel GSYİH’nın logaritması alınarak gelir göstergesi hesaplanmıştır. İGE’nin hesaplanmasında bütün temel

(34)

değişkenler eşit olarak ağırlıklandırılmıştır. Buradaki amaç; değişkenlerin bireylerin hayatları için eşit öneme sahip olduğunu göstermektir (Tüylüoğlu ve Karalı, 2005: 60).

1990 yılındaki ilk raporda, kişi başına GSYİH değeri, okur-yazarlık oranı ve doğumda beklenen yaşam süresi değerleri sırasıyla gelir, eğitim ve sağlık göstergeleri olarak ele alınmıştır. Her bir göstergenin en küçük ve en büyük değerleri belirlenmiştir. Bu değerler dikkate alınarak 0 ile 1 arasında değişen birimsiz ölçek elde edilmiştir. Her bir gösterge için en küçük ve en büyük değerler;

𝐀𝐥𝐭 𝐄𝐧𝐝𝐞𝐤𝐬 = 𝑀𝑎𝑘𝑠𝑖𝑚𝑢𝑚 𝐷𝑒ğ𝑒𝑟 − 𝐺𝑒𝑟ç𝑒𝑘 𝐷𝑒ğ𝑒𝑟 𝑀𝑎𝑘𝑠𝑖𝑚𝑢𝑚 𝐷𝑒ğ𝑒𝑟 − 𝑀𝑖𝑛𝑖𝑚𝑢𝑚 𝐷𝑒ğ𝑒𝑟

formülü kullanılarak alt endeksler oluşturulmuştur (Şeker, 2011: 4).

Eğitim göstergesi olarak bireylerin okula devam süreleri 1991 yılında İGE hesaplamasına eklenmiştir (Şeker, 2011: 4). Bu yeni değişkenin eklenmesindeki amaç, yüksek seviyelerdeki yetenek olgusunu göstereceği ve özellikle sanayileşmiş ülkeleri farklılaştırmada yardımcı olacağı düşüncesidir (UNDP, 1991: 15). Erişkin okur-yazarlık oranına 2/3 ağırlık verilmesinin nedeni; bu değişkenin eğitime katılımın stok değişkenlerini daha iyi temsil etmesidir (Tüylüoğlu ve Karalı, 2005: 61). Buna göre eğitim şu şekilde hesaplanmaya başlanmıştır (Şeker, 2011: 4):

𝑬ğ𝒊𝒕𝒊𝒎 𝑨𝒍𝒕 𝑬𝒏𝒅𝒆𝒌𝒔𝒊 = 2 3∗ (𝑌𝑒𝑡𝑖ş𝑘𝑖𝑛 𝑜𝑘𝑢𝑟 𝑦𝑎𝑧𝑎𝑟𝑙𝚤𝑘 𝑜𝑟𝑎𝑛𝚤) + 1 3∗ (𝑂𝑟𝑡𝑎𝑙𝑎𝑚𝑎 𝑜𝑘𝑢𝑙𝑙𝑎ş𝑚𝑎 𝑦𝚤𝑙𝚤)

1991 yılında İGE hesaplanmasında GSYH’nin hesaplama yöntemi değiştirilmiştir. İGR’nin 1991 yılında yayınlanan içeriğinde, gelir unsuru düzeltilmiş haliyle ilk kez hesaplanıp raporda yer almıştır. 1990 yılında, ülkenin kişi başı geliri yoksulluk sınırının üzerinde ise o ülkenin düzeltilmiş GSYİH’nın hesaplanmasında o yıla ait yoksulluk sınırının logaritması kullanılmaktaydı. Bu hesaplama şekli geliri

(35)

yüksek düzeyde ülkeler için daha düşük İGE çıkmasına neden olmaktaydı. Yapılan değişiklikle ülkenin kişi başı GSYH değeri, yoksulluk sınırının kaç katı ise buna ait ilgili formüllerden yararlanılmıştır. Buna göre, belirlenen gelir düzeyi y* ve ülkenin kişi başı GSYH’sı, y ile gösterilmek üzere düzeltilmiş kişi başı GSYH değeri formülleri şunlardır (Şeker, 2011: 5):

Düzeltilmiş Kişi Başı GSYİH =

𝑦, 0 < 𝑦 < 𝑦∗ 𝑖ç𝑖𝑛, 𝑦∗+ 2√(𝑦 − 𝑦∗), 𝑦< 𝑦 < 2𝑦 𝑖ç𝑖𝑛, 𝑦∗+ 2√(𝑦 − 𝑦∗) + 3 √(𝑦 − 2𝑦3 ∗ , 2𝑦∗ < 𝑦 < 3𝑦∗ 𝑖ç𝑖𝑛, 𝑦∗+ 2√(𝑦 − 𝑦∗) + 3√(𝑦 − 2𝑦3 ∗ + ⋯ + 𝑛 √𝑦 − (𝑛 − 1)𝑦𝑛 ∗ , (𝑛 − 1)𝑦∗ < 𝑦 < 𝑛𝑦 𝑖ç𝑖𝑛.

1994 yılında yapılan ilk değişiklik, yoksulluk sınırının SGP ile desteklenmiş gelir sınırı değeri, dünya ortalama küresel değeri olarak belirlenmesidir. 1994 yılındaki yapılan ikinci değişiklik ise gelir eşitsizliğinin ölçülmesinde Gini katsayısının kullanılmamasıdır. Çünkü hiçbir ülkenin gelir dağılımının düzenli olmaması ve Gini katsayısı kullanılarak elde edilen oranın, İGE ile çarpımından elde edilen düzeltilmiş gelir dağılımının tüm İGE değerlerini düşürmesine neden olmaktadır (UNDP, 1994: 97).

1994 yılında yapılan bir diğer değişiklik ise, İGE’nin üç unsuru için maksimum ve minimum değerlerinin seçimindeki yöntem değişikliğidir (Tüylüoğlu ve Karalı, 2005: 61). 1994 yılında yapılan değişiklik ile endekslerin hesaplanmasında kullanılan maksimum ve minimum değerler, Tablo 2’de görüldüğü gibi sabitlenmiştir (Şeker, 2011: 5).

(36)

Tablo 2: İGE’ye İlişkin Alt Endekslerin Hesaplanmasında Kullanılan Maksimum ve Minimum Değerler

Kaynak: UNDP, 1994: 91.

1995 yılında endekse ilk, orta ve lise eğitimlerine katılma oranı dahil edilmiştir. Bunun nedeni; ortalama okullaşma yılı verisi birçok ülkede güncel olarak elde edilememektedir. 1995 yılında minimum kişi başı gelir değeri 200 dolar yerine 100 dolar olarak kabul edilmiştir (Şeker, 2011: 6).

1999 yılında tüm ülkeler için kişi başına GSYİH değerlerinin logaritması kullanılmaya başlanmıştır. Bu değişiklik ile düşük gelirli ülkeler için kişi başına GSYİH’nın İGE’ye katkısı azalmıştır (Şeker, 2011: 6). 2010 yılına kadar İGE, 1999 yılındaki hesaplama yöntemi ile hesaplanmaya devam edilmiştir:

2010 yılında İGE hesaplamasında kullanılan göstergeler ile formüllerde de değişiklik yapılmıştır (Şeker, 2011: 7). 2010 yılındaki raporda ele alınan üç boyut (eğitim, sağlık, gelir) değişmemekle birlikte bu boyutlardan gelir ve eğitimi ölçmek için kullanılan ölçütler farklılaşmıştır. Eğitim; (i) 25 yaş ve üzeri bireylerin yaşamları süresince aldıkları eğitim yıllarının ortalaması olan yetişkin eğitiminin ortalama yılı ve (ii) yaşa bağlı okula kayıt oranlarının mevcut şekilde kalması halinde, okula başlama yaşındaki bir çocuğun öğrenim hayatının toplam yıl sayısını gösteren okula başlama yaşındaki çocukların beklenen okullaşma yılı göstergeleri ile ölçülmeye başlanmıştır. Gelir ise daha önce SGP’ye göre uyarlanmış kişi başı GSYİH (ABD Doları) olarak hesaplanırken, kişi başına Gayri Safi Milli Gelir (GSMG) (SGP, ABD Doları) olarak hesaplanmaya başlanmıştır. GSMG, bir ülke vatandaşlarının verilen bir yıl için ürettikleri toplam mal ve hizmetlerin, belli bir para birimi karşılığındaki değerinin toplamıdır. GSYİH yerine GSMG kullanılmasındaki en önemli neden, GSYİH’nın ekonomik bir çıktı olması ve ülkenin harcanabilir gelirini

Değişkenler Maksimum Değer Minimum Değer

Yaşam beklentisi (yıl) 85 25

Yetişkin okur/yazar oranı (%) 100 0

Ortalama okullaşma oranı (%) 15 0

(37)

yansıtmamasıdır. Yurtdışına çıkan karlar ve işçi dövizleri gibi kalemler bazı ülkeler için önemli boyutlarda olabilir. GSMG, GSYİH’yı bu faktörler için uyarlamaktadır (Şeker, 2011: 8).

2010 yılı öncesinde doğumda beklenen yaşam süresi için en küçük değer 25 yıl en büyük değer 85 yıl; yetişkin okur-yazarlık oranı ve okullaşma oranında en küçük değer 0 en büyük değer 100; kişi başı GSYH’da ise en küçük değer 100 Dolar, en büyük değer 40.000 dolar iken, 2010 yılı İGE için en büyük değerler 1980-2010 döneminde gözlemlenen değerlerden elde edilmiştir. En küçük değerler arasında kişi başı GSMG’nin en küçük değeri (kişi başı GSMG 163 ABD Doları), aynı dönemde gözlemlenen en düşük değerdir. Yaşam beklentisi ve eğitim için ise, insani gelişmenin gerçekleşmesinin olanaksız olduğu değerler, 20 ve 0 yıl olarak belirlenmiştir (Şeker, 2011: 8). 2010 yılı için geometrik ortalama kullanılması ile farklı alt endekslerin birbirlerinin yerini tutma olasılıkları zayıflamaktadır (UNDP, 2010: 216).

Tablo 3: 2010 İGE ile Önceki Yıllardaki İGE Arasındaki Farklar

Boyutlar 1990-2009 2010-2012

Temel Bileşenleri

Uzun ve sağlıklı bir yaşam (Sağlık) Bilgiye erişim (Eğitim)

İnsanca bir yaşam (Gelir)

Uzun ve sağlıklı bir yaşam (Sağlık) Bilgiye erişim (Eğitim)

İnsanca bir yaşam (Gelir)

Temel Bileşenleri Ölçmek İçin Kullanılan Değişkenler

Doğumda beklenen ortalama ömür Yetişkinlerde okur/yazarlık oranı Brüt okullaşma oranı

Satın Alma Gücü Paritesine göre uyarlanmış Gayri Safi Yurtiçi Hasıla

Doğumda yaşam beklentisi (yıl) Beklenen eğitim (okullaşma) yılı Ortalama eğitim (okullaşma) yılı Kişi Başına Gayri Safi Milli Hasıla (ABD doları)

Kaynak: UNDP “Human Development Reports 2005-2013”den oluşturulmuştur. Tablo 3 incelendiğinde; 2010 yılında yenilenen İGE’nin yaşam standardı (gelir) ve eğitimi ölçmek için kullanılan ölçütler farklılaşmıştır. Buna göre eğitim; (a) 25 yaş ve üzeri kişilerin hayatı boyunca aldıkları eğitim yıllarının ortalaması olan yetişkin eğitiminin ortalama yılı ve (b) yaşa bağlı okula kayıt oranlarının mevcut şekilde kalması halinde, okula başlama yaşındaki bir çocuğun öğrenim hayatının

Referanslar

Benzer Belgeler

Sonraki beş bölüm ise, insani gelişmenin temel kompozit endeksleri olan İGE, Eşitsizliğe Uyarlanmış İnsani Gelişme Endeksi (EUİGE), Toplumsal Cinsiyete Dayalı Gelişme

Belediyenin Gençlere Yönelik Hizmet Çeşitliliği ve Kalitesi Belediyenin Hasta ve Yaşlılara Yönelik Hizmet Çeşitliliği ve Kalitesi. Belediyenin Kadınlara Yönelik

Croes ve Rivera (2015), Ekvador için turizmin insani gelişme üzerinde çift etkisi bulunduğu iddiasıyla hareket ederek turizm liderliğindeki büyüme ve yetenek

Türkiye’nin ekonomik karmaşıklık endeksinin tahmini için oluşturulan modelin uzun dönemli katsayı tahmini sonucunda; Türkiye’de gerçekleştirilen yüksek

Buna göre ülkemizde mevcut denetim sisteminin, adli muhasebe mesleğinin uygulanmaya başlamasına yönelik altyapının ve adli muhasebe eğitiminin YMM ve bağımsız denetçiler

OECD ülkelerinde, Finansal Gelişme Endeksi (FDI) ve İnsani Gelişme Endeksi (HDI) ile toplam prim üretimi / gayri safi yurtiçi hasıla (TGP / GDP) oranları arasındaki ilişkilerin

Ayrıca Anto sadece İslam İşbirliği Teşkilatı ülkeleri (İİT) özelinde bir çalışma yapmış iken, bizim çalışmamız Rehman ve Askari’nin yaptığı gibi,

7.9 İnsani Gelişme Endeksi ve Gezegensel Baskılara Uyarlanmış İnsani Gelişme Endeksi çizgileri, çok yüksek insani gelişme kategorisinde olan ülkelerde birbirine bağlı..